Gönlüm Sana Yakın

Evim_kitaplar2 tarafından

7.2K 329 113

Gönüllü olarak İran savaş bölgesine gelen hemşire,bir gün yaralı bir Türk askeriyle karşılaşır Daha Fazla

(Gönül)lü Hemşire
Komutan Değil YÜZBAŞI
Eski Bir Hatıra
ESKİMİŞ KOLYE
GÖZLERİN YALANLARI
AÇIK YARALAR
AY IŞIĞI
(ACEMİ) HEMŞİRE
KOLYE SAHİBİNDE
İLK KARŞILAŞMA
YENİ BİR KOLYE
İLK KURŞUN
KELİME KITLIĞI
AŞIK PAPATYA
BİR KORKAĞIN AŞKI
İÇİMDEKİ FIRTINA
..... AŞIK OLMUŞ
BALO
Koparılan Çiçekler
ACI MUTLULUK
BİR KERECİK
ACI GEÇMİŞ
KAÇIŞ
HİÇLİK
İKİ ÖLÜ BEDEN
ZARAR
Karşılık
Açık

YENİ BİR AŞK

157 7 9
Evim_kitaplar2 tarafından

Irmak Hemşireden

Balo çoktan bitmiş biz de istasyona geri dönmüştük.O kadar yorgundum ki hemen uyumak istiyordum.Odama giderken ayakkabılar ayağımı sıktığı için çıkarmış elimde odaya doğru ilerliyordum.

Odama geldiğim sırada kapıyı kapatmadan son bir kez komutanın odasına baktım.Gülümseyerek kapıyı kapattıktan sonra üstümü değiştirdim.Ardından yüzümü yıkayıp makyajımı çıkardım.İşte günün en güzel anına geliyorduk.Yatağa atlamamla huzur bulmam bir oldu.

Kendimi uykuya bıraktım.Tam dalmış rahatlığımla uyuyordum ki birden kapı açıldı.Ben şaşkınlıkla ve uykulu gözlerime gelen ışığı engellemek için kaptığım gözlerimle kim olduğuna bakmaya çalışıyordum.

Gölge yavay yavaş üzerime gelirken yüzünü daha net görebiliyordum.Simay...Bu kız niye gelmişti ki buraya.Uykulu gözlerimi ovuştururken Simay geldi ve yanıma yattı.Ne olduğunu anlayamadan kafası kucağıma düştü.

"Saçımı ör"dedi sadece.Nedenini sormadım.Simay bunu canı sıkkın olduğu zamanlar yapardı.Siyah saçlarını narince elime alıp örmeye başladım.

Uyku bastırınca kendimi yatağa bıraktım...

(...)

Sabah uyanınca Simay'ı yanımda görememiştim.Hızlıca yataktan kalkıp odada Simay'ı aramaya başladım.

"Allah Allah ya"dedim elimi belime koyarak.Bu kız ne ara gelmiş ne ara gitmişti ki.Ben kafamı kaşırken penceremden bir ses yükseldi.

"Görev timi rahat!"diyen sesin sahibi aynı zamanda kalbimin sahibi komutandı.Hızlıca banyoya koşup saçlarımı düzelttim.Üstüme de birşeyler alıp odadan çıktım.

Aynı anda odadan çıktığımız Simay ve Çiçek ile aynı anda göz göze gelmiştik.Bunlar da sese uyanmalardı.Simay ağzı kulaklarında bana baktı ardından kapıya doğru koşmaya başladı.

Bende ardından koşarken Çiçek de mecburen bizi takip etmek zorunda kalmıştı."Ya kızım çıksana"dedim Simay'a.O ise inatla kapıdan geçmeye çalışıyordu.

"Sen çık kızım sıkıştık kapıda"dedi sinirle Simay.Allah'tan komutanın görüş açısında değildik ya.Valla rezil olurdum o zaman.

Biz kapıdan sıyrılmaya çalışırken Çiçek arkadan bizi itmesiyle az kalsın yere düşüyorduk.Dışarıya çıktığımız zaman bütün gözler bizim üzerimizdeydi.Hızlıca yanımdaki duvara elimi koyup normal bir şekilde duruyordum.

