GOD'S PLAN を

By Pinkmang

16K 2.1K 3.5K

"Buldum seni Medusa." |ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋ| By ░ 🄿🄸🄽🄺🄼🄰🄽🄶 & 🅂🅃🄰🅁🅁🄾🅆 ░ More

-1- Pandora Belası Ve Kırılan Bardaklar
-2- Yıllanmış Lanetli Güzellik
-3- Taş Koleksiyona Yakışan Seksi Bir Yunan Heykeli
-4- Fırtına Öncesi Caz Yapma
-5- Kayıp Mızrağın Taşırdığı Dalgalar
SEVEN (7)
-6- Islak Bedenler Daha Çok Yanar
-7- Eriyen İradeler
-8- Rüzgara Kapılan Yılanlar
-9- Yerin Dibine Mi Girmeli?
-10- Aynı Kutupta Doğmamış Olsak Da...
-12- Tanrıların Aşkı
-13- Parçalanan Maskeler Suya Düşerse...
-14- Düşmandan Aşığa
-15- Sen Uyuyorken...
-16- Hayallerdeki Aitlik
-17- İhanet Eşiğinde Zincirli Bir Ruh
Yb Bildirimi 🍷
-18- Dünyası Tersine Dönen Tanrı
19- Zirvana

-11- Yalnızca İki Adam

390 72 78
By Pinkmang

~BAĞ

***

Kasvetli koridordan geçen adımlar, duyduklarıyla ansızın duraksadı.

"Üzerinde ne var?"

Kapının arkasındaki ses, çok iyi tanıdığı o tanrıya aitken, içerideki konuşmalar daha yoğun bir tonda devam etti.

"Peki, içindekiler?"

Kim Taehyung'un tek kaşı havalandı. Sohee ortalarda yoktu ve Jeongguk'un kendi yatak odasında başka kiminle böyle konuşmalar yapabileceği de meçhuldu.

"İçine girebilmem için, soymam gerekiyor yani?"

Medusa'nın sol gözü seyirmeye başladı. Taa ki o söze kadar.

"Benim elimde olduğu zaman her şey çok daha başka... Bilirsin..."

Onun bulunduğu evde böyle bir şey yapmaya cürret ettiklerine inanamıyordu. Görmeyi umduğu durumla buna daha fazla katlanamayarak kapıyı bir hışımla açtığındaysa, gözleri onu bulmuştu hızla.

Sorun da buydu, odada göz göze gelebildiği tek varlık, Jeon'du.

Tanrı, kapının kırılırcasına açılmasıyla sakince arkasına dönüp omzu üzerinden ona baktığı an kulağındaki kulaklıklarla telefonda konuşuyorken, sırıttı. Telefon görüşmesi sonlandığı gibi, "Teknoloji, Medusa." dedi imayla.

Esmer, böylece gözlerini başka yöne devirerek derin bir nefes vermişti. Bugünlerde çok fazla fevri tavır aldığını farkındaydı. Hızla toparlayıp kendine gelerek sıraladı.

"Bunu sen mi diyorsun? Sokcho'ya gelmem için konum bile atamayan teknoloji yoksunu seni."

Bu, Jeon'u gülümsetti.

"Fazla kinci gördüm seni."

Onun odasına doğru içeri iyice adımlayan siyahlı etrafı şöyle bir süzerken konuyu değiştirme ihtiyacı hissetti.

"Bu sefer kimi soyuyormuşsun Yüce Muhteşem Aron?" diye hahladı.

Sarı saçlı adam ona kirpikleri altından bir bakış attı.

"Kim olmasını isterdin?"

Bu cümle, ikilinin irislerinin çarpışmasına sebep olduğunda, kısa bir sessizlik hakimdi.

"Böyle düşük şeylerle uğraşır mısın genelde?"

Jeon'un tam önünde dikilmişti.

"Yanlış sulardasın. Ve bunu sende biliyorsun."

İlahi tını esmere ulaştığı an, göğsüne yüklenen derin bir nefes, yarım metre öteden diğerine doğru süzülmüştü usul usul.

