Yaralar

Por valeshome

153 17 46

Mazileri pek karışık olan iki gizli ajan, eski anıları hiçe sayarak bir görev için ortak olurlar. Bu görev sa... Más

Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9

Bölüm 2

20 3 1
Por valeshome

"Herkesin bir zaman makinesi
vardır. Bizi geçmişe götürenler anılarımız, geleceğe götürenler
ise umutlarımızdır"
-Zaman Makinesi

       



Bilgi: Sonda küçük sürprizler bıraktımm.

Uyuyamıyorum.

Gerçekten uyuyamıyorum. Normalde günün yarısından fazlasını uyuyarak geçiren ben, şu son 3 gündür uyuyamıyorum.

Tabiki sebebi o adam. Doruk Kerkez.

Evet. Arda beni arayalı tam olarak üç gün oldu. Ve ben hiç iyi değilim.

Korkuyorum. Neden mi?

Geçmişimden. Yeniden incinmekten, kırılmaktan. Çok korkuyorum. Bu adam yıllar sonra benim karşıma geçip "Geçmişi siktir et. Gel seninle ortak olalım. Hiç birşey yaşanmamış gibi. Bütün ihanetler geçmişte kalmış gibi." demişti.

Abaaaaart! Kızım çocuk sadece ortaklık teklif etmiş sen niye bu kadar büyütüyon he gözünü yediğim? dedi sağ melek.

O bize ihanet etti! diyerek yükseldi soldaki asi melek. Bunca zaman sonra bize ortaklık teklif ediyorsa gerçekten yüzsüzün teki olmalı. Hoş. Çünkü zaten öyle!

Yürü be anlamında sol omzuma iki kere hafifçe vurdum. Sol melek haklıydı.

İhanet. Hayatım boyunca nefret ettiğim, ölene kadar nefret edeceğim ve öldükten sonrada hala nefret edeceğim tek şey. Neden? Bir insan neden ihanet eder? Çok sevdiğinden diyeni duydum. İntikam duygusundan diyeni de duydum. Bunların hiçbirini yapması için bir sebep yokken o neden bana ihanet etti. Bilmiyorum.

Babasından bu kadar nefret ederken, ona hiçbir zaman baba demeyen, ondan hep Bu, o, pislik diye bahsederken neden? Korkusundan dolayı mı? O pislik gözünün önünde benim babamı onun ise dayısını, Kerim Dayısını öldürürken neden sustu?

İşte sırf bu yüzden, sırf bu yüzden onunla görüşmeye gideceğim. Bana, çocukluğuna, bize neden böyle bir kötülük yaptığını soracağım. Umarım geçerli bir sebebi vardır. Yoksa işler onun için hiç güzel olmayacak.

Telefonumu açtım ve parmaklarım ağır bir şekilde kilidi açtı. Lanet olsun ya. Şifrem bile o gecenin tarihiydi. Geçmişte anıları unutmak isterken, yapılan şeyler yüzünden tekrar ama bu sefer hiç unutmamak üzere hatırlamıştım. O gece benim bu hayattaki tek akrabam, belki de beni bu hayatta seven tek insan öldürüldü. Unutursam kendime ihanet etmiş olurdum.

Kişilerden Arda'yı buldum. Gözlerim uzun süre ara tuşunda kaldı. Parmağım tuşun hemen üstünde beynimin tuşa bas emrinin gelmesini bekliyordu. O emir geldiğinde derin bir nefes aldım ve aradım.

***

Simsiyah, ninja gibi giyinmiştim. Elbisemin omuzları açıktı ve bu beni rahatsız ediyordu. Yaralar...

Omzumun ucundaki morluklar, göğsümün üstündeki çizikler, sırtımdaki yanıklar ve sırtımın tam ortasında bir X işareti. Beyaz tenime renk katan bu yaraları gördükçe içim kanıyordu.

