Son Mesaj|Texting

By bayanhiraeth

1M 39.8K 4.2K

Alev Sönmez, 21 yaşındaki bir ilkokul öğretmenidir. Kuzenleriyle eğlenirken gelen can sıkıntısıyla tanımadığı... More

- 0.1 -
- 0.2 -
- 0.3 -
- 0.4 -
- 0.5 -
- 0.6 -
- 0.7 -
- 0.8 -
- 0.9 -
- 1.0 -
- 1.1 -
- 1.2 -
- 1.3 -
- 1.4 -
- 1.5 -
- 1.6 -
- 1.7 -
- 1.8 -
- 1.9 -
- 2.0 -
- 2.1 -
- 2.2 -
- 2.3 -
- 2.4 -
- 2.5 -
- 2.6 1/2 -
- 2.6 2/2 -
- 2.7 -
- 2.8 -
- 2.9 -
- 3.0 -
- 3.1 1/2 -
- 3.2 2/2 -
- 3.3 -
- 3.4 -
- 3.5 -
- 3.6 -
- 3.7 -
- 3.8 -
- 3.9 -
- 4.0 -
- Küçük Bir Duyuru -
- 4.1 -
- 4.2 -
- 4.3 -
- 4.4 -
- 4.5 -
- 4.6 -
- 4.7 -
- 4.8 -
- 4.9 -
- 5.0 -
- 5.1 -
- 5.2 -
- 5.3 -
- Final -
- Özel Bölüm|2 -

- Özel Bölüm|1 -

8.3K 349 71
By bayanhiraeth

4 yıl sonra...

"Dünyalar güzelim yine yormuşsun kendini. Doktor dinlenmeni söyledi, biliyorsun." Bakışlarımı gülümseyerek bana bakan Erdem'e çevirdim. İşinden dönmüş, nasıl olduğumu merak ettiği için hızlıca gelmişti yanıma.

"İyiyim komutan, ayrıca yorulmadım. Seni mutlu görmek hoşuma gidiyor." Erdem içi gidiyormuş gibi baktığında gülümseyip yanına yaklaştım. Yanağına bir öpücük bıraktığımdae elini hafiften belirginleşmeye başlayan karnımın üzerine koydu. Yavaş hareketlerle okşadı.

"Beni düşünmen hoşuma gitse de bebeğimize dikkat etmeliyiz. Sadece birkaç ay." Gülümseyerek başımı bir çocuk gibi salladığımda küçük bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Üstündeki soluk yeşil ceketini çıkarırken eliyle masayı gösterdi.

"O kadar uğraşmışsın, hadi soğumadan yiyelim." Hızlıca mutfağa ilerleyip hazırladığım yemekleri masaya koymaya başladım. Erdem arkamdan gelip masaya yerleştiğinde ben de hemen karşısında oturdum. "Menekşeleri gördüm."

"Çok büyüdüler, bahçeye mi eksem kararsız kaldım." Evlilikten sonra lojmana çok uzak olmayan başka bir binaya yerleşmiştik. Açıkcası Erdem binayla ilgilenirken bense bahçesine hayran kalmıştım.

"7. saksıya geçtik sanırsam?" Gülerek yemeğinden bir çatal daha aldığında gülümsedim. Bu kadar fazla menekşenin hepsi Erdem'in verdiği küçük menekşeden başlamıştı. Yıllar boyunca gözüm gibi baktığım için büyümüş, çoğalmışlardı.

"Evet, balkonu tamamen kapladı." Erdem cevabıma gülümsediğinde yemeğime devam ettim. Hamileliğimin 12. haftasına girmiştim ve açıkcası artık çiçeklere rahatlıkla bakamayacaktım.

Erdem'in telefonuna art arda gelen mesajlarla ikimiz de sessizleştik. İzin isteyerek masadan kalkıp telefonu açtı. Kötü bir şey olmamasını umarak arkasından onu izledim.

"Efendim Deniz abi." Mutfaktan çıkıp mutfak kapısını kapattığında ellerimi masadan çekip arkama yaslandım. Belirginleşen karnıma götürüp okşamaya başladım. Birkaç hafta sonra cinsiyetini öğrenecektim, açıkcası erkek olduğunu hissediyordum. "Hay anasını satayım ya! Oğlum biz bundan kurtulamayacağız heralde."

Erdem'in adeta kükremesiyle anlamamazlıkla kaşlarımı çattım. Sohbetin be olduğunu deli gibi merak ediyordum. Erdem bağırıp çağırıp telefonu kapattığında sessizce gelmesini bekledim. Mutfağın kapısını açtı.

