Gönlüm Sana Yakın

By Evim_kitaplar2

6.4K 300 112

Gönüllü olarak İran savaş bölgesine gelen hemşire,bir gün yaralı bir Türk askeriyle karşılaşır More

(Gönül)lü Hemşire
Komutan Değil YÜZBAŞI
Eski Bir Hatıra
ESKİMİŞ KOLYE
GÖZLERİN YALANLARI
AÇIK YARALAR
AY IŞIĞI
(ACEMİ) HEMŞİRE
KOLYE SAHİBİNDE
İLK KARŞILAŞMA
YENİ BİR KOLYE
İLK KURŞUN
KELİME KITLIĞI
AŞIK PAPATYA
BİR KORKAĞIN AŞKI
İÇİMDEKİ FIRTINA
..... AŞIK OLMUŞ
BALO
Koparılan Çiçekler
YENİ BİR AŞK
ACI MUTLULUK
BİR KERECİK
ACI GEÇMİŞ
KAÇIŞ
İKİ ÖLÜ BEDEN
ZARAR
Karşılık
Açık

HİÇLİK

95 7 8
By Evim_kitaplar2


Görev Timi Yazardan

Çoktan kalacakları istasyona gelmişlerdi.Yol pek uzun denmese de biraz fazla sürmüştü.Herkes soyunma odalarına teker teker girip daha korumalı üniformalarını giyinmişti.

Ortak odalarında kalacakları tim ile beraber bekliyordu Komutan.Kıvırcığın ona verdiği kolyeyi reddetmişti.O kıvırcığa babasından kalan tek şeydi ve kendisi için feda etmesine gönlü el vermemişti.

Buradan sağ çıkıp çıkmayacağı bile belli degildi Komutanın.Şehit olmak hayatında isteyeceği tek şey olurken aklına sürekli kıvırcığının gelmesi onun morelini bozuyordu.

Ona yıllardır hasretti ve bunu gideremeden ölmek omuzlarında bir yük gibiydi.Ortak salondaki deri koltuklarda otururken askerler aralarında birşey kaynaştırıyordu.

"Matkap sana bence at gözlüğü takalım mazallah teröriste felan da aşık olursun"dedi Umut.Bunu tam anlamıyla şakasına demişti çünkü bunun olmayacağını biliyordu.Türklerde ihanet olmazdı.

Matkap ona göz devirdikten sonra önündeki gazeteye döndü.Burada genelde görev dışında ilgilenmeleri için böyle gazete veya kitap bırakırlardı.

Soner'in aklı ise sarışın kadındaydı.Birden karşısına çıkan bu kadına hiç anlam verememişti.Ne yapmaya çalışıyordu ya da amacı neydi hiç bilmiyordu.Soner babası tarafından büyütüldüğü için hiç de nazik yetiştirilmemişti.

Genelde babasıyla spor salonlarına gider ya da kahvelerde takılırdı.Bu zamana kadar bir kadınla nasıl konuşulacağını hiç anlamamış ya da öğrenmemişti.

Bunu arkadaşlarına sormaktan çekiniyordu çünkü arkadaşları onla dalga geçerlerdi.Fakat Matkap onun kardeşi gibiydi.O yüzden ona sormaktan çekinmiyordu.

Hızlı bir şekilde Matkap'ın oturduğu iki kişilik deri koltuğa,yanına oturdu.Matkap başını gazetenin arkasındaki bulmacadan kaldırmıyordu.

"Oğlum atın diğerine ne deniyor.Amınakoyim tam da adamına sormuşlar"dedi Matkap.Ne kadar uğraşsa da bu sorunun cevabını bulamamıştı.

"Yaz eşek"dedi Umut.Bu fikrinin gayet mantıklı olduğunu düşünüyordu.Eli ile gazeteyi işaret ettikten sonra Matkap kutucuklara baktı.

"Yok oğlum eşek olmuyor.Umut yazdım o da olmuyor"dediğinde Umut yüzünü buruşturdu.Matkap ise ona yapmacık bir gülümseme gönderdikten sonra önüne döndü.Önündeki oyma ile ilgilenirken lafa Çakal atladı.

"Devrem nasıl olmuyor.Yaz ök-üz"dedi Çakal heceleyerek.Matkap bu fikre mantıklı baksa da önündeki kutucuklara dönünce hayal kırıklığına uğradı.

"Ulan siz malsınız yedi kutucuk bu"dedi sıkıntılı bir ses ile Soner.Matkap bir Soner'e bir de önündeki bulmacaya baktığında kafasını salladı.

