ASİ

By siyahkelebekligece

134K 6.3K 876

GÖLGE TİMİNİN GECE ÜSTEĞMENİ More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14.BÖLÜM
15. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21.BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM

16. BÖLÜM

4.1K 214 21
By siyahkelebekligece




Vatan

Başkaları için sadece yaşadıkları ülkeyi ifade eden bu kelime vatanını sadece bir kara parçası olarak görmeyenler için çok daha fazlasını hissettiriyordu.

Vatanı için arkasında ailesini çocuklarını bırakmış şanlı Türk askerleri gözlerini bile kırpmadan canlarını verirlerdi.

Karnında taşıdığı bebeğini korumak için bir anne neler verebilirse bizde vatanımı korumak için gerekirse kundaktaki bebeğimizi bırakır savaşırdık. Rahmetlik dedem Vatan dedin mi Türkler için akan sular durur derdi hep

Bir kara parçası için olan bu mücadeleyi o zamanlar anlamazdım. Şimdi bir kara parçasından çok daha fazlası olduğunu anladım.  İstiklal marşımızın şanlı yazarı Mehmet Akif Ersoy ne güzel söylemiş ;

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Bu marş bu bayrak bu vatan uğruna düşen gencecik canlar vardı. Bir de bu vatana ihanet eden puştlar

İnsanız elbet hata yapmak evveliyatımızda var fakat vatana ihanet hata değildir. Vatana ihanet gözünü bile kırpmadan canını veren Mehmetçiklerimize ihanetti. Vatana ihanet küçücük yaşta öksüz yetim kalan çocuklara ihanetti.

1 Hafta önce girdiğim sorguda içimizde bir hain olduğunu öğrenmiştik. Didik ettiğimiz askeriyede şüphelendiğimiz kimse yoktu. Bizim dışımızda olan iki timi göreve göndermiş herhangi bir sonuç alamamıştık. Belirsizlik içimizde kor olup büyürken herkesten şüphelenir olmuştuk.

Timimdeki herhangi bir askerden şüphelenmiyordum. Binbaşı herkesi gözetim altından tutmakta ısrarcı olsa da hem Asrın hem de ben onlardan birinin hail olduğu düşüncesini bile aklımızdan geçiremiyorduk. Bir yandan diğer timle de tanışmış onlarında pırlanta gibi çocuklar olduğunu görmüştüm.

Konduramıyordum.

Üniformalarının içinde başları dik omuzlarında Türk bayrağı olan bu pırıl pırıl gençlerin hiçbirine hainlik damgasını vuramıyordum.

Oturduğum bankta elimde sigaramla biraz daha baktım askeriye avlusuna işaret aradı gözlerim karşımızdaki de insandı hata yapacaktı elbet

Biraz daha geriye doğru çekildim ve banka yaslandım. Bilmem kaçıncı sigaramı içerken askeriyenin arkasından gelen askere değdi gözlerim. Aramızda nerdeyse 60 metre kadar bir mesafe olmasına rağmen ürkek bakışlarını görebiliyordum. Kaşlarım anında çatılırken elimdeki sigarayı attım.

Kenardan geçerek askeriyenin tam önündeki ormanlık alana doğru ilerlemeye başladı. Saat 11 sularıydı şu an askerlerin çoktan yatışa geçmesi gerekiyordu. Askeriyenin kapısı açılırken Binbaşının postası olduğunu bildiğim asker bahçede bakışlarını gezdirdi. Çok dikkat çekmemeye dikkat ederek yavaşça ayağa kalktım ve Binbaşının postasına doğru el kaldırdım. Beni görmüş ve konuşacağını anladığım askere hemen sus işareti yaparak sessiz olmasını anlatmaya çalıştım.

Gözüm bir yandan ağaçlık alandan gözden kaybolmak üzere olan askere değdi. Kesinlikle peşinden gitmeliydim. Posta yanıma gelip selam verirdi.

" Komutanım Binbaşım sizi çağırıyor." Beylik tabancamı belimden çıkardım ve postaya baktım.

" Asker " parmağımla askerin gittiği yeri göstererek " Ormanlık alana doğru bir asker gitti onun peşinden gidiyorum binbaşıya haber verin " hala bana bakan postaya " Hadisene oğlum acele et biraz "

Hareketlenen postaya bakmadan hızla askerin gittiği yöne doğru gittim. Askeriyenin sınırları içerisindeydik. Bu alandan öyle elini kolunu sallayarak çıkamazdı ama birilerine haber gönderebilirdi. Titrediği fark ettiğim asker arada arkasına doğru bakıyor arkasında birisi var mı diye kontrol ediyordu . Kesinlikle bir şey saklıyordu.

