SEKRETER (+18)

Por siyah_kanatlimelek1

766K 13.1K 3.4K

+18 unsurlar içerir. "Dur , iş yerinde olmaz lütfen." Ellerini saçlarım da gezdirip gülümsedi. "Ben nerede ve... Más

BÖLÜM:1 [İLK GÖRÜŞME]
KARAKTERLER
BÖLÜM:2
BÖLÜM:3
BÖLÜM:4
BÖLÜM:5 / (+18)
BÖLÜM 6: [İNSTAGRAM BÖLÜMÜ]
BÖLÜM:7 / (+18)
BÖLÜM:8
BÖLÜM:9 (+18)
BÖLÜM:10
BÖLÜM:11
BÖLÜM:12 (+18)
BÖLÜM:13 (+18)
BÖLÜM:14
BÖLÜM:15(+18)
BÖLÜM:16
BÖLÜM:17 (+18)
BÖLÜM:18
BÖLÜM:19
BÖLÜM:20 (+18)
DUYURU!!
BÖLÜM:22

BÖLÜM:21

12.9K 272 64
Por siyah_kanatlimelek1

İyi okumalar aşklarım ❤️❤️❤️

"Hala uyanmadı. Neden uyanmadı, kötü bir durum mu demek oluyor bu?"

"Merak etmeyin beyfendi. Bilinci açık, çok geçmeden uyanır."

"Bebeğe bişey olmamıştır değil mi doktor!"

"Lütfen sakin olun biraz. Bebek de anne de gayet iyi. Geçin şöyle oturun isterseniz."

Gözlerimi Bora'nın bağırma sesleri ile yavaşça araladım. Gözümü kamaştıran beyaz ışık yüzümün buruşmasına sebep oldu. Yan tarafımda bir oraya bir buraya giden Bora, karşımda serumumu değiştiren genç bir doktor vardı.

Sahi ya bana ne olmuştu. Ha, evet! Hamileydim. Bir bebeğim oluyordu. Karnımda bir can taşıyordum. Şuan düşündüğüm tek şey, sevgili annemin bana yapamadığı anneliği ben kendi çocuğuma yapabilecek miydim? Görmediğim anne sevgisini kendi bebeğime nasıl gösterecektim?

"Afra! Çok şükür uyandın, yavrum. İyi misin?"
Bora'nın beni görüp koşarak yanıma gelmesi üzerine dolan gözlerimi ağlamamak için iyice tuttum. Sonuçta bu çocuk aynı zaman da onundu. Bebeği istemediğim düşüncesine kapılmasını istemiyordum. Oysaki benim ağlama sebebim korkudandı...

"İyiyim." Diyebildim sadece. Boğazımdaki yumrudan onu bile zor demiştim.

"Afra hanım, bebeğiniz gayet iyi. Korkulacak bişey yok, hormonlar gereği başınız dönmüş ve bayılmışsınız. Serumunuz bittikten sonra işlemleri yaparak çıkabilirsiniz." Doktor tam gidecekken Bora'nın sorusu ile tekrar yerinde durdu.

"Kaç haftalık bizim bebeğimiz, doktor?"

"2 haftalık beyfendi. Hamilelik sürecinde bir sorun olursa hemen buraya gelin. Bebek şuan çok küçük ve bildiğiniz üzere düşme riski yüksek. Her ihtimale karşılık kontrole gelmenizi tavsiye ederiz, Afra hanım." Kafamı sallayıp hafif tebessüm ettim. Doktor geçmiş olsun dileklerini iletip gittikten sonra kafamı döndürüp Bora'nın gözlerine baktım. Ellerini daha henüz belirginleşmeyen karnıma koydu. Ben de karnımda olan ellerinin üzerine elimi koyup dudağına kısa bir öpücük bıraktım.