Komutan bana bakıp gülünce göz göze geldik.Allah'ım bana birşeyler oluyor.O kadar güzel gülüyordu ki sanki yerimde büyü yapılmış gibi kalmıştım.Simay ise saçını duzeltiyordu.

Komutan ensesini kaşıdıktan sonra önüne döndü.Çiçek ise hala üzgündü.Ben de ne yaptığımın farkına varıp düzeldim.Salak Irmak bütün askerlerin karşısında da flört edilmez ki.Rezil olduk ya.

Hızlıca merdivenlere oturduk.Ben dizlerimin üzerine dirseklerimi koyup elimi de çeneme yerleştirdikten sonra hayranlıkla komutanı izlemeye başladım.

Çiçek yanıma oturup başını omzuma koymuştu.Askerler yandan yandan bize bakıyordu ama çok takmıyordum.

"Ben bir aptalım"dedi Çiçek bir anda.Dünki olaya hala bu kadar üzülmesine göz devirmeden edemedim ama gözlerimi komutandan ayırmadım.Biz şimdi komutan ile neydim?Aklımdan geçen soru ile kaşlarım çatılırken Simay devam etti.

"Kızım dün özür dilemedin mi ha?"dedi fakat gözlerini Matkap'tan ayırmayıyordu.Matkap ise hazır olmuş bir şekilde Soner ile gizliden konuşuyordu.

Soner'in gözleri bir anda buraya çarptı fakat geri döndü.Çiçek başını yasladığı omzumdan kaldırıp Simay'a baktı.

"Özür diledim ama o hiçbir şey demedi"dedi Çiçek.Ben ise hala neden kafasına taktığını anlayamıyordum.Tamam Çiçek çok kafaya takan biriydi fakat bu hareketleri bana garip geliyordu.

Komutanın gözleri kısa süreliğine bana dönünce ona hayranlıkla baktığımı gördü.Neden şu aptal maskeleri icat ettiler ki.Burada sevdiğimizin yüzünü bile göremiyoruz.Boynumu eğip ona gülerken bir anda afallayıp önüne döndü.Gözleri o kadar güzeldi ki yerinden söküp kalbime gömmek istiyordum.

O kadar güzel bir sesi vardı ki insanın hayran olmaması imkansızdı.O emir verirken her cümlesini her davranışını ezberliyordum resmen.Kalbim sakin olurmusun?

Kolumdan birinin dürtmesiyle gerçek dünyaya geri döndüm.Yönümü o tarafa çevirdiğimde Çiçek beni dürtüyordu.

"Kızım kime diyorum ya?"dedi çatık kaşlarla Çiçek.Ona döndüğümde ne olduğunu anlayamamıştım.

"Kime diyorsun"diye sordum kaşlarımı kaldırıp.O ise elini alnına çakmıştı.Simay ise bana mal gibi bakıyordu.

"Ohoo bunun kafa gitmiş bu kaç"dedi parmaklarının iki tanesini kaldırıp.Sinirle eline bir tane çarpmam ile elini geri çekti.

"Offf tamam sizi dinliyorum"dedim sıkkın bir şekilde.Çiçek ise gözlerini yerden ayırmıyordu.

"Kötü hissediyorum"dedi üzgün bir şekilde.Biliyorum anne konusu onun hassas noktalarından biriydi çünkü annesi bir ara ölümden dönmüştü.O günden sonra herkese bu konuda hassas davranmıştı fakat şimdi Soner'i üzmek onun içine oturmuştu.

"Git Soner ile konuş kızım"dedim bir anda.Simay fikrimden hiç memnun olmamış gibi bakıyordu bana.

"Heh bide suratına şey desin ben senin hikayeni biliyorum ya çok üzücü"dedi dalga geçer tarzda Simay.Sonra kafama bir tane geçirip önüne döndü.

"Öff tamam o zaman şey de ona güven ver işte kızım arkadaş falan ol"dedim aklıma gelen ilk fikirle.Bu fikir Çiçek'in hoşuna gitmiş olacak ki yüzünde bir gülümseme belirdi.

Simay ise ters ters bakarken konuştu."Adam hiçbir kadınla konuşmuyor istemiyor da"dedi sitemle Simay.Çiçek'in birden yüzü asılırken benim kaşlarım çatılmıştı.

