Mafya mısın sen?

By ffgktfkgtfk

252K 13.6K 6K

Aden: İkinci ve en önemlisi Aden: Mafya mısın ulan sen? Aden: Siyah siyah giyinmeler, lüks araçlar falan Aden... More

Mafya mısın sen?
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9

1.4

9.3K 444 175
By ffgktfkgtfk

SELAMLAR

Yazdığım en uzun bölüm oldu benden bu kadar sdsklsdsl

Yıldızı parlat koçum, sonra unutuyorsun.

İyi okumalar...


~


Yaşadığım utanç verici olayı en derinliklerime kadar hissederken Karan beni süzüyordu. Bu duruma son vermek adına kapıyı bir hışımda kapattım. Yaptığım saçmalıkla yüzümü buruştururken hızla koltuğa attığım bol tişörtü üzerime geçirdim. Şuan altımda ki kısa şort bile görünmüyordu.

Böyle karşısına çıkmak bile yüzümü kızartırken daha fazla bu saçmalığa dayanamadığım için kapıyı açtım. Karan'ın sırıtdığını görünce bir an afallamıştım.

Beni görür görmez yine aynı sert çehresine bürünmüştü. Sorgular bir ifadeyle ona baktım. Akşam akşam hangi rüzgar onu kapıma getirmişti?

Ellerini göğsünde birleştirdiğinde kol kasları ortaya çıkmıştı. Resmen kafam kadardı. Dikkatimi oradan alıp yeniden yüzüne çevirdim.

"Merhaba, kusura bakma rahatsız ediyorum ama, ben şey için gelmiştim..," konuşmakta zorlanırken ilk defa onu böyle zorlanır halde görmüştüm. 

Normalde, yani onu tanıdığım kadarıyla asla lafı dolandırmaz direkt içinden geçeni söylerdi. Peki neydi şuan onu bu kadar zorlayan?

"Merhaba, buyur dinliyorum." ellerimi göğsümde bağlayarak kapıya yaslandım. Dışardan gelen soğuk hava çıplak bacaklarımı titretiyordu ve bu da Karan'ın bakışlarını sürekli oraya yöneltiyordu.

"Yarın müsait misin?" tek söyleye bildiği şey buyken ona kaşlarımı çatarak baktım. Bunu telefondan da söyleye bilirdi değil mi?

Ya da dur, ben onu engellemiştim!

Yarın Yıldız gelicekti ve full onunla olucağım için bu sorusunu negativ cevap verdim. "Aslına bakarsak hayır. Bir şey mi olmuştu?"

Cevabımdan sonra kısa bir an duraksadı ve eliyle ensesini kaşıdı. "Yo hayır bir şey olmadı. Sadece öylesine sormuştum."

Bu adam neden böyle kıvranıyordu? Buraya gelmesindeki asıl nedeni bilmiyordum ama sadece bu soruyu sormak istemediği de belliydi. 

Öylece birbirimize bakarken konuşan Karan oldu. "Ben gideyim o zaman?" hala yerinde kıpırdamaz şekilde bana baktı. 

Benim aksime o gözlerini dikerek direkt inceliyordu. "Sadece bu kadar mıydı?"

Hafif geriye doğru gitti ve telefonunu işaret etti. "Aslında hayır, bir şey daha demem gerek, açar mısın engelimi ?"

İşte karın ağrısı şimdi belli olmuştu. Gerçekten engellediğim için mi bu kadar yolu sadece bunu söylemek için gelmişti?

Nedensizce bu durum sırıtmama sebep olunca gözleri gülüşümde oyalanmıştı. Otelde davrandığı aksine daha nazik ve kibardı. 

Fakat bu onun bana karşı yaptığı odunluğu unutturmuyordu.

Yinede ona engelleyerek bir şeyler elde edemediğim için konuştum. "Tamam."

Yüzünde hafif gülümseme yaranırken eliyle görüşürüz işareti vermişti. Aynı şekilde elimi sallayarak arabasına yöneldi.

Bana sürekli bağırarak bir şeyler söyleyen Karan şuan fazlasıyla kibardı. 

Onun duyabileceği şekilde içten gülümsememle bağırdım. "Pasta için teşekkürler!"

Arabasına binerek aynı benim gibi bağırdı. "Rica ederim!"

Arabayı çalıştırıp buradan uzaklaşırken hala bana karşı haraketlerini sorguluyordum.

