GEÇMİŞİN KUKLASI +18

By suslu1civcivv

28.5K 1.1K 574

[Şiddet,kendine zarar verme gibi ögeler içermektedir!] Çocuktum ve yaşadığımız şeylerin kaderimiz olduğunu dü... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
6.BÖLÜM
5.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
Kaktüs ve Kar tanesi
14.BÖLÜM
İleriki bölümlerden küçük bir kesit- Morg
16.BÖLÜM
GEÇMİŞTE SIKIŞMIŞ KUKLA
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
KIYAMETTEN SONRA AÇAN PAPATYA
NEFRETiN ESİRİ
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. BÖLÜM

15.BÖLÜM

605 34 7
By suslu1civcivv

🕯️🕯️🕯️🕯️
Bölüm şarkıları: Candan Erçetin: yalan

No.1 : Hiç ışık yok
🕯️🕯️🕯️

(Selen Acar- Murat Ege Yıldırım)
🕯️🕯️🕯️🕯️🕯️

Karşımdaki adamın sersem hâline baktığımda yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Ardından hemen kendimi toparladım, oyun oynayacaksam inandırıcı olması gerekiyordu. Aynı annem gibi allak bullak bir hâlde görmek hoşuma gidiyordu. Koltukta oturmuş boş boş karşısındaki duvara bakıyordu, elindeki kan kime ait bilmiyorum ama silahı sımsıkı kavradığına göre onu huzursuz eden bir şey vardı.

Zihnimin içinde kahkahalar yükselmeye başladığında elimi parmağımdaki yüzüğe sardım, benim annem ölmüştü, belki içim asla soğumaz ama bu azap biraz azalırdı.

İçimdeki nefretten Korkuyorum. Bir insandan bu kadar nefret etmek bana yabancıydı, bu kadar nefret edebileceğimi bilmiyordum.

Elimde tuttuğum bardağı önüne bıraktığımda başını kaldırıp boş gözlerle yüzüme baktı. Silahı kavradığı eli gevşedi ve silah yere düştüğünde irkildi.

Hadi ama iki hap seni bu hale getirmiş olamaz! Bu kadar mı zayıfsın?

Hâline kahkahalarla gülmek istememe rağmen yüzümde endişeli bir ifade vardı.

Bir anda irkilerek arkasına döndüğünde hali hoşuma gitti. Ayağa kalktığımda ıslak mendil paketini alıp yanına geldim. Gözlerim dolu dolu baktım yüzüne, onun halinden zevk alıyorken sesim titreyerek konuştum.

"Baba..." Yavaş bir şekilde kanlı elini ellerimin arasına aldım. Bana baktı ve yutkundu, kanlı elini sildim yavaşça, kan temizlendikçe yara ortaya çıktı, elindeki kan ona aitti. Kahkahalara boğulmamak için kendimi zor tutuyorum.

Dik dik yüzüme baktı, dudaklarımı dişlerim arasına aldığımda dolu gözlerimden bir damla yaş düştü.

"Ne oldu sana böyle?" Kendime hayret ediyordum. Ondan bu kadar nefret ediyorken endişeli davranmak hiç zor gelmiyordu.

Yutkundu, kafasını iki yana salladı,"susmuyor!" Çaresiz sesiyle merakla yüzüne baktım, heyecanlanmaya başlamıştım.

"Susmuyor, susmuyor, dünden beri bir an bile susmadı!" Gülmemek için kendimi zorladım.

"Kim susmuyor? " Etrafına baktı, ellerinin titremeye başladığını görünce dudaklarımı birbirine mıhladım.

"Annen." Yaralı elini ensesine attı, acı çekerek kıvranıyordu.

"Ne saçmalıyorsun sen?" Sesimi oldukça sert çıkarmaya çalıştım.

"Baba, sen iyi misin? Yoksa amcam sana bir şey mi dedi?" Gözlerini kapatıp başını geriye bıraktı, sanki sözlerimi yeni duymuş gibi bir anda dikleşti.

"Amcan bana ne söyleyebilir Selen?" Bilerek gözlerimi kaçırdım, "hiç, hiçbir şey." Bir anda ayağa kalktığımda kolumu tuttu. Çökmüş gözaltlarına,yorgun yüzüne baktım.

Şüpheli bir şekilde yüzüme baktı, işte böyle. Haplar çok güzel etkisini gösteriyordu, devamını getirtmek gerekiyor şimdi. Tekrar gözlerimi kaçırdım, "niye gözlerini kaçırıp duruyorsun sen?" Bakışlarımı asla yüzüne çevirmedim, suç işlerken yakalanmış birj gibi davrandım, ya da bir şeyler saklayan biri gibi.

"H- hiçbir şey yok gerçekten." Bir anda kolumu kurtarıp ondan uzaklaştım.

"Selen! Çabuk buraya gel!"

Sesi bütün salonda yankılandığında yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Lütfen Murat gelmeden git. Seni görmesi iyi olmaz." Aslında görse hiçbir şey olmazdı, burası benim evim. İstediğim kişiyi alırım evime, Murat tek kelime etmezdi.

"Selen, sana bir soru sordum."

Giyinme odasına girip kapıyı kilitlediğimde kendimi tutamadım ve gülmeye başladım. Sesim çıkmasın diye elimi ağzıma bastırdım, Kaan'ın hali aklıma geldikçe daha fazla gülmeye başladım.

"Selen, çık şu odadan." Kapıya vurduğunda irkilerek kapıdan uzaklaştım.

"Hayır. Konuşmak istemiyorum." Sesim biraz tuhaf çıkmıştı.

"Sakladığın şey her neyse onu öğrenmem uzun sürmez." Dış kapının sesi geldiğinde birkaç dakika bekledim. Bilerek kapıyı açıp kapamış olabilirdi.

Kapının kilidini açıp çıktığımda gittiğini gördüm. Kendini koltuğa attığımda kahkahalarla gülmeye başladım. Perişan hâli aklıma geldikçe daha fazla güldüm. Gözümden yaş geldiğini görünce kendimi toparlamaya çalıştım. Karnım ağrımaya başlamıştı gülmekten.

Banyoya girip aynanın karşısında durdum. Yüzümde bir gülümseme varken yansımam soğuk bakışlarla yüzüme bakıyordu. Gülümsemem daha fazla büyüdüğünde yansımam kaşlarını çattı. Duruşumu dikleştirip düzleştiriciyi çıkardım. Yüzümde büyük bir gülümsemeyle saçlarımı düzleştirdim.