"Suyun her türlüsü, en başından yanlıştı. Haklısın."

Tam da o anda yanından ayrılmaya yeltendiğinde kolundan tutularak durdurulmuştu birden.

"Kapımı dinleyen sendin Medusa. Peki ya şimdi niye benden kaçan yine sensin?"

Taehyung'un dudakları bir şey söyleyecek gibi açılsa da, pes ederek tekrar kapanmıştı ve bu, pek de onluk bir hareket değildi. Jeon farkındaydı.

Aralarındaki durum, 1 hafta önce onun yatak odasında yaşanan tuhaf anlardan sonra iyice garip bir hal almıştı. Birbirlerinden kaçmaları da cabasıydı.

Esmerin kolundaki sert tutuşu gevşetti tanrı. Parmakları, kendi şakaklarını bularak kendine gelmek istercesine ovalamış ve tekrar ona doğru dönmüştü usulca.

"Herneyse. Gitmem gereken bir yer var. Sen burada beni beklemelis-"

"Ben de geliyorum."

Aron, bıkkın bir nefes verdi. Tabiki de öyle diyecekti. Bu beklenmedik değildi.

"Nereye gittiğimi biliyor musun ki-"

"Hoseok'la buluşup yadigarları alacaksın."

Sarışın, madem biliyorsun, neden odama öyle daldın dercesine hayretle ona bir bakış atmıştı orada şaşkınlıkla.

"Üzgünüm ama gelemezsin. Bu tehlikeli-"

"Ne demek gelemezsin?"

Ona doğru bir adım atan siyahlı, Jeon'un önünü kesmiş ve ani bir sessizlik sarmıştı ortamı.

O an iki adam, birkaç saniye hiçbir açıklama yapmadan yalnızca göz gözeydi. Acelesiz, tartışmasız, her şeyin bir o kadar net, ama aynı zamanda da zor oluşunu haykıran, sonucu belli bir bakıştı.

Yutkundu tanrı. Karşı çıkmak anlamsız, polemiğe girmek için ise isteksizdi. Çünkü ona, ilk kez hayır demek istememişti zihni. Böylece aralanan dudakları arasından tek bir hece duyuldu.

"Pekâla."

Elini, avcu tavana gelecek şekilde Taehyung'a uzatmış bir halde sanki tutmasını bekler gibiyken, esmerin bakışları o kıvrımlı parmakların anlatmak istediklerine odaklıydı.

Mesajı olarak gözlerini kapayıp ışınlanmak için kendi kavruk tenini, o beyaz avuçlar arasına öylece bırakmıştı.

Ancak gitmek için hazır olduğu o an, hiç beklemediği bir diğer atak, Aron'un diğer boştaki elinin de, Medusa'nın beline doğru sızarak onu tek hamlede kendine doğru çekişiydi birden.

Kulağına yaklaşan adamın vücudu diğerine sıfırken, her bir noktasını bedeninde hissettiğinde, duyduğu son fısıltı, vurgulu bir imayla, "Benimle bir kere daha gel ozaman..." olmuştu.

Ve aldığı kesik nefesi verdiği anda, çoktan Mısır'dalardı...

...

Mısır'da gündüzler güneşin yakıcılığıyla kavrulurken iki kişi Kahire'nin en lüks otelinin lobisine yeni geçmişlerdi.

Dünya'nın onu tanıdığı Wonder Woman kostümüyle değil şu an normal bir insanmış gibi giyinen kadın, sevgilisinin hemen arkasında elindeki Olympos çeliğinden yapılmış çantayla yürüyordu.

Her devire ayak uyduran bu ölümsüzler, ellerindeki izlenemez telefonla yalnızca bir çağrı yapmak üzereydiler.

Olympos'un altın çocuğu, Athena'nın biricik oğlu Aron, karşı hattayken telefonu açtı.

"-Elimizde. Antik yadigarların Mısır topraklarından çıkmasıyla izlenebilirlikleri artacak."

"... Ama koruyucu bir kalkanı var, içine ulaşmak için kabuğu özel güçlerinle soyman gerek."

"Benim elimde olduğu zaman her şey çok daha başka... Bilirsin..."