Aramızdaki mesafeyi biraz daha kapatarak takip etmeye devam ettim. Nerdeyse askeriye sınırlarından çıkacaktık. Ağaçlık alan azalmaya başlarken çitlerin olduğu alanda bir ağacın altında bekleyen birisini gördüm. Arkasında büyük bir delik vardı. Tahmin bile edemeyeceğim bir konumdan askeriyeye girip çıkabilirlerdi. Bunu nöbet tutan askerlerin nasıl fark etmediğini düşünürken asker adama yaklaştı.

Cüssesi benim bulunduğum yerden bile belli olan adamın baştan aşağı siyah kıyafetleri yüzünü örten bir puşisi vardı. Binbaşı ile göreve gittiğim zaman dövüştüğüm adama benziyordu. Bu detayla biraz daha yaklaşıp ne konuştuklarını duymaya çalıştım.

Cebinden çıkardığını gördüğüm kağıdı adama doğru uzatan asker bir iki adım geriye doğru çekildi. Kağıdı alıp içine bakmadan cebine koydu. Tek eliyle askerin omuza bir iki kere vurdu. Bundan rahatsız olduğu belli olan asker geri adım atarak adamın elinin düşmesine neden oldu.

Sinirlendiği belli olan adam bir şeyler söyledi. Gitmeye hazırlandığını anladığım an biraz daha yaklaştım. Ağacın arkasına biraz daha sindim ve beylik tabancamın emliyetini açtım. Kesinlikle kaçmasına izin vermeyecektim.

Asker arkasını döndüğü an siyahlı adam belinden çıkardığı silahı askere doğru yöneltti. Hızla adamın koluna doğru ateş ettim. Kolunu sıyırdığını düşündüğüm kurşun sayesinde elindeki silahı düşüren adamın gözleri bana döndü. Silahım hala adama doğru dönükken yerimden hızla çıktım.

" Ellerini kaldır ölmek istemiyorsa da yerinden kımıldama " silahı hala ona doğru tutarken nerdeyse ağladı ağlayacak olan askere değdi bakışlarım " Yat yere asker bu bir emirdir." söylediğim sözler ile hemen yere yatan askere baktım. Bir şeye zorlandığı çok belliydi ve ben askerimi kimseye yedirtmeyecektim.

Yerinden kımıldamayacağına emin olduğum askeri arkamda bırakırken bir iki adımla ellerini kaldırmış adama yaklaştım. " Ellerini indirmeden yere yat sakın ani hareket yapma dağıtırım kafanı " sesini çıkarmadan öne doğru eğilirken bacağıma attığı tekme ile tökezleyip elimdeki silahı düşürdüm. Hızla üzerime doğru atılan adam ile geriye doğru düşmüştük.

Ellerimi yüzüme siper ederken o karnıma sert bir yumruk attı. " Yine karşılaştık hemi komutan " bir yandan altından kurtulmaya çalışıyor hem de elimle sağdan soldan taş arıyordum. " Bu sefer karşılaşmadık piç bu sefer ben seni buldum" bulduğum taşı hızla kafasına geçirip üstümden son gücümle ittim.

Kalkıp silahımı almak için etrafa bakarken kafama dayılı olan soğuk metal ile olduğum yerde kaldım. Ne ara aldığını görmediğim benim beylik tabancam vardı elinde

" Komutan komutan ben sana gel bize katıl demedim mi bak söz dinleseydin 5 dakika sonra cansız bedenin yerde yatmazdı." bulunduğum duruma rağmen güldüm. "Size katılmak mı güldürme beni şerefsizler "

" Hemen silahı indirmezsen kafanı dağıtırım " karşıdan gelen sert ses ile gözlerim hemen ormanlık alana doğru döndü. Asrın binbaşı ve pusat tam karşımızdalardı.

Gülümsedim.

Tabii geleceklerini biliyordum. Yerdeki askere kaydı bakışlarım hala titreyerek yerde yatmaya devam ediyordu. Kafamdaki baskı biraz daha artarken arkamdaki puştun pis sesi duyuldu.