Elbisemin üstüne güzel bir deri ceket geçirdim. Aynı hızla en güzel makyajımı yaptım. Düşmanda olsa güzel görüneceksin.

Bu kızın zihniyeti beni boğuyor! diyerek isyan etti sol melek.

Dudak kalemiyle belirginleştirdiğim kırmızı dudaklarım makyajımın fiyonku gibiydi. Çok güzel olmuştum.

"Çağatay Ulusoy arasa red yer vallahi." diye mırıldandım.

Bak bak hoppaaa. diyerek konuşmasını sürdürdü sol melek.

Çok ayıp ya. dedi sağ melek masum masum.

İkisinide takmadan arabama atladım. Siyah arabam kombinimle acayip uyuyordu.

Yolum kısa sürdü. Buluşmayı ayarladığım mekana baktım ve içeri daldım. Akşam saati olmasına rağmen çok az kişi vardı. Çoğu kişi eşi ve sevgilisiyle gelmişti. Garsonun gösterdiği boş masaya doğru yürümeye başladım. Masa boştu. Demek ki daha gelmemişti.

Yemin et! Bak sen şu Allah'ın işine! bilmiş bilmiş konuştu sol melek.

Masaya oturdum ve bekledim. Saatime baktım.

"Eğer 10 dakika içinde burada olmazsa giderim." dedim saate bakarak. Tam o esnada biri girdi restorana.

YUH! Parlıyor mu o adam? Yoksa bana mı öyle geliyor? tekrar ve tekrar ağzını tutamadı sol melek.

Vay anasının gözü. Adam ciddi parlıyor. Hafif uzun saçlar, geniş omuz, zeytin gibi gözler, en az 1.90 boy ve yüzündeki minik bir çizikle içeri girmişti. Bismillahirrahmanirrahim. Erotik fimlerdeki o seksi başrol erkekler gibiydi.
Bu çocuğun Türk olduğundan emin miyiz? Bizim memleketten böyle yakışıklı çıkacağını hiç düşünmezdim.

Adam içeri girerken sanki herkese büyü yapmış gibiydi. Kadınlar içli içli nefes alırken erkeklerin gözündeki o kıskançlık buradan gözüküyordu. Ne diyeyim kardeşim. Haklılar.

Adam gözlerini bir süre müşterilerde gezindirdi. Kahverenginin gördüğüm en koyu tonu olan gözleri birini arıyordu. En sonunda gözleri aradığı şeyi bulmuş gibi bende durdu. Önce bir baktı. Kafasını hafif sağa yatırıp tekrar baktı. Kafasındaki ışıklar açılınca da  sıcacık bir gülümsemeyle bana doğru yürümeye başladı.

Noluyo lan! Siktir. O mu lan yoksa? Hay babanı-

Işıklar bende açılıncaya kadar adam önümde bitmişti. Canı sağolsun. Uzun bacaklarıyla üç adımda dibimde bitti.

Ben hala mal gibi ona baktığım için güldü. Olayların farkına vardığımda gözlerimi onunkilerden ayırıp masaya çevirdim. Adam karşımdaki sandalyeye otururken bişeyler homurdandı ama anlamadım.

Lanet olsun. Şu an bütün restoranın gözü üzerimizdeydi. Yanlış anlaşılmasın benden değil. Karşımdaki Zeus'un kayıp oğlu adam felaket yakışıklıydı. Kadınlar onun benim masama oturmasını garip bulmuşlardı. Haklılardı. O Çağatay Ulusoy bende sihirli annem Suzan gibiydik. Daha da kötüsü: Herkes ona bakarken onun gözlerini benden ayırmamasıydı.

"Aç mısın? Bişeyler yiyebiliriz." dedi erkeksi bir ses. Kollarım hala göğsümün üzerinde ve gözlerim masadaydı.

Ses yok.

"Tamam o zaman." dedi aynı ses.

Ses yok.

"Sen bir şeye mi sinirlendin Asena?"

