KAN BAĞI

By Nava2018

149K 9.6K 7.4K

Okuyabileceğiniz en iyi aile kitabı. ♠️ "Bir Akarcalı olmak ne demektir biliyor m... More

0.5• TANITIM
1.BÖLÜM• AİLE
2.BÖLÜM•SIRLAR
3.BÖLÜM•MASKE
4.BÖLÜM•ARAF
5. BÖLÜM•YIKIM
6.BÖLÜM• YILDIZ
7.BÖLÜM•VENÜS
8.BÖLÜM•DOMİNO
9.BÖLÜM•MEDYA
10.BÖLÜM• D-EVRİM
11. BÖLÜM•OKUL
13. BÖLÜM•LANET
14. BÖLÜM•DENGE
15.BÖLÜM•KONSEY
16. BÖLÜM• PRANGA
17.BÖLÜM• G-AZAP
18. BÖLÜM • RAGNAROK
19. BÖLÜM•YAZGI

12.BÖLÜM•GÜNAHKÂR

6.8K 459 462
By Nava2018

Medya:Erutan- Day Of Destiny

Selam kızlar. İnanılmaz uzun bir bölümle geldim. Satır arası yorumlar yapın ki ben de okuyayım.

Keyifli okumalar ❤️

♠️

"Çünkü ona her şeyi vermeden önce ondan her şeyini almışlardı."

Lema alarm sesiyle uyandığında o okul günlerinin geri geldiğini artık kabullenmişti. Oflaya oflaya kalkıp alarmı kapatırken yatağına geri dönüp battaniyenin altına girerek yastığına sarılmıştı.

"Küçük hanım, alarmın tüm evi uyandırdı sen hâlâ uyuyorsun."

Agâh bey, saldırıdan sonra yeniden düzenlenen odayı incelerken bir sıkıntı var mı diye hızlıca kontrol edip bir yandan kızının yanına ulaşmıştı bile.

"Babacım uykum var." İsyan eder gibi çıkan sesiyle Agâh bey'in gözleri şefkatle parlamıştı.

"Kalkman lazım kızım. Bundan sonra daha erken uyu. Yoksa sonrasında böyle uykunu alamıyorsun."

Agâh beyin ikna konuşmalarıyla Lema onu daha fazla yormak istemezken yattığı yerden doğruldu. Çünkü babasının da işe gitmesi gerektiğini biliyordu.

"Birazdan kahvaltıya geliyorum baba." Lema'nın hâlâ uykulu çıkan sesiyle Agâh bey hafifçe gülerken kızını onaylamış, ardından odadan çıkmıştı.

Lema yatağına üzgün gözlerle bakarken ayaklarını sürüye sürüye banyoya ilerlemişti. Yüzünü temizleme jeli ve köpüğünü kullanarak yıkadıktan sonra biraz olsun kendine gelebildiğinde suyu kapattı. Odadan çıkıp yemek salonuna indiğinde kapalı duran büyük kapıya sinirle bakmadan edemedi. Metrelerce yükseklikte ki, ağır kapıyı Lema için hep açık tutuyor olsalar da nedense bugün kapalıydı. Lema şuan hiç gücünü kullanmak istemiyordu.

Sinirle kapıya birkaç kez vurdu. "Nefret ediyorum bu kapıdan!"

Kapının arkasından gelen kahkahalarla Lema'nın siniri yatışırken Berge kapıyı onun için açmıştı. Saçları dağılmış, kaşları çatık, flamingolu şortlu pijamalarıyla içeri giren kıza baktılar.

"Çöpe atıcam bu kapıyı!" Lema sinirle söylendiğinde Akel alay dolu bir bakış attı.

"Abim çöpe sığmaz o."

Lema dudaklarını büzüp omuz silkerken hepsinin gözünde ne kadar şirin göründüğünden habersizdi. O farkında olmasa da odayı saran tatlı kokusuna artık herkes fazlasıyla aşinaydı. Lema, masadaki yerine oturduğunda Eflah dirseğini masanın üstüne koydu ve yüzünü avcuna yasladı. Dikkatli bakışları kız kardeşinin üzerindeydi.

"Bugün biraz sinirli görünüyorsun."

Lema başını yavaşça iki yana sallarken yumruk yaptığı eliyle gözünü ovuşturdu. Hâlâ büzülü duran dudakları ve uykulu bakışlarıyla masada ufak kıkırtılar duyulurken Deha ve Reha ona hipnotize olmuş gibi bakıyorlardı. Birkaç haftadır Lema okula gitmediği için bu kadar erken kalkması gerekmiyordu. O yüzden onu daha önce bu kadar uykulu görmemişlerdi.

"Küçük bir bebek gibi."dedi Reha sevgi dolu bir sesle.

Deha ve Reha onun tabağını doldurmaya başladığında Eflah'ın da yönlendirmeleriyle olabildiğince sağlıklı bir tabak hazırlamışlardı. Lema ise Dünya'dan habersiz boş boş etrafa bakıyordu.

"Dün de okula gittin ama bu kadar uykusuz değildin. Gece uyumadın mı?" Pars'ın gözlerini kısarak sorduğu soruyla Lema'nın gözleri hafifçe açılırken cevap vermemek için ağzına bir tane salatalık attı.

"Tabiki uyumadı. Sosyal medyaya bakmadınız sanırım. Küçük hanım gece boyu paylaşımlar yaptı." Berge'nin kıskanç sesiyle Lema şimdi yandığını anlamıştı. Herkes telefonlarına sarılırken Lema olduğu yerde küçüldükçe küçüldü.

Lema Akarcalı: Artık birden fazla güneşim var☀️

Fotoğraf milyonlarca beğeni almışken, Lema'nın sosyal medyalarında soyadını değiştirerek attığı postlar gündeme oturmuştu. Yüzbinlerce yorum gelirken insanların hâlâ şaşkınlıklarını atamadığı belliydi. Herkes postun altında bahsettiği güneşin yeni kardeşleri olduğundan bahsederken diğer bir dikkat çeken ise Lema'nın güzelliği olmuştu.

"840 bin yorum mu?"dedi Reha havalanan kaşlarıyla.

"40 milyon da beğeni. Üstelik fotoğrafı atalı birkaç saat olmuş."dedi Eflah şaşkın bir sesle. Küçük kız kardeşlerinin bu kadar kısa sürede kendilerine denk bir popülaritesi olmak üzereydi. Artık tüm Dünya da tanınıyordu.

"Elbisen çok kısa değil mi sence de?"dedi Pars kıskanç bir sesle.

"Bilmem abicim. Normal sanki."dedi Lema kısık bir sesle. Ufaktan tırsarken uykusu bir anda kaçmıştı.

"Normal değil. Çok kısa."dedi Akel aksi bir sesle.

Yorumları okuyan Berge ise çıldırmanın eşiğindeydi. "Hepimizi kutlarım kardeşlerim. Dünya'nın yarısı kız kardeşimize aşık!"

Berge'nin dediğiyle masaya bir sessizlik çökerken hepsi bir şey demeden yorumları okuyordu. Öylesine keyifsiz ve agresif duruyorlardı ki Lema ne diyeceğini bilemeden bir babasına, bir abilerine, bir üçüzlerine bakıyordu.

"Şerefsiz!" Pars'ın yüzü sinirden kıpkırmızı kesilirken bir yoruma çok sinirlendiği belliydi. Lema, abisinin neye sinirlendiğini az çok anlayabiliyordu. Kendisi de ufak bir göz attığında oldukça erotik yorumlarında olduğunu görmüştü.

"Babacım, abimlere bir şey söyler misin?!"dedi Lema telaş içinde. Oysaki Agâh beyin de oğullarından aşağı kalır bir yanı yoktu.

