SEKRETER (+18)

By siyah_kanatlimelek1

773K 13.2K 3.4K

+18 unsurlar içerir. "Dur , iş yerinde olmaz lütfen." Ellerini saçlarım da gezdirip gülümsedi. "Ben nerede ve... More

BÖLÜM:1 [İLK GÖRÜŞME]
KARAKTERLER
BÖLÜM:2
BÖLÜM:3
BÖLÜM:4
BÖLÜM:5 / (+18)
BÖLÜM 6: [İNSTAGRAM BÖLÜMÜ]
BÖLÜM:7 / (+18)
BÖLÜM:8
BÖLÜM:9 (+18)
BÖLÜM:10
BÖLÜM:11
BÖLÜM:12 (+18)
BÖLÜM:13 (+18)
BÖLÜM:14
BÖLÜM:15(+18)
BÖLÜM:16
BÖLÜM:17 (+18)
BÖLÜM:18
BÖLÜM:20 (+18)
BÖLÜM:21
DUYURU!!
BÖLÜM:22

BÖLÜM:19

10.8K 289 121
By siyah_kanatlimelek1


Arkadaşlar sınır koymamın sebebi okunmaya göre oyların çok az olması. O yüzden rica ediyorum özelden bana hesap sormayı bırakın.

Bu bölüme sınır koymuyorum ama belirli bir oy geldikten sonra 20. Bölümü atarım ancak.

İyi okumalarr ❤️❤️

Gerçekten neredeyse iki saattir bekliyorduk ki ne şansızlıksa Bora'ya ulaşabilmek için evden aldığım telefonun da şarjı bitmişti. Bora her ne kadar telefonu sakın kapatma dese de umarım şu an benimle konuşamadığı için telaşlanmıyordur.

Hava çok soğuktu ve biz ormanlıkta oturacak yer bulamadığımızdan kaldırım gibi bir yer de oturup bekliyorduk. Lara yanımda tir tir titreyip koluma sarılırken bende diğer kolumla onu sarmalayıp hem onu hemde kendimi bir nebze ısıtmaya çalışıyordum. Daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım.

"Oturdukça daha çok üşüyeceğiz. Bekle bekle nereye kadar!" Diye isyan ettiğim de Lara beni duymuyormuş gibi gözünü bir yere dikmiş bakınıyordu. "Lara, kiminle konuşuyorum ben acaba?"

Sonunda gözlerini bana çevirip derin nefes alarak rüzgardan önüne gelen saçlarını geriye attı ve o da ayağa kalktı.

"Haklısın, biz bir yolunu bulup eve gitmeye çalışalım. Baksana konum attığımız halde aralıksız iki saattir buradayız ve hala tek bir araç bile geçmedi. Şu tarafa doğru yürüyelim, belki bir araba falan geçebilir." İşaret parmağı ile gösterdiği yöne giderken bende arkasından gittiğim sırada arkamızdan gelen bir ses kulağıma çok tanıdık gelmişti.

"Bekleyin!" Diye seslendiğinde ikimiz de olduğumuz yer de durup sesin geldiği tarafa baktık fakat karanlık olduğu için sesin kimden geldiğini hala anlayabilmiş değildik. Gittikçe yaklaşan adam karanlıkta daha belirgin görünmeye başlayınca artık kim olduğunu tespit etmiştim. Bu Barlas'dı. Ne işi var bunun burada?

"Yine niye geldi bu adam buraya?" Lara'nın dediği şeye omuz silktim. Barlas en sonunda kendini yanımız da bulduktan sonra ilk önce Lara'ya ardından bana ve sonra tekrar Lara'ya baktı.

"Size gidin dedim, kaçın burdan dedim. Hala ne diye burada duruyorsunuz?"

"Hiç ya buraları çok sevdik o yüzden biraz vakit geçirelim dedik, ya sabır!" Lara'nın susmak bilmeyen çenesi, ciddi ortamda bile gülmeme neden olacak derecedendi. Barlas da dudağının kenarını kıvırarak sarhoş bir gülüş attı.

