İntikam Bedelleri

By hezalllll

18.8K 583 225

İmkansız diye bir şey yokmuş.Biz onu imkansız kılmışız aslında.Her şey bir plan dahilinde, bir oyun perçevesi... More

1.BÖLÜM "Giriş~"
Maskeli Adam
3.Bölüm/İç ses
Balıklar ve Yakınlaşma
Karakter ve Kitap Tanıtımı'^
Kalp
Şartlar
Görev
Kitap ve Karakter Tanıtımı 2^
Görev 2
Görev3'
Ayı ve Keçi Ayrı Yaşayabilir mi?
Bekleyişe Son
Kolye
İncir Ağacı/Part1
Part2
İncir Ağacı/Part 3
Gamzelerin Çukuru
Karışık Duygular
21.BÖLÜM/Yaralanma

Dönüş⭐

364 17 8
By hezalllll


Bölümün sonunu okumanızı tavsiye ederim çok güzel.Bakmayın birbirlerinden uzak durmaya çalıştıklarına bölümün sonunda daha yakın olacaklar.

İyi okumalar canlarımmm 😝🥳

⬜⬜⬜⬜⬜⬜🪼🎡⬜⬜⬜⬜⬜⬜

2 ay sonra....)

Turan Timi Ankara'ya dönüş yapmış ve bu dönüşün ardından Ordu'ya Banu Nur'u babasından istemeye gitmişlerdi.

Gülce'nin suçsuz olduğu ispatlanınca Banu'yu affetmişlerdi.

Gülce ise gelmek istemeyince Şırnak'ta kalmıştı.Dilan'ın mezarına defalarca gitmiş içini dökmüştü.

Şu anda onlardan biriydi.

"Çok özledim seni.Yapmaya çalıştığını anlasaydım keşke,veda etmeden gittiğinde küs olmazdık.Sen ne diye beni kurtarmaya çalışırsın ki? Bıraksaydın,senin yerine ben ölseydim.Neden?"

Cevap gelmeyince devam etti.

"Neden beni yalnız bıraktın? Neden? Emin ol sadece sen ölmedin, sadece sen bu mezara girmedin.Ben.. ben.. senin gitmenle bende öldüm... Can dostum..."

Mezarının toprağından avucunun içine aldı.Toprakla oyalandı uzunca.

"Bu toprağı görüyor musun? Senin üzerinde değil benim üzerimde... Ben bu toprağın altında üşüyorum,sende üşüyor musun?"

Siyah hırkasını çıkardı,can dostunun mezarına serdi."Sen üşüdüğünü söylemezsin.Ben bunu bildiğimden üzerini örttüm,sen üşüme..."

"Günler geçti,sensiz.Herkes hayatlarına kaldığı yerden devam ediyorken sen neden değilsin? Sen neden yanımda değilsin?"

Ceketini de çıkarttı."Sen üşüyorsundur,kesin üşüyorsundur.Hep söylersin,ben kansızım çok üşürüm diye.Ben seni tanırım,bunu da üzerine örteyim sıcak sıcak uyu orada."

Hiçbir tepki gelmeyince ağlamaya başladı."Üşüyor musun?"

Tam o anda bir kedi çıktı ortaya.Dilan en çok kedileri severdi."Seni o mu gönderdi?"

Dilan'ın mezarını gösterdi ardından kediyi kucağına alarak sevmeye başladı.

""Bir evin var mı bilmiyorum ama benimle yaşayabilirsin nar."

Dilan'ın en çok sevdiği meyve nar...

Herkesin derdi farklıydı.Eflal komutan karargahta çıkan karmaşayı halletmeye çalışa dursun,İzzet komutan Gülce'nin Ankara işini halletmeye çalışıyordu.

"Bu belgelerde de suçsuz olduğu yazıyor,kanıtlarıyla birlikte.Bu açıdan Türkiye'ye gitmesinde hiçbir sakınca yok.Aklınızda bir şüphe kalmasın."

Bilgisayarda konuşmuştu yetkilerle.Ve çıkan sonuç... "İstediği zaman Türkiye'ye gelebilir.Eflal Demirci ve Başak Aslaner ile de konuştuk.Onlarında haberi var."

"Çok teşekkürler.İyi günler." Yorgunluk ile uyuduğuna göre bizde Ordu'ya dönebiliriz.

"Verdim gitti." Herkes mutlulukla ayağa kalktı.Kızı Banu'ya baktı,gözlerinin içi parlıyordu.

Kızı yanına geldiğinde gözlerini kaçırarak onu uzaklaştırdı."Evde pek kaldığında yoktu zaten.Yürü git."

"Baba." Babası kızını isteyen askere kızını vermişti ama bir başka duygu hissetmişti."Elini öpeyim?"

"Yaşlı mıyım ben! Siz aranızda halledin." Herkes güldü,Banu'yla birlikte."Gel, kızım."

Hızla kızına sarıldı.Bundan sonra minik kızı olarak kalamyacaktı.Hayır,kalacaktı.Kaç yaşına gelirse gelsin babasının minik kızı olarak kalacaktı.

Turan timi mutlulukla evden ayrıldılar."Kızı da aldığımıza göre rahatlayabiliriz.Bir an vermeyecek sandım."

Kılıç ilk defa bu kadar panik yaşamıştı."Bizde öyle sandık ama aldık."

Evlere dağılmayarak topluca kafeye oturdular."Ee komutanım siz ne zaman istiyorsunuz kızı?"

Boran gülerek Batur'a baktı."Kimi?"

"Kızı?" Kaşlarını çattı, yüzbaşı."Gülce'yi."

"Sizene lan!" Eflal komutandan ayak üstü Gülce'yi istediğinde vermeyeceğini söylemişti."Eflal komutan vermiyor."

"Çok üzüldüm komutanım."

Batur sandalyeden kalkarak Boran'ın oturduğu sandalyeye yöneldi."Çok mu üzüldün? Bu kadar yıpratma lan kendini!"

Sandalyeyi geriye çekti."Puşt!"

Ah o puşt diyişleri...

"Başak komutan,selam dur!" Halil Başak komutan geldiğini görünce diğerlerine haber vererek onlarında ayağa kalmalarını sağladı

"Oturun, oturun." Elleriyle oturmalarını işaret etti."Bugün bir hayırlı işe daha kanıtlık ettik."

Kılıç'ı gözleriyle göstererek."Bir işe daha yarayacağız gibi."

Herkes ciddiyetle Başak komutanın ağzından çıkacak kelimeyi bekledi."Gülce Bakırcı Şırnak'tan çıkmış bulunmakta.Birkaç saate hava limanına ulaşır."

Batur saklayamadığı sevinci ile güldü.Pelin sevgilisi ile yazışmaya devam etti.

Pelin cadısından da kurtulduk.

"Kelle paça söyleyelim,canım çekti." Pelin'in fikrini hepsi onayladı."Bol baharatlı,acı..."

"En çok kim yiyecek?" İddia mazeretinde Şafak serçe parmağını Pelin'e uzattı."Var mısın?"

Serçe parmağı ile Şafak'ın şerçe parmağını sıktı."Varım lan."

🌚✨

İzzet komutanın ısrarları ile Türkiye'ye gitmek zorunda kalmıştım,her ne kadar gitmek istemesemde.

İzzet komutansız nefes bile aldığımı hatırlamıyorum.

Uçaktan inecek olmam beni heyecanlandırdı.Ne de olsa yıllardır gelmiyordum.

Barlas, Bengü,Banu,Ceylin,Koray,Furkan, Hüseyin... Hepsi çoktan Türkiye'ye gelmişlerdi.

Çoktan dediğimde 1 hafta filan oluyor.

Uçaktan indiğimde ayaklarım Türkiye topraklarına değdi.

Toprağı bile güzel...

"Gülce Bakırcı..." Babamın sesi ile arkamı döndüm."Hoşgeldin Türkiye'ye."

"Hoşbuldum." Hafif hızla koşarak ona sarıldım."Çok hoşbuldum."

"Çok hoş geldin." Gülerek geriye çekildi."Ne yapmak istersin? Nereye gidelim?"

"Batur'un yanına.."

"Batur'un yanı hariç,tabiki de." Oflayarak güldüm."Hadi gidelim."

Her ne kadar şaşırsam da sustum."Hava,toprağı... Her şeyi çok güzel."

"Öyledir." Uzun yıllar sonra ilk kez Türkiye'ye gelmiştim sonuçta."Batur'un yanına gidiyoruz."

"Gidelim." Kısa bir yolculuktan sonra büyük bir bina gördüm."Burası neresi?" Büyük binayı göstererek.

"Ankara Özel Kuvvetler Komutanlığı."

Arkama yaslanarak girişe girmeyi bekledim.Turan timi ile Ankara'da görüşecek olmamız kulağa güzel geliyordu.

Arabayı durduğunda açık mavi gene sütyenden bir farkı olmayan crobuma ve siyah bol pantolonumuma baktım.

İnsan her zaman mı güzel olur ya?