"Üzgünüm bitanem, devam edelim."  Gergin ve düşünceli tavırları beni daha çok meraklandırırken sorup sormamak arasında kalmıştım.

"Sorun ne komutan?" Kendimi tutamayarak mırıldanır şekilde konuştuğumda derin bir nefes verdi.

"Altay, Allah'ın cezası göreve göndermişler. Bizim lojmana yerleştirmişler. Bir de adını değiştirmiş pezevenk, Burak'mış." Sinirle konuşurken çatalı masaya attı. Hızlıca masadan kalkarken bense şaşkınlıkla onun yüzünü inceliyordum. "Kurtulamadık bu orospu çocuğundan."

"Erdem sakin olur musun?" Gerginlikle bağırdığımda umursamadan masadan ayrılıp, mutfaktan uzaklaştı. Bıkkınlıkla nefesimi verip ayaklandım. Tabakları toplamaya giriştiğimde Erdem'in sesi duyuldu.

"Alev masayı ben toplayacağım, gel uzan buraya." Birkaç dakika öncesine göre daha sakin olduğuna ses tonundan emin olmuştum. Masayı toplamayı bırakıp sesin geldiği yere, salona doğru ilerlemeye başladım.

Erdem, her zamanki gibi haber kanalını açmış, koltuğa yerleşmişti. Hızlı adımlarla ona doğru ilerleyip yanına oturdum, kolunun altına girmem için kolunu kaldırdı. Kolunun altına girip kafamı göğsüne yasladım.

"Sinirim asla sana değil Alev." Göz teması kurabilmek için kafamı kaldırdım. Derin bir nefes verip yanağıma sert olmayacak şekilde dudaklarını bastırdı. "Sadece sana ve bebeğimi olumsuz etkilemek istemiyorum. Yanında gergin olmamaya çalışıyorum ama..."

"Sorun değil komutan." Kendini anlatmakta zorlandığını fark ettiğimde onu anladığımı belirtmiştim. Erdem gülümseyerek burnunu saçlarıma, elini ise karnıma götürmüştü. "Şu adam için kendini germe. Baksana, evinde karınla ve çocuğunlasın. Sağlıklısın, sağlıklıyız. Kendine dert edinme küçük şeyleri."

"Sizi çok seviyorum." Erdem'in mırıldanır bir şekilde konuşmasıyla genişçe gülümsedim. Kafamı tekrardan göğsüne yaslayıp keyifle ve mutlulukla mırıldandım.

"Biz de seni seviyoruz."

-🩶-

"Aşkım hemen ararım Deniz abiyi, erteleriz." Bünyem hamileliğe alışamamış olmalı ki uykusuzluk, mide bulantısı ve baş dönmesi olarak bana dönmüştü. Erdem'se ufacık bir durumda bile korkup endişeleniyordu. "Ayrıca sen bu durumda sarma mı yaptın cidden?"

"İyiyim dedim ya komutan, ayrıca dün yapmıştım bunları." Sarmaları koyduğum saklama kabını herhangi bir poşete yerleştirdim. Erdem bıkkınlıkla nefesini verip bana doğru yaklaştı. "Hadi gidelim."

"Orada kötü hissedersen hemen söyle, gideriz." Erdem'in içini rahatlatmak için başımı onaylar şekilde salladım. Yanağıma bir öpücük bırakıp benimle birlikte kapıya doğru ilerledi. Ayakkabılaarımızı hızlıca giyip evden ayrıldık. Çantamı veya anahtarımı almamıştım. Erdem varken yanıma genellikle bir şey almaz, taşımazdım. Onda zaten her şey bulunuyordu.

Apartmandan ayrılıp Erdem'in arabasına doğru ilerlemeye başladık. Erdem cebinden arabanın anahtarını çıkarıp hızlıca kapının kilidini açtı, o sürücü koltuğuna yerleşirken bense yanına yerleşmiştim. İkimiz de aynı anda kemeri taktıktan sonra Erdem arabayı çalıştırdı.

"Kemer sıkmıyor, değil mi?" Erdem'in bu endişeli tavırlarına sadece gülümsedim. Dizindeki elini iki elim arasına aldım.

"Fazla endişeleniyorsun komutan." Elini okşamaya başladığımda Erdem derin bir nefes verdi.

"Bu konularda tecrübesizim. Benden dolayı size bir şey olmasını istemiyorum." Silahlı iki kişiyi nasıl yere sereceğini bilirdi ancak bebeklerle ilgili hiçbir şey bilmezdi. Ancak çabalıyordu, deniyordu. Bunu gece bilgisayarındaki geçmişinden görebiliyordum. İyi bir baba olmak için elinden geleni yapıyordu.