Çarpan kapı sesi ardından kısa bir duraklama akabinde "Geliyorum. Orada buluşuruz." Diyip görüşmeyi sonlandıran altın saçlı telefonu kapattı.

Dünya'nın, diğer ucundaki bu anda ise Jeon, arkasındaki teni parıldayan adama dönmüştü. O kısacık zaman diliminde düşündüğü şey, Olympos'ta savaş ilan edilmişse artık bir şeyler eskisi gibi sakin kalmayacağıydı.

Nitekim... Tüm bunlar sona erdiğinde, tam karşısındaki siyahların sahibine... Ne olacaktı?

Kafasını iki yana sallayarak hızla kendine geldi. Durum analizi yapması gerekiyordu. Hoseok yarı tanrı, Diana da tam olarak bir tanrı olmadıkları için ışınlanma gibi yetenekleri yoktu dolayısıyla en hızlı olanı Jeon'un onları oradan almasıydı.

En son Medusa'nın harekete geçme isteğini dile getirmesinden ve olanlardan ötürü, zor da olsa onu da götürmeye karar vermişti sonunda.

Belinden sıkıca tuttu, artık hazırlardı ve  biliyordu... Yanında kendisi varken ona asla ama asla zarar veremezlerdi...

...

Otelin hemen yanındaki ara sokakta beliren iki adam, birbirlerine sımsıkı tutunmuş haldeydi.

Altın saçlı, kolları arasındaki bedeni yavaşça bıraktı. Ancak dokunuştan koptuğu an bedenini saran dinginlik bir anda kaybolurken kaşları çatılmıştı Jeon'un. Anlamsız gelirken, Çabuk olmaları gerektiğini farketti.

Böylece "Hadi gidelim." Diyerek Taehyung'un peşinden geldiğini kontrol ettiği gibi otelin lobisine giriş yapmışlardı.

Yürüdükleri esnada ona şöyle bir göz ucuyla omzu üzerinden bakan Jeon, göz devirmemek için kendini zor tutuyordu. Çünkü Medusa, dikkat çekmemek için taktığı o gözlüklerle daha da göze batıyordu. Sonuçta dünyaca ünlü bir stardı.

Bir yandan da Hoseok ve Diana'yı arayan mavi gözler hedefine ulaştığı an ilerlemeye kalkmıştı ki arkasından gelen adama yaklaşan iki kadınla duraksadı.

İngilizce, "Siz! Siz Kim Taehyung'sunuz!" Diyerek çığlık atan kadın, Medusa'nın daha da dibine girerken dili yanağında bir tur attı onları izleyen tanrının.

Esmerse onun bu haliyle işte şimdi eğlenmeye başlıyordu. Siyah perçemlerin ardındaki irisler, önündeki kasılmış yüz ifadesinden ayrılmazken yanındaki kadınlara hitaben konuştu.

"Evet! Evet oyum." Dedi dudağının tek kenarı kıvrılırken.

"Lütfen bir imza verin! En büyük hayranlarınızdanım." Diyen kadına eşlik etti arkadaşı. "Ben de. Lütfen bana da verin. İkimiz de Army'iz."

"Ah bilemiyorum ki-" kadınları kibarca reddedeceği an önündeki sarışının tek kaşını kaldırdığını gördü. "İşimiz var." Diye söylenmişti tersçe.

Kim Taehyung'un dudağındaki sırıtış büyüdüğü an kadınlara çevirdi bedenini. "Tabi. Kağıdım yok ama."

Kadınlar heyecandan bayılacaklarmış gibi görünürlerken içlerinden biri hayran hayran konuşmuştu.

"Hiç önemli değil. Bedenlerimizi kağıt olarak kullanabilirsiniz."

"Üstümüze basıp çiğneyebilirsiniz bile-"

Arkadaki adamdan gıcık bir boğaz temizleme sesi geldiğinde, kızın arkadaşı sert bir hamleyle kıza kol atmıştı susması için.