"Şu an hava soğuk olmasa ben sana her yeri gezdirirdim de şansına küs güzelim, başka zaman hatırlat da bu fikri bir daha düşüneyim." Güzelim? Vay anasını...

"Güzelin falan değilim senin. Ayrıca sen kimsin de beni gezdireceksin. Hayatımızı kurtardın diye böyle laubalili konuşacağını kim söyledi sana?"

"Sen herşeye böyle ters cevap mı verirsin?"

"Sadece sana özel."

"Güzel, bana özel kıldığın bişeyin olmasıda hoşuma gitti. Baksana ya, ben seni daha önce bir yerde görmüş olabilir miyim?" Bunu derken pis bir gülümsemeyle bakıyordu Lara'ya.

"İmkansız. Daha önce hiç hayvanat bahçesine gitmedim."

Yengesinin gülü. Vurdu ve gol oldu.

Barlas Lara'nın önüne geçip aralarında çok az mesafe kalacak şekilde durdu. Bense mal gibi arkada durup biraz sonra olabilecek ihtimalleri gözümün önünden geçiriyordum.

Öpüşme,sevişme, eve atma... Tamam son ikisi saçma olmuş olabilir ama tam olarak şu an öpüşürlerse arıza çıkarırım! Yanlız bu ortamda böyle  muhabbet yapmamız da ayrı bir muamma da neyse.

"Daha önce hiç gitmediysen oraya da beraber gideriz. Az önceki soruma gelecek olursak, Fransa'dan ne zaman döndün?" Ben kurduğu cümlenin anlamını kavramaya çalışıyorken Lara yutkunarak Barlas'a bakıyordu. Barlas'ın ise yüzünde muzip bir gülüş vardı.

"Nerden biliyorsun sen Fransa'da olduğumu?"

"Kendini kandırma, Lara. İkimiz de kim olduğumuzu gayet iyi biliyoruz. Sesimi, yüzümü, geçirdiğimiz onca değerli vakti iki yılda unutabildiğine inanıyorsan yanılıyorsun. Çünkü ben unutamadım." Lara kaşlarını çatarak Barlas'a bakarken o da bu durumu anlamamış gibi duruyordu. Keşke birisi de bana anlatsa.

"Hiçbir şey anlamıyorum. Kimsin sen? Ne vaktinden bahsediyorsun?" Barlas boğazını temizleyip tekrar konuşacaktı ki Lara'nın arkasından gelen araç yüzümde tebessüm oluşturdu. Sonunda Bora gelmişti. Arabayı tam ortaya park edip hızla arabadan çıkarak yanımıza geldi.

"Bora," diye mırıldandığımda ilk önce gözleriyle beni süzdü. Bir yerimde birşey var mı diye kontrol etti. Ardından kaşlarını çatarak Lara ve önünde duran Barlas'a baktı. Lara koşarak gelip Bora'nın boynuna atlamasıyla Barlas bir iki adım geriledi.

"Abi! Hiç gelmeyeceksin sandık. Çok özledim seni!" Diye ağlamaklı sesle konuştuğun da Bora'nın öfkeli bakışları hala Barlas'ın üzerindeydi. Lara abisinin boynundan ayrıldıktan sonra Bora hızlı adımlarla gelip Barlas'ın önünde durdu.

"Ne işin vardı kardeşimin dibinde? Kimsin sen?" Barlas ilk başta hiçbir şey söylemeyip put gibi baktı. Ardından ağzını aralayarak konuştu.

"Barlas Şahin. Düşmanının sağ kolu, ama aynı zaman da onu kendi elleriyle öldüren kişiyim. Memnun oldum." Elini uzattığında Bora'nın göğüs kafesinden sert nefesler aldığını anlayabiliyordum. Herhangi bir saldırı açısından Bora'nın yanına geçip hafifçe kolunu tuttum.

"Neden yaptın bunu? Amacın ne lan senin?" Onu ilk defa böyle sinirli görüyordum. Adam da haklıydı. Hem kardeşini hem sevdiği kızı kaçırırlarsa ve üstüne üstlük kardeşinin ağzının dibinde duran bir adam görürse kim olsa sinirlenir.

