ALDAT KENDİNİ

By devilwoman01

28.4K 1.7K 335

Şuan içinde olduğumuz durum gerçekten de garipti. Kim derdi ki aldatılıp kafa dağıtmak için tatile çıkacağım... More

1. İHANET
2. SİL BAŞTAN
3. KENDİMLE BAŞ BAŞA
4. YABANCI
5. ÇAY ISMARLASAM?
6. RAHATSIZ EDİCİ BAKIŞLAR
7. KARMA KARIŞIK
8. YENİLENME
9. GİDENLER VE KALANLAR
10. HOŞ GELDİN
11. DENK GELİŞLER
12. AYRILIK
13. GEÇEN ZAMAN
14. KAHRAMAN SÖZÜ
16. TAKİP
17. AÇELYA'NIN KAHRAMAN'I
18. VELAYET DAVASI
Alıntı

15. AİLE NE DEMEK?

1.1K 85 21
By devilwoman01

15. Bölüm; AİLE NE DEMEK?

🌟

İznim dışında olan her şeye karşı bir atak geliştirmişti zihnim.

Açelya'yı büyütmek hiç kolay olmamıştı. Evet, tek başıma değildim ama ona karşı hissettiğim sorumluluk çok fazlaydı.

İlk hasta olduğunda bende onunla ağlamış ne yapacağımı bilememiştim.

Zaman bana, nasıl daha iyi bir anne olurum? sorusunun cevabını vermişti. Ben tek başıma ayakları yere sağlam basan bir anne olmuştum.

Ama şimdi görüyorum ki ben kızıma yetememişim. Tüm okuduğum o çocuk kitaplarında BUNDAN bahsetmemişlerdi.

Kız çocuklarının ilk aşkı babaları olurmuş, aralarında hep farklı bir bağ oluşurmuş. Ne yazık ki Emre ile Açelya arasında hiçbir zaman böyle bir bağ oluşmadı. Bunun için ilk başta çok diretmiştim. Lakin bu da nafile bir çaba olmuştu.

Benim minik kızım başka birini ilk aşkı olarak seçmişti.

O öyle masum masum uyurken onu izlemek bana bunları düşündürüyordu. Açelya kucağımda uyuya kalınca gitmişti Korhan Kahraman, ve tabi yine geleceğinin bir garantisi olarak görüşürüz demişti.

Sahi, görüşür müydük?

Korktuğum başıma yavaş yavaş geliyordu. Hemde buna sebep olan benim tatlı mı tatlı minik kızımdı. Ona da kızamıyordum.

O da haklıydı kendi tarafında.

Bir baba figürü görmek istiyordu. Onu koruyan kollayan, yanında olduğunu hissettiren. Belki, o bile bu zamana kadar böyle bir ihtiyacı olduğunu bilmiyordu.

Düşüncelerimi bölen kapının açılması oldu. Hala kafedeydik. Benim çalışma odamdaki koltuğa yatırmıştım Açelya'yı. Kapının arkasından başını uzatan Can'a baktım.

Açelya'nın güvenliğinden emin olduktan sonra ayağa kalkıp odadan çıktım. Can suçlu çocuklar gibi sessiz kalırken başımı iki yana salladım.

Öfkem saman alevi gibi hızla yükselmiş ve sönmüştü. Can da böyle olmasını istemezdi. Açelya'yı ne kadar çok sevdiğini biliyorum. Açelya kendini eksik hissetmesin diye yaptıklarını göz ardı edecek de değildim ama o an çok sinirliydim ve ona çıkışmıştım.

Açelya'nın hiç düşmeden, el bebek gül bebek büyümeyeceğini, zamanı gelecek hastalanacağını biliyordum ama bunları daha yeni tecrübe ediyordum ve her seferinde kalbimin hoplamasına mani olamıyordum.

Can'ın omzuna kolumu atmaya çalışıp onu da beraberimde yürüttüm. Benden uzun olduğu için maalesef kolumu omzuna istediğim gibi atamıyordum.