Bir gün bu güzellik başıma çok iş açacak.

"İnebilirsin." Benden önce inerek inmemi bekledi."Arkandalar."

Arkamı döndüğümde önce Bilge'yi gördüm.Her ne kadar beni gördüğüne mutlu olmasa da sarıldı."Hoşgeldin."

"Hoşbuldum." Bilge'den ayrılarak Pelin'e sarıldım."Seni de sevmem ama."

"Emin ol bende seni sevmiyorum." Sarılmama karşılık verince hemen geri çekildim."Sizinle vakit harcayacak değilim.Nerde benim yüzbaşı?"

"He o yok işte." Nasıl yok? "Görevde.Son saniye acil bir görev çıkınca oraya gitmek zorunda kaldı."

"İyi o yoksa değerli vaktimi sizin gibi boş insanlar ile harcayabilirim." Hepsi ile hoşgeldin, hoşbuldum diyaloglarını yaşadıktan sonra karargahtaki kızlara Batur'dan uzak durmalarını söyledim.

Tabi bu olanlardan önce tüm karargahı birbirine düşürmüştüm.

"İyi misin sen? Biz ne yapalım Batur yüzbaşıyı?" Esmer saçlı beyaz tenli kıza dik dik baktım.

"Batur yüzbaşı ha? Batur yüzbaşı?" Hızla ona doğru atıldım."Gösteririm ben sana Batur yüzbaşıyı!"

Saçlarına asıldığım gibi kendime doğru çektim."Cengiz Komutanım?"

İsmini bile bilmediğim komutanı çağırmaya başladı."Cengiz Komutanım?"

"Ne oldu Yıldız?" Seslendiğini düşündüğüm komutan hızla yanımıza geldi."Sıkıntı ne?"

"Bir anda saçlarımı çekmeye başladı." Beni göstererek yanına gittiğinde yüzümü buruşturdum.

"Kimsin lan sen!" Kapıdan geçen babam sesimizi duyunca kapıdan içeriye girdi."Kimsin dedim!"

Bir anda üzerime başladığında babam o komutanı geriye çekti."Benim kızım."

"Senin kızın olsa da bu karargahtan hiçbir kızımız ile uğraşamaz."

"Haklısın Cengiz." Dışarıya çıktılar."Ne yapıyorsun Gülce?"

"Ne yapmışım?" Hızla çıkıştım.Çünkü sinirlenmiştim."Suçlu ben miyim?"

"Ben seni suçlamadım."

"Ne yaptın ya? Her şeyin suçlusu ben miyim? Bir şey istiyorum yok,hayır.Konuşmaya çalışıyorum sus.Ne yapayım ben?"

"Sinirlisin şuan ne dediğini bilmiyorsun."

"Ben ne dediğini gayet iyi biliyorum.Hem sen kimsin?"

"Baban." Bir kaç adım atarak yanıma yaklaştı."Ben senin babanım.Sen de benim kızımsın."

"Niye o zaman ben suçlu oluyorum?"

Turan timi hızla içeriye daldılar."Yıldız ile kim uğraştı lan!"

Uraz yüksek sesle bağırdı."Kim lan benim nişanlım ile uğraşan?"

"Ben lan! Bir şey mi diyorsun?" Elime aldığım bardağı duvara fırlattım."De lan hadi! Bir şey de!"

Diğer bardağı da fırlattım."Desene!"

Tırnaklarımı koluma hızla batırdım."Gülce,kızım.Yapma."

"Niye? Niye!" Daha sertçe batırdım."Yapacağım!"

Bana doğru gelmeye çalışan Aksel'e tekme atarak uzaklaştırdım."Sanarsın senelerdir tekvando dersi alıyor ha!"

"Sinir krizi geçiriyor." Babama baktım ama bulanıktı.Gözlerimi açıp kapattım ancak aynı şekilde bulanıktı.

O bulanıklıkta bir beden daha gördüm.Tanıdıktı.

Tek tanıdık olan bedeni değildi,kokusuda bir o kadar tanıdıktı.

Karamel ve sigara kokusu...

Batur...

Düşmemek için yaslandığım duvara tutundum sıkıca.Tanıdık benden yanına kadar geldiğinde ellerimi duvardan çektim.

Alnı alnıma değince sakinleştiğimi hissettim.Derin derin nefesler verdim.Dudakları yanaklarında gezindi.

İşte bundan sonrasını hatırlamıyordum.Tek hatırladığım siyah bir alan...


💦✨

"Bak oğlum seni de babanı çok severdim ama Gülce daha bir evliliğe hazır değil.Oyun sanıyor." Babamın sesi ile irkildim."

"Evlenmeyeceğim zaten.Bir çocuğa bakıcılık yapamam." Ne? Ne?

Kapının kapanma sesi ile şaşkınca yataktan kalktım.Bir çocuğa bakıcılık yapamam...

Bir çocuğa bakıcılık yapamam...

Bir çocuğa bakıcılık yapamam....

Sesler kulaklarımda çınladı."Her zaman uyuyor numarası mı yaparsın?"

Arkamdan gelen yüzbaşının sesi ile ikinci şoku yaşadım."Söyle bakalım ne duydun?"

"Bir çocuğa bakıcılık yapamayacağını..." Arkama dönerek olan baktım."Bunu duydum,yeterli mi?"

"Fazlasıyla." Gözlerine baktığımda bir başka bir duygu gidişadı vardı,ama ne olduğunu anlayamıyordum."Kavga et benimle."

Kulağıma fısıldayışı ile ne yapmaya çalıştığını anladım.Bir yerlerde de ses kayıdı olmalıydı.

"Çocuk mu? Gir kendine başkasına bul!"

"Ne alaka gülüm?" Kulağıma fısıldadı."Çocuk! Bulurum."

Birkaç yalan atışmadan sonra Çicek saksısının yanına giderek çiçeğin toprağından bir cihaz çıkardı.

Çıkardığı ses kayıt cihazını ayağı ile ezdi.Ben ise onu izliyordum.Bakışlarını bana kaldırdı.

Ben ise alışık olmadığım bir evin duvarlarını inceliyordum."Eflal komutanın evi."

"Bir çocuğa bakıcılık yapar mısın? Parası neyse ben veririm." Gülerek baktı.

"Ciddiye mi almıştın?" Gülmeye devam etti."Ses kayıdına alınıyordu her konuştuğumuz yoksa para vermeden de bir çocuğa bakıcılık yaparım."

"İnanayım mı?" 'sen bilirsin' dercesine kollarını silkeledi."İnanmamı istiyorsan önce beni seveceksin."

"Saçlarını okşayayım." Yatağa kadar geldiğinde babam elinde sıcak çikolata ile içeriye girdi.

Babam Çicek saksısını göstererek bir kaç göz hareketi etti.Yüzbaşı doğru söylüyordu yani.

"Siz ne yapıyorsunuz gençler?" İkimizede baktı sorgularca."Sen bu eve girmiyorsun Acar,sen de bunun evine gitmiyorsun."

"Komutanım..." Babam hızla susturdu.

"Söylenecekler bu kadar.Evlenene kadar en ufak bir yakınlaşma olmayacak." Bana baktı."Anlaştık mı?"

"İstemeycektim ben kızı isteme vermem dediniz."

"Demiş olabilirim.Bu da evlenemeyeceksiniz demek oluyor."

"Baba bizi biraz yalnız bırakır mısın? Lütfen." Oflayarak kapıdan çıktı.

"Şükür." Yatağın baş ucuna oturdu."En ufak bir yakınlaşma olmayacakmış, neler yapacağımı görsün."

"Neler yapacakmışsın?"

"Her şeyi." Yatağın başlığına sırtını yaskadığında başımı hızla göğsünün üzerinde istirahata bıraktım."Gülüm."

Saçlarımı okşayarak öpmeye başladı.Belindeki silahı çıkararak bir köşeye fırlattı.Rahatsız olacağımı düşünmüş olmalı.Fakat ben silahı olduğunu bile bilmiyordum.

"Ben buraya nasıl geldim?"

"Ben getirdim." Saçlarımı öptü."Sinir krizi geçiriyordun aldım geldim."

"Nasıl sakinleştim peki?" Hafif başımı kaldırdım ona bakmak için.Tavanı izliyordu.

"Öpünce hemen sakinleştin." Herkesin içinde beni mi öpmüştü?

"İnsanların ortasında?"

"Başka şekilde sakinleşmiyordun gülüm.Eflal komutanda zaten bundan sonra yan yana gelmemize izin vermemeye başladı.Bir bilse seni kaç kez öptüğümi,kafayı tırlatır."

"Babam bilmesede İzzet komutan biliyor." 'nasıl oluyor o?' bakışı attı.2 ayda yaşadığımız her şeyi anlatmıştım."Ben İzzet komutandan bir şey saklayamam."

"Anladım." Uzatmayarak elini cebine attı ve kolyemi çıkardı.Altuğ koparmamış mıydı? "Kolyeni takalım."

Nasıl da güzel takar!

"Altuğ koparmıştı,nasıl buldun?"