"Sana bişey olacak diye ödüm koptu. Çok şükür sende bebeğimiz de çok iyi, güzelim. Bundan sonra kendi canımdan bile daha iyi bakacağım size, kılınıza en ufak bir zarar gelirse dünyayı yakarım." Gözlerindeki mutluluğu görebiliyordum. Bu haber onu mutlu etmiş olmalı, doğrusu kim istemez ki baba olmayı. Hemde sevdiği kadın tarafından bir çocuğu olacağını duymak daha bir mutluluk vericiydi. Ama ben doğal olarak bu hissi ilk defa yaşıyordum ve korkuyordum. Ya ona iyi bakamazsam diye korkuyordum.

"Bora biz ne yapacağız?" Sorduğum soruya karşılık Bora'nın kaşları çatıldı.

"Ne gibi?"

"Biz, evli bile değiliz. Etrafımızdaki kişilere nasıl açıklama yapacağız? En önemlisi kısa süre de nasıl evleneceğiz biz?"

Dediklerimi düşünürmüş gibi bir ifade verdi. Ellerini karnımdan çekip ensesine koydu. Derin nefes alarak ağzını araladı.

"Kimsenin bu bebekten haberi olmayacak. Sen kendini iyi hissettiğin an hemen evleneceğiz, yapacak başka bir şey yok. Sonrasında çocuk müjdesini veririz artık." Kafamı salladım. Onunla artık bir yuva kurmak beni heyecanlandırmıştı. Aklıma Çiçek'in gelmesi ile tekrar Bora'ya baktım.

"Çiçek merak etmiş olmalı. Bayılmadan önce onunla konuşmuştum, hamileysem haber verecektim. Bayıldığımı da bilmiyor. İnşallah endişelenmemiştir." Elimi masanın üzerindeki telefona götürecekken Bora elimi tutup telefonu almamı engelledi.

"Ben aradım merak etme. Kız susmuyor ki maşallah, soru makinası gibi. Kopmuyor bir türlü çenesi amına koyayım." Dediği şeyle kahkaha attım. Klasik Çiçek işte...

"Laf etme arkadaşıma. Merak etmiş işte kız ne var bunda."

"Güzelim, bir soruyu bir kez sorarsın. Aynı soruyu on defa sormak da akılsızların işi artık. Afra iyi mi diye soruyor, evet dediğim gibi aynı soruyu tekrar soruyor. Bak kızım, bence bu kızla arkadaşlığını tekrar düşün. Kocandan sana tavsiye." Gülmemek için kendimi zor tutuyodum. Yalancı bir sinirle yüzüne baktım.

"Bora!"

"Efendim."

"Sus."

...
Hastane işlemlerini yapıp eve geldik. Normal de ben bugün kendi evime geçecektim ama tabii ki Bora buna da karşı çıktı. Neymiş ben artık iki canlıymışım da evde düz yolda bile yürüyemezmişim. Daha bebeğin organları bile belirginleşmemişken Bora, sanki altı aylık olmuş gibi tavırlar göstermeye başlamıştı bile. Ama az da olsa üstümdeki korkuyu alıyordu, bu da beni mutlu ediyordu açıkçası. Umarım çok iyi bir baba olur...

Yukarıya çıkıp üstümüzü değiştirdikten sonra beraber aşağıya indik. Acıktığımı hissedince dünden beri hiç bir şey yemediğimi hatırladım. Mutfağa gideceğim sıra da Bora kolumdan tutup beni durdurdu.

"Nereye?"

"Acıktım. Yemek hazırlıyacam." Kolumdaki elini çekmeyip beni koltuğa oturtturdu ve dudağıma uzun uzun bir öpücük kondurdu.

"Sen burada kalıyorsun. Ben sana istediğin yemekleri tek tek yapıyorum, güzelim. Seni hamile halinle çalıştıracağımı mı düşündün?" Oflayarak oturduğum yerden tekrar kalktım.

"Bora abartıyosun. İyiyim ben ya, bırak da biraz yürüyeyim. Yemek yapamayacak kadar büyümedi karnım."

"Olsun. Bak doktor ne dedi? Bu zamanlar da düşme riski fazlaymış. O yüzden otur şuraya sinir etme beni." Kollarımı birbirine bağlayarak sinirle kalktığım koltuğa geri oturdum.

"Benden çok çocuğunu düşünüyosun sende." Dediğim şey ile Bora başta kaşlarını çatsa da sonrasında kahkaha attı.