Sessiz kalıp benimle yürüdü. İçerideki masalardan birine oturduğumda onu bırakıp, karşıma oturdu.

"Özür dilerim Nil. Aklımdaydı, yemin ederim bir an boşluğuma geldi. Mutfaktan hemen çıkacaktım."

"Can..." dedim bezmiş bir sesle, "Sen ne zaman mutfağa girer girmez çıktın ki?" diye sorduğumda sessiz kaldı.

"Tamam." dedim ona daha fazla yüklenmeyerek. İlk defa böyle bir şey olmuştu ve ne kadar üzgün olduğunu görebiliyordum.

"Açelya, Korhan'ı çok sevdi..." diye mırıldandım.

"Korhan?" dedi sorarcasına. Sonra gözleri büyüdü. "O adam..." dedi yutlunarak.
"Nil. O adam hiç tekin biri değil." dediğinde güldüm.

"Ama Açelya bunu anlayacak yaşta değil."

"Onları bir daha, bir araya getirmeyelim." dediğinde Can, derin bir nefes alıp verdim.

"Çok geç. Korhan gitmeden önce 'görüşürüz' dedi. Bu da demek oluyor ki bir daha gelecek. O da Açelya'yı çok sevdi." dedim sıkıntıyla.

"Allah kahretsin!" dedi Can, "Elimden hiçbir şey gelmiyor ya bu beni deli ediyor!"

"Saçmalama!" dedim ona. Bir şey yapmak zorunda değildi. "Bir daha gelirse onunla güzel bir dilde konuşacağım. Bence öyle kaba saba bir adam değil. Adamlarına özür diletti." Dediğimle Can gülerek başını iki yana salladı.

"Sende etkilenmişe benziyorsun, Açelya gibi..."

"Saçmalama Can!" dedim sinirle. "Sadece kulaktan duyma sözlerle peşin hüküm vermiyorum."

"Ya Nil... Adam ile ilgili tek bir bilgi yok ki internette. Bakmadım mı sanıyorsun?"

"Neyse..." dedim bu konuyu kapatmak isteyerek. "Nergis ne zaman geliyor?"

"Çıkmış işten birazdan burada olur. Ama bak bu konu kapanmadı." dedi kaşlarını kaldırarak.

Bir şey demeden oturduğum yerden kalktım. Nergis gelene kadar ufak tefek olan işlerimi bitirip Açelya'yı kontrol ettim. Nergis geldiğinde hep beraber akşam yemeği yedik. Kafe kalabalıklaşmaya başlamıştı. Açelya hala yorgun olduğu için onunla eve döndüm.

Beraber anne kız gecesi yapmaya karar verip bilmem kaçıncı kez izlediğimiz animasyon filmini açtım.

Karlar Ülkesi...

Açelya her zamanki gibi Elsa'yı hayran hayran izlerken başımı iki yana salladım. Prenses elbisesini giydirdiğimde ben Elsa'yım diye ortalarda gezerdi. Benzemediğini inkar edemezdim. Sarı saçlarıyla Elsa'yı andırıyordu.

Çizgi filmin sonuna doğru uykuya dalınca onu odamıza taşıdım. Yanına kıvrılıp düşünceler içinde boğuşurken aklıma olur olmadık şeyler geliyordu.

Ne olursa olsun kafamda olan kötü senaryolara inanmak istemiyordum. Ama bir yanımda temkinli olmamı söylüyordu. Daha önce yaşadığım hayal kırıklığını bana hatırlatıyordu.

Uyku beni tüm yorgunluğumla birlikte kendine çekerken yarının güzel olmasını diliyordum...

...

Yeni gün beraberinde bana, bir gerçeği daha hatırlatmıştı.

Bu gerçek ise Emre'ydi.

Açelya ile birlikte zaman geçirmek istiyordu. Ki bu onun en doğal hakkıydı ama bunu benimle beraber istiyordu.