"O bunu kopmadı." Bir başka kopyası yoktu kolyenin? "Çakmasını kopardı,bu gerçek."

Gülümseyerek saçlarımı topladım kolyeyi takması için."Teşekkür ederim."

"Rica etmemi istiyorsan kimseyle uğraşma." Kafamı salladım."Anlaştık o halde."

"Anlaştık." Etrafı incelediğim sıralarda burnuma vurması ile sertçe ona döndüm."Ne yaptığını sanıyorsun sen!"

"Ne yapmışım?"

"Ne mi yapmışsın! Burnumu kırdın lan!" Elimle burnumu tuttum."Uzak durur musun benden."

"Burnuna vurmadım." Rahatlığa bak!

"Vurdun!" Sert vurmamıştı ama sonuçta yavaşta olsa vurmuştu.Şakasına vurmuş olsa da.

"Ciddi misin gülüm?"

"Evet!" Kapıya doğru bedenimi çevirdim."Vurdun."

"Özür dilerim." Sabırla özür diledi defalarca ama gram dediğimden dönmedim."Ne inat varmış lan! Vurmadım,neden vurayım hemde?"

"Ben bilmem orasını." Serçe koluna vurdum.

"Şiddet lan bu da o zaman!" Her ne kadar gülsemde sinirlenmiştim."Sikeyim tamam mı? Elimi sikeyim!"

Onu geçirtirerek susmasını söyledim.Benden daha çok konuşmaya başlamıştı.

"Ne yapıyorsunuz lan kaç saattir orada!" Babamın bir anda odaya baskın vermesi ile bizi birlikte görmesi eş zamanlı olmuştu."Birde aynı yatakta! Tövbe tövbe! Kalkın lan!"

Bir şey yaptığımız olmamasına rağmen Batur'un üzerinden kalktım."Komutanım ne yapmışız?"

"Yeter bu kadar herkes evlerine." Kısacası Batur'u evden kovuyordu.Seslice güldüm."Senin evin yok mu yüzbaşı?"

"Evsizim komutanım ben." Yataktan kalkarak kapıya yönelmesi onu yalanlıyordu.Evi yoksa nasıl gidecekti? "Görüşürüz gülüm."

"Bak daha da gülüm diyor." Babamda kapıdan çıktığında gülerek yatağıma tekrar uzandım.

"Gülün senin yolunda solsun..."

😿✨

Geçmişten....)

"Soruyorum o zaman?" Dilan lafı dolandıra dolandıra sorular soruyordu.

"Sor artık." Hüseyin sorması için ona hafiften vurdu.Aile olan ortamda herkes vardı."Sorar mısın ne soracaksan?"

"Bana bir gün bir şey olursa üzülür müsünüz?" Dudaklarını büzdü hafiften."Ölürsem mesela?"

"Salak salak konuşma." Gülce üzüldüğünü belli etmediğini düşünsede herkes onun bu fikirden dolayı üzüldüğünü anlamıştı."Salak!"

"Hakikaten salaksın." Barlas ile Dilan çok yakın arkadaşlardı,Gülce ile oldukları gibi.

"Tövbe de kız." Banu da lafı atladı."Tövbe tövbe."

"Ne dediğini kulağın duysun." Hüseyin bıkkınlıkla konuştu."Kötü kötü konuşuyor."

"Nereden geldi aklına bu durum?" Bengü mantıklıca bir soru sormuştu.

"Bilmem bir anda geldi.Sorayım dedim." Dilan başına bir şey geleceği düşüncesine sahipti.

"Üzülür müsünüz üsülmez misiniz onu söyleyin." Gülce hariç hepsi çok üzüleceklerini söylediler."Sen Gülce?"

"Ay ne üzüleceğim be!" Sert çıkışsa da En yakın dostuna veda etmek istemiyordu.Dilan onu bu acımasız hayatta tek bırakamazdı sonuçta."Halay çekerim hemde."

"Ölürsem ağlama ama." Gülerek sordu Dilan.O da biliyordu ölürse en çok Gülce'nin üzüleceğini.

"Yok ağlamam." Bunu derken bile gözleri dolmuştu."Siz bana inanmıyor sunuz ama göreceksiniz o gün geldiğinde.Helvanı keyifle yiyeceğim."

😿✨

"Neredesin neredesin? Dediklerim yüzünden özür dilerim.Umarım beni ciddiye almadın." Dilan'ın mezarında tek başına oturmuş ağlıyordu."Diğerleri helvanı dağıtıyorlar ama ben yemedim,yiyemedim."

Şuan Dilan'ın çıkıp 'hani ağlamazdın?' demedi lazımdı.Demesini bekledi ama demedi.

"Ağlarmışım." Ağlamaya devam etti."Hemde çok ağlarmışım."

Diğerlerinin olduğu yere baktı.Hepsi cenazeye gelen misafirler ile ilgileniyorlardı.

"Şttt,Dilan... Orası soğuk mu?"

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.Durabilecek gibi değildi.

"Onun yerine ben sorayım hani ağlamazdın?" Bengü'nün ellerini omzunda hissetti....

⬜⬜⬜⬜⬜⬜🪼🎡⬜⬜⬜⬜⬜⬜

Kılıç Kandemir Anlatımıyla;)

Banu ile konuşmuş ve kendime gelmiştim.Nikah tarihini Banu'nun babası Sahit sayesinde kesinleştirmiştik.

1 ay sonra evleniyorduk ve bunun hazırlıkları başlamıştı.Her şey çok hızlı gelişmişti ama iyi olmuştu böylesi.

Dilan'ın ölümünden sonra Gülce toparlanamamıştı ama bizler ölümle ölünmeyeceğini bildiğimiz için ve de ölümlere alıştığımız için hayatımıza devam edebiliyorduk.

Aslında Banu'da çok etkilenmişti ama Gülce kadar değil.Gülce belkide son panzehiri içtiği için kendini suçlu hissediyordu ama içmesi lazımdı yoksa ölecekti.

Barlas ise Gülce'ye düşman gibi davranıyordu.Bengü affetmişti ama Barlas...

Affedemiyordu.

Ceylin ve Koray desek işten güçten kendilerine vakit ayıramıyorlardı.Evlenmek istiyorlardı ama Gülce izin vermiyordu.

Her yerdesin Gülce.

İsminin Gülce olmasını öğrenmemiz Eflal komutanın kızı olması ise en büyük Bomba.

Eflal komutan kızını bulunca yüzünd renk gelmişti.Ha en büyük bombalardab biride Batur komutan ile Gülce'nin çocukluk aşkı olması.

Başak komutan Gülce'nin Ankara'ya geldiğini gerekli yerlere bildirmişti ve haliyle yorgun olduğu için evine gitmişti.

Karargahta ise Batur yüzbaşı,Halil ve ben vardım.Diğerlerinin hepsi gitmişlerdi.Temizlik görevlilerini filan saymıyorum.

Batur yüzbaşı,belgeler ve dosyaları inceliyordu.Yeni bir dosya gelmişti.Önemli bir görevdi.

Gene bir görev,evet.

Bu dosya ile ilgili bir şey bilmiyorum.Şimdilik Eflal komutan ve Başak Albay incelemişlerdi şuanda da Batur komutan.

"Ee Kılıç, anlat bakalım." Halil bacağıma sertçe vurunca kendime geldim.

"Neyi mesela?" Bakışlarımı odayı silin Halil'e çevirdim.Cezalıydık aslında o yüzden burada kalmıştık.

Cezanın nedeni ise karargahın içinde sigara içmemiz.Ceza ise odaları silmek.

"Anneni..." Bir yandan etrafı siliyor diğer yandan benimle konuşuyordu.Ben ise onu izliyordum."Yardım et lan! Dikilmişsin başımda izliyorsun!"

Annemi...

"Anlat sana oğlum.En son hasta diyordun." Anne...

"Hastanede." Kısa tuttum.Annem hastaydı, kanser.Kanserlik bir hastalık mıydı şüpheli ama kötü durumdaydı.

"Geçmiş olsun Kılıç ve de hayırlı olsun." Bozduğu moralimi yerine getirmeye çalıştı gülerek.Hayırlı olsun dediği evlenme işiydi."Helal aslanıma."

İçeriye son hızla giden Batur yüzbaşıya baktım."Buyrun komutanım?"

"Ne yapıyorsunuz lan!" Her zaman ki gibi sinirliydi."Sizin şuan nerede olmanız lazım?"

"Nerede?" Diye sormam ile tüm siniri ile bana baktı.

"Nerede?" Hırsla sordu."Geçin görev odasına!"

Kapıyı açarak geçmemizi bekledi.Halil ile birlikte kovaları ve süpürgeleri alarak önce temizlik odasına koyduk ardından görev odasına girdik.

"Gel!" Eflal komutanın gür sesi ile afallasamda kapıyı açtım."Yerlerinize."

Eflal komutan ne zaman gelmişti.

Koltuklarımıza oturarak görevi konuşmaya başladık.Bir ailenin üvey oğlu ile ilgili bir plandı.

