Görev: Gölgemi Yakala

By Sultanskid

1.2K 571 85

Sizce bir macera en fazla ne kadar eğlenceli olabilir? Bence cevabınızı kitabın sonuna saklayın çünkü bu hika... More

TANITIM
Giriş
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 9

Bölüm 8

65 46 4
By Sultanskid

Nefesimin kesildiğini hissettiğimde genzimin ve ciğerlerimin yandığını farkettim. Gözlerimi açtığımda bulanık bir manzara ile karşılaştım. Kafamın üzerinde duran ve beni suyun içinde kalmaya zorlayan eli, gücümü fazlası ile kullanarak sertçe ittirdiğimde denizin yüzeyine çıktım.

Anında içime derin bir nefes çektiğimde bedenimin suyun içinde olmasını umursamadan Derek'e bir yumruk savurdum.

Yanağına patlayan sert yumruğum ile hafifçe geriye sendeledi fakat sırıtışı yüzünden silinmedi. "Hey! Sakin ol kaptan. Yalnızca ufak bir şaka." Alaylı sözleri üzerine tekrar ona doğru atılacaktım fakat elinin tersi ile etrafındaki suyu üstüme püskürttüğünde ağzıma giren tuzlu su ile kalakaldım. Tamam, bu kadarı da fazlaydı.

"Bunu bir savaş ilanı olarak algılıyorum." Dedim ve ufak bir ıslık çalarak biraz ötemizdeki Chris'e seslendim.

Chris ve yanındaki Stacy aynı anda kafalarını bize çevirdiklerinde zorla suya sokmaya çalıştıkları Lucas'ın kollarını bıraktılar ve bizim tarafımıza yüzdüler. "Bir şey mi oldu bebeğim?" Chris'in yanımıza vardığında sorduğu meraklı sorusu üzerine Derek'e yandan bir bakış attım.

"Derek biraz önce açıkça bir savaş başlattı. Ve bu savaşta ikimizinde askere ihtiyacı olacak." Sözlerim üzerine Stacy sırıtarak yanımda yerini aldığın boynunu esnetti ve parmakları çıtlattı. Chris yanımda saldırı hazırlığı yapan Stacy'yi görünce az sonra ağlayacakmış gibi yüzünü buruşturdu.

"Hadi ama! Üçümüz takım olsak ve Derek tek başına savaşsa olmaz mı?" İsyankâr sorusu üzerine Derek kaşlarını çattı.

"Benim güçsüz bir takım arkadaşı olduğumu mu düşünüyorsun Chris?" Chris, Derek'in aksi bir cevap aldığı anda üzerine atlayacakmış gibi duran bakışlarından zerre etkilenmeyerek göz devirdi.

"Aptal olma dostum! Sen ya da ben güçsüz değiliz. O ikisi fazla güçlü. Bir araya gelince bütün dünyayı dize getirebilecek iki kadının karşısında olmak istemediğim için beni suçlayamazsın. Bu düpe düz aptallık!" Chris'in ürkmüş ses tonu üzerine kaşlarımı çattım. Evet Stacy ve ben güçlüydük fakat şuan burada bir eksik vardı.

"Stacy sence de biri eksik değil mi?" Stacy'ye yönelttiğim alaylı sorum ile Stacy genişçe sırıttı. Rachel ve Stacy çok zıt iki karakterdi. Rachel feminenliğin ve dişil enerjinin kelime anlamı iken Stacy, maskülen ve çocuksu bir yapıya sahipti.

Bahsettiğimiz eksiğin kim olduğunu anlayan Chris'in gözleri hafifçe açıldı. "Rachel öldürsen suya girmez. O şuan güneşlenip yakışıklılara kur yapmak ile meşgul." Kafamı sahildeki şezlonglardan birindeki Rachel'a çevirdiğimde Lucas'ın onun sırtına güneş kremi sürdüğünü gördüm. Lucas yaptığı işten bıkkın bir yüz ifadesi ile kremi iyice yayarken, Rachel iki şezlong ötedeki birine göz süzüyordu. Adam ise yarım ağız sırıtıyordu. Açık konuşmak gerekirse Rachel kırmızı bikinisi ile fazlasıyla iyi görünüyordu ve adamın yerinde ben olsam, ben de aynı tepkiyi verirdim. Rachel gibi bir kadına dönüp bakmamak garip olurdu.