"Yani demek istediğim üzerimizi de imzalayabilirsiniz." kendinden geçmiş ele geçirilen beyni ve ona duyduğu hayranlık paçalarından akıyordu sanki.
Ardından da hızla gömleğinin üst birkaç düğmesini açıverdi.

"Lütfen burayı imzalayın." Diyerek göğüs çatalını işaret ettiğinde altın tanrı buna dayanamamışçasına "Hadi artık. Gitmemiz lazım." Diye tıslamıştı.

"Bir dakika menajer Jeon. Geliyorum." Diyerek ona doğru eğlenen bir bakış attı.

Ceketinin cebinden çıkarttığı kalemin kapağının açılma sesi geniş ortamda yankılandığında, bir yandan da diliyle dudaklarını ıslatıyordu.

İki göğüsün üstüne büyükçe imzasını bıraktı. Diğerine döndüğünde aynı yüz ifadesiyle çoktan onun da göğsünü açtığını görmüştü.

Jeon'u daha fazla kudurtmak istercesine bu sefer daha da ileri giderek kadının sütyeninin bittiği noktaya da bir çizgi çekti siyah mürekkeple.

Kollarını göğsünde birleştiren tanrı, sabır dilenircesine farklı taraflara bakınırken kadınları uğurladı ünlü star.

"İş üstündeyiz, senin fan buluşmana vaktimiz yok, bu neydi şimdi?" Diyerek tepkisini koyan beyaz tenliye karşı eğlenen ifadesini sabit tutmuştu.

"Ben de iş üstündeyim zaten." Diyerek omzunu silkti.

Bir süre sonra zorlukla yanlarından ayrıldıkları kızlardan sonra, kenardaki geniş koltuklarda oturan Diana ve Hoseok'un yanına varmışlardı bile. Jeongguk, yol boyunca tek bir kelime bile etmedi.

"Yadigarlar?"

Hoseok kafasıyla Diana'nın hemen yanında duran çelik bavulu işaret etti.

"Çantada."

Onay geldiği gibi çantaya uzanan tanrının elleri havada duraksadı. Ensesindeki tüm tüyler diken diken olurken kafası bir anda etrafına çevrilmişti.

Girdikleri andan beri Taehyung'un ününden dolayı onlara bakan insanlar sanki bir anda odaklarını kaybetmişçesine işlerine dönerken, Jeongguk bu sefer havadaki garip akıma şahit oldu.

Yandaşları henüz bir şey anlayamayarak ona bakarken, en yakınındaki telefonuyla ilgilenen insana "Hey." diye seslendi Jeon.

Ölümlü ona dönmediğinden dolayı iyice yaklaştı Atlantis'in sahibi. Elini hafifçe insanın gözleri önünde sallayarak herhangi bir tepki alamadığında gözleri büyümüştü. Adam, telefonuna odaklanarak instagramında dolanmaya devam ettiğinden dolayı ani bir hareketle yandaşlarına doğru yöneldi.

Hızla çantaya uzanırken "Tuzak." Diye bağırmıştı ki- O anda büyük bir ışık patlaması gerçekleşti otelin altınla kaplı geniş lobisinde.

Güneş sanki odanın içerisine girmişçesine bir anda kör edici bir ışık belirivermiş, Jeon'un bile gözlerini kısmasına neden olmuştu.

Normal bir ölümlünün gözünü açamayacağı kadar parlak olan ışık, aralarındaki tek tanrı kanı olmayan kişiyi, yani Medusa'yı etkilediğinde bir anlığına değişmeye çalışan tüm vücudu kasıldı güzel yaratığın.

Taş eden gözlerini açamadığı için bir tıslamayla bedeninin geri kalanını dönüştüren Taehyung, körlükle baş edemeyerek "Sikeyim." diye tısladı.

Hemen ayağa fırlayan Hoseok ve Diana, Jeon'un yanında savaş pozisyonu alırken bir nida vuku buldu.

Bir kadının kulakları sağır edici nidası ve hemen ardından yayından fırlayan ok'un sesini duyar duymaz harekete geçen Jeon, tek hamlede Taehyung'un bedenini kendisine çekmiş ve az önce bulunduğu yere saplanan işlemeli demir ok parçasını görmüştü.