"E, yuh ama sevgilim. Kendi bebeğini mi kıskanıyosun."
Göz devirerek kafamı diğer tarafa çevirdim. Kısa süre sonra Bora'nın ani hareketle beni kucağına alması ile küçük bir çığlık attım.

"Ne yapıyosun Bora ya?"

"Yemek yapmak istemedin mi? Mutfağa götürüyorum işte."

"Yalnız ben yürüyebiliyorum. Ayaklarım var."

Hiç cevap bile vermeden beni mutfağa getirip tezgahın üzerine oturtturdu. Kendi de dolaptan yemek için malzemeleri çıkarıp masaya koydu. O yemeği yapmaya başlarken, ben dikkatlice her zerresini izliyordum. Dudakları, burnu, kirli sakalları, hafif uzamış olan saçları... O kadar kusursuzdu ki, bir an doğacak çocuğum Bora'ya benzesin istedim. Hem kalbi, hem görünüşü. Baştan sona kadar tıpa tıp aynısı olsun istedim.

"Beni yiyecekmiş gibi izlemeye devam edersen işime odaklanamam yalnız."
Bora'nın sesi ile kendime geldim. O kadar dalmıştım ki zamanın geçtiğini bile anlamamıştım. Bora çoktan pilavı yapmış, sosladığı tavuğu fırına atmıştı. Yemek yapmakta bu kadar hızlı ve becerikli olduğunu daha yeni farketmem de başka bir olaydı zaten.

"Hangi ara yaptın bunları sen? O kadar mı zaman geçti ya?"

Oturduğum tezgaha doğru yaklaşıp gövdesini bacak arama yerleştirerek ellerini belime koydu. Bende yaptığı hamlesine karşılık ellerimi ensesinde birleştirerek onu kendime daha çok çektim. Bir yandan konuşmaya hazırlanırken diğer yandan da ellerini tişörtümün içinden geçirerek parmak uçlarını gezdiriyordu.

"Onu bunu boşver de...Yemeklerimizi yedikten sonra yukarıya çıksak, yatağımıza geçsek. Bu bebeğe zarar vermiş olur muyuz?"

O kadar çocuksu sormuştu ki ses tonuna gülesim gelmişti. Hamile olduğum halde kafası hala fesatlığa çalışıyordu bu adamın. Kendime daha çok çekip erkekliğini hissetmemle istemsizce kasılma gelmişti. Dudaklarına yaklaşıp alt dudağını ağzıma aldıktan sonra geri çekildim.

"Maalesef ki, bebeğimiz doğana kadar böyle şeyler düşünmek yok Boracığım. Tabii ki de çocuğa zarar verir." Oflayarak kafasını aşağıya eğdi ve karnıma bakmaya başladı.

"Daha geç gelemez miydin be babacığım. Annenle daha çok işimiz vardı bizim." Onu omuzlarından iterek sinirle yüzüne baktım. O ise gülmemeye çalışıyordu.

"Çocuğa böyle şeyler söyleme Bora! Psikolojisini bozacaksın bebeğin."  İkimiz de söylediğim şeye kahkaha attık. Ardından fırından güzel kokuların gelmesi ile Bora bacak aramdan çıkıp fırının kapağını açtı. Bende oturduğum tezgahtan hafif kafamı eğip içine baktım. Çok güzel gözüküyordu yemekler.

Bora hemen yemeği fırından çıkarıp tabaklarımıza doldurdu. Ona yardım etmek amaçlı bende tabaklara pilavı koymaya başladım. Sonunda masayı hazırladığımız da ikimiz de yemek masasına oturup hazırladığımız yemekleri yedik. Ortamda sessizlik hakim olunca bu sessizliği bozmak amaçlı ben konuşmaya başladım.

"Yarın herhangi bir işin yoksa Murat'ı çağırabilirsin istersen. Ben bişeyler hazırlarım onlar için."  Sözüm bittikten sonra elindeki çatalı tabağın kenarına koyup ağzını araladı.

"Çağırırız çağırmasına da, sen nasıl yapacaksın yemekleri bu halinle. Çiçeği de çağır yardım eder sana."