Aklıma gelen fikirle dudaklarım aralandı. "Tamam. O zaman bu işi başka bir şekilde çözelim." Sahile doğru yüzmeye başladığımda üçü de sorgulamadan peşime takıldı. Sudan çıkıp ayaklarımı kızgın kumlar ile buluşturduğumda ıslak saçlarımı sıktım. Saçlarımda biriken sular ellerim arasından kumların üstüne damladığında Rachel'ın yanına ilerledim.

Yandaki şezlongun üzerindeki havluyu alıp ıslak bedenime sardığımda Rachel Lucas'a gitmesi için bir el işareti yaptı ve Lucas yanımızdan ayrıldı. Havluyu nemli tenimden ayırdım ve çantamdaki siyah, geniş kısa kolluyu üstüme geçirdim. Altıma da aynı renk deri şortu giydiğimde saçlarımı tepemden sıkı bir at kuyruğu yaptım.

Rachel hazırlanışımı çatık kaşları eşliğinde izlerken ona döndüm. "Voleybol oynamaya ne dersin Rach?" Teklifimi kısa bir an düşündükten sonra yanındaki kot şortu giyindi ve ayaklandı. Rachel liseden beri okuduğu bütün okulların voleybol takımına katılmıştı. Bu sporu sevmesinin yanı sıra bu konuda gerçekten iyiydi. Stacy ve ben basketbola daha meraklıyken Rachel, tam bir voleybol hastasıydı.

"Bunu bana sorman hata canım." Platin sarısı saçların toplarken bana dönüp söyledikleri ile sırıttım.

Geniş sahilin bir köşesine kurulan voleybol sahasına ulaştığımızda diğerleri hazır bir şekilde bizi bekliyordu. "Takımlar üçe üçlük olacak. Ben, Stacy ve Rachel bir takımız. Derek, Chris ve Lucas bir takım. Kısacası kızlar ve erkekler." Chris takımları duyması üzerine fenalaşırcasına elini alnına götürdü. Rachel'a karşı kazanamayacağını biliyordu.

Stacy heyecanla ve yüzündeki kurnaz sırıtmayla konuştu. "Kaybeden takımın bir cezası olmalı. Ceza yoksa bir anlamı olmaz." Stacy'nin söyledikleri üzerine düşündüm. Ne de olsa kaybeden tarafta olmayacaktım. Bu yüzden en acımasız cezayı belirleyebilirdim. Benim açımdan bir sıkıntı çıkmazdı.

Aklıma gelen kurnaz fikir ile sinsice sırıttım. Şuan yaz mevsimindeydik. Ve hava dehşet sıcaktı. "Kaybeden taraf iki gün boyunca kalın sweatshirt giysin." Ortaya attığım ceza önerisini kızlar anında onaylarken, diğerleri gözlerini belertmişti. Derek bana aldatılmışçasına bakarken Chris, başına gelecekleri çoktan kabullenmişti.

Takımlar pozisyonlarını aldığında oyuna başlamaya hazırdık. Atılan yazı tura sonucunda oyunu biz başlatıyorduk.

Rachel birkaç adım geriledi. Kolunu ileri geri oynatıp esnedi. Sonrasında topu havaya attı ve havadayken topa smaç bastı. Rachel'ın teması ile filenin üstünden sert ve hızlı bir şekilde geçen top Derek'in kolları ile buluştu.

Derek'in manşet ile karşıladığı top Lucas'a doğru ilerledi. Lucas topu Chris'e pas verdiğinde Chris ufak bir smaç ile topu tekrar bizim tarafımıza gönderdi.

Stacy kumların üstüne yatıp topu manşet ile bana gönderdiğinde topu ufak bir dokunuş ile filenin yanındaki Rachel'a yönlendirdim.

Rachel kendisine ulaşan topa sahanın diğer yarısına doğru bir smaç bastığında top Derek'in bloğuna çarptı.

Top Derek'ten sekip bizim sahamıza düşmek üzereyken kumların üstünde kayarak topun altına elimi uzattım. Top elime çarpıp tekrar havalandığında Rachel topa manşet ile vurdu.

Rachel'ın manşeti ile tamamen yükselen topa Stacy havaya zıplayarak sert bir smaç bastığında top filenin üstünden geçerek karşı takımın sahasına ulaştı ve sertçe kumlara gömüldü.

Ağzımın içine giren kumları tükürerek ayaklandım ve zafer nidaları atan Stacy ile çocuklara üstün bakışlar gönderen Rachel'a baktım.

