KARMAŞIK

By birazcikyazar

494K 31.8K 10.5K

Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı. Babası ve abisi tarafından evin hizmetlisi gibi görülür ve... More

1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.

KARMAŞIK

66.5K 3K 475
By birazcikyazar





KARMAŞIK


"Yanlış çizilmiş bir kader, bir ailenin yıkımına neden olabilirdi."


Kızların kaderi, annelerine mi benzerdi?

Annemin gidişinden beridir yaşadığım hayat, annem buradayken yaşadığı hayatın birebir aynısıydı.

Ona yapılan her şey, o gittiğinden beridir bana yapılıyordu.

Onun yerine hor görülen kişi artık bendim. Onun acılı hayatını yaşayan artık bendim.

Onun yaşadığı hayatı yaşadığımdan dolayı, onun gidişine olan kırgınlığım geçmiş bile sayılabilirdi.

Babamın onu sevmediğini, abimin ise anne yerine koymadığını küçükken anlayamıyordum ama büyüyüp ikisi de beni annem yerine koyarak ona yaptırdıkları her şeyi bana yaptırmaya başladıkları zaman anlamıştım.

Babam da, abim de yalnızca kendilerini seven insanlardı.

Ve benim o ikisinden bir kurtuluş şansım yoktu.

Tek kurtuluşum ölmekti.

Tıpkı annem gibi...

Kızlar gerçekten annelerinin kaderini yaşardı. Anneleri izin verdiği sürece, başka bir şansları yoktu. Kızlarının kaderini değiştirmek sadece annelerinin elindeydi.

Çünkü bir anneydi, kızını kurtarabilecek yüreğe sahip olan tek kişi.

Gözlerimi tavana dikmiş, içeriden gelen gülüşme seslerine rağmen uyumaya çalışırken oldukça zorlanıyordum.

Sesler biraz daha devam ederse tiklerimin kendilerini göstermekten kaçınmayacaklarını hissediyordum.

Ve çok fazlaca da yorgundum.

Bugün sabah girdiğim 3 sınavın üstüne eve gelir gelmez babam tarafından "Akşam için sofra!" Denilerek kendisi ve onun kadar pislik arkadaşlarına ziyafet hazırlamam emredilmişti.

Onun ve abimin istediği şeyleri hazırlamak, tam üç saatimi aldığı için belim ağrımıştı.

Bir arada tiklerim varlıklarını göstermiş ve yaptığım yemeği tabağıyla beraber yere atarak hem kendime iş çıkarmış hem de elimi kesmiştim.

Onlar keyif yapıp tüm gece eğlenecekler diye sağlığımdan olmama az kalmıştı.

Zaten güçlü bir bünyem yoktu ve abim ile babam yüzünden iyiden iyiye kötü hale geliyordu.

Sanırım beni öldürmek için bu yolu deniyorlardı.

Başarmalarına az kalmıştı.

Beni bu çileden kendi elleri ile kurtaracaklardı.

Herkesin her zaman olduğu gibi 7'de geleceğini bildiğimden, işlerimi daha da hızlandırmaya çalışıp daha çok yorulmuş, biter bitmez odaya kaçmıştım.

Biliyordum, o da gelecekti ve ben ona biraz daha tahammül edebileceğimi sanmıyordum.

Her seferinde, onunla muhattap olmak zorunda kalmak, akşam için hazırlık yapmaktan daha çok sinir ediyordu beni.

Daha çok üzüyor ve kendimi iğrenç hissetmeme neden oluyordu.

Beni boğuyor, tüketiyordu.

Onun varlığı, uzağımdayken zaten canımı yakarken yakındayken içimi kül ediyordu.

"Melis!"

İti an çomağı hazırla.

Odamın kapı kolunu kırmak istercesine aşağı indirmeye çalışan kişi oydu.

Ben en başından beridir onun odama geleceğini zaten biliyordum. İçeri girer girmez gelmesini beklemiştim ama şaşırtıcı şekilde yarım saat kadar bekleyebilmişti yanıma gelmek için.

Berkan Koçer.

Kendisi benim celladım.

Bana aşık olduğunu, beni çok sevdiğini iddia etse de kendisi beni zehirlemeyi çok sever.

Beni gerçek anlamda zehirliyor.

Ve kendisini de zehirletiyor...