Görevin içeriğini ise sonra anlatacaklarını söylediler.Batur komutan önemli bir görev olduğunda devreye girerdi.

Görev nasıl bir görevdi acaba?

"Evlerinize dağılabilirsiniz.O odalarda yarın temizlenecek." Bize baktığında Eflal komutan başımızı salladık."Yarın karargah bugüne nispeten sessiz geçecektir.Kafanızı burada dinleyebilirsiniz."

Nasıl sessiz geçecekti?

"O nasıl olacak komutanım?" Batur komutan sorusu ile Eflal komutan,ona döndürdü yarı bedenini.

"Bugün birileri karargahın altını üstüne çevirmiş." Bahsettiği kişi Gülce."Ve o kişi uzun bir zaman evden dışarı çıkmayacak."

"Ev cezası mı?" Kafasını salladı Eflal komutan.

"Ev cezası." Bize döndü aynı anlarda."Çıkabilirsiniz." Batur komutanda bizimle birlikte kapıya yönelince Eflal komutan durdurdu."Sen dur Acar."

Batur komutan onu dinlemeden bizden önce odadan çıktı.Çıkarkende kapıyı çarpmıştı."Acar!"

Batur komutan geri dönmedi."Acar,Acar!" Eflal komutan sinirle ayaklanmış ve başı dönerek tekrar sandalyesine oturmuştu."Baba olduğunda beni anlayacaksın Acar."

Eflal komutana baktığımızda kafası ile kapıyı gösterdi.Sözüni dinleyerek odadan bizde çıktık.Batur yüzbaşı tüm siniri ile Eflal komutanın odasına gidiyordu.

"Acar?" Halil kolu ile durdurdu.Batur komutan timde en çok Halil'in lafını önemserdi.

"Durdurma beni!" Kolundan kaçmaya çalışsada Halil bırakmadı."Halil bırak beni!'

"Batur!" Durdu."Etrafına bak,etrafında zedelediğin insanlara bak! Gözün görsün etrafını.Tek sen yaşamıyorsun.Gülce'yi seviyorsun, eyvallah ama sevgi senin gözünü kör etmez Acar.Sen öldürücüsün ölen değil."

Batur komutanın dört bir yandaki lakabı öldürücüydü."Eski sen ol.Ölme öldür."

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Bu duruma geleceksen kimseyi sevme,kimseye bağlanma." Batur komutan düşündü önce sonra kafasını salladı."Sevgi değiştiriyorsa seni sevmeyeceksin."

"Sen değilmisin sev sevil,iki günlük dünya diye?" Sinirle soludu.

"Sen sevmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun öldürücü.Sırf bu yüzden de kimseyi sevemiyorsun." Halil ilk defa bu kadar sert konuşmuştu."Sen şehit oğlusun."

Batur yüzbaşı kolunu sertçe Halil'den çekerek Eflal komutanın odasının yanına ulaştı.Bizzat bana bakarak kapıyı çaldı.

Kapıyı açarak içeriye girdiğinde Halil'e döndüm."Sert konuştun Halil."

"Hak etti." Evlerimize dağılmama ve Batur komutan bekleme kararı aldık.

Batur yüzbaşı odadan çıkınca hızla yanına gititk."Siz daha gitmediniz mi?"

İçeride ne olmuştu bilmiyorum ama Batur komutanın gözlerindeki yorgunluğu görebilirdum.Ağlamazdı ama yorulmuştu.

"Öldürücü,kararın ne?" Batur komutan iç çekti."Sevmeye devam mı?"

"Duygusuz halime geri dönüyorum." Dediğinin arkasında durdurdu ve bu durumda da en çok Gülce üzülecekti.Ne yaptın Halil?"Sizde gidin artık yarın işler yoğun olacak."

"Eyvallah Acar, dikkat et kendine." Batur komutan bana döndü.

"Ağzını aç biraz.Konuş ayda bir olsa da." Halil bana bakarak güldü.

"Kız istemede çenesi durmuyordu ama." Koluma vurarak güldü Halil.Batur yüzbaşı ise dediklerinden sonra hemen ifadesizleşti.

Öldürücü...

"Ben şehit oğluyum...." Mırıldanarak uzaklaştı yanımızdan.

"Aferin Halil!" Oflayarak baktım arkasından."İkisinede yazık olacak."

"Kılıç,inan bana başka yolu yoktu.Kendinde değil,mantıklı düşünemiyor.O kıza bağlanırsa ne olur biliyor musun?" Kendi kendine sordu kendi kendine cevap verdi."Zaafı oluşur.Zaafı oluşursa ne olur? Kaybeder."

"Hayırlısı olsun."

⬜⬜⬜⬜⬜⬜🪼🎡⬜⬜⬜⬜⬜⬜

Bilge Acar Anlatımıyla;)

Kaç saattir ağlıyordum bilmiyorum ama gözlerimi ağrıdan açamıyordum.Şimdi babam olacaktı yanıma beni bunlardan çıkarıp alacaktı.Pekte bilmem ama babanın olmasının nasıl bir duygu olduğunu.

Babamı hiç görmemiştim annemi zaten beni doğururken kaybetmiştim.

Benim bu dünyaya gelişim bile annemi öldürmüştü.

Sevdiğim insan ile birlikte olmuştum ve bunun yüzünden abim ile kavga etmiştim.Nereden anlamıştı bilmiyorum ama anlamıştı.

Bir ton laf sayıp, bağırıp çıkıp gitmişti.Aylar olmuştu üstünden ama şuan anlıyordu.Daha önce inandığına eminim ama hiç çaktırmamıştı.

Bugünde konusu açıldı.Abim geldiğinde bile oldukça sinirliydi.Gecenin 3'üydü.

Uykusuzluk desem abim zaten uyumazdı.Baybuş misali.

Halsizlik desem gündüz gayet iyiydi.Akşam üzeri vakitlerinde bir şeyler olmuş olmalıydı.

Benim evime kadar gelmişti abim ve bu evden tüm siniri ile çıkmıştık.Madem bu evden böyle çıkmıştı böyle de girecekti.

Aynı evde yaşamıyorduk ama evlerimiz çok uzak sayılmazdı.Tek katlı bir evde ben otururken bilmem kaç katlık evde abim oturuyordu.

Abimin diğer evlerini saymıyorum bile.

Telefonumu hızla elime alarak abimi aradım.Açmadı.Tekrar aradım,açmadı.Üstüme ceketimi alarak dışarı çıktım.

O gelmiyorsa ben giderim.

Önümde beliren arabanın ışıltılı farları ile gözlerim kamaştı.Durmasa çarpabilirdi.

Ellerimi yüzümü kapatacak şekilde kapatmıştım ve ellerimi yüzümden çektim,arabayı kullanana baktım.

Öldürücü.

Bir şey demedi,bende demedim.Bakıştık öylece."Abi?" dedim yenilerek."Gelebilirim."

Arabasına binmek istiyordum.Sesimi ben bile zor duyuyorken eminim abim duyuyordu.

Kızmayınca hızla yolcu koltuğuna oturdum.Ona bakmadan oturmuştum ancak gözlerini ayırmadan bana bakıyordu abim.

"Değersiz misin gözünde?" Abime çekinerek baktım."İnsan neden kendini yakar ki?"

Sustum.

"Neden?" Cevap vermemi istiyordu ama diyebileceğim pek bir şey yoktu."Kuzmayacağım yeter ki bir şey söyle."

"Abi... Abi..." Kesinlikle diyecek bir şeyim yoktu.Kızmayacağını söylesede utanıyordum.

Arabayı çalıştırdı,kaşlarım çatılarak ona baktım.Ama bu kezde o bana bakmıyordu.

Nereye gidiyorduk şimdi?

"Abi nereye gidiyoruz?" Dilini yaladı sinirle.

"Boran'ın yanına,hoşuna gitti mi?" Karmaşık duygular ile arkama yaslandım."Lan ben daha...!"

"Sen daha? Ne abi?" Arabaya yükleniyordu ve bu biraz da olsa korkutuyordu."Ne abi ne?"

"Gülce'ye elimi bile sürmedim ben! Neden? Çünkü pişman olmasını istemiyorum.O şerefsiz senin yaşını bile bile niye sana dokundu!"

Gülce ile hiç mi birlikte olmamışlardı? Her an yan yanalardı oysa.

"Hiç mi?" Kafasını salladı."Nasıl sevsin o zaman?"

"Sevmek dokunmakla öpmekle mi oluyor Bilge? Öptüm,hemde defalarca ama gel gör ki başka bir şey yapmadım." Sevmek dokunmakla oluyor."Ben yazamaz mıydım!Niye yapmadım!"

"Özür dilerim."

"Senin bu hayatta benden başka ailen var mı abicim? Bizim birbirimizden başka kimimiz var?" Gözlerimi mahçubiyetle kaçırdım."Annemiz mi var bizim ya da babamız? Bu yaptığında sonra seninle ilgimi çeksem ne olur?"

