Lifeblood | Texting

By Lady_sessiz

3.9K 575 1.7K

❝Ve her damar kalbe ulaşır.❞ ❥ 𝗹𝗶𝗳𝗲𝗯𝗹𝗼𝗼𝗱: ben senden vazgeçtim. More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.5
3.6
Son Söz

3.4

92 11 23
By Lady_sessiz

Kendimi acındırmak değil amacım.
Anlaşılmayı da beklemiyorum artık.
Zaman geçtikçe çünkü,
etim kemiğinden sıyrılıyor adeta.
Kendi kendimi bitiriyorum.
Canımı yakıyorum.
Dizlerim kanıyor,
pansuman etmeyi ihmal ediyorum,
çünkü alışıyorum.

Eskisi gibi neşem yokmuş diyorlar.
Eskisi kadar zevk vermiyor alışkanlıklar.
Aynadaki yansıma yabancı birine ait.
Davranışlarım bile benim değil gibi.
Tanıyamıyorum kendimi.

bölüm 0.7
yazardan.

Günlerin hızlı geçmesinden yakınan çocuk bile bazı geceler çabuk bitsin ister.

Sigaranın ucunu alevlendirir, kapşonunu çeker kafasına. Kötü çocuk imajı çizmek için değildir bu hareketi onun lügatında. Yalnızca fark edilmemek ister ışıklar üstünde olmadığı zamanlar çünkü o kadar göz önündedir ki çoğu zaman, bazen karanlıkta bile ışık tutacaklar sanar ve ödü kopar hep. Işıktan ürker bazı çocuklar. Bu yüzden geceleri zifiri karanlıkta uyurlar.

Hâlinden yakınma gibi bir seçeneği yoktu yalnız çocuğun. Memnundu hayatından esasında çünkü istediği her şeyi vardı onun. Onu seven bir ailesi, arkadaşları, başarıları, güzel yüzü, yapılı bedeni, imaji... Tatminsizlik değildi belki ama bir şeyleri başaramayınca dibe vururdu. Sonra bir el uzanırdı oradan bir yerden, tutardı elinden ve çekerdi dipten. Işığa kavuştururdu onu.

Ama dipte de yaşamalı insan kimi zaman. Çünkü hayatta bazen elinizi tutmazlar.

Dudaklarına yaklaştırdığında sigarayı ve çektiğinde içine aslında bunu yapmaktan nefret ettiğini biliyordu. O nedenle her seferinde tereddüt edercesine yapıyordu bunu. Belki bir duman kaplar etrafını ve görmezler onu. Çünkü o çok yoruldu. Yanlış anlaşılmaktan, ön yargılardan, uzaktan baktıklarında ona ve âşık olduklarında, açılmaya cesaret bulan kızları reddettiğinden devamlı aslında çoğunun gözünde değeri küçülüyordu ve masalarında adının geçtiğini orada olmasa dahi biliyordu.

Hayır, gizlenmek istemiyordu insanlardan. Sadece anlamıyorlardı onu ve anlamaları için çırpınmayı bırakmıştı genç adam.

İnsan ne yaşattıysa onu yaşarmış derler. Biraz önce aylar sonra bulduğu cesaretinin parçalarından bile eser kalmamıştı hoşlandığı kızdan red yiyince.

Yalnız kalmak istemişti bir iki çocuğun top peşinde koşturduğu bir parkta. İlerideki salıncakta kapşonlu bir kız sallanıyordu ve birkaç kişi daha.

Biraz önce kendini gizleyen, lifeblood adı altında onunla konuşan kız ile mesajlaşmıştı. O söylediği için gelişmemişti sevdiği kıza açılma fikri. Bu gece, tüm cesaretini toplamıştı nihayetinde ama son beş dakikadır bu cesaret söndüğünden kendini kenara fırlatılmış herhangi bir eşya gibi hissediyordu. Kırılmıştı. İnsanların görmezden geldiği en büyük şey hayatında buydu. O kırılamaz bir biblo gibiydi başkalarının gözünde. O ise kırıkları içine atardı ve gün geçtikçe kırıklar daha çok batardı.

Ve o kız bile anlamıyordu onu. Biraz önce, "Kötü gecelerde iyi hissetmek için ne yaparsın?" diye sohbeti başlatmıştı ve son mesajlara bakılacak olunursa kendisine kırılmıştı kız. Genç adam sıkkınlıkla çenesini ovalamıştı ve sohbet ekranına bakarken boynundaki kolyesiyle oynamaya başlamıştı. "Hiçbir şey," diye cevap vermişti ardından ve bu kesinlikle yalan değildi. Hiçbir şey. Şu an hiçbir şey yapmıyordu.

