KANLI SİS

By matmazelinizz___

2.4K 389 1.1K

~Kanlı Sis "Adaletin Kadını"~ "Senden nefret etmeme engel ol." dedim sırıtarak. Sesli bir şekilde güldü, yüzü... More

•1.Bölüm-DEJA Sözü
•2.Bölüm-Buluşma (1)-Paris
•3.Bölüm-Hayaller ve Kırıklar
•4.Bölüm-Los Angeles Polis Teşkilatı
•5.Bölüm-CÖB
•6.Bölüm-Olay Yeri
•7.Bölüm-Yakışıklı Dedektif
•8.Bölüm-Gündüzlerin Hayaleti Gecelerin Kraliçesi
•9.Bölüm-Filmin Fragmanı
•10.Bölüm-Ateşin Diğer Yüzü
•11.Bölüm-Güzel Bir Gece
•12.Bölüm-Alevli Gözler
•13.Bölüm-Oyuncu
•14.Bölüm-Oyunbozan
•15.Bölüm-Kovalambaç
•16.Bölüm-Kaktüs
•17.Bölüm-Gerçekler
•18.Bölüm-Yeni Temsilci
•19.Bölüm-Adalet (1)
•20.Bölüm-Adalet(2)
•21.Bölüm-Kaçak
•22.Bölüm-Teklif
•23.Bölüm-Sönmüş Ateş(S.F.)
•24.Bölüm-İpucu
•25.Bölüm-Görüşme
•26.Bölüm-Tehtit
•27.Bölüm-Victoria Black
•28.Bölüm-"Onu tanıyorum."
•29.Bölüm-Geçmişteki Gerçekler
•30.Bölüm-Geçmiş Güzeldir
•32.Bölüm-Yaralar ve Kabuk Oluşturanlar
•33.Bölüm-Adalet (3)
•34.Bölüm-Acı ve Aşk
•35.Bölüm-"Buradasın."
•36.Bölüm-Gitme

•31.Bölüm-Bir Kez Daha

33 6 30
By matmazelinizz___

Hoş geldinizz

Derin bir nefes alınnn,

Başlıyoruzzz❤️‍🔥

🍂🌑

~Elena Robinson'un ağzından
~Birkaç hafta sonra
*

Gözlerimi açtığımda defalarca kez hissettiğim gibi yine kocaman bir boşluk hissetmiştim.

Yokluk

Kimsem yoktu. Ailemi aylardır görmüyor hatta telefonla bile konuşacak zamanı kendimde bulamıyordum. Chris, günlerdir karışık vakalarla ilgileniyordu. Neredeyse hiç konuşmuyorduk. Eve girdiğimde o çıkıyordu, o eve girdiğinde ben evden çıkıyordum. Düzen diye bir şey kalmamıştı. Fakat böyle daha doğru olacağını düşünüyordum. Chris ile ilişkimiz çok kısa sürede büyümüştü ve her gün aynı evde aynı zamanda birlikte olmamız tamamen yanlış geliyordu. En azından o gittikten sonra evde daha az yabancılık hissediyordum. Böylesi şimdilik daha iyiydi.

Bir yana da Chris'in ne kadar yorulduğunu düşünüyordum. Fazla yoruluyor olmalıydı. Sabah zor uyuyabilirdi, asla uyuyamazdı. Gece çalıştığı için heykel gibi gidip geliyordu. Bazen birbirmizi görsek bile konuşacak mecali kendinde bulamıyordu.

Geç kalmamak için normal bir hızla Chris'in benim için yaptırdığı dolaba yöneldim. Bugün birazcık hayata renk katmak istiyordum. Yakınlarımın başına sürekli kötü olaylar geldiği için hayatım siyah beyaz gibiydi. Hiç renk yoktu, kimse renk katmıyordu, kimse renk katamıyordu.

Bazen Chris, Darian ve Jack ile beraber olmak iyi geliyordu. Hatta şu aralar Aida bile bana çok iyi geliyordu. Onunla sık sık konuşuyordum. Adela kadar olmasa da oda çok yakın bir arkadaşım olmaya başlamıştı. Belki de onunla daha çok vakit geçirmeliydim. Belki de yaralarımı sarabilirdi...