"Pars, oğlum s-s-sakin olun."dedi Agâh bey. Ancak bunu derken cümleyi zor kurması ve seğiren çenesiyle çok farklı anlaşılıyordu.

Lema, durumun vahimliğini anladığında yutkunmadan edemedi. Akel oflayarak telefonu bir çöp gibi arkasına doğru fırlattığında duvara çarpan telefon paramparça olmuştu. "Gördükçe katliam yapmak istiyorum." Soğuk fısıltısı, sessizliği bozarken mavi gözleri her zamanki gibi deli bir ışıltıyla bakıyordu.

"Olacak iş değil!"dedi Deha yorumları okurken. Hepsinin bu kadar olumsuz tepki vermesiyle Lema daha da gerilirken olmayan iştahı iyice kaçmıştı. Dudaklarını kemirmeye başladığında parmaklarıyla oynamaya başlamıştı bile. Birkaç saniye sonra yemek salonuna giren Kemal ile Lema, babasının sağ kolu olduğunu bildiği adamın ne diyeceğini merak etti.

"Öhm, efendim?"dedi Kemal geldiğini belli etmek isterken. Telefonlara gömülen Akarcalı ailesini şaşkınlık ile izlese de sebebini elbette biliyordu.

"Söyle Kemal."dedi Agâh bey düz bir sesle.

"Size söylemem gerekenler var."demesiyle ses tonunda ki mesajı hepsi almıştı. Telefonlar bir bir kapanıp masanın üstüne konarken gözler artık Kemal'in üzerindeydi.

"Neyle ilgili? Aciliyeti var mı, yemekten sonrasını bekleyemez mi?"dedi Agâh bey çocukları ile olan kahvaltısını bozmak istemezken.

Kemal'in Lema'ya kayan bakışları ile Eflah gözlüğünü düzeltirken söylendi. "Lema ile mi ilgili?"

Kemal'in hafif bir kafa sallamasıyla Lema rahatsız bir tavırla yerinde kıpırdandı. Tanrı aşkına, kim böyle bir şey karşısında gerilmeden durabilirdi. "İzninizle söylüyorum efendim."

"Bunu size yemek sonrasında söylemeyi düşünüyordum Agâh bey ancak çalışanlarımız telefonlara yetişemiyor. İnanılmaz bir yoğunluk ile karşı karşıyayız. Lema hanım gün geçtikçe tanınmaya devam ediyor. Dün gece sosyal medyada gördüğü ilgiden dolayı aralıksız telefon yağmurlarına tutuluyoruz."

Lema'nın gözleri irileşirken bu durumun Akarcalı ailesinin hiç hoşuna gitmediği belliydi. "Dünyaca ünlü ajanslar ve moda markaları Lema hanım için milyonlarca dolarlık teklifler sunuyorlar. Defileler için baş mankenlikten, fotoğraf çekimlerinden, reklam anlaşmalarına kadar. Sadece bu kadarla da sınırlı değil. Yapımcılar, onu dizilerinde ve filmlerinde görmek istiyorlar. Hollywood'un Lema Hanım için gönderdiği bir davet mektubu bulunuyor Agâh bey. Müzik şirketleri Lema Hanım 'la bir albüm için sözleşme imzalamak istiyor. İnternet sitelerinde en çok aratılan ismin Lema Akarcalı olduğuna ve bunun için bir ödül alacağına dair söylentiler yayılmaya başlamış bile efendim."

Lema dehşete düşmüşken ağzı aralanmış, yüzü bembeyaz kesilmişti. Her zaman olduğundan çok daha fazla ünlü olmak istemişti ancak şimdi de nedense gözüne biraz korkunç gelmişti. Masadaki herkesin hayret dolu bakışlarının içi öfkeyle doluydu.

"Lema hanımın medyaya tanıtıldığı geceden beri bu aramalar devam ediyor. Ancak dün geceki Dünya çapında ki ilgi hepsini yeniden harekete geçirmiş gibi. Gelen aramaların ve tekliflerin tam olarak hesaplanması bizim bile birkaç saatimizi alacaktır."

Odaya gittikçe yayılmaya başlayan karanlık enerji ile Lema onların ne kadar sinirlendiğinin farkındaydı.

"Sosyal medyayı hızlı bir şekilde kontrol altına almalıyız. Lema hanım için kontrolsüz bir biçimde fan sayfaları açılıyor, insanlar onun hakkında bilgi almaya çalışıyorlar efendim. Size bunları haber vermek ve nereden başlayacağımızı sormak için geldim."dedi Kemal düz bir sesle. Yüz ifadesini korusa da uzun yıllar boyu onlarla olan Kemal, her birini Ahenk Eva'dan sonra ilk defa bu kadar kıskanç ve korumacı görüyordu.

"Öncelikle bütün teklifleri reddet Kemal. Lema bunların hiçbirinde yer almayacak." Agâh beyin net sesiyle Lema inanamaz gibi babasına döndü. Kendisi de böyle bir dönemde teklif kabul etmeyi düşünmese de babasının ona sormadan onun adına karar vermesi çok kaba bir hareketti.

"Baba, bu teklifler bana geliyor. Bana da sorman gerekmiyor mu?" İsyanıyla kızıla bürünen gözlerin bir anda üstüne çevrilmesiyle Lema irkildi. Her birinin gözünün kızıla büründüğünü farketmemişti.

"Hayır gerekmiyor küçük hanım. Sen henüz reşit bile değilsin. Sana zarar verecek şeylere bir baba olarak engel olmak benim görevim." Agâh beyin sert sesiyle Lema inatla kendini savunmaya devam etti.

"Reşit olmamam benim adıma hayatımı değiştirecek kararları vereceğin anlamına gelmiyor." Lema'nın da kaşları çatılırken sinirlenmeye başladığını biliyordu.

"Gayet de o anlama geliyor. Bu tekliflerin çoğunun sana zarar vermek için bir tuzak olduğuna eminim. Annen gibi seni de kaybetmeyeceğim!" Lema, Agâh bey'in karın ağrısını şimdi anlarken çatışan kaşları yavaşça düzeldi. Babasının onu kaybetmekten ve koruyamamaktan ne kadar korktuğunu biliyordu. Ancak Lema senelerce daha ünlü olmak için uğraşmıştı. Şimdi elinde böyle bir fırsat varken tepmeli miydi emin değildi.

"Lema, paraya ihtiyacımız yok. Hiçbir zaman da olmayacak."dedi Berge kafasını iki yana sallarken. Akarcalı ailesinin sahip olduğu muazzam miktardaki servetten söz ettiğini Lema biliyordu. "Ve şuan sen zaten fazlasıyla ünlüsün. Daha fazlası seni mutlu edecek mi?"diye devam ettiğinde herkesin Berge'ye katıldığı barizdi.

"Ama ben sizin sayenizde gelen şöhreti istemiyorum. Bunu kendim elde etmek istemiştim." Lema'nın cılız çıkan sesiyle hemen yanındaki Deha, kız kardeşinin saçlarını okşadı.

"Lema, biz senin aileniz. Sana sunduğumuz imkanları sonuna kadar kullanmak hakkın. Bunun için kendini suçlu hissetme ancak babam haklı. Bu tekliflerin bir çoğunun tuzak olma ihtimali çok yüksek."

Reha'nın gözleri ise kararlılıkla doluydu. "Senin tehlikede olacağın bir durum kabul edilemez. Böyle bir şeye asla izin vermeyiz Lema!"
Lema ona karşı her zaman şefkatli ve iyi olan Reha'nın bile ne kadar kararlı olduğunu iri gözlerle izledi. Abilerinin, babasının ve üçüzlerinin bunu asla kabul etmeyeceği belliydi.

"Bile bile seni düşmanların kucağına atmak söz konusu bile olamaz. Bu konu burada kapandı." Pars'ın sert sesinden sonra hiçbiri bu konuda taviz göstermeyeceğini belli ederek ona bakıyordu.

