HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"

34.8K 1.7K 322
By sibelgns

Yeni bir bölümle herkese merhabalar dostlarım. Umarım çok bekletmemişimdir.  Bu yakınlarda sürekli uyumak ve mide bulantısından yazmaya pek fırsat bulamıyorum. Evet düşündüğünüz gibi hamileyim ve acayip heyecanlıyım. Ben elimden geleni yapacağım ama bölümlerde gecikmeler olursa bana darılıp gücenmeyin dostlarım.

 

Bölüm ithafıma gelince beni sıcacık yorumlarıyla ve samimi yüreğiyle hiç yalnız bırakmayan baldan tatlı okurum ecem_rabia ya sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Ayrıca bana göndermiş olduğu el emeği göz nuru harika hediyesi için de ne kadar teşekkür etsem az gibi geliyor. Ayrıca bebişimi de unutmamış canım benim:) Minnakımın teyzesi Ecem'im, çok seviliyorsun canım. İyiki tanımışım seni güzel yürekli kardeşim benim. İnşallah bir gün yüz yüze de görüşme fırsatını yakalarız seninle ve bütün hikayeyi okuyan dostlarımla. Hepinizi ayrı ayrı çok seviyorum dostlarım. İyiki varsınız :))

 Dış kapıdan çıktığımızda Yağız hala gülmeye devam ediyordu. "Gülme sende yeter." dediğimde bana bakıp dudağını neşeyle kıvırdı.

"Şimdi beni anlamışsındır sanırım. Bundan sonra Demir'e saldırdığımda beni engellemezsin herhalde?"

Söylediği şeyle bende gülmeye başladım. Haklıydı. Demir de her fırsatta onu deli edecek bir şeyler buluyordu. "Yine de ona bir şey yapmana izin veremem. O benim manevi ağabeyim sayılır." diye gözdağı vermeyi de ihmal etmemiştim. Söylediğim şeyle kahkahalara boğulurken bir yandan da bavulumu bagaja koyuyordu.

Bagajın kapağını kapattıktan sonra keskin bakışlarını üzerime dikip yanıma yaklaştı. Beni araba ile kendi arasına sıkıştırıp kollarını iki yanıma sardı. Ne yapmak istediğini anlayamamıştım. Kafasını eğip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Karanlıkta bile ışıl ışıl parlayan yeşilleri kalbimin teklemesine sebep oluyordu. Bu adamın beni bu kadar çabuk etkisi altına almasına sinir oluyordum. Yüzüne kondurduğu, çarpık gülümsemenin nabzımı hızlandırdığını bilseydi yine de bu şekilde gülmeye devam eder miydi diye düşünmeden edemedim.

"Peki ben neyin oluyorum Güvercin?"

Konuşurken adeta yüzümü yalayıp geçen nefesini dudaklarımda hissettim. Büyülü sesi içimde ılık bir nehir gibi çağlayıp beni rahatlatırken sorduğu sorunun anlamını yeni fark ediyordum.

"Ağabeyim olmadığın kesin."

Ağzımdan bir çırpıda çıkan bu cümle Yağız'ın daha çok gülmesine sebep olurken, benim de utancımdan kıpkırmızı olmamı sağlamıştı. Bu adam resmen benim ayarımla oynuyor, devrelerimi yakıyordu. Bana bu kadar yakın durmak, gözlerime bu kadar anlamlı bakmak ve bu kadar güzel gülmek zorunda mıydı? Kolunun birini yanımdan çekip elinin tersiyle yavaşça yanağımı okşadı.

"Orasını anladık Güvercin." dedi daha fazla yakınlaşamayacak bir mesafeye kadar yüzünü yüzüme yaklaştırıp. "Peki neyinim ben?"

O kadar yakınımdaydı ki değil nefesini, vücudunun ısısını bile hissedebiliyordum. Havanın dondurucu soğuğu bile içimdeki yangını söndürmeye yetmiyordu. Gözlerimi kapatıp yüzümü ısıtan nefesine teslim olmamak için kendimi zor tutuyordum. Ellerimi göğsüne koyup, onu uzaklaştırmaya çalıştım.