" Vay vay binbaşı da teşrif etmiş ama siz de kurulmuş oyuncak gibi aynı şeyi tekrar edip duruyorsunuz" Boğazımdaki elini biraz daha sıkarak beni nefessiz bıraktı. " Elimin altında nefes almak için uğraşan fıstık da aynı şeyi söylüyordu."

Ellerim boğazımı sıkan kola giderken nefes almak için alan açmaya çalıştım. Bu halim ile Asrın ve binbaşı biraz daha yaklaşırken bu sefer Asrın konuştu. " Şerefsiz bırak lan onu buradan kaçamazsın onu ellerinin arasında tuttuğun her saniye sana yapacağım işkencenin dakikası da artar "

Bağırmıyordu ama bağırsa anca bu kadar etkili olurdu. Gözleri gözlerime değdi. İyi olup olmadığımı anlamak ister gibi vücudumda gezdirdi bakışlarını

Siyah gözleri olmasını istediğim yere yani gözlerime çıktığında gözlerimi açıp kapattım. İyiyim demek istediği anlamış olacak ki gergince salladı başını

" Yaklaşmayın lan yemin ederim öldürürüm " silahın ucunu sert bir şekilde kafamı vurdu. Aldığım darbelerden başım dönerken binbaşının büyük bir adım daha attığını görmüştüm. " Lan şerefsiz seni elime geçireyim sıçıcam ağzına senin "

Arkamdaki beden gerilirken korktuğu saçma sapan hareketlerinden belli oluyordu. Kafamı bir iki kez sağa sola salladım. Karşımda binbaşı vardı. Pusat yerde yatan askerin başındaydı ama asrın yoktu.

Adama çaktırmadan sağıma soluma bakmaya çalıştım. Binbaşı Asrını aradığımı anlamış olacak ki dikkatimi çekmek için bir adım daha yaklaştı. Binbaşı ile bakışlarımız kesiştiğinde gözlerini açıp kapattı.

Yapcağı hamleyi tahmin ettiğimden onlardan gelecek herhangi bir işaret bekledim. " Bu kadını da buradan çıkacağım ve siz de hiç bir şey yapmayacaksınız " Pusatın tabancasından çaktığını gördüğüm kurşun ağaçlık alanda ses çıkarmış arkamdaki beden hızla arkamdan çekilmişti.

" Bok çıkarsın lan hemde benim askerimle elini kolunu sallaya sallaya çıkacaksın öyle mi " Adamın üstünde gözü hiç bir şey görmeden yumruklayan Asrın vardı. Tam düşmek üzereyken beni tutan binbaşı vardı. Naptığını bile bilmeyen yerde öylece yatan askerin başında bekleyen Pusat vardı.

Ama ben yoktum.

Bedenen burada olsam da ruhum kesinlikle burada değildi.

" Gece iyimisin " Binbaşının endişeli sesi ile bakışlarımı ona çevirdim. " İyiyim komutanım başım" elim vurduğu yere giderken " başım dönüyor " elimim üstüne değen parmakları ile elimi çekti kanayan anlımdan " dur acıtacaksın " sesindeki şefkat içimdeki küçük geceyi ortaya çıkarırken bakışlarım yüzüne değdi. Kolları etrafımda sanki beni her şeyden korumak ister gibi sarmış etraftan soyutlamıştı.

" Asi " adamın artık kalkamayacağına emin olmuş olan Asrın hızla yanıma doğru adımladı ve diz çöktü. Binbaşının kucağındaki bedenimi kendi kucağına çekip ellerini yanaklarıma yasladı. " İyimisin " sanki saniyeler önce adamı öldüresiye yumruklamış gibi sesi oldukça sakindi.

Silah tutmaktan nasırlaşmış elleri yüzümde sanki bir çiçek okşarmış gibi narince hareket ediyordu. Bir an önce gitmek istediğim yerden şimdi onun dizlerinde yattığım için hareket etmek istemiyordum. Gözleri gözlerimde elleri yüzümde etraftan soyutlaşmış gibiydik.

Derince nefes aldım. Bu adam benim miladımdı. Gözlerimi kapattığımda ilk aklıma gelen yüzünü ilk boş anımda aklıma gelen yürüyüşü, konuşması bakışları ile bu adam benim geleceğimdi.

Bunca yaşadığım şeye rağmen içimdeki küçük gecenin bile güven kızım ona o iyi birisi dediği adamdı o

" Yürüyebilecek misin kucağıma alıyım mı seni " yanımdan gelen binbaşının sesi ile siyah gözlerden çekildi bakışlarım.