Yansımam bana öfkeyle bakmaya başladı, ona göz kırparak banyodan çıktım.

Giyinme odasına gidip kıyafetlerime göz gezdirdim. Ne giymem gerekiyordu? Murat'ın nereye gittiğini bilmiyordum. Yatak odasına dönüp yatağın üstünde duran telefonumu aldım. Murat'ı aradığımda arama cevapsıza düştü. Derin bir nefes alıp mutfağa girdiğimde burnuma gelen kokularla midem bulandı. Akşamdan kalan yemeğin kokusu bütün mutfağı sarmıştı.

Dış kapının sesini duyduğumda öğürerek banyoya koştum, midem boş olduğu için sadece öğürüp durdum birkaç defa. Gözümden yaşlar düşmeye başladığında kendimi oldukça kötü hissediyorum.

Hamilelikte sadece karnın çıkmıyor muydu?

İçimin dışıma çıktığını hissediyorum. Ayağa kalktığımda Murat'ın arkamda durduğunu gördüm. Zorlukla gülümsedim ve "günaydın" dedim. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı; üstüne gitmedim. Büyük ihtimalle yine babasıyla kavga etmişti. Murat anlatamazdı ama anlıyordum, babasıyla arasında büyük sorunlar yoktu ama çoğu konuda birbirlerine zıt duruyorlardı. Hele Nesrin gibi bir üvey anne varken aralarına epey bir mesafe girmişti babasıyla.

Yanıma gelip yüzümü avuçları arasına aldı,"iyi misin?" Kesinlikle bir şey olmuştu. Bunu anlamak zor değildi.

"İyiyim." Başını sallayıp beni göğsüne çekti. Bir anda sarılmasına şaşırmıştım. Kollarımı beline sardım, burnumu gömleğinin açıkta kalan kısmına değdirdim. Derin derin soluklar alıp gözlerimi kapattım.

Allah'ım bana Murat'ın kollarında ölmeyi nasıp et...

Girdiğim yol doğru değildi, bu evliliği kabul etmemin asıl amacını bilseydi beni asla affetmezdi.

Amaçsız sevmiştim onu, amaçsız sığınmıştım kalbine. Kalbimi kalbine mühürleyen aşktan büyük kırılmışllıklarım var. Bu hayatta ondan başka sığınacak kimsem yokken bile onun aşkına ihanet edecek kadar nefret doluyum. Kalbim göğsümü yakıyor, aldığım her nefes ateşten bir urgan gibi boğazımı sarıyor. Ölüyorum ama nefes almaya devam ederek.

Kalbim öyle bir halde ki ne sevme ne sevilmek iyi geliyor ona.

Benim annem gözümün önünde ölmüştü, ruhumun çığlıklar, Kalbimin sancısıyla annemin son nefeslerini almasını izledim.

Son nefesini gözlerimin önünde verdi; yıllar önce ölmesine rağmen. Annem öldükten çok uzun bir sonra gömüldü...

O kadar soğudu ki bu dünyadan,ölüm bile üşütmedi onu.

Abim benim için herşeydi, ona bile hasret kaldım. Onu da aldılar, döner mi bilmiyorum. Dönsün ama, dönsün ki benim nefes almaya sebebim olsun.

Annemin ölümünü kabullendim, çok canım yandı ama kabullendim, annemin için huzur ölümdü. Ruhum paramparça oldu; aklımı kaybettim ama annem huzurlu artık... Ölü de olsa huzurlu olması beni mutlu ediyor. Yine de aklım bu dünyada döktüğü gözyaşlarında. Ben herşeye rağmen yaşamak istiyorum, annem gibi olmak istemiyorum. Benim hikayem güzel bitsin istiyorum.

Abim geri gelsin, bebeğimi kucağıma alayım, Murat hep benim yanımda olsun istiyorum. Bunlar olduktan sonra ben zaten mutluydum. Benim için mutluluk bu üç kişiden ibaretti.

Murat'a daha fazla sokuldum, dolan gözlerimden bir damla tenine karıştı.

Dünya karanlık, insanlar kötü, umutlar yalan.

Dünyada ölümden başkası yalan diyordu bir şarkı, annem öldükten sonra dinlemiştim ilk defa. Herşeyin bir kâbus olmadığın, annemin ölümünü kabullendiğim bir dönemde.
Dinlemiştim. O kadar çok ağlamıştım ki, abim bir daha dinlememe izin vermemişti.

Yara sadece seni değil, seni seven herkesi acıtıyor.

Benim gözyaşlarımı silmekten ağlamaya zaman bulamamıştı abim.

Beni büyütmek için uğraşırken çocuk olduğunu unutmuştu.

Serdar, anne ve baba olmuştu küçük yaşında, içindeki çocuk prangalara vuruldu;kardeşini büyütmek için çocukluğunu kurban etti.

İşte sırf bu yüzden mutlu olmak istiyorum, abimin benim için feda ettiği hayatının boşa gitmediğini göstermek istiyorum. Geri döndüğünde beni iyi görmesini istiyorum.

Ben yaşamak istiyorum, ben mutlu olmak istiyorum. İyileşmek, kendi ailemi kurmak istiyorum. Zehirli sarmaşıklardan ruhumu azad etmek istiyorum.

"Hep kusacak mısın böyle?" Dudaklarımı büküldü,"bilmiyorum." Gözlerimi ela gözlerine çevirdim.

"Bir çaresi yok mu acaba? Böyle geçmez ki zaman,"sıkıntılı bir şekilde konuşunca yüzümde büyük bir gülümseme oluştu.

"Bak senin çocuğunu doğurmak için neler çekiyorum," gülüşüme ortak oldu dudakları. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı hala, aklından geçenleri tahmin etmek epey zordu.

Üstündeki gömleği dikkatimi çekince yüzümdeki gülümseme küçüldü yavaş yavaş. Gözlerimin içinde şimşekler çakmaya başladığında elimi omuzlarına sardım.

"Sevgilim," işveli sesimle yüzünde meraklı bir ifade oluştu, "ne istiyorsun bebeğim?" Bir şey isteyeceğim zaman böyle konuştuğum için anında istediğimi sormuştu.