Lema bir şey demeden sandalyesinden kalktığında içinin daraldığını hissederek birkaç kez derin nefes alıp verdi. Vücudu bir anda buz kesmiş ve onu geçmişe götürmüştü. Aynı şuan ki gibi böyle herkese karşı tek, yalnız olduğu yapmak istediği şeyleri yapamadığı zamanlara gitmişti. İçi ürperirken o esnada ona seslenen ailesini farketmedi.

"Lema,iyi misin?" Reha ona dokunduğunda Lema refleks olarak hızla kolunu çekerken herkesin etrafına toplandığını gördü. Lema'nın bu hareketi hepsini şaşırtırken Reha'nın bakışları kırgınlık doluydu.

"Ben formamı giymeye gidiyorum. Okula geç kalıyoruz." Buz gibi çıkan sesi herkesi şok ederken Lema kendi iç dünyasında çok farklı şeyler düşünüyordu. Onlara arkasına dönüp yemek salonunun kapısına ilerlerken kalbindeki ve ruhundaki yaraların yeniden açıldığını biliyordu. Yürürken ayaklarını hafifçe yere sürttüğünden, titreyen ellerinden habersizdi. Geçmişi hatırlamak onu öylesine mahvediyordu ki gözlerinde ki ışıltılar bile kaybolmuştu.

Lema'nın adımları dururken omzunun üstünden hafifçe arkasına baktı. Ve ailesinin endişeli,üzgün bakışlarıyla karşıya geldi.

"Sadece şunu bilin ki," Titreyen ellerini sıkıca yumruk yaptı."Eğer bir şeyi gerçekten yapmak istersem bana kimse engel olamaz."

Pars, başını hafifçe iki yana sallarken yüz ifadesi durgun görünüyordu. Kendinden emin bir sesle kız kardeşini yanıtladı. "Yanılıyorsun Lema."

Akel'in kısık gözleri analiz eder gibi kardeşinin üzerinde geziniyordu."Bu Dünya'da seni belki kimse durduramaz ama," Ardından Akel gücünü kullanarak bir anda Lema'nın arkasında belirdiğinde sahip olduğu inanılmaz hızdan dolayı Kemal onu görememişti bile. Akel kız kardeşinin kulağına eğildi ve fısıldadı.

"Biz durdururuz petite fée."

Ardından arkadan ona sıkıca sarılırken sarı uzun saçları Lema'nın yanaklarını okşuyordu. Uzanıp Lema'nın titreyen ellerini kendi elleri arasına aldığında anında titremeyi kesen ellerle Akel'in dudakları hafifçe kıvrıldı.

"Neyi hatırladın bilmiyoruz ama bunları seni incitmek veya senin hayatını mahvetmek istediğimiz için söylemedik Lema. Senin için fazlasıyla endişeleniyoruz. Bu yüzden neden ve nereden geldiği belli olmayan teklifleri kabul etmene izin vermeyeceğiz." Berge kollarını birbirine bağlayarak konuştuğunda ağırlığını bir ayağına verdi ve başını hafifçe yana eğdi. "Bize şuan ne kadar sinirlensende kararımız değişmeyecek."

Lema, uzaklaşmak istese de Akel'in onu sıkıca saran kolları hareket etmesine engel oluyordu. Gücünü kullanmasına rağmen Akel'i en ufak bir şekilde kıpırdatamazken gözleri irileşti. Akel'e gücünün yetmeyeceğini bilse de sahip olduğu kas gücü ve dövüş bilgisi azımsanacak gibi değildi. En azından onu biraz da olsa sarsabilmesi gerekiyordu ancak olmuyordu.

"Gördün mü? Tek güçlü sen değilsin. O yüzden yalnız da değilsin." Akel'in söylediğiyle Lema hareket etmeye çalışmayı keserken dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı. O an Akel'in gücünün sadece bir kısmını kullandığını, yaydıkları karanlık enerjinin Kemal'i etkilememesi için onu bir bariyer içine aldıklarını farketti.

Ailesi güçlüydü.

"Senin kanın bile bizim üstümüzde işe yaramaz Lema. Sen neysen biz de oyuz. Bizler özel olanlar olabiliriz ama sen de bizim için en özelsin. Küçük kız kardeşimizi, o bizden nefret etse bile korumaya devam ederiz." Pars'ın söylediği son cümle Lema'nın gözlerinin dolmasına sebep olurken titreyen bir sesle konuştu.

"Sizden nefret etmiyorum." Gözyaşları yanaklarına doğru süzülürken fısıldadı.

"Sizi nefret edemeyecek kadar çok seviyorum."

Ağladığı için enerjisi yine kontrolden çıkarken abileri ona bunu yansıtmadan hızla odayı da bariyer içine aldılar. Evin içinde ki ve dışında ki çalışanları direkt bu yoğun enerjiye maruz kalırsa bu bir felaket olurdu. Oda da onlarla olan Kemal de ayrı bir bariyerin içindeyken bu aileyle uzun yıllardır beraber olsa da sahip oldukları bu kudret onu şaşırtmaya devam ediyordu. Masanın üzerinde ki bardak ve tabaklar çatlamaya başlarken hiçkimsenin buna aldırmadığı ortadaydı.

"Biz de seni çok seviyoruz kızım." Agâh beyin şefkat dolu sesi Lema'yı biraz yatıştırırken Reha'nın üzgün bakışları bir an olsun değişmemişti. Onun üstüne çok mu gittik diye içi içini yerken Lema'ya bir şey demeye cesaret edemiyordu.

"Özür dilerim Reha. Kolumu öyle çekmek istememiştim."

Lema onu hissetmiş gibi konuştuğunda Reha'nın gözleri ışıldamıştı."Sorun değil Lily. Bende seni incitmek istememiştim."

Lema'nın tavırlarında ki değişikliği hepsi fazlasıyla hissederken onu gözlemlemeye devam ediyorlardı. Bir anda sanki ölmeyi ister gibi bir hale bürünmüştü. Ona geçmişteki travmalarından birini hatırlattıklarını anlasalar da bunun çözümünü bulmadıkça Lema ani duygu çöküşlerini yaşamaya devam edecekti.

"Akel abi, beni bırakır mısın lütfen?"

Akel, kollarını gevşettiğinde Lema kimseye bakmadan odadan çıkmıştı.

"Baba, o tekliflerin çoğu tuzak. Lema'yı öldürmek isteyen çok kişi var. Aldığımız önlemleri arttırmamız lazım." Deha'nın söylediğiyle Agâh bey düşünceli bir şekilde onu onaylamıştı.

"Beni asıl endişelendiren Lema. Geçmişini bilmediğimiz için travmalarını da bilmiyoruz. İstemsizce bugün birini tetiklemiş olmalıyız."

Berge'nin söylediğiyle Kemal hafifçe boğazını temizleyerek orada olduğunu hatırlatırken bakışlar ona dönmüştü. "Efendim, Lema Hanım'ın gitmesini bekliyordum."

"Lema Hanım ile ilgili çok önemli bilgilere ulaştık."

♠️

Lema, asansörü tercih etmezken ağır adımlarla merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Artık kendisini tutması gerekmezken gözyaşlarının hızlı hızlı süzülmesine izin verdi. Enerjisini kontrol altında tutup baskılamaya çalışırken güne bu kadar kötü başladığı için aynı zamanda sinirliydi.

"Ne zaman iyileşeceğim?" Öfkesi kendineydi.

"Ne zaman kimseye yük olmadan kendime yeterli olacağım?"

Kendi kendine konuşurken bakışları keder doluydu. Ailesinin onu korumak istemesini anlıyordu ama bilmedikleri şuydu ki Lema zaten ölmüştü. Yorgunca fısıldadı.

