Beyaz Kadeh

By No1_fan001

151 50 6

Çizgisini aşan herkezin üzerini çizdim. Çizdikçe kalemimin ucuna kan bulaştı. Kurtaramadım, kurtulamadım... L... More

1
2
3
4
6
7
8.

5

17 5 0
By No1_fan001

"Ucuz atlattık." Dedi ve derin bir nefes aldı Orhan. "Evet.. ama bu görevde birkaç tespit yapabildik." Dedim başımı koltuğa bırakarak.
"Mesela?" Dedi Orhan.
"Yaşça küçük kızlarla flört ediyor. Zengin mafya babası, ne beklersin ki? İşi gücü işkence ve kadınlar. Kadın da denemez konuştukları, kız.." dedim iç çekerek. O sırada Gülbeyaz koşar adım geldi ve yanıma oturup yanağıma öpücük kondurdu. Gülümsedim ve ona baktım. Gülümserken gözlerim dudaklarına kaydı. Dudaklarında kan kırmızısı bir ruj vardı. Ah Gülbeyaz Ah! Elimli yanağımı sildim ve baktım; elime ruj gelmişti. Elimi çevirdim ve Gülbeyaz'a gösterdim. Gülüşü daha da büyüdü. O sırada kapısı açık olan balkondan Bige fırladı. Elinde telefonuyla koşar adım geldi ve Gülbeyaz'ın yanına oturdu. "Çektîm!" Dedi hevesle. "Ne oluyor?" Dedi Orhan lafı benim ağzımdan alarak. Şaşkın şaşkın ikisine bakıyordum.
"Tiktok videosû." Dedi Bige. "Nasıl olmuş?" Dedi Gülbeyaz'a bakarak. Gülbeyaz konuşamadığı için eliyle "👌" işaretini yaptı. Bu onun dilinde 'güzel' demekti.
"Gülbeyaz," dedim sesimi biraz yüksek tutarak. "Tiktok konusunu konuşmuştuk değil mi?"

Gülüşü soldu. Sol cebinden konuşma defterini çıkardı ve yazmaya başladı. Onunla en etkili konuşma şeklimiz buydu. İşaret dilini kullanmak onun kendini kötü hissetmesine neden oluyordu. Sıradan ve sağlıklı bir insan gibi hissetmek istiyordu o da.. "Ben artık 18 oldum Andaç. Büyüdüm ben! Çocuk değilim artık." Yazmıştı.
"Sen benim için hep o küçük ve tatlı Gülbeyaz olacaksın. Kaç yaşında olursan ol. Tiktok hesabını kapat, yoksa.."
Dedim ve ona biraz daha yaklaştım, "seni gıdıklarım."
Üzerine atladım ve onu gıdıklayarak güldürdüm.

O sırada telefonumun çaldığını farkettim. "Dur bakalım." Dedim ve geri çekildim. Gülbeyaz hâlâ gülüyordu. Gözlerinden yaş gelmişti, elleriyle karnını tutmuş yerde yuvarlanarak gülüyordu. Deli kız..
Ekrana baktım; 'Kurban1' arıyordu. Eee.. şey.. bu kimdi, hangi kurbanımı böyle kaydetmiştim.
Aramayı açtım ve kulağıma yaklaştırdım.

-Merhaba, Sevilay Kırım..
+Merhaba, ne için- derken lafımı kesti.
-Ben sizi bir teklif için aramıştım.
+Dinliyorum?
-Bu gece başbaşa eğlenmeye ne dersin?
+Nasıl bir eğlence olacak? - dedim ve güldüm.
-Gelirsen öğrenirsin. Tek gelmek veya gelmemek sana kalmış. Serbestsin. Saat 20.30'da ... Caddesindeki pavyona gelirsen sevinirim. Akşam görüşmek üzere.. -dedi ve telefonu yüzüme kapadı.