"Hiç..."Ellerimi gömleğinin yakasına getirip iki yana doğru açtım yavaşça. Yüzündeki gülümsemeyle her hareketimi takip ediyordu ela gözleri. Gömleğinin ilk düğmesini açtığımda yüzündeki gülümseme büyüdü, ellerini belime sarıp beni kendine doğru çekti. Başımı kaldırıp dudaklarımı çenesine bastırdım, bu ufak dokunuşumla bile kalbinin hızlandığını hissetim. Çenesi ve alt dudağı arasında kalan küçük boşluğu öptüm. Beni kucağına alıp banyodan çıktığında bacaklarımı beline doladım. Yatak odasına girdiğimizde kollarımı boynuna doladım sıkıca. Beni yatağa bıraktığında hızla kendime çektim onu.

Dudaklarını dudaklarıma esir ettiğinde gözlerimi kapadım, elleri saçlarımın arasına karıştığında kapalı gözlerimi araladım. Teninin kokusunu daha yakından hissettiğimde başımın dönmeye başladığını hissettim. Gerçek anlamda başım dönüyordu, kulaklarımın dibinde annemin sesini duyduğumda gözlerimi kapattım. Murat'ın dudakları boynumda gezmeye başladığı an zihnim bulandı. "Seni dünya üstündeki herşeyden çok seviyorum Selen..." Dişlerinin arasında tenimi sıkıştırdığında nefes nefese kalmıştım altında." Senin için herşeyden vazgeçerim..."

Allak bullak olmuş bir hâlde yatağa bıraktım kendimi. Dudaklarını ısırdığı yerde hissedince gözlerimi kapattım, birkaç dakika sonra dudakları tenimden uzaklaştı. Nefes nefese yüzüme baktığında ellerimi yüzünü sardı. "Çıkmamız gerekiyor," Bakışları dudaklarımı istilâ ederken zorlukla konuştu. Hala üstümden çekilmiş değildi, sıcak nefesi yüzüme nüfuz ettiği her an aklıma başka düşünceler doluyordu. Ellerimi yüzünden çektiğimde bileğimi avuçları arasına aldı."Canım, sevdam, huzurum..." Alnı alnımda, nefesi yüzümde, kalbi İse kalbime mühürlü bir şekilde baktı gözlerime. Elimi gömleğinin yakasına getirip gülümsedim.

O ne olduğunu anlamadan gömleği iki yana çektim. Etrafa saçılan düğmelere şaşkınlıkla bakınca kahkahalarla gülmeye başladım. Üstündeki düğmeleri giden gömleğe bakıp gülümsedim,"gömleğini değiştir öyle gidelim hayatım."

Ağzını açıp geri kapattı, homurdanarak yataktan kalktığında gülme krizine gitmiştim.

"Sana daha öncede söyledim, siyah gömlek giyemezsin!" kapının önünde gitmek üzereyken bir anda döndüğünde sert surat ifadesiyle kahkahalarım kayboldu. Ayağa kalkıp gülerek yanından geçip giyinme odasına girdim. Gözüme çarpan beyaz elbiseyi askıdan çıkarıp üstüme tuttum. Evet. Bunu giyecektim, sevgili babamın beyaz elbise görünce iyice dengesini kaybedeceğini biliyordum.

Murat'ın giyinme odasına girmesiyle elimdeki elbiseyi kenara bıraktım. Murat sürekli yanımda kaldığı için kıyafetlerinin çoğu buradaydı, askıdan çıkardığı beyaz gömleğin düğmelerini iliklerken gözü çıkardığı elbiseye takıldı.

"Bunu mu giyeceksin?" Şaşkınlıkla sorduğu soruyla gülümsedim, başımı salladığımda beyaz gömleğinin işaret ettim.

"Seninle uyumlu giyinmek istedim sadece," sözlerimden sonra yüzünde bir tebessüm oluştu.

Aslında şaşırması normaldi, ben bu tarz elbiseler giymeyi sevmezdim.

Beyaz elbiseyi giydiğimde boş boynuma bakıp sıkıntılı bir nefes aldım.

"Kolyeme ne yapıyorsun bilmiyorum ama en kısa sürede geri istiyorum Murat!" Dudakları iki yana kıvrıldı ve bakışları boş boynumda gezmeye başladı.

"Bir süre daha beklemen gerekiyor, çok az kaldı ama.." Oflayarak makyaj masasına yaslandım,"ne yapıyorsun kolyeme?" O kolye annemden kalmıştı bana, maddi olarak değil, manevî olarak değeri çok fazlaydı.

Yanıma yaklaşıp beni kolları arasına aldı, gözlerimi kapatıp başımı göğsüne bastırdım. Huzur bu işte benim için, huzur herşeye rağmen sevdiğinin kollarında olmak.

"O kolye çok kıymetli benim için," dudaklarını saçlarıma hissettim.

"Biliyorum." Dedi, hala keyifsizdi, sabah ne olduysa onun canını sıktığı belliydi.

"Neyin var senin?" Yüzünde sahte bir gülümseme oluştu, içinden gelerek gülmüyordu. "konuşmamız gerekiyor," huzursuz sesiyle kalbimin sıkıştığını hissettim, huzursuzluk düğüm düğüm olup kalbimi sıkıyordu. Murat bunu farketmiş ve elini çeneme getirip bizi yüzyüze bırakmıştı.

"Endişelinme, küçük bir sorun var, önemli bir şey değil." Evett. Şimdi buldum neyi olduğunu. Kesinlikle ailesi ile ilgili bir şeydi, Murat ne zaman önemli bir şey değil dese olay ailesi ile alakalı oluyordu. Şu an anlatmak istemiyordu, ben de üstüne gitmedim.

Murat arabayı çalıştırdığında, içimi korku ve huzursuzluk sardı.

Ateşin çocukları hakkında çok şey duymuştum. Herkes korkuyla bahsediyordu onlardan. Herkes onları acımasızlığıyla, güçleriyle biliyordu. Hatta onlara iblisin çocukları dendiğini bile duymuştum. Binlerce kişilik bir çete bütün şehiri yönetiyordu, ve kimse onlara karşı çıkacak kadar cesur değildi. Başlarında iki kişi vardı; Baybars ve Polat.

Kurucu bu iki kişiydi, öyle bir düzen kurdular ki kimse onlara karşı gelemiyordu, kimse onlara karışmaya cesaret edemiyordu.Kazançları çok fazlaydı.