"Midilli"dedi arkadan gelen bir kız sesi.Matkap sesin geldiği yöne döndüğünde Tılsım'ın cevapladığını gördü.

Tılsım garip bir kızdı.Oldukça zekiydi.Doktor ya da avukat olabilirdi fakat o askerliği seçmişti.Buraya gelene kadar bin türlü sorulara maruz kaldığı için buradakilerle pek bir alakası yoktu.

"O ne kız"diye atıldı Umut.Tılsım Umut'a dönüp göz devirdikten sonra önündeki kıyafetleri katlamaya koyuldu.

Matkap bulmacaya mavi kalem ile Tılsım'ın dediğini yazınca olduğunu gördü."Aferin kız nereden biliyon böyle antin kuntin işleri"diyerek dalga geçti Matkap.

"Siz cahilsiniz lan kıza niye laf atıyonuz"diye sert bir şekilde çıkıştı Komutan.Bu süreçte Tılsım'ın yanında olan nadir kişilerdendi.Çünkü bu embesiller her fırsat bulduklarında kız ile dalga geçiyordu.

"Sıradaki soru ünlü kadın oyuncu"dediğinde gözünde canlandırdı Matkap.En iyi olduğu konulardan biriydi kadınlar.Soner'in aksine bu konuda gelişmiş biriydi.Hatta ilkokuldayken sınıftaki bütün kızlara yavşamışlığı bile vardı.

"Heh soru adamını buldu"diyerek elini birbirine çaktı Umut.Komik bir kişiliğe sahipti fakat bunu genelde kendi çevresinde kullanmayı severdi.Çayına iki şeker atıp karıştırırken Matkap'a döndü.

"Yaz Angelina Jolie"diye çıkışan ağzı doluluğundan zor konuşan Selim oldu.Bir yerden bulduğu karışık kuruyemişleri yiyordu.Bu kadar yemek yemesine rağmen vücudu halen çok fitti.

Güneş kaşlarını havaya kaldırarak Selim'e baktı.Aşırı kıskanç biriydi ki Angelina Jolie'yi bile sevdiği adamdan kıskanıyordu.

"Öyle mi başka mesela"dedi kollarını göğsünde birleştirerek.Sesindeki ima kıskançlıktan öte bir anlam taşıyordu.Selim bunu ilk başta fark etmemiş olacak ki konuşmaya devam etti.

"Hmm bir düşüneyim"diyerek gözlerini kısarak yukarı baktı.Sonradsn aklına gelmiş olacak ki tekrardan doğruldu."Mesela Scarlett Johansson o da olabilir."

"Eee başka meselaaa"dedi tek ayağını yere sinirden üç saniyede bir basarak.

Ardından Matkap imalı bir şekilde ıslık çaldı."Abovv ortalık fena karışacak"diyerek önüne döndü Matkap.Bu kavgayı kaçırmak istemiyordu çünkü arkadaşları üzerine yapılan herşey onun hoşuna gidiyordu.

"Hem de nasıl"diyerek başını salladı Umut.Ardından bütün bakışlar Selim ile biraz sonra katili olacak kadına döndü.

Selim olayı anlamış olacak ki tedirgin bir şekilde arkasındaki sinir küpüne döndü.Güneş her an patlayacak bir bomba gibiydi ya da asker tabiri ile üzerine bastığında patlayacak mayın.

"Bebeğim yani öyle demek istemedim"diyerek olayı kurtarmaya çalışıyordu Selim.Fakat nafileydi.Güneş biraz sonra üstüne atlayacak gibi dursa da kendini tuttuğunu herkes farkındaydı.

"Nasıl demek istedin mesela anlatsana bı"diyerek üzerine yürüdü Selim'in.Selim korkudan geri geri adımlar atarken en son sırtı duvara geldiğinde durdu.

Güneş ondan çok kısaydı fakat bir darbesi,bir kelimesi ile insanı yere devirecek insandı ve Selim bunu malesef ki çok iyi biliyordu.

Selim korkarak ondan kaçıp banyoya saklandığı zaman Matkap ile Umut kahkahalara boğuldu.Komutanın ise aklı kıvırcığındaydı.Bu o kadar lanet bir duyguydu ki sanki hiç bir araya gelemeyecek gibi hissediyordu.

İki insan birbirini bu kadar severken nasıl ayrı kalırdı ki.Nasıl etrafında onun gözleri dışında başka gözlere bakabilirdi.Utanıyordu Komutan.Ona yaşattığı veya yaşatamadığı herşeyden utanıyordu.