Bu kadar ego fazlaydı. En azından yüzüme kapatmaya bilirdi. Ne yapacağıma karar vermeliydim. Orhan bana baktı ve "Neler oluyor Andaç, o kimdi?" Dedi sorgulayan bakışlarla. "Kamran.. akşam eğlencesine davet ediyor, pavyona." Dedim ona bakarak. "Gidecek misin?" Dedi, "Gideceğim. Bu şansı değerlendirmeliyim. Üstelik tek gitmeyeceğim. Üçünüz de geliyorsunuz." Dediğimde üçü de bana baktı. Bige ve Gülbeyaz güldü ve ellerini birbirlerine vurdular. "O zamân haydi hazırlanalım. Sizi o kadar güzel yapacağım ki.." dedi Bige heyecanla, ayağa kalktı ve ikimizin de elinden tutarak kaldırdı. Orhan arkamızdan seslendi, "Benlik bir durum yoksa benim dışarıda işim var."-"Yok, gidebilirsin"

"Evêt kızlar.." dedi ve dolabı açtı. Gülbeyaz yatağa çıktı ve zıplamaya başladı. 18 Yaşında olmasına rağmen boyu 1.60 bile yoktu. Belki olabilirdi, ama yinede kısaydı. Ben de yatağın ucuna oturdum ve geri doğru, kolumun üzerine bıraktım kendimi. Bige eliyle dolabı karıştırdı ve üç elbise çıkardı. Beyaz ve çiçekli olanı Gülbeyaz'a fırlattı. Gülbeyaz elbiseyi havada tuttu ve yataktan inip ayna karşısına geçti. Elbiseyi üzerine tuttu ve bir eliyle "🤌" işaretini yaptı. "Bunu da sen al bakalım." Dedi ve bana kan kırmızısı bir elbise fırlattı. "Sen bunu hangi ara aldın? Zevkini sevdim" dedim elbiseye bakarak. "E tabî, benim zevkimi kim beğenmez ki?" Dedi eliyle saçını savurarak.
"Giyip gelin, bekliyorum" Gülbeyaz başıyla onayladı ve koşar adım çıkıp odasına girdi. Tam benim de çıkacağım esnada Bige kolumdan yakaladı ve "Ben çıkayım burada giyin." Dedi ve çıktı. Kapıyı kapadım ve ayna karşısına geçip elbisenin duruşuna baktım.

                                             

                                              ~~~~

"Kızlar! Ben cidden gelmek istemiyorum. Bakın, bakın ölüyorum hastalıktan. Siz gidin işte kız kıza. Bana gerek bile yok Andaçî", gelmemek için inatlaşıyordu Orhan benimle. Hasta değildi, biliyordum işte; biz gidince eve flörtünü çağıracaktı ya da onların evine gidecekti. Sonuçta 8 senedir beraberdik, artık kardeşim olarak görüyordum. Normal olarak da kıskanıyordum erkek kardeşimi. Çaktırmayın; Orhan benden büyük..

"Tamam sen gelme çok da gerek yok zaten sana," dedi Bige ayakkabısını giyerken. "başımıza bir iş gelsin de gör." göz devirdi ve çıktı. "Haydi, çıkalım kızlar".

Ardından Gülbeyaz çıktı. Sonra da ben.. Çağırdığımız taksi 5-10 dakika içinde evin önünde oldu. "Nereye bayanlar?" Dedi şoför bana bakarak. Bige ve Gülbeyaz arkada oturuyordu. "... Caddesindeki pavyona sür." Dedim yola bakarken.

Yol boyu ölüm sessizliği kanatları altına aldı bizi. Kimseden çıt çıkmıyordu. Dikiz aynasından kızlara baktım; Gülbeyaz gülümseyerek dışarıyı izliyordu, Bige ise üzgün bir ifadeyle telefonuna bakıyordu. Neden üzgün olabilirdi. Pavyona, eğlenmeye giden bir insan neden mutsuz olurdu? "Bige", dedim bana bakması için. "Sorun ne?" Dedim çatık kaşlarla. Gözlerime baktı ve "Hiç.. üzgün değilim Andaç. Keyfine bak." Dedi ve bakışlarını yola çevirdi. O sırada Bige'nin telefonuna gelen bildirimle Bige'nin gözleri fal taşı gibi açıldı. "Sorun ne? Bir daha soruyorum sana." Dedim, ortam daha da gerildi. "Andaç.. iki kötü haberim var." Dedi tedirgin bir şekilde.
"Birincisinden başla"
"Sen birine zarar mı verdin Andaç? Bir kaç kadın senden şikayetçi olmuş ve.." şoföre baktı ve sustu.
"İkincisi?"
"Aldatıldım. Hem de gideceğimiz pavyonda.." dediğinde gözlerim bir anda dondu. Gözlerim gözlerinde takılı kaldı. Gözlerinde umutsuzluk ve mutsuzluk vardı. Bir insanı tanımanın yolu gözlerden geçer. Dil susar, gözler konuşur. Gözler anlatır en derin duyguları. Barındırır bütün duyguları; üzüntüyü, mutluluğu, mutsuzluğu, umudu..