Abimin ölüm emrini verdikleri günden beri içimde onlara karşı büyük bir nefret vardı.

Murat'ın elimi elleri arasına almasıyla irkilerek ona döndüm.

"İyi misin?" Ruhuma vurulan hançerlerin izleri sızladı, tarifsiz bir acı kalbini esir aldı, canım yandı, yanıyordu ve yanmaya devam edecekti. Çocukluğumda ekilen her acı tohumunun meyvesini büyüdükçe kalbime ve zihnime hançer olarak yiyordum.

Aklımı kaybetmekten çok korkuyorum.

Murat'ın endişeli yüzüne bakıp gülümsedim," iyiyim,"dedim. Değildim, abim düşmüştü zihnime. Yılların özlemini hissetmek kalbimi yakıp yıktı. Deprem oldu; enkazdan kurtulamadım... Ölmedim, nefes alıyordum ama yaşamıyor gibi hissediyorum.

Araba durduğunda etrafa bakındım, hiçbir şey yoktu. Bomboş bir arsada durmuştu araba. Burada mı olacaktı görüşme?

Şaşkın şaşkın etrafa bakarken
Murat gülümsedi.

"Birazdan bir araba gelip bizi alacak."

Yüzümde tiksinti dolu bir gülümse oluştu,"kaçık herifler." Direksiyonun üstündeki parmaklarıyla ritim tutmuş boş boş karşıya bakıyordu.

"Ailen ile konuştun mu evlilik meselesini?" Derin bir soluk çekti içine, bakışları karşıdaki boşluğu kilitlendi.

"Evet." Dedi, ses tonundaki sıkıntıyı hissetmemek mümkün değildi. Her ne kadar bu evliliğe destek vermiş gibi görünselerde istemedikleri açıktı. Murat'ın bu hali bunun kanıtıydı.

"Canını sıkacak bir şey olmuş, sen söylemiyorsun ama anlıyorum Murat." Başını koltuğa yasladı ve bana döndü gözlerinde gördüğüm ifade alaşağı etti beni. Murat'ın üzülmesine dayanamıyordum.

"Anlıyor musun gerçekten?" Yüzümde kendimden emin bir gülümseme oluştu,"elbette." Murat gülümseyerek başını salladı,"evliliğe karşı çıktılar." Bir anda söylediği şeyle derin bir nefes çektim içime.

Evet. Beklediğim tepki buydu, ama merak ettiğim Murat'ın vereceği tepkiydi.

"Bunun ben de nasıl bir etki bıraktığını anlıyor musun peki?" Yorgun bir şekilde konuştu, ne demeye çalıştığını anlamadım. Ela gözleri kahvelerimi esir aldı.

"Bakma öyle yüzüme. Kimsenin lafına bakacak değilim." Ağır bir şekilde yutkundum.

"Anla beni Selen, sana yalvarırım şu anki hâlimi anla." Sesindeki çaresizlik yüreğimi ezdi.

"Murat,"dedim. Parmağını dudaklarıma bastırıp konuşmama engel oldu.

"Beni dinle önce. Evlilik işine karşı çıktılar ama kimsenin ağzından çıkacak sözle hareket edecek değilim." Elini yanağıma getirdi, gözlerimin içine bakarak derin bu soluk çekti içine.

"Kalbimin sesini duymak için herkesi susturdum, Kalbim seni istiyor Selen. Kalbimin senden başka yolu yok, kalbimin vaveylası sağır etti beni. Kimseyi duymadım, görmedim senden başka."

Alnını alnıma bastırdı,"konuştular, susturdum. Kimseye dinlemedim kalbimden başka..."

Gülümsedi."Kalbine, kalbime güvendim.Sana yalvarırım beni hayal kırıklığına uğratma."

Ela gözleri yalvararak baktı bana,
"onları haklı çıkarma Selen." Kalbim sızladı, gerçekler ağzımda acı bir tat bıraktı. Ruhum özgürlüğü, bedenimi terk etmeyi istedi.

Murat'ı koşulsuz sevdim, aklımda intikam planları yokken sevdim onu. Abimi gittikten sonra düştüğüm boşluktan kurtardı beni. Ben Murat'a sığındım şiddetli fırtınalarda, şimdi sığındığım limanı kendi ellerimle paramparça edecektim.

İntikam ateşi öyle bir yakıyor ki kalbimi içindeki bütün güzel hisler kül oluyor yavaş yavaş.

Murat'ı seviyorum, istiyorum ama bu durdurmaya yetmiyor beni. Belki de yeterince sevmiyorum onu.

Aklımdan geçen düşüncelere kalbim alayla güldü, beynim Murat'ı bir gün görmeyince isyan eden Kalbimle pazarlık yapıyordu.

Bu işin sonu ateş. Sorun şu ki ben yanmaktan korkmuyorum. Ölüm olsa yine vazgeçmem. Yüzümdeki herşeyi gizleyen bir gülümseme oluştu, kalbim beynime küstü.

İyi bir kalp, tehlikeli bir beyinle başa çıkamazdı. Murat'ı istiyorum ve seviyorum. Ama herşeyden önce ona ihtiyacım vardı. Onun yanında kalmak, onu yanımda tutmak zorundayım.

Murat'ı sevmesem bile ondan ayrılmam.

Ela gözleri yüzüme yalvarır gibi bakıyordu, gülümsedim. Doğruları haykıran kalbimi susturdum, bir süre doğruları bir kenara bırakacaktım.

"Senin için ölürüm Murat, sen olmadan kalbinin atmasının bir önemi yok. Kalbimin bütün yolları sana çıkıyor Murat, benim senden başka yolum yok, bana değil,aşkıma güven..."

Annem hayatta olsaydı şu an yüzüme tükürürdü, ona göre değildi böyle oyunlar, hep yanlış bulmuştu böyle şeyleri.

Yıllarca kendimi kandırdım, anneme benzediğime ikna ettim kendimi. Onun gibi ilahi adaleti bekledim. Ama unuttuğum şey şuydu ki ben annem değildim, bir yere kadar sabrettim.

Umutlar bitti, hayallere sığındım.

Gerçekler itti, yalanlara tutundum.

Gerçekler canımı yaktı, yalanları merhem yaptım.

Öldüm, güzel ihtimallerle aldığım o nefese tutundum.

