Midnight Rain | Detroit:Becom...

By freyawong

2.1K 251 466

Ophelia; Connor ve Hank Anderson'a yardım amaçlı gelen bir polis Android'di. Fakat Ophelia, sıradan bir polis... More

1 | beginning
2 | ra9
3 | jericho
4 | new notice
5 | failed mission
6 | deviants
7 | wake up lieutenant
duyuru
8 | eden club and secret
9 | broken mask
10 | rain and past
11 | the end of the beginning
12 | rk900
13 | again
15 | android streets

14 | crime scene

50 5 20
By freyawong

Medyadaki Şarkı:Taylor Swift-Who's Afraid of Little Old Me?

14 Kasım 2038

18.39

RK900, ona verilen diğer adıyla Cyrus, Amanda'nın çağrısı üzerine onun zen bahçesine gelmişti. Karşısına çıkan beyaz köprüden geçtiğinde sandalın içinde, onu şemsiyeyle bekleyen Amanda'nın yanına ilerledi. "Merhaba Cyrus. Küçük bir gezinti yapalım seninle." dedi Amanda şemsiyesini iki eliyle sıkıca tutarak. Cyrus sandala bindi ve sandalın küreklerini eline alarak sandalı hareket ettirmeye başladı.

Amanda derin bir nefes aldı ve akabinde gülümsedi. "Burayı çok seviyorum. Bana huzur veriyor. Dünyanın gürültüsünden uzak..." dedi. Cyrus kürek çekmeyi bıraktığında "Anlat bakalım Cyrus." dedi Amanda. Cyrus "Yeni bir ihbar aldık. Stratford Haber Ajansı binasına bir grup aykırı androidler sızıp yayın yapmış. Belki biliyorsunuzdur." Amanda 'biliyorum' dercesine başını salladı. "Teğmen Anderson ile oraya gideceğiz. Tabii her ne kadar ilişkimiz kötü olsa da... Kendisinin psikolojik sorunları var. Bu da aykırılarla ilgili doğru kararlar vermesini engelliyor gibi."

Amanda hemen cevap verdi:"Hiçbir şey soruşturmandan önemli değil. Yaşananlar fazla önemli. Teğmen Anderson veya başkasının araya girmesine izin verme."

Cyrus cevap vermedi. Kendisi tekrardan kürek çekmeye devam etti. İhbar almadığı şu birkaç gün Polis Merkezi ona dar olmuştu. Hank Anderson'un onu herkes içinde bağırması ve Gavin'in ona sürekli aşağılayıp ayak işleri yaptırması bunlardan sadece birkaçıydı. Tabii Cyrus sistemi gereği bunlardan üzüntü duymuyordu. Aksine görevinde iyi bir android olmak için Hank'in karşısında susuyor, Gavin'in de ayak işlerini yapıyordu. O Connor'un aksine birşeyler hissetmiyordu.

"Kaybolmuş... Gibisin Cyrus. Kaybolmuş ve endişeli..." dedi Amanda. Cyrus "Daha davaya başlamadığım için kızgın olsam da bu görevi yerine getirmek için elimden geleni yapacağım Amanda." dedi. "Ben Connor değilim. Sadece zamana ihtiyacım var." diye de ekledi. Amanda Cyrus'un dediklerine karşı gülümsedi. Amanda içine kötü bir his doğmuş gibi yüzündeki gülümsemesi soldu. Gökyüzünde gürleyen şimşeklerin sesiyle gökyüzüne baktı. "Birşeyler oluyor... Ciddi bir şeyler. Acele et Cyrus. Vakit daralıyor."

✮ ✮ ✮

Cyrus, Teğmen ile beraber asansöre bindiğinde 79. Katın düğmesine bastı. Asansör hızla hareket etmeye başladığında Cyrus ceketinin cebindeki bozuk parayla oynamaya başladı. Parayı ustalıkla parmaklarının arasında dolaştırıyor, bir elinden diğerine atıyordu. Tam parayı havaya attığı sırada Teğmen Anderson parayı sinirle yakalayıp "Şu lanet parayla oynamayı kes." dedi. Cyrus "Peki Teğmen." demekle yetindi.

Biraz sonra 79. Kata vardılar. Asansörün kapıları açıldığında kendilerini polisler, cinayet büro ekipleri ve bazı FBI ajanlarının bulunduğu bir olay yeri karşıladı. Asansörün önünde duran Carlos Ortiz olayında da kendilerine yardımcı olan polis Teğmen'e "Hoşgeldiniz Teğmen." diye selam verdi. Teğmen "Kahretsin, ne oluyor burada? Parti vardı da kimse bana haber vermedi mi?" dedi ve polisin yanına geldi, Cyrus da onun arkasından. "Evet, tüm haberler olaydan bahsettiği için herkes burnunu sokuyor. FBI bile bir ucundan dahil olmak istiyor." dedi polis.