"Hiçbir şey olmaz komutan, sakin olabilirsin." Alayla gülümsememle gülümsedi. Sonunda askeriyeye gelmemizle Erdem arabayı uygun bir yere park etti. İkimiz beraber arabadan inip tabutun önünde yan yana durduk. Erdem arabayı kilitleyip koluna girmem için kolunu açtı. Bir saniye daha beklemeyip hemen koluna girdim. İkimiz birlikte askeriyeye ilerledik. Deniz abinin odası neredeydi açıkcası bilmiyordum, Erdem'i takip edecektim.

İçeriye girer girmez genç bir adam bize doğru yaklaştı. Önce Erdem'le, sonra benle selamlaştı.

"Erdem abi, kime baktın?" Erdem gülümseyerek çocuğun omzuna koydu elini.

"Deniz abine bakacaktım, nerede olduğunu biliyorum. Eyvallah." Genç yaşlardaki adam başıyla bizi onayıp uzaklaştı. Bizse Deniz abinin odasına doğru ilerlemeye başladım. Bir kapının önünde durduk, Erdem bir eliyle elimi tutup diğer eliyle kapıyı tıkladı.

"Gir." Deniz abinin katı sesiyle Erdem kapıyı açtı. İkimiz birlikte Deniz abinin odasına girdiğimizde Deniz abi gülümseyerek oturduğu koltuktan kalktı.  "Hoş geldiniz oğlum, otursanıza. Ben de hemen üç çay isteyeyim."

-🩶-

"Erdem, ben hemen lavaboya gideceğim." Deniz abi ve Erdem derin bir sohbetin içerisinde oldukları için zamanın nasıl geçtiğini bilemiyorlardı fakat 2 saat olmuştu. Kulağına eğilerek fısıldadığımda bakışlarını bana çevirdi.

"Bir sorun yok?" Kontrol edercesine bir şekilde beni incelediğinde başımı onaylamaz şekilde salladım. Elimi karnıma götürürken devam ettim.

"Bir sorun yok, hemen gelirim zaten. Endişelenme." Beni onaylayıp yanağıma küçük bir öpücük kondurduğunda genişçe gülümsedim. Yavaşça oturduğum yerden kalkıp beni inceleyen Deniz abiye çevirdim bakışlarımı, bir şey olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. "Sorun yok Deniz abi, lavaboya geçeceğim. Birkaç dakikaya gelirim."

"Tamam kızım." Gülümsediğinde gülümseyip odadan çıktım. Odaya gelirken gördüğüm bir lavaboya ilerlemeye başladım. Sola doğru döndüğümde bileğimde büyük bir el hissettim. Korkuyla bakışlarımı elin sahibine çevirdiğimde gözlerim korkuyla daha da büyüdü.

"İkimizi de rezil etmek istemiyorsan sessiz ol." Altay hızlıca beni bir odaya soktuğunda şaşkınlığımdan dolayı hiçbir tepki verememiştim. Beni herhangi bir odaya soktuktan sonra kendisi de içeriye girip kapıyı kapattı.

"Sıkıntıların mı var senin ya?" Sinirle bağırırken birkaç adım geriye çekildim. Korkuyla elimi karnıma koyarkan sinirle bağırdım. "Utanmaz mısın sen ya?"

"Sakin olur musun?" Sakin tavırları beni deli ederken kendimi ve bebeğimi sakinleştirmek için derin derin nefesler alıyordum. "Sadece birkaç kelime konuşmak istiyorum."

"İsteyemezsin Altay, isteyemezsin." Sinirle bağırdığımda Altay derin bir nefes verdi, kapının önüne adeta bir engel gibi durdu.

"İstememem gerekiyor, farkındayım ama yapamıyorum." Son kelimesini çaresizceymiş gibi söylemesini gram umursamamıştım. Artık inanmazdım. "Sadece içimdekileri söylemek istiyorum. Zaten bir şey değiştirmeyecek."

"Hızlı ol." Elimle sakinleşmek için karnımı okşarken saate çevirdim bakışlarımı, Erdem'in merak etmesini istemiyordum. Onu dinleyerek, burada kalarak, doğru bir şey yapmadığımı hissediyordum.

"Bildiğin gibi, senden hoşlanıyordum ve hâlâ hoşlanıyorum. Bu şizofreni tanısının koyulacağının farkındaydım, dengesiz hareketlerim ve aptal davranışlarım bunları belli ediyordu. Gitmem gerekecekti." Derin bir nefes aldı ve yutkundu. "Gitmeden önce sana açılacaktım ve burada kalacaktım, sadece mesleğimi bırakacaktım."

"Altay..."