"Çok üşüdüm lütfen artık gidebilir miyiz?" dedim aramızdaki çekimi dağıtmaya çalışarak. Bana karşı ne hissettiğini bilmiyordum. Beni öpmüştü evet ama bir erkeğin bir kızı öpmesi için illa aşık olması gerekmediğini bilecek kadar akılı sayılırdım. Her ne kadar Demir; Yağız'ın bana aşık olduğu konusunda kafamı karıştırmaya çalışsa da bana bakan bu gözlerde; yanan ateşten başka bir şey göremiyordum. Bu ateşin adını şu anda düşünemeyecek kadar da dağılmıştım. Onu itmeme rağmen yerinden milim oynamamıştı.

"Bana bir cevap verene kadar hiçbir yere gitmeyeceğiz Güvercin. Şimdi soğuktan donmak istemiyorsan bir an evvel soruma cevap ver."

Soğuktan donmak mı? Bu adam kafayı yemişti herhalde. O bana bu kadar yakın dururken nasıl donabilirdim ki? Yanıyordum hem de ne yanmak. Havanın eksi bilmem kaç derece olmasını bile hissedemeyecek kadar güçlüydü içimdeki ateş. Bana ihtiyaçla bakan yeşillerin içindeki hareler, yerlerinde dans ederken ben daha da alev alıyordum. Bu haksızlıktı. O bu kadar tecrübeliyken, benim bu kadar masum olmam adaletli değildi. O duygularını dizginleyebilmeyi öğrenecek kadar çok kadın tanımışken, benim tek tecrübemin ilkokula giderken kaybolmamam için benden üç yaş büyük olan komşu çocuğu Yiğit'in elini tutmaktan ibaret olması büyük bir haksızlıktı.

"Be.. Be-n bilmiyorum." diye mırıldandım gözlerimi kaçırarak.

Yanağımda gezdirdiği eli ile çenemi tutup, yere eğdiğim kafamı kaldırdı. "Sakın benden utanma Güvercin ve bakışlarını asla kaçırma."

"Sen de beni daha fazla utandırma."

"O halde şimdi yapacağımdan sonra daha da çok utanacaksın."demesiyle dudaklarının dudaklarıma kapanması bir oldu.

Soğumuş dudaklarımı ılık nefesiyle yavaşça ısıttı. Dudakları her hamlesinde beni kendimden geçirmeyi nasıl başarıyordu anlamıyordum. Dili usulca ağzımın içinde süzülmek için izin isterken, ben o izni ellerimi Yağız'ın ensesine ihtiyaç ile doladığımda çoktan vermiştim bile. Dudağı alt dudağımı esareti altına alırken kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Dilimiz adeta birbirine dolanmış aşkın dansını yapıyordu. Bilincim hiçbir şeyi düşünemeyecek kadar kapanmıştı. Su anda sadece Yağız ve ben vardık. Okyanusları andıran ferah kokusu her yanımı sararken, onun bu kışkırtıcı kokusunu içime çekmeden edemiyordum. Dilinin her darbesinde duvarlarım yavaş yavaş yıkılırken başımın dönmesiyle sendeledim. Yağız'ın belimi saran kolu bedenimi daha güçlü tutup beni yerime sabitledi. Yüzümdeki eli boynuma doğru kayarken kontrolümü tamamiyle yitirmiş, bütün dizginleri Yağız'ın eline vermiştim. Hiç uyanmak istemediğim bir rüyadaydım sanki. İstemsizce kapattığım gözlerimi açmaya korkuyordum. Birbirimizin dudaklarında kaybolurken yüzümüze düşen yağmur damlalarını umursamayacak kadar soyutlanmıştık. Sanki ona ait olduğumu ispatlamak istercesine dudaklarımı yiyip bitirirken nane tadını aldığım dilin dokunuşlarıyla teslimiyetimi ilan etmiştim. Artık yüreğim de bedenim de sadece ona aitti. Dudaklarının darbeleri yumuşayıp yerini şefkatli vuruşlara bırakırken gözümden düşen bir damla yaş yağmur damlalarıyla karışıp ruhumun en derinlerine aktı. Bu hissettiğim kavurucu duygu ile nasıl baş edeceğimi bilmiyordum. Bedenimi tutan kollar gevşeyip yanağımdaki eli, usulca birbirine dolanmış dudaklarımızı ayırırken tenimin her zerresi bu ayrılığa isyan etti. Yağız alnını alnıma dayayıp bir müddet sessizce bekledi. Gözlerimi açmaktan bile acizdim. Sıcacık eli yüzümdeki saç tutamlarını kulağımın arkasına atarken aldığı derin nefesi bir çırpıda verdi.