"Artemis."

Dudakları nefretle aralanarak inci dişleri o pembeliklerin ardından firar etti.

"Ve Apollo." Diyen Hoseok, Artemis'in hemen yanında duran genç erkek bedene ithafen konuşmuştu.

Artık savaş, fiilen başlamış görünüyorken, düşman kanadın sesi duyuldu.

"Duydum ki ölümlülerle iş birliği yaparak Tanrı kanını kirletmişsiniz."

Artemis, yayına bir ok daha geçirirken bakışları keskince Aron'a odaklıydı. "İğrenç." Dediği an yayından çıkan oku bu sefer de Diana'nın bileğindeki Olympos çeliğine çarparak başka yöne saptı.

Artemis bir oka daha uzanırken karşısına dikilen Diana ile birlikte hızla pozisyon almıştı. Hoseok da hemen sevgilisinin yanında yer aldı.

Jeon, ortama giren bir başka bedene doğru bakış attığında onun da kendisine yaklaşıyor olduğunu gördü. Sırıtarak söylendi sarışın.

"Ne oldu? Yüce büyükler sizi ölüm timi olarak mı gönderdi?" Eğlenen sözleri kesin bir nefretle dudaklarından fırlamışken, Apollo'nun melodik sesi dolmuştu bu sefer kaotik ortama.

"Evet, sizin gibi tanrı kanını kirleten tüm hadsizlerin hakkından biz geliriz diye bizi yolladılar. İşinizin bitmesi de çok kısa sürecek." Hemen ardından attığı savaş narasıyla birlikte Aron'un üzerine saldırdığında bir boğuşma içerisine girmişlerdi.

Birbirlerine attıkları yumruk ve tekmeler, ilahi güçlerinin de etkisiyle Bir yıkım güllesi misali bedenlerine savrulurken kazananın kim olacağı çok belliydi.

Jeon, ışığın tanrısı Apollo'ya isabet ettirdiği bir yumrukla daha sağlam yere basmış, bunu fareden Apollo, ona daha yakın hareket ederek güçlerini kısıtlamak istercesine davranmak üzereydi. Birbirlerinin yakalarına yapışan eller, bir diğerini alt etmek istiyorken, tam o esnada Aron'un gözü, arkalarında olan sahneye takıldı.

Oklarını yayından beşerli bir şekilde salan kadın kahkaha atıyordu. "Diana? Nerdesin? En son bu saklambaç oyununu annenlerle oynamıştık. Sonu aynı bitecek."

Artemis'e sadık Amazon kadınlarını bir intikam ateşiyle öldürmüş olan tanrıça, sinirle tekrar saldı birkaç oku üzerlerine.

Demirden masayı önlerine siper eden Hoseok Diana ikilisi, savaş stratejisi geliştirmişler, Diana'nın aynayı andıran bileklikleri den arkayı gözlüyorlarken bunu farkeden tanrıça sinsice gülmüştü.

"Buldum seni." Söylediklerinin aksine yaydan çıkan oklar, tek bir yere giderken Jeon önünde duran tanrıya odaklanmak yerine endişeyle duraksadı.

Hedef değiştiren oklar, çatışmanın başından beri Apollo'nun ışığından dolayı devre dışı kalmış Medusa'ya kitlenirken Diana bir nida salarak atlamıştı ona doğru.

Diana, kendini siper ederek kenara çektiği anlık kör olan adam, istemsizce Diana'yı ittirdiğinde yaydan çıkan onlardan bir tanesi genç kadının bedenine saplandı.

Önündeki görüntü ile birlikte tamamen savaştan kopan Aron'un bedeninin arkasına geçip onun boynunu kıstıran Apollo, sanki onu boğmak istermişçesine boğazına sarmıştı kollarını. Gördükleriyle sinirlenen Atlantis'in sahibinin gözleri karardı. Elleri yukarı kalkarak onu boğan kollardan kurtulmak yerine bir orkestra yönetircesine havalanmıştı.

Havada aniden ortamı saran bir sis bulutu, koyulaşarak duman halini aldığında kör edici ışık da azalmışken bunu, Medusa'ya görüş açısı kazandırmak için yapmıştı.