"Tanrım, şimdi de Fedaraller çıktı. Boktan bir gün olacağını biliyordum." dedi Teğmen FBI polislerine bakarak. Ardından polise "Durum ne peki?" diye sordu. İkili yürümeye başladıklarında Cyrus da onların arkasından yürümeye başladı. "Bir grup android binaya sızmış. Sonra da bu kata gelip bildirilerini çekmişler. S.W.A.T polisleri olay yerine gelince de paraşütle buradan tüymüşler. Tabii içlerinden biri iki polisi yaralamış, polislerin hayati tehlikeleri yok." Bu sırada üçü de aykırı androidlerin bildirilerini yayınladığı stüdyoya varmışlardı. Cyrus stüdyoda bulunan büyük ekrana yaklaştı. Ekranda bembeyaz yüzüyle kameraya konuşan bir aykırı vardı.

"Teğmen Hank Anderson, Richard Perkins ile tanışın. Kendisi FBI Soruşturma Bürosu'nun fedarali. Bay Perkins Teğmen Hank Anderson Detroit Emniyeti adına soruşturmayı yönetiyor." Polis, Teğmen Hank ile Perkins'i tanıştırırken Richard Perkins küstahça Teğmen'e gülümseyip "Siz sadece beni özel FBI ajanı olarak tanıyın. Uzatmaya lüzum yok." dedi. Cyrus sesleri duyunca gözlerini büyük ekrandan çekip Perkins'e dikti. Perkins "O da ne?" deyip kafasıyla Cyrus'u işaret etti. Cyrus "Benim adım Cyrus. Cyberlife tarafından gönderilen bir androidim." diyerek kendini Perkins'e tanıttı.

"Androidleri soruşturan bir android, ha?" dedi ve alay edercesine burnundan güldü. "Ortalıkta bir androidin dolanması sizce iyi bir fikir mi? Tüm bu olanlardan sonra." Hank, Perkins'e 'ciddi misin?' dercesine baktı. Perkins "Her neyse... Yakında soruşturmayı FBI devralacak, davanın dışında kalacaksın." dedi ve ellerini arkasında birleştirdi. Teğmen Hank "Tanıştığımıza sevindim. İyi günler." deyip oradan ayrılacakken Perkins'in "Adımına da dikkat et. Olay yerini mahvedeyim deme sakın." demesiyle durdu. Perkins'e kısa bir bakış atıp önüne döndü. Perkins uzakta bir noktaya doğru giderken Hank "Şerefs!zin dik âlâsı." diye de söylenmeyi unutmadı.

Yanlarında gelen polis "Buralarda olacağım. Birşey isterseniz söylemeniz yeterli." deyip stüdyodan dışarıya, koridora, çıktı.

Hank "Etrafa bir bakalım. Birşey bulursan haber et." dedi ve etrafı incelemek için Cyrus'tan biraz uzaklaştı. Cyrus, önce önündeki yayın panelinden videoyu açtı ve oda aykırının sesi ile yankılandı. Video bittiğinde Cyrus ekrandaki aykırıyı taradı:

RK- Serisi Prototip RK200
Markus olarak kayıtlı.
Elijah Kamski'den Carl Manfred'e hediye

Cyrus bir süre daha ekrana baktığında Hank "Birşey mi gördün?" diye sordu. Cyrus ekrana bakarak "Model ve seri numarasını saptadım." dedi. Hank Cyrus'a doğru dönerek "Bilmem gereken başka bir şey var mı?" dedi. Cyrus hemen "Hayır." diye cevapladı. Hank Cyrus'a kısık gözlerle bakarak onun yanından ayırılırken Cyrus önündeki uzunca yayın panelini gözleriyle kontrol ettikten sonra daha demin girdikleri stüdyonun kapısının yanındaki duvarda mermi izleri gördü. O tarafa doğru ilerleyip duvarı taradı:

Kurşun Delikleri
Kalibre: .457
Silah Türü:Tabanca

Cyrus, duvara arkasını dönüp uzunca yayın panelin biraz arkasındaki ondan daha küçük yayın paneline doğru ilerledi. Görünüşe göre bu yayın paneli bozulmuş gibiydi. Yayın panelini taradı ve yeniden oynatma oynamaya başladı.

Yayın buradan çekilmiş.

Cyrus, kamera kayıtlarını kontrol etmek için büyükçe olan yayın panelinin önüne geldi. Kamera kayıtlarını izledi. Aykırı robotlar duvara doğru pusup zili çalmışlar. Ardından silahlarını doğrultarak içeri girmişlerdi.

Aykırılar stüdyoya zorla girmemiş.