"Hiç iyi olmaz."

"O zaman ne yapayım ben Bilge?" Kaçırdığım gözlerim ile abime baktım."Yüzüne bakayım mı bakmayayım mı?"

Arabayı kullanmaya devam ediyor bir yandan da benim ergenliğim ile uğraşıyordu.

"Sen bilirsin." Bak abi diyemezdim.

"Yaptığın geri dönüşü yok Bilge.O puşta söyle istesin seni." Sevinsem mi ağlasam mı? "Bu da demek olmuyor ki her istediğinizi yapabilirsiniz."

"Teşekkür ederim abi." Arabayı sonunda durduğunda bana baktı."iyi ki varsın."

"Gel bakalım bücür." Kollarını açtığında sevinçle sarıldım."Yavaş."

"Abi?" Yarası vardı.Bu yüzden yavaş demişti ve şuan kanıyordu."Bu nasıl oldu?"

"Arka da yardım çantası var getir." Bir kere de cevap versen?

Abimden ayrılarak arka koltuğa uzandım.Elimi attığım gibi yardım çantası buldum.

"Pasuman yap bakalım nasıl yapacaksın." Karnında bir yara izi vardı.Pek derin olduğunu düşünmesemde derindi.

Arkasına yaslandığında tişörtünü yukarı kaldırdı.Abimin şahane baklavaları.

Gülce duymasın.

"Abi Gülce nasıldı? Siz gittinizden sonra hiç görmedim konuşmadıkta." Sesli nefes aldı.Abimin hepimizin gözünün önünde Gülce'yi öpmüştü ve ardından fark etmediğimiz yarası ile onu taşımıştı.

Kral ya.

"Bilmiyorum." Kaşlarım çatıldı bir yandan ise pansumanını yapıyordum.Hemşirelik okuyordum bu yüzden benim yapmamı istemişti.

"Nasıl bilmiyorsun ya?"

"Bilmiyorum Bilge işte!" Geriye doğru çekildim.Korkmuştum."Bana onunla ilgili bir şey sorma,lütfen."

Ne olmuştu aralarında?

"Abi son bir soru sorabilir miyim?"

Sesli nefesler alırken konuştu "Tek bir soru."

"Tamam." Pansumanı yarılamıştım.Hızlanmış olduğumu kanıtlayabilecektim abime."Sen Gülce'yi seviyor musun?"

"Hayır." Net şekilde çıktı sesi her zaman ki gibi.

"İyi misin?" Susturdu.

"Tek bir soru demiştik." Konuşmadan pansumanını bitirdim."Teşekkür ederim bücürüm."

"Bücür deme!"

"Kes sesini." Saçlarıma daldırdığı koca elleri ile saçlarımı bozdu."Cevap verme abine."

"Ya abi." Arabanın koluna ulaştı eli.Aşağımı iniyorduk.Boran'ın yanına gidiyoruz demişti.Gelmiş miydik?

"İn." Hızla arabadan indiğimde Boran ile göz göze gelmiştik.İstemsizce gülümsedim ama o gülmedi."Bugün sende kalabilir ama bugünlük.Ben gidiyorum gece gece uğraştırdığınız işlere bak ya!"

"Biliyordun dimi hemde aylar önce anlamıştın?" Boran tüm ciddiyeti ile abime sordu.Abim duraksadı ama arkasını dönmedi.

"Anlamıştım." Arbasına bindiğinde arabanın yanından uzaklaştım.Bana bir saniye olsun bakmadı,son hızla arabayı sürmeye başladı.

Sesli nefeslerini duydum."İyi misin sen?" Kafamı salladım."Bir şey dedi mi sana?"

"Demedi."

🍃✨

Gülce Bakırcı anlatımıyla;)

"Baba!" Gördüğüm onlarca kabustan sonra tekrar uyumuştum ama şimdi uyuyacak gibi değildim."Baba!"

Bas bas bağırdım ama duyan yoktu."Baba!"

Hiç kimse gelmedi."Baba! Baba!" Zorlukla yataktan kalktım ama ayaklarım beni zor taşıyordu.

Gece lambasını açarak telefonumu aradım.Sonunda bulduğumda babamı aradım ama açmadı.

Terler içinde aşağı inemezdim hasta olurdum.Ceketi zorlukla üzerime attım."Baba.Baba."

Merdivenleri başım dönerek indim.Bulanıktı her yer."Baba!"

Daha ne diye bağırıyordum ki yoktu işte!

Elimden bırakmadığım telefonumdan Halil'i aradım.İlk çaldığında açmadı.İkincide de açmadı aslında.

Bende son çare Barlas'ı aradım.O da Ankara'daydı.Açtığına şaşırdım.

"Arama demiştim." Nefreti umarım azalmıştır."Ne oldu?"

"Barlas.." sesim zor çıkıyordu."Barlas..."

Gözlerimin önü kararınca telefonumla birlikte yere düştüm."Gülce iyi misin?"

"Barlas." Sesim içime kaçmıştı sanki.

"Neredesin? Nerdesin!" Cevap veriyordum ama duymuyordu.Ben bile duymuyordum."Gülce!"

"Babamın evindeyim o yok.Ev cezası vermişti sonra gitti." Sövdüğünü duydum.Son sesim ile konuştum belkide."Seni rahatsız etmek istemezdim ama kimse açmayınca..."

"Rahatsız etmek mi? Manyak mısın kızım sen!" Beni mi merak etmişti? İşte benim reis."Bekle."

Telefonun kapanması ile mutfağa indim.Su içerek tekrar odama çıktım.

Yürümekte güçlük çekiyordum.

Kapı çalınca aşağı tekrar indim.Başım dönüyordu ve adım attığım merdivenleri karıştırıyordum.

İki kez filan adım attığını düşünüp atmamıştım ve düşmekten son anda kurtulmuştum.

Kimdi bu sertlikle kapıyı çalan.Kapının koluna kendimi attım.Açmaya çalıştığımda açamadığımı fark ettim.

Babam kilitlemişti.

"Gülce!" Babam.Babam."Anahtar içeride odamda onu al,aç.Dikkat et düşme."

Çok saol.

"Tamam." Hızla yukarıya çıktım.Babamın odasına girdim.Oda kocamandı ve her yerde dosyalar vardı.

Masanın üzerinde ise kitaplar.Evin anahtarını gördüğüm gibi elime aldım.

Bir kağıt düştü yere.Merakıma yenik düşerek eğildim ve düşen kağıdı aldım.

Annemin cüzdanları ve ölüm kayıtları.Uyuşturucu yüzünden ölmemişti.Cenk Çatal...

Bengü'nün babası öldürmüştü.

"Yedek anahtar ile açtım.Sen iyi misin?" Elimdeki kağıtlar ile babama döndüm.Gözlerinde bir an sinir geçti."Benim odamımı kurcalıyorsun?"

Elimdeki kağıtları hızla aldı."Benim annemi kim öldürdü?"

Rengi bir anda attı."Uyuşturucu."

"Uyuşturucu değil.Orada öyle yazmıyor.Cenk Çatal'ın öldürdüğü yazıyor."

"İçimi okudun da böyle bir olasılıktan bahsediyorsun? Benim odama ben desem bile girmiyorsun artık! Çık dıları!"

Benim annemi Cenk Çatal öldürmüştü.Babam neden bunu saklıyordu.

"Çık dışarı!" Yüksek sesle bağırdığında akmamak için çabalayan göz yaşlarım aktı."Özür dilerim." Kendine doğru çekerek alnından öptüğünde tepkisiz şekilde bekledim."Git uyumaya çalış."

Yüzbaşının ceketi Şırnak'ta kalmıştı ve onun olması lazımdı uyuyabilmem için ancak şuanda o yoktu ve ben uyuyamazdım.

"Ben nasıl uyudum?" Uyuyamamam gerekirdi.

"Suyuna uyku ilacı koymuş olabilirim." Çok iyi yapmışsın teşekkürler baba."Anneni yarın sen kendine gelince konuşalım olur mu?"

Kafamı salladığımda bana destek vererek odama kadar eşlik etti."Teşekkür ederim."

"Rica ederim." Alnından öptüğünde ceketi üzerimden çıkardı."Karargaha adım atmıyorsun ve bu evden de çıkmıyormusun."

Oldu başka?

"Tabiki şaka."

"Değil.Evden dışarı çıkmıyorsun.Değişiklik olur sana da."

Sinirle yatağıma uzandım ve gece lambasını kapattım."İyi geceler." Dedim ağlamaklı çıkan sesimle.Arkamı ona döndüm.

"İyi geceler."

Odanın kapısını kapatarak çıktı odadan.Uyumaya niyetim yoktu uyuyamazdımda zaten.

Telefonumu uzandım.Barlas'tan gelen mesajlara ve aramalara baktım.5 dakika önce...

Demek ki uyumamıştı aradım.Saniyesinde açtı.

"Eflal komutan geldi mi?"

"Geldi." Battaniyeyi üzerime çektim.Terlemiştim."Sen mi dedin gelmesini?"

