ACIMASIZ RUH

By selinkarabayan

155K 6.1K 2.1K

"Ne sanıyorsun sen kendini? Sevgili değiliz, asla olamayız, sen beni korkutuyorsun ve zarar veriyorsun!" Dedi... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM

12. BÖLÜM

5.2K 208 81
By selinkarabayan

Merhaba, nasılsınız?

Yeni bölüme hoşgeldiniz.

Vote ve yorum yapmayı unutmayın lütfen🙏

~~~

Gözlerimi tekrar açtığım da bacağımın ve kolumun acısıyla derin bir nefes aldım, Yıldırım hâlâ uyuyordu, kalkamıyordum ama lavabo ihtiyacım gelmişti, kalkmayı denesem de canım çok acıyordu. Bu yüzden Yıldırım'ı dürtmek zorunda kaldım.

"Yıldırım, uyan," diye mırıldandım, gözlerini kırpıştırarak açtığında bu hâli çok masum geldi, ama canımı yaktığı için hâlâ ondan nefret ediyordum.

"Ne oldu?" Dedi esneyerek, "Tuvaletim geldi, ama kalkamıyorum!" Dedim sinirle, Yıldırım ayağa kalktı ve beni de kucağına aldı, iğreniyordum ondan, tuvalete geldiğimizde beni yere indirdi.

"Tamam sonrasını hâllederim," dedim ama çıkmak yerine altımdaki kıyafete yöneldi, hışımla engel oldum.

"Dokunma!" Dedim sesimi yükselterek, Yıldırım kaşlarını kaldırıp bana alayla baktı. "Görmediğimi mi sanıyorsun?" Dediğinde utandım, ama gözlerimi çekmedim.

"Ne yapabilirim? Şimdi çık!" Dedim ama Yıldırım alayla kıkırdadı ve aniden altımdaki kıyafeti indirdi, iç çamaşırımla kalakaldım.

"Sapık katil!" Diye tüm gücümle cırladığım da kilodumuda tek hamlede indirdi, ellerimle engel olmaya çalışsamda klozete doğru ittiğinden oturmak zorunda kaldım. Keşke yerin dibine gömseler beni.

"Yeter boş boğazlığın, işini hâllet yemek yiyelim," dedi, o kadar utanıyordum ki.

"Tamam çık," dedim ama biliyordum inadını, çıkmadığında utana sıkıla işimi hâllettim, en azından arkası dönüktü, sifonu çektim ve altımı düzelttim, onun yardımıyla yürüyüp ellerimi yıkadım, sonra tekrar beni kucağına alıp mutfaktaki masanın izerine oturttu.

"Sandalye-"

"Sus," gözlerimi devirdim, Yıldırım kendince bir şeyler hazırlarken ben masadan kalktım, canım acıyordu ama tek ayağımla hâlledebilirdim. Az önce neden hâlletmedin diye sormayın, yeni uyandığım da aklıma gelmemiş.

"Nereye gittiğini sanıyorsun kaçak?" Alaylı sesiyle zıplamayı kestim, "Salona gideceğim izninle!" Dedim sertçe, Çiğdem'i görmek istiyordum ama onu henüz vazgeçirmişken hatırlatamazdım.

"İznim yok, otur oturduğun yerde." İfadesizce söyledikleri bir kulağımdan girip ötekinden çıktı, seke seke salona girdiğim sıra ensemde ki nefes kötü şeylerin olacağını haber veriyordu, bir kere de şu inadımı yapmasam olmaz!

"Sözümü yine dinlemiyorsun Rojbin, neler yapabileceğimi bir düşün istersen," dedi sakince, öfkeyle nefesimi üfledim. Bir Yasin okusam gebereceksin salak ruh!

İçimden bu cümleyi geçirdiğim de tepkisine baktım, belli ki zihnimi okumamıştı, rahatladım.

"Sadece salon-"

"Ne dedim ben?" Sertçe konuştu.

"Tamam," diye mırıldandım ve geri döndüm, arkamı döndüğümde onunla burun buruna geldim, gözleri soğuk bakıyordu her zaman ki gibi. Beni kucağına almasına izin verdim ve tekrar mutfağa girdik, bu sefer sandalyeye oturttuğun da dalgınca onu izlemeye başladım.