Büyüdüm, ölümü kabul ettim.

Dünyada ölümden başkası yalan...

Murat'ın yüzüne bakıp gülümsedim, sebepsiz bir gülümsemeydi. Gerçeklerin farkında ama güzel hayallere tutunmaya devam eden bir aptalın gülümsemesiydi bu...

Kulağımın dibinde fısıltılar duydum yine.

Annem beni suçluyordu, vazgeçmemi istiyordu.

Ama benim annem ölmüştü, o benimle konuşamaz ki...

Gerçek olmasını istediğim bütün hayallere tutunuyorum, ellerim parçalandı, kalbimden geriye bir şey kalmadı...

Murat'ın gözlerinde gördüğüm huzur kalbime bir hançer sapladı. Ortalık Kan gölü oldu, kimse görmedi. Ben öldüm, ölüyorum, her geçen gün ruhumdan bir parça yok oluyor.

Selen Acar, abisinin kıymetlisi yavaş yavaş yok oluyor.

Canımın canı abim, umarım döndüğünde kardeşini bıraktığın gibi bulursun.

Murat'ın elini karnımda gezdirmeye başlamasıyla kendimi toparladım. Dün akşam bebeği aldırmak istediğimi söylemiştim. Tepkimi ölçmek için elini karnımda gezdirmeye başlamıştı. Ne demem gerek bilmiyorum, dün akşam yaşadığım o dakikalardan sonra annelik yapabileceğime olan inancımı kaybettim. Bebeğimi kendimden kurtarmak istedim. Onu delirmiş bir anneden kurtarmak istedim.

Bu bebeği herşeyden çok istiyorum ama ona kötü hatıralar bırakan bir anne olmak istemiyorum.

Bana tutunan bu candan vazgeçmem çok zor, düşündükçe aklımı kaybediyorum.

Yanımızda duran arabayla Murat elini karnımdan çekti, "geliyorum hemen." Arabadan inince öylece arkasından baktım. Murat adamla bir şeyler konuştuğunda elimi karnıma bastırıp gözlerimi kapattım.

Allah'ım ne yapacağım ben?

Murat'ın bakışları bana döndüğünde elimi karnımdan çektim. Yüzünde küçük bir tebessümle baktı bana, aynı bakışlarla karşılık verdim.

Adam arabaya bindiğinde Murat gelip arabaya bindi. Önümüzde ilerleyen arabayı takip etmeye başladık.

Yaklaşık yarım saat sonra araba önce yavaşladı sonra durdu.

Geldiğimiz yere baktığımda ağzım şaşkınlıkla açıldı. Burası kaleye benziyordu, hayır benzemiyordu. Burası direkt bir kaleydi.

Büyük kapı açıldığında bahçeye girdik, bahçe dediğim kocaman bir yerdi.

Murat güneş gözlüğünü takıp arabadan indiğinde kapımı açmasını bekledim ama açmadı.

Havalara bak, ben sana gününü gösteririm sonra!

Kapımı açıp arabadan indiğimde Murat'ın yanında durdum, elimi elinin arasına aldı. Belindeki silahı çıkarıp az önce konuştuğu adama uzattı. Adam önümüzde ilerlemeye başladığında onu takip etmeye başladık. Murat dik durmuş güçlü adımlar atarken onu ilk defa böyle gördüğümü farkettim. Güçlü, çok fazla güçlü duruyordu, kendinden emin bir şekilde yürürken ağzımın suyu akarak bakıyordum.

Kaleden içeri girdiğimizde merdivenlere yöneldik. Sayamadığım kadar çok oda vardı, gelen seslere bakılırsa burası hayli kalabalıktı.

Büyük bir koridordan geçip bir kapının önünde durduk. Adam kapıyı tıklatıp içeri girdi, bizim geçmemiz için kapıyı açtığında içeri girdik.

Kocaman bir masanın başına oturmuş iki adam, yan tarafındaki sandalyeye oturmuş Kaan Acar'ı gördüm. Murat ilerleyip Kaan'ın karşısına oturdu, yan tarafındaki sandalyeye oturdum. Simsiyah boyanmış duvarları görünce yüzümü buruşturdum. Zevksizler!

İkisi Kaan'ın yaşlarındaydı adamların. Mavi gözlü olanın bakışları derin bir şekilde yüzümde dolaşıyordu, paketin içinden çıkardığı sigarayı dudaklarına yerleştirdi. Diğer adamın bakışları daha yumuşaktı, Kaan'ın yorgun bir şekilde yüzüme baktığını görünce elimi Murat'ın ellerinin arasından çektim, Murat bıraktığım elimi tekrar ellerinin arasına alınca Kaan kaşlarını çatarak baktı yüzüme.

Evet, işte bu... O şüphe yer edinsin kafanda. Mavi gözlü adam dikkatli bir şekilde beni incelemeye devam ediyorken oldum yerde dikleşerek baktım yüzüne. Tanıdık yüzünü dikkatle inceledim, takvimin yaprakları arasında saklanmış hatıralar düştü zihnime.

"Duydum ki bazı sorunlar varmış," adını bilmediğim diğer adam konuştuğunda bakışlarımı yüzüne çevirdim.

Murat'ın nefret dolu bakışları Kaan'a döndü,"sorun çıkaran taraf belli. Neden sorunu kökten çözmediğinizi merak ediyorum?" Murat'ın öfke kusarak konuşmasıyla adam gülümsedi. Kaan'ın boş boş etrafa baktığını görünce iyice keyiflendim.

"Yapılan hiçbir şey cezasız kalmadı, kalmayacak!" Bakışlarını Kaan'a çevirdi adam.

Murat'ın alayla gülüp karşısındaki iki adama baktı," belki de bazı şeylere karışmasanız daha iyi olur. Özellikle aileme dokunan insanlara yapacağım şeylere."

Murat'ın öfkeli sesiyle başıma geldiği sandığı şeylere ne kadar sinirlendiğini farkettim. Kaan'ı alaylı sesiyle ortalık buz kesti.

"Onlar karışmasa sizin soyunuz kurumuştu şimdiye kadar. Ateşin çocuklarının arkasına saklanıp durduktan sonra böyle konuşman komik geliyor."

Adamların ne tepki vereceğini merak ettim ama ikisi hiçbir şey demeden Kaan ve Murat'a bakıyorlardı.

