Kontrolü Kaybetmek

Par IvanaTamburrino

407 114 38

Kontrol etmeyi beceremediği özel bir yetenekle lanetlenmişti Davina; insanların hareketlerini manipüle edebil... Plus

Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi

Giriş

149 26 12
Par IvanaTamburrino

   Minzi'yi ilk gördüğümde hayal meyal hatırladığım o eski evimizin bahçesinde oturmuş, annemin kitaplığından gizlice yürüttüğüm eski bir romanı okuyordum. Küçükken okuduğum kitapları pek anımsamam ama o eski hikayedeki küçük yaramaz kız, parlak sarı saçlarına tutturulmuş çiçekli tokaları ile benim zihnimde Minzi'nin ta kendisiydi.

   Bundan önce neredelerdi bilmiyorum ama şehre ailesiyle yeni taşınmışlardı. Elinde peluş beyaz bir tavşanla arabadan inerken göz göze gelmiştik, gülümsediğinde ön dişlerinden birinin eksik olduğunu görüp kıkırdamıştım. Bu oyuncak tavşanı çok severdi, hatırlıyorum, ondan beş yaş büyük olduğum için bu oyuncağa olan düşkünlüğünü anlamaz, hatta ona artık büyümesi gerektiğini söylerdim. Ama baş ucumda duran minik geyiği de kaldırmak istemezdim hala.

   Mahallemizdeki evlerin tamamı Başkan tarafından statüsü yüksek olan kişilere verilmiş olduğu için çevrede çok çocuk yaşamazdı. O yıllar boyunca Minzi ve ben tüm zamanımızı birlikte geçirdik. Tanıdığım diğer çocuklardan çok farklı biriydi. Ben okula gidip gelirken bile o, evin bahçesinden pek ayrılmazdı. Bazen caddenin arkasında kalan ağaçlığa kaçardık birlikte, annesinin uyarılarına rağmen nehirde yüzerdik, ben ona okumayı öğretmeye çalışırdım ama o taşların üstünde zıplayıp dans etmeyi tercih ederdi. Çıplak ayaklarıyla ağaçlara tırmanıp sincaplarla sohbet eder, kafasını suya sokup balık gibi dudaklarını büzerek onları kovalar, beni hep güldürmeyi başarırdı.

   Onu son görüşüm ise çok farklıydı, daha doğrusu göremeyişim. Babam bavullarımızı kimselere haber vermeden toplamış, ihtiyacımız olmayacak hiçbir şeyi almama izin vermemişti. Yıllar boyunca yaşadığımız evi terk etmiştik. Minzi'ye veda bile edememiş, ona vermek için yazdığım mektubu evine bile bırakamadan sessizce şehirden kaçmıştık. O mektupta neler yazdığını hatırlamayı çok isterdim, ona veda edebilmeyi de. Minzi annemin ölümünden sonra her saniye yanımda olmuştu, benim en iyi dostumdu. Çok fazla konuşmasa da o olmasaydı annemi kaybetmenin acısını kimse hafifletemezdi.

   Yıllar sonra aklıma gelmesini dün gece gördüğüm rüyaya borçluyum...

   Çocukluğumuzda kaçtığımız ağaçlığın ortasında tek başımda duruyordum. Yanan ağaçların sıcaklığı yüzüme vuruyordu. Bu yangın nasıl çıkmıştı? Burayı bu hale getiren neydi? Korkak adımlarla yıllar önce Minzi'yle oyunlar oynadığımız taş yoldan geçtim. Şimdi nehrin önündeydim, gözlerim onu aradı. Etrafta sisten başka bir şey görünmüyordu. Yangının sıcaklığı yüzümü yakmıştı, nehre doğru eğildim, ellerime aldığım serin suyu yüzüme çarptım. Gözlerimi açtığımda sudaki yansımayla göz göze geldim ama karşımdaki yüz benim yüzüm değildi, Minzi'nindi.

   Aniden geri çekildim. Çevreme baktım, kimse yoktu. Yanan ağaçların çıtırtısından başka hiçbir ses gelmiyordu.

   Seneler sonra yüzünü görmek beni şaşırtmıştı. Yaklaştım, ondan asla korkamazdım. Hüzünlü bir ifadesi vardı, gözlerindeki çaresizliği hissetmiştim. Bana elini uzattı.

"Yanıma gel Davina." Sesi beynimde yankılandı. Beni çağırıyordu. Beni eski ismimle çağırıyordu.

   Geçmişim bulanıktı, Minzi hariç. Onunla geçirdiğimiz zamanları çok iyi hatırlıyordum. Ama şehri, evimizi, insanları zihnimden silmiştim. On bir sene olmuştu buradan ayrılalı. Babam bir anda adımı, adımla birlikte benliğimi de değiştireli on bir sene. Annem öleli on bir sene.

   Suya yaklaştım, onu daha iyi görmek istiyordum. Ben yaklaşınca o da diğer elini uzattı.

"Bana gel."