Dolaptan cıvıl cıvıl bir kıyafet giymek istemiştim. Mesela pembe bir elbise. Veya mor veya mavi...

Hiç elbise almaya bile yeltenmemiştim. Hayatım en kötü döneminde elbise almayı bile düşünmemiştim, düşünememiştim.

Beyaz bir gömlek ve koyu mavi bir pantolon çıkarıp üstüme geçirdim. Gece geç saatte gelip duş aldığım için şimdi almayı düşünmüyordum. Eğer yeltenirsem geç kalacağıma emindim. Saçlarımı da Victoria Black gibi tepeden bir at kuyruğu yapıp uykusuz çirkin suratıma siyah beyaz bir makyaj yaptım. Gözlerimin kapkara olduğunu fark edince silip tekrar koyu bir makyaj yaptım. Siyah bir kol çantası alıp eşyalarımı içine yerleştirdim.

Tam mutfağa doğru ilerlerken kilidi açılan kapı dikkatimi çekti. Chris gelmişti.

Olduğum yerde bekledim. Belki bu sefer konuşabilirdik. Belki bu sefer uykulu değildi. Kesinlikle öyleydi ama belki de... Konuşabilirdik. Onunla konuşmayı özlemiştim.

Kapıdan uykulu gözlerle girdiğinde derin bir nefes verdim. Her zamanki gibi yine çok uykuluydu.

Kapıyı arkasından kapatıp odasına doğru ilerledi. Birkaç saniye göz göze gelsekte hiç konuşmamıştı. Konuşacak hali olmadığını düşünerek daha fazla bakmadım ve mutfağa doğru ilerdim.

Hafta sonu birkaç tane hazırladığım sandiviçlerden diğer günlere de yetsin diyerek bir tane alıp çantama attım. Ofiste bir fincan kahveyle beraber yiyebilirdim.

Teşkilat, kullanmam için simsiyah bir araba vermişti bana. Neredeyse her gün bu arabayla gelip gidiyordum. Çok iyi olmuştu benim için.

Birkaç dakika sonra teşkilatın kapısının önünde buldum kendimi. Los Angeles'a geleli sadece birkaç ay olmasına rağmen sokakları ezberlemiştim. Üniversitede ezberim hiç olmadığı kadar gelişmişti, sokaklar olsun, isimler olsun kolaylıkla ezberleyebiliyordum. Buda üniversitenin güzel yanlarından biriydi.

Çok zaman geçmeden CÖB katına ulaşmıştım. Anlayamadığım bir kalabalık ve telaş vardı. İnsanlar ellerinde dosyalar, koliler, kulaklarında telefonlarla koşuşturuyorlardı.

Merakım bütün bedenimi ele geçirmişti. Eğer bir şeyi merak ettiysem sosyal anksiyetem olsa bile yok oluyordu.

Kulağımdan kulaklıklarımı çıkarıp kapattım ve çantama yerleştirdim.

Gözüme tanıdık birisinin çarpmasını istiyordum. Etrafımda dönüp insanları rahatsız edici bir biçimde süzüyordum. Ne olup olmadığını anlamaya çalışıyordum.

Sonunda birkaç dakikanın ardından gözüme tanıdık birisi çarpmıştı. Çok şükürdü ki.

Yanına uzun, hızlı ve büyük adımlarla varıp hiçbir tepki vermesine izin vermeden konuştum: "Hey Dan. Bu ne telaş böyle?! Darian geldi diye galiba?"

Koşuşturmadan olacak ki Daniel nefes nefese arkasına dönerek yüzüme doğru dönmüş oldu. "Keşke öyle olsaydı. Harekat varmış, Aida O'Conner, Dylan ve daha bir çok polis harekata gitti. Bazıları da olay yerine ve bazıları da soruşturma için sanıkların konutlarına."

Meraklı bakışlarla Daniel'a keskin bakışlarımı yolladım. "Yine mi Victoria Black?"