Ses yok. Ancak bakışlarımı yavaşça kaldırıp gözlerine baktım. Şaka yapıyor olmalısın. bakışımı atıp önüme geri döndüm. Zeki adammış. Jeton anında düştü tabi.

"Sakın bana babanın ölümüyle ilgili sana kızgınım deme." dedi yalvarır biçimde.

"Aynen onun için kızgınım," dedim gözlerimin yandığını hissederken. "Hatta kızgın değilim nef-" devamını getiremedim. Telefonumun çalmasıyla bakışlarım çantama yöneldi.

Sarhoş Marul

Ardam. Benim güzel kardeşim. Şurada ciddi bir konuşma yapıyoruz. Hiç kusura bakma da senin arayacağın zamanın ben a-

"Ne var lan yine!?"

"Haberleri okudun mu?" Yine nefes nefeseydi. Yavrum. Bana haberleri vermek için sürekli koşardı.

"Kapat bi sen ben bakacağım."

"Dor-" derken yüzüne kapattım. Karşımdaki adam hala bana bakarken ben garsonu çağırdım.

"Bana dün ve bugünün gazetesini bulabilir misiniz acaba? Bir tık acilde."

"Pek sanmıyorum ama ben yinede bir kontrol edeyim."

Adam gitti ve yaklaşık kırk beş saniye sonra geri geldi.

"Buyrun hanımefendi gazeteleriniz."

Elinden gazeteleri aldım ve hala onlara bakarken teşekkür ettim. Dünün haberlerinde gözlerimi gezdirdim.

Polis çocuk katillerinin katilinin erkek olduğu tanısına vardı. Açıklamaları ise şuydu : "Bu insanlara yapılan şeyler bir kadının yapamayacağı kadar ağır şeyler. Bu yüzden katilin orta yaşlarda bir erkek olduğunu düşünüyoruz."

"Kırkyedi kromozomlu ampüteler!"

Karşımdaki adamdan hafif bir gülme sesi geldi. Ağzından "Artık Asena olduğuna inanıyorum." gibi birşey çıktı.

Bu günün gazetesini açtım. Aynı sayfayı açıp paragrafı okumaya başladım.

Polisler katilin ortalama 30-35 yaş aralığında olduğunu tespit etti. Kim olduğunu bulamasalarda araştırmalar hala devam ediyor.

"Yemin ederim bu gidişle kendim teslim olacağım!" dedim sinirle.

Devlete çalışmamamın sebebi buydu. Bir insan ölümünün sadece erkekler tarafından yapılabileceğini düşünecek kadar cahil ve salaklardı. Bir kez daha teşekkürler üvey anne.

Rehberden A harfine geldim ve tek kişiye tıkladım. Arda'yı arayıp kulağıma koydum. Normalde hoperlöre giderdi ellerim. Ama malum önümüzde bir dağ yığını var.

"Okudun mu?"

"Malesef."

"Ne düşünüyorsun?"

"O sik beyinlilerle çalışmadığım için kendimle gurur duyuyorum." dedim hiç beklemeden.

Arkadan hafif bir gülme sesi geldi. Tek gülen kişi Arda değildi.

Karşımdaki adam da yüzündeki aşırı mükemmel lanet olası gülümsemesiyle bana bakıyordu. Ona bir baktım. Gözlerimi devirip bakışlarımı tekrardan gazeteye çevirdim. Ama o pislik hala bana bakmayı sürdüyordu.

Ettiğim küfüre mi gülmüştü? Yoksa geçmişi mi hatırlamıştı? Evet, eskidende ağzım pek düzgün değildi.

Sus ya tuvalet pompasi!

Ağneeee! Bu kara gözlü büzük ağızlı öküz bana bağırıyor!

Lüfteeeeeeen! Valla bidaha sana kuş beyinli tek hüjleri amip demeyecem. Yeminle bak söz. Tavşan söjü.

Bana ne bunlardan ya. Ne diye onu düşünüyorsam!