Gülbeyaz'ın masum gülüşü de yoktu artık. Dudakları düz çizgi haline dönmüştü. Gülbeyaz dilsizdi fakat gözleri çok şey anlatıyordu. Çok derin duyguları vardı.

Derîn iç çektim ve yola döndüm. "Kızım, camları açayım istersen? Kötü gibisin." Dedi yaşlı şoför. Bige şoföre baktı ve "Hayır, teşekkür ederim. Ben.. iyiyim", iyi değildi.

Hiçbirşey demeden benim yanımdaki camı sonuna kadar açtım. Bige o kadar derin nefes alıyordu ki.. onu duyabiliyordum. Başımı koltuğa yasladım ve gözlerimi dinlendirmek üzere yumdum..

                   
                                               ~~~

Gözlerimi açtığımda ellerim bağlı köşede oturuyordum. Orhan önümde silahla kapı ağzından ateş ediyordu. Şarjör değiştirirken uyandığımı farketti. "Mermim kalmadı Andaç!" Dedi panikle. Başka biri onun yerine ateş ediyor olmalıydı. Ateş sesleri durmuyordu Orhan'ın ateş etmediği hâlde. "Bacağımda, elbiseyi çek. Çabuk!" Dedim panikle. Çok kısa bir süre tereddüt etti fakat sonra harekete geçti. Elbiseyi yukarı sıyırdı. "Diğer bacağım aptal" dedim sinirle. Hangi ara bu hâle gelmiştik? Âh, sinir..
Hızlıca şarjör değiştirdi ve ateş etmeye devam etti. Ayaklarım bağlı değildi. "Ellerimi çöz; hepsini indireyim" dedim ona doğru. "Azat! Gerisi sende." Diye bağırdı kapıya doğru. "Azat mı?" Dedim. O sırada ellerimi çözdü. "Evet, açıklarım sonra. Bir silah kap çabuk. Kızlar hâlâ kayıp." Dedi. Zemin kattaydık. "Başının çaresine bak" dedim ve pencereyi açıp dışarıyı yokladım. Kimse yoktu; leşler dışında. Sol bacağımdaki silahı sağ elime aldım ve pencereden atladım.

Dikkatlice yürümeye başladım. Yerdeki yaprakların hışırtısı eşlik etti bana. Köşede durdum ve dikkatlice diğer tarafa baktım. Maskeli, iğrenç adamlar vardı. Onları farkettirmeden yok etmem gerekiyordu. Bombam da yoktu. Olsa dikkatlerini çekip kaçar, bombayla yok ederdim.

Acaba kızlar nedereydi? Ne durumda olduklarını çok merak ediyordum.

O sırada bir silah patladı. Silahı tuttuğum elimde ağır bir acı hissettim. Kolumdan vurulmuştum. Elimi koydum, sıyırmış olmalıydı; derin değildi. O sırada sol bacağımda ağır bir acı hissettim. Başım dönmeye başladı. Yerimde sendeledim. Zor durumdaydım. Duvardan destek aldım. Canım çok yanıyordu. Ama çok da umursamıyordum; çünkü İnsanı Öldürmeyen Şey Güçlendirirdi..