Otelden sonra bana çok garip davranıyordu. Daha nazik ve kibar.

Belkide kardeşimin bana karşı yaptığı şeylerden sonra bana acımıştı kim bilir?

Nedensizce yüreğimde garip bir sızı oluşmuştu.

~

Sabah kurduğum alarmla yerimden bir hışımda kalktım. Normalde hiç bir güç beni uykumdan uyandıramazdı ama söz konusu Yıldız olduğunda bazı kurallar yıkıla biliyordu.

Dünün aksine bu gün hava güzeldi. Sanki şubat ayında değilde, yazın ilk demlerindeydik. 

Duş alarak günlük bakım yaptım, daha sonraysa saçlarımın uçlarını dalgalandırarak perçemlerimi şekillendirdim. Bu gün bütün gece dışarıda olacağımız için şimdiden hazırlık yapıyordum.

Dolabımın önüne gelerek giyeceğim kiyafeti seçmeye başladım. 

Altıma deri pantolon üzerime ise, beyaz üzerinde siyah çizgileri olan sweater giydim.

Aynadan kendime bakarak güzel olduğuma kanaat getirdiğimde fazla oyalanmadan Yıldız'ı aradım.

Neşeli sesi kulaklarıma doldu. "Az kaldı son 10 dakika moya krasota."güzelim

Ona karşı özlemim iliklerime kadar hissolununca bende en az onun kadar heyecan ve neşeli sesimle konuştum. "Davay davay, heyecandan geberiyorum!" hadi

Kıkırdadı ve konuştu. "Bekle beni, ya idu!" geliyorum

Telefonu kapatarak hızla evden çıktım. Monta gerek yoktu, dediğim gibi hava güzeldi.

Arabama binerek havaalanına ulaştım.

Şuana kadar inmesi gerekiyordu. Etrafa kısa bir an bakarak gözlerim onu aradı. 

Sırtıma atılan bir bedenle yeri boylamıştım. "Buradayım şapşik!"

Zorla kalkarak yüzümdeki gülümsemeyle ayağa kalkarak ona sarıldım. "Özlemişim balım.!"

Resmen yapbozun iki birleşen parçalari gibi birbirimize sımsıkı sarılmıştık.

"En çok ben özledim!"

En sonunda ayrılarak birbirimizi süzdük. Hep yaptığımız gibi değişen bir şeyin olup olmadığa bakıyorduk.

O sarı saçlarıyla tam bir rusken, ben sadece gözlerimi anne tarafından almıştım. Geriye kalan bütün her şeyimi babamdan almıştım.

İlk konuşan Yıldız oldu. "Saçını mı boyatdın sen?"

Tekte anlaması ile sırıtarak kafamı evet anlamında salladım. "Yakışmamış mı?"

Yıldız gözlerini devirdi ve yine aynı beğeni dolu sesiyle konuştu. "Kızım sen ne zaman anlayacaksın artık, sana ne yakışmaz? Şu saça baksana, resmen gözlerimden kalp çıkacak!"

Bu neşemi yerine getirirken bende onda değişen ilk şeye baktım. Saçları bir rapunzel misali uzunken şuan beline zor ulaşıyordu. Gözlerim şok için aralandı.

"Saçların, onları kestin mi?"

Yüzüne üzgün bir ifade yerleşti ve dudaklarını büzerek konuştu. "problema s papoy." baba sorunu rus aksanıyla su gibi konuşurken benimde dudaklarım büzülmüştü.

"Bu tekrar uzatmak için engel değil, ve inan bana şuan bile ortalığı yakacak bir auraya sahipsin güzelim!"

Birbirimize yağdırdığımız iltifatlar eşliğinde arabaya bindik.

Ben arabayı sürerken o da rus şarkıları açmıştı.

Türk şarkılarından bildikleri nadirdi ve fazla sevdiği şarkı yoktu. Ama rus şarkıları onun favorisiydi.

Bende karışıktı. Bütün ülkelerin şarkısını seve bilme potansiyeline sahiptim. 

Bu enerjimize en iyi gelecek şarkıyı açarken ikimizde bağırarak eşlik ediyorduk.

Ben yarı rustum fakat kuzenim Yıldız asıl rusdu. İsmini annem koymuştu ve Yıldız gibi parlak gelecek dilemişti.

Ben doğduğumda bana okuduğu lanetlere karşı ismimi bile asla koymak gibi bir şey yapmamıştı.