"Simay salak mısın işaret diliyle mi konuşsunlar elbet konuşacaklar"dediğimde Çiçek'in gülümsemesi tekrar yerine gelmişti.

"Konuşmaya çalışacağım her ne olursa olsun"dedi gururla Çiçek.Onla çak yaptıktan sonra önümüze döndük.

Artık askerler dağılıyordu.Bizde merdivenlerden kalkarken komutan ile göz göze gelmiştik.Bak nasıl geldi enerji.

Heyecandan kalbim dururken cesaretimi toplayıp yanına gittim.Diğer askerler koşmaya başlarken bende karışsında durdum.

Yüzümde gene o salak gülümseme vardı."Günaydın"dedim ellimi sallayarak.O ise sadece güldü.

O güldü
Ve ben öldüm..

Gülünce kısılan gözlerinin içi hala parlıyordu.O gözlerindeki ışık adeta karanlık kalbimi aydınlatıyordu.İçimi ısıtıyor, karşısında erimemi sağlıyordu.Merak ediyordum,acaba birgün onun kalbine dokunabilecek miydim?acaba birgün onu hissedebilecek miydim içimde?acaba birgün o güzel gözlerine saatlerce bakabilecek miydim?

"Çok garip"dediği sırada gerçek dünyaya dönüp kaşlarımı çattım.Garip olan da neydi?ona günaydın dememden hoşlanmamış mıydı?

"Garip olan ne?"dediğim sırada bana tekrar güldü.Ben ona anlamaz gözlerle bakarken cümlesine devam etti.

"Gün senin sayende aydınlanıyor ama sen gelip bana günaydın diyorsun"diyince yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti.İltifatları beni sarhoş ettirecek kadar güçlü ve güzeldi.

"Öyle mi gerçekten"diye sordum bir anda.Aslında bunun cevabını biliyordum fakat ondan böyle güzel şeyler duymak hoşuma gidiyordu.

"Buna inandığımı düşünmüyorsun değil mi?"diyerek önümden geçip yürümeye başlayınca şaşkınlıkla peşinden gittim.

"Neyi?"diye sordum.O ise önümde yürümeye devam ediyordu.Sorumu duyunca durup bana dönmüştü.

"Sana iltifat etmem bu kadar çok mu hoşuna gidiyor"dediği sırada yerime mıhlanmıştım.Hay aksi nerden anladı ki bu şimdi.Utançtan yerin dibine girip kıpkırmızı kesilirken o karşımda gülüyordu.

"Tamam tamam utanma"dediği sırada koluna bir tane geçirdim.Beni daha çok utandırıyordu ve bunu bilerek yapıyordu.

"Şu konuyu kapat"dedim kaşlarımı çatarak.O ise sadecd gülüyordu.Ardından durup derin bir iç çekerek baktı gözlerime.

"Valla kaç yıllık askerim bir vuruşa devriliyordum şurada"dediği sırada onla beraber gülmeye başladım.

"Yaa elim ağırdır benim"dedim şakasına destek çıkarak.Biz dağ taş yürürken bir anda durdu.Onun durmasıyla yönümü ona çevirdim.

"Ne oldu "diye sordum.O ise sadece bana bakıyordu.Kaşlarımı çatıp onu izlemeye başladım.

"Gökyüzü gene çıplak"dediği sırada hem şoka uğramış hem de biraz utanmış bir şekilde ona bakıyordum.Dediklerimi nasıl duymuştu ki.O gün 'bunu mu seviyor'demiştim.Umarım onu duymamıştır.

"Sen....beni mi dinliyorsun"dedim zar zor.O ise yüzündeki gülümsemesini eksik etmezken gamzesinin çıktığını gördüm.Bir insana gamze bu kadar yakışmazdı ki.

"Çok güzelsin kıvırcık"dedi Komutan.Siyah gözleri gözlerimle buluştuğu zaman adeta yere mıhlanmıştım.

Komutan
Bana
Güzelsin
Dedi
Komutan
Bana
Kıvırcık
Dedi...