   Biraz daha eğildim, belki ona dokunabileceğim düşüncesiyle elimi uzattım ancak Minzi'nin şimdiye kadar yalnızca birer yansıma olan elleri sudan fışkırır gibi çıkarak beni bileğimden yakaladı. Ellerimi çekmek için debelendim ancak çok güçlüydü. Dizlerimle kendimi geriye çekmeye çalışsam da beni suyun içine çekmeyi başardı.

   Tam o anda uyandım. Saat gece 4'tü. Gördüğüm rüyanın gerçekçiliğini üstümden atabilmek için yataktan kalktım. Camları açtım, rüzgarla birlikte şehrin bu saatte bile devam eden gürültüsü de odamı doldurdu. Bir kadeh şarap koydum, belki tekrar uykuya dalmama yardımcı olur. Eski evimizi, Minzi'yi düşündüm. Nerede olduklarını bile bilmiyordum, biz eskiden nerede yaşıyorduk ki? Babam eski hayatımızla ilgili sorulardan hep kaçardı. Şehri terk etmemiz gerektiği için buraya taşındığımızı söylerdi ama nedenini asla söylemezdi. Neden apar topar taşınıp evimizi bıraktık? Neden Minzi'yi ziyarete gidemiyorum? Benim yüzümden mi? Annem yüzünden mi? Bunu uzun süre sorgulayıp durmuştum. Kafamdaki soruların hepsi birer tuğlaydı sanki, cevapsız kaldıkça üst üste dizilen tuğlalar yıllar geçtikçe babamla aramıza bir duvar örmüştü. Zaman geçtikçe soru sormayı bıraktım. Onu görmeyi de bıraktım.

   Bunları düşünürken uyuyakalmışım. Aslında bugün işe gitmeyi hiç istemiyordum ama Alper tanınmış bir restorandan daha iyi bir teklif alıp gittiğinden beri ben orada olmazsam restoranı açacak kimse yoktu. O gittiğinden beri evde kahvaltı hazırlayan biri de yoktu. Bu yüzden üstüme giyecek bir şeyler bulup hızlıca evden çıktım.

Arabaya bindikten birkaç dakika sonra restorana doğru sürmediğimi fark ettim. Ondan kaçarken şehrin diğer ucuna taşınmıştım ama kollarım beni şimdi babama doğru götürüyordu.

---

"Saçlarını kestirmişsin." Sessizliği bozmak için seçtiği rastgele cümlelerden biriydi.

"Aslında uzatıyorum." dedim ellerimi saçlarımın arasında gezdirirken. Onun saçlarına baktım, kırlaşmıştı. Sakal bırakmıştı ama üşendiğinden değil; zevkten, kendine bakmayı ihmal etmemişti.

"Hoş duruyor."

Ortamdaki gerginliği zoraki bir gülümsemeyle atmaya çalıştım ama aslında saatlerdir araba sürdüğüm için yorgundum. O sırada kahve makinesinin kurtarıcı sesi duyuldu. Kalkıp mutfağa giderken babamı takip ettim.

"Baba, Minzi'yi hatırlıyor musun?"

Minzi'nin adını duyar duymaz eline aldığı kupalardan birini yere düşürdü. Şaşkınlıkla yerdeki dağınıklığa baktı.

"Süpürgeyi getireyim." Ona hiçbir şey sormamışım gibi, apar topar içeri gitti ve dolaptan aldığı bir süpürgeyle geri geldi.

"Neden hiçbir soruma cevap vermiyorsun? Minzi? Eski komşumuz? Onu hatırlıyorsun."

"Minzi... İlginç bir isim, tanısam hatırlardım bence."

Kırık parçaları toplamaya çalışan titrek eline dokundum. "Ben hatırlıyorum."

"Bence hafızan sana oyun oynuyor. Bu isimde kimseyi tanımadın. Eğer olsaydı ben bilirdim." Temizliğe devam etti. Konuyu değiştirmek için her şeyi yapmaya hazır gibiydi.

"Bilir miydin? Hayatımla ilgili ne biliyorsun ki?"

"Her şeyi. Benden uzaklarda olsan bile ben sürekli seni düşünüyorum Ada." Bunun bir yalan olduğunu anlamak için babamı tanımanıza gerek yoktu. "Ama yalnız olmadığını bilmek güzel. O çocuk sana iyi davranıyor mu?"

"Alper gitti." Saklamanın bir anlamı yoktu, er ya da geç öğrenirdi.

   Aniden durdu. Masada tek kalan kahve fincanını dolaba geri koydu ve iki kısa bardak çıkardı. Dolapları karıştırdı, aradığı şeyin bir şişe tekila olduğunu görünce gülüşümü tutamadım.

"Baba daha öğlen bile olmadı."

"Ne güzel. İçmek için çok zamanımız var yani."

---

   O öğleden sonra uzun zamandır yaşadığım en güzel öğleden sonraydı. Babamla geçirdiğim en güzel günlerden biriydi de. Ona Alper'in gidişini anlattım. Önce başka bir şehirde iş bulup restoranı ona en çok ihtiyacımız olduğunda bıraktığını, sonra beni de bıraktığını. En çok ihtiyacım olduğu zamanda. Aslında artık bu konuda söyleyecek bir şey olmadığını düşünüyordum ama onunla konuşmaya başlayınca susmam mümkün olmadı. Rahatlıyor gibi hissettim.