Bir aile gibi, beraber bir gün geçirmemizi istiyordu.

Bundan emin değildim fakat Açelya beni hiç Emre ile bir arada görmemişti. Emre ile pek bir araya gelmek istemediğim için Açelya'yı görmek istediği zaman bunu Can veya Nergis ile sağlıyordum.

Belki de bu yüzden Açelya onu kafasında bir yere oturtamıyordu.

"Hadi Nil. Sadece bir gün, o kadar hatrım yok mu sende?"

Emre'nin sesiyle ona döndüm.

"Hatır mı kaldı?" diye sordum.

Üzgün bakışları Nergis'in kucağında ki Açelya'ya kaydı. Bana geri döndüğünde dolu olan gözleri ile başımı iki yana salladım.

Emre'nin ricasıyla kafeye gelmiştim. Bugün dışarıda birkaç yer ile görüşmem vardı ama o Açelya'yı özlediği için buraya gelmiştim. Şimdi ise yeni bir emrivaki yapıyordu.

İlişkimiz boyunca hep bir şeyler olsun diye direten ben olmuştum. Şimdi onun çabalaması benim için pek bir şey ifade etmiyordu. Sadece onun Açelya ile daha iyi olmasını istiyordum

"Peki o zaman ben kalkayım. Şimdi onu tek başıma götürmek istemiyorum. Bir şey olur ona zarar veririm..."

"Ona zarar vermezsin Emre." dedim onun gibi ayağa kalkarken.

Açelya ile yalnız kalırsa ona bir şey olmasından korkuyordu bu yüzden onu hep birileri varken seviyordu. Birbirlerine baş başa oldukları bir zamanı ayırmıyordu. Açelya onu tam olarak tanımıyordu.

"Emre..." dedim ismini söylemek bile istemeyerek "Açelya artık o kadar küçük değil. Neyden korkuyorsun?"

Bir türlü anlam veremiyordum. Küçükken bunu normal karşılıyordum ama Açelya neredeyse dört yaşına girecekti onunla ilgilenebilirdi. Üstelik Açelya söz dinleyen bir çocuktu.

"Benden korkmasından korkuyorum." dedi Emre, elleri ile yüzünü sıvazlayarak.
"Sen bilmiyorsun, Can ya da Nergis yanımızda olduğunda hep onları kontrol ediyor Açelya. Benimle tek kalma konusunda tedirgin. Anladın mı şimdi neden istiyorum birlikte zaman geçirmeyi?"

Gözlerimi kapatıp açtım. Emre'ye haksızlık ettiğimi hiç düşünmemiştim ama sanırım böyle davranarak Açelya'ya haksızlık ediyordum.

"Tamam..." dedim bezmiş bir ifade ile. "Ama bu kafanda farklı şeyler düşünmene sebep olmasın!" dedim onu uyararak.

Sadece başını salladı ama o gözlerinde parlayan ışık, çoktan kafasında bir şeyler kurmaya başladığının işaretiydi.

Derin bir nefes alarak oturduğum yerden ayağa kalktım. Nergis ile Açelya'nın yanına gidip Açelya'yı kucağıma aldım. Nergis'in cevapsız kalan sorularıyla ona sadece Emre ile gideceğimizi söyleyip kafeden çıkar çıkmaz ise Açelya ile arabama yönelmiştim.

Emre ilk başta afallasa da peşimizden geldi. Arka koltuğa önce Açelya'yı yerleştirip sarı saçlarına bir öpücük bıraktım. Şoför koltuğuna geçtiğimde Emre de yerini almıştı.

Bir süre öylece dikiz aynasından Açelya'ya baktım. Emre bizi aldatmış olmasaydı eğer her zaman böyle bir an yaşayabilir olacaktık. Şuanki gibi garip gelmeyecekti.

