Solcu Aşk +18

Oleh bittimidayi

756K 17.4K 3.4K

"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkun... Lebih Banyak

1. Bölüm <Başlangıç>
2. Bölüm <Tuğrul>
3. Bölüm <Ödül Töreni>
4. Bölüm <Birliktelik>
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
Ev dizaynı.
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm

34. Bölüm

8.1K 199 28
Oleh bittimidayi

"Önemli eşyalarını ve bir sürü kıyafet al, bir süre tatil yaparız."

"Burası ne olacak peki?"

"Ozan ilgilenir." kendi valizini hazırlamıştı.

Birlikte bana 3 tane valiz hazırlamıştık. Aşağı indiğimizde adamları valizleri aldı.

"Hesaba aktardın mı parayı?"

"Evet abi, Yusuf hep yanınızda olacak, en ufak bir sorunda ona belirtin, beni aramana da gerek yok, Yusuf'a anlat o beni arayıp durumu söyler."

"Sen sürekli haber ver Yusuf'a durumu."

"Tamam abi sıkıntı yok." dediğinde evden çıktık, saat gece 11 olmuştu, sabah 7 gibi orda olacağımız kesindi.

Arabaya bindikten sonra yolu izlemeye başladım.

Bu eve gelmekten nefret ediyordum, o kadar berbat bir yerdi ki...

"Eftal, iyi misin?"

"Bilmiyorum." gerçekten hâlâ bağımlı olabilir miydi? Gün boyunca sessizdi, çalışma odasında durmuştu, arada yanına çıktığımda sadece kitap okuyordu.

Vurulmuş gibiydi, ilk defa birine yenik düşmüştü.

"Uyuşturucu kullandığın zamanlar yine bu işler vardı değil mi?"

"Evet."

"Bilen bir düşmanın yapmış olamaz mı?"

"Bilmiyorum, beynim durdu resmen." havaalanına geldiğimizde arabadan indik ve uçağa bindik, valizlerimiz yerleştirildiğinde Aktan'a döndüm, kafasını cama yaslamış düşünüyordu.

"Uyuşturucuya bağımlı olduğun zamanlar, kullanmadığında ne hissediyordun."

"Bomboş, sıkılmış, hani canın çikolata ister, benimde canım onu kullanıp o duyguları yaşamak isterdi."

"Yani, canın o duyguları yaşamak istiyordu."

"Evet."

"Şimdi?"

"Şimdi sadece korkuyorum, o duyguları yaşamaktan korkuyorum, bağımlı olmaktan korkuyorum."

"Yani böyle şeyler hissetmiyorsun değil mi?"

"Hayır."

"Emin misin?"

"Evet, ki hissetsem bile şimdi olmaz, bir uyuşturucunun vücuttan tamamen gitmesi aylar alıyor ama senin ona olan duyguları kaybetmen 2 gün sürüyor, yani dün kullandıysam, yarınki tepkime bağlı her şey."

"Anladım, o zaman yarın tepkilerine bakacağız."

"Evet."

"Şuan için rahat olsun, ben sana güveniyorum ve senin bağımlı olmadığını biliyorum, bağımlılık zaten kullanıp kullanmamayla alakalı değil, sadece içinde olan bir şey, sen onu içinde bitirdiysen onu kullansanda bitmiştir."

"Bana gerçekten güveniyorsun değil mi?"

"Evet, tabiki güveniyorum..." deyip elini tuttum. Kolunu omzuma atıp saçlarımı öptü.

"Eftal."

"Efendim?"

"Eğer, bağımlıysam, seninle bir daha konuşamam."

"Bağımlı değilsin... Hem sen bu ilacı ayda bir anca kullanıyordun, bağımlı olsan kullanmadığın zamanlarda bir sürü şey olur." dediğimde kafasını salladı.

"Ben sadece sana bağımlıyım, kokuna, bakışına, tenine..."

"Keşke daha önce tanısaydım seni, keşke daha önce seni kurtarsaydım o bataklıktan."