Binbaşının ilk günlerde yaptıklarından sonra benimle bu kadar ilgilenmesine şaşırıyordum. Ben beni görev vermek dışında bile görmek istemez diye düşünürken o benimle her konuşmasından sanki içimdeki kız çocuğunu görür gibi bakışlarını yumuşatıyordu.

" Yürürüm komutanım saolun başımın dönmesi geçti " Yavaşça yaslandığım dizlerden isteme istemeye kalktım. Bir iki dakika dengemi sağladıktan sonra bana bakan meraklı bakışlara iyiyim dedikten sonra yerde yatan askere doğru adımladım.

Yaptığı affedilebilir şey değildi. Ama zorlandığı çok belliydi. Sağlıklı bir ruh halinde olmadığı ben yere yatmasını emrettikten sonra onca şey olmasına rağmen kımıldamadan yatmaya devam etmesinden belliydi. Pusata baktım. O da benim ne düşündüğümü anlamış gibi kafasını salladı.

" Kalk ayağa asker tekmil ver " Sanki uykusundan uyanmış gibi hızla doğrulan askere baktım.

" Er Ali Yeşiltaş Gaziantep Emret Komutanım " ne yaptığını bilmiyordu. Bakışlarım arkamda beni tutacakmış gibi bekleyen binbaşıya döndü. " Komutanım " kafamla askeri gösterdim ve ne yapacağız der gibi baktım " Sen Asrının yanına geç " kafamı salladım ve gözlerini benden ayırmayan adamın yanına adımladım.

" İyisin değil mi başın dönmüyor" kafamı sağa sola salladım. "Yok komutanım dönmüyor başım" bir adım ile bedenlerimi yaklaştırdı ve kolunu bana doğru yasladı.

" Yorulursan yaslan bana " tek ayağımın üstüne ağırlığımı vererek omzuna doğru yaslandım.

" Bir tek bana yaslan bir tek benden iste hep hep ben olayım etrafında " fısıltıyla söylediği sözler ile kalp atışlarım mümkünmüş gibi biraz daha hızlanırken ben biraz önce yaşadıklarımı çoktan unutmuştum. Artık başım daha çok dönüyordu fakat bunun sorumlusu başıma sertçe vurulan silah değil yanı başımda omzumu omzuna yasladığım tim komutanımdı.

" Ali ben Binbaşı Alparslan Türk " ağzından ilk defa tam adını duyduğumda  gözlerim ellerini arkasında birleştirmiş binbaşıya takıldı. Asker benden daha rütbeli birinin ona seslenmesi ile karşıda olan bakışlarını binbaşıya çevirdi. Sanki olan bitenden daha yeni haberi oluyormuş gibi hızla gözleri yerde yatan adama sonra bana takıldı.

" Komutanım " Bana doğru attığı bir adımda hızla binbaşının önüne geçmesi ile durdu. " Komutanım benim bir suçum yok " sesindeki o acizlik beni titretirken bunu fark eden asrın mümkünmüş gibi biraz daha bana yaklaşmış kafasını bana doğru eğmişti. Burnunun ucunu saçlarımda hissettiğimde nefesimi tuttum. " Sakin ol yanındayım ben etrafındayken kimse sana zarar veremez "

" Sakin ol asker bunları burada konuşmayacağız "

Arkasına döndü ve nerdeyse birleşik olan bedenlerime baktı. Karanlık havaya rağmen çatılan kaşlarını görebilmiştim. Bedenimi asrından uzaklaştırıp pusatın yanına doğru adımladım. " İyiminsiniz komutanım " kafamı salladım. "İyiyim Pusat " yerde baygın bir şekilde yatan adamın yanına eğildim. " Cebine bir kağıt koydu " konuşmam ile pusat da benim gibi eğilip ceplerine bakmaya başladı. Çıkardığı kağıdı bana doğru uzattı. " Buldum komutanım " elimi ona doğru uzattım.   " Saol Pusat "

Yanımıza gelen bir kaç asker ve Pusat  yerde yatan şerefsizi götürürken  Binbaşı da benim iyi olduğumdan kesin emin olunca  askerle gitmişti. Bakışlarım Asrına takılınca onun da bana baktığın gördüm. Ayaklarım beni onun yanına doğru götürürken onun hafifçe gülümsediğini fark ettim.