Hergün onun içinde olmadığı bir ortama girdiği için,her zaman onun sesi olmadan uyandığı için,her zaman o dışında başka gözlere baktığı için.Komutan onsuz yaşadığı her saniye için utanıyordu, kızıyordu kendine.

Onu bir kere bırakmıştı.Silmek istemişti.Görmemek istemişti ve belki de unutmak istemişti.Hayatına böyle devam ederken ansızın karşısına çıkan geçmişi afallamasına sebep olmuştu.Beyni afallamıştı Komutanın.Ruhu ve belki de kalbi afallamıştı...

Her zamanki gibi etrafı sesler dolduruyordu.İnsanlar sürekli birşey konuşuyordu,bazen konuşmadıklarında bile ya şarkılar konuşuyordu ya da gözler.Bu seslerin hiçbiri kıvırcığa ait değildi.Komutan bunu çok iyi biliyordu.

Kıvırcık da belki birileri ile konuşuyordu.Belki gülüyordu ya da ağlıyordu.Sesler duyuyor ve belki de hiçbiri Komutana ait olmadığı için lanet okuyordu.

Komutan ayağa kalkıp balkona gitti.Yıldızların altındaydı,yıldızlarının altındaydı.Herşey istediği gibiydi.Gökyüzü kapkaranlık ve hoştu fakat bu sefer yıldızlar onlara gülümsemiyordu ya da onlara hediye göndermiyordu.Çünkü Komutan biliyordu ki artık onlar yoktu.Sadece o vardı.Kıvırcık olmadığı sürece hiçbir renk yoktu.Siyah bile...

Sesler artık anlamsızdı.Baktığı her göz anlamsızdı.Çektiği acılar, hissettiği duygular anlamsızdı.Hayat kıvırcıksız anlamsızdı ve Komutan bunu çok iyi biliyordu.

İçine bir endişe düştü Komutanın.Acaba kıvırcık şuan kimleydi.Belki birileri ile yıldızlarının altında oturuyor ve sohbet ediyordu.Belki de onu çoktan unutmuştu.Unutmuş muydu?

Böyle birşey olmazdı.Kıvırcık yapmazdı.O Komutanı severdi çünkü bilirdi ki hep onun kıvırcığıydı.Söz vermişti başka birinin kıvırcığı olmayacağına.Komutan bir çift söze güvendi.İnandı ona inandı...

Komutan içeri girdiği sırada Üsteğmen Emre de içeri girmişti.Herkes asker pozisyonuna geçtiği sırada Komutan asker selamı verdi.

Üsteğmen yanlarına yaklaşıp ortalarında durdu.Suratı komutana bakıyordu.Muhattabı oydu."Yüzbaşı"dedi sert sesiyle.

"Görev timi emrinizde komutanım!"diyerek dik duruşunu bozmadı Komutan.Onun neyi beklediğini bilmiyordu.Her an bir göreve gidebilirlerdi.

"Binbaşı seni çağırıyor"dedi Üsteğmen.Komutan anlam veremedi fakat gene de ifadesizliğini bozmadan Üsteğmeni takip etti.

Komutan Binbaşı'nın bulunduğu projeksiyon odasına geldiği sırada kapının açılması ile içeri girdi.Karşılarında projeksiyonun birkaç görüntü yansıttığı duvar vardı.

Komutan Binbaşı'nın yanına geçip asker selamı verdi."Buyrun komutanım beni çağırmışsınız"dedi duruşunu bozmadan.
Binbaşı ise hiçbir şey demeden ona eliyle oturmasını işaret etti.Komutsn hemen çaprazındaki sandalyeyi çekip masaya oturdu.

Binbaşı tam konuşmak için dudaklarını aralamışken içeri giren asker ile geri kapattı.Asker telaşlı görünüyordu.Ne kadar ifadesini belli etmek istemese de yüzünden ve ellerini sıkmasından bu belli oluyordu.

Asker selamı verip binbaşının yanına geçti."Komutanım elimizde bir görüntü var"dediği sırada Binbaşının kaşları çatılmıştı.

"Ne görüntüsü?"diye sordu ifadesini bozmadan.Asker ise hala hazır oldaydı.Komutan askeri dikkatli bir şekilde dinlerken aynı zamanda Binbaşının önündeki dosyalara göz kaçırarak bakmaya çalışıyordu.