" Liderliği kaybettin diye mi bu tripler?" Birde liderlik vardı tabi... Ateşin çocuklarının sağ kolu olan lider. Ateşin çocuklarının seçtiği bir kişi bir sene boyunca liderlik yapıyordu. Küçük meselelerle bu lider ilgileniyordu. Tâbi diğer kişiler tarafından büyük bir saygınlık kazanıyordu.

Yıllardır lider Kaan'dı.

Sadece bu sene Murat'ın yaptığı işler sayesinde Demir Yıldırım almıştı liderliği.

Bu durumda iki aile daha fazla bilendi birbirine.

Kasıklarımda sinsi bir sızı hissettiğimde gözlerimi kapattım, varla yok arasında gezinen ağrı Sebebiyle yüzümü buruşturdum. Murat ve Kaan birbirine öldürecek gibi bakmaya devam ediyordu, mavi gözlü adam bir sigara daha yaktığında öfkeyle ona döndüm.

"Ay Yeter!Hamileyim ben, sigara dumanından zehirlenecek çocuk. Yeter artık ya! Elli sigara yaktın beş dakikada! Birkaç yıl sonra nefes alamayacak hale gelirsin sen."

Bir anda çıkışınca hepsi şaşkınlıkla bana döndü. Sanırım ses tonumu ayarlamayı beceremedim. Bütün şehirin korkudan deliye döndüğü, bütün pis işlere bulaşmış insanlara diz çöktüren adama bağırdım. Bunlar şimdi beni idam ederler, ölmek için çok gencim...

Dudaklarımı dişlerim arasına alıp yan gözle etrafta baktığımda hepsinin bakışları üstümdeydi. Murat'ın gülmemek için dudaklarını dişleri arasına aldığını gördüm, Kaan Acar karşıdaki duvara odaklanmıştı; halüsinasyonlar görüyordu büyük ihtimalle.

Mavi gözlü adamın bakışları yüzümde donup kalmıştı. Parmakları arasındaki sigarayı küllüğe bastırdı.

Geldiğimizden beri sürekli konuşan adam bana baktı,"Polat ve sigara, Leyla'yla Mecnun gibidir." Annemin adını duyunca Kaan irkilerek konuşan adama döndü. Adının Polat olduğunu öğrendiğim adam tek kaşını kaldırarak Kaan'a baktı.

Kaan kendini toparlamaya çalıştı, eskisi gibi güçlü durmak için çabaladı, sadece çabaladı. Boynundaki kamburla iki büklüm olmuş bir şekilde oturmaya devam etti. Murat'ın bakışlar Kaan Acar'ın üstünde takılı kaldı, şüpheli bakışları bana döndüğünde aklına bir şey gelmiş gibi dudağının kenarı yukarı kıvrıldı.

" Kardeşini savunmayacak mısın Kaan? Ne halt yerse yesin tam destek arkasında duruyordun?" Polat'ın sert bir şekilde konuşmasıyla, Kaan'ın kan çanağı gibi olmuş gözleri ona döndü.

İkisi gözlerinden ateş püskürerek birbirine bakmaya devam ediyordu.

"Polat!" Az önceki adamın uyarı dolu sesiyle Polat gülümsedi.

"Karışma Baybars!" Baybars'ın bakışları bana döndüğünde başını iki yana salladı.

"Bu defa sustun, çünkü zarar gören Kendi kanından. Yiğit başkasının canına kastetmiş olsaydı, şu anda onu haklı çıkarmak için her türlü şeyi savunurdun." Polat'ın öfke dolu sesiyle yerimde sıçradım, irkildiğim an Polat'ın bakışları bana döndüğünde gözlerinde derin duygular gördüm.

En belirgin olan acı ve özlem.

Polat bana bakıyordu, beni görmüyordu.

Bir sigara yakıp dudaklarına götürdüğünde gözlerinde yorgunluk gördüm. Mavi gözleri şiddetli fırtınalarda savrulan dalgalar gibiydi.

Yok olduğu an, okyanusa karışıp yeniden var olan dalgalar gibi...

Kasıklarımda daha fazla kasılma olmaya başladığında elimi karnıma bastırdım.

Murat'ın bakışları bana döndüğünde zorlukla gülümsedim.

"İyi misin?" Endişe dolu bakışları yüzümde dolaşıyordu; başımı sallayarak cevapladım onu. Ortamda gergin bir hava oluşmuştu, Polat ve Kaan her an birbirlerine saldıracak gibi bakıyorlardı.

"Kardeşinin yaptığını kabul ediyorsun yani?" Baybars'ın konuşmasıyla Kaan sadece başını salladı. Murat'ın öfkeyle gerildiğini hissettim.

Sizde de ne öfke varmış.

Polat ve baybars birbirlerine baktılar, sanki gözleriyle konuşuyorlardı.

Polat'ın bakışları yüzüme döndüğünde gülümsedi.

"Beni küçük hanımla yalnız bırakın, ne istediğini bana söylesin."

Nasıl yani?Hep böyle mi yapıyorlardı?Murat'ın şaşkınlıkla Polat'a dönmesiyle öyle olmadığını anladım.Baybars bıkkınlıkla başını iki yana salladı.

Aklıma mezarlık gelince dudaklarımda manalı bir gülümseme belirdi.

"Bir dakika, bir dakika,neden yalnız kalacaksınız?" Murat'ın konuşmasıyla Kaan merakla Polat'a döndü.

"Evet. Neden kızımla yalnız konuşmak istiyorsun Polat?" Baybars'ın öfkeyle Polat'a baktığını görünce derin bir nefes aldım.

Polat'ın Baybars'ı bıktırdığı çok belliydi.

"Hepiniz siktir olup çıkın!" Polat'ın bağırmasıyla Baybars ayaklanıp dışarı çıktı. Kaan'ın bakışları ikimiz arasında gidip geliyordu.

Kaan'ın dışarı çıkmasıyla Polat'ın bakışları Murat'a döndü,"sen ne bekliyorsun? Dışarı çık!" Murat'ın gerginlikle bana bakmasıyla gülümseyerek elini tuttum.

"Sorun yok."

Murat'ın istemeyerek odadan çıktığında bakışlarımı karşımda duran mavişe çevirdim.

Birkaç saniye sessizce birbirimizin yüzüne baktık.