"Gözlerini aç Güvercin."diye fısıldadı kulağıma. Sıcak nefesi içimi gıcıklıyordu.

Heyecandan titreyen bedenime aldırmadan yavaşça gözlerimi açıp bana kilitlenen bakışlara baktım. Yağmurun hızını arttırması bile umurumuzda değildi. "Böyle giderse sırılsıklam olacağız." Deye mırıldandım. Ne söyleyeceğimi nasıl davranacağımı bilemiyordum. Söylediğim şeyi duyduğundan bile emin değildim. Gözleri her an alev alacak gibi bakarken yüzümü kendinden uzaklaştırdı.

"Artık senin için ne ifade ettiğimi anlamışsındır umarım Güvercin." dedi başparmağını alt dudağımın üzerinde gezdirirken. Bir yandan nefesimi düzenlemeye çalışırken bir yandan da Yağız'ın söylediklerinin şaşkınlığını yaşıyordum. "Eğer anlamadıysan bir kez daha zevkle gösterebilirim. Bu saatten sonra kimsenin sana benim baktığım gibi bakmasına izin vermem çünkü seni ilk gördüğümden beri bu dudaklara, benden başkasının dokunması düşüncesinin bile beni ne kadar delirttiğini bilemezsin Güvercin."

Gök gürlemesiyle aniden yerimden sıçrayınca, Yağız bana sımsıkı sarıldı. Elleriyle, ıslanmış saçlarımı okşayıp vücudumun gerginliğini almaya çalıştı. Gök gürültüsünden ne kadar korktuğumu biliyordu. Ben de kollarımı beline sarıp başımı göğsüne kapattım. Kokusunu derin derin içime çekip sakinleşmeye çalıştım.

"Kokun... Kokun beni hiç olmadığım kadar rahatlatıyor." Ağzımdan fısıltı şeklinde çıkan kelimeler havada dağılıp karanlığa karıştı.

"Hadi güzelim daha fazla ıslanmadan arabaya binelim." Beni kendinden uzaklaştırıp kapımı açtı. Yavaşça beni koltuğa oturttuktan sonra uzanıp emniyet kemerimi taktı. Başım bana taşıyamayacağım bir yük gibi ağır geliyordu. Şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdığında klimayı da açmayı ihmal etmedi. Onun da kafası benim kadar karışıktı ve o da bu geceden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu. Eliyle yüzüme yapışan saçları uzaklaştırıp yine o eşsiz gülümsemesini bana bahşederken ben de aynı içtenlikle ona karşılık verdim.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum yola çıktığımızda. Az önce yaşananlar hiç yaşanmamıştı sanki. Sanırım Yağız beni her öptüğünde sonrasında hiçbir şey olmamış gibi davranacaktık. Nasılsa sadece bir öpücüktü. Onun için sıradan ve önemsiz, ama benim için dünyalara bedel.

"Evime."

"Evin nerede peki?"

"Kemerburgaz. Bilir misin oraları?"

"Yok pek bilmiyorum. Aslında İstanbul'u da pek bilmiyorum." İki yıldır burada yaşamama rağmen Eymen'in beni bulacağı korkusuyla doğru düzgün hiçbir yeri gezemedim.

"İstersen ben seni gezdiririm."

"Çok isterim." Yağız'ın çalan telefonu aramızdaki konuşmayı bölmüştü.

"Söyle Demir." Yağız pür dikkat Demir'in telefonda söylediklerini dinliyor, ardı ardına sıraladığı sorularının cevabını büyük bir sükunetle bekliyordu. Demir; biz Beşiktaş'a gelirken bizden ayrılmıştı. Ben evine gittiğini düşünsem de an itibariyle öyle olmadığını anladım.

"Her yere iyice baktın değil mi, eminsin temiz olduğuna?"

......................

"Çocuklara evin çevresinden ayrılmamalarını söyledin mi peki?

......................

"Bahçe kameraları ve evin içindeki kameraları kontrol ettin mi, hepsi aktif mi?

.....................

"Sıçtırtma şimdi evhamına! Lan karı mıyız, biz ne evham yapacakmışım."