"Asena?" Ben olduğumu onaylamak için bir mırıltı çıkardım.

"Buluşma nasıl gidiyor? Doruk ile yani."

"Arda ağzını bantlayıp üstüne postitle kocaman Arızalı yazmamı istemiyorsan sus."

"Asena sakın kapat-" dediği gibi telefonu yüzüne kapattım. Bu çocuğu seviyorum ama herşeye çok karışıyor. Ya hadi eyvallah bizi korumaya, mutlu etmeye falan çalışıyorda bir sınır var abicim.

Tekrar adamla birlikte sessizliğe gömüldüğümde nefesimi tuttuğumu fark etmemiştim.

Bir anda önümdeki gazeteyi aldı ve utanmaz utanmaz okumaya başladı.

"Napıyorsunuz!? Bırakın onları!" elinden almaya çalıştım ama nafile. Upuzun kollarını arkasına doğru attığında kaşları çatıldı.

"Napıyorsunuz?" Sorumu anlamamış gibi tekrarladı. Saka mı yapıyorsun dercesine bana bakıyordu. Elindeki gazeteleri tekrar önüne çektiğinde bakışları ciddileşti. Hala çatık kaşları sinirli gözükmesine neden oluyordu. "Bir daha sakın Asena. Bana salak de, öküz de, tuvalet pompası de hatta abi bile diyebilirsin. Ama sakın, bana sizli bizli konuşma." Simsiyah gözleri tepki vermem için yalvarıyordu. Aldığı cevap ise şuydu:

İfadesiz ve boş bakan bir çift mavi göz.

Derin bir nefes aldı. Gazetelere çevirdi bakışlarını. Hafif bir gülme sesi tekrardan yükseldi. Hemen ardından kaşları az öncekinden daha çok çatıldı. Gözlerini görmemi engelleyecek kadar.

"Sol yanağa altı çizik ve sol kola tavşan mührü." dedi benden gözlerini çekmeden. Birşeyleri sorguluyordu.

"Ne!?"

"Asena..."

"Ne var!"

"Bu sen misin?"

Söylediği karşında gözlerimi kaçırdım. Çenemi dikleştirip tekrar ona döndüğümde hala bana bakıyordu. Gazeteleri tekrar bana uzattı. Konuyu dağıtmak üzere gülümsemeye başladı.

Ondan kalan son hatılarımla imza yarattığımı duyunca şaşırdı tabi. En son o sol yanağımı öpmüştü. En son o bana tavşan demişti. Ben onun hayatının belli bir kısmını oluşturuyordum ama o benim çocukluğumdu. En kıymetlim. Babam. Onunla ilgili her anımda babam da vardı. Bu yüzden onlardan kurtulamamıştım. Lanet olası yüzü yirmi yıldır zihnimdeydi. Her köşesinde hemde. Zaman zaman onun büyüyünce nasıl biri olacağını düşünüyordum. Yakışıklı olurdu kesin diye düşünürdüm. Öyle olmuştu. Dürüst olmak gerekirse gördüğüm çoğu erkekten daha yakışıklıydı. Ayrıca tanıdığım bir insan olması onu benim gözümde daha samimi ve yakın yapıyordu. Ama geçmişteki hataları ondan uzaklaşmamın tek sebebiydi. Zihnimin bir köşesinde hiç inanmadım. O yapmaz, babamı öldüremez dedim aylarca. Telefon numarası yoktu. Canım sıkıldığında benimle Harry Potter izleyen Doruk yanımda yoktu.

Boğazıma bir yumru oturdu. Sormak istedim. Sen mi yaptın? Neden? Ama olmadı. Sikik ağzımdan bunlar çıkmadı. O benden bir tepki beklerken ben ona en soğuk halimle bakıyordum. Lanet olsundu.

"Ben yapmadım Asena." dedi birden. Sesi çok sakindi ama gözleri alev alıyordu. Harelerindeki kıvılcımlar görülmeyecek gibi değildi. Bu kıvılcımlar benim içindi. Nefref değil. Başka bir duyguydu bu. Aşk, sevgi?