Ardarda silahlar patlarken bir anda sesler kesildi. Geriye 'Andaç!' diye bağıran Orhan'ın sesi kaldı. Sesler boğuklaşıyordu gittikçe. Sesleri duymakta zorlanıyordum, sesler karışıyordu. Elimdeki silahı başıma vurdum ayılmak için. Kendimi yere bıraktım ve elbisemin bir parçasını ağzımla, bir parçasını elimle tutarak yırttım.
Sesim çıkmıyordu ki Orhan'ı çağırsam.. Kendimi zorladım ve gücümün yettiği kadar ses çıkardım; "Buradayım.. Orhan.." dedim. "Orada, orada gelin" dedi. Geldiğini yerdeki yaprakların hışırdamasından anlamıştım. "Andaç! Vuruldun mu?" Dedi ve gelip diz çöktü. "İyiyim.. Kızlar.. n-neredeler?" Dedim zorla. Konuşmadı. Sağlam olan elimle yırttığım parçayı ona verdim. Elbisemi biraz daha sıyırdı ve parçayı bacağıma sardı. Kurşun içeride olabilirdi; sıyırmış da olabilirdi. O sırada Orhan'ın arkasında duran Azat'ı farkettim. "Sen.. senin.. ne işin var b-burada?"
"Artık konuşma." Dedi Orhan sert, keskin bir sesle. Bacağımı bağladıktan sonra beni kucağına aldı. "Kolum.. acıyor" dedim inleyerek. Kucağına alırken farketmemiş olmalıydı. "Âh, özür dilerim Andaçi. Merak etme, iyi olacaksın." Dedi. Başımı güven veren göğsüne yasladım ve gözlerimi yumdum...

~~~

Kısa bir süre sizleri Orhan'la başbaşa bırakıyorum..
Orhan'ın anlatımıyla~

"Andaç.. O vuruldu mu?" Dedi Bige panikle. Azat'ın adamlarından biri arabanın kapısını açtı. Gülbeyaz diğer köşede uyukluyordu. Andaç'ımı dikkatlice yatırdım. Bir ayağını uzattım. Başını Gülbeyaz'ın ince bacaklarına koydu ve uyuklamaya devam etti.
Kapıyı kapadım ve Bige'ye döndüm."Senden bir cevap bekliyorum hâlâ" dedi kollarını önünde bağlayarak. "Kolundan ve bacağından vurulmuş. Kolundaki sıyırmış çok kenardan. Bacağındaki ise girmiş, delmiş fakat içeride değil. Mermi delip çıkmış." Dedim. "Andaç'ım.. onun için üzülüyorum Orhan" dedi dudaklarını büzerek, "Açıkçası her şey çok karışık. Hiçbir şey anlamadım. Biz pavyona gidecektik, burası.. Azat.. o kız.. yerdeki leşler.. bu ev.. neler oluyor?!" Dedi sesini yükselterek şaşkın şaşkın.
Kaşları çatık gözlerime bakıyordu. Azat arkadan bizi izliyordu. "İstersen ben açıklayayım küçük bayan.." dedi çatık kaşlarla kollarını önünde bağlayarak.
Bige ilgiyle ona döndü. Dönek kız, her gördüğünü aşk adamı sanıyordu. "Dinliyorum." Dedi ilgiyle ona bakarak.

"Bu kardeşin var ya; benim kardeşimle çıkıyormuş. Bu evde bastım. Onlar için maalesef, benim için iyi ki. Bir de masa hazırlamış, başbaşa yemek yiyecek ve film izleyeceklermiş. Bilirim ben o film izlemeleri g#t laleleri bile."

"Ağzını topla yoksa ben onu bir güzel toplayacağım Azat!" Dedim sinirle. Sabrın da çizgisi vardır ve o çizgiyi aşanın; üzeri çizilir.. O şuan dua etmeli ki; sevdiğim kadının abisi. G#t lalesi bile!

"Kızı unut Orhan! Benden sana kız mız yok." Dedi benimle inatlaşarak. Benimle inatlaşmanın ne demek olduğunu gösterecektim ona.
Bige diğer tarafta durmuş bizi izliyordu. "Kim bu kız? Hemde benim kardeşimi teke düşürmüş." Dedi Bige sessizliğini bozarak. "Bige'm bir görsen ne güzel.. Siyah saçları, açık kahve gözleri, buğday teni, kalkık burnu, dolgun dudakları-" derken Azat g#tü lafımı kesti. "Tamam lan, bitirdin kızı. Benim o. Sana kız mız yok dedim. Artık gidelim." Dedi ve noktayı koymuş gibi tavra girdi.