Sayıyı aldığımı için Lucas, başlamamız adına topu bize attı.

Rachel topu havada yakalayıp smaç pozisyonu alırken Stacy coşkuyla bağırdı.

"Hadi onları bu sahaya gömelim!"

Üstümüzdeki ıslak ve kumlu kıyafetlerden kurtulduğumuzda Stacy gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. Stacy, Rachel ve ben yazlık ince kıyafetler içerisindeyken, karşımızdaki Derek, Chris ve Lucas'ın durumu içler acısıydı.

Derek'in üstünde siyah, kalın ve kapüşonlu bir sweat vardı. Yine merhametli davranarak altına dizlerinin hemen altında biten bir şort giymesine izin vermiştim.

Chris ise beyaz bir sweat tercih etmişti. Altında ise Derek ile aynı şekilde bir şort vardı.

Aralarında durumu en kötü olan Lucastı. Çünkü o kalın giyinmesinin yanı sıra maç boyunca kafasına onlarca kez top yemişti. Etrafta gri kapüşonlu hırkası ile beyni sulanmış bir vaziyette geziyordu. Kafasına yediği smaçlar ise tabii ki Stacy'nin elinden çıkmıştı. Ekibin en küçüğü olduğu için Lucasla uğraşmaya bayılıyordu.

Yanımda oturan Derek bunalmışçasına üstündeki sweatin kollarını yukarı doğru çekti. Sağ kolunun büyük bir kısmını saran ejderha dövmesi görüş açıma girdi.

Maç bittikten sonra üzerilerimizi değiştirmiş ve yakınlardaki bir restorana gitmiştik. Hem yüzmek hem de voleybol bizi fazlası ile acıktırmıştı.

Sipariş ettiğimiz yemeklerin gelmesini beklerken mekânlarımız ile ilgili detaylı araştırmalar yapıyordum. Dario Moreno Sokağı, Agora Ören Yeri, Efes Antik Kenti.

Üç mekânda cennetten fırlamış gibiydi. Önce hangisinden başlamamız gerektiği ile ilgili fazlası ile kararsızdım. İçimde yaşadığım uzun süreli tartışmadan sonra araştırmaya Agora Ören Yeri ile başlama kararı almıştım.

Bir anda önüme konulan tabakla bakışlarımı elimdeki telefondan kaldırdım. İzmir kumru.

Herkese rastgele yemekler sipariş etmiştim. Masada kumrunun yanı sıra, İzmir söğüş, İzmir köfte, Kokoreç ve Enginar dolması da vardı. Enginar dolmasını Aby için istemiştim. Menüde içinde et bulunmayan bir yemek bulana kadar fazlası ile uğraşmıştım. Ve en sonunda enginar dolması sipariş etmiştim.

Kafamı yan tarafıma çevirdiğimde önündeki kokoreç, sanki bir uzaylıymış gibi onu seyreden Derek'i farkettim. Yemek ile yememek arasında kalmış gibi görünüyordu.

Görev bitene kadar burada geçirdiğimiz zamanların sonunda ciddi antrenmanlara ihtiyacımız olacaktı. Türkiye mutfağının yemek anlayışı genel olarak yağ ve protein ağırlıklıydı. Şuan hiç düşünmeden yiyip içiyordum. Fakat formumu kaybetmemek için sıkı bir diyete girmem gerekecekti.

Gülerek elimi Derek'in sırtına koydum. Önündeki yiyecekte olan bakışları bana döndüğünde sırıtışım büyüdü. Masadaki kokoreçi işaret ettim.

"İçinde sevmeyeceğin bir şey yok Derek. Tadına bakarsan beğeneceğine eminim." Elimi kaldırdım ve ne olduğunu bile sormadan önlerine bırakılanları iştah ile yiyen Chris ile Stacy'yi gösterdim. "Bence biraz onları örnek almalısın. Buranın yemeklerine ne kadar çabuk alıştıklarına bak."

Derek başını kaldırıp Stacy ile Chris'e baktı. Çatallarına taktıkları köfteleri, kollarını dolayıp birbirlerine uzatıyorlardı. Onların bu haline gülüp tabağının yanındaki peçeteye uzandı. Beyaz peçeteyi avcunun içinde buruşturarak sıktı ve küçük bir top haline getirdi.