"O bataklıktan kurtulmam için senin beni tanımana gerek yok, benim seni tanımam her şeye yetti."

"Ödül töreni yarın akşam mı?"

"Evet, bugün sabah gidince hazırlanıp kahvaltı falan yaparız, sonra biraz takılırız, akşam da ödül törenine geçeriz, buraya geldiğimizde toplantı istediler."

"Ne toplantısı."

"Basına röportaj vereceğim."

"Anladım."

"Sende yanımda duracaksın, senin hakkında sorular da var."

"Ben yapamam ki?"

"Yaparsın..."

"Hiç yerleşmeden uyusak mı?"

"Olur, gel hadi." dediğinde ayağa kalktım ve elini tuttum birlikte arka kabine gittiğimizde ikimizde üzerimizi değiştirip yatağa uzandık.

Bacağını üstüme atıp belimden tuttu ve kendine çekti.

İkimizde birbirimizin kokusuyla derin bir uykuya dalmıştık.

-

Bluzumu düzelttikten sonra gözlüğümü taktım ve kabinden çıktım.

Valizleri aldıklarında Aktan'ın yanına ilerledim.

"Çok güzel olmuşsun..." deyip beni kolunun arasına aldı.

Elimi beline dolayıp kafamı göğsüne yasladım.

Kapı açılınca birlikte indik.

Bizi bekleyen arabaya bindiğimizde şoför sürmeye başladı.

"Yusuf, araba nerde?"

"Sizi otele bıraktıktan sonra alıp geleceğim abi rahat ol."

"Oteli ayarladın değil mi?"

"Evet abi, sen 3 günlük dedin."

"Dedeme haber verdin mi?"

"Yok, sen söyleme dedin."

"Tamam, yarın buradaki röportajdaki soruları aldın mı?"

"Aldım ve odaya bıraktım abi."

"Bugün bir şey yok değil mi?"

"Yok abi, ama şirket çalışanları yarın seni görmek istiyorlar."

"Onun için parti vereceğim."

"O zaman senin evi ayarlayayım mı ben?"

"Kalsın şimdilik."

"Evin varsa neden otele gidiyoruz." dediğimde bana döndü.

"Güzelim tatile geldik eve kapanırsak bir şey yapamayız." dediğinde kafa salladım.

Koca bir otele geldiğimizde arabadan indik ve içeri girip resepsiyona gittik.

"Avevamo la camera numero 26, suite reale."

( "26 numaralı odamız vardı, kral dairesi." )

"Aktan Yakaza e Eftal Şahin."

( "Aktan Yakaza ve Eftal Şahin." )

"SÌ"

( "Evet" )

"Si accomodi."

( "Buyrun." )

Resepsiyondaki kadınla İtalyanca konuşması dikkatimi çekmişti, inanılmaz akışkan bir İtalyanca'sı vardı.

Bir genç bizi odaya kadar çıkardıktan sonra içeri girdik, valizlerimizi içeri bıraktığında Aktan çocukla birlikte kapıya kadar gidip para verdi. Çocuk gittiğinde Aktan yanıma geldi.

"Nasıl?" dediğinde etrafıma bakındım, "Büyük ve güzel." deyip gezinmeye başladım. Hepsini birlikte gezmiştik. 6 odası vardı, giyinme odası, yemek odası, oturma odası, yatak odası, mutfak ve film izlemek için sinema gibi bir oda.

"Hadi hazırlan, kahvaltı için otelin restoranına gidelim."

"Tamam." deyip yatak odasında üzerimi giyindim.

Odadan çıktığımda Aktan telefonla konuşuyordu.

"Güzel, bu adamın kim olduğunu her şeyini bul."

"Sonra?"

"Adamı bir süre tut, bir şeyler anlatması için zorla, eğer kendisi yapmışsa öldür gitsin, ama kendi yaptığına emin ol, tamam ben gelince bakayım ona, bir daha beni arama, kapat." deyip telefonu kapatıp cebine attı ve bana bakıp gülümsedi, yanına ilerlediğimde elini belime doladı ve bir elini yırtmaçımdan içeri götürürken elini tutup çıkardım.