Üzerimdeki yorgunluğu bir kenara bırakarak arabayı çalıştırdım. Yol boyu Emre, Açelya'yı kontrol etmiş ve bana bakmıştı. Onunla göz göze gelmemek için ondan tarafa bakmasamda üstümdeki bakışları beni rahatsız etmeye yetmişti.

Nihayet yolculuk, Emre'nin isteği üzerine lunaparkta son bulmuştu. Açelya'yı hep buraya getirmek istediğini söylüyordu. Ne Nergis, ne de Can onunla böyle bir etkinlik yapmayacağı için bu isteğini gerçekleştirememişti. Şimdi ise buradaydık.

Açelya'nın sevinci yüzünden okunurken arabayı müsait bir yere park ettim. Emre arabadan inerek Açelya'yı aldı.

"Anniş..." dedi sevinçle.

"Efendim annem." dedim ona gülümserken. Emre'nin kucağında etrafa gülücükler saçarak bakıyordu.

Bana cevap vermeyip hala etrafa baktığında yürümeye başladık. Park yerinden girişe ilerlediğimizde pekte kalabalık olmayan lunapark, güzel havayla birlikte sakin gözüküyordu. Belki Emre olmasaydı eğlenebilirdim. Şimdi tek hedefim Açelya'nın bugünü güzel geçirmesiydi.

"Att!" diye sevinçle atlıkarıncaya baktığında Açelya, bugünün onun için güzel geçeceğinden emin olmuştum...

...

Aile olmanın ne demek olduğunu bilen biri olarak Açelya'nın benim kadar şanslı olmaması beni yaralıyordu. Yalandan aileymiş gibi geçirdiğimiz saatlerde ailenin ne demek olduğunu yeniden tanımlamıştım.

Aile, bir olmak demekti. Aile, koşulsuz şartsız güven demekti. Aile, sırtını yaslayacağın dağ demekti. Aile, doğallık demekti, gerçek sevginin olduğu...

Aile, bu hayattaki en önemli şeylerden biriydi.

Lakin biz Emre ile bir aile olamamıştık. Güven yoktu en başta.

Birlik yoktu.

Sevgi ve en önemlisi saygılı yoktu. Bu da bizi ilk dalgada dibe batırmıştı. O, beni ve kızını birkaç saatine maâl etmişti.

Şuan yaptığımız hiçbir gösteri tam anlamıyla aile hissiyatını Açelya'ya vermeyecekti.

Artık gitme zamanı geldiği için Açelya'yı kucaklamıştım. Açelya yorgunluktan ses çıkarmazken aç olduğunu kulağıma fısıldamıştı.

Sözsüz bir şekilde arabaya ilerlerken. Emre'nin kolumu tutmasıyla duraksadım ve kolumu onun elinden hızla kurtardım. Açelya'nın görüş açısında olmadığımızın vermiş olduğu rahatlıkla ona sert bir şekilde baktım.

O ise buna aldırış etmedi.

"Yemek yemeğe gidelim mi? Açelya açıkmıştır, çok yoruldu bugün?"

Hevesle sorduğu soruya hayır diyecekken Açelya hevesle kaldırdı başını.

"Evett!" dediğinde heyecanla derin bir nefes aldım.

Bugün Emre ile aralarında olan soğukluk gözle görülür bir şekilde azalmıştı. Ona zaten baba diyordu ama bunu onun ismi gibi bir şey olduğunu düşünerek söylüyordu.

Her şey çok zor bir hal almaya başlamıştı.

Emre hızla Açelya'ya göz kırpıp onun için arka kapıyı açtı. Açelya'yı koltuğuna oturup kemerini taktığımda, Emre yine bir isteğini dile getirmişti.

"Arabayı ben kullanabilir miyim? Bildiğim çok güzel bir yer var. Sizi oraya götürmek istiyorum."

Ben bizim kafeye gideriz diye düşünürken sunduğu teklif ile ona kaşlarımı çatarak baktım. Bugün fazlasıyla ona taviz vermiştim.. Bu kadarı çok fazlaydı.