Zihnimde dedikleri dolanırken kalbim adeta yerinden çıkıyordu.Bana kıvırcık dedi.Ben onun kıvırcığıyım.Gözlerim siyah bir gecedeki ışıl ışıl parlayan bir yıldız gibi parlarken istemsizce güldüm.

Ölüm tarihimi tam şuan olduğunu mezar taşıma yazabilirlerdi.O bana bu kadar güzel şeyler söylerken susamazdım ama kalbimin dili konuşsaydı keşke.

O an ikimiz içinde zaman durdu.Kalbimdeki yeşeren çiçeğin kokusu burnuma gelirken ona bakmaktan başka hiçbir şey yapmıyordum."Komutan"dediğim sırada ona büyülenmiş gibi bakıyordum belki de öyleydim.

"Efendim"dedi.Sesi o kadar etkileyiciydi ki bu anı tarihe kazımak istiyordum.

"Keşke kalbimin dili olsada bende senle böyle konuşabilsem"dediğim sırada elini yanağıma koyup baş parmağıyla yanağımı okşuyordu.Başımı eline doğru eğip gözlerinin içine baktım.Utanma yoktu çünkü sadece ikimiz vardık.Heryer kalabalıkta olsa biz gene sadece ikimiz vardık.

"Ben her sana baktığımda kalbini görebiliyorum,hissedebiliyorum zaten kıvırcık "dedikten sonra kısa bir süre daha birbirimize baktıktan sonra aklıma Çiçek'in durumu geldi.

"Komutan benim gitmem lazım"dediğim sırada komutan bana dönüp kaşlarını çatmıştı.Adam böyle bile nasıl yakışıklı olabiliyordu ya.

"Nereye neden"dediğinde ona tabiki bu durumu söylemiyecektim yani şimdilik söylemiyecektim.

"Ya şimdi aklıma geldi Çiçek'le birşey konuşacaktım görüşürüz öptüm"diyerek yanından ayrılırken o da arkamdan seslendi.

"Tamam bende öptüm"dediğinde ne dediğimin farkına varıp utançla komutana doğru döndüm.

Ardından hızla önümü dönüp kaçmaya başladım.Kaçmaya başladım diyorum çünkü dediğim o kadar utanç vericiydi ki

Hızlıca istasyona girip Çiçek'in odasına gittim.Orada bulamayınca direk toplanma odamız olarak belirlediğimiz Simay'ın odasına dalış yaptım.

İkisi de orada oturmuş odada volta atıyordu.Hızlıca içeri girip ardımdan kapıyı kapattım.İkisinin de bakışları bana dönünce aralarına girdim.

"Eee konuştun mu?"diye sordum merakla.Çiçek mahçup bir şekilde başını önüne eğerken Simay sinirden tekrardan odanın içinde dolaşmaya başladı.

"Hanımefendi utanıyormuş,korkuyormuş bahaneyle bak ya"dedi Simay.Onun neden buna sinirlendiğini anlamamıştım.

Çiçek ile beraber yatakta otururken Çiçek birden elimi tutup yüzünü bana çevirdi."Kızım ya tekrar çocuğu üzecek birşey yaparsam"dedi endişeli bir şekilde.

Çiçek'e gülümsedim."Bunu denemeden göremezsin ki"dedim şevkatli bir şekilde.Ardından yüzümdeki ve içimdeki bütün şevkati silen Simay'a döndüm."Bu niye kıçını yırtıyor"dediğimde Çiçek'in gülme sesleri geldi kulağıma.

"Benim konuşmamı bahane bilip Matkap ile konuşacaktı."dedi Çiçek.Simay ise bulunduğu durumdan sıkılmışa benziyordu.

"Allah Allah hanımefendi utanıyor ya da korkuyormuymuş yoksa"dediğimde Simay'ın suratına alaycı bir ifade yerleşti.

"Ha ha ha gülün siz komutan ile senden daha güzel bir çift olucağız diye mı korkuyorsun ha"dediğinde kaşlarımı kaldırarak ona baktım.Biz komutan ile çift değildik ki?biz komutan ile neydik cidden,sevgili değildik ama aşıktık.

"Tabi canım tabi rüyanda"dedim nispet yapar gibi.Ardından Çiçek'e döndüm.
"Şimdi sanırsam koşunun ardından moladalar ardından tekrar antrenmana başlıyacaklar.Yani söyliyeceksen şimdi söyle"dedikten sonra Çiçek tereddütle başını salladı.