"Ne olmuş?"

"Kadın ötmüş."

"Kimmiş yapan?"

"Tanımazsın, ben bile tanımıyorum."

"İsmi ne?"

"Orçun Aksoy." dediğinde yutkunup derin bir nefes aldım.

"Bu adammıymış yapan?"

"Evet."

"Ciddi misin?"

"Evet, tanıyor musun?"

"Dayım." deyip kaşlarımı çattım.

"Senin dayın mı var?"

"Üvey, dedemin ilk evliliğindenmiş, annemde 2. evliliğinden olmuş."

"Yani, bu adam senin dayın?"

"Evet."

"Dalga mı geçiyorsun?"

"Aktan ne dalgası?"

"Nerde yaşıyor?"

"Burda, kendisi ile görüşmediğim için çok üstüne düşmedim."

"Kaç yaşında?"

"40-50 vardır."

"Böyle işlerle uğraşıyor mu?"

"Hayır."

"Burda nerde?"

"Bilmiyorum."

"Gitsek bir sorun çıkar mı?"

"Şey, ben sevgilimle tanıştırmak istiyorum diye ararım, sonra tanışmaya gideriz, yani emin oluruz."

"Numarası var mı?"

"Evet." deyip telefonumu çıkardım ve aramaya başladım.

Hoparlöre aldığımda Aktan dinlemeye başladı.

"Alo."

"Dayı, nasılsın?"

"Eftal sen misin?"

"Evet dayı, numaram yok mu?"

"Ya kızım telefon değişti ya hepsi gitti, iyiyim sen nasılsın?"

"Bende iyiyim, nerdesin?"

"Evdeyim."

"İtalya'da mı?"

"Evet, sen?"

"Bende İtalya'dayım, ya biz erkek arkadaşımla geldik, seninle tanıştırmak istiyorum."

"Vay, benim yiğenime bak sen, gelsin tanışalım."

"Akşam yemeği uygun mu?"

"Uygun uygun, yarından sonra burda değilim zaten."

"Neden?"

"Türkiye'ye gitmem lazım."

"Niye ki?"

"Benim kıza gideceğim."

"Senin kız?"

"Türkiye'de annesinin yanında kalan."

"İsmi neydi onun?"

"Yelda Aksoy." dediğinde Aktan kafasını salladı.

"Neyse bugün geliyoruz biz, akşama yemeğe."

"Tamam kuzum, görüşürüz." dediğinde telefonu kapattım.

"Bu kadın bunun kızı."

"Off, Aktan biz niye tatile falan geldik ki." dediğimde derin bir nefes aldı.

Yüzü düşmüştü.

"Eftal, özür dilerim."

"Ne için."

"Bu yaşadıkların için."

"Senin özür dilemene gerek yok, özür dilemesi gereken insanlar farklı."

"Gitmiyoruz akşam dayına falan, ben kendim hallederim, törenden sonra uçağa binip eve git, bende yarın röportaj verince gelirim.

"Aktan."

"Eftal lütfen, dedemle tanışmaya akşam gidebiliriz."

"Aktan, yeter."

"Eftal, seni bu tehlikeye atmayacağıma söz de verdim yemin de ettim ama resmen olayların en içine giriyorsun, istemiyorum bunu, sonra sen zarar görüyorsun."

"Ben zarar mı görüyorum? Ben neden göremiyorum bunu?"

"Çünkü sen bu tür şeyleri bilmiyorsun."

"Aktan yapma, ikimizde biliyoruz senin yanında olmamı seviyorsun."

"Sevmiyorum, kim sevgilisinin zarar görmesini sever ki?"

"Aktan, saçmalama lütfen."

"Eftal, gideceksin, bitmiştir." deyip telefonunu aldı, tam aramaya başladığında dişlerimi sıkıp derin bir nefes aldım.

"Eğer ki, ben yarın buradan gidersem, bir daha, yüzümü bile göremezsin." dediğimde bana döndü. Telefon açıldığında konuştu.