Kısacası istenmeyen çocuklar nasıl olursa onlar gibiydim, sevgiye muhtaç. Bunun için birinin bana karşı hafif ilgisinde sanki dünyalar benim oluyordu.

Nil'in ismini ise annem vermişti, Nil babama benziyordu. Koyu kahve gözleri, hafif kalın kaşları, normal bir burun ve oval yüzü. Çok güzeldi, bunu inkar asla etmemiştim. Fakat her şey dış görünüş değildi, bunun en büyük örneği ise kardeşimdi.

Yolculuk boyunca Yıldız'ın Nil'i sormaması rahatlamama sebep olmuştu. Yıldız Nil'le pek anlaşmazdı. Hep aralarında nedensiz kavga olurdu.

Evimin önüne gelmemle arabadan inerek Yıldız'ın bir valizini ben, diğerinide kendi aldı.

"Şu eve baktığımda kendimi korku filminde hissetmem normal mı?" yine alaylı sesiyle gözlerimi devirdim.

"Neden herkes bu eve karşı önyargılı? Tamam, dışı biraz fazla karanlık renklerden oluşa bilir ama, içerisi tam zıttıdır." ettiğim teselli cümlelerden sonra Yıldız kafasını kesin öyledir şeklinde salladı.

Evin içerisine girerek valizleri kenara koydum.

"Evde yok mu birileri?" durdu ve yeniden konuştu. "Doğrusu kim olsun ki? Her kes birbirinden ayrı yerlerde." onunda üzüntüsünü hissediyordum.

Yinede bu kabullenmeli bir gerçek olduğu için konuşmadım.

"Dışarda mı olucağız, yoksa evde mi ?" soru niteliğinde konuşarak ona doğru baktım.

O da, sen benimle dalga mı geçiyorsun bakışı atarak konuştu. "Türkiye'ye gelip, hiç bir yeri gezmeden, öylece evde oturacağımı sana düşündüren ne?"

Bu cevaba alışık olduğum için sadece gülümsemekle yetindim. Konuyu değiştirerek annemin kardeşini yani teyzemi sordum. "Teyzem neden gelmedi, oysa çok sever buraların havasını."

Bozuk türkçesiyle konuştu. "Gelicek tabiki, hatta biliyorsun babamla annem boşandı. Annem şuanlık düşünme aşamasında ve son alacağı karar galiba buraya temelli yerleşmesi. Hatta senide yanımıza alıcakmışız, ay düşüne biliyor musun, aynı evde aynı ülkede yaşayan iki deli?" dedikleriyle kahkaha atarken bende söyledikleriyle büyük bir şoka girmiştim.

"Bu kadar çabuk mu boşandılar? Ben süreç uzar diyordum. " 

Sıkıntılı nefes verdi ve koltukta geriye yaslandı. "İyikide uzamadı. Her gün kavga sesiyle uyanmaktan bıkmıştım."

Onun açısından güzel olan bi durumdu. Bunun için bende gülümsedim. "Teyzem buraya gelmeyi ne güzel düşünmüş, oysa orayı çok sever."

Kendini gösterdi ve gururla konuştu. "Kim ikna etdi sence? Tabikide ben."

Sıfır şaşırmayla ona bakarken iflah olmazsın bakışı attım. Daha sonra az önce dediği konuya deyindim."Ben sizinle aynı yerde olamam Yıldız, biliyorsun."

Ayağa bir hışımda kalktı ve kaşlarını çattı. "Bak kızım benim tersimi görmedin sen, ben annemi buraya getirmek konusunda bin bir takla attım. Bu evle bağlı anılarınıda silip, beraber başka bir yere taşınıyoruz."

Bu imkansız olduğu için geçiştirmek amacıyla kafamı salladım.

Ama Yıldız yer mi? Hayır tabiki.

Başımın üzerini kestirerek bana baktı. Bakışları sertdi ve bu sinirli olduğu zamandı.

Gerçekten kuzenimin tersi çok pisti. Elinin tersiyle bana geçirse duvarda tabelam kalır o derece.

"Rus çocuğu yer mi lan bunları?" kelimeler dilinden zorlukla çıkarken onun bu tatlı haline güldüm.

"Yemez mi?"son bi umut ona doğru bakarak konuştum.

O da çık sesi çıkartarak soruma olumsuz yanıt verdi. 

Kim ne derse desin bu evden öylece çekip gidemezdim. Yine kara bulutlar etrafımda toplaşırken konuştum.