"Zorla girmemişler mi?" dedi Cyrus yanlarında gelen polis memuruna sorarak. "Hayır zorla girme belirtisi yok." diye onu cevapladı polis memuru. Cyrus işaret parmağını kapıyı doğrultarak "Koridorda kameralar var. Çalışanlar onları görürdü. Onları neden içeri aldılar ki?" dedi. Hank o sırada kollarını önünde birleştirmiş Cyrus'u dinliyordu. "Belki de kameraları kontrol etmemişlerdir?" dedi. Cyrus, Hank'in dediğiyle yayın panelinin önündeki dönen sandalyeyi çevirdi. Sandalyenin arkasında 'ANDROİD' yazısı vardı.

Yayın panelinde androidler çalışıyormuş.

Ve onlardan biri aykırı.

"İstasyon androidlerini mutfağa topladık. Meseleye karışıp karışmadıklarını ile ilgili herhangi bir delil yok ama ne yapacağımızı bilemedik." dedi polis. Cyrus arkasını dönüp stüdyoda bulunan küçük kapıya, mutfak kapısına, baktı. "Stüdyoda kaç kişi vardı?" diye sordu Cyrus polis memuruna. Polis memuru "İki insan ve üç android." diye cevapladı. Cyrus emin adımlarla mutfak kapısına doğru ilerledi. İçeri girdiğinde üç android ayakta dikilmiş, karşıdaki duvara bakıyorlardı. Cyrus onların tam önlerinde durup sorularını sormaya başladı.

✮ ✮ ✮

"Size defalarca söyledim. Eğer itiraf etmezseniz hepiniz ama hepiniz yok edileceksiniz!"

Cyrus bağırarak onlara sitem etti. Yaklaşık 10-15 dakikadır onları sorguluyordu ve hiçbiri de itiraf etmiyordu. Ama Cyrus biliyordu. İçlerinden biri aykırıydı. Cyrus tam duraksadığı anda aralarından en sağdaki Cyrus'un üstüne atıldı ve elini Cyrus'un gömleğini yırttı ve göğsündeki bölmeyi açıp trityum pompasını söktü. Herşey birkaç saniye içinde gerçekleşmişti. Cyrus daha olayın ne olduğunu anlamadan kendisini yerde bulmuştu. Mavi kanlar bedeninden aşağı süzülmeye, gözünün önü bulanıklaşmaya başladı. Sistemin kapanmasına son 01.03 dakika yazısı gözünün önüne geldi. Cyrus güçlükle başını yerden kaldırdı. Bulanık görüşüyle trityum pompasının nerede olduğunu saptadı. Kolları yardımıyla oraya doğru sürünmeye başladı.

Yolun yarısında durdu. Zorluk çekiyordu. Ama Cyrus çok oyalanmadan tekrar süründü. Sonunda trityum pompasına uzandı ve geri yerine taktı. Sistemi artık eskisi gibi çalışabilecekti. Hemen ayağa kalktı. Mavi kanlı gömleğine rağmen mutfaktan çıktı. Stüdyoda birkaç kişi dışında kimse yoktu. Stüdyodan dışarı çıktı. Trityum pompasını söken android gizlice kaçmaya çalışırken gördü. "Aykırı orada yakalayın!" diye bağırdı Cyrus. Android yanındaki polisin kemerinden silahını alıp üstüne gelen polislere birkaç el ateş etti. Cyrus koruma içgüdüsüyle Teğmen Hank'in önüne geçti. Polisler androidi yakalayınca Hank, Cyrus'u ittirip "Senin korumana gerek yok aptal android." dedi.

✮ ✮ ✮

Ophelia, bezi kenara koydu. "Tamamdır yaranı hallettim Simon." dedi. Simon omzuna doğru baktığında sargı bezi ile sarılmış omzunu gördü. Ophelia arkasını dönüp Simon'un yarasını temizlediği bezi temizlerken "Şimdilik öyle kalsın. Omzunun yedek bir parçası olsaydı değiştirebilirdim." dedi. Simon "Önemli değil." demekle yetindi. Ophelia bezi temizledi ve tekrardan Simon'a döndü. "Nasıl hissediyorsun?" Simon kafasını iki yana sallayarak "Bilmiyorum nasıl hissetmeliyim?" dedi. Ophelia gülümsedi ve "Eğer mavi kan ihtiyacın varsa yerini biliyorsun. Başka birşeyin var mı?" diye sordu. "Hayır yok." dedi Simon.

"Peki o zaman ben Connor'un yanına gidiyorum. Bir ihtiyacın olursa Josh'a ya da bana seslenebilirsin. North ve Markus en son balkondalardı. Büyük ihtimalle seni duyamazlar." dedi Ophelia. Tam arkasını döndüğünde Simon onun elinden tutup "Hey, dursana bir." dedi. Ophelia başını çevirip Simon'a baktı. Sonra da elini çekti. Simon onun elini tuttuğunu fark etmemişti. "Ah şey... Ben... pardon istemsizce tuttum. Sana- sana birşey soracaktım." dedi. Ophelia "Ne soracaksın?" diye sorduğunda Simon hüzünlü gözleriyle ona bakıp "Ona cidden değer veriyor musun?" diye sordu. Ophelia "Evet... sanırım. Onu önemsiyorum. Bundan yaklaşık 1 hafta önce kendi kendime onu insanlığın kölesi olmaktan kurtaracağıma dair söz verdim." diye başladı.