"Köstebektim. Bu son yaptığı şey de...yani bu iki kıza silah tuttuğunu gördüğümde öldüreceğini düşündüm. Bardağı taşıran son damlaydı artık. Diğer üç adamı Afra bir şekilde bayıltınca Kadir'in kafasına sıkıp kaçmamız zor olmadı. Afra ve Lara'ya kaçmalarını ve buradan bir an önce kaybolmalarını söyledim fakat hala gitmediklerini görünce yanlarına geldim. Şimdi anladım, demek ki seni bekliyorlarmış." Barlas gayet sakin bir tonla konuşurken Bora'nın hala kafasına yatmayan şeyler vardı. Ona inanmıyordu, bir planı olduğunu düşünüyordu. İyi ki az önce Barlas ve Lara arasında geçen konuşmalara şahit olmamıştı...

"Bu burada bitmedi. Bu yaptığının altından birşey çıkarsa kendini Kadir'in yanında bilirsin Barlas Şahin." Dedi. " Afra, Lara! Hadi geçin arabaya."

Dediğini yapıp ikimiz de arabaya geçtik. Ardından Bora da geldiğin de ilk kendi kemerini, sonrada uzanarak benim kemerimi takmıştı. Lara arkada oturduğu için kemerini takmadı. Açık olan kollarımda gözlerini gezdirdiğin de morarmış olduğunu farketti. Adamlar kolumu tutarken fazla sıkmış olmalılar.

"İyi misiniz?" Diye sordu.

"İkimiz de iyiyiz. En azından fiziksel açıdan." Dediğim de gözleri dudağıma takıldı. Baş parmağını yaklaştırıp dudağımın üzerine koyarak konuştu.

"Kim yaptı bunu?" Anlamayarak kaşlarımı çattım.

"Neyi?"

"Dudağın... Yara olmuş. Kim yaptı?" İlk gün Barlas tokat attığında kanamıştı. Demek ki yara hala duruyormuş.

"Tokat atmışlardı, o sıra kanamıştır. Acımıyor merak e-"

"Kim, Afra! Kim attı o tokadı?" Diye öfkeli çıkan sesine karşılık irkildim. Ama Barlas'ın ismini vermek gibi bir salaklık yapamazdım. Arkamı dönüp Lara'ya baktığımda kaşını kaldırarak, sadece ağzını oynatıp 'söyleme' dedi. Tekrar Bora'ya baktığımda gözlerini benden  ayırmamıştı hala.

"Tanımıyorum, adamlarından biri işte. Lütfen, Bora geçti gitti zaten. Bende Lara da daha fazla bunları konuşmak istemiyoruz. Hem gün boyu hiçbir şey yemedik bayılacak durumdayız ikimiz de. Bir an önce eve gidelim." Bora mennuniyetsizce kafasını sallayıp arabayı çalıştırdıktan sonra omuzunun üzerinden başını çevirip iki saniyeliğine arkaya baktı.

"Sana dokunmadı değil mi Lara? Bir yerinde morluk vb. var mı?"

"Hayır, bana dokunmadı ama Afr- herneyse iyiyiz merak etme."

Kadir'in bana dokunduğunu ağzından kaçırsaydı hiç iyi şeyler olmazdı. İyi ki son anda tuttu şu çenesini. Bora da bu konu üzerinde durup bizi üzmek istemediğinden daha fazla uzatmayıp yola baktı.

...

Bora'yı orada iki saat beklememize rağmen eve yarım saatte dönmüştük. Madem yol mesafesi bu kadar kısaydı, niye o kadar geç gelmişti? Bunu da aklımın bir yerine not aldım, kendimi daha iyi hissedince sorarım.

Bora kapıyı açıp içeri girdiğimiz de bizi hemen salona yerleştirdi. Lara üstünü değiştirmek için odasına gittiğin de Bora yanıma oturup sorgulu gözlerle baktı.

"Benden gizlediğin birşey var mı Afra? Kadir sana zarar verdi mi?"