"Ne var benim halimde Bora. Çocuk karnımda buğday tanesi kadar şuan. Bu kadar abartmasan mı artık ya." Diye sinirle söylendiğimde Bora sert bir nefes verdi. Tamam, ilk defa baba oluyor diye heyecanlı olduğu için böyle tepkiler veriyor olabilir ama iki adım atmama bile korkacak kadar olmaması gerek. Cidden bir yerden sonra can sıkıcı hale geliyordu.

"Tamam, güzelim. Sen nasıl istersen öyle olsun. Ama yine de Çiçeği çağır, ne olur ne olmaz. Hatta Sarp'ı da çağır onlar da davetli olsunlar. Hep beraber vakit geçiririz." Dediğine karşılık tebessüm edip başımı sallayarak onayladım.

Yemeklerimizi yedikten sonra toparlayıp salona geçtik. O Murat'a haber vermek için aradığında bende Çiçek'le Sarp'ı aramak için telefonuma uzandım. İlk önce Sarp'ı arayıp sonra Çiçeği ararım fikrine kapılıp arama rehberinden Sarp'ın ismini bulup aradım. Çok geçmeden telefon açıldı.

"Kırk yılın başı beni arama fırsatı bulabildin mi kızıl kafa?"

"Sus be zevzek. Yarın bir işin varsa iptal ediyosun hemen."

"Sebep?"

"Yemeğe davetlisin de ondan. Bahane falan istemiyorum haberin olsun. Ya geleceksin, ya geleceksin."

"Son dakika mı söylenir bu kuzen. Toplantım var benim yarın gelemem."

"Tüh ya. Oysaki Çiçek de gelecekti ama neyse artık başka zaman toplanırız."

"Ne? Çiçek mi dedin? Toplantıyı sikerim şimdi. Geliyorum ulan, dünyanın en önemli toplantısı da olsa yarın o yemeğe geliyorum."

"Kuzenin için gelme, Çiçek için gel öyle mi Sarp. İşin düşer senin bana."

"Bende seni çok seviyorum, kızıl kafam. Kapatmam lazım çalışıyorum. Yarın o yemeğe geliyorum söz."

"Kapat, zevzek!"

Telefonu kapattıktan sonra yan tarafıma baktığımda Bora'nın yanımda olduğunu daha yeni farketmiştim. Gerçekten biriyle konuştuğum da yada bir işle uğraştığım da hiçbir şeyin farkında olmuyordum. Bora ellerini belime yerleştirip beni kendine çektiğinde göğsüne kafamı yasladım. Ardından Çiçeği aramak için arama rehberinden ismini buldum. Aradıktan sonra çok geçmeden telefon açılmıştı.

"Alo,"

"Alo, Afra! Nasıl oldun? İyi misin? Bebek iyi mi? Sen nasılsın? Cinsiyeti ne? Dur bu soru saçma oldu. Herneyse nasılsın sen onu söyle."

"Çiçek bir sus be kızım. Bora haklıymış yemin ederim."

Dediğim şeyle Bora arkadan hafif güldü. Ardından kafasını boynuma gömerek kokumu seslice içine çekti.

"Ne dedi ki o Bora denen adam sana? Sen hastanedeyken aradım seni. O kadar bağırdı çağırdı hakaretler etti bana ya. Ben merak ettiğim için aramıştım oysaki. Söyle o enişteye, benimle iyi geçinmesini bilsin. Vermem seni valla."

Telefonu sessize alıp Bora'ya sinirle döndüm. O da kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

"Sen Çiçeğe hakaret mi ettin, Bora?"

"Ne? Ne hakareti lan, kim etmiş? Yok öyle bişey sevgilim, çok soru soruyor diye kızdım sadece." Göz devirip telefonun sessini tekrar açıp Çiçekle konuşmaya başladım.

"Neyse sen onu bunu boşver şimdi. Yarın Sarp'la yemeğe davetlisiniz. İşin varsa iptal et."

"Sarp gelirse ben gelmem. Çocuk sürekli benimle uğraşıyor."

"Çiçek!"