Yağız'ın bağırmasıyla birden yerimden sıçradım. Demir telefonda ne söylediyse onu sinirlendirmişti. Zaten Demir ne söylerse söylesin Yağız sinirlenmeye yer arıyordu ya orası ayrı. Korktuğumu fark etmiş olacak ki bir elini direksiyondan çekip, kucağımda sabitlediğim ellerimin üzerine koydu. Özür diler gibi bakan gözleri ve teselli vermek ister gibi avuçlayıp sıktığı ellerim üzgün olduğunun habercisiydi. İyi olduğumu anlaması için her şey yolunda der gibi gülümsedim. Yağız'ın gerilen çenesinden anladığım kadarıyla Demir onu telefonda da rahat bırakmıyordu.

"Lan sana ne!" diye bağırdı. Resmen arabayı inletmişti. Bu adamın siniri gerçekten çekilecek gibi değildi. Kafasını bana çevirip tekrar konuştu. Bu sefer sesinin daha yumuşak çıkması için özen göstermişti.

"Sana ne kardeşim Nehir'in nerede yatacağından. Ben sana evi kolaçan et git demedim mi? Bizimle kalmak da nereden çıktı şimdi?" Her ne kadar çabalarsa çabalasın, kibarlık hiç kimsede olmadığı kadar eğreti duruyordu Yağız'ın ağzında. Hele de Demir ile konuşurken.

"Eve geldiğimde seni görmek istemiyorum. Git lan evine, zaten günlerdir beraberiz. Bıktım senin yüzünü görmekten."

........................

"Ne derdim varmış da sen anlamışsın bakalım Demir Efendi?" Yağız'ın imalı sesi dikkatimi çekmişti. Bu Demir yine neler karıştırıyordu bilmiyorum ama Yağız'ın çenesi sıkılıp gevşemekten kilitlenmezse iyiydi.

.....................

"Dur sen bakalım dur. Seni de göreceğiz. Seni de deli divane edecek bir hatun elbet karşına çıkacak. O zaman ben de sana kök söktürmezsem bana da Yağız demesinler."

En son kahkahalar eşliğinde telefonu kapattığında benim de yüzümde istemsizce bir gülümseme oluşmuştu. Kesinlikle bu adam daha sık gülmeliydi. Elimin üzerindeki elini yavaşça çekti. Saat nereyse sabaha karşı üç olmuştu. Kafamı iyice koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Cidden çok uykusuz ve yorgun hissediyordum. Uykuya dalmadan önce yüzümde dolaşan elleri hissettim ama gözlerimi açacak takatim kalmamıştı.

Arabanın sarsılmasıyla aniden gözlerimi açıp panikle etrafıma bakındığımda hala yolda olduğumuzu fark ettim.

"Korkma Güvercin. Sadece tümsekti."

Rahat bir nefes alıp tekrar arkama yaslandım. Çok terlemiştim. Sırtım resmen su içinde kalmıştı. "Gelmedik mi daha?"

"Geldik sayılır. Sen iyi misin?

"Hıı hıı" deyip nerede olduğumuzu anlamak için camdan dışarı baktım. Yol kenarındaki ışıklandırmalar etrafı muazzam şekilde aydınlatırken, ormanın kıyısından geçiyorduk. Her yer yemyeşildi. Karanlık olmasına rağmen etraf göz alıcıydı.

"Ormanlık alanları seviyorsun herhalde?" diye sordum kafamı Yağız'a çevirerek.

Dudağının kenarını kıvırıp serseri bir şekilde gülümsedi. "Çok mu belli oluyor?" dedi alayla.

"Hem de nasıl" ben de gülümsemiştim.

Her biri birbirinden güzel olan villaların arasından geçip, dört bir yanı duvar ve elektrikli tellerle kapatılmış olan büyük bir arazinin içindeki kocaman üç katlı muazzam bir evin önüne geldiğimizde zırhlı bahçe kapısı yavaşça açılmaya başladı. Burası cidden devasa bir yerdi. Üzerimdeki şaşkınlığı atamayıp yerimden rahatsızca kımıldadım. Ben de varlıklı bir ailede büyümüştüm ama böylesi bir ev bizim için bile hayal sayılırdı. Bahçe kapısı açıldığında etrafımızı saran koruma ordusunu yararak bahçeden içeri girdik. Bahçe demek bile o kadar garip geliyordu ki buraya bir köy bile sığabilirdi. İlk dikkatimi çeken şey ışıklandırmanın aydınlattığı havuz olmuştu. Havuzun ortasındaki şelale inanılmaz bir ışık gösterisiyle birlikte yükselerek havuza dökülüyordu.