Sesi o kadar duygulu çıkmıştı ki doğruları anlatmak istedim. Ondan birşey saklamak istemiyordum, ki zaten Kadir de geberip gitmişti. Şu an söylesem ne olur söylemesem ne olur? Derin nefes alıp koltuğun baş kısmına koyduğu elini sıkıca tuttum. Gözlerinin kehribarlığını bile özlemiştim...

"Dokundu... Ama bu sefer zorla yapmadı." Dediğim şey onda kötü algılanmıştı,  farkındaydım. Ellerini ellerimden çekerek kaşlarını çattı.

"Ne diyorsun sen? Ne demek zorla yapmadı, kendi isteğinle mi oldu bu Afra!" Diye sesini hafif yükseltince onu sakinleştirmek için elimi omzuna koydum.

"Ya dinle bir. Öyle demek istemedim. Eğer ben, bana dokunmasını istemeseydim Lara'ya dokunacaktı. Buna izin veremezdim. Lara'yı odasına atacaktı, Bora. O kız bu psikolojiyle yaşayamazdı. Zaten Kadir de beni istiyordu, bunu yapmak zorundaydım." Diye hızlı hızlı konuştuğum da Bora'nın geçirdiği şok yüzünden belli oluyordu. Elleriyle saçlarını çekip yüzünü avucuna yaslayarak büyük bir küfür etti.

"O orospu çocuğu neden öldü ki? Onu ben kendi ellerimle öldüremeden rahat etmiyecem amına koyayım. Bir tarafta kardeşimi, diğer tarafta kadınımı elimden aldı. Sana dokundu lan dokundu! Senin yerinde Lara da olabilirdi, sana yaptığını ona da yapabilirdi." Sustu. Ardından tekrar ağzını araladı. "Yok, bu böyle olmayacak!" Diye bağırdığında konuşmanın sonu kötü biteceğini anladım.

"Ne olmayacak?" Tereddütlü çıkan sesime karşılık Bora bir hışımla ayağa kalkıp bir sağa bir sola yürümeye başladı.

"Lara yurt dışında kalmaya devam etsin. Sana gelecek olursak da, yanımda kalmaya devam ettikçe hep bunu yaşayacaksın. Daha fazla buna izin veremem. Hergün yanına gelirim, sende gelirsin fakat temelli burada yaşaman senin için risk haline gelmeye başladı Afra." Söylediği şeyler de çok haklıydı. Ben burada fazla bile kalmıştım zaten. Bora'nın da dediği gibi burada onunla beraber yaşamaya devam edersem fahişe muamelesi görmeye devam edicem. Kadir ölmüş olabilir ama Bora'nın hasımları hala bitmiş değildi.

"Haklısın. Bende bu fikri önceden düşünmüştüm. Yanımda az bir miktar param var, kira ödemek için yeterli yani. Yarın ev bakmaya giderim." Aslında ona kırılmamıştım ama sesim istemsizce üzgün çıkmıştı. Buraya, Bora'ya çok alışmıştım ve her ne kadar mümkün olmasa da onunla kalmayı hala isterdim.

"Saçmalama, Afra! Seni kirada oturtmam. Sana istediğin bir şekilde ev ayarlayacağım, bana da yakın olacağın bir ev tabi. Yarın birkaç işim var sonrasında emlakçıya giderim, yada beraber gideriz olur mu?" Başımı salladım sadece. Sanki konuşsam ağlarmışım gibi hissettim.

Senin bir intikam işin yok muydu?

Kapat çeneni iç ses!

"Ben odama çıkayım. Duşa girip birşeyler hazırlarım yemek için." Gidecekken kolumdan tutup beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı. Anlık bir şok yaşadım ama sonrasında kafamı boynuna gömüp kokusunu içime çektim.

"Böyle olmasını bende istemiyorum. Ama seni bir nebze korumam gerek güzelim. Ne olur darılma, kırılma bana." Diyip daha çok sarıldı. Gözlerim dolmuştu.

"Kırılmadım gerçekten. Sadece... ne bileyim işte burada olmaya çok alışmıştım. O yüzden duygulandım biraz. Ama öyle ayrı evlerde yaşıyacağız diye benden kurtulacağını falan sanıyorsan yanılıyorsun. Her gün geleceğim." Benden bir adım ayrılıp yanaklarımı avuçlarının arasına aldı.