"Bak bak, paylaşamıyormuş da benî." Dedi arkadan bir ses. Bir bayanın sesi. Bu.. Erva'nın sesiydi. Güzel Erva'm.
Bol ve siyah paraşüt pantolon, üzerinde crop ve onun üzerinde de siyahlı kırmızılı bir ceket vardı. Yanıma geldi ve koluma girdi. Kızardım, utandım..

"Hop hop! Ne oluyor? Ayrıl da gel." Dedi Azat. Bir adımda aradaki mesafeyi kapattı ve Erva'nın kolundan tutup çekti. "Ôf! Benim fikirlerinin önemi yok mu, abi?" Dedi Erva sinirlenerek. Allah'ım! Bu kûlun kör kütük aşık oldu. Güzelimin sinirlenmesi bile çok tatlıydı. Yüzü hemen kızarıyordu. "Gidelim artık." Dedi Azat mız-mız çocuklar gibi. O sırada Bige geldi ve benim koluma girdi. Hiçbir şey demedik. Erva ikimize baktı, ardından gözlerime. "Bu kim?" Dedi dudaklarını büzerek. Azat bilse de sustu ve "Oha! Seni aldatıyor bu g#t." Dedi şaşırmış gibi yaparak, ellerini ağzına koydu ve "Bence burada bitir bu işi ve evimize gidelim." Dedi. Hiçbir şey demiyorum. "Biz kardeşiz, bayan" dedi Bige keskin sesiyle. Bu sesi sadece diğer insanların yanında kullanırdı, yabancı ortamlarda. Belli ki Erva'yı gözü tutmamıştı ama şimdilik..

"Kardeş mi? Yalan söylemeyin. Erva, onlar kardeş değil." Dedi Azat inatlaşarak. "Sana bir şey kanıtlamak zorunda değiliz." Dedi Bige Azat'a. "Erva ile kardeşimin arasında bir sorun olmaması için".

O sırada minik bir tetik sesi duyuldu. Direkt arabaya baktım. Andaç uyanmış, arabanın camından silahın ucunu doğrultmuştu. Azat! Azat'ı vuracaktı. Hızlıca arabanın kapısına yöneldim. Diğerleri de bana bakıyordu. Tam o sırada Andaç ateş etti. Neyse ki önlemimi almıştım. Kızla buluşmaya gelmiş de olsam, güvenemezdim. Kıza değil etrafa. Çelik yelek giymiştim!. Elimi kalbime koydum ve yere çöktüm. "Âh! Vuruldum ah" dedim ve kendimi yere bıraktım.

Andaç yaralı olmasına rağmen zar zor tek ayağıyla zıplayarak yanıma geldi ve kendini yere bıraktı. "Orhan! Lan benim hedefime niye giriyorsun sen aptal herif." Dedi sinirle söylenerek. Bir düre kıvrandım ve sonra bayılmış gibi; hareketi kestim, gözlerimi kapattım. Sağlam olan eliyle beni itti, sırtüstü yatırdı. Üzerimde kan yoktu, anlamıştı önlemli olduğumu. Seri bir şekilde döndü ve tek dizinin üzerinde burnuma yumruk attı. Yaralı olduğu için çok sert vuramıyordu, buna sevinmiştim.
"Pezevenk" dedi, "Bige, bana yardım et." Dedi ve elini Bige'ye uzattı. Ben de yerden onu izliyordum. Erva bana bakarak gülümsüyordu. Azat bize Side eye bakışı atıyordu adeta. "Bunlar normal değil kardeşim. Gitmeliyiz." Dedi şaşkın şaşkın. "Hele seni bu deliye mi vereceğimi sanıyorsun? Şu andan itibaren bunu unut." Dedi işaret parmağını Erva'ya doğrultarak. "Yiyorsa bana da salla o parmağı; bak nerende buluyorsun." Dedim yarım ağız gülerek. Andaç arabanın içine oturmuştu, kapısı açıktı, ayağını sarkıtmış Azat'ı izliyordu.

"Bunun burada ne işi var? Bu kadın da kim? Eğer en ince ayrıntısına kadar açıklama yapılmazsa hepinize işkence ederim!" Dedi tehtitkâr sesle. "Hop-hop sen kime işkence ediyorsun?" Dedi Erva Andaç'a diklenerek. "Hem sen kim oluyorsun?" Dedi göz devirerek. Evet, sevgilim olabilirdi fakat kardeşimle böyle konuşamazdı. Andaçi'nin kim olduğunu bilse, göz teması bile kuramayacağından adım kadar emindim.