Kapıdan dışarı çıktığımız zaman dışarıya giden koridorda ilerledik.Dışarı çıkınca gözlerim komutanı aradı ama yoktu.Sanırım odasındaydı...

Yazardan

Çiçek bu kadar hızlı çarpan kalbine anlam veremezken yavaş yavaş da Soner'in yanına doğru ilerliyordu.Koşuları yeni bitmiş olduğu için kanter içinde kalmıştı adam.Allah'tan yanında suyu onun için getirmişti Çiçek.Yoksa başka nasıl bir şekilde konuya giriş yapacağını bilmiyordu.

Yavaş adımlarla Soner'in tek başına oturduğu kayalıklara geldi.Tam Soner'in karşısında durduğu sırada Soner ne olduğunu anlayamadan karşısındaki kadının uzattığı suya bakıyordu.

"Alsana terlemişsin"diyerek yanına oturdu Çiçek.Amacı Soner'in güvenini kazanıp kendini affettirmekti ama Soner hiç böyle bir duruma alışık değildi.

İlk başta tereddüt etse de kadının elindeki suyu aldı.Sarışın kadınlardan nefret eden Soner şimdi onunla yan yana oturuyordu.Buna kendisi bile inanamıyorken Çiçek konuya girdi.

"Ben Çiçek yani hani dün söylemiştim ya."dedi Çiçek zar zor.Bu sefer elini uzatmadı.Konuşmak istemiyorsa onu zorlayamazdı Çiçek.

Soner ne kadar onu dinlemiyormuş gibi olsada dinliyor ve dediklerinde mimiklerini inceliyordu.Çiçek ise mahçup bir şekilde ona bakıyordu.

Çişi gelmiş çocuklar gibi tekrar kıvrandığı zaman aynı şekilde Soner onla konuşmadığı için bozulmuştu.Soner ise yanındaki kadının hemen kalkıp gitmesini istiyordu.

"Senin de adın Soner sanırım anlamı ne ki?"diye saçma sorular soruyordu Çiçek.Bunun o da farkındaydı ama onu tanımadan arkadaş olamazdı ki.

Soner sadece başını sallamakla yetindi.Kıza doğru döndüğünde güneşte parlayan kahverengi gözleriyle karşılaştı.Bu kızı daha önce yüzbaşı vurulduğu zaman geldiği çadırda görmüştü.O zaman çok yorgun gözüküyordu fakat hiçbir askerin yanından ayrılmıyordu.

"Benimde en sevdiğim renk siyah çünkü ışıklar sadece karanlıkta belli olurlar yani bana göre siyah renk olmasaydı hiçbir renk olmazdı"dedi Çiçek.Soner ise buna şaşırmıştı.Çiçek'in bütün anlattığı şeyleri dikkatle dinliyordu.Bu çok ilgisini çekmiyordu fakat bu görüşüne şaşırmıştı.

Soner'in onu istemediğini düşünüyordu Çiçek.Kendini gurursuz ve yüzsüz hissediyordu.Bu onu üzdüğü için direk konuya girdi Çiçek.

"Ben kötü biri değilim Soner"dedi acıklı bir sesle.Soner bu duyduğuna şaşırdığı için ona doğru döndü.Onun kötü biri olduğunu düşünmüyordu sadece o bütün kadınlardan nefret ediyordu.

"Seni kırmak istemedim sen o gün özürümü kabul etmedin biliyorum ama"dedikten sonra durdu Çiçek.Bu dedikleri bile ona çok ağır geliyordu.Anneler onun için hassas bir noktaydı fakat birini bu konuda kırmıştı.Ağlamamak için kendini zor tutuyordu Çiçek.

Soner onun verdiği çiçeği saklamıştı.Ayrıca onu dün affetmediğini söylememişti ki sadece susmuştu.Çiçek'in bu görüşü ona garip gelmişti ama konuşmadı.

"Ben tekrardan özür diliyorum Soner"dedi Çiçek.Soner adını yıllar sonra bir kadından duyduğu için çok garip hissetmişti.