"Of tamam, bişey demedim. Geliyorum yarın."

"Güzel. Yarın erken gel bana yardım edersin."

"Misafirim kızım ben ne yardım etmesi. Yemek saatinde gelsem olmaz mı?"

"Çiçeğim, canım benim. Ne diyorsam onu yap güzelim. Erken gel diyorsam gel."

"İyi, şaka yapmıştım zaten. Hemen de kızıyorsun."

"Konuşma, kapatıyorum hadi. Bu arada gelirken Duman'ı da getir. Çok özledim onu."

"Tamam getiririm bebeğim. Görüşürüz.

"Görüşürüz."

Telefonu kapatıp koltuğa bıraktıktan sonra Bora'ya tekrar döndüm. O da boynumdaki kafasını kaldırıp bana baktı.

"Sen bu kıza çok kötü davranıyosun, Bora."

"Güzelim, kendinde şahitsin. Çok konuşuyor ne yapayım. Susmasını bilsin o da o zaman." Bir yandan haklıydı ama Çiçek artık Bora'dan korkuyordu ve ben bu durumda olmalarını istemiyordum. İyi geçinsinler istiyodum.

"Olsun, sen yine de sıcak davranmaya çalış kıza yarın. Benim için." Nefesini verip yanağımı öptü.

"Tamam, sevgilim. Üzülme sen yeter ki. Ben iyi geçinirim Çiçek'le." Kafamı sallayarak onu onayladım. Ardından gözlerime düşen uyku ile  Bora'nın göğsüne daha çok sokuldum.

"Uykun mu geldi?" Uykulu bir mırıltı çıkararak kafamı salladım. Ardından kendimi Bora'ya doğru itip kucağına uzanmamla Bora, yanımızda duran battaniyeyi üzerime örttü. Saçlarıma küçük bir öpücük bırakıp kokladı. Gözlerim o kadar yorgundu ki bir an önce uyumak istedim. Çok geçmeden uykuya dalmıştım zaten...
...

Gün ışığı ile gözlerimi açtığım da dün yattığımız pozisyonun aynısıydık. Bora, sanki oyuncağına sarılıyormuş gibi sarılmıştı bana. Kollarından yavaşça kurtulup yüzüne baktım. O kadar tatlı uyuyordu ki mıncıklayarak uyandırmak istedim bir an.

Saçmalama Afra.

Biraz onu seyrettikten sonra battaniyenin altından çıkıp ayağa kalktım. İlk önce banyoya gidip sıcak bir duş aldım. İstemsizce sürekli olarak aynaya bakıp, acaba karnım büyümüş mü diye kendime soruyordum. Bu acaba sadece bende mi oluyordu yoksa hamile olan kadınların genelinde de böyle bir his var mıydı?

Duşumu aldıktan sonra çıkıp üzerimi giydim. Bu gün misafir geleceği için çok şık olmasa da güzel bir kıyafet seçmek istedim. Ama daha saat çok erken olduğu için şimdilik üzerime rahat bir şeyler giyip aşağıya indim. Bora hala uyanmamıştı, yanına gidip koltuğa oturdum ve yüzüne küçük küçük öpücükler bıraktım. Uyuma numarası yaptığını falan düşünüyordum artık çünkü beni böyle çok öpseler anında uyanırdım. Ama Bora da tık yoktu.

"Sabahladın mı gece Bora ya ne bu uyku böyle?" Diye söylendiğim de dudağının kenarının kıvrıldığını farkettim. İşte tam da tahmin ettiğim gibi, numara yapıyordu. Tek gözünü açıp bana baktığında kaşlarımı çatarak sinirli bir şekilde yüzüne baktım.

"Biraz daha öpsene. Hadi bak, uyuyorum ben." Küçük bebekler gibi gözlerini sımsıkı kapatıp yanağını bana doğru çevirdi. Bende öpmek yerine yavaşça tokat attığımda hızla gözünü açıp hayal kırıklığı ile bana baktı.

"Bu bana oyun oynadığın içindi. Hadi, kalk artık işimiz çok bugün."

"Öpmeden şuradan şuraya kalkmam."