İlk başlarda, ben daha on iki yaşındayken başlamıştı onun bu can sıkıcı tavırları.

Babam ise bir şey olmaz demişti ve o zamanlar bunun babamın işine bile geldiğini fark edememiştim.

Şimdi geçmişe baktığım zaman ise Berkan'ı asıl başıma saranın bile babam olduğunu fark edebiliyordum.

Çünkü onun babası zengindi ve babam için önemliydi.

Ben ise Berkan'ı elinde tutmak için kullandığı bir kuklaydım. Beni Berkan'a sunmuştu kendi elleri ile.

O günü asla unutmayacağım.

Zihnimin en ücra köşesinde, asla unutulmayacak bir yerde saklayacağım.

Aniden elimle kalbimin üstüne vurduğum zaman nefesim kesildi. Berkan beni zehirlemesi yetmiyormuş gibi kalbimi de durdurmak için çabalıyor gibiydi.

"Melis, tikin mi tuttu? Neydi o ses?"

Kalbime vurduğum sağ elimi, sol elimle tutmaya çalışıyordum ama pek sıkı tutabildiğim söylenemezdi.

Canımı yakıyordum ama kalbime vurmam, kolumu acıtmamdan daha kötüydü.

"Melis, ses versene! Uyumadığını biliyorum. Kriz geçirdiğini duyabiliyorum."

Derin nefesler almaya çalıştım.

Kafamı sürekli geriye atıyor ve yatağımın başlığına vuruyordum. Bu sefer ses çıkartmıyor olmak, en azından iyiydi.

Dudaklarım bu sefer sakin kalmışlardı.

"Ne oluyor burada?"

Bu ses abime aitti. Kapının önüne yaklaştığını ayak seslerinden duyuyordum.

"Melis'in tiki tuttu. Kalbine vuruyor yine ve kafasını geri atıyor sanırım. Vurma sesleri geliyor sürekli."

"Senin sesini duyduğu için olmuştur. Geçer birazdan, uzaklaş kapıdan, içeri gidelim."

"Oğlum, sen nasıl bir piçsin lan. Kızın doktoru daha birkaç gün önce kalbine çok vurmamaya çalışsın. Tiki tutarsa ne kadar önermesek de elini tutun demedi mi?"

Evet, birkaç gün önce doktora gitmiştim. Abim de kendimi bildim bileli ilk defa benimle gelmişti ve doktor aynı bu cümleleri kurmuştu.

Berkan bizle doktorda değildi ve bu cümlelerden nasıl haberi olmuştu, hiç umurumda değildi.

Yüksek ihtimalle doktoru tehdit falan etmişti. Çünkü kendisi tam bir şerefsiz, serseriydi.

Söz konusu Berkan Koçer olduğunda, Hipokrat falan da işe yaramıyordu.

"Dedi, Melis de duydu. Aklı varsa elini falan tutar zaten. Seni geren ne?"

"Kız senin kız kardeşin. Hiç mi önemsemiyorsun?"

Abim bir cevap vermedi ama ben cevabı biliyordum.

Önemsemiyordu.

Ben, abimin umurunda bile değildim.

Babamın da umurunda değildim.

Hem zaten beni kendi öz annem bile sevmemiş, önemsememişti. Başka birilerinden, bunlar babam ve abim bile olsa, beni sevmelerini ve önemsemelerini bekleyemezdim ki.

"Berkan, uza buradan abiciğim. Gece gece sıkıntı çıkarttırma bana, hadi!"

"Pişman olacaksın, biliyorsun."

Abim yine sustu.

"Melis buradan gittiği zaman, arkasından ağlayacağına bahse girerim."

"Sus! Kız uyanık, seni duyabiliyor. Sesini kıs yoksa ben kısacağım."

"Neden korkuyorsun? Duyar ve sonra hemen gitmek ister, diye mi?"

Abimle Berkan'ı dinlerken tiklerimin durduğunu geç fark ettim.

İlk kez bu kadar çabuk geçmişti.

Bu beni şaşırttı ama sağ kolumun üstündeki tırnak izlerini görünce o ince sızı canımı yaktı.

Tam o sızı ile canımın yanmasının eskinin aksine tiklerimin erken durmasına sebep olduğunu fark ettim.