"Yok ben demedim." Boğazını temizledi."Neden diyeyim ki?"

"Bilemem." Tırnaklarıma baktım."Barlas bana tırnak yaptırır mısın?"

Her zaman derdi ki 'bir gün sana darılırsam ve küsersek sana asla tırnak yaptırmam ama bil ki yaptırırsam barışmışım.'

"Yaptırırım." İlk şok geçirsemde yüzümde gülümseme oluştu."Feda olsun sana."

"Barıştık o halde." Cevap vermedi."Dediğin bir söz vardı.Tırnak yaptırdığım an barışırız diye."

"Daha yaptırmadım." Naz yapıyordu yani."Demişimdir.İyi geceler."

Bengü neredeydi acaba?

"Barlas Bengü nerede?" Üzerime çektiğim battaniye sıcacıktı."Sesini hiç duymadım."

"Uyuyor." Telefonu kapattıktın sonra biraz yatakta kıvrandım.Ardından..

"Hatırlıyor musun yüzbaşının yıllar önce dediklerini?" Cahit Akçal ile boş bir odadaydık.Hızla yerden kalktım."Goncaları hiç sevmem demişti."

Batur ile ilk karşılaştığımız zaman sohbet etmiştik ve orada bu lafları söylemişti.

"Goncaları sevmez, gülleri severim demişti.Sen o gün gülü olmuştun ve sana eğer bir gün sana gonca demek zorunda kalırsam affet beni."

Evet,demişti.

Cahit Akçal'ın etkisi altından kalkarak koşmaya başladım ama odanın kapısına varamıyordum.

Yaklaşıyordum ama açamıyordum."Boşuna deneme,açamayacaksın."

Bana yaklaştığını görünce bağırmaya başladım."Uzak dur benden! Git!"

Bir anda ortaya çıktı Emir.Cahit Akçal gitmişti.

Beni Emir'den kurtaran kişi oydu.Şimdi ise kimse yoktu.

"Gelme git! Git! Yaklaşma bana!" Kapıya yaslanarak ağlamaya başladım."Lütfen git."

"Oyun da mı oynamayalım?" Gülerek bana yaklaşmaya devam etti.

"Git lütfen git!" Bağırıyordum sesim çıktığı kadar.

Yanıma kadar geldiğinde ellerim terlemeye başladı.Ellerini kaldırdığında ise tüm vücudum terlemeye başladı.

Elleri usulca saçlarıma daldığında hızla gözlerimi açmaya çalıştım ama açamadım.

Bir kaç denemenin ardından ise açtım.Babam ile karşılaşmayı beklemiyordum.

"İyi misin?" Uzattığı suyu içtim ve kafamı salladım."Kahvaltı hazırla ye.Uğraştırma beni."

Baba gibi baba!

Benimle biraz konuştuktan sonra evden çıktı.Sabah olmuştu bile.Saate baktığımda 8.39 yazısı ile karşılaştım.

Babamın karargahta olması lazımdı.Benim için filan mı gelmişti?

Üzerimdeki geceliği çıkarak rahat bir şeyler giydim.Gecelik ile uyuma huyum benimde hoşuma gitmiyordu.

Şırnak'ta Buğra ve ben yaşıyordum böylecede gecelik ile rahat ediyordum ama şimdi evde babamda vardı.

Üzerimin açılıp açılıp kapanması tabiki dikkatini çekmiştir ama söylememiştir.

Kahvaltımı yaparak mutfağı topladım ve Ceylin'i aradım.Buğra ile ilgili bir bilgisi var mıydı.

"Alo Ceylin?"

"Efendim?" Uyanıkyı tabiki."Benim işim var ve Buğra'yı Cahit Akçal almış."

Nasıl?

"Tamam teşekkür ederim." Nasıl olur ya? Hızla İzzet komutanı aradım.

"Balım?" Sesini özlemişim.

"Komutanım Umur Buğra nerede?" Hızla sordum."Yanınızdaysa sesini duyayım."

"Cahit oğlunu istedi bende verdim.Yanımda değil." Ağlamaya ara vermiştim ama şimdi devam ediyordum."Babası dava açsa gene alırdı."

"Alamazdı." Ne de olsa artık terörist olduğu kesindi."Bir caniye kimse küçücük bir çocuğu emanet etmez."

"Balca beni dinle." Hıçkırıklarım durmadı."Ben senin içinde o küçücük çocuk için de kötü bir şey yapmam."

"Biliyorum ama bir anda..."

"Nasıl gidiyor oralar?" Buruk bir gülümseme oturdu yüzüme.

"Gitmiyor."

"Neden?" Bilgisayar ile uğraşıyordu bunu tuş seslerinden anladım.

"Sen yoksun olsan böyle mi olur?"

"Nasıl olurmuş?" Sesi gülerek çıktı.

"Ev cezası almazdım, Batur'u görebilirdim.Kabuslar görerek uyanmazdım,sinir krizi geçirmezdim." Sesler gelmedi bir süre.

"Oldu mu bunların hepsi?" Onaylar anlamda mırıldandım."Batur nasıl?"

"Göremiyorum demiştim." Odama çıkarak yatağımı düzeltmeye başladım."Buraya gelir misin? Ya da ben geleyim?"

"Gelirim."

Tüm evin işini İzzet komutanın geleceği heyecanı ile topladım.İzzet komutandan asla bir şey saklamazdım.

Bu sebepten ev cezası aldığımı söylemiştim.Babam ile bu konuyu şimdiden konuştuğuna eminim.

Bulaşıkları yerlerine yerleştirerek masamın başına oturdum.Ders çalışacaktım ama biraz dinlendikten sonra.

Kahvemi içerek hem dinlendim hemde ders çalıştım.İyi mi olmuştu bu ev cezası?

Hem evi toplamıştım hemde ders çalışıyordum.Telefonum ben ders çalışırken şarja takılıydı.

Dersin başından kalkarak bardağını mutfağa götürdüm ardından ise banyoya girdim.

Soğuk suyla duş alarak kendime gelebilmiştim.Sıcak suyu pek kullanmazdım.Soğuk suyu ise kullanmaktan asla çekinmezdim belkide bu yüzden hep bedenim soğuktu.

Üzerimi değiştirdim.Bu sefer daha rahat bir şeyler giyindim.Ne de olsa akşam olmak üzereydi.

Saçlarımı kuruttum hızlıca.Ardından yatağıma uzandım.Telefonumu şarjdan hızla çektim.

En sevdiğim şeylerden ilki yatağın yanındaki priz ve yatarak telefon ile uğraşmak.

Cevapsız aramaları umursamadım.

Rastgele bir video açarak izlemeye başladım.Videoda güllerin bakımından bahsediyordu.

Güllerin.

Çiçekleri pek sevmesemde videoyu sonuna kadar izledim.İlgi ve sevgi görmediği yerde solarmış gül.Ama bu sevgiyi de dikenlerinin batmadığında ararmış.

Onu ilk gördüğümde zaten tanıyormuşum gibi hissettim...

Sıkıntıdan patlamak üzereydim ve beni bu sıkıntıdan kurtaracak tek kişi Furkan'dı.

Görüntülü aradım ve beni şaşırtmayarak açtı."Sen beni ararmıydın ya?"

Güldüğüne göre morali yerindeydi."Ararmışım demek ki?" Aynı şekilde güldüm.

"Yakın olsak yanına geleyim mi derdim ama sen Ankara'dasın ben İstanbul'da." Seslice güldüm.

"Ben gelirim yanına merak etme." Fazla güldüğümü hissettiğimde elimle ağzını kapattım."Nasılsın?"

"İyiyim sen?"

"İyiyim." Etrafı ufaktan inceledim.Güzel ve derli toplu olmuştu bu güzelliğin içinde biraz daha Furkan ile konuştum.Gülüp eğledim ve moralim gayet iyiydi.

Kapattığında ise tam tersi.Furkan ile çocukluk arkadaşıydık.İlkokul 2.sınıfta tanışmıştık ve şans eseri Şırnak'ta tekrar karşılaşmıştık.

Şırnak nelere kadirsin...

Her ne kadar sevmesem de şuan anlıyorum Şırnak bana sevdiğim herkesi kazandırmıştı.Burası Ankara ise sevdiğim herkesi kaybetmeme neden olmuştu.

"Senden nefret ediyorum Ankara!" Türkiye çok güzel bir ülkeydi ama Ankara bana iyi gelmemişti işte.

Evi toplarken defalarca yüzbaşıyı aramıştım çalmıştı ama açmamıştı.Mesajlar yazmıştım ama bakmamıştı.

Ne olmuştu acaba?

Bilge'ye sorsam cevap veririmiydi? Denemek lazım.

Bilge'yi aradım.

"Efendim?" Sesi cıvıl cıvıl geliyordu.

"Nasılsın?"

"İyiyim." Bir şey yiyor olmalı.Sesi öyle çıkıyordu."Sen nasılsın?"

"Bende iyiyim."