"Hiçbir zaman."

Gözyaşları,tüm yanaklarını ıslatırken bakışları boşluktaydı. "Beni herkesten korusanız bile kendimden koruyamazsınız. Anlamıyorsunuz değil mi? Ben öleli çok oluyor."

Odasının önüne geldiğinde içeri girdi ve kapıyı kapattı. Yaşlı gözlerle defterini sakladığı yere ilerlerken birçok duyguyu aynanda yaşıyor, birçok düşünceyle başa çıkmaya çalışıyordu. Elinde ki oldukça kalın olan defteri kucaklayıp yatağına oturduğunda telefonundan annesinin müziklerinden birini açmıştı.

"Sevgili günlük, bugün bir kez daha geçmişi hatırladım. "

"Sevgili günlük, kendimi kontrol edemiyorum!"

"Çok öfkeliyim, çok nefret doluyum. İntikamını alana kadar yakıp yıkacak olan beni ,Tanrı'm affet."

"Sevgili günlük, öldüğüm kadar öldüreceğim onları!"

Derin derin nefesler alıp verirken artık gözyaşları akmıyordu. Üzüntüsü yerini başka bir duyguya bırakmıştı. Nefret.

Bu aptal travmaları yüzünden Reha'yı kırmıştı. Önce bunlara sebep olanları, ardından kendini yüzlerce kez öldürmek istedi. Ellerini saçlarının arasına daldırırken kendini içinde hissettiği bu hiçlikten nasıl kurtaracağını bilmiyordu.

"Nefret ediyorum,nefret ediyorum, nefret ediyorum." Hızlı hızlı mırıldanırken bakışlarına yerleşen acı, hiç olmadığı kadar derindi.

Biraz daha oyalanırsa yanına geleceklerini bildiği için aceleci adımlarla defterini yeniden sakladı. Ardından üniformalarını giyinmeye başladı.Mini eteğini,siyah gömleğini hızlıca giyerken, özensiz bir tavırla kravatını yaptı.

Dağınık saçlarını yalnızca taramakla yetinirken göz altlarını kapatacak bir kapatıcı ve dudaklarına gloss sürmüştü. Montunu ve çantasını da alarak odadan çıktığında yüzünde ki ifade hâlâ değişmemişti.

"Düşünmemeliyim, düşünme."diye kendine telkinler verirken asansöre binmişti bile. Boş durdukça bir şeyler düşünüyordu ve bu ona hiç iyi gelmiyordu. Okul, kafasını dağıtmada ona yardımcı olabilirdi.

Asansörün kapıları iki yana açıldığında Lema herkesin salonda olduğunu gördü. Adımları oraya doğru yönelirken onu farkeden ailesi sessizleşmişti.

"Deha, Reha hadi çıkalım."

Üçüzleri sessizce onun yanına geldiğinde Lema onlarda bir gariplik olduğunu anlamıştı. Daha doğrusu hepsi bir tuhaftı.

"Sizin neyiniz var? Hâlâ konu şu gelen tekliflerse o kadar önemli değil."

Agâh bey, yüzünde emanet gibi duran bir gülümseme ile kızının yanına geldiğinde Lema bu yüz ifadesini ağlarken gülmeye çalışan birine benzetmişti.

"Bir şeyimiz yok güzel kızım benim. Gel kravatını düzeltelim." Agâh bey kızının alnına bir öpücük kondurduktan sonra kravatını düzeltmeye başladığında onunda düşünceli olduğu belliydi.

"Kahvaltı da edemedin."dedi Berge kız kardeşinin yanına yaklaşırken. "Okulda mutlaka bir şeyler atıştır tamam mı abim?"

"Tamam abi."dedi onu onaylarken.

Lema'nın ilgi dolu bakışları,kravatını yapan babasındayken abilerinin ve üçüzlerinin bakışları da ondaydı. Beline doğru inen dalgalı dağınık saçları, dolgun parlak dudakları ve ışıltılarla bezenmiş gözleriyle yine her zamanki gibi çok güzeldi. Bu özenmemiş haline rağmen çok güzeldi. Öylesine küçük, öylesine şirin duruyordu ki akşam öğreneceklerinin korkusu şimdiden hepsinin boğazına bir yumru gibi oturmuştu.

Kemal akşam tekrar gelecek ve onlara Lema'nın geçmişiyle ilgili edindikleri bilgileri anlatacaktı. Hepsini toparlamak için evden ayrılan Kemal bile arkasında bıraktığı enkazdan habersizdi.

"Sana sormadan tekliflerini reddettiğimiz için özür dileriz kızım. Her şeye rağmen bizi kırmamak için sustuğunu biliyoruz."dedi Agâh bey mahcup bir sesle. "Şuan bir Akarcalı olarak atıldığın Dünya'nın çok farkında değilsin. Ne kadar fazla düşmanımızın olduğunu bilmiyorsun. Ayrıca okulunla, arkadaşlarınla ilgilenmen gereken bir dönemde olduğunu düşünüyorum. Daha çok abilerinle vakit geçirmeli, daha çok derse odaklanmalısın."

Agâh bey, onun saçlarını okşarken devam etti. "Her şeye rağmen sen oldukça ünlü bir kızsın. Annen gibi bir yıldız olacaksın. O yüzden seni desteklemeye devam edeceğiz. Ama güvenliğinden emin olduktan sonra. Anlaştık mı babacım?"

Lema'nın dudaklarında kocaman bir gülümseme belirdiğinde, gülüşü gözlerine de yansımıştı. Gözünün içindeki minik ışık küreleri parlarken, yanakları anında al al olmuştu. Küçük bir bebek gibi sevgiye öylesine muhtaçtı ki onun gülümsemesi diğerlerinin kalbini acıttı. Salona ilk girdiğinde ki ölü toprağını bir anda üstünden atmış gibiydi.

"Anlaştık baba! O teklif meselesini sandığınız kadar kafama takmıyorum. Yapmak istediğim bir şey olduğu durumda bana yardım edeceğinizi biliyorum. Sadece tepkileriniz beni biraz üzdü."dedi Lema durumu hafifleterek. Oysaki Lema'nın travmasının tetiklenmesine sebep olmuşlardı. Ama onları bilmediği bu durum için suçlayacak değildi.

Lema herkese tek tek sarılıp öptükten sonra Deha ve Reha ile evden çıkıp arabaya binerken daha yirmi dakika önce zihnini ele geçiren olumsuz düşünceleri kalbinin derinliklerine kapatmıştı. Deha ve Reha araç içinde karşısındaki koltuklara oturduklarında oldukça sessizlerdi.

"Hepiniz de bir haller var."dedi Lema gözlerini kısarken. "İyi misiniz?"

Deha başını yavaşça iki yana salladı. "Değiliz Lily. Sen iyi olmadan da iyi olmayacağız."

Lema onlara şaşkınlıkla bakarken ne diyeceğini bilemeyerek omzuna doğru saçını eğdi. "Anlamadım, ben iyiyim."

Reha camdan dışarıyı izlerken Lema'ya göz ucuyla bakıp bakışlarını geri çekti. "Değilsin Lily."

Lema'nın dudakları anlık olarak titrerken hemen kendisini toparladı. Sanırım üçüz hislerini hafife almamalıydı. Lema arkasına yaslanırken Reha gibi gözlerini camdan dışarıya dikti. Üçü de sessizce okula ulaştığında Lema onlardan önce inecekti ki Reha ve Deha ona izin vermedi. Lema'nın inmesine yardımcı olup ardından eteğinden bir frikik vermemesi için önünü kapatmışlardı. Bu durumu dün de yaşadıklarını anımsarken bundan sonra her gün yaşayacaklarını o an anlamıştı.

Lema görkemli okula bir kez daha hayranlıkla bakarken üçüzleriyle ihtişamlı bahçe de yürümeye başlamıştı.