"Böyle bir yerde yaşadığını tahmin etmemiştim." diye mırıldandım. Yağız arabayı durdurmuş beni izliyordu.

"Kalabalıktan uzak olması, benim için yeterli." dedi sesi kesinlikle ukalalık barındırmıyordu. Ben yine de ona takılmak istemiştim.

"Milyon dolarlık bir yer olması önemli değil diyorsun yani?" dedim alay edercesine. Yüzünün ifadesi gram değişmemişti. Hatta bakışları biraz donuklaşmış bile denebilirdi.

"Paranın insan hayatı için hiçbir değerinin olmadığını öğreneli, çok oldu Güvercin. Para güçten başka bir şey değil. Bazen en sevdiklerini bile yaşatmaya yetmiyor.

Verdiği cevabı duyunca onu istemeden de olsa yaraladığımı anladım. Eylül'ü ima ettiğini anlayacak kadar onu iyi tanıyordum. Düşünmeden ellerini ellerime alıp teselli vermek istercesine sıktım. Gözlerim yanmaya başlamış olsa da gözpınarlarıma kadar gelen yaşı uzaklaştırdım.

"Gidenler geri gelmediği müddetçe, üzülmenin bir faydası olmuyor maalesef. Bunu da ikimizden daha iyi kimse anlayamaz." diyebildim sadece. Hiçbir şey söylemen bir müddet gözlerime bakıp arabadan indi. Ben de arabadan çıktığımda, Yağız anında yanıma gelip kolunu belime sardı. Etrafımızı çevreleyen koruma ordusunun arasından eve girerken adamlardan birisi de bizimle eve girmişti. İçerisi çok büyüktü ve harika bir şekilde döşenmişti. Modern bir salon bizi karşılarken ben hayran hayran içerisini inceliyordum. Yağız çoktan içeri girmiş, kanepeye serilmişti bile.

"Mustafa otursana oğlum ne dikiliyorsun." Yağız bizimle giren adama oturduğu kanepeyi gösterirken ben hala kapının önünde aval aval bakınıyordum.

"Yok ağabey böyle iyi. Rahatsızlık vermeyeyim."

"Beni ikiletme de otur. Oğlum ne zaman rahatsızlık verdin de şimdi verecekmişsin?" Yağız sinirli bir şekilde konuşurken ben de evi incelemeyi bırakıp kendimi tekli koltuğa attım.

"Emredersin ağabey." Bu iriyarı adam Yağız'ın dediğini ikiletmezken, onun gücünü bir kez daha hissetmiştim. Mustafa denen adamın Yağız'a olan bakışlarından okunan hayranlık görülmeye değerdi. Adamın simsiyah gözleri Yağız'a büyük bir itaat ile bakıyordu.

"Bütün adamları uyar. Evin etrafında benden habersiz kuş uçmayacak. Şüpheli biri ya da şüpheli bir hareket olduğunu düşündüğünüz herşeyi bana bildirecek ve gereken önlemi alacaksınız. Adamların hepsi silahlı değil mi?"

"Evet ağabey."

Silah lafından hiç hoşlanmıyordum ama güvende olmamız için silahlı bir koruma ordusu şart ise buna razı olmaktan başka bir şey elimden gelmezdi.

"Bütün yetki sende, Kadir'in yaralanmasından sonra tek sorumlu sen kaldın biliyorsun koçum. Seni de Kadir'den ayırmadığımı bilirsin."

"Bilmem mi ağabey inşallah yüzünü kara çıkarmayacağım."

"Bu arada bu da Nehir." dedi beni işaret ederek. Sen; ayrıca onun korunmasından da sorumlusun. Yanına güvendiğin birkaç adam daha ayarla. Bundan sonra Nehir nereye giderse, gerçi ben hep yanında olmaya çalışacağım ama olmasam da onu korumakla görevlisiniz. Kılına zarar gelire senden bilirim ona göre."

"Emrin olur ağabey." deyip kafasını bana doğru çeviren adam. "Ben Mustafa Yenge, emrine amadeyim." deyince ne yapacağımı şaşırmıştım. Bana yenge demesine mi yanayım yoksa koruma ordusuyla dolaşacağıma mı yanayım bilemedim.

"Yağız bu kadarına gerçekten gerek yoktu." diyebildim kısık çıkan sesimle.