Taehyung acıverici ortama gözlerini nihayet açtığında, Diana'nın hemen yanında yattığını ve Hoseok'un ellerinden çıkan ateşe tanıklık etti.

Hemen bakışları bir başka köşeyi bulduğunda Aron'un ışık tanrısının kollarının arasındaki sıkışmış görüntüsüyle karşılaştı. Gözleri, öfkeyle karardı.

Bir canavarı andıran görüntüsüyle aniden kendini orada, tam o boğuşan ikilinin karşısında bulmuştu bir şimşek gibi.

Grileşen gözleri ile iki bedenin de önünde öylece durduğunda ona bakan tanrı yalnızca ve yalnızca Atlantis'in sahibiydi. Sarışının gözlerindeki ifade eğlenmeye dönerken, bu kısacık sahne sanki ağır çekimde gerçekleşmişti sanki.

Birbirleriyle iç içe geçen iki düşman bedenine taş eden gözleriyle bakan Medusa ile sessiz bir anlaşmanın içerisinde olmasındandı bu mavi gözlerdeki eğleniş.

Jeon'un bakışları, sıra sende der gibi ne yaptığının bilincinde, kendinden ve ondan emin bakıyordu.

Zaman durmuş gibiyken, Medusa, Aronla ilk kez gerçekten aynı tarafta gibi hissediyordu. Birkaç gündür aralarında cereyan eden garip etkileşimden sonra şimdi üstüne bir de birbirlerine güven veren ve inanan bir takım olmuş gibilerdi.

Bir yandan karargaha katılmadan önce her birinden şüphe duyan adamı az önce zehirli oklardan kurtaran Diana ve Hoseok vardı, diğer yanda da ona sahneyi bırakmak için yakıcı ışığa gölge oluşturan Aron'un ta kendisi. Onu ardında bırakmayarak, son hamleyi bile Medusa'ya devretmişti.

Apollonun kolları arasında sarılı boğazına rağmen dudakları sessizce aralandı Jeon'un. Esmer, o kısacık zaman diliminde o dudakları okuyabilmişti ve bu onu kendine getirdi.

Tam o esnada bir tıslamayla birlikte yılanlarından biri Apollo'nun kollarını sarmaladığında istemsizce ona baktı ışık tanrısı.

Ve o anda yanlış bir şey yaptığının pişmanlığı gözlerine yansırken son ifadesi bu oldu taşlaşmış yüzünde. Bakmamalıydı.

Ortamdaki ışık git gide azalarak kaybolduğunda bir düşman daha eksilmiş görünüyordu.

Heykelden kola dolanan yılan, Jeon'u serbest bırakmak için onu bir kuvvetle parçaladığında taş parçaları saçıldı üstlerine. Diana'nın ardına döndüklerinde bir diğer tarafta Hoseok'un ellerinden çıkan ateşin Artemis'i sardığını gördüler. Cayır cayır yanıyordu.

Prometeus Hoseok, aşkı Diana'ya yapılan bu atağın intikamını, böylece çoktan almıştı.

Ve ansızın her yer normale dönerek kenarda duran ölümlüler sanki birden uyanmışçasına onlara doğru bakmışlardı.

Yerde yatan bir kadın... Sinirle onun bedeninin başında soluklanan bir adam, ünlü dünya starı Kim Taehyung ve demin menajeri olarak tanıttığı üstünde toz parçaları olan Jeon... Garipti.

"Hadi." Diyerek aceleyle çantaya uzandı Jeon. O kadar hızlı hareket ediyorlardı ki bu gözlerden kaçar gibilerdi. Elini şöyle bir havada şıklatarak, her bir ölümlüye tüm bunları tek bir hamlede unutturmuştu.

Hoseok, Diana'yı kucakladı. Aron ise bir elinde çantayı, diğer eliyle Taehyung'un bileğinden tutup sürükledi geldikleri ara sokağa.

Ve bir nefesle geldikleri gibi, tek bir nefeste de karargaha geri dönmüşlerdi...