Sanki yarım saat önce bir boğuşmadan çıkmamış gibi Her şeyi bir kenara bırakıp Asrına gidiyordum. " İyisin değil mi "  kafamı öne doğru eğdim. Çenemin altında hissettiğim parmaklar ile irkilirken baskısı ile kafamı kaldırdım. " Ne oldu neden eğiyorsun o güzel başını " omuzlarımı kaldırıp indirdim.

"  Gencecik bir asker bu halde olmasına üzüldüm. " çenemde duran eli orayı okşarken ben gözlerimi güzel siyah gözlerinden çekemdim. " Üzülme ben gerçeği öğreneceğim paldır palaz ceza almayacak yani " çenemdeki eli boğuşmadan dolayı dağılan saçlarıma gitti ve sakince okşadı. " Hadi gidelim artık dinlen "

İmkanım olsa ömrümün sonuna kadar gözümü bile kırpmadan bakacağım gözlerden isteme istemeye çektim bakışlarımı

Yine onun yanında küçücük bir çocuktan farkım kalmamıştı.

Sessiz bir yürüyüşten sonra askeriyenin kapısından girmiş biraz ilerde kolidorun başında postası ile konuşan binbaşının yanına adımladık. Bizim geldiğimi gören binbaşı da postasını göndermiş bize doğru dönmüştü.

Elimdeki kağıdı cebimden çıkardım ve binbaşıya doğru uzattım. " Komutanım Ali verdi bu kağıdı o adama aralarında çok bir konuşma geçmedi amaçları sadece bu kağıdı ulaştırmaktı bence " elimdeki kağıdı aldı ve okumadan koydu cebine " Yayılamasın bu durum kağıdı askeriyeden başka birisi de yazmış olabilir şüphelendirmeyelim "

Yanımdaki beden de hareketlendi. " Aliyi sorgu odasına değil de başka bir odaya alalım komutanım başına güvendiğimiz adamlardan koyarız o iti de bir yere kapatalım ne yapacağı belli olmaz "

" Ben de öyle düşünüyorum. Asrın sen o şerefsizle ilgilen bende Alinin yanına gidiyorum. Pusatı da tembihleyin bu durum şu an aramızda " gözleri bana değdiğinde ise bakışları anında yumuşadı. Hırpalanmış halimden üzülmüş olmalıydı. " Gece sende revire git bir baksınlar "  abartma seviyelerine içimden göz devirdim " Komutanım revirlik bir şey yok dinlensem geçer " ikisinin de gözleri üstümde inanmıyormuşçasına gezindi. Rahatsızca kıpırdandım.

" Gideyim mi "  saçlarımda olan bakışları konuşmam ile yüzüme düşerken " Git bakalım ağrın olursa gel yanıma yada gelme kapının önünde asker bekleyecek ona söyle ben gelirim" itiraz edecek gücü kendimde hissetmeyerek kimseye bakmadan odama doğru adımladım.

Bir yandan Alinin hali yüzünden içim burukken bir yandan sevildiğimi değer gördüğümü hissetmek çok değerli hissettirmişti. İlk kez tattığım bu duygular sevgiye aç küçük gecenin çok hoşuna giderken ben endişelenmeden edemiyordum. Onlara bu kadar alıştıktan sonra herhangi birini kaybetme olasılığı bile sıtma hastası gibi tir tir titrememe neden oluyordu.

Sıcak bir duş sonrası kendimi yatağıma attım. Günün yorgunluğu kendini yeni yeni belli ederken saçlarımı bile kurutma gereksinimi duymadan kapattım gözlerimi kapattım.

*******

Keskin bir bıçağın tenimden içeri girmesi gibi sancı ile uyandım. Tabi buna uyanmak denirse

Terden sırılsıklam olmuş saçlarım tir tir titreyen bacaklarım ile güçlükle doğrulmaya çalıştım . Elim ağrıyan böbreğime doğru giderken oraya aldığım darbelerden olduğunu anlamıştım.

Tişörtü zor bel kaldırıp baktığımda yamuk yumuk olan dikişlerimin etrafının mosmor olduğunu gördüm. Gözlerim ağrıdan dolarken ağrı kesici iğne vurulmadan bu ağrının geçmeyeceğini bilecek kadar çok yaşamıştım bu durumu

Ayaklarımı güç bela yere değdirip doğrulduğumda iki büklüm oldum. Ağrı nefesimi keserken kendimi zorla kapının önüne doğru sürükleyebilmiştim. Kapı koluna bile açamayacak durumda olmam göz yaşlarımın akmasına neden olmuş artık önümü bile göremez olmuştum. Sırtımı duvara yaslayıp yanı başımda duran ayakkabılığa tutunarak yere oturdum. Kolum ayakkabılığın kenarına takılınca bütün gürültüsüyle devrilmiş bunun ardından da kapı gürültüyle açılmıştı.