Tam oturduğum yerden kalkıyorken dediği şeyle kafamı çevirdim. Bora'ya baktığım da meydan okurmuşcasına bakıyordu.

"Kalkmazsan kalkma. Bende iptal ederim yemeği, gelmezler. Bora gelmenizi istemiyor derim." Dediğim şeyle gülerek kolumdan çekti ve göğsüne yatırdı. Ardından elini karnımın üzerine yerleştirerek ovaladı. Kafamı kaldırıp baktığım da yüzünü yaklaştırıp burnumu öptü.

"Tamam, kalkıyorum. Sen yeter ki iste güzelim, amadeyim emrine."

Böyle şeyler duymak için hamile olmak mı gerekiyormuş ya.

Dudağına uzun uzun bir öpücük bıraktıktan sonra kalktım. Ardından Bora da kalkıp banyoya gittiğinde bende kahvaltımızı hazırlamaya başladım. Dolabı açıp domates-salatalık çıkartırken telefonuma gelen bildirim ile elimdekileri masaya bırakıp telefonuma baktım. Yazan Lara'ydı.

Lara kişisinden 3 yeni mesaj.

Lara: güzel yengem.

Lara: canım yengem

Lara: bir tanecik yengem

Siz: gene birşey istiyor birileri belli ki

Siz: söyle bakalım noldu

Lara: nasıl da tanıyor görümcesini

Lara: yengelerin bir tanesi işte

Siz: Lara

Siz: uzatma güzelim

Lara: tamam tamam

Lara: bil bakalım dün bana kim yazdı

Siz: kim yazdı

Siz: Barlas de de şurada bayılayım

Lara: ...

Siz: hayır

Siz: şaka yapıyosun şuan değil mi Lara

Lara: telefon da olmaz bu böyle

Lara: eve geliyorum

Lara: anlatcam

Siz: hızlı gel

Siz: hatta ışınlanmayı bul Lara
Görüldü.

Lara'dan öğrendiğim şok edici bilgi sonrası eve gelmesini beklerken bir yandan da ne konuşmuş olabileceklerini düşünüyordum. Bu Bora'nın kulağına gitse hiç ama hiç iyi şeyler olmayacağı kesindi. Tabi önemli bir konu üzerine de konuşmuş olabilirlerdi ama her ne olursa olsun Bora bunu bilmemesi gerekiyordu. Hele ki aralarındaki geçmişe dayalı ilişkiyi...

Ben düşüncelerimden sıyrılıp kahvaltı hazırlamaya devam ederken arkamdan birinin sarılması ile hafif irkildim. Ardından omzumun üzerinden kafamı yana çevirdiğim de Bora yarı çıplak bir halde belimden sarılmış durumdaydı. Saçlarındaki su damlaları boynuma dökülüyordu. Kokusunu içime çekip kafamı biraz daha döndürerek yanağını öptüm. Ardından o da boynuma öpücük kondurduktan sonra beni kendine çevirdi.

"Kahvaltımızı yapıp hastaneye mi gitsek? Bebeğin durumunu öğrenelim."

Daha 2. Haftadan mı? Bu çocukta ki stres bir gün ya bana ya bebeğe zarar verir. Tabi Allah korusun.

"Bebeğimizin durumu gayet iyi aşkım. Daha 2 haftalık, her gün hastaneye gidip kontrol etmemize gerek yok yani. Hem ne dedi doktor, kötü bir durum olursa gelin dedi. Bende çocuğumuz da çok iyi olduğumuza göre korkuya kapılacak bişey yok hayatım." Sakin kalması için yaptığım konuşma işe yaramış olacak ki gülümseyerek kafasını salladı. İyi olduğumu o da farkındaydı ama bişey olacak diye korkuyordu. Neden bu kadar tepkiler verdiğini hala anlamamış olsam da bunu heyecanına veriyordum. Yada belki de Kadir tarafından iki kez kaçırıldığım için tekrar aynı şeyleri yaşamamdan korkuyordu. Bilmiyorum.

...