Bakışlarını tekrar tıkınan ikiliye çevirdiğinde tek gözünü kıstı. Peçeteden yaptığı topun olduğu elini bileğinden büktü ve nişan alıp topu Stacy'ye attı. Stacy bir anda konuşmak için açtığı ağzına giren şeyle elini belindeki silahına attı. Bu ekibin hepsinde olan bir refleksti. Kontrolümüz dışında olan ani bir harekette elimiz hemen silahımıza giderdi. Bazı ajan problemleri...

Stacy karşısında haline gülen Derek'i görünce elini belinden çekti. Önce rahat bir nefes verdi. Sonra kaşları çatıldı ve elini uyarırcasına Derek'e doğru salladı. Konuşmaya çalıştığında çenesi hareket etti fakat anında yüzünü buruşturdu. Ağzında unuttuğu peçeteyi masanın üstüne tükürdüğünde siniri daha da artmıştı.

"Bana bak Ejderha! Senin o kuzgun tüyü saçlarını yolarım! Duydun mu beni? Önce saçlarını yolarım sonra o kafanı koparırım!" Stacy'nin son söyledikleri üzerine Derek gerilerek arkasına yaslandı.

Birkaç kez görev için işkence etmemiz gereken adamlar olmuştu. Onlardan bilgi alabilmek için. Ve bu konuda Stacy'nin ne kadar yaratıcı olduğunu farketmiştik. Eğer tanıyor olamasaydım gördüklerimden sonra Stacy'den korkabilirdim. Adam konuşmayı sonuna kadar reddettiğinde onun dilini kesmişti.

Bu yaptığının üzerine Rachel çığlık atarak geriye kaçmıştı. Ama bunu korktuğu için değil üstüne kan sıçramasın diye yapmıştı. Üstündeki elbise beyazdı. Önce ondan uzaklaşmış sonra da Stacy'yi azarlamıştı.

Chris en yakın arkadaşının içinden böyle bir cani çıkmasının şokunu aylarca üstünden atamamıştı. O korku filmi izlediğinde uyuyamayan bir insandı. Bir de yedi yirmi dört Stacy gibi bir psikopat ile dolaştığını öğrenince uykular ona adeta yasaklanmıştı.

Derek korkudan küçük dilini yutan Lucas'ı sakinleştirmişti. Sonrasındaysa benim tembihlemem ile herkesi dışarı çıkarmıştı.

Ben, Stacy ve dilsiz adam baş başa kaldığımızda önce adamı öldürmüştüm. Şu saatten sonra zaten bir işimize yaramazdı. Ben diğerlerinin aksine ciddi bir tepki göstermemiştim. Çünkü adamın ceketinin iç cebinde duran zehri en başından farketmiştim. Biz onu öldürmeseydik o konuşmamak için kendini zaten öldürecekti.

Herifi öldürmüştüm öldürmesine de Stacy adamın dilini vermemişti. Dil hala daha ondaydı. Neden kendisinde kalmasını istediğini sormamıştım. Stacy'nin işlerine pek akıl sır ermezdi...

Herkesi odadan çıkardıktan sonra Derek ilr etrafı temizlemiştik. Adamı öldürdüğümüzden Bayan Agatha'ın haberi yoktu. Ona kendini zehirlediğini ve bizim de onu gömdüğümüzü söylemiştim. O bizden adamı korkutmamızı istemişti yalnızca. Stacy'nin yaptıkları görevin bir parçası olmadığı için suç sayılırdı.

Stacy Derek'i korkutmanın verdiği hazla yemeğine geri döndü. Yanında oturan Chris birkaç saniyeliğine korku ile Stacy'ye baktıktan sonra o da yemeğine odaklanmıştı.

Herkes yemeklerini yediğinde restorandan ayrılmıştık. Güneş yeni batıyordu. Etraf henüz karanlık değildi fakat acele etmezsek Agora Ören Yeri'ni inceleme işini yarına bırakmak zorunda kalacaktık.

Ön yolcu koltuğunun kapısını açıp içeri yerleştiğimde Gediz elindeki İcon'u arkada yerini alan Stacy'ye uzatmıştı. Stacy anında köpeği kucağına alırken tüylerini okşuyordu. Köpek kafasını önce Stacy'nin çenesine sürttü. Sonra yanındaki Chris'in kucağına atladı. Tam Chris onunla oynamaya başlayacaktı ki bu sefer de Chris'in yanına, Derek'in kucağına atladı.

Derek Chris'in havada asılı kalan ellerine bakıp sırıtırken İcon onun kucağında rahat bir pozisyon bulup gözlerini yumdu. Derek'te hafif hafif onun tüylerini okşamaya başladığında Gediz arabayı çalıştırdı.