"Efendim bir sivil teröristlerin elinde.Sizinle açık bir şekilde görüntülü konuşma yapmak istiyorlar"dediği sırada Binbaşı başı ile açması için işaret yaptı.Diğer askerler duydukları emir ile bilgisayardan birkaç şey yapıp önlerine döndüler.

Duvara yansıtılan görüntü ile Komutanın adeta kalbi durmuştu.Hayatındaki herşey resmen bir anda silinmiş,herşey sanki bir anda kül olup gitmişti.Bunca zamandır aldığı her nefes onun için bir harama dönüşmüş,gözlerini bir daha görememek için kapatmak istemişti.

Karşısındaydı,tam karşısında.O kokusunu özlediği binlerce sese bedel kıldığı kıvırcık tam karşısındaydı.Ne hissedeceğini ya da hissedip hissetmeyeceğini bilmiyordu.

Anlayamadı.Belki yalandı.Olamaz mıydı?Beyni ona oyunlar oynayamaz mıydı?Bunlar gerçek olamazdı diye düşündü Komutan.Söyleyecek birçok kelime vardı fakat sanki hepsi bir anda boğazına birikmiş ve orada tıkanmıştı.

Sanki bu kelimeler nefes almasını zorlaştırmış ve onu öldürüyordu.Düşündü Komutan:Sahi kaç kere ölmüştü bu hayatta?Kaç kere ölmüş de dirilmişti tekrar? Durdu.Zaman da onla beraber durdu.Şuan ölüyor muydu?Yoksa çoktan ölmüş müydü? Hiçbir şey hissetmiyordu Komutan.Sanki bir boşluk vardı ve daha ne kadar boşluğa düşebileceğini sanıyordu.

Bir hiçlikteydi ya da kendisi bir hiçlikti...

Dönmek istemedi komutan.Gerçek dünyaya ve zalim oyunlarına katılmak istemedi.Hayatında hiç istemediği kadar ölmek istedi.Hayatında hiç istmediği kadar görmemek istedi.Hayatında hiç istemediği kadar duymamak ve hayatında hiç istemediği kadar unutmak istedi.

Diledi.Diz çöküp yalvardı hayata.Daha kaç kere vurabileceğini sordu kendisine.Külufak olmuş birşey daha ne kadar çok parçalanabilirdi ki.Yalvardı hayata,olmamasını diledi bunların fakat hayatın ona farklı planları vardı.Birleştirmek için o kadar uğraştığı yapbozu her seferinde bozmak ve onu tekrar birleştirmeye zorladı hayat onu.

Kırıklarını yerden toplayıp birleşmek istedi her seferinde Komutan.Fakat hayat ona birini daha gönderdi.Bu da parçalasın istedi komutanı,birleşmemesi için parçalarını sakladı hayat.Belki de onun bulmasını istedi kendi parçalarını.

Fakat komutan hiçbir zaman eksik parçayı bulamadı.Yapbozunu tamamlayamadı.Hayatın onu dağıtması için bir bütün olması lazımdı.Sonuçta bir yapbozu birleştirmeden bozamadı ki.Komutan bu yüzden hep yarım kalmayı tercih etti.Olmadı, birşeyler ters gitti.Kayıp parçası buldu yapbozunu.Belki de o parça bihaberdi ait olduğu resimden.Ait olduğu yapbozdaki manzaradan bihaberdi.Parça yerini buldu,resim tamamlandı.Fakat hayat tekrar bozdu resmi.Artık ne kadar istese de parçaları bulmadı komutan.Belki de bir daha parçalanmamak için hep yarım kalmayı,tamamlanmamayı istedi...

Gözleri artık hiçbir şeyi seçemiyordu.Sevdiği kadın,yapbozunun eksik parçası karşısında duruyordu.Bitkin mahvolmuş bir haldeydi.Komutan artık bir hiç hissediyordu.Kayıp parçası karşısında ölüyordu ve hiçbir şey yapamıyordu.

"Heyy komutan ses versene bak özlemişsinsir sevdiceğini"dedi karşıdan gelen ses.Komutanın içinde sadece öfkeye yer vardı artık.

"ONUN KILINA ZARAR GELİRSE SENİN EBENİ SİKERİM DUYDUN MU"diye bağırdı komutan yerinden fırlayarak.Artık kimse ona karşı olamazdı çünkü hayatının anlamı girmişti ve artık ne hayat ne de kendisi umrundaydı.

"Komutan sakin!"diyerek olduğu yerden yükseldi binbaşı.Umrunda değildi Komutanın.Karşısında sevdiği kadın bitmiş bir haldeydi,kafasına silah dayanmış yüzü gözü dağılmıştı.Oysa komutan ona bakmaya bile kıyamazdı ki...