Benim lafı Batur'a getireceğimi anlamış olmalı ki "Abim seninle muhattap olmak istemiyor sanırım ve ben neden olduğunu bilmiyorum."

Nasıl yani?

"Dün gece Gülce'yi seviyor musun diye sordum hayır dedi.Bir de seninle ilgili soru sormayacağımı."

"İnanmalı mıyım?" İnanma de, lütfen.

"Sen bilirsin." Bilge'yi birazcık tanıyorsam doğru söylediğini bu cümlesinden anlamışımdır.

Telefonu kapatarak yatağıma kıvrandım.Dizlerimi kendime doğru çektim ve kollarımı bacaklarıma sardım.

"Her şey yalan mıydı? Nasıl beni sevmez? Ben onu seviyorken o beni neden sevmez?" Yatağın yanında ne bulduysam fırlatmaya başladım."Allah belanı versin Yüzbaşı!"

Ayağa kalkarak masanın üzerindeki kitaplara yaklaştım.Sert şekilde vurarak  hepsini yere düşürdüm.

"Ben onu neden seviyorum o zaman? Neden onsuz uyuyamıyorum?" Son kalan kitapları duvara fırlattım."Neden! Neden!"

Masaya tekmeler savurdum.İçimdeki yangın daha çok alevleniyordu.Ama bu sefer yangın sadece beni yakıyordu.

"Şerefsizsin!" Ağlamayacaktım.Madem beni sevmiyor ben neden beni sevmeyen biri için ağlayayım? "Şerefsiz Yüzbaşı!"

Sinirimin azaldığını düşündüğümde tırnaklarımı boynuma götürdüm.Hayır azalmıyordu.

"Bu kadar mı korkaksın sen! Karşıma geçip neden sevmediğini söylemiyorsun? Korkak köpek!"

💛✨

"Komutanım bakın kendinizde değilsiniz yapmayın." Uraz ile Şafak Batur'u sinirinden uzaklaştırmaya çalışıyordu."Yapmayın komutanım!"

Aynı çöp kutularına tekmeler attı.Duracak gibi değildi.Ayağı acıyor ama hissetmiyordu.

Sonunda çöp kutularından birini kırdığında durdu."Diğerlerinide kıracağım!"

"Abi... Abi.." Bilge hızla abisine sarıldığında Batur'un siniri azda olsa azaldı."Eve gidelim."

"Önce bunları kırmam lazım." Gülce olmadan yapamıyordu.

"Abi dur! Dur! Ben dedim.Dün konuştuklarımızı Gülce'ye ben söyledim." Batur sinirle soludu."Kendine gel abi artık!"

"Neden söyledin neden!"

"Bilmesi lazımdı." Bilmeye hakkı vardı."Kızın dünyadan haberi yok o evin içinde.Sesinden bile saatlerdir ağladığını anlamıştım ama bilmesi gerekiyordu."

"Acar?" Eflal komutan koşarak geldi karargahtan."İyi misin oğlum?"

"İyi miyim komutanım sizce!" Yarası kanıyordu ama umrunda değildi."Bakın halime iyi miyim ben!"

"Gel oğlum." Batur'un sırtını sıvazlayarak odasına götürdü."Ne senin bu halin?"

"Yapamıyorum." Neyi yapamıyordu? "Uzak duramıyorum."

"Amcan gelecek birazdan."

Amcasının geldiğini görmüştü ve amcasını özlemişti.Amcasının geldiğini gören karargah ahilisi ondan önce yanlarına gitti.

Amcası Naim Acar Karargahta sayılan sevilen bir insandı.Amcasının yanına kalabalık dağıldığında gitti."Hoşgeldin amca."

"Hoşbuldum Acar." Tokalaştılar uzunca."Gel biz seninle biraz konuşalım."

Karargahın en sessiz sakın odasına gittiler."Otur bakalım." Sandalyenin birisine oturarak diğerini ise Batur'a oturması için işaret etti."Baban ile annenin nasıl tanıştığını biliyorsun değil mi?"

Kafasını salladı."Evlendikleride de ondan önce de baban anneni asla yanlız bırakmazdı görevler hariç."

Yani?

"Asla Meryem'den uzak durmaya çalışmadı aksine ona daha çok yaklaştı,sevgisini hissettirdi." Babası büyük insandı doğrusu."Turan Acar Meryem Güz ile yan yana geldiğinde her güçlüğe karşı güçlü oldular."

"Amca ne diyorsun yani?"

"Diyeceğim şu ki; sevdiğinden uzak durmak ne demek biliyorsun.Yıllarca onu aramışsın o da seni beklemiş.Sen şimdi ikinizede yazık ediyorsun.O kız başkasını sevemez miydi? Severdi.Ama seni beklemiş.Belkide o göreve hiç gitmeyecektiniz ama beklemiş işte."

"Bekledi..."

"Yazık etme kıza." Batur'a baktı.Hâli çok kötüydü."Kendine hiç etme.Sen şehit oğlusun,görevden göreve gidersin.Sen bu kafayla nasıl bu vatanı koruyacaksın?"

"Haklısın amca ama benim kafam çok karışık.Ben şehit oğluyum ancak..." Konuşamadı.Naim ise konuşması için ısrar etmedi.

"Biz size karışmıyoruz.Siz ne istiyorsanız onu yaparsınız.Bilge için de durum böyle.Kiminle ne yaparsa yapar.Konu açılmışken demek istedim."

"Amca birbirlerine zarar veriyorlar." Amcasına eğildi.

"Siz de veriyorsunuz zarar hemde zararın en büyüğünü.Ne yapalım? Bizde sizi mi ayıralım?"

"Şikayet gibi olmasın ama Gülce'nin evden çıkma cezası benimde o eve girmeme yasağım varken yan yana olmamız pek mümkün değil."

"Eflal sizi düşündüğü için yaptı.Evlenmenizi istiyor ama kızına yıllar sonra kavuştuğu kızına evlenmeden dokunmanı istemiyor."

"Elimi bile sürmedim.Öptüm,kokladım,sevdim ama bir kez olsun öyle bir amaçla yaklaşmadım bile."

"Seni tanıyorum Acar.Yapmazsın ama baba yüreği bu.Baba olduğunda anlarsın." Bacağını sıvazlayarak ayağa kalktı Naim."Şimdi gidelim de şu görevin içeriğini öğrenelim."

Amcası Naim Acar eski askerdi ve bir yeni göreve gidebilmek için can atıyordu.Eflal komutan izin vermişti.Bu göreve amca yeğen gideceklerdi.

Turan timi ve Naim Acar.

Amcasının uzattığı eli tutarak kalktı sandalyeden.

Bu uzun süreli görevden sonra Binbaşı rütbesini alacaktı çünkü görev çok zorlu olacaktı.Görev başarılı olursa Binbaşı başarısız olursa yüzbaşı denilecekti.

Yüzbaşı Batur?

Binbaşı Batur?

Binbaşı daha mı güzel sanki?

⬜⬜⬜⬜⬜⬜🪼🎡⬜⬜⬜⬜⬜⬜

Banu Nur Yılmaz Anlatımıyla;)

Ordu'ya düğün hazırlıkları için gelmiştim.Düğün Ordu'da yapılacaktı.Kılıç'ında Karadenizli olduğunu öğrendiğimiz de bu iş kolaylaşmıştı.

Aslında hiçte Karadenizli havası yoktu ama Ordu'luymuş.

Yaylaya çıktığımda yüzüm güldü resmen.Havasını güzelce içime çektim.

Kavganın başladığı ve o kavganın bittiği o noktaya baktım.Aylar önce geldiğimde burada oturup ağlamıştım ve aylar sonra geri geldiğimde ağladığım yerde gülmüştüm.

"Hoşgeldin Banu." Esma'ya baktım gülerek."Bizde düğün hazırlıklarını yapıyorduk."

"Çok iyi yapıyormuşsunuz." Yardımlara yardım etmek adına Teyzemin yanına gittim.

"Hoşgelmişsin Nur yüzlim.Yardım et hele." Çeyizimin son hazırlıklarını yapıyorlardı.Bilen bilir Karadeniz'de çeyiz çok önemlidir.

Çeyizsiz gelin olmaz.

Gelinsiz çeyiz hiç olmaz.

Düğün hazırlıklarını bir yana bırakıp ateşin başında sohbete daldık."Kılıç'ın annesi Züleyha.Hastaymış."

Arkada konuşan bir kaç kızın lafına takıldım."Bundan sizine peki?"

Evet, hastaydı.Durumu pek iyi değildi ama düğüne kadar iyileşeceğini ümit ediyorduk.

⭐✨

Kapının çalması ile kapıya yöneldim.Babam olsa anahtar ile açardı.

Silahı elime alarak kapıyı açtım.Karşımda heybetli,koca bedenli bir adam vardı.

40'lı yaşlarda olduğunu tahmin ediyorum.

"Kimsiniz?" Ellerini gülerek havaya kaldırdı.

"Sakin.Ben Naim Acar." Acar mı? "Batur'un amcasıyım."