"Abinin katilinin olduğu aileye gelin gidiyorsun demek." Dışardan böyle görünüyordu, ama abim yaşadığı için bunu sorun etmiyordum. En kısa sürede abim geri dönecekti.

Abimin özlemini hissetim tekrar kalbimde.

"Ben o aileyle değil, Murat'la evleniyorum! Ayrıca Murat'ın o konuyla bir alakası yok."

Polat gülerek başını iki yana salladı, "bir kadın tanıyordum... Konu aşık olduğu adam olunca o da böyle avutup duruyordu kendini. Söz konusu aşk olunca fazla aptal oluyor bazı insanlar."

Gülümsedim,"belki de aptal olmak işimize geliyordur. Sonuçta dünya karanlık, insanlar kötü, kendimizi avutarak küçük bir ışık yakmaya çalışıyoruz."

Polat'ın yüzünde buruk bir gülümseme oluştu, "dünya karanlıksa yıldızlara sığın..." Söylediği şeyden sonra şaşkınlıkla ona baktım.

Dünya karanlıksa yıldızlara sığın... Bu söz çok tanıdıktı, fazla tanıdıktı. Annemden duymuştum hep. Sürekli annem tekrar edip dururdu bu sözü. Boğazım düğümlendi, Polat'a baktım. Saçlarıma baktı, yüzüme baktı.

" Leyla'ya çok benziyorsun. "

Yüzünde buruk bir tebessüm oluştu, gözlerinde özlem gördüm.

"Leyla'ya hiç benzemiyorsun."

Ne dediğini anlamıştım, koyu kahverengi gözlerim hariç dış görünüşüm aynı annemdi. Ama huy olarak annemle alâkam yoktu.

Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu.

"Ölünün arkasından ağlamak ruhunda ağırlık yapar mı?"Ben sadece ağlamadım, ben aklımı kaybettim annemden sonra.

Ölmesi gereken kişi bendim, o mermi annemi yok etti.

Gözleri doldu;ya da ben öyle gördüm.

"Umarım yapmıyordur..."

Acının zehirli kolları tüm bedenimi sardı, nefes alamadığını hissettim.

"Abimin öldüğü o gece annemin mezarında ne yapıyordun?" Abimin gittiği gece annemin mezarında onu görmüştüm.

Boş olan mezarda değil, abimle ikimizin bildiği mezarın basınında görmüştüm onu.

"Soru yanlış Selen, o gece değil, her gece olacaktı..." Yutkunmakta zorlandım, karşımda bir enkaz vardı. Kaldırmaya kimsenin gücünün yetmediği bir enkaz.

"Yiğit'in cezası ne olacak?" Yiğit'in adı geçince ürperdim.

Tecavüz olayı için açacağı vakıf vardı; daha fazla insanın hayatını mahvetmek gibi planları vardı.

"İstediğim tek şey tecavüze uğrayan kadınlara yardım için olan o vakfın açılmaması."

Polat sadece başını salladı; bir şey demeden ayağa kalkıp kapıya yöneldim. Arkamı dönüp Polat'a bakmaya cesaret edemedim.

Odadan çıktığımda kapının önünde bekleyen Murat'ı gördüm. Kaan yoktu, annemden bahsetmek ruhumu acı dolu bir girdaba hissetmişti.

Acı çekerek öldüğünü hatırladım, öldükten uzun bir süre sonra gömüldüğünü hatırladım. Murat'ın elimi tutmasıyla gülümsedim, öylece amaçsız bir şekilde güldüm. Aklımın içinden binlerce şey geçti, bir silah alıp Kaan ve Yiğit'i öldürmeyi düşündüm. Evlerini ateşe vermeyi düşündüm.

Annemin döktüğü her gözyaşı için bir bıçak saplamayı düşündüm. Hayır. Bu kadar acısız bir ölüm olmayacaktı onların ki. Arabaya bindiğimizde yan bir şekilde Murat'ın bacağına uzandım. Annem kanlar içindeki görüntüsü gitmedi gözümün önünden...

Çocukluğumu çaldınız,bari annemi bıraksaydınız...

Murat'ın elini saçlarımda hissettim, elimi karnıma sarıp gülümsedim. Anne kızını affet, o senin kadar iyi biri değil.

🕯️🕯️🕯️

Murat ile evlenmeme sadece 4 gün kalmıştı. Bu iki günde Kaan o hapları kullanmaya devam etmişti. İstediğim kıvama yeni gelmişti.Küçük aynayı çıkarıp rujumu tazeledim, makyajımı kontrol edip gülümsedim. Telefonu çıkarıp Kaan'ı aradım.

Birkaç çalış sonra açılan telefonla gülümsedim.

"Baba..." Ağlamaklı çıkan sesimle Kaan'ın karşı tarafta Kaan'ın yorgun sesini duydum.

"Kızım?" Burnumu çekerek zorlukla konuştum

"Baba, baba yardım et bana..." Ağlıyor gibi konuşuyordum, Kaan'ın şu anda ağladığıma inandığına eminim.

"Selen! Ne oldu!?" Endişeli çıkan sesiyle gözlerimi devirdim.

"Yanıma gel lütfen, anlatacağım herşeyi." Sustum nefes alamıyor gibi iç çektim birkaç defa.

"Herşeyi anlatacağım sana, evdeyim yanıma gel..." Kaan'ın telefonu kapatmasıyla kahkahalarla gülmeye başladım. Yavaş adımlarla mutfağa girip dolabı açtım. Bir anda burnuma dolan kokularla midem bulandı ama umursamadım. Bir tane limon çıkarıp doğrama tahtasına koydum. İkiye böldüğüm limonun bir parçasını alıp gözlerimin içine sıktım.

İki gözüm yanmaya başladığınıda ellerimle gözlerimi ovdum. Aynaya baktığımda gözlerimin yeterince kızarmıştı. Ama rujum fazla duruyordu, rujumu sildiğim an kapı çaldı. Elimdeki makyaj temizleme pedini çöpe attım.

Kapıyı açtığımda karşımda Kaan'ı gördüm. Merak ve endişe karşımı bakışlarla yüzüme bakıyordu. Kapıdan çekilip içeri geçmesini bekledim, içeri girdiğinde kapıyı kapatıp içeri girdim.

Kızarmış gözlerime bakıp öfkeyle soludu,"neyin var senin?" tekli koltuğa oturup başımı ellerimin arasına aldım.