"Kendi içinde ne yaşıyorsun bilmiyorum ama öğrenmek isterdim," diye devam ettirmişti konuşmayı. Genç adamı anlık bile olsa heyecanlandırmıştı bu mesaj çünkü... çünkü bir sebebi yoktu. Heyecanlanmıştı işte ama kıza o kadar soğuk bir cevap verdi ki umutlanmasın diye, hayır lafından anlamamıştı kız ama tavırlarından anlardı belki. Yine anlaşılmayı beklemişti.

"Keyifsiz olduğunda dudaklarına sürme zehri," mesajını aldığında okulda yaşadığı o izlenme hissi sardı dört bir yanını. Ensesinde bir çift göz ona bakıyor gibiydi. "Değmez," diye tekrar mesaj aldığında dudaklarını ısırdı ve parmaklarını klavyenin üzerinde kaydırdı. Onu kesinlikle tanımıyordu bu kız. Çünkü keyifsiz olduğunda yapardı bu şeyi. Etrafındaki herkes bilirdi. O hep böyleydi. Akışına bırakmalıydı.

"Sen de beni tanısan, dudaklarına sürme zehri deyişimden anlardın kim olduğumu. Ama pek bir önemi yokmuş sevgili lifeblood'un," Genç adam bir elini sıkmıştı sıkkınlıkla. Hatırlayamıyordu. Geçmişine dair böyle bir şey yoktu hafızasında. Hafıza kaybı yaşamamıştı hiç ama istemediği anıları silerdi onun kafası.

Ama, diye geçirdi içinden. Bak, sen de beni anlamıyorsun lifeblood. Yemin olsun ki anlamıyorsun. Belki balık hafızalı benim bu hikâyede ama sen bana o kadar körsün ki parçalara bölündüğümü görmüyorsun. Hâlbuki beni tanıyorsun sen.

Çünkü genç adamı kırmıştı insanlar, parçalara bölünmüştü sonra ve herkes bir bütün gibi görmeye devam etmişti onu. Tek çocuktu. Yine de ailesine bir şey anlatacak gibi değildi durumu. Diline gelmiyordu sanki sözcükler. Arkadaşları vardı. Güven sıkıntısı yaşamıyordu ama bir şeyler anlatacak kadar yakın değildi çoğu. Eskiden yakın bir arkadaşı vardı ama şimdi o da yoktu. Yine de hangi durumda olursa olsun bir şeyler anlatmayı becerememişti zaten. Kendi hatasıydı belki, tabiatı böyleydi.

Bazen içinden itiraf edemese bile roman karakteri olmayı diliyordu. O anlatamıyordu madem onu kaleme alan anlatırdı. Sonuçta yazarın işi neydi? Kafasındakileri anlatmak. Bunu ondan iyi yapabilen çıkmazdı. Fakat sonrasında genç adam bu düşüncesinden de vazgeçiyordu. Çünkü onu yazar bile anlamazdı ona göre. Anlaşılmazdı ve karakterini anlatamayan bir yazar olursa eğer, biliyordu ki, kitlelerce yanlış anlaşılırdı daha anlaşılmadan.

Biliyor musun Akıner, seni anlayan insanlar da çıkar elbet. Anlamasalardı şayet, ya da farkında varamamışlardır belki anladığının ama yine de, başından beri gelemezlerdi buralara ve değmezdi gözleri bu satırlara. Güven bana.

Kalp kırıyordu, birilerini yaralıyordu, arkadaşlarıyla arasını bozuyor ve onlarla ilgilenemiyordu. Sivri dilliydi, bunu pek az kişi bilirdi. Sırf bu yüzden insanlar giderdi yanından. Gitmesinler diye çabaladığı zamanlar bu kişilere engel olamayacağını bilmiyordu. Bazıları bencildi gidenlerin bazıları haklı. Günün sonunda kalana zor olduğundan bu hayat, benciliğini koyuyordu ortaya ve ilk o gidiyordu.

Gitmek istediğinden değildi de kalmak yorucu olduğundandı.

Ve âşıktı. Defalarca kendine sormuştu bu soruyu takıntı mı bu diye. Cevap veremiyordu. Ortayı bulamamıştı ve işte, yaptığı hatalar bu noktada başlıyordu.

Kulağında Sezen'den Hata çalıyordu ve her bir satıra hak veresi geliyordu. Hatalar yanlış duygularla başlıyor. Belki yanlış kişiye âşık olduğundan, doğru kişiyi göremediğinden gözleri; kalbide illa tanımadığım biri olmaz diye direttiğinden yanlış duygular besliyordu içinde. Hataların başladığı noktadaydı. Ya da takıntılı bir manyak.

Bu gece uzundu, vakit çoktu. O ise bu gece çabuk bitsin istiyordu ve kaç izmarit geride bıraktı hiçbir fikri yoktu.

bölüm 1.7
yazardan.

Unutmak eskiden lütuf olabilirdi pekçoğuna göre fakat geçmişten gelen insanlar önünüze çıktıkça ya da bazı insanlar geçmişinizde yer edindiğini iddia ediyorsa ne yazık ki bu artık lütuf değil kâbus oluyordu.