"Alo Ozan, Yusuf seni mi aramışım, yanlış oldu kapat." deyip telefonu kapattı. Yanına gidip sarıldım.

"Seni seviyorum..." dediğimde elini belime doladı.

"Özür dilerim..."

"Dileme artık." deyip çekildim.

"Kimseye işkence falan yapmanı istemiyorum, ara Erkan'ı, o Çetin'i öldürsün, sonra o kadınla konuşsun ses kaydına alsın, sonra onu da öldürmesi gerekiyorsa öldürsün, bırakması gerekiyorsa bıraksın, dayımı öldür gitsin arkasına düşen kimse olmaz inan bana, bu şeyler artık bitsin, lütfen bitsin..." deyip akan göz yaşımı sildim. "Lütfen..." dediğimde koltuğa oturdu.

Telefonunu cebinden çıkarıp Erkan'ı aramaya başladı.

"Efendim abi."

"Kimseyi bulmanı istemiyorum, Çetin'i öldür, sık kafasına, şu kadını da insanca dinle, hepsini kayıt alıp bana at."

"Abi iyi misin?"

"İyiyim, dediklerimi yap, ben bu Orçun denen adamla ilgilenirim."

"Emin misin abi?"

"Evet, Eftal yanımda, bir şey kullanmadım."

"Tamam abi hallederim." dediğinde Aktan telefonu kapattı.

"Bundan sonrası bende, sen aşağı inip restoranda kahvaltını yapıyorsun, bende şu adamın evine gidiyorum."

"Akşama tören?"

"İptal oldu, görüşürüz, seni seviyorum." deyip çıktı. Bende bir süre bekledikten sonra aşağı inmek istemeyip televizyonun karşısına geçip film izlemeye başladım.

Akşama kadar beklemiştim, en sonunda odaya geçip üzerimi değiştirdim ve yatağa uzandım.

O sırada açılan kapı sesiyle gözlerimi kapattım.

Odanın kapısı da açılınca Aktan sessizce üzerini değiştirdi ve yanıma uzandı.

"Uyanık mısın sevgilim?" dediğinde gözlerimi açtım. "Neden yemek yemedin hiç?"

"Canım istemedi, sen yedin mi?"

"Bende yemedim."

"Ne oldu."

"Gittim, soeguya çektim, her şeyi döküldü, bende vurdum."

"Nerden tanıyor seni?"

"Dedemin en yakın arkadaşıymış, dedem ona anlatmış önceden, sonra dedem buna bir şey yapmış, bu da intikam için bana bunları yaptırmış."

"Dedenle mi arkadaşlarmış?"

"Evet, hemde çok yakın, dedemle konuştum anlattı o da."

"Anladım." dediğimde beni göğsüne çekti.

İkimizde birbirimizin kollarında uykuya daldık.

Sabah gözlerime vuran güneşle uyandığımda belimdeki ele baktım.

Ona döndüğümde beni izliyordu.

"Günaydın..."

"Günaydın sevgilim."

"Nasılsın?" dediğimde gülümsedi.

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Bende iyiyim."

"Ee, daha daha nasılsın." deyip dalga geçerek gerildi.

Koluna vurup ayağa kalktım.

"Sen gittikçe küçükleşiyorsun ya." deyip belimden tuttu ve kendine çekip beni kucağına aldı.

"Sen gittikçe kocamanlaştığın için olabilir mi?"

"Kocamanlaştığım?" deyip gülünce saçıyla oynamaya başladım.

"Tören bugün mü?"

"Evet, ben sana kıyafetini ve seni hazırlaması için 2 kadını getireceğim."

"Çok açım..."

"Bende." deyip dudağımı öpüp hızla çekildi.

"İstersen buraya söyleyebiliriz, istersen aşağı restorana ineriz."

"Restoranda yiyelim."

"Tamam, koş hazırlan hadi." dediğinde giyinme odasına gidip dün giyindiklerimi tekrar giyindim.