Bige araya girdi ve "Emin ol tanımak istemeyeceğin biri. Geri baş." Dedi daha da diklenerek. "Tamam bayanlar, sakin olun. Tek buldunuz kardeşimi üzerine yürüyorsunuz. Bakın; üzerim.." dedi yarım ağız gülerek.

"Madem kendimi tanıtmam gerekiyor? Olabilir." Diyerek konuşmaya başladı. "Âh, sevgilim." Dedi ve silahı Erva'ya doğrulttu. "Lan! Andaç ne yapıyorsun sen" dedim ve silahı bir çırpıda elinden almaya kalktım. Aldım diyeceğim sandınız değil mi? Alamadım, vermedi. "Ver lan şunu!" dedim bağırarak. "Tanıştıracağım, beni bırak yoksa kafandan vururum. Onlar düşman s#k#k!" Dedi sinirle. "Lan, ver şunu. Canımı sıkma anlatacağım iki saniye leş çıkarmazsan." Dedim ve silahı elinden aldım.
"Lan onlar düşman neyini açıklayacaksın!" - "Bant yok mu bant?" Dedim ciddi ciddi bağırarak. Azat'ın adamlarından biri arkadan seslendi; "Bizim arabada var."

"Getirir misin?" Dedim karşılık olarak. "Hemen efendim." Dedi ve az sonra elinde koli bandıyla döndü. "Sakın, bunu yapma. İyileştiğimde seni .." konuşmasına izin vermeden ağzını elimle kapadım. "O zaman sus da dinle be kadın!" Dedim bu sefer büyük sinirle. Kadınlar neden çok konuşurdu böyle? Hiç mi yorulmazlardı anlamıyordum.
"Dinle" dedim ve anlatmaya başladım; "Biz.. Azat'la ünivetsiteden arkadaşız. Hatta lise 11'den beri. O zamanlar iyi anlaşsak da aramız açıldı. Haberlere organ mafyası ve tacizci olarak çıkmıştı o zamanlar. Ondan soğudum.. nefret ettim.. Gel bir de bak kardeşine rastladım, ona tutuldum. Erva.. bu evde buluşup yemek yiyecek ve film izleyecektik. Ama gördüğünüz üzere herşey bozuldu." Dedim yere bakarak, sakin sakin. Andaç "Bu bir şey değiştirmez. O benim düşmanım ve" dedi ona doğru işaret parmağını uzatarak, "seni elinde sonunda öldüreceğim Azat Kaner.."

"Sonumuz gelirse öldürürsün Andaç Kalaycıoğlu" dediğinde çok şaşırdım. Andaç kendi soyadından nefret ederdi. Kendi bile soyadınız unutmuşken, kullanmazken Azat'ın bilmesi?.. Sadece Bige, Gülbeyaz ve ben biliyordum.
"Birileri beni araştırmış sanırım." Dedi Andaç gülerek. O sırada arabanın diğer kapısından Gülbeyaz çıktı gülümseyerek, elinde defteri ve kalemiyle.. "Günaydın prenses" dedim kollarımı açarak. Koşar adım geldi ve sarıldı. Sağ kolumu boynuna doladım ve kendime çekip alnına bir öpücük kondurdum. Kimse alınmasın ama en sevdiğim kardeşim Gülbeyaz'dı. En saf ve temiziydi. Kandan korkar, karanlığı hiç sevmezdi. Çünkü karanlıkta korkardı, boğulurdu, sesi çıkmazdı, yardım isteyemezdi.

"Bu kim lan!" Dedi Erva bağırarak. "Her saniye türüyor bunlar abi." Dedi Azat'a bakarak. "Bana bak, senin o dudaklarını var ya; falçatayla süzer, o bize salladığın parmağını kızgın yağda.." derken Bige'nin lafını kestim ve diğer elimle onu çekip sol kolumu da onun boynuna dolayarak elimle ağzını kapadım. Bir an önce dağılsak iyi olacaktı, yoksa bugün Erva'nın son günü olacaktı.

"Bige," dedi Andaç. Bige elimden kurtuldu ve Andaç'ın yanına gidip dudağına doğru eğildi. Andaç ona bir şeyler fısıldadı. "Evet, eklendi. Zamanı azalmaya başladı bile." Dedi ve geri çekildi.