"Komutan..."dedi zar zor karşısındaki ses.Bu onun sesiydi.Çatallaşmış sesi kulaklarını bir melodi gibi gıdıkladı.Donup kaldı komutan.Bu zamana kadar hiçbir şey onun canını bu denli yakamamıştı.Duvarda görüntüsünü gördüğü kıvırcığın bir kelimesi öldürdü onu.Sönmüş bir mumu üflemek gibiydi yaptığı ama başka çaresi yoktu.

Komutan ağlamamak için kendini zor tutuyordu.Oysa içinde fırtınalar koparken gözden damlayacak bir yaş neyi ifade ederdi ki.Komutan gitti kıvırcığının yanına.O bir prenses gibiydi ve komutan hiçbir zaman şövalye olamamıştı.Onu koruyamamıştı ve aksi taktirde ona zarar vermişti.Varlığı onun için bir zarardı.

Komutan kaybolan parçasına baktı.Onun yeri kalbindeydi ve o olmadan kalbi tamamen boştu.Kızdı komutan kendine.O bu haldeyken neler düşünmüştü o lanet yıldızların altında ölmek istedi komutan.Yaşaması bir muammaydı fakat o bir ses ile zaten ölmüştü.

"Komutan beni bir daha bırakma olur mu?"

"Daha sana hiç gelemedim ki ben"
"Hiç iyi gelemedim..."

Komutan kendini yıllara savurdu attı.Zaman herşeye ilaç olup aynı zamanda nasıl yarayı kendi açabiliyordu ki.Komutan yaklaştı yansımaya okşadı uzaktan o lüle lüle saçlarını.Dokunmak istedi ona,korumak istedi onu,kendi dünyasında yaşatmak istedi ama olmadı.

"Kıvırcığım"dedi komutan ağlamaklı çıkan bir ses ile.Gözleri dolu dolu bakıyordu ekrana.Kıvırcık hiçbir tepki vermedi.Daha bugün sinmişti kokusu oysa üstüne.Daha net görebilmek için uzaklaştı duvardan Komutan.

Kıvırcığın yüzünü öfke kapladı.Ona mı kızmıştı?Komutan ise intikam ateşi ile yanıp tutuşuyordu.Oraya gelecek ve parçasını kurtaracaktı.Komutan ilk kez tamamlanmayı istemişti...

"Sakın komutan sakın!Ben burada ölürsem tek damla gözyaşı dökersen seni mahvederim!"sesi netti.Yapacağından emindi komutan.Ölmüş biri daha kaç kere ölebilirdi ki.Kıvırcığı bir daha öldürmemeye yemin içmişti oysa komutan.

"Ben öldüm kıvırcık.Bırak da seni de öldürmeyeyim"dedi Komutan.Bir anda yanındaki adamlardan biri yapıştı kıvırcığın saçına.Komutan durdu,zaten hiçbir şey yapamazdı ki.Uzaktan kafasına silah dayayıp onu kanlar içinde bırakamazdı.O elini kesemezdi.Bir kere bile kıyamadığı için dokunamadığı saçlarını başkası harap ediyordu.

Dayanamadı komutan, dayanamazdı."SENİN ELİNİ KESERİM LAN OROSPU ÇOCUĞU"Komutanı birkaç kişi tutuyordu fakat hiçbiri acısını anlamıyordu.Paylaşmıyordu ki komutan acısını.Zaman durmak istedi.Komutanı acı içinde bırakmak istedi.Başladığı bu kitabı bırakmak ve anında bitirmek istedi.Yapamadı, yapmazdı ki.

Zaman acı istedi.Hep böyle kalmasını istedi.Hayat acıdı bu sefer Komutana.Hep oyun kurup mahvettiği için acıdı.İçi kanadı belki de hayatın.Bunca zaman ona yaşattıklarından sonra olduğu gibi zamana bırakmadı.Çünkü zaman duygu bilmezdi.

Zaman hiçbir duyguyu hissetmemişti.Oysa hayat onunla beraber yaşamıştı bunları.Herşeyi zamanın izni ile ilerletmişti.Zaman hep böyleydi ya zaten.Güzel anılarımız hızlıca akıp giderdi.Fakat kötü anlarımızda dakikayı bırak saniye oynamazdı.Zaman acı istedi tekrar.Yetmemiş gibi istedi acısını.Saniyelerin bile zor geçmesini değil de akmamasını istedi.Öyle olmadı.Belki komutan için bir saniye bir asır gibi geldi ama zaman durmadı.