"Sezgin'ler orada."dedi Lema onları işaret ederek. Deha ve Reha sessiz kalırken Lema'nın da yüzü düşmek üzereydi. Yine de belli etmeden onlara el sallayan yeni edindiği arkadaşlarına gülümsedi.

"Lema, buraya gelin!" Sare, onlara seslenmeye devam ederken kısa sürede oraya ulaşmışlardı.

"Günaydın."dedi Lema neşeli bir tavırla.

Hep bir ağızdan günaydın denilirken Reha ve Deha'nın durgun halleri dikkat çekmişti. Hiçbiri anlamasa da onların tek düşünebildiği akşam Lema ile ilgili öğrenecekleri gerçeklerdi.

"Dün Sarper ve arkadaşları intihar etmiş. Herkes bunu konuşuyor."dedi Safir kısık gözlerle Akarcalı kardeşleri izlerken. Böyle şeyler bu okulda çok konuşulmazdı. Okul bunların gündem olmasını istemezdi. Ölen öğrencileri için bir duyuru bile yapılmayacaktı.

"Yani?"dedi Deha kaşlarını kaldırırken."Ne duymak istiyorsun?"

Barlas hafifçe gülümsedi. "Yanisi şu ki bunu siz mi yaptınız?"

Reha omuz silkti. "Lily'ye zarar vermek istediler."

Bu cümleyle hepsi emin olurken okuldaki herkesin de bunu bildiklerine biliyorlardı. Şayet Akarcalılar'a atılan korku dolu bakışların başka bir açıklaması yoktu.

"İyi bile oldu aslında."dedi Arın omuz silkerken. Ardından bu konuyu değiştirmek istemiş olmalıydı ki ders konusunu açmıştı. "İlk dersiniz ne?"

"Edebiyat."

"Moleküler Kimya."

"Tasarım."

"Benim futbol antrenmanım var."

"Felsefe."

"Mantık."

"Geometri."

Son olarak Ediz oflayarak, "İspanyolca."dediğinde gözler beklentiyle Lema'ya dönmüştü.

"Metrik Uzay." Hepsinin duyduğu dersle yüzü ekşirken Lema daha ikinci günden bu tepkilere alışmıştı. Bu dersleri seçtiğine pişman değildi. Daha çok onu yansıttıklarını düşünüyordu.

"O dersin içeriği hakkında bir fikrim bile yok ve nedense hiç merak etmiyorum." Sezgin'in dersten iğrenir gibi konuşmasıyla Lema gülse de onların sayısaldan bu kadar nefret etmesine şaşırıyordu.

Zil sesi duyulduğunda hepsi sınıflarına doğru yol alırken Lema bu insanları çözememişti. Ölüm konusunu oldukça basit,normal gibi karşılamış ve üstünde bile durmamışlardı. Onu sınıfına bırakmak için onunla yürüyen üçüzlerine baktı.

"Reha,Deha, onlar kim?"dedi merakla.

"Farkettin demek."dedi Deha ufak bir tebessümle. Lema'nın bu soruyu sormasını zaten bekliyorlardı.

"Sanki duygularından arınmış gibiler. Böyle eğlencesine yaşıyor gibi bir halleri var. Ölüm konusunda da fazla duyarsız bir halleri vardı."dedi Lema düşüncelerini dile getirirken.

"Göründükleri kadar parlak değiller. Ailelerimiz arkadaş olduğu için yıllardır onlarla beraberiz. Aileleri yeraltında bilinen isimler. O yüzden ölümlere alışkınlar." Reha'nın dediğiyle Lema'nın kaşları havalanırken eski hayatını ve şimdiki hayatını karşılaştırmadan edemiyordu. Akarcalılar onu bulduğundan beri bambaşka bir dünyaya çekilmiş gibiydi. Henüz normal olan tek bir kişiyle tanışamamış, bu milyonerlerin karanlık yüzlerini görür olmuştu.

Ve nedense bu hiç olmadığı kadar hoşuna gidiyordu.

Lema'nın sınıfına geldiklerinde Deha kardeşinin saçlarına bir öpücük bırakırken, Reha da yanağına bir öpücük bırakmıştı. Çevrelerinde ki herkesin şaşkın bakışları onların üzerindeyken üçü de bunu umursamadı.

"Lily, bu sefer tek olacaksın derste. Dikkatli ol."

Deha'nın endişe kokan sesi Lema'yı gülümsetti. "Alt üstü derse gireceğim Deha. Bir şey olmaz."

"Telefonunu yanından ayırma. Zil çalar çalmaz tekrardan yanına geleceğiz." Lema onları onaylarken Deha ve Reha onu bir kez daha tembihlemiş ardından kendi sınıflarına doğru yola koyulmuşlardı.

Lema sınıfın kapısından içeri girdiğinde bu sınıfın Lineer Cebir ve Nümerik Analiz sınıfından daha az kişi olduğunu gördü. Metrik Uzay dersinin bu kadar sevilmiyor olmasını garipserken amfide ki merdivenlerden çıkmaya başladı.

"O çok güzel ama kesin estetiği vardır."

"Bütün dersleri sayısal. Kendini ne sanıyor?"

"Sınav notlarını görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum."

"Reha ve Deha'nın ona nasıl davrandığını gördünüz mü?"

"Sezgin'lerle de takılıyordu. Hemen herkesi kafalamış."

"Kim bilir kafalamak için neler yapıyor?"

İnsanlar onun hakkında kendi aralarında konuşmaya devam ederken Lema'nın onları duyabileceğinden bir endişe veya çekince duymuyorlardı. Ona bakarak alayla gülüyor, çirkin sohbetler ediyorlardı.

Lema'nın bu söylenenlere kalbi kırılsa da Deha ve Reha'nın giderken onun için ne kadar endişelendiğini hatırlamış ve sessizce oturmaya devam etmeye karar vermişti. Her ne kadar bunları duymak onu üzse de biliyordu ki bu insanlar ona zarar veremezlerdi. Ona zarar vermeye kalkışmadıkları sürece Lema sessiz kalmakta kararlıydı. Ancak bu, hiç bir şey yapmayacağı anlamına da gelmiyordu.

Onun hakkında en kötü konuşan gruplardan biri olan üç kişilik bir kız grubuna bakarken Lema elini çenesine dayadı ve gözlerini hafifçe aşağı çevirdi. Onlar amfi de Lema'dan daha aşağıda oturdukları için Lema onları net bir şekilde görebiliyordu.

Önlerinde ki su şişesi Lema'nın dudaklarında ufak bir gülümsemeye sebep olurken dikkatini suyun üzerinde topladı, ona odakladı.

Suyun emri altına girmek istediğini, ona seslendiği hissedebiliyordu.

Birkaç saniye sonra su patladığında üç kızın da üstünü sırılsıklam etmişti. Çığlıkları sınıfta yankılandığında tüm sınıf sessizleşmiş , neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

"Bu su nasıl patladı?"

"Böyle bir şey imkansız."

"Üstüm mahvoldu."

Lema, ilgisini kaybederek onlardan gözlerini çekerken bir daha da o kızlara göz ucuyla bile bakmamıştı. Birkaç saniye sonra hoca sınıfa girdiğinde elindeki fotokopilerle herkesten ufak itirazlar yükselmişti.

"Sen transfer öğrenci Lema Akarcalı olmalısın. Tüm okulda konuşuluyorsun." Hocanın birdenbire Lema'ya bakarak konuşmasıyla Lema sessizce devam etmesini bekledi.

"Ben Metrik Uzay hocan İlkim Sığaç."

İlkim hoca herkesin önüne kağıtları dağıtmaya başlarken bir yandan da açıklama yapıyordu. "Şimdi sizi ufak bir teste sokuyorum. Sürpriz!"