Saat altı buçuğa geliyordu. Yani bu demek oluyor ki misafirler yarım saate kadar geleceklerdi. Lara eve hala gelmemişti, aradığımda bir işi çıktığını söyleyip geçiştirsede çok da inanmamıştım. Bora ise salon da oturmuş telefon da Yavuz ile konuşuyordu. Ben ise gelecek olan misafirlere hazırladığım yemekleri yemek masasına dizmeye başlamıştım. Tabi Çiçekle beraber. O da bana yardıma gelmişti ve beraber hem konuşup hem işlerimizi hallediyorduk.

"Ben şimdi teyze mi oluyorum?"

Evet, bugün yüz defa bu soruyu sordu.

"Evet, Çiçek evet. Ama biraz daha sormaya devam edersen  çocuk doğduğu zaman göstermiyecem sana yüzünü. Motorun soğusun be kızım."

Yaptığı işten gözünü ayırıp bana ters ters baktı. Ardından göz devirip tekrar önüne döndü.

"Bora'yla kala kala ona benzemişsin sende. İkiniz bir olup beni azarlıyorsunuz."

"Hakediyorsun"

Arkadan gelen Bora'nın sesi ile gülmemek için kendimi zor tuttum. Şunların atışması her ne kadar kötü bir durum olsa da çok komik oluyordu. Çiçek de Bora'nın sesini duyunca arkasına bakıp yalancı bir gülümseme kondurdu.

"Geldi yine çakma mafya."

"Bak kızım..." Bora üzerine yürüyecekken elimi koyup sinirle yüzüne baktım.

"Yeter ya, bari şuan yapmayın. Bora geçsene sen içeri. Ayak altında dolaşma bak yemekleri hazırlıyoruz, gelecekler birazdan." Gözlerini Çiçekden ayırmazken omuzumun üzerinden Çiçeğe baktığımda pis pis sırıtıyordu.

Hoşuna gitti tabi onun için Bora'ya kızmam.

Ardından kapının çalmasıyla Bora hızla yanımızdan ayrılıp kapıya baktı. Bende masayı düzenleyip kapıda karşılamak amaçlı gittim. Arkamdan da Çiçeğin ayak seslerini duyunca onun da geldiğini farkettim. Bora kapıyı açtığında Murat ve Sarp bizi karşıladı. Ama bir dakika... Murat'ın yanındaki kız, qAda değil mi? Ne işi var şimdi bu kızın burada. Umarım yine laubalili konuşup beni delirtmez.

"Hoşgeldiniz." Dediğimde Sarp içeriye geçip bana sarıldı. Bende sarıldığım da kısa süre sonra hemen Çiçeğe sarılmaya gitmişti. Çiçeği gördükten sonra Afra kim ki zaten. Çok çabuk unutuldum ya.

"Afra, al şu kokarcayı başımdan. Koala gibi yapıştı yine." Onlara hiç bakmadan Murat'la yanındaki Ada'ya bakmaya devam ettim. Onlar da içeriye girdiklerinde Murat Bora'yla selamlaşırken Ada, gelip birden bana sarılmıştı. Başta afallasam da sonrasında bende sarıldım. Sarılmayı bırakınca Murat'a bakıp hafif kafa sallayarak selam verdim. O da aynı şeyi bana yapmıştı.

"Hadi geçin, kapıda kaldınız." Bora eliyle salonu göstererek konuştuğunda hepimiz salona geçip oturduk. Bora'ya baktığım da Ada'nın neden geldiğini çözmeye çalışıyordu. Çok geçmeden beklenen soru geldi zaten.

"Siz, ne iş?"

Böyle de kaba sormasını beklemiyordum da neyse.

"Söylemeyi unuttuk. Biz Ada'yla uzun zamandır beraberiz."

Bora'yla aynı anda "Ne!" Diye bağırdık. Murat başta gülümsedi, sonrasında tekrar ağzını aralayıp konuştu.

"Size de haber vermek istemedim. Sürpriz olur diye düşündüm."

"Oldu, oldu. Çok güzel bir sürpriz oldu." Diye konuştuğum da Ada hafif gülümseyerek karşılık verdi.