~~~

Yaptığı çeşitli yemekleri yavaş yavaş yerken içimden ağlamak geliyordu, ne yaşıyordum ben böyle?

"Yemeğini bitir yavrum,"

"Pek iştahım yok," dedim sakin olmaya çalışarak, "Yarına kadar iyi beslen, okula devam edeceksin, aksatmak yok." Dedi otoriter sesiyle, sadece bir günüm aksamıştı galiba. Ve bu hâldeyken nasıl okula gidecektim ki?

"Tamam... ne zaman gideceksin? Annem gelir birazdan," muhtemelen gece gelmişti ve Ege'yle birlikte gezmekten yorulup, bize bakmadan uyumuşlardı, annem her zaman gezen bir kadın olduğundan sabahın köründe bile evde olmuyordu, arkadaşlarıyla geziyordu, bu yüzden şu an evde değildi, muhtemelen okula gittiğimi sanıyordu. Ve tabii ki yaraları görünce delirecekti.

"Ne zaman istersem." Bu kadar gıcık olmak zorunda mıydı?

"Bu arada..." diye lafa başladı, "Yaptıkların için teşekkürler," dedi ifadesizce, gerçeği söylemeliyim ki beklemiyordum, tabii onca şey yap sonra da teşekkür et, gerizekalı! Psikopat sadist ruh!

Yapmasaydım keşke.

"Önemli değil," diye mırıldandım ben de, ne zamandır farkında olmadığım telefonum odamda çalmaya başladığın da Yıldırım'la göz göze geldik, ayaklanmaya çalıştım ama Yıldırım benden önce gitmişti bile, sinirden kudururken elindeki telefonumla yanıma geldi ve bana uzattı, Çiğdem arıyordu. Onu hatırlaması beni bir an endişeye düşürse de sakin duruyordu.

"Alo?"

"Aşkım, nasılsın? Daha iyi misin?" Arkadaki seslerden okulda olduğu anlaşılıyordu, "İyiyim... sen okulda nasıl arıyorsun?" Dedim.

"Boş ver orasını, seni merak ettim okul çıkışı yanına geleceğim," dediğinde düşündüm, Yıldırım o saate kadar giderdi muhtemelen, anneme hemen gelmesine dair mesaj atarsam daha erken giderdi.

"Tamam, görüşürüz." Diyip kapadım ve gizlice alttan anneme eve gelmesine dair mesaj attım, telefonuda sessize aldım.

"Annem birkaç saate evde olacakmış, mesaj atmış," dedim ifadesizce.

Derin bir nefes aldı, sanki dertliymiş gibi. "Merak etme bir saate gideceğim, sadece biraz daha kokunla kalmak istiyorum," yutkundum.

"Peki." Demekten başka şansım yoktu, istediği olurdu. Yemeklerimizi yedikten sonra Yıldırım beni salona taşıdı ve bulaşıkları makineye dizip yanıma geldi, karnındaki yara iyice geçmişti belli ki hiç zorlanmıyordu, ama benim canım yanıyordu, hem kolum hem bacağım...

Oturmuş sakince televizyon izlerken Yıldırım bir anda çenemden tuttu ve ona bakmamı sağladı, irileşmiş gözlerle ona baktım.

"Seni çok istiyorum, neden benden nefret ediyorsun?" Diye fısıldadı.

"Neden acaba?" Dedim ben de buz gibi sesimle, Yıldırım gözlerini dudaklarıma diktiğin de ne yapacağını anlayıp kafamı çekmeye çalıştım, ama bırakmıyordu, yavaşça yaklaştı ve dudaklarını benimkilere bastırdı, iğretiyle suratımı buruşturarak debelendim, debelenirkende yaralarımı acıttığım için ağzına doğru inlemiştim.

O da daha çok öpmeye başladı, sonunda bıraktığın da nefes nefese ona baktım ve tokat attım, kendime engel olamamıştım. Allah kahretsin!

"Ben... öz-" dememe kalmadan Yıldırım ayaklandı, ben bana bir şey yapacak sanarken o sessiz adımlarla evden çıkıp gitti, şaşkınlıktan hareket edemiyordum, bana zarar vermemişti. Hayret...