"Kurtulmak isteyen kim?"

"Sensin işte. Baksana evinden kovuyorsun beni." Gözleri dudaklarıma kaydı. Ben konuşurken o dudaklarımı yiyecekmiş gibi bakıyordu. En sonunda biraz daha yaklaşıp aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı. Burunlarımız değiyordu, nefesini hissediyordum.

"Senin evinden seni mi kovacam? Saçmalık." O böylesine yakınken ben dediği şeyi anlamıyordum bile. Çok özlemiştim ve şuan beni öpmesini çok istiyordum. Sanki aklımı okumuş gibi belimde olan elini daha çok sıkılaştırıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Anında karşılık verip üst dudağını ağzımın içine alıp emdim. Yüzünü geriye çekip ayrıldıktan sonra gözlerimin derinine baktı.

"Şuan aramızdaki ilişki ne boyutta bilmiyorum. O kadar birlikte olduk, kısa sürede olsa aynı evde hayat sürdük. Ama ben daha seni sevdiğimi bile dile getiremedim. Buna cesaret edemedim, Afra." Diyip sustu. Konuşmasının devam etmesini istedim. Susmasın istedim. Bu yüzden bende hiç konuşmadan heyecanla diyeceği şeyi bekledim. Ama hala susup gözlerime bakmaya devam edince daha fazla dayanamadım.

"Yani?"

"Yani... Daha önce gerçekten birine aşık olduğumu hatırlamıyorum. Ama sen çok farklısın, garipsin. Gördüğüm hiçbir kıza benzemiyorsun, Afra. Bunu, seni ilk gördüğümde de anlamıştım. İlk kez sekreterim olarak odama geldiğinde birşeyler hissettim sana karşı. Ama hiçbir zaman dile getiremedim, çünkü ben senin için tehlikeden ibaretim. Çok pişmanım Afra, keşke şirketi değil de şuan yaptığım işi bıraksaydım. Ama imkansız olduğunu bile bile deli gibi aşık oldum sana..." Daha konuşmaya devam edecekti. Ta ki ben onu susturana kadar. Dudaklarına sulu bir öpücük bırakıp geri çekildim.

"Hiçbir şey imkansız değil. Ben seni böyle kabul ettim. Adını koymak istersen seve seve koyarız Bora. Çünkü bende sana çok aşığım..." Bora içtenlikle gülümseyip boynumu öpüp kokladığın da bende gülümsedim. Ardından tekrar dudaklarıma yönelip yavaşça öptü. Kollarımı boynuna sarıp kendime daha çok çektim. Nefessiz kalana kadar öpüştüğümüz de bizi durduran şey Lara'nın sesi olmuştu.

"Öhm! Birbirinizi değil de, yemek mi yesek. Çünkü 24 saat boyunca açtık ya hani." Ben utanarak Bora'dan ayrıldığım da, Bora arkası dönük bir şekilde küfür etti.

"Ee, şey... Ben birşeyler hazırlayayım o zaman." Diyerek mutfağa kaçtığımda Lara da hemen arkamdan geldi. Gözlerini kocaman açarak diyeceğim şeyi bekliyormuş gibi baktı.

"Şu kötü günde güzel bir haber duymaya ihtiyacım var. Oldunuz değil mi?" Gülümseyip başımı salladığım da Lara rahatlamış gibi bir nefes verdi.

"Çok şükür! Sonunda resmi olarak yengem oldun. Bu arada Oğuz'a hiçbir şekilde ulaşamıyorum. Telefona baktığımda 108 arama vardı, çok endişelenmiş olmalı ama şimdi bende ona ulaşamıyorum. Telefonları kapalı."

(Not: Lara ile Afra kaçırıldığı zaman, Afra'nın telefonu yanındaydı ama Lara'nın telefonu evdeydi. Bu yüzden Afra'nın telefonu şuan yok.)

Dolapta bir gün öncesinde kalan yemekleri çıkarıp ısıtmak için ocağa koyarken bir yandan da Lara'yı dinliyordum.