"Eğer kabul etmezsen seni anlarım"dedi Çiçek.Şimdi ağlıyacaktı fakat kimseye güçsüz görüşmek istemiyordu.Bu kızlar için birer altın kural gibi olmuştu.Belki de herkes için...

Soner konuşmak ile konuşmamak arasında kalmıştı.Yıllar sonra bir kadınla konuşacaktı."Kızmadım"diyebildi sadece

Çiçek ona şaşkınlıkla bakıyordu fakat içinde mutluluktan havalara uçan bir kalbi vardı.Şuan herkese sarılmak bağrına basmak istiyordu.Çiçek ona kızmamasına ve onu affetmesine sevinmişti.

"O zaman senin en sevmediğin renk ne?"diye sordu Çiçek.Normalde herkes en sevdiği rengi sorardı fakat Çiçek için insanların sevdiklerinden çok sevmedikleri önemliydi çünkü bunları yapmamaya özen gösterirdi.

Soner duyduğu soruyla ilk başta şaşırsa da sonradan kaşlarını çattı.Daha ince ona kimse böyle bir soru sormamıştı.
Soner sinirli bir şekilde Çiçek'e döndü.

Ağzından tek kelime çıkmıştı Soner'in."Sarı"bu renkten nefret etmesinin nedeni annesinin uzun sarı saçlarıydı.Anneler her yaraya ilaç olmaz mıydı? Yavrularını hep sevmez mıydı?onlar düştüğünde bir yeri kanadığında iyileştirmez mıydı?Bu sorular Soner'in küçükken kendine sorduğu sorulardan birkaç tanesiydi...

Çiçek'in duyduğu cevap ile yüzü asıldı.Onun saçları sarı renkti ve bu onun kendinde sevdiği özelliklerden bir tanesiydi.Çiçek bir an özgüvensiz hissetti kendini."Neden"diye sordu üzgün bir şekilde.Bazılarının çok sevdiği şey bazılarının acısı olabiliyormuş demekki...

"Sanane"diyerek önüne döndü Soner.Aynı küçük bir çocuk gibiydi.Hiç yaşayamadığı o çocukluğu.Soner bu dedikten sonra karışsındaki kadının yanından gideceğini hatta ona bağıracağını falan düşünüyordu fakat böyle olmadı.Çiçek ne yanından gitti ne de ona kızdı...

Çiçek böyle bir kızdı.Bir insanın kızgın değil üzgün olduğunu anlardı.Soner de böyleydi.Sorgulamadı ya da üstünde durmadı Çiçek bu konunun.Çünkü Soner'in dediği gibi onu alâkadar etmiyorsa öğrenmesine de gerek yoktu.Çiçek'i asıl ilgilendiren ya da meraklandıran en sevmediği renk değildi.Soner'in acısıydı...

Soner onu şaşkınlıkla izlerken Çiçek başka bir soru sordu."Peki sence güneş yerine Venüs olsaydı şuan hava karanlık mı olurdu?"diye sorunca Soner ona şaşkınlıkla bakakaldı.Böyle saçma bir soruyu neden soruyordu ki.

Çiçek gökyüzüne bakarken bir anda Soner'e döndü."Bence karanlık olmazdı ya sonuçta onunda bir ışığı var"Çiçek saçmaladığının farkındaydı ama Soner cevap vermese bile Çiçek onunla konuşmaktan hoşlanmıştı.

"En sevdiğim gezegen Neptün"diyerek başka bir konu açtı Çiçek.Şuan rezil mi oluyordu ya da karşısındaki adam ondan nefret mi ediyordu bilmiyordu ama konuşuyordu işte.

Soner şaşkın bir şekilde Çiçek'e bakıyordu."Neden"diye sorunca Çiçek onu dinlediğine ve hakkında birşey merak ettiğine sevinmişti.Aslında bu onun hakkında birşey değildi ama kendisini dinlemişti.

"İnsanlardan çok uzakta çünkü..."

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

1M 12.8K 19
Bacaklarımı araladı. "Ne yapıyorsun?" "Seni içiyorum."
3.7M 216K 71
❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz, bu duruma bir çare bulmak için arkadaşın...
25.6M 1.3M 54
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
105K 9.3K 21
Ailesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.