Arabanın içinde bir müzik sesi yankılanmaya başladığında kendimi şarkının kollarına bıraktım.

Rachel elindeki mamanın hepsini İcon'a yedirdiğinde, onu kucağına alıp doğruldu. Köpeğin kafasını okşadıktan sonra biz işimizi hallederken ona sahip çıkması için Gediz'e uzattı.

İcon'un Rachel'ı kolları arasında kalmak için olan çırpınışları pek bir işe yaramadı. Gediz İcon'u da alıp arabaya geri bindiğinde tarihi yapının içine ilerledik.

Agora Ören Yeri; dönem kentinin idari, siyasi, adli ve ticari merkezi olarak kentin merkezinde, meşhur ızgara kent planına uygun olarak dikdörtgen bir alanı üzerinde yer alıyordu.

Buranın fazlası ile antik bir havası vardı. Kırık taşları ve yosun tutmuş duvarları ile adeta buram buram tarih kokuyordu. Turistik cazibesi de fazlası ile yüksekti.

Alan çok büyüktü. Bu yüzden gruplara ayrılıp arama yapacaktık. Aksi taktirde buradan yarın sabah anca çıkardık.

Birkaç basamaklık merdiveni inip, üstünden taş kemerler geçen alana ulaştık. Batmaya başlayan güneş ve kendini göstermeye hazırlanan ayın ışıkları kemerler yüzünden aralıklar ile içeriye vuruyordu. Kemerlerin oluşturduğu gölgeler çok hoş duruyordu. Bir anlığına buraya gün doğumunda geldiğimizi hayal ettim ve öyle çok daha güzel bir manzaraya şahit olacağımızı farkettim.

Zeminin ortasındaki küçük, dar yoldan hafif hafif su akıyordu. Bir nevi nehir gibi. Akan suyun sesi zifiri sessizliği bölen tek şeydi ve huzur vericiydi.

Stacy ve Chris üstümüzden geçen taş kemerlerin üzerindeydiler. Dikkatli olacak şekilde kemerlerin üstlerini arıyorlardı. Onlar yukarıya bakarken geri kalanlar da burayı halledecekti.

Birkaç adım atıp elimi bazı bölgeleri yosun tutan duvarda gezdirdiğimde converselerim yerdeki ufak taşları ve otları çiğnedi.

Pekâlâ. Burada bir şey saklayabileceğiniz çok yer vardı. Duvar taşlarının araları, su yatağı, merdiven basamaklarının araları, kemerlerin üstü, sütunların dipleri...

Aradığımız şeyi en hızlı şekilde bulmak için tanrıdan şans dilerken yerdeki su yoluna eğilmiş, elim ile kenarlarında bir şey olup olmadığını yokluyordum. Elime yalnızca yosun ve küçük taşlar sürtündü. Bunların dışında hiçbir şeye rastlamayınca elimi sudan çıkardım.

Islak elime umutsuzca bakışlar atarken biraz arkamda kalan Derek'in merdivenin boşluklarını aradığınız farkettim. Anında aklıma gelen kurnaz fikir ile haince sırıttım.

Eğildiğim yerden kalkıp birkaç adıma Derek'in yanına vardım. Benim yanında dikildiğimi farketti fakat işinden kafasını kaldırıp bana bakmadı. En sonunda bir şey bulamamış olacak ki bana döndü.

"Bir şey mi buldun kaptan?" O bu soruyu sorarken ben elimi arkaya atmış sırtını sıvazlıyordum. Islak elim ile. Böylece Derek farkına varamadan hemen elimi onun üstüne kuruladım.

İşim bittiğinde elimi çektim ve Derek'n bakışları elime kaydı. Gözleri kısıldı. Sonrasında derin bir of çekti ve elini nemli sırtına attı. Hissettiği ıslaklı ile gözlerini devirdiğinde ben çoktan ondan uzaklaşmaya başlamış, köşedeki çeşmeye yaklaşmıştım. Elimi içinden berrak bir şekilde su akan, orta kalınlıktaki boruya sokmak için dizlerimi kırarak hafifçe eğildim.

O anda gecenin karanlığını yarıp geçen, tanıdık ve tiz bir çığlık kulağıma ilişti. Kaşlarım endişe ile çatılırken ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordum.

Derek'te başını çevirip bana baktığında ikimizde bu çığlığın Stacy'ye ait olduğuna emindik.