"Emre!" dedim. Açelya'nın kapısını kapatıp duymasına engel olarak. "Bak daha fazlasını bekleme benden. Bugün bile emin ol benim için çok fazlaydı."

"Açelya ne kadar mutluydu bugün, farketmedin mi?" dedi gülümseyerek.
"Böyle bir günü, bir daha ne zaman yaşayacağız Nil? Sadece bugün için senden biraz daha sabretmeni istiyorum. Ne yaşarsak yaşayalım bir çocuğumuz var ve onu bu olayın dışında tutacağını söylemiştin."

"Bunu söylerken bu kadar zor olacağını tahmin etmedim." dediğimde başını iki yana salladı gülerek.

"Beni hala seviyor musun Nil? Neden vakit geçirmemiz senin için bu kadar büyük bir sorun? Üç yıl geçti Nil. Ben tek bir gece hata yaptım ama bu benim kızımla ayrı geçirdiğim koskoca bir üç yıla maâl oldu. Neredeyse dört olacak. Senden sadece bir gün istiyorum. Beni sevmiyorsan eğer, bu senin için büyük bir sorun olmamalı."

Söyledikleri kafama balyoz yemişim gibi bir etki bıraktı. Sessiz kaldım.

Evet, ona öfkeliydim. İçimde soğumayan bir öfke vardı ama tüm bunlar onu sevdiğim için değildi. Onu, beni aldattığı gün bitirmiştim.

Sadece Açelya'nın babasız büyümesine sebep olduğu için öfkem bir türlü geçmiyordu.

"Seni hala seviyor muyum?" Diye sordum onu tekrar ederek. Güldüm.
"Seni sevmiyorum Emre. Sadece sana öfkeliyim ve bu da geçecek gibi değil."

"Tamam o zaman geçen bunca zamanın hatrına arkadaş kalalım. Açelya için. Yoksa ona zarar vermeye başlayacak bu aramızdaki iletişim."

Söyledikleri ile Açelya'ya baktım. Meraklı gözleri bizim üzerimizdeydi. Emre belkide ilk defa haklıydı. Onun bana yaptığı bu hatayı geride bırakmalıydım. Çünkü bu banada, Açelya'ya da zarar veriyordu.

Onunla arkadaş olma konusunda nettim. Asla böyle bir şey mümkün değildi!

"Öfkemi bir kenara bırakabilirim ama seninle hiçbir şey olmamış gibi devam edemem. Arkadaş olamayız. Bundan sonra sadece sana olan öfkem ile hareket etmeyeceğim." diyerek elimdeki araba anahtarını ona uzattım ve arka kapıyı açarak Açelya'nın yanına oturdum.

Emre çok akıllı bir adamdı. İşinde de bu sayede başarılıydı. Ailesi de onun için fedakar bir aileydi. Her ne kadar kötü ve yıpratıcı şeyler yaşamış olsada yaşadıklarının etkisinden çıktığını biliyordum.

Şuan yapmaya çalıştığı sadece Açelya'ya yakın davranmak değildi. Bir aile olalım, onu affedeyim istiyordu. Bunu hissedebiliyorum.

Biz asla eskisi gibi olamazdık.
Çok geride kalmıştık...

Emre üzerindeki şoku atlatır atlatmaz arabaya binip çalıştırmıştı. Sessiz bir yolculuğa başlarken kafamda dönüp duran düşünceler, içimi bir boş vermişlikle dolduruyordu.

Artık Emre'nin varlığını umursamamalıydım.

Açelya ile konuşup uyumaması için çabalarken dikiz aynasından sadece onu görebiliyor olması işime gelmişti.

Merak ediyordu. Açelya'ya nasıl bir anne olduğumu. Hayatıma nasıl devam ettiğimi merak ediyordu. Ve neler olduğunu bilmek için daha çok zaman geçirmek istiyordu.

Açelya ile ilgilendiğim süre boyunca zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Araba durduğunda geldiğimiz yere baktım.