"Saat çok geç, belki de uyuyordur. Hemen endişelenme. Sabah tekrardan ararsın." Lara başını salladığın da aklıma gelen şey ile tekrar ona döndüm.

"Artık şu konuyu da bir konuşsak mı?" Lara bilmiyormuş ayağına yatıp gözlerini benden kaçırdı.

"Hangi konu?"

"Barlas ve sen mesela. Seni nerden tanıyor o?" Oflayarak gideceği sırada kolundan tutup oturttum.

"Anlatmadan gitmek yok Lara."

"İyi, tamam anlatıyorum. Barlasla konuştuğumuz sırada sen vardın diye tanımıyormuş gibi davrandım ama aslında tanıyordum. Fransa'ya gitmeden önce burada tanışmıştık. Çok güzel zamanlarımızda olmuştu. Sonra aldattı işte. Öyle sonlandı ilişki." Hala sakladığı şeyler vardı. Bunu kekelemesinden anlayabiliyordum. Yine de inanıyormuş gibi yapıp üstüne gitmedim.

"Peki ya, Barlas bizi Kadir'in yanına götürmek için odaya geldiğin de neden görüp bir tepki vermedin?" Ensesini kaşıyıp yutkundu.

"O zamanda da tanımıyormuş gibi yaptım işte. Sen abimin düşmanları olduğunu söyleyince, Barlas'ın da Kadir'in adamlarından biri olduğunu farkedince sustum. Ama anlatacaktım yemin ederim, sadece herşey üst üste geldi." Vay be! Demek hepsi bir oyunmuş. Sanki ismini bilmiyormuş gibi sormalar, daha önce hiç karşılaşmamış gibi davranmalar falan. Lara da az kurnaz değil. Ee, kime çekmiş?

"Bu olaylardan abinin haberi olmasın. Şuan yeteri kadar sinirli zaten. Bir de bunu öğrenirse hepten sinirlenir." Lara sırıtarak bakınca kaşlarımı çattım.

"Öpüşüyorken hiç de sinirli gibi durmuyordu ama neyse."

"Lara!"

"Sustum."

Gülerek göz devirdiğim de ısıttığım yemekleri masaya koydum. İçeriye gidip Bora'yı da çağırdıktan sonra karnımızı doyurduk. Bora benimle vakit geçirmekten Lara'ya doğru düzgün nasıl olduğunu bile sormamıştı. Onlar konuşurken bende yemeğimi yemeye devam ettim. Sonra birden midemin bulanması ile elimdeki çatalı bırakıp ağzımı tutarak lavaboya koştum. Arkamdan Bora'nın sesine aldırış etmeyip tuvalete geldiğim de mide özsuyum çıkana kadar öğürdüm.

Bora da yanıma gelip saçlarımı arkadan tuttu. Kafamı kaldırıp yüzümü yıkadıktan sonra beni kendine çevirdi.

"İyi misin? Yemek mi bozuk acaba? Ne oldu böyle?" Elime peçete alıp yüzümü kurularken konuştum.

"Bilmiyorum, birden bire midem çok kötü oldu. Üşüttüm galiba, daha iyiyim şuan merak etme." Gidecekken Bora tekrar beni durdurup sorgular gözlerle baktı.

"Emin misin? Hastaneye gidelim mi, serum taksınlar." Yanağına bir öpücük kondurup elini tuttum.

"Gerek yok, aşkım. İyiyim gerçekten." Bana olan telaşından dolayı ettiğim iltifatı anlamamıştı galiba. Ya da çok aldırış etmedi bilmiyorum ama sanki ismini söylemişim gibi hiçbir tepki vermedi.

"Peki, kendini kötü hissedersen söyle hemen." Başımı salladığım da beraber banyodan çıkıp aşağıya indik. Lara hemen yanıma gelip elini omzuma koydu.

"Afra, iyi misin?" Gülümseyip oturdum.

"İyiyim, canım. Önemli bişey yok." İştahım kaçtığı için daha fazla birşey yemeyeceğimi anladım. Masadan tekrar kalkıp tabağımı tezgahın üzerine bıraktım.

"Size afiyet olsun, çok yorgunum uyuyacağım. İyi geceler." Dediğim de Bora'da hemen ayağa kalktı.