"Buyrun kapıda kaldınız." İçeri girmesini işaret ettiğimde beni kırmayarak içeri girdi."Siz oturun ben geliyorum."

Rastgele bir bardağa su doldurarak ona götürdüm."Teşekkür ederim ne gerek vardı."

Ailede tek kibar amcasıydı galiba."Rica ederim."

"Kısa tutacağım.Otur." eliyle oturmamı istedi.Yavaşca oturdum ama temkinli olmalıydım.Ya amcası değilse? "Ben Naim Acar tekrarlayayım dedim.Bugün Ankara Özel Kuvvetler komutanlığına gittiğimde yeğenim Batur ile oturup konuştuk."

Ee?

Yanağımı ısırarak kafamı salladım."Öldürücü seni seviyor ama uzak durmaya çalışıyor.Bilge'ye seni sevmedini söylemiş.Bir kavga çıkmış küçük çaplı."

Küçük çaplı mı?

"Her neyse diyeceğim şu ki Batur yabanidir.İnatçıymışsın ama bilki o daha inatçı.Yanına gitmeni istiyorum."

"Her kişinin istediğini yapmıyorum.Konuyu direkmen dediklerinizin aslı varsa yeğeniniz Batur Acar ile açtınız.Ne anlayabilirim?"

Gülerek eğdi kafasını."Dikkatlisin sevdim seni."

"Hiç tanımadığınız bir insanı sadece dikkatli olduğunu için sevmezsiniz." Genel bir çerçeve de konuştum."Herhangi bir insanı sevmeniz vakit alır."

"Şimdi daha çok sevdim." Elindeki bardak bitmişti."O halde ne neden daha önce görmediğim tanımadığım bir insanın elinden su içtim?"

Aynı şekilde güldüm."Sizde dikkatliymişsiniz.Ama aklıma herhangi bir şey yapmak gelmemişti."

"Aklına gelmediğine şaşırdım açıkçası." Birkaç tatlı sohbet daha ettik."Ben kalkayım artık.Her şey için teşekkürler."

Bir hızla evden çıktı.

Yabani yüzbaşı.

Adamın oturduğu koltuğa baktım.Bir kart vardı.Elime aldım.Üzerinde numarası vardı.

Telefonuma hızla numarasını kaydettim.

"İnşallah sonunda bir şey çıkmaz."

-Gülce Batur bize zarar verdi .

-Çok zarar verdi hemde.

-Onu sevmeye devam edecek misin?

-Evet.

Babamı arayarak dışarı çıkmak için izin aldım ama vermedi.Biraz ısrar ettim ama maalesef.

Oysa Batur'un yanına gidecektim.

Odamın penceresine çarpan topa takıldı gözlerim.Ne oluyordu?

Silahımı tekrardan elime alarak pencereyi kontrol ederek başımı aşağı eğdim.Aksel?

"Yenge?" Yengen batsın."Aşağı in."

"Babamda beni öldürsün." Zavallı zavallı bana baktı."Niye ineyim aşağı?"

"Hiç canım sıkıldı." Sabır çektim."Gel işte.Seninkine götürcez seni."

"Benimki mi?" Kafasını salladı."Gece gece manyak mısın sen?"

"Manyak mısın değil manyak mısınız?" Turan timinin hepsini aşağıda görmeyi beklemiyordum.

Pelin bile buradaydı ama yüzbaşı yoktu.

"Yenge?" Manyaklar! ne dercesine Boran'a baktım."Yüzbaşı ya götüreceğiz seni."

"Gidin evlerinize yatın uyuyun, gözünüzü seveyim ya.Beni uğraştırıyorsunuz."

"Yengeee?" Bağıran Şafak'a döndüm.

"Anırma lan!" Özür dilercesine ellerini indirip kaldırdı."Boş yapman lan!"

"Gülce hadi gel ya."

Pelin'e baktım."Gözlerim doluyor Pelin."

"Bu iş böyle olmayacak İzzet komutanım gelin." Gerçek mi dercesine baktım Halil'e."Gerçek."

"Balım." Gözlerim bir anda parlamaya başlamıştı."Aşağı in hızlı ol."

"Önce üzerimi değiştirmem lazım." Üzerimdeki geceliği göstererek.

"Sanki değiştirse bir şey değişecek.Gene açık saçık bir şey giyeyecek." Nereden çıktığını bilmediğim Furkan'a baktım.

Giyimine sadece Furkan karışabilirdi,İzzet komutan böyle söylemişti.

"Sus sus!" Hızla üzerimi değiştirdim.Üzerime siyah bir bluz ve onun üzerine de siyah bir hırka aldım.

Altıma ise bileklerimi açık bırakan dar bir siyah pantolon giydim.

Bileklerimi önceden fondöten ve kapatı ile kapatmıştım Allah'tan.

Simsiyah olmuştum.Saçlarımı da hızla tarayarak açık bıraktım.Spor ayakkabımı giyerek kapıyı açtım.

Umarım babam kızmaz.

"Hadi hadi." Boran hızla kolumu çekiştirmeye başladığında onu durdurarak kapıyı kilitledim."Hızlı ol ya."

"Ne yapıyorsunuz siz?" Burnuma pis kokular gelmeye başladı."Neler karıştırıyorsunuz?"

"Ne karıştırabiliriz sizi barıştırmaya çalışıyoruz." Ofladı Kılıç.

"İnşallah." Beni bir hızla arabaya bindirdiklerinde ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ama hiçbir şey anlamıyordum."Babam nerede?"

"Batur'un yanındaymış." Niye? Ne oluyordu?

Araba ani fren ile durduğunda arabadan inmemi söylediler.Söylene söylene indim."Beni uğraştırıyorsunuz ya! Ne vardı şimdi telefonumla oynasaydım!"

Arkamı döndüğümde önümde diz çökmüş yüzbaşı ile karşılaştım.Ne? Ne oluyor?

"Ee hadi seni mi bekleyeceğiz?" Gülerek bize bakan babama baktım.Şoku daha atlatamamıştım."Şoka girdi kız."

"O güneşe en yakın

Kimsenin varamayacağı bir dağ başında

Uçsuz bucaksız uzak denizlerde

İnsan ayağı değmemiş ormanlarda

Uzaklarda, en uzaklarda

O gemilerin uğramadığı limanlarda

Işığım ol, alın yazım ol benim

Vatanım ol, evim ol

Yeter ki bir ömür boyu benim ol

Her günüm seninle geçsin..."

Her Gün Seninle- Ümit Yaşar Oğuzcan

"Benimle evlenir misin?" Dilan'ın olacaktı şimdi evet de diye bağırırdı.Etrafıma baktım ama Dilan yoktu.

"Hadi?" Kafamı onaylamaz anlamda sakladığımda etrafta sessizlik hakimleşti.

İzzet komutana baktım.O da bu boşluğu anlamıştı, Dilan'ın yokluğunu.

"Öldürücüyü önünde diz çöktürmüşsün de! bir de naz yapıyor ya!"

Aksel evet demem için kendine yiyordu ama bunu yapması gereken kişi Dilan'dı.

"Ştt susun." İzzet komutan ile balkıştık uzunca."Bir yokluk var aramızda ondan cevap vermiyor.Dilan yok."

Kafamı salladım İzzet komutana."Dilan yok." Dilim konuşmaz olduktan sonra ilk kelimelerim bunlar olmuştu.Dilan yok...

"Banu kızım devreye gir."

"Evet de lan!" Gülerek bağıran Banu'ya gülerek baktım ve

"EVET!!!!" diye bağırdım.Çöktüğü yerden kalkarak sarıldık ardından ise önce yüzüğü taktı parmağıma ardından ise güllü bilekliği.

Hem güllü hemde pırlantalısı olan bir bilkelikti ve çok güzeldi.Uzunca kolyeye baktım.Ne gerek vardı bu kadar pahalı bilekliğe küçük bir şey bile yeterdi oysa ki.

"Teşekkür ederim."

⬜⬜⬜⬜⬜⬜🪼🎡⬜⬜⬜⬜⬜⬜

🤧🤧 Çok mutlu oldum len...

🥹🥹

🥳🥳

🤐🤐

😻😻

🥺🥺

🫶🏻🫶🏻

😰😰 Bölüm özeti de bu emojiler.

6385 kelime.....





Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 79.4K 46
"Bana kendi isteğinle geliceksin " dedi boğuk bir ses tonuyla. Dilini damağına vurduğunda kulaklarıma doğru sıcak nefesini üfledi. "Ve sana söz veriy...
97.4K 5.6K 18
Ailesinden ayrı büyüyen Günce, o gün hırsızlık yapmak için abisini seçtiğini nerden bilebilirdi? ••• 6 Ağustos 2001. Bahçeden gelen kuş cıvıltılarıy...
1.4M 85K 40
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...
19.4K 941 8
İmkansızlığın sıcağından, cazibesinden doğacak bir güneş. Adı aşk. Bu güneşin ışınlarına yabancı olan iki birey. Zamanla güneşin önüne geçmeye çal...