"Bunu sonra konuşuruz." dediğinde Mustafa da ayaklandı. "Her yer temiz, gönül rahatlığıyla dinlenebilirsiniz ağabey."

"Gözünüzü dört açın.

Mustafa tam kapıdan çıkmak üzereydi ki aklına bir şey gelmiş gibi Yağız'a dönüp "Neredeyse unutuyordum. Ağabey; yenge hangi odada yatacak acaba?" diye sormasıyla Yağız'ın ayağa kalkması bir oldu.

"Sanan ne lan hangi odada yatacağı. Bugün sizi bana sayı ile mi verdiler?"

"Yok ağabey haklısın da Demir ağabey, Nehir yenge nerede yatacaksa gece kapısının önüne iki koruma dikmemizi emretti de ondan şey edey..m ded...m. Neyse ben gideyim." deyip hızla dışarı çıktı.

"Ulan Demir, ulan Demir seni bir elime geçireyim bak ben seni ne yapacağım."

Yağız söylene söylene kendini tekrar az önce kalktığı yere attı. O da yorgun görünüyordu. Bu sefer Demir, Yağız'ın elinden nasıl kurtulacaktı bilmiyorum ama öncesinde bizim güzel bir uykuya ihtiyacımız vardı. Ben de oturduğum koltukta biraz daha yayılırken ağzım ikiye yarılacakmış gibi esnedim. Yağız gülümseyerek yanını işaret etti.

"Buraya gel Güvercin."

Yerimden kalkmaya bile üşenirken beni yanına çağırması hiç adil değildi. Hem neden yanına gidecektim ki yerimden gayet memnundum.

"Burada rahatım." dedim huysuzca.

"İlla inatlaşacağım diyorsun yani. Seni kucağıma alıp getirmeden yanıma gel."

Onun da sesi bezgin çıkıyordu. Daha fazla onunla uğraşacak takatim yoktu. Söylediğini yaparak yanına oturdum. Uzun kolunu aniden omzuma sararak, beni kendine çekip başımı omzuna dayadı.

"Aferin Güvercin." Eli saçlarımda gezindikçe benim daha çok uykum geliyordu. Sonunda dayanamayıp gözlerimi kapatıp Yağız'ın okyanus kokusunu içime çekerek kendimi huzurun kollarına bıraktım.

"Aklımı başımdan aldın, resmen beni kendine tutsak ettin." Yağız'ın sesi kulağıma varla yok arasında gidip gelirken güzel bir rüyanın içinde olduğuma emindim...

Bir an oturduğum yerden, güçlü kollar tarafından kaldırıldığımı hissetsem de gözümü açacak gücü bulamamıştım. Kollarımı beni kaldıran adamın boynuna doladığımda burnuma dolan koku Yağız diye bağırıyordu. Huysuzca mırıldansam da bu adamın kollarında olmak bana garip bir huzur veriyordu. Kafamı boynunun girintisine koyup kokusu ile sarhoş olurken kendimi derin bir uykunun kollarına teksim etmek üzereydim.

"Nereye gidiyoruz" diye sordum son gücümle.

"Odamıza."

"Çok uykum var."

"O zaman seni uyutalım Güvercin."

Merdivenleri yavaş yavaş çıkarken aramızda geçen konuşmayı yeni yeni anlamlandırıyordum. Bizim bir odamız mı vardı? Beraber mi uyuyacaktık yani. İtiraz etmeye halim olmadığı gibi yalnız da uyumak istemiyordum. En azından gördüğüm kabusları uzaklaştırmayı başaran tek adamla uyuyacaktım; beni öpen adamla... Kollarımı daha sıkı sardım ve kendimi tamamiyle Yağız'ın ellerine bıraktım...


Umarım bölümü beğenmişsinizdir canlarım. Beğeni ve yorumlarınızı belirtmeyi unutmayın lütfen. Her bölümde yeni arkadaşlıklar edinmek eski dostluklarımızı pekiştirmek inanılmaz güzel benim için. Şimdiden okuyan gözlerinize sağlık. Hepinizi öpüyorum canlarım :))


Continue Reading

You'll Also Like

41.9K 158 6
"Aradığım tüm erkeklere bedel bir adamsın" - "Ve sende bunun bedelini ödemek zorundasın" |🔞|
544K 4.8K 26
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
154K 10.6K 8
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.
828K 34.9K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...