"Bekle, geliyorum bende." Diyip yanıma geldi ve elimden tutarak beraber odaya geçtik. Duş almak istiyordum ama o kadar uykum vardı ki şuan çok üşeniyordum. O yüzden üzerimdeki kıyafetlerimi değiştirip yatağa girdim. Bora da altına şort geçirip yanıma uzandı. Üzerinde yine birşey yoktu. Zaten yatarken hiç üstüne birşey giymiyordu.

Kollarını arkadan belime koyup beni kendine çekti. Yüzünü boynuma gömüp kokumu sesli bir şekilde içine çekip saçlarımı öptü.

"Seni kaybedeceğim diye çok korktum. Ama bir öncekine göre bu sefer elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sizi bulabilecek en ufak bir bilgi yoktu elimde. Kafayı yedim." Yüzümü Bora'ya döndürüp açıkta olan göğsünün üzerine elimi koydum.

"Geçti gitti. Şuan burada, senin yanındayım. Bana artık kimse zarar veremeyecek, sen olduğun sürece..." Çıplak olan vücuduna parmaklarımla dokundum. Dudağının kenarını kıvırarak çeneme küçük bir öpücük kondurdu. Ardından aklına gelen şeyle tekrar yüzüme baktı.

"Siz kaçırıldığınız da, size dair elimde en ufak bir bilgi olmayınca Murat'tan yardım istedim. Sağolsun elinden geldiğince bir bilgi koparmaya çalıştı ama o da birşey bulamadı. O sıra biraz konuştuk, aramızdaki sorunları az da olsa hallettik. Ben sizin nerede olduğunuzu düşündüğüm için konuyu çok uzatmadık ama yine de helalleştik. Diyorum ki, senin ev işini halettiğimiz de ve bende kendi işlerimi hallettiğim de, eve mi davet etsek. Hem sende bir yüzyüze konuşmuş olursun." Onların bir nebze de olsa aralarını düzeltmesine çok sevinmiştim. Bora, Murat'ı çok sevmesine rağmen benim yüzümden araları bozulduğu için vicdan azabı çekiyordum. Neyse ki şimdi biraz da olsa hallolmuştu.

Gülümseyerek yanaklarını avuçlarımın arasına aldım. "Olur tabii ki. Çok mutlu oldum aranızdaki sorunları çözmüş olmanıza." İç çekti.

"Bende, güzelim... Bende."

Gözlerime düşen yorgunluk ile kafamı boynuna gömdüm. Gün içerisinde bir saat bile gözlerimizi kapatamamıştık. O yüzden şuan deli gibi uykum vardı. Bora da bunu anlamış gibi beni kendine daha çok çekip kızıl saçlarımı öptükten sonra oynamaya başladı. Bu gözlerimin daha çok kapanmasına sebep olmuştu. Küçüklükten beri saçlarımla oynanmasını çok seviyordum. Kendimi karanlığa bıraktığım da son duyduğum şey Bora'nın rahatlatıcı sesi olmuştu.

"İyi geceler, Sevgilim..."

...

Dudağım ile yanağımın ortasında hissettiğim sıcaklık, ardından da aynı sıcaklığı boynumda da hissettiğimde gözlerimi açma ihtiyacı duydum. Karşılaştığım ilk görüntü sevgilimin karizmatik yüzü olunca güne güzel başlamak zorunlu hale geliyordu. Tebessüm ettiğinde bende tebessüm ettim.

"Sen böyle uyandıracaksan hep gözüm kapalı kalsın benim." Dediğim şeye gülerek karşılık verdiğinde tekrar saçlarıma bir öpücük kondurdu.

"Yaklaşık yarım saattir aralıksız her yerinden öpüyorum ama benim güzel sevgilim tatlı uykusundan bir türlü uyanmak bilmedi." Yarım saattir öpüyor ve ben hiçbir şey hissetmemiş miydim? Bu nasıl derin bir uyku böyle anasını.. Bora'nın gözleri hala uykusuz gibi göründüğünde, uykusunu iyice almadığını düşünerek kaşlarımı çattım.