"Şaşırdım ama mutlu da oldum. Hayırlı olsun kardeşim ne diyeyim." Dedi Bora. Ardından yine Sarp'ın sıkılmış olan sesi kulaklarımızı doldurdu.

"Hadi artık, acıktım ben geçelim masaya." Ayaklanıp masaya doğru yürüdüğümüz de Sarp kolumdan tutup kulağıma yaklaştı.

"Yemekler senden mi yoksa Çiçek mi yaptı?"

"Ben yaptım." Hayal kırıklığıyla elini alnına vurup tekrar konuştu.

"Kahretsin! Zehirlenecez." Sinirle yüzüne bakıp karın boşluğuna yumruk attım. Kısık sesle inleyip yüzüme sertçe baktı.

"Ne yapıyosun kızım! Ya ölseydim, kuzensiz kalırdın o zaman."

"Abartma, geç şu masaya hadi."

En son biz de masaya oturduğumuz da yemeklerimizi yemeye başladık. Bir yandan sohbet ederken diğer yandan da karnımızı doyuruyorduk.

Yemekler bittikten sonra ayağa kalkıp sofrayı kaldıracakken Bora'nın sesi ile yerimde durdum.

"Biz bişey söylemek istiyoruz size."

Hamileliğimi mi söyleyecekti? Hayır, şuan hiç sırası değildi. Hele ki daha evlenmeden böyle bir şey olduğunu Sarp öğrenecek olursa aynı zaman da amcamın da kulağına gider demek oluyordu bu. Ve bu hiç iyi olmazdı.

"Bora," konuşmama izin vermeden o da ayağa kalkıp elimi tuttu. Ardından boğazını temizleyip ağzını araladı.

"Biz evleniyoruz." Şükürler olsun ki hamileliği söylemedi. Ne! Evlenmek mi? Ne zaman evlenecez ya? Ben hazır değilim ki.

"Siz ciddi misiniz?" Ada'nın sesi kulaklarımı doldururken aynı zaman da Sarp da gözlerini kocaman açıp bize bakıyordu. Çiçek ise hiç şaşırmış gibi durmuyordu. Hamile olduğumu bir tek o bildiği için böyle bişey yapacağımızı biliyordu.

"Ciddiyiz. Evleniyoruz." Dedim gülümseyerek. Şaşkınlığımı yine de bir kenara attım.

Murat'la Sarp ayağa kalkıp bize sarıldı. Ardından Ada ve sonrasında Çiçeğin de sarılması ile bu mutlu haberimizi kutlamıştık.

Evet, biz evleniyorduk. Daha geçenlerde intikam planları yaptığım adam şimdi çocuğumun babası olmuştu. Bu çok güzel olsa da bir yandan da tedirginlik yaşıyordum. Ne olacak, nasıl olacak soruları hiç çıkmıyordu kafamdan. Ama tek ümidim, umarım karnımdaki çocuğa en iyi şekilde bir babalık yapardı. Benim gibi sahipsiz büyümesini istemiyordum çocuğumun. Ki bundan da hiç şüphem yoktu. Bora bizi hiç bırakmazdı...

Şükür dualarınızı okuduğunuzu görür gibiyim şuan.

Baya uzun zaman sonra bölüm atmayı başardığım için kendime teşekkür ediyorum dhmshdhdg.

Ama duyuruda da söylediğim gibi zamanım hiç olmuyordu bu yüzden bölüm atamıyordum. Şimdi uzun bir bölüm attım size.

Bu arada 100k okunmamız olmuş çok teşekkür ederim desteğinizi benden ayırmadığınız için. Oylarımız biraz düşük ama onu da çoğaltacağımıza inanıyorum ben.

Yorumlarınız ve oylarınız benim için çok değerli lütfen destek olur musunuz canlarım❤️❤️❤️

























Seguir leyendo

También te gustarán

1.5M 46.1K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
249K 7.7K 35
"Aşık olmak aptallıktır." dedi sert ve soğuk sesiyle.İfadesizce karşımda oturan şeytan ,beni dipsiz bir çukura sürüklüyordu.Gece gibi gòzlerinin iç...
6.8K 383 16
Ecem'in hayatını konu alıyor.
1.3M 75.4K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.