Yok artık. Bana bak eğer aşıksa yapış dudağına. Böyle bir adamı kaçıramayız kızım, dedi sol melek.

Hayır hayır. Bu aşk değildi. Özlemdi. Koskoca on altı yılın ardından hayat arkadaşını tekrar bulmuştu. Bu kıvılcımlar bana karşı kaybettiği on sekiz yılın özlemiydi.

Her zamanki gibi gözlerimi okumuştu. Hep böyle yapardı. Çoğu şeyi dışarıdan anlatmazdım. O ise benim ağzım olur sorularımı, cevaplarımı ve tepkilerimi o anlatırdı başka insanlara. Artık ağzım Arda olmuştu. O yoktu çünkü. Lanet olsun ki on sekiz yıl boyunca yanımda değildi. Konuşmamıştım. Ağzım benden uzaktayken kimseyle konuşmamıştım.

"Sana inanmak istiyorum Doruk... Ama yapamıyorum. Lanet olsun! Yapamıyorum! Kalbimin bir köşesi seni deli gibi özler ve isterken diğer tarafı katil olduğunu söylüyor. Yardım et..." titreyen dudaklarım karşısında içi acıdığını görebiliyordum. "Lütfen."

"Asena, sana bunları anlatmam seni daha da üzecek. Ama bana inanmanı istiyorum. Senin babansa benimde ikinci babamdı Kerim dayı. O pislik Kerim dayıyı öldürürken birşey yapamadım çünkü korumaları siktiğim ellerimi zincirlediler!" Bir anda yükselmesi karşısında kendiside şaşırmıştı. Ağzından minik bir küfür çıktı.

"Gerçekten mi?" Hay sikeyim! Bu adam beni neden yumuşatıyor amına koyayım!

Ağzından sessiz bir kahkaha çıktı. Çocukkende birşeyi doğru söylediğinden emin olmak için sürekli bu soruyu sorardım. Değişmemiştik. İkimizde Doruk ve Asena'ydık. Değişen tek şey dışımızdı.

"Vallah billah."

Hemen yerimden zıpladım. Ayaklandığımı gördüğünde o da aynı hareketi tekrarladı. Boynuna yapıştım. Kaçıncı kere diyorum bilmiyorum. Lanet olsun. Kokusu dehşet iyiydi.

Benim bu hareketim karşısında tepkisiz kalmamış, bir eli belimde kaçmamı engellerken diğer eliyle uzun siyah saçlarımı okşuyordu. Derin ve içli bir nefes duydum kulaklarımda. Kokumu iyice içine çekiyordu. Belimdeki eli beni kendine yapıştırmış, kaçarsam diye engelliyordu. Kokumda ne var bilmiyorum ama kesinlikle hoşuna gitmiş gibiydi.

O ise buram buram kahve kokuyordu. Burnuma gelen kahve kokusu uykumu getiriyordu. Bir babam bir de Doruk kahve kokuyordu herhalde. Ben şimdiden söylüyorum. Eğer bu adam hep böyle kokuyorsa boynuna üzerinde Tapu sahibi: Asena Efser. yazan bir kartla yuva yapmamız lazımdı. Yoksa olmazdı yani. Erirdik.

🪩🤍

Sene 2002 Asena ve Doruk🥹


İki hafta sonra yeni bölüm gelmiş bulunmakta. Yorumlarinizi belirtinn. Yıldıza basmayı unutmayın.

ÖPÜLDÜNÜZZ💋

Seguir leyendo

También te gustarán

1.7M 17.4K 3
*Wattys 2018 Winner / Hidden Gems* CREATE YOUR OWN MR. RIGHT Weeks before Valentine's, seventeen-year-old Kate Lapuz goes through her first ever br...
2M 90.1K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
22.3M 904K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
877K 17.2K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...