"Hala uykun varsa biraz daha uyuyalım. Aç değilim zaten şu an." Dediğim şey de komik birşey yoktu ama Bora'nın iki yandan dudakları kıvrıldı.

"Hiç uyumadım ki." Dediği şey ile gözlerimi kocaman açtım.

"Ne? Neden uyumadın?" Oturduğu pozisyonunu değiştirip tekrar yatış pozisyonuna geçerek belimden kendine çekti ve alnını alnıma yasladı.

"Sensiz geçirdiğim bir günün acısını çıkarmak için tüm gece seni izledim. Her dakika öptüm, kokunu içime çektim. Sanki yıllardır seni görmemişim gibi 5-6 saatte tüm hasretimi gidermeye çalıştım. Kokun benim uykumu daha çok getirsede direndim. Sanki gözlerimi bir saniye bile kapatsam, seni kollarımdan kaçıracaklarmış gibi hissettim." Konuşması gözlerimi doldurdu. Eminim ben kaçırıldığım da o da bir dakika bile uyumamıştı ama şimdi bile gece boyu beni izlemek için uykusundan vazgeçmişti. Gel de bu adamın ağzını öpme şimdi.

Her fırsattan da yararlan, Afra.

"Ben seni hak edecek ne yaptım acaba?" Sorum onun gülümsemesine neden olunca, yanağında çıkan küçük gamzesine öpücüğümü bıraktım.

Ölürsem, beni bu gamzeye gömün ya.

"Asıl ben ne sevap işledim ki, Allah senin gibi birini karşıma çıkardı. Bir insan hem bu kadar güzel iken hem de nasıl böyle iyi kalpli olabilir?"

Ay biraz daha öv. Şuramdan da öv buramdan da öv djhjsh.

Biz böyle yatakta daha çok hasret giderirken aklıma gelen şey yüzümün düşmesine neden olmuştu.

"Bugün emlakçıya gidecektik değil mi?" Dedim isteksizce. Bora'nın da gülen yüzü birden soldu.

"Maalesef. Hadi o zaman kalkalım da karnını bir güzel doyurup öyle çıkalım."

"İşlerimi hallettikten sonra gideriz demiştin. Erteledin mi?" Kafasını iki yana sallayıp yataktan çıktı.

"Aslında ertelenmedi ama şu ev işini halledelim, sonra kendi işime bakarım. Önceliğim sensin." Bende yataktan çıktığım da kaşlarımı alaycı bir tavırla kaldırarak baktım.

"Ne kadar meraklısın beni göndermeye. Tamam Bora. Ben anladım anlayacağımı." Girdiğim saçma tribi bende anlamamıştım. Ama onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu. O da kaşlarını çatarak yüzüne tedirgin bir ifade koydu.

"Ne alakası var, öyle bişey demek istemedim güzelim." Tepkisine kahkaha attığım da Bora da durumu sonradan çakarak göz devirdi.

"Tamam, tamam. Şaka yaptım. Sen in aşağıya istiyorsan. Bende banyoya girecem. Sonra gelirim." Dediğim de yanıma gelip beni kendine çekerek belimden tuttu.

"Beraber yapalım. Hem... Yarım kalan işimizi de hallederiz o sırada. Olmaz mı?"

Bir anlık afallasam da ardından sırıttığım sırada başımı sallamam ile vakit kaybetmek istemezcesine hızla kucağına alıp banyoya götürdü.Aynı evde kalacağımız son günümüzü güzel geçirmek istedim...

...

Eee... Özür dilerim bdgdndhdndg.

Bölümün sonundan da anlayacağınız üzere bir sonraki bölüm +18.

Yorumlarınız ve oylarınız benim için çok değerli lütfen destek olur musunuz ♥️♥️♥️

























Continue Reading

You'll Also Like

4.2M 269K 45
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...
878K 15.5K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞
572K 11.9K 31
Herkesin içinde bir iyi bir de kötü taraf vardır. Hangisini daha çok beslersen, o kazanır.
1.7K 164 12
Kitap tam olarak bitmeden açıklama yazmayacağım sürpriz kaçmasın...