"Ben yapamıyorum," dedim. Sesim yorgun ve pes etmiş şekilde çıkıyordu.

"Neyi yapamıyorsun? " Dikkatli bir şekilde yüzüme bakıyordu..

"Ben ne yapacağımı bilmiyorum, ben çok korkuyorum..." Ağlamaklı çıkan sesimle kendime hayret ettim. Benden iyi oyuncu olurdu, yetenekliyim, güzelim...

"Niye korkuyorsun Selen?"Başımı kaldırıp kan çanağı olmuş gözlerimi ona çevirdim.

"Ben yapamam, bana zarar verir..." Kaan'ın aklı zaten karmakarışıktı, lafı uzatmak istemiyordum.

"Kim sana zarar verir Selen?" Kaan kendini yorgun bir şekilde ikili koltuğa baktığında ayağa kalkıp önünde durdum.

"Baba... Ben Murat ile evlenmek istemiyorum, onu sevmiyorum. Yardım et bana." Hayır!Çok seviyorum Murat'ımı.

Kaan öfkeyle yüzüme baktı,"Murat zorluyor değil mi?" gözyaşları içinde başımı iki yana salladım.

"Murat değil, Yiğit amcam zorluyor." Kaan'ın donup kaldığını görünce gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Yiğit ile araları uzun zamandır kötüydü, bu durumdan faydalanmak, yaraya tuz basmak işime geliyordu.

"N- ne diyorsun sen? Yiğit mi?" Başımı salladım.

"Başta senin dikkatini dağıtmak için olduğunu söyledi, kabul etmedim, tehtid etti beni. Çok çaresiz kaldım..."

"Bu kadar değil, hayır, hayır! Bu kadar dehil Yiğit!" İşte bu... Bu haplar sayesinde daha çabuk inanacaktı bana.

"Baba... Beni kandırdı, çok başka planları var onların." Yorgun bir şekilde geriye yaslandım.

"Onlar?" Kaan'ın bana inandığını görüyordum.

"Benden tesadüfmüş gibi Murat'ın karşısına çıkmamı istedi, kabul etmek zorunda kaldım. İki ailenin ilk düşman olduğu zamanlardı..." Sustum. Sanki gerçekten o anı yaşıyormuş gibi elimi göğsüme bastırdım.

"Baba o seni yok etmeye çalışıyor, Demir Yıldırım'ın yeğenini öldürdü, karşılığında seni öldüreceklerinin planını yaptı. Ama işler ters gitti, ateşin çocukları abinin ölüm emrini verdi." Ağlayarak konuşmaya ara verdim.

"Serdar abim ölünce iyice köşeye sıkıştı. Senin Fırat abimi varis yapacağını biliyordu. Eğer Fırat abim işlerin başına geçerse hiçbir şey kalmayacaktı elinde." Fırat abim, yani Kaan ve Ceren' oğlu.

Derin bir soluk çektim içime.

"Murat'ın gözetlemem için zorla Murat'ın hayatına soktu beni. Ve Murat ile anlaştılar sonunda." Murat bu söylediklerimi duysaydı büyük ihtimalle arkasına bakmadan kaçardı. Adamın hiçbir şeyden haberi yoktu.

Kaan'ın gerildiği hissettim.

"Baba Fırat abimi sakın karıştırma hiçbir şeye. İlk ondan başlayacaklar çünkü, henüz hiçbir mal varlığını bölmedin. Şirketi abimin üstüne yaptığın ilk an onu öldürecekler, hem de bunu Murat yapacak."

Korkuyla konuştuğumda Kaan gülerek başını iki yana salladı. Kafası karmakarışık bir haldeyken kulağına fısıldadığım bu güzel sözler beyninde yankılanıp duracaktı..

"Murat abini öldürmeye cesaret edemez, çünkü karşılığında ailesinden bir-" dehşetle gözlerini açtığında gülmemek için zorladım kendimi. İşte şimdi istediğim kıvama geliyordu.

"Murat abimi vuracak, karşılık olarak Yiğit Murat'ın kardeşi ya da kuzenini vuracak. Herşey onlara kalana kadar devam edecek bu oyun. Murat, kuzeni ve kardeşinden kurtulamak istiyor. Yiğit ise senden ve Fırat abimden. "

Kaan'ın donup kaldığını görünce dudaklarını ısırdım.

Gülme Selen, gülme Selen. Gülme sakın!..

"Yiğit seni bitirmek istiyor baba, sakin ona izin verme. Çünkü geriye sadece sen kaldın şirkette onun adamları var yavaş yavaş herşeyi Yiğit'in üstüne geçiriyorlar. Kardeşin seni heryerden vuruyor baba.." Rahmetli dedim ikisine eşit miktarda miras bırakmıştı, Yiğit kendine ait hisseleri Kaan'a satmıştı. Tâbi diğer işlerinden gelen gelirler vardı, ama Yiğit gibi parayı savuran biri için yinede yeterli değildi.

Arkamı dönüp odaya doğru yürümeye başladığım an Kaan'ın sesiyle duraksadım.

"Şirketin başına sen geçeceksin, şirketi senin üzerine yapacağım. Ve bana Yiğit'i bitirmemde yardım edeceksin."

Beklediğim hamle buydu, planlarım yavaş yavaş yerine oturmaya başlamıştı. Kaan kolay kolay anlattıklarıma inanmazdı ama kafası bu kadar bulanmışken bana inanması daha kolay olmuştu.

Yiğit'i ben öldüreceğim ama elim bile kirlenmeden...

🕯️🕯️🕯️🕯️






Öncelikle merhabalar 🙋

Selen hakkında ne düşünüyorsunuz?

Murat hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu bölüme 50 oy gelmeden bölüm atmayacağım.

Yazım yanlışları olduysa affola🙏

Kendinize iyi bakın❤️









Continue Reading

You'll Also Like

424K 22.7K 70
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...
208K 9.3K 15
Kimimbilmem: O beyaz tenini kıpkırmızı yapıcağım günü bekliyorum Argo ve cinsellik içermektedir rahatsız olacaksanız okumayın Homofobiklere yasak /
KUMPAS By mycatdead

Mystery / Thriller

102 51 3
Belki bir gün gerçek benliğime ulaşacağım ama şuanki karanlık beni içine çekmeye devam ediyor kendimi onun kollarında bırakmak istemesem de beni buna...
588K 24.8K 22
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...