***

"Güvenlik kalkanını çözememeleri gerekiyordu. Nasıl birden ortaya çıkarlar?!"

Dörtlü, Jeongguk'un salonuna kendilerini attıklarında sarışın adeta köpürüyorken, Taehyung söze atladı.

"Sinyal yayımını önleyici kafes kullanılsa da, ilahi bir enerjiyi takip etmek çok da zor değil. Hem önemli olan b-"

Strateji tanrısı ateş saçan gözleriyle birden esmere dönmüş ve bu, Medusa'yı garip bir şekilde duraksatmıştı. Sarışının göğsü inip kalkıyorken, onu ilk kez böyle kontrolden çıkmış bir halde sinirli görüyordu.

Ortamdaki hoyrat kasvet kısa bir sessizliğe sebep olduğunda, Jeongguk gözlerini Taehyung'tan zorlukla çekerek Hoseok'la Diana'nın olduğu köşe koltuğa yöneldi. Diana yaralanmıştı lakin bu onun için çocuk oyuncağıydı. Ateş hırsızının iznini isteyerek Diana'nın beline belli belirsiz dokunup yaranın hızla iyileşmesini sağlamıştı.

Arkadan onları izleyen esmerin bakışları, birden kendine gelen Diana'daydı şimdi. Bu olay, Medusa'yı huzursuz etmiş gibiydi. Onun tarafından kurtarılmak hoşuna gitmemiş olsa da, bakışları artık eskisi kadar düşmanca değildi. Bu yüzden onlara doğru biraz daha yaklaştı. Hatta bir an için sınırı aşarak Jeon'un tam arkasında durduğunu bile farkında değildi.

Aron, bu esnada işini bitirdiği gibi yine sinirden seyiren gözleriyle tam da ardına dönmüşken karşılaştığı o siyah manzara ile duraksadı.

Göğüsleri temas ederken, aşağıda da fevrice hareket edip döndüğü için öne doğru savrulan eli, Medusa'nın parmaklarına çarpmıştı ansızın.

Birden içindeki tüm öfkeli kanın geri çekildiğini hissettiği an, irisleri yuvalarında büyüyerek tek kaşı havalandı.

Anlamlandıramayan tarafıyla yutkunarak boşa düşen elini şimdi bir şeyi test etmek istercesine tekrar temas etmiş ve içinde gürleyen agrasif yüksek seslerin ansızın sessizleştiğine şahit olmuştu.

Kafasındaki sesler duruldu, tek gördüğü karşısındaki derin karalıklardı.

Sanki tüm kirli hisleri, kendine bir mıknatıs gibi çekerek Jeon'u arındırmıştı. Daha zinde ve güçlü hissettiriyordu.

Bu sersem bağlantıyı o an farkeden adam elini hızlıca geri çekerek bir adım geri uzaklaştı.

Ve sarsılan zihniyle salondan çıkarak hiçbir açıklama yapmadan kendi odasına yol aldı.

Ardında ise bıraktığı 3 kişi, birbirlerine attıkları ilginç sorgulayıcı bakışlarla kalkalmışken, Diana'nın dudakları yana kıvrıldı.

Tüm bu hengamenin başladığı ve Esmerin aralarına katıldığı o gün, Taehyung'un alaylıca ettiği aşıklar buluşması lafına gönderme yapması, uzun sürmedi.

"Aramıza Hoş Geldin. Medusa..."

***

Başlıyoruz, yanmaya. 😏


Continue Reading

You'll Also Like

284K 24.8K 45
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
4.7K 404 32
Boys love Kitap kapağı tasarımı Pinterest @juliane_mia_rin Her şey kayıp bir günlükle başladı ve bir çıkmaz yola doğru sürüklendi Onların hayatları...
1M 89.5K 35
Kayboldum, beni bilinmez bu yollardan, insanlardan kurtaracak tek bir kişi vardı.. ~Omegaverse~ 27.4.20
6.3K 1.1K 10
"sevgililer yolda bir yerde karşılaşmaz, başından itibaren birbirlerinin ruhundadırlar." Yoonmin Omegaverse 2024