Onaylamaz şekilde başını salladı. Bu demek oluyordu ki daha kötü bir mesele. Teşkilat'ın en büyük kabûsu Gecelerin Kraliçesi'ydi. İlk cinayetlerinde ki tedirginlik hiçbir zaman görülmese de şimdiki hazırlıklar yeni bir dünya savaşının başlangıcına hazırlık gibiydi. Bir felaket olduğu apaçık ortadaydı.

"Sorunun ne olduğunu söylemek ister misin Dan.? Çünkü bana dahi ulaşılmayan bir haberin bu denli büyük olması garip." Tek kaşımı kaldırdım ve tüm dikkatimi Dan.'in üzerine verdim.

Daniel'ın nefesleri bir nebze olsa da düzene girmişti. Derin bir nefes alıp verdi ve gözlerimin içine baktı. "Bunun size gelmemesi çok garip fakat çok ciddi cinayetler oluyor."

"Çok normal CÖB'de çalışıyoruz. Neden hiç eğitim almamışsınız gibi tepkiler veriyorsunuz? Dersten mi kaldınız?" Sorum biraz garip olabilirdi fakat bir yana mantıklıydı da. Bu bölümde her şeye hazırlıklı olmamız gerekiyordu.

"Hayır, bundan bahsetmiyorum. Ben 24 yaşımdayım. Pekâlâ uzun bir süre yaşamadım fakat hayatım boyunca hiç böyle bir cinayet görmedim ve de bu mantık... Psikopatça... En büyük psikolojik bozukluk olabilir."

"Nedir?"

Tekrar derin bir nefes aldı. "Zanlı, öldürdüğü cesetleri parçalara ayırmış ve bazılarını göle, bazılarını ise çöplüklere, kırsal arazilere bırakmış. Üstelik, öldürdüğü cesetlerin içine diğer cesetlerden parçalar yerleştirmiş. Bazı çekilen fotoğraflarda kalbine yerleştirilmiş kanlı gözler görmüştüm. Bunlar size hiçbir şey gelmiş olabilir. En kötü yanı ise cesetlerin içinde teşkilatımızda dahil olmak üzere bir sürü çalışanın olması."

Daniel'ın söyledileri başta hiç kötü gelmemişti. Ta ki sonlara gelene kadar.

Teşkilattan birisinin ölmesi, üstelik mevkili birisiyse çok büyük sıkıntı demekti. Neden teşkilattan öldüklerini anlayamamıştım. Bir sebep yüzünden mi yoksa keyfi miydi?

Ölüm şekillerini ise hiç düşünmek istemiyordum. Chris muhtemelen eve gelir gelmez geri olay yerine gitmiş olmalıydı. Böyle büyük bir olaya kesinlikle onu da katmış olmalıydılar. Ne kadar benimle alakası olmasada çok rahatsız hissetmiştim.

"Başka ne gibi bilgiler verebilirsin Daniel?"

Etrafına baktı. Tereddüt ederek gözlerimin içine baktı. "Darian komiserimin haberi yok fakat Victoria Black'i olay yerinden ayrılırken gördük. Tek sorun cesetlerde imza olmamasıydı."

Bir adım geri atma isteği duydum. Ama yapmadım. Victoria Black... Günlerdir cinayet işlemiyordu ve... Bunun örgüt ile bir alakası olabilir miydi?

"Victoria Black yapmadı, yapmış olamaz. İmzasız bir cinayet... Mümkün değil."

"Herkes onun olduğunu düşünüyor."

Elbette düşünürdü. Kadının işlemediği cinayet kalmamıştı. Herkesi et doğrar gibi doğradığı için insanlar ondan başkasına yönelmiyordu. Bunu Victoria yapmış olamazdı. Kadının bir imajı vardı ve bu imajı kirletecek birisi olmadığına emindim. İllaki örgütle yada başka bir olayla ilgisi olmalıydı. Yada başka bir katille.

"Elena!"

Bu ses Jack'e aitti. Sanki onu çoktandır görmüyormuşum gibi hızla arkamı döndüm ve bana doğru koşan Jack'e gülümsemeden edemedim.

Kısa çaplı bir sarılmanın ardından ikimizde birbirimizi dikizlemeye başladık.

"Kilo almışsın."

"Kilo vermişsin."