Çıktıktan sonra saçlarımı tepeden at kuyruğu yaptım ve hafif makyaj yapıp odadan çıktım.

Aktan büyük giyinme odasındaydı.

Yanına ilerlediğimde görmemle gülümsedim.

Siyah tişört, kot siyah pantolon, birde o kalın kemer. Gözlüğünü de ekledikten sonra aynaya baktı, ben görmemişti.

Yani öyle sanıyordum.

"Beni izlemek yerine yanıma gelsen bende seni izlesem?" dediğinde yanına ilerledim.

"Çok yakışıklı olmuşsun..."

"Normalde de öyleyim zaten, bugün sadece stil değişikliği." dediğinde güldüm. Gözündeki gözlüğü çıkarıp kendime taktım.

"Ben daha güzel oldum, hadi gidelim." arkamdan gelirken döndüğümde gözündeki yeni gözlüğü saçına takmış kalçama bakıyordu.

Hızla bana döndüğünde kaşlarımı çattım.

"Sapık." deyip oda kartını alıp çantama attım ve birlikte odadan çıktık.

Asansöre bindiğimizde telefonuyla uğraşıyordu, birine yazdığı belliydi.

"Kim o?" deyip ayaklarımı kaldırdım ve bakmaya çalıştım ama bakamadım. "Aktan o kim?"

Dudağımı öpüp çekildi ve "Dur güzelim." deyipyazmaya devam etti.

"Ya o kim söylesene, merak ettim."

"Eftal bekle." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Eftal?" dediğimde cevap vermedi. "Tamam." deyip sırtımı döndüm.

Kolumu tuttuğunda hızla çektim ve asansörden indim.

"Ya yavrum ama söyleyecektim çok şey yaptın, beklesene." dediğinde dinlemeden hızlı yürüyordum. Bana yetişip önüme geçti. "Sevgilim." deyip elimi tuttu.

"Erkan şu kadınla alakalı bir şeyler söylüyordu, ne yapması gerektiğini yazıyordum."

"Niye sinirleniyorsun? Kiminle konuştuğunu merak edemez miyim?"

"Edersin, her şeyi merak edebilirsin bende cevaplamak zorundayım her sorunu ama önemli bir mesele ve sen öyle yapınca."

"Ne yapınca?"

"Ya tamam merak ettin ama zaten söyleyecektim sen söylemeyecekmişim gibi hareket edince."

"Eftal ne ya?"

"Tamam güzelim, bir daha yok."

"İyi, sende bir daha ben bir şey sorunca cevap vereceksin."

"Söz." dediğinde gülümsedim. "Şimdi oldu, gülümsemek daha çok yakışıyor." deyip elimi tuttu.

Birlikte restorana giderken etrafa bakınıyordum.

Çıplak kız ordusu gibilerdi gerçekten...

Restorana girdikten sonra denize açılan kısma ilerledik ve masaya oturduk, garson gelince serpme kahvaltı siparişi verdik.

Aktan iki elimi de tutup kendine yaklaştırdı ve öpmeye başladı.

Ellerim iki elinin arasında kayboluyordu resmen.

Kahvaltılar gelirken arkamdam gelen ses ile arkamı döndüm.

"Eftal?" gördüğüm yüz ile kaşlarımı çattım.

"Yiğit?"

"Aktan bey, sizi burda görmek ne kadar güzel." deyip Aktan'a el uzattı. El sıkıştıklarında Aktan bana döndü.

"Nasılsın Eftal?"

"Tanışıyor musunuz?"

"Hayır." dememle aynı anda Yiğit de "Evet." demişti.

Aktan bana baktığında bir şey söylememi bekliyordu.

"Sevgilisiniz galiba?"

"Evet, sevgiliyiz." Aktan'ın verdiği cevap ile bana sinsi bir şekilde gülümsedi.

"Sevindim, ben fazla rahatsız etmeyeyim."

"İyi olur." Aktan'ın söylediği ile Yiğit gitti.