"Yıldız, biliyorsun bu evde bir çok anım var..Şuan her bir şeyi bırakıp nasıl başka bir yerde yaşaya bilirim ki?"

Anılar yine zihnimde canlanıyordu. Yıldız bu sefer bir abla edasıyla elini omzuma attı ve okşadı. "Bu anıların hangisi güzel Aden? Söyler misin bana, hangisi? Bu ev sana acıdan başka bir şey değil bunu göre biliyorum. Eğer son bir kez her şeyi geride bırakıp kendi hayatına odaklanırsan her şey daha farklı olur. Annem gelene kadar düşün bunları, en azından kendin için." bir şey dememe izin vermeden bana sarıldı.

"Bundan sonra seni yalnız bırakmak yok, sen nerdeysen orada da biterim!" omzumu sıvazlayarak bana sıkıca sarıldı.

Yüzüme yerleşen içten sıcak gülümseme beni ilk defa kendime getiriyordu.

Yıldız eğer Nil'in bana karşı yaptıklarını öğrenirse gerçekten her şey çok kötü olurdu. Biz birer kardeşten farklı değildik. İkimizde her zor günümüzde birbirimizin yanında olur, hep destek çıkardık.

Şuan bu durumları söylemek büyük bir kaos yaratıcaktı belliki.

Üstelik babamdan hala bir haber yoktu. Her an buraya gele bilirdi.

Sadece bu günlük her şeyi kafamdan silip, Yıldız'la güzel vakit geçirmek istiyordum. 

Yıldız yukarı çıkarak üzerini değiştirdi. Bende ona en sevdiyi kahveden yaptım. 

Yarım saaten sonra yorgunluğumuzu almış asıl eğlenceye başlıyorduk.

~

Hafif kararan havayla Yıldız'la birbirimize baktık. " Hava ne çabuk karardı ya, oysa instagramdan gördüğüm kafeye gidecektik." üzgün tonda konuşmasıyla ona hayretler içerisinde baktım.

"Yıldız gittiğimiz kaçıncı kafeydi biliyor musun? resmen karnım yeter diye bağırıcaktı. Bi zahmet onada yarın gidelim."

O hala üzgün ifadeyle bakıyordu. "Türk yemeklerini özledim işte, ne yapayım?"

Yanağından makas alarak konuştum. "Burada asıl aşçı görüyorsun bebeğim, istediğin yemek olsun, bir çırpıda yaparım." kendimden emin sesim onu güldürdü.

"Ne yapıyorsun mesela? Makarna mı yoksa patates kızartması mı? Menu biraz dolu olduğundan kararsız kalıyorum."

Kınayan gözlerle baktım. "İkiside çok güzel bi kere! Neyse canım sen kaybettin."

Elimi göğsümde birleştirerek karşımızdaki deniz manzarasına baktım. O da dayanamamış hemen gönlümü almak için tatlı tatlı konuşmaya başlamıştı.

"Pozhaluysta, prosti menya. lütfen beni affet.  O yemekler hayatımda gördüğüm en güzel şeyler. Beni onlardan mahrum bırakma. " melül bakışlarıyla ona taraf baktım.

Kısa küslüğümüz onun bakışlarıyla son bulmuştu. Dayanamayarak konuştum.

"Hadi yine iyisin, affetdim."

Yandan bana sarılarak kafasını omzuma yasladı. Uzun bir sessizlikten sonra yine aklına takılan soruyu sordu.

"Sizler buna ne diyorsunuz?" gösterdiği yer, denizdi. Bazen en zor kelimeli bilirken, bazen basit kelimelerde zorluk yaşıyordu. 

"Deniz diyoruz." 

Anladım dercesine sesler çıkardı. 

"Rusya'ya artık dönmeyecek misin?" dönmemesini deliler gibi istesemde burda yeni yaşam ona zor olucaktı.

"Şuanlık burdayım ona odaklanalım, zaten annem gelince gitmek için bir sebep kalmaycak."

Teyzemin gelmesini çok istiyordum, çünki o bana bir anne edasıyla yaklaşıyor, kendi çocuklarından ayırmıyordı. Annemin aksine çok yumuşak kalbi vardı. Asla kısıtlama yapmaz, hayatını özgürce yaşamanı sağlardı.

Onu çok özlemiştim, zaten özlediğim kişi sayısı bile sınırlıydı.