Burası oldukça pahalı bir restorandı. Emre'nin durumu iyiydi ama burası bizi aşıyordu.

"Emre..." dediğimde o çoktan arabadan inmiş kapımızı açmıştı.

"Buyurun Hanımlar." dediğinde, tebessümle Açelya'yı kucağıma alıp arabadan indim.

"Emre burası çok pahalı." dediğimde güldü.

"Ne olmuş pahalıysa?" diye sorduğunda gözlerimi devirdim.

"Aylığını buraya bırakacaksın herhalde?" diye sorduğumda gülümsedi.

"Tek başına yaşayınca çok bir giderin olmuyor." dediğinde ona acıdım.

Birkaç saniye.

Vale gelip arabayı aldığında bu anlamsız sohbet son buldu. Beraber restoranta girdik. Oldukça şık bir mekandı burası.

İçerisi çok kalabalık değildi. Saat akşam beşe geliyordu. Bir garson bizi karşılayıp masaya yönlendirirken Emre'nin elini belimde hissetmemle duraksadım. Bu cesareti bulabilmesi beni sinirlendirdi.

Ona sertçe baktım. Elini çektiğinde masaya doğru hareketlenip oturdum. Açelya için hızla bir mama sandalyesi getirdiler. Menü bırakıp gittiklerinde sessiz kalıp yiyeceklere baktım.

Her şey o kadar çok pahalıydı ki, bizim kafede olan şeylerin aynısı burada iki katından bile daha fazlaydı.

Emre'ye kendi hesabımı ödetecek değildim. Ondan gelen, Açelya hariç, hiç bir şeyi istemiyordum. O yüzden kendime çok abartıya kaçmayacak şeyler seçtim. Açelya'nın yiyebileceği yiyecekler kısıtlı olduğu için onun yiyeceğine de karar verdim.

Garson siparişi alıp gittiğinde ise Oturduğum yerden kalkmış kızımın başına bir öpücük bırakmış ve kucağıma almıştım.

Ellerimizi yıkamamız gerekiyordu.

Emre endişe ile bize baktığında gözlerimi devirdim. Gidecek olsam restoranta hiç gelmezdim. Ama Emre de bunu anlayacak akıl şuan yoktu.

"Ellerimizi yıkayacağız." diyerek ayağa kalkmasını engellemiş oldum ve lavabonun olduğu tarafa doğru ilerledim.

Ya da ilerlediğimi sandım. Garsonun yönlendirmesiyle bir koridora saptığımda az kalsın bir adamla çarpışıyordum.

Hızla Açelya'yı göğsüme doğru çekip başımı kaldırıp bize çarpmak üzere olan adama baktım.

Gördüğüm tanıdık simayla kaşlarım çatıldı. Nutkum tutuldu. Açelya da benim baktığım adama baktığında ondan gelecek olanı bekledim.

Boş koridorda Açelya'nın tatlı ince sesi yankılandı.

"Kahyamanım!"

🌹🦋

Bölüm yayınlama tarihi; 21.02.2024

Herkese Merhaba 👋
Nasılsınız?
Yeni bölümle sonunda gelebildim.
Umarım hala okuyor ve bölüm bekliyorsunuzdur. 😊

Bölümü beğendiniz mi?

Kahyamanımız her yerde karşımıza çıkıyor, acaba bu bir tesadüf mü?

Ve sizce Korhan kötü mü yoksa iyi bir karakter mi?

Yorumlarınızı bekliyorum...

Bir sonraki bölüm görüşmek üzere...
Kendinize iyi bakın ve minik yıldıza dokunmayı unutmayın!

🌟💬

Continue Reading

You'll Also Like

308K 13.2K 51
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...
797K 47K 67
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
48.4K 1.2K 21
İstanbulun en iyi avukatı asil bi kadın onun gören herkes hayranlıkla bakar kaybetmedigi bi dava yok bu yaşadığı hayat onun sayesinde oldu ama bir ş...