"Nerden tanıyor seni?" dediğimde çenesini hafif kıpırdattı.

"Bu soruyu benim sormam gerekiyor."

"Liseden."

"Ne çok lise arkadaşın varmış, erkek lisesinde falan mı okudun da benim haberim yok."

"Siz nerden tanışıyorsunuz."

"Anlaşma yaptığım şirketin sahibi."

"Benimde liseden arkadaşımdı."

"Ben neden hiç görmedim?"

"Çünkü görüşmedik."

"Liseyi okurken ben seni tanıyordum."

"Dışarda çok görüşmezdik, nadir." dediğimde derin bir nefes aldı.

"Tamam, gereksiz sorguladım, ama çok sıkıldım bu lise arkadaşlarından." bacaklarım titriyordu, bir şey öğrenirse biterdi...

Yiğit lisedeki sevgilimdi, ilk öpücüğümü verdiğim kişi, daha doğrusu, beni zorla öpen kişi.

Aktan'a hiç sevgilim olmadı dedim çünkü Yiğit hayatıma girmiş en berbat hataydı...

Tüm yemekler geldiğinde yemeye başladık.

Tam karşı masaya oturdu, bana öyle bir bakıyordu ki...

Telefonuma gelen bildirim ile telefonumu alıp ekrana baktım.

Yabancı numara.

0534: Birazdan yanınıza tekrar geleceğim, yine aynı tepkiyi verirsen, sevgiline her şeyi söylerim.

Hızla kapatıp Aktan'a döndüm.

"Ne oldu?"

"Gereksiz reklamlar."

"Akşam ödül töreninden sonra yarın burda röportaj verilecek, sonra direk uçağa binip gideceğiz, eve gittiğimiz günün ertesi günü orda da röportaj verilecek, burda verdiğimde konuşmana gerek yok ama Türkiye'de senin hakkında sorular olacak, ben soruları inceledim, herhangi bir sorun yok."

"Tamam o zaman veririz." dediğimde elimi tuttu.

"Seni seviyorum..."

"Bende seni." deyip elimi çektim ve yemek yemeye devam ettim.

Birkaç dakika sonra ayağa kalktı ve yanımıza geldi.

"Afiyet olsun, madem buraya gelmişsiniz, ben ödeyeyim hesabı."

"Gerek var gibi mi duruyor?"

"İçimden geldi, lütfen."

"Yiğit, gerek yok dedim."

"Eftal, bari sen bir şey söyle." dediğinde derin bir nefes aldım.

"Gerek yok Yiğit, teşekkür ederiz ama ihtiyacımız yok."

Aktan'ın çatalını sesli bir şekilde masaya bırakmasıyla ona döndüm.

"Akşam törende görüşürüz, bir ihtiyacınız olursa numaram ikinizde de var." deyip gitti.

"Numarası sende ne arıyor?"

"Yok numarası falan."

"Var diyor."

"Bende yok diyorum?" deyip telefonumu açtım ve kişilerine girip telefonu Aktan'ın önüne ittim.

"Ben sert bir şekilde istemediğimizi belirtirken senin teşekkür etmene gerek var mıydı?"

"Vardı, ikimizinde düşmanı değil, sadece tanıdık neden bu kadar abartıyorsun ki."

"Abartıyorum?"

"Ya sevgilim, bak, liseden tanıdığım, seninde işten tanıdığın, bir şey yok, ben yüz versem tamam diyeceğim ama yüz vermiyorum bir şey yapmıyorum."

"Sadece sinirim bozuluyor, başkalarıyla görmek bile sinirimi zıplatıyor."

"Ben senin yanındayım, ben seninim, sende benimsin."

-

Bölüm sonuuu

Yorum ve vote atmayı unutmayınssss

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

756K 17.4K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
23.6M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
166K 7.2K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
73.8K 4.3K 40
~Bu kitap +18 ögeler ve cinsellik içerir!! Rahatsız olacaklar okumasın lütfen..~ Yaz Yağmuru isimli kurgumun devam kitabıdır. İlk kitaba profilimden...