"Hırsız!" Ah! Buda canım Alvin'imin sesiydi. Gerçekten ona bayılıyordum. O kadar komik geliyordu ki her gün, her saat onunla konuşabilirdim bile. "Jack bunu nasıl yaparsın?!"

"Ne yapmışım yahu?"

"Elena'nın verdiği kiloları almaya utanmıyor musun sen?! Pis hırsız!"

Jack ona bakakalırken sonunda konuşmayı başarmıştı. "Bu adam benden de aptal."

Kahkaha atarak karşılık verdim diyologlarına. Bu telaşa rağmen gülmek çok çok iyi hissettiriyordu... En azından onun yokluğunu unutabiliyordum...

Daniel'ın arkamda beklediğini fark ettiğimde ona doğru döndük ve samimi olduğunu düşünerek tebessüm ettim. "Dan. Bilgiler için çok teşekkür eder-" Sözümü kesen şey bütün koridorlarda yankılanan tiz, ağlayan bir kadın çığlıyıydı. Öyle yakından, öyle yüksek bağırmıştı ki kulaklarımı ellerimle kapama isteği duydum.

"Bu da ne?"

"İyi bir şey olduğunu sanmıyorum." Dedi Daniel.

Etrafımıza bakıyorduk. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorduk. Bir felaket daha... hayır hayır hayır! Olamaz bir şey olmuştu. Eminim bir şey olmuştu. Darian'a mı, Chris'e mi yoksa başkasına mı? Kime ne olmuştu?! Yine ne hayatımı altüst edecekti?

Çok geçmeden ofisin tam içinden geldiğini anlayınca önden ben, arkadan ise Daniel yürüyerek ofise ilerledik. Adımlarımız, sık ve hızlıydı.

Artık o kadar çok kötü bilgi duymuştum ki duyacaklarımın beni derinden sarsmasını istemiyordum. İstemiyordum...

"Elena, sakin ol. Bir şey yoktur eminim ki. Ne olursa olsun, sakin kal." Jack'in söyledilerine uymak istesemde onu duymakta bile zorluk çekiyordum. O kadar çok şey oluyordu ki... Fransa'da yaşarken Jack bir anda yıllar sonra beni arıyor, Adela'yı bulmaya çalışıyoruz ama onun cesedi dahi bulunmadan öldürüldüğünü öğreniyoruz, hiçbir şey olmamış gibi Los Angeles'a geliyoruz ve üniversitede ki o kadar başarılarıma rağmen beni Dedektif Yardımcısı yapıyorlardı, sonra Adela'yı aslında Gecelerin Kraliçesi adındaki katilin güçlü asitlerle yakarak öldürüldüğüne emin oluyorduk, Darian Adela'ya hayatımda hiç görmediğim bir biçimde âşıkken sevdiğini öldüren bir seri katile âşık oluyordu, teşkilat onu bulmak için çırpınırken o aşk peşinde koşuyordu, aklı başına geldiğinde ondan nefret edip ondan uzaklaşıyor ve günler sonra hiçbir şey hissetmemiş gibi onun kafasına silah dayıyordu. Ve şimdi kim bilir ne oluyordu...

"Nolur Tanrım..." Diye mırıldandım. "Bir kez daha olmaz lütfen..."

Jack'in öncülüğünde ofisin içerisine doğru ilerlerken ofisin içine bakmaya çalışıyordum. Bir kalabalık vardı. İnsanların çoğunluğu ofisin ortasında toplanmış bir şeye bakıyorlardı.

Lütfen bir ceset olmasın...

Ofisin içerisine girer girmez koşarak kalabalığa doğru ilerledim. İnsanlar meraklı gözlerle bakıyor, bazıları ağlıyor bazıları ise öfkeyle soluyordu.

"Çekilin!" Diye bağırdı Jack arkamdan.

"Çekilin!" Diye yineledim onu.

Kalabalık bana yer verdiğinde kibarlığı yok sayarak insanları ittirerek ortaya geçtim. Teşkilat'tan bir kadın bir sandalyeye oturmuş ağlıyordu. Belliydi ki harekattan geliyordu. Üstü kanla kaplıydı ve harekatlar için giyilen üniformalara sahipti. "Neler oluyor?" Diye sordum alçak sesle. "Anlat!"