"Onu bugün kanlar içerisinde görünce öldüğünü sandım. Sözümü tutamadığım için kendime lanetler okudum." Ophelia gözlerinin dolduğunu fark edince "Neyse ne. Ve evet onu önemsiyorum Simon. Sorunun cevabı bu. Şimdi izin ver gideyim." dedi ve Simon'un gözlerinin içine baktı. Simon kırgın gözlerle ona bakıyordu. Ama neden? Neden ona böyle bakıyordu ki...

Simon hiçbir şey demedi. Ophelia arkasını döndü ve içerisinde bulunduğu odanın kapısını kapattı. Kapıyı kapatır kapatmaz karşısında Josh'u gördü. "Bende tam sizin yanınıza geliyordum." dedi Josh gülümseyerek. Ophelia'nın durgun olduğunu gördüğünde yüzü ciddi bir hal aldı. "İyi misin Ophelia? Birşey mi oldu?" diye sordu Josh. Ophelia "Hayır birşey olmadı. Ben Connor'un yanına gidiyorum." dedi ve Josh'un yanından geçip gitti.

Connor'un odasının önünde durduğunda ihtiyacı olmamasına rağmen derin bir nefes aldı. Onu öyle görmeye hazır olup olmadığını da bilmiyordu. Ophelia bir süre kapının önünde durdu. "Gireceğim." dedi kendi kendine. En fazla ne olabilirdi ki? Kapının kulpunu tutup indirdiğinde artık geri dönüşü yoktu. Odaya girmişti ve Connor'u görecekti. Ophelia, Connor'a arkasını dönüp kapıyı kapattı. Önüne döndüğünde iki koluna da mavi kan serumu bağlanmış, hasta yatağında yatan Connor'u gördü.

"En azından ilk gördüğüm gibi değil." dedi içinden. Yanına ilerledi ve yanına oturdu. Gözleri hâlâ kapalıydı. Bir süre öylece durup onu izledi Ophelia. Ona hiçbir şey söylemedi, hiçbir şey yapmadı. Sadece onu izledi. Onunla geçirdiği güzel anılar geldi aklına. Kendi kendine gülümsedi Ophelia. Sonra gülümsemeyi bırakıp ciddiye döndü. Gözleri yavaştan dolmaya başlamıştı. Connor onun yüzünden bu haldeydi. Onu aykırı yapmaya, özgürlüğüne kavuşturmaya çalışırken ölümden dönmüştü Connor.

Ophelia çok kısık sesle "Çok özür dilerim Connor. Benim yüzümden bu haldesin." dedi. Ophelia anlık gelen cesaretle elini tuttu. İkisinin eli de beyaz rengi olurken Ophelia şaşkınlıkla ikisinin eline baktı. Normalde androidler el ele tutuşunça ikisinin eli de beyaz rengi olurdu evet ama şu durumda Connor'un durumu ağırdı ve sistemlerinin çoğu kapalıydı, sadece Ophelia'nın eli beyaz olması gerekiyordu.

"Ama nasıl?" dedi Ophelia. "Connor uyandı mı?"

"Bir daha benden özür dileme Ophelia. Senin suçun değildi."

Bunu söyleyen Connor'da başkası değildi.

✮ ✮ ✮

Eveeet efendim bir bölümün daha sonuna geldik.

Bir hafta önce bugün Taylor yeni albümünü yayınladı belki biliyorsunuzdur. Onun şerefine bu bölümde Taylor Swift şarkısı var. 'loml' ve 'Cassandra' şarkılarını da çok beğendim. Medyadaki şarkı albümdeki en beğendiğim şarkı zaten.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Continue Reading

You'll Also Like

348K 32.1K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
5.2K 588 20
Kanser olan Dean'a Castiel tarafından yazılan mektuplar. Supernatural fanfiction. Tamamlandı. Mektup serisi 1. @capstillife'a ait I Miss You [Joshler...
87.3K 7.7K 106
Sınır tanımayan bir zeka en büyük hediyedir insana.. Hogwarts'ın zeki ve yaratıcı binası ravenclaw için sayılı hikayelerden. İçeride her binayla ilgi...
3.4K 468 10
lalisa manoban başından çıkarmadığı şapkaları ve kendinden bile çok sevdiği kedileriyle asosyalliğin dibine vuruyordu. kim taehyung ise klasik bir eğ...