O gittiğin de ben de içimdeki korkuyla yaklaşık yarım saat oturdum, yarım saat sonra kapı çaldığın da ise korkuyla sıçradım, annem gelmiş olmalıydı. Sekerek gidip kapıyı açtım, annem yorgun bir hâlde içeri girdi.

"Sen neden evdesin?"

"Evde olduğumu nereden bildin? Kapı çaldın," dediğim de duraksadı, "Öyle mi? Dalgınlıktan çaldım galiba, anahtarım vardı, neden okulda değilsin?" Dedi bir kez daha.

"Sabah kötüydüm, kustum." Dedim hemen, "Senin de hastalığın bitmiyor!" Dediğin de kıkırdadım, odama gitmek için yürüdüğüm de annemin cırlamasıyla neler olacağını bildiğimden dudaklarımı dişledim

"Sen topallıyorsun! Hemen bacağını göster, neyin var?" Diye art arda sorular sıraladı. Bu normal bir topallama olsaydı bu kadar korkmazdı ama ben resmen sekiyordum!

"Tamam sakin ol, dün Yıldırım'la gezerken bir anda dallara yuvarlandım, dallardan biri bacağıma girmiş, birde kolumda ufak bir çizik var, bayıldığım için tam hatırlamıyorum Yıldırım anlattı," dedim uzunca, annem irileşmiş gözleriyle, eli kalbinde dinledi.

"Ah benin kuzum, nazar değdi sana, Yıldırım'dan da Allah razı olsun! Bir ara çağırda teşekkür edeyim!" Dediğin de içim acıdı, özür dilerim anne, yalan söylemekten nefret ediyorum.

"Tamam... ben biraz daha dinleneceğim, sen de uyu bence yorgun duruyorsun, Ege okulda dimi?"

"Evet okulda, ben de yatacağım, uyandığın da beni de uyandır yaralarına pansuman yapalım güzel kızım." Gülümsedim ve odama girdim, yorulmuştum, yaşadıklarım normal değildi sonuçta, hem fiziksel hem de duygusal olarak bitmiştim.

Psikolojimi sorgulamaya gerek yoktu.

Uyumama rağmen hâlâ o kadar yorgundum ki yatar yatmaz uyumuştum, uyandığım da saat 15.19'du.

Esneyerek yataktan çıktım ve yavaş adımlarla salona girdim, annem uyanmış temizlik yapıyordu, beni gördüğün de gülümsedi.

"Tünaydın uykucu, hadi gel yaralarına pansuman yapalım," dediğin de uykulu bir şekilde koltuğa oturdum, annem gerekli olan her şeyi yaptığın da canım acımıştı, ama anneme belli etmemekte ısrarcıydım, daha fazla korkmasını istemiyordum, sonum hastane de bitebilirdi.

Annem işleri hâllettikten sonra Ege gelmişti, o da annem gibi korkmuş, hatta ağlayacak kıvama gelmişti, ben de onunla üzülmüştüm, bir şekilde üzüntüsünü ve endişesini geçirdikten sonra onunla vakit geçirmek istedim.

Birlikte benim odama girdik ve bilgisayardan film izlemeye başladık.

~~~

Bölüm sonu.

Beğendiniz mi?

Continue Reading

You'll Also Like

146K 9.9K 63
(Küfür bulunur!) (Acemi bir dille yazılmıştır!) Adel ailesi tarafından hiç sevilmemiş bir kızdı en yakın arkadaşı ablası ve abisi gibi gördüğü kişile...
1.2K 175 30
Geçmişim beni hâla gölge gibi takip etmeye devam ederken bu kez önümde sadece bir seçenek kaldı. Artık eski Gizem olmadığı için geçmişimden kaçmadan...
218K 11.2K 41
Hayatta kalmaya çalışan bir Melih ve onun zorbası Arda. Zorbalık, şiddet, hakaret gibi ögeler içerir. (Yok ben cinsellik istiyorum şöyle böyle diyenl...
91.8K 2.2K 31
15 yaşında babam tarafından bir bara satıldıktan sonra hayatım değişmişti. Kim bilebilirdi 6 yıl sonra birinin beni oradan kurtaracağını? Nereden bil...