Oğlan, yoğun bir antrenmandan henüz yeni çıkmıştı ve takımdakilerle dinlenmeye geçmişti. Bedenini kale direğine yaslamış vaziyette yere oturmuştu ve kafasını geriye atmıştı. Yorgunluktan yanakları al aldı. Koştuğu vakit yanakları kızarırdı.

Sonra biri paldır küldür spor salonuna girdi ve herkesin dikkatini çekti.

Oğlan gözlerini kısıp gelen kıza baktı uzun uzun. Alya. Fakat onun gözleri kendisine değmiyordu, değse bile hemen çekiyordu ve yine her zamanki asi hâlini sergiliyordu. Sen ona bir kez bakma, o sana on kez bakmaz. Sen ondan bir adım geriye adımını at, o senden on adım uzaklaşır.

Sen onu sev, seni pamuklara sarsın. Sen onu sevme, pamukları alsın ve yaksın.

Sen onu özle, o fark etmesin. Dilinin zehri sana değmesin.

Kahküllerinin altından bakan gözlerinden ürker bazı kızlar. Yumuşak tarafını gördüklerinde bırakmazlar. Sonrada Alya onlardan kaçar. Belki de bu yüzdendir kız arkadaşlarının fazla olmaması. Tek tük.

Takım kaptanını almış ve spor salonunun önünde konuşmaya çağırmıştı kız. Genç adam kafasını ilk önce Melih denen çocuğa çevirmişti. Pür dikkat salonun önüne bakıyordu. Yakın bir zamana kadar araları fazlasıyla iyiydi genç adamla ama son birkaç haftadır Melih, ona farklı bir tavırla yaklaştığından uzaklaşmışlardı. Erkeklerin soğuk yapması anlaşılırdı. Bunu fark ettiğinde tepkisiz karşılamıştı ve konuşup neler olduğunu sormamıştı belki ama esasında çok merak ediyordu.

Çünkü bu küskünlüğü Sarp değil Melih kontrol altında tutuyordu. Ve Sarp, Melih onun telefonundaki mesajları okuduğunda sorun etmemişti fazlasıyla. Elbette rahatsız olmuştu ve sınırları aşmıştı Melih ama arayı bozmayı gerekli bulmuyordu Sarp.

Yalnızca birkaç gün önce Melih'in Lara'dan hoşlandığıyla ilgili bir şeyler gelmişti kulağına ve bu onun açısından can sıkıcıydı. Bu sefer genç adam irdelediğinde ve konuşmaya çalıştığında Melih'le, eline geçen tek şey bir hiçti. İşte buna kızıyordu o. İnsanlar ne zamandan beri sorularına yanıt vermiyordu? Lara da cevap vermemişti o gece ve gitmişti sadece.

Nefret ettiği şeyler listesine söylediği şeylerin yanıtsız kalması ya da dikkate alınmaması girmişti artık.

Kaptan salona döndüğünde ve molanın bittiğini söylediğinde dikkati, son iki dakikadır pür dikkat izlediği arkadaşının bakışlarının ona dönmesiyle dağılmıştı. Bakışlarını onun üzerinden çekmedi ve sanki bu "gözünü ilk çeken kaybeder" yarışmasına dönmüştü. Çok garip bakıyordu kız. Çok yoğun bakıyordu. Çok karışık bakıyordu. Genç adam anlayamadı ama anlamayı diledi içinden. Çünkü Alya her ne kadar onu özlemediğini hissettirse ve nefret ediyormuş gibi baksada, hatta hiç bakmasa da, Sarp onu çok özlemişti.

Erkeklerinde hisleri vardı. Özlem hissi gibi. Geçmişe değil belki ama kişilere. Aslında kişileri özlerdi insan, olayları değil. Çünkü olayları özlettiren ve süsleyen hep kişilerdi.

Genç adam özlemişti.

Gözünü ilk çeken Alya oldu ve gitti. Sarp geride bırakırdı ama bu defa bırakılmıştı.

Sonraki bölümü yarın atmayı düşünüyorum.
Ondan sonraki için ise zamana ihtiyacım var biraz.
Benim için kolay değildi.

Bol bol yorum yapmayı unutmayın dört gözle okuyorum. (Ara ara açıp okuduğumda modumu yükseltiyorsunuz. ❤️)

Continue Reading

You'll Also Like

428K 15.9K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
526 135 4
K~O gece bana attığı o listedeki şarkıları anlamını bilmeden sabaha kadar dinlemiş ve sesli bir ortamda ilk defa huzurlu bir uyku çekmiştim . Benim...
48.1K 3.8K 43
Bilinmeyen Numara: Her kalbi avucumun içinde parçaladım, oğlum. Bilinmeyen Numara: Ama senin kalbini göğsümün içinde saklamak istiyorum.
1M 37.1K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!