İlkim hocanın uçarı ve samimi tavırları Lema'yı şaşırtırken bu okulda böyle başka bir hoca göreceğinden şüpheliydi. İlkim hoca Lema'nın önüne kağıdı bıraktığında durdu ve gözlerini karşısında ki küçük kızın ışıldayan gözlerine dikti. Afallarken kızın ışıldayan taneciklerle kaplı gözlerine, saçlarının arasında ki altın tellere baktı. İri gözlerini, uzun ve kıvrık kirpikleri takip ediyordu. Kızın daha önce kimsede görmediği porselen cildine şaşkınlıkla baktı. Uzaktan da güzel olduğunu farketmişti ama şimdi yakından görünce diyebileceği tek şey bu kızın muazzam bir güzelliğinin olduğuydu. Bu kadar ünlü olması şaşılacak bir şey değildi.

"Sanem hocadan ve Ayhan hocadan derslerde ne kadar başarılı bir performans gösterdiğini duydum. O yüzden teste girmende sakınca görmüyorum. Ama yeni olduğun için tercih kısmını sana bırakıyorum. Eğer konulara hakim değilsen ve daha önce bu dersi hiç almadıysan teste girmeyebilirsin."

İlkim hocanın anlayış dolu konuşması Lema'nın yüzünde de sıcak bir tebessüme neden olurken karşısında adeta nefesi kesilen kadından habersizdi.

"Çok güzel." İlkim hocanın fısıltısını sadece Lema duymuştu. Bu kadınla anlaşacağı şimdiden belliydi.

"Konulara hakimim. Teste girmek istiyorum."

Duyduğu naif sesle İlkim hoca kendini toparlayarak Lema'nın da önüne bir test bırakırken kağıtları dağıtmaya devam etmişti.

"Süreniz 20 dakika. Başlayın."

Lema, önündeki soruları çözmeye başlarken bilgilerini tazelemeyi sevdiğini farketti. Kısa bir süre de olsa düşüncelerinin dağılmasını sağlıyordu. Yaklaşık 5 dakika sonra Lema elini kaldırdığında İlkim hoca ona söz hakkı verdi.

"Bitirdim."

Tüm sınıfın şaşkın bakışları arasında İlkim hoca Lema'nın yanına ilerleyip kağıdı eline almıştı. Gözleri kağıtta gezinirken İlkim hocanın kaşları havalanmaya devam ediyordu.

"Hepsi doğru."dedi hayretle.

Lema sadece gülümsemekle yetinirken bundan şüphe duymadığını dile getirmedi. Hepsinin doğru olduğuna zaten emindi.

"Arkadaşlarını beklerken sıkılma diye sana başka bir test vereceğim. Ama bu oldukça zor bir test. Zaman öldürmek için sorularla uğraşabilirsin." İlkim hoca çantasından başka bir test çıkarırken bu testi aslında sonraki derste sınıfa dağıtmayı planlıyordu. Bu şimdiye kadar hazırladığı en zor testti ve kimin başarılıp olup kimin olamayacağına dair sınıfta bir ölçüt yapmak istemişti.

Lema'nın önüne kağıdı bırakıp sınıfta gezinmeye devam ettiğinde düşünceler içindeydi. Sanem hocanın ve Ayhan hocanın abarttığı kadar varmış dedi içinden.

Ve birkaç dakika sonra sınıfta yine aynı ses duyuldu.

"Bitirdim."

Sınıfta bir uğultu çıkarken İlkim hoca hepsini uyardı. "Çocuklar, sessizlik!" Onları uyarsa da kendisi de hayretler içindeydi. Bu kız bir dahi olmalıydı.

İlkim hoca Lema'nın kâğıdını alıp incelemeye başlarken soğuk terler döküyordu. Meslek hayatında ilk kez böyle bir şey görüyordu.

"Hepsi d-doğru!"

Sınıfta bir kez daha uğultu koptuğunda İlkim hoca bu defa onları uyarmaya gerek duymadı. Ona sevimli bir şekilde gülümseyen kıza baktığında gördüğü şey artık güzel bir kız değildi. Bir dahiydi.

Lema, İlkim hocanın verdiği önü arkası kesilmeyen testlerle dersi sonlandırırken toplamda 5 test çözmüştü. Ve hepsi de doğru çıkmıştı.

Zil çaldığında sınıfa giren Reha ve Deha ile Lema neşeyle yerinden kalktı.

"Dersin nasıl geçti güzelim?" Reha'nın sorduğu soruyla Lema ortalarına geçip ikisininde koluna girdi.

"Bir sürü soru çözdüm. Çok kolaydı!"

Onlar kendi aralarında konuşurken sınıfta ki herkes ve İlkim hoca oldukça sessizdi. Lema neşeli gülüşleriyle sınıftan çıktığında bile insanlar bir süre kendine gelememişti.

O gün Lema, Kuantum Fiziği ve Diferansiyel derslerine de girmiş, hepsinde oldukça yüksek performans göstermişti. Derslerde gösterdiği her başarı, videolar halinde okulun sitesine yüklenirken Lema okulda adeta olay olmuştu. O kadar sayısal dersi seçmesinin altının boş olmadığını herkes anlarken gitgide daha da popüler olmaya başlamıştı. Şimdi ise yemekhane de yemek yiyorlardı.

"Lema oha! Sen bugün ne yapıyorsun? Hocaları oyuncak etmişsin elinde."dedi Arın inanamazmış gibi.

"Bir şey yapmadım aslında."dedi Lema utangaç bir sesle.

"Bu bir şey yapmamış halinse lütfen bir şey yapmaya kalkma."dedi Safir kafasını iki yana sallarken.

"İnanılır gibi değil."dedi Barlas gözleri hâlâ telefonda ki ekrandayken.

"Deha ve Reha ne ki üçüzü ne olsun? Uzaylılar."dedi Ediz burnunu kırıştırırken.

Lema önünde ki salatayı eşelerken sıkıntı dolu bir nefes verdi. O sorular, cevapların bulunması için vardı. Ve onlardan beklenilen de cevapları bulmaktı. Yapması gerekeni yaptığı için insanların neden bu kadar tepki verdiğini anlayamıyordu.

"Kızın başı ağrıdı. Susun artık." Sare, hepsini uyardığında Lema ona gülümsemişti. Lema'ya göre şuan konuşulması gereken Sare'nin bu çarpıcı güzelliği olmalıydı. Bir süper model gibi gözüküyordu.

"Öğleden sonra kulüpler var. Neredesiniz bugün?" Safir'in sorusuyla Lema telefonundan programına baktı.

"Hiç sorma fırsatım olmadı. Siz hangi kulüpleri seçtiniz?"dedi Lema merakla.

"Dans ve voleybol kulübündeyim."dedi Sare heyecanlı bir sesle. İkisini de ne kadar sevdiği her halinden belli oluyordu.

"Basketbol ve Futbol kulübündeyim."dedi Arın gururla.

"Golf ve beyzbol kulübündeyim."dedi Ediz. Lema'nın kaşları havalanırken daha önce nasıl dikkat etmediğini anlamıyordu. Ediz fazla zarif bir çocuktu ve her sporun kolay kolay onun ilgisini çekemeyeceği ortadaydı.

"Futbol ve Dövüş Sanatları kulübündeyim."dedi Barlas.

Safir sırıtarak, "Ben Okçuluk ve Basketbol kulübündeyim."dediğinde Lema da onun gibi sırıtmıştı.

"Ben Sokak Sporları ve Futbol kulübündeyim." Sezgin de kulüplerini söylediğinde Lema heyecanlanmaya başlamıştı. Onlarında öyle güzel kulüpleri seçmesinden mutluydu.