Acele ile sesin geldiği tarafa koşturdum. Derek'te benim arkamdan beni takip ederken arkası dönük olan Stacy'nin turuncu saçları görüş açıma girdi.

Stacy duvarın dibine çökmüş ağlamamak için kendini sıkıyor, bir yandan da ayak bileğini ovuşturuyordu. Yanına çökmüş olan Chris bileğinin durumuna bakmaya çalışıyordu fakat Stacy ona izin vermiyordu. Onlardan uzak bir köşedeki Lucas ise suçlu gözler ve tedirgin bakışlar ile Stacy'ye bakıyordu.

Hızlı bir şekilde yanlarına vardığımda Stacy'nin yanına çöktüm. Beni gördüğü anda akmak için hali hazırda bekleyen gözyaşları kururken rahatlamış bir nefes verdi. Yavaşça ellerini çekip bileğine dokunduğumda dişlerini sıktı.

"Bana burada ne olduğunu biriniz anlatabilir mi acaba?" Stacy bileğini kontrol ederken sorduğum soru üzerine kesik bir nefes aldı. O konuşmaya hazırlanırken Lucas, önce davrandı.

"Stacy yukarıda dolaşıyordu. Ben de düşmemesi için yardım etmek istedim. Gerçekten amacım sadece yardım etmekti. Şuradaki kemer ile sütunun bağlandığı yerde küpü bulmuş. O küpü almak içine eğildiğinde bende dengesini kaybetmemesi için belini tuttum." Lucas tam anlatmaya devam edecekti ki Stacy hararetle araya girdi.

"Ben bir keskin nişancıyım seni aptal! Çatıdan çatıya atlıyorum! Gökdelenlerin tepelerinde dolaşıyorum! Nasıl dengemi kaybedebilirim! Sen belime sarılmasaydın bırak düşmeyi aşağıya takla atarak bile inerdim!" Stacy'nin hiddetli sözleri üzerine Lucas başını eğdi.

Ellerimin arasındaki bileğini çıkmadığından emin olarak bıraktığımda dudaklarım aralandı. "Tamam. Olmuş bitmiş. Tartışmayın bir de." Derek'e döndüm. "Derek Stacy'yi al. Bileğinde ya da ayağında çıkma gibi bir durum yok. O yüzden hastahaneye gidiyoruz." Derek anında eğilip Stacy'yi kucağına aldı. Ellerini belinde ve dizlerinin altında sabitlediğinde Stacy de kollarını onun boynuna doladı.

Chris yanıma gelip küpü bana uzattığında elime alıp inceledim. Küpün üstündeki harf "H" harfiydi. Küpü detaylı bir şekilde incelemeden çantamın içine attım ve çıkışa yöneldim.

Derek ile kucağındaki Stacy ve diğerleri de beni takip ederken merdivenleri çıktık.

Kısa süre sonra arabaya yerleşmiş, en yakın hastaneye gidiyorduk. Stacy'nin bileğine ben de bir müdahalede bulunabilirdim. Fakat imkanımız varsa hastahaneye gitmek daha doğruydu.

Arabanın içinde hastaneye yol alırken yüksek sesle homurdandım.

"Küçük bir köpek, ayak bileği sakat bir keskin nişancı, marka takıntılı bir manyak, bir ejderha, teknoloji bağımlısı bir yazılımcı ve yaramaz bir çocuk gibi davranan aptal bir sarışın! Gerçekten! Mükemmel bir ekibim var!"

...

Selamlarrr!
Nasılsınız efendim?
Keyifler nasıl?

Bölüm ile ilgili düşünceleri alayım.

Unutmayın yıldızlar parlamak için var...

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın!






Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 108K 44
~Bu kitap tüm zorluklara inat aşkından vazgeçmeyip aşkı için savaşanlara ithaf edilmiştir.~ -------------------------- "Aşk mıdır beni,sana bu kadar...
9.4K 785 4
UYARI: Kurguda 18+ sahneler ve rahatsız edici öğeler vardır (bulunacaktır.) Rahatsız olanlar okumasın. * Babasının baskılarına,zorla evlendirilmesin...
45.1M 2.1M 84
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
19.6K 1K 16
ruhsuz bir kadın. çoğu kişiyi umursamaz.borda bereli bir kadın birgün hastahanede karıştığını öğrenir. Diyer tarafta ise baba- kız, anne- kız, ab...