"Yaptığı yemekler berbattı bir kere."

   Gülüştük. "İyi bir aşçıydı baba. İyi bir partner değildi sadece."

"Onun yerine geçmesi için birini buldun mu? Yemekleri kim yapıyor?"

"Diğer şef hallediyor bir süreliğine. Aslında ben buraya gelirken restorandakileri arayıp birkaç gün bensiz idare etmelerini söyledim. Bir tatile çıkmayı düşünüyorum."

"Gerçekten mi? Nereye gidiyorsun peki?"

Ona doğru eğildim. "Minzi'yi ziyaret etmeye."

   Koltuğunda dikleşti. Birkaç saniye hiçbir şey demeden durdu.

"Nereden çıktı şimdi bu? Neden Minzi'yi merak ediyorsun?" Ses tonundan sinirlendiğini anlayabiliyordunuz.

"Yani onu sen de hatırlıyorsun."

   Yüzü sinirden biraz kızarmıştı. "Hatırladım, evet, garip bir kızdı. Ailesi daha da garipti, bu kadar korumacı insanlar hayatımda görmedim." Evet hatırlıyorum, Minzi'nin annesi onun okula gitmesine izin vermezdi, onu evde eğitirdi. Aileden biri olmadan bir yere gitmesi de yasaktı.

"Rüyamda gördüm. Beni çağırıyordu." Bunu duyunca alayla güldü.

"Bunun yüzünden mi onu göreceğim diye tutturdun yani? Rüyanda gördün." Kendi kendine gülmeye devam etti. Şimdi ben de sinirleniyordum. Artık oyalanmak istemiyorum, cevaplar istiyorum.

"Neden şaşırdın? Böyle şeyler olamaz mı? Benimle bir şekilde iletişim kuruyor olamaz mı?"

   O gülüp başını sallamaya devam ettikçe ben kızıyordum. Kızdıkça korkuyordum.

   Kendimden.

   Yapabileceklerimden.

"İnsanların doğaüstü şeyler yapabildiği bir dünyada. Minzi benimle konuşmaya çalışıyor olamaz mı?" Yıllar boyunca biriktirdiğim kızgınlık birikip bir anda parmak uçlarımdan taşıyordu sanki.

   Masa sallanmaya başladı. Babamın bacakları sallanıyordu.

"Bunu yapma Ada." Bana Ada dediğini duyunca bir an kontrolümü kaybettim. Ellerim benden bağımsız hareket etmeye başlamıştı. Sadece babamın bedenine odaklanmıştım.

"Dur!"

   Durmadım. Vücudunun tamamı titriyordu artık. Kaslarını kontrol edemiyordu. Eliyle masadaki dolu şişelerden birini aldı, parmakları titreyerek ağzına götürdü. Öksürme sesleriyle birlikte şişenin yarısını içti. Nefes almak için durmaya çalıştı.

"Davina." dedim bana ait değilmiş gibi hissettiren bir sesle. Sanki başkası konuşuyordu. Şişeyi tekrar ağzına götürdü ve hepsini kafasına dikti. Öğürme sesleriyle birlikte nefes almaya çalışıyordu tekrar.

   Haykırdım, "Adım Davina!" Babam aniden kalktı. Bacakları, titreyerek onu çekmeceye götürdüler. Çekmeceyi açınca ağlamaya başlamıştı. Eline büyük bir bıçak aldı. Göğsüne götürdü. Gözyaşları bıçağın üzerine damlıyordu. Yüzeyindeki yansımadan kendimi gördüm.

   Ben ne yapıyorum?

   Kendimi kontrol edemiyordum.

   Tam zamanında kısık bir sesle teslim oldu babam. "Tamam... Tamam. Her şeyi anlatacağım."

   Bilincim yerine geldi. Babam elinde bir bıçakla tezgahın önünde ağlıyordu. Bıçağı yavaşça göğsünden indirdi. Bunu ben yapmıştım.

   Bana senelerdir olmuyordu bu şey, bu...trans. Sinirlerimi kontrol etmekte iyiydim ama bir yanım artık kızgın olmayı istiyordu. Kızgın olmak bana bazı cevaplar vermek üzereydi çünkü.

---


Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

2K 310 28
In the isolated world of Veridonia, three teenagers-Axelle, Wylan, and Keira-uncover dark secrets and face dangerous truths as they battle a deadly p...
71.1K 1.2K 190
Author:Peach blossoms for wine 13 Category: Danmei Zombies are rampant, and Ye Qingrang relies on a broken jade sachet and wood powers to move fo...
214K 4K 174
An accident. She's pregnant. How unlucky. She got pregnant in one shot! What was even more unfortunate was that the end of the world had arrived, and...
78.4K 8.1K 144
Back by popular request! The 2017 rough draft of The Virus Within! (Caution: Contains massive plotholes that were fixed in the polished The Virus Wi...