"Arabaya binin Bige ve Gülbeyaz." Dedim ciddileşerek. Ciddi olunca Gülbeyaz bana mesafe koyuyordu. Kolumun altından çekildi ve arabaya yöneldi. Bige bana baktı ve "Seni şuracıkta öldürebilirdim fakat Gülbeyaz korkar. Bil ki senin de zamanın azalıyor." Dedi.
Azat sessizliğini bozdu, "Bu kadar yeter. Erva, arabaya git. Derhal!" Dedi o da ciddileşip. Erva korkmuşa benziyordu. 'peki' dercesine başını salladı ve gitti.
Erva da gerçek yüzünü göstemişti. Ondan soğumuştum. Kardeş namustur, laf eden silinir. Azat bana yaklaştı ve kulağıma fısıldadı; "Kardeşimden uzak, Allah'a yakın. Haydi eyvallah." Dedi ve dönüp gitti..

Andaç'ın kapısını kapadım ve sürücü koltuğuna geçtim.
"Bunun burada ne işi vardı Orhan! Sustum, sustum sırf kalbini kırmayayım diye. Ama yeter! O kıza edeceğim işkenceleri bilsen karşı karşıya gelmemizi hayal bile edemezdin. Dökül bakalım içindeki p#çlikleri." Dedi Andaç sinirle.

"Lan ben var ya s#k#r#m o kızı da abisini de. Egoya bak ulan." Dedi bağırarak. İşin sonu böyle bitmemeliydi aslında. Aslında Erva'ya da kız kardeşlerimin dişli olduğunu söylemiştim. Fakat o şimdi dönüp gitmişti. Kırılmıştım..
"Anlattım zaten Andaç. Erva'yla buluşacaktık sonra basıldık. Abisi tarafından." Dedim miniklerle inandırıcı davranarak. Andaç'ın siniri kolay kolay asla geçmezdi. 1gün, 1hafta, aylarca..
Keskin bakışlarıyla beni adeta delip geçiyordu ama belli etmiyordum, etmiyorumdur yâni?..
"Hadi abisi geldi diyelim. Neden çatışma çıktı ve biz buradayız. Bizimle ne alakası var ulan?! Bu işin içinde kim varsa hepsini s.." dedi Andaç sinirle. Bige Gülbeyaz'ın kulaklarını elleriyle kapadı, küfürleri duymaması için.
"Sizi ben getirttim." Dedim dikiz aynasından ona bakarak.
"Bige, biliyorum. Sen.. aldatıldın değil mi?" Dedim gözlerimi kucağımdaki ellerime çevirerek. "E-evet, ama bununla ne alakası var? Anlamadım." Dedi titrek sesiyle.
"Ben buraya Erva'yı öldürmek için gelmiştim. Bir ağabeyi olduğunu biliyordum fakat bunun Azat olduğundan haberim yoktu. Eski sevgilinin seni aldattığı kadın.. Erva." O yüzden çelik yelek giydim, önlem aldım. Evde ona işkence edecektim, sonra da Andaç'ı çağırmayı ve Andaç'dan ona cehennemi yaşatmasını isteyip oradan ayrılacaktım. Ben Erva'yı sevmiyorum kızlar. Sırf Bige içindi. Rol yaparken az daha aşık oluyordum ama olmadım bakın."
Sondaki şakayla ortamı yumuşatmaya çalıştım ama sadece çıt sesi duyuldu. Bige'nin kırılan kalbinin sesi.. dolan gözleri daha fazla duramadı ve gözyaşları akın etti.
Gülbeyaz ona sarıldı ve öptü, gözyaşlarını sildi. Gözlerinden gözlerinden öptü onu.
"Demek öyle.. eve sür hemen" dedi Andaç. Bir şeyler planlıyor olmalıydı. İkiletmedim ve eve sürdüm..

BÖLÜM SONU!

Arkadaşlar biraz fazla uzun gelebilir ama heyecanlı bir bölüm olduğunu söyleyebilirim. Bu bölüm için 4-5 saatimi harcadım..

Continue Reading

You'll Also Like

44.6M 2M 84
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
142K 9.9K 38
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...
43.7M 1.3M 37
"You are mine," He murmured across my skin. He inhaled my scent deeply and kissed the mark he gave me. I shuddered as he lightly nipped it. "Danny, y...
1.8M 50.8K 87
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..