Olduğu gibi ilerledi.Ne kadar yavaş ve can acıtıcı olabilirse o kadar yavaş ilerledi.Durdurmadı hayat zamanı.Hiçbir zaman da durdurmamıştı ki zaten.Acılarımızı bize yaşatan da bizle yaşayanda hayatın ta kendisiydi...

"Komutan biz anlaşamıyoruz galiba"dedi karşı taraftaki adam.Elindeki silahı kıvırcık saçlara doğru tuttu.Komutan durdurmak istedi,yapamadı ki.

"SAKIN SAKIN ONA DOKUNMA!"diye ikaz etti komutan ama nafileydi.Karşısındaki canının gözü öyle boyanmıştı ki artık karanlıktan başka hiçbir şeyi görmüyordu.

Komutan yalvardı.Belki de ilk defa hayat dışında birine yalvardı.Diz çöktü önündeki onun.Ne kadar bir cani olduğunu bilse de diz çöktü işte.Hayatında yapmayacağı şeyleri yapacak kadar çaresizdi komutan.Artık hayata yalvarmanın bir çözüm yolu olmadığını anladı.Çünkü hayat ona hiçbir zaman yardımcı olmamıştı ki.

"Sana yalvarırım benim canımı al onu bırak"dedi dizleri yere değerken.Karşıdaki caninin bu hoşuna gitmiş olacak ki büyük bir kahkaha attı.Komutan ise kıvırcığının bile yüzüne bakamıyordu.Çok utanıyordu karşısında böyle durmaktan.

"KOMUTAN ALLAH BELAMI VERSİN BEN ÖLDÜRÜRÜM SENİ.KALK YERDEN BEN ÖLDÜRÜRÜM SENİ KOMUTAN"diye çırpındı kıvırcık.İstemedi komutanın onun için böyle eğilmesini.Sandalyede çırpındıkça çırpındı kıvırcık.Sanki derin bir denizde boğulmamak için çırpınıyordu fakat su onu çoktan kendi için hazırlamıştı.

"Ben zaten ölüyüm kıvırcık"dedi komutan zar zor.Onun yaşaması için kendi canından bihaberdi.Karşısındaki adam kıvırcığın kafasına silahı ile vurunca komutan gözlerini sıkıca yumdu.

Lanet okudu bir kez daha yaşadığına.Ölmek kolay olandı,asıl zor olan bunları yaşayıp acı çekmekti.Komutan başını kaldırmadı.Kaçtı gerçeklerden.

"Komutan demek ki kızın canına karşılık kendi canın he"dedi yüzündeki sinsi bir gülüşle.Ellerini birbirine sürterek kameranın önünde bir o yana bir bu yana doğru ilerliyordu.

"Komutan hayır.Kalk artık şu yerden!"diye bağırdı binbaşı.Komutan dinlemedi.İstemedi artık bunları duymak.Gerçekler karşısında siper olmak yerine onları duymamak istedi.

Bu zamana kadar hep gerçekle yüzleşmişti.Peki sonra ne mi olmuştu?Gerçekler intikam almak için gene gelmişti.Hani şu acı gerçekler.Komutan kulaklarını kapadı çevredeki seslere.

"Eğer komutan buraya tek gelmezsen kızı öldürürüm anlaşmamız böyle kalsın.Eğer sen anlaşmayı bozar da buraya bir ekip ile gelirsen ölmeden önce ilk işim bu sevdiceğini öldürmek ol-"

"Tek geleceğim,sen de benim canıma karşılık kızı serbest bırakılacaksın"

"Ne değişecek komutan.Benim yaşayacağımı mı sanıyorsun sen he.Sensin yaşam bana haram.Bırak da öleyim"dedi kıvırcık.Ruhsuz sesi ile gene de yalvarıyordu.Komutandan son çare vazgeçer diye yalvarıyordu.

"Sus kıvırcık sus..."


Aaaa bu bölümde ağlamam şaka mı?Ah ne kıvırcık ne vardı kolyeyi verecek düştüğün durumu görmüyor musun?

Öpüldünüz canlarım oy vermeyi unutmayın...


Continue Reading

You'll Also Like

3M 162K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

117K 5.5K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
14M 616K 61
GENEL KURGU #1 Babasından başka hiç kimsesi olmayan bir genç kız... 28 Yaşında hapishanede mahkûm bir adam... Ya bir gün olur da genç kızın babası da...
946K 56.2K 72
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...