"O gün Erdem'le sevgili olduğunu öğrendim, o duygu durumunda kaçtım. Yeni bir hayata attım kendimi, yapamadım. Bir sürü kız aldım hayatıma, insan aldım. Yapamadım." Nefes nefese kalmıştı konuşurken. Bakışlarını bu sefer karnıma çevirdi. "Seni İstanbul'da gördüğümde inanamadım, karıştırdım sandım. Kendime ihanet eden büyüyen duygularım, beni durduramayarak o peçeteye yeni numaramı yazmamı sağladı. O peçeteyi gördün, aldın. Ancak asla beni aramadın. Bense seni beklerken belki beni de seversin diye Erdem gibi olabilmek için günlerimi harcadım."

"O peçeteyi çöpe atmak için yanıma almıştım. Asla seni aramayacaktım, aramam da..."

"Alev ben hâlâ sana aşığım, benimle olamayacağını biliyorum. Ve biliyorum ki sen evlisin, seni bekliyor yuvan." Sesi titremişti sen evlisin derken. Derin bir nefes verdi ve bakışlarını yüzüme çevirdi. "Hem de hamilesin. Artık bir ailen var."

"Bak Altay, Erdem'in benim için endişelenmesini istemiyorum, gitmeliyim." Kapıya doğru ilerlediğimde kolumdan tuttu. Yalvarır gözlerle bana baktı.

"Sadece tek bir şey... Tek bir şey istiyorum. O gün sana sarılamadım, rüyalarıma girdi Alev. Ne olur ki son bir kez sarılsam? Bir daha karşına çıkmam, mutluluğunu dinlemekten başka bir şey yapamam."

"Hayır Altay, yapamam." O gün Altay beni reddettiğinde, sarılmadığında hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Onun da benim gibi ağlamasını istemiyordum ancak sarılmak da istemiyordum. "Artık gitmeliyim."

"Tamam tamam, çekiliyorum." Mırıldanarak kapıdan çekildiğinde hızlıca kapıyı açtım. Çıkmak üzere ilerlediğim sırada Altay'ın sesi duyuldu. "Kendine iyi bak Alev."

Hiçbir şey demeden odadan çıkıp koridorda ilerlemeye başladım. Elimi yüzümü yıkamak için gittiğim lavaboya büyük bir yükün altında çıkıyordum. Erdem'in dediği her şey doğru çıkmasının ağırlığıydı.

Deniz abinin odasına kapıyı tıklayarak açtım, Erdem beni görmesiyle genişçe gülümseyip kolunun altına girebilmem için kolunu açtı. Hızlıca kolunun altına girdiğimde sohbetine hız kesmeden devam etti. Bense kafamı göğsüme yaslayıp sessizce onları dinlemeye, hareketlenen bebeğimi hissetmek için karnımı okşamaya başladım. Erdem ne kadar Deniz abiye odaklansa da bunu farketmiş, kolumdaki elini karnıma yerleştirip baş parmağıyla okşamaya başlamıştı.

Kafamı ona yaslayıp Altay'la olan konuşmamızı düşünmeye başlamıştım. Onu düşünerek nedensizce Erdem'e ihanet ediyormuşum, kabalık yapıyormuşum gibi hissediyordum. Altay'ın bana olan duygularını yüzüme söylemesini aslında beklemiyordum, beni çekip konuşmasını da... Bu düşüncelerle birlikte mide bulantım başladığında Erdem'in sesi duyuldu.

"Alev, yorulmuş gibisin. Gidelim mi?" Bunu beklediğimi belli edercesine başımı onaylar şekilde salladım. İkimiz birlikte ayağa kalkıp Deniz abiyle vedalaştık. Bir dahaki sefer için bizim evimizde, Meryem ablayla birlikte bir buluşma sözü vererek oradan ayrıldık.

-🤎-

Selamlarrr! Özel bölümü bu kadar beklettiğim için özür dilerim fakat uzun bir bölüm yazmak istiyordum.

Her iki tarafın da gönlünü yaparak hem Erdem hem de Altay bölümü yazdım ancak bu bölümle bitecek değil tabii ki. Birkaç tane daha özel bölümümüz gelecek.

Bölüm yorumlarının hepsini okumaya çalışacağım, öpüldünüz. :)

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 42.6K 110
0532: Gelecekteki karın, olacak çocuklarının anası Gamze ben :) Asker'im: Ne ara amk, nerden gördün de buldun beni. Ben 1 yıldır görevdeyim. 0532: Ba...
3.4M 126K 70
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
1.3M 77K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
88.1K 3.9K 41
" Benden hiç nefret etme..." " Sana söylemek istediğim birşey var... Bizim oynadığımız bu oyun... sanırım oyun gerçeğe dönsün istiyorum... İçimde sa...