Lema kulüp tercihi yaparken çok saçma ve gereksiz kulüplerine görmüştü. Yürüyüş kulübü mesela neden vardı? Sohbet kulübü neden vardı? Böyle kulüpler de olsa da Deha ona herkesin en az bir tane spor içerikli kulüp seçmek zorunda olduğunu söylemişti. Bu okulda sadece derslerde değil sporda da başarılı olmalıydınız.

"Ben Resim, Basketbol, Golf, Dövüş Sanatları ve Okçuluk kulübündeyim." Reha'nın saydıkları ile Lema'nın gözleri adeta parlarken üçüzüne büyük bir ilgiyle bakmıştı.

"Okulda üç seçen bile çok nadirken siz kardeşlerin sorunu ne?"dedi Barlas güler bir tavırla.

Okul, öğrencileri seçtiği kulüplerden sorumlu tutuyor ve normal bir ders gibi kulüp içindede sınavlara sokup değerlendirme yapıyorlardı. Ve bu kulüp notları, başarıları yıl sonunda normal bir dersmişçesine karneye yansıyordu.

"Ben de Basketbol, Dövüş Sanatları, Kimya, Yüzme ve Dil kulübündeyim." Son olarak da Deha söylediğinde Lema üçüzlerine derin bir memnuniyetle bakmıştı. Onlardan daha azını beklemezdi zaten. İsteseler daha fazla kulübü de halledebileceklerine Lema emindi ama üçüzlerinin bir Akarcalı olarak da bir çok görevi, sorumluluğu vardı. O yüzden daha fazla kulübe ayıracak zamanları yoktu.

"Benim 9 tane kulübüm var. Başıma bela aldım değil mi?"dedi Lema oflayarak. Herkes ona 'yeni mi farkettin' bakışı atarken Lema yine de pişman değildi. Heyecanla devam etti. "Bugün Futbol kulübüm var. O zaman Arın, Barlas ve Sezgin de benimle olacak. Söylesenize takım nasıl?"

Herkes birbirine bakarken tereddütlü bakışlarıyla Lema ne olduğunu anlamadı.

"Lema, futbol, basketbol ve voleybol bu okulun en üzerine düştüğü kulüplerin başında gelir. Antrenmanlar fazla ağır geçiyor. Koç bu konuda asla taviz vermiyor. Ayrıca takımın as kadrosuna girmek bir yana, yedeklere girmek için bile yeteneğini kanıtlaman lazım. Aksi takdirde kulüpten atılıyorsun."

Duydukları Lema'yı şaşırtsa da geri planda kalmaya niyeti yoktu. Ne olursa olsun pes etmeyecekti.

"Asıl sıkıntı,"dedi Sezgin, Reha ve Deha'ya bakarken. "Futbol kulübünde şuan yalnızca iki kız var. İkisi de yedekte. Yani as kadro da hiç kız yok."

"Ne demek kız yok?"dedi Reha kıskançlık dolu bir sesle. Kız kardeşini göz göre göre o kadar yamyamın içine gönderemezdi.

"Lema, kesin takıma girer."dedi Deha sıkıntı dolu bir nefes alırken. İşaret parmağı ve baş parmağıyla burun kemerini tutarken buz mavisi gözleri sinirle kapanmıştı.

"Kesin girer mi?"dedi Barlas çatık kaşlarla Lema'yı incelerken.

"Derslerde çok başarılı olabilirsin ama kulüplerle onları bir tutamazsın Lema. Bu okul her sene 10 kulübünü uluslararası liglere taşıyor. Futbol takımı, fiziki açıdan uzun, güçlü ve iri çocuklarla donatılmış durumda. Aralarında seni çiğ çiğ yerler." Arın'ın dediğiyle Lema'nın da kaşları çatılırken sırf kız olduğu için ona şimdiden başarısızlık etiketini yapıştırmasına sinirlenmişti. Arın'ın bunu kötü niyetle demediğini biliyordu ancak yine de ona aksini ne olursa olsun kanıtlayacaktı.

"Arın, onu hiç tanımıyorsunuz."dedi Reha keyifsiz bir sesle. "Hoşuma gitmese de takıma gireceğini göreceksiniz."

Deha ve Reha bundan o kadar emin duruyorlardı ki Lema'nın çatılan kaşları gevşedi, yüz ifadesi yumuşadı. Üçüzlerinin ona inanması bile onun için yeterliydi.

Hepsinin garip bakışları Lema'nın üzerinde gezinirken Reha ve Deha'nın boşa konuşmayacağını biliyorlardı.

"Bugün o yamyamları Lily'mden uzak tutun. Kesin bütün takım ona aşık olur." Deha o kadar kahrolmuş duruyordu ki Lema kıkırdamadan edemedi.

"Olsun kalbim çocuk. Ben de size aşığım." Ardından Lema uzanarak yanında oturan Deha'nın boynuna kollarını doladığında yanaklarına bir sürü öpücük kondurdu. Soğuk ve kibirli halleri ile bilinen Deha'nın böyle olması kendi arkadaşları dahil tüm okulu şok ederken Deha halinden oldukça memnun duruyordu.

"Lily, bana da sarıl." Reha'nın söylediği cümleyle Sezgin ve Arın ona tiksinir bakışlar atsa da diğerleri gülmüştü.

Lema, Deha'dan ayrılarak Reha'ya sarıldığında zil sesi duyuldu. Öğlen arası sona ermişti.

"Hadi siz kendi kulüplerinize gidin. Lema bizimle olacak zaten."dedi Arın kolunu Lema'nın omzuna atarken. Reha ve Deha onun koluna ters ters baksa da Safir'e güvendikleri ve niyetini bildikleri için bir şey dememişlerdi.

"Ona dikkat edin. Ters bir şey olursa hemen bizi çağırın." Deha arkadaşlarına yönelik konuşurken Barlas kaşlarını çattı.

"Bizim yanımızda ona bir şey olamaz Deha biliyorsun." O an Lema, Barlas 'ın bu yüzünü ilk kez gördüğünü farketti. Çok...yırtıcı görünüyordu?

"O da artık bizden."dedi Sezgin elini Lema'nın kafasının üstüne koyarken.

Lema, hayatında ilk kez edindiği arkadaşlarının onu benimsediğini garip bir duygusallıkla izlerken durgun bir tavırla gülümsedi. Bu sıcaklık hoşuna gitmişti.

Ediz,Sare, Reha ve Deha kendi kulüplerine doğru gittiğinde Lema ise düşünceliydi. Arın'ın dediği gibiyse Koç'un onu sırf kız diye takıma almaması bile olası bir durumdu. Ama yine de elinden geleni yapacaktı.

Yanında Sezgin, Arın ve Barlas ile yürümeye başladığında göze çarpan iri vücutları fazlasıyla güçlü duruyordu. Bir sporcunun fiziğine sahip olduklarını Lema daha önce nasıl farketmediğini anlamadı.

"Beni aranıza kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Reha ve Deha'nın üçüzü olduğum için beni kabul etmek zorunda değildiniz." Lema gözlerini kaçırarak konuştuğunda üçünün de gözleri ona döndü. Uzun boylarının verdiği avantajla ona üstten bakarlarken hepsinin dudağında minik bir tebessüm vardı.

"Bu kadar sevimli bir kızı kabul etmesek Tanrı bizi lanetleyebilirdi."

Barlas'ın dediği cümle Lema'nın gözlerinin ışıldamasına sebep olurken üçü de hayranlıkla bakmadan edemedi. İnci gibi dişleri gözler önüne serilmiş, gamzeleri görünür olmuştu. Lema hafifçe başını iki yana salladı.

"Sen daha sevimlisin Barlas!"

Barlas ona şaşkınca bakarken Arın ve Sezgin bir kahkaha patlatmıştı. Hemen ardından Barlas kaşlarını çatarken homurdanmadan edemedi.

"O nasıl bir iltifat? Şimdi benimle dalga geçer bu puşt herifler."