Kadın yutkunarak başını kaldırdı. Elinde bir su şişesi vardı. Ondan yudumluyordu. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Beni görünce tekrar hıçkırarak ağlamaya başladı ve başını gerisingeri aşağıya indirdi. "Bana bak, ve neler olduğunu anlat!" Diye bağırdım kadının yüzüne doğru. Ne biliyorsa bizimde bilmeye hakkımız vardı. Benimde bilmeye hakkım vardı.

Duymak istemiyordum ama duymak zorunda olduğumu biliyordum. Duyacağım sözler hayatımı birkaç saniyede değiştirebilirdi... Bunu da biliyordum.

Başını kaldırmadan, ağlayarak konuştu. "Aida O'Conner..." Diye fısıldadı.

Kalbim delicesine atmaya başlamıştı. Yerinden çıkacak gibi hissediyordum. Kalbimin üzerine elimi koydum. "Ne oldu ona?"

"Öldü..."

Kalbime bir ok atılmıştı. Yine ve yine. Başım aniden dönmeye başlamıştı. "Hayır..." Diye fısıldadım. "Bir kez daha olmaz..." Adım adım gerilemeye başladım. Şok yaşadığım için ağlayamıyordum bile. "Bir kez daha kaybedemem!"

Bu sefer ağlamaya başladığımı hissediyordum. Koridora çıktığımda nereye gittiğimi bilmeden dönüyordum. Elim kalbimin üzerinde baskı yapıyordu vücuduma. Bağırıp duruyordum. Hem ağlıyordum hemde delicesine bağırıyordum.

İnsanlar bana bakıyordu ama umrumda bile değildi. Jack ofisin sensörlü kapısının önünde bana endişeyle ve üzülerek bakıyordu, umursamıyordum diğerleri gibi.

Tâkâtim kalmayınca duvara sırtımı vurarak yere oturdum.

Hıçkırırak ağlıyordum. İradem dışında olduğumu hissediyordum. Sarhoşun da sarhoşu gibiydim. Deliriyordum.

En sonunda her yeri sarsacak bir çığlık attım ve kendimi istemsizce yere attım. Bedenim yapmıştı.

Herkes başımda toplanıyordu hissediyordum ve duyuyordum. Gözlerim kapanıyordu, hareket edemiyordum. Ağzım açıktı, bacaklarım doksan derece üst üste kıvrılmış, kollarım iki yanıma düşmüştü.

Artık hiçbir şey hissetmiyordum.

🍂🌑

Merhabalarrrr

Umarım iyisinizdirrr bölüm hakkında ki yorumlarınız beklemekteyimmm♥️

Elena çok şey yaşadı be...

Kendinize çok iyi bakınnn yeni bölümde görüşürüzzzz♥️🍂





Continue Reading

You'll Also Like

94.1K 4.3K 32
17 yıl sonra gerçek ailesini bulan Ceren Ece ve onu istemeyen abileri...
351 141 11
6 yıl önce annesi ile babasını kaybeden Ahsen kardeşi Berat ile başbaşa kalırlar. Annesi Dr.Tuğba Biricit Tarfik kazasında babası Kademeli Başçavuş...
213 64 31
𝘒𝘪𝘮 𝘣𝘪𝘭𝘦𝘣𝘪𝘭𝘪𝘳𝘥𝘪 𝘬𝘪 𝘨𝘪𝘻𝘭𝘪𝘤𝘦 𝘨𝘪𝘵𝘵𝘪𝘬𝘭𝘦𝘳𝘪 𝘰 𝘢𝘳𝘢𝘣𝘢 𝘺𝘢𝘳ı𝘴̧ı𝘯ı𝘯 𝘰𝘯𝘭𝘢𝘳ı 𝘣𝘪𝘳 𝘣𝘪𝘳𝘪𝘯𝘦 𝘣𝘢𝘨̆𝘭𝘢𝘺𝘢...
10.7K 741 14
Bana emir verme Komutan!. Ben senin askerin değilim. dedim bağırarak. dahada sinirlenmişti yumruğunu dahada sıktı sözlerime karşı. Tim bizi izliyord...