Yanıma bir beden çökerken kafamı güç bela ona doğru kaldırdım. " Komutanım iyi misiniz " sesindeki endişe tınısı ile konuşan asker binbaşının kapında bekleyecek dediği asker olmalıydı.

" Revire gitmem lazım " titreyen sesim işleri daha da zorlaştırırken ben bu duruma daha çok ağlamaya başladım. Napacağını bilemeyen asker hızla doğruldu. " Binbaşıma haber vereceğim hemen geliyorum komutanım dayanın " belime vuran ağrı söylediklerini anlamayacak kadar sertti.

Ayak sesleri ardından yanıma çöken beden iki elini kollarıma koydu ve başını yüzümü görmek ister gibi eğdi. " Gece " sesi o kadar endişeli çıkıyordu ki bu halini görmek için güç bela kafamı kaldırdım. Yataktan yeni kalktığı yüzündeki yastık izinden bile belli olan binbaşı şaşkın bir ifade ile suratıma bakıyordu.

" Ne oldu ağrın mı var ?" Gözleri gözlerim ile buluşunca şaşkınlık ifadesi hızla değişirken bir elini kolumdan çekti ve bacaklarımın altından geçirdi. Bir anda kendimi kucağında bulurken kafamı göğsüne yasladım. Bu hareketim zaten kasılı olan bedenini daha çok kasarken beni odadan çıkardı. " Asker doktoru bul "

Saat gecenin kaçıydı kim bilir doktoru bu saate nerden bulacaktı. Revir kapısını sert bir şekilde açıp bedenimi yavaşta yatağa yatırdı. Elleri yüzümü kapatan saçlara gitti ve usulca çekti.

" Ağlama dayanamıyorum ağlamana " koskoca binbaşının ağlayacak gibi çıkan sesi ile ağlamaktan kızarmış gözlerim şaşkınlıkla onun yüzünü buldu.

" Komutanım "

"Söyle neyin var " ellerim ağrıyan belime giderken gözleri oraya değdi. Yüzümdeki eli badimi doğru gitti. Gözleri izin almak ister gibi gözlerime değince gözlerimi kapatıp açtım. Vücudumdan sıyrılan badi ile gözlerim binbaşının yüzünden ayırmıyorum. Yüzü allak bulak olurken badimi biraz daha sıyırıp dikişlerin nereye kadar gittiğine baktı. İlk defa yaramı birine göstermenin verdiği utançla gözyaşlarım daha çok arttı. Ağzı açılıp kapandı. Sanki bir şey diyecek ama diyemiyor gibiydi.

" Naptılar sana " ses tonu beni daha çok ağlatırken çok canımı yaktılar diyemedim. Sadece içli içli ağlamak geliyordu içimden

" Bana ver acılarını bana ver ağlama ne olur " acı dayanılmaz bir hale gelirken kararan gözlerim telaşla kapıya doğru koşup doktor diye bağıran binbaşıyı durdurmaya yetmemişti.

Acıya dayanamayan bedenini bu sefer güvenle bırakıyordu Gece

Yanındaki adam ona deli gibi güven veriyordu.

Yarınların neyi getireceğini bilmeden yumdu gözlerini

Üzülmek acı çekmek istemiyordu artık mutlu olmak istiyordu.

Binbaşı şu an onun için bir şey ifade etmese de ilerde en büyük şanslarından biri olacağını bilmeden yumdu gözlerini

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 105K 51
Aden Mila. Deli dolu, hayatı yaşamayı seven on altı yaşında bir genç kız. Yıllar önce bir intikamın kurbanı olduğunu öğrendiğinde, gerçek ailesine al...
346K 22.4K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
800K 36.4K 29
Karışan hayatlar ve abiler klişesidir.
409K 21.9K 43
Yüzbaşı Asya Korkmaz'ın hayat hikayesi. Bordo bereli asenanın zorluklarla dolu hayatı. 5 yaşında anne ve babası sandığı insanların 'Bu çocuk size hiç...