Ama abimin oldukça yükselen sesi ile bunu düşünmeyi, biraz ileri bir ana devrettim.

"Melis buradan hiçbir zaman gitmeyecek."

Berkan beni rahatsız eden bir kahkaha attı. Onun şu anki yüz ifafesini tahmin edebiliyordum.

Ve bu, midemin bulanmasına neden oluyordu.

Celladımı bu kadar iyi tanıyor olmam, kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu.

Berkan iğrenç biriydi, evet, benden uzak olmasını çok istiyordum ama bunun hiçbir zaman olmayacağını bildiğim için böyle şeyler hayal etmiyordum.

Sonra üzülen ben olacaktım.

Zaten bakışları bile ğzgün olan bir kızken daha da üzülmek istemiyordum.

"Gidecek ve bunun çok yakında olacağına dair seni temin ederim."

Berkan yine konuşup cümlesi biter bitmez tekrardan kahkaha attı.

"Zaten gerçekleri öğrenmesi de çok yakında olacak. Seni bir çöp gibi arkasında bırakacak."

Berkan'ın sesi, ilk baştakine rağmen oldukça kısıktı. Onu duyabilmek için sessizce yatağımdan kalktım ve kapının tam arkasına geçtim.

Abimin tehditi işe yaramıştı ve bu şaşırmama neden oldu.

Normalde, Berkan kimsenin ona dediği şeyleri önemsemez, her zaman kendi bildiğini yapardı.

Ama şimdi abimi dinlemiş ve sesini kısmıştı.

"O gerçekleri hiçbir zaman öğrenmeyecek!"

Abimin sesi, Berkan'ın aksine oldukça yüksekti. Uyuyor olsaydım kesinlikle uyuyacağım kadar yüksekti hatta.

"Bana sessiz ol, derken kendinin bu kadar çok bağırman peki? Hadi, itiraf et. Sen de Melis'in gerçeklerini öğrenmesini istiyorsun."

Hangi gerçekleri öğrenecektim?

Hayatım zaten berbattı, bir de üstüne başka şeyler öğrenip iyiden iyiye berbat hale gelmesine mi sebep olacaktı, Berkan? Daha hayatımı ne kadar berbat hale getirebilirlerdi ki?

"Öğrenecek ve hatta birazdan senin sesinden dolayı kapıyı açınca ben söyleyeceğim ona."

Çok şiddetli bir kapıya çarpma sesi duydum. Sanırım abim Berkan'ı kapıya çarpmıştı sinirle.

"Ona bunu söyleyemezsin. O... O gidemez, tamam mı? Buna izin vermem."

Abim bunu çok kısık bir sesle söylemişti. Sanki, uyanmamdan korkmasından değil de, kendini buna ikna etmeye çalışmasından dolayıydı.

Berkan bir kez daha iğrenç kahkahasını kulaklarımıza doldurdu.

Abimi kızdırması hoşuma gitmiyor değildi ama bunu yaparken o iğrenç kahkahasını bana da duyurmak zorunda değildi.

Berkan'a ait her şeyden iğreniyordum.

Onun her bir zerresinden nefret ediyordum.

Nefret etmek zorundaydım.

Yoksa kendime saygım kalmaz.

"İnan bana, Selim Aker senden izin almayacaktır. Evine az önce giden mektup ile kızının ölmediğini ve sizin onu kaçırdığınızı öğrendi."

Ne?

Bu ne demekti? Kaçırılmış mıydım? Gerçek ailem, farklı mıydı? Tüm hayatım bir yalandan mı ibaretti?

Berkan pislik bir insandı ama böyle bir yalan söylemezdi.

Hem zatem abim de susuyordu şu an.

Neden itiraz etmiyordu? Neden öyle bir şey yok, diye bağırmıyordu?

"Ve eminim sabaha kızını almak için kapınıza dayanacak."

Continue Reading

You'll Also Like

815 202 14
Babası tarafından hayatı çalınmış bir kız... Kaybetmeye alışmış bir adam... Kader onları hayatın her noktasında birleştiriyordu.Ama onlar bunun farkı...
28.7K 1K 16
Bordo bereliler hakkında kısa bilgiler
4.5M 337K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
390K 31.3K 121
Kıdemli iki ajana verilen bir görev üzerine köstebek olarak girdikleri teşkilat ve yaşadıkları...