Eskiden üst sırada kardeşim yer alırken artık onun ismini duyunca bile iğreniyordum. Asla o hastaneye gitmeyecektim, tedavi süreci bitsin, benden ayrı bir yerde hayatına devam etsin istiyordum. Çünki bundan sonra onu affedicek bir ben göremiyordum.

Sabahtandır konusu açılmamış diye şükrederken Yıldız'ın ağzından dökülen kelimelerle kaskatı kesilmiştim. "O küçük ergen nerde? Şuan benimle uğraşması gerekmez miydi?"

O ergen kendinden büyük boklar yemekle meşgül demek istesemde, şuan ne yeri ne de zamanıydı.

"Sonra anlatırım." kısa kesmemle bir şeyler olduğunu anlamıştı Yıldız. 

Fakat üzerime gelmedi ve deniz dalgalarının sesiyle uzun bir sessizlik yaşadık.

Artık ikimizinde akan gözleri uykuya muhtaçtı. En sonunda ayağa kalkarak arabaya geldik.

Ben sürücü koltuğuna binerken  Yıldız'da yanıma geçmişti.

Kısa bir yolculuk sonu, ikimizde bulduğumuz ilk yatakta uykunun derin kollarına teslim olmuştuk.

~

"Şaka mı yapıyorsun Aden? O senin kardeşin ve bu yaptıklarına göz mü yumucaksın?" sinirli sesiyle alnımı ovdum.

"Ne yapa bilirim ki Yıldız? ben o odada o ihanetle yüzleşirken ne yapa bilirdim? Her şeyden önemlisi o benim kardeşim, kanımdan canımdan olan, beni hayata bağlayan. Yaptıkları   affedilicek şey asla değil ama ona karşı bir şey yapamam. " gözümden akan yaşı sertçe sildim.

Yıldız'ın az önceki sinirli tavrı gitmişti. O da durumun farkındaydı fakat kabullenmek istemiyordu. Anlattığımda bile hayretler içerisinde dinlemişti. 

Yanıma geçerek saçlarımı sıvazladı. "Özür dilerim balım, çok özür dilerim ki seni bu olaylarla başbaşa bıraktım. Ben ömrümde hiç bir zaman böyle bir kardeş görmedim, zaten annesi ne ki kızıda öyle olsun." 

Annem Yıldız'ı çok severken Yıldız asla annemi sevmiyordu. Bu bana karşı olan tavırlarından kaynaklanıyordu. 

Ona en içtenlikle sarıldım ve kısık sesimle konuştum. "Senin hiç bir suçun yok Yıldız'ım, zaten kim bile bilirdiki böyle şeylerin olucağını?"

O da bana sarıldı ve saçlarımın üzerine buse kondurdu. "Bundan sonra hiç ayrılmayacağımıza söz verelim mi?"

Serçe parmağını uzatarak benim serçe parmağıma geçirdi.

Ağlayan gözlerime rağmen gülümsedim. "Söz veriyorum ki birbirimizden her şeye rağmen hiç bir zaman ayrılmayacağız."

O gün birbirimize verdiğimiz sözler, birer yemindi.


~


Bölüm sonu

Bu bölüm Yıldız ve Aden arasındaki bağı daha içten hissedin diye yazdım, gerçekten Yıldız gibi bir kuzenim olmasını çok isterdimm

Yıldızın konuşma tarzı çok tatlı değil mi? Resmen kalpler içerisinde yazdım.

Bu bölüm Karanı pek göremedik, aslında diğer bölüm de görüceğiz mi orasını bilemeyiz...

Gelelim diğer kaosa, babacık gelince ne olaylar olur diyorsunuz ve en önemlisi kimin tarafında olur, Nil yoksa Aden?

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, görüşürüz aşklarım.

Continue Reading

You'll Also Like

7.7K 425 7
0534 *** ** **: Lafı uzatmayı sevmem. 0534 *** ** **: O yüzden direk konuya dalıyorum. 0534 *** ** **: Ben seni seviyorum Ayça. 0534: *** ** **: H...
2.9M 152K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
123K 4.7K 15
Su, bilinmeyen bir numaradan perdesini kapatması hakkında bir mesaj alır. *dikkat; yeme bozukluğu olan insanları tetikleyebilir.*
5.4K 222 16
Aras ile Eylül çocukluk arkadaşlarıdır. Eylül Arasa karşı bir hoşlantı duyuyordur fakat Aras onu arkadaşı olarak görüyordur. ilerleyen zamanlarda Ara...