"Sevimli Barlas, hiç ağzına yakışıyor mu öyle kötü kelimeler?" Arın onunla alay ederek konuşurken sesini inceltmesi Lema'yı da güldürmüştü.

Okuldan çıktıklarında arka bahçeye sahaların olduğu alanlara doğru ilerlemeye başlamışlardı. Yerlerde ki çimlerin eşit uzunluğu, budanmış şekilli çalılar ve bahçeyi süsleyen heykeller inanılmaz bir görüntü sunuyordu. Okulun bahçesinde irili ufaklı, tek veya çift katlı bir çok yapı, bina bulunuyordu. Lema onların kulüplere ait olduğunu artık anlamıştı.

"Reha ve Deha'nın senin yanında bu kadar değişmeleri inanılır gibi değil. Onlara çok iyi geldin."dedi Barlas düşünceli bir sesle.

"Biri için bu kadar endişelenmeleri bizim alışkın olduğumuz durumlar değil. Seni çok seviyorlar Lema."dedi Arın ona göz kırparken.

Lema neşeyle birkaç adımını zıplayarak attı. Bu çocuksu hareketleri bile onun üzerinde o kadar güzel duruyordu ki üçü de gülümseyerek sadece onu izliyordu. "Bende onları çok seviyorum Arın! Her şeyden daha çok seviyorum hem de."

Cümleleri öylesine, havaya söylenen cümlelerden değildi. İçerisinde ki yoğunluğu üçü de hissetmişti.

Devasa bir futbol sahasının yanına geldiklerinde Lema, profesyonel bir futbol sahasından farksız olan bu yere beğeniyle baktı. İki tane futbol sahası vardı yan yana. Biri antrenman biri de resmi maçlar için olmalıydı.

"Okulumuzun iki tane futbol sahası var. Bir tane de spor salonunda sahamız var. Yağmurlu günlerde salonda ki futbol sahasını kullanıyoruz."

Yani toplamda üç tane futbol sahaları vardı. Ve o kadar kaliteliydi ki her şey Lema bu liseye geldiği için oldukça memnundu. Tek katlı bir binaya ilerlediklerinde Lema buranın futbol kulübü için olduğunu anlamıştı. Otomatik kapılar açılırken içeri girdiklerinde Lema bir duvarın tamamen okulun kazandığı futbol ödülleriyle kaplandığını gördü. Burası inanılmazdı!

"Buraya yalnızca futbol kulübü üyeleri girebilir. Okulda ait olmadığın kulübün binasına girmek tamamen yasak. Burada erkekler ve kızlar için soyunma odaları, protein içeren besin ağırlıklı bir kantin, revir, dinlenme alanı, spor aletleriyle dolu bir oda, duş ve maç öncesi açıklamaların yapıldığı bir salon var. Orada genellikle maçta yapacağımız stratejileri konuşuruz."

"Böyle bir okulun var olduğuna inanamazdım."dedi Lema kafasını iki yana sallarken. Oldukça yüksek tavana, işlemelerle oldukça görkemli duran ödüllerle dolan duvarlara baktı. Olabildiğince kulüp seçtiğine şuan daha çok seviniyordu.

"Diğer okullar da böyle değil mi?"dedi Barlas garipseyerek.

Lema hafifçe güldü. Normal okulların sadece bir tane topraktan sahaya sahip olduğunu, o sahalarında olması gerekenden daha küçük olduğunu ona söylemek istemedi. Pembe dünyasını bozmak istemezdi.

Soyunma odalarının önüne geldiklerinde durdular. Erkek ve kız soyunma odaları karşı karşıyaydı.

"İçeri de her bedene göre spor kıyafetleri var. Seni burada bekliyoruz Lema."

"Teşekkür ederim Sezgin." Lema utangaç bir tavırla konuştuğunda hepsi gülüşürken Arın onu omuzlarından yakaladı ve soyunma odasına doğru hafifçe ittirdi.

"Hadi bakalım Lema hanım."

Lema soyunma odasına girdiğinde onlar da erkekler için olana girmişlerdi. Lema ise şaşkınlıkla karşısında ki soyunma odasına bakıyordu. Tek bir kulübe ait bir soyunma odası için fazla büyüktü. Ayrıca ona futbol kulübünde sadece iki kız olduğunu söylemişlerdi. Lema ile birlikte şimdi üç kız olmuşlardı. Bu da demek oluyordu ki bu kocaman soyunma odası sadece üç kıza aitti.

Kenarda ki askılıklara doğru ilerlerken gözleri dolaplarla bir koridor gibi ayrılan oda da geziyordu. Lema, dolapların en sonunda gördüğü kızla irkilirken onun bu kadar sessiz olmasını garipsedi.

"Hey,"diye seslendi kıza.

Kız ona dönerken Lema onun çekik gözlerine bakıyordu. Asyalı mıydı?

"Merhaba. Kulübe yeni gelen kız sen olmalısın. Herkes seni konuşuyordu."

Türkçesi oldukça iyiyken Lema başını sallayarak onu onayladı. "Evet, yeniyim."

"Ben Yui."dedi kız gülümserken. "Annem Japon."

"Ben de Lema. Memnun oldum Yui."derken bir yandan kızı inceliyordu. Oldukça zayıf ve çelimsiz bir kızdı.

Lema askılıklardan kendi bedenine göre okulun verdiği spor kıyafetlerinden seçerken her seferinde böyle şeylerle uğraşma düşüncesi yoruyordu. Her kulübün kendi özel spor kıyafetleri vardı ve Lema okulda sürekli üstünü bu şekilde değiştirmek zorunda kalacaktı.

"Çok güzelsin."dedi Yui çekingen bir sesle.

"Teşekkür ederim Yui. Sen de öylesin." Lema ona nazikçe karşılık verirken bir yandan da kıyafetlerini çıkarmaya başlamıştı. Yui onun fiziğinin güzelliğine şaşırırken izlemiş gibi gözükmemek için gözlerini ondan kaçırdı.

Lema siyah ve dar olan tayt şortu giyerken bedenine olacağından emin olmadığı için yavaşça giymişti. Aksi takdirde zarar vermek istemiyordu. Kalçasını tamamen saran taytın boyu, kalçasının hemen altında da bitiyordu. Üstüne sporcu yarım atletini giyerken, sporcu atletinin üzerine de tişört şeklinde ki futbol formasını giydi.

Ayağına da kendi numarasında ki kramponları giydikten sonra tam anlamıyla hazırdı. Açık bıraktığı saçlarını elleriyle biraz düzeltirken hâlâ arada onu izleyen Yui ile göz göze geldi.

"Bu okula gelmeden önce de seni tanıyordum. Sosyal medyalardan seni takip ediyordum. Videolarını izliyordum. Oynadığın filmleri de izledim." Yui'nin anında dedikleriyle Lema hafifçe gülümsedi ancak birdenbire bunları demesini beklemiyordu.

"Harika bir fenomensin. Harika bir oyuncusun. Buz pateni videoların bir profesyonel gibi. Medyaya geceni de izledim. Harika bir sesin var. Harika dans ediyorsun. Ardından Ahenk Eva'nın ve Agâh Akarcalı'nın kızı olduğunu öğrendim. Bu okula geldin ve bütün derslerde inanılmaz bir başarı gösteriyorsun. Şimdi ise futbol kulübündesin." Yui hayranlıkla devam etti. "Parlamak için doğmuş gibisin!"

"Beni oldukça tanıyor gibisin."dedi Lema ne diyeceğini bilemeyerek. "Herkesin harika olduğu şeyler vardır. Kendine haksızlık ediyorsun gibi hissettim Yui. Umarım öyle değildir."

Yui'nin kendisine özendiğini, onu idol olarak gördüğünü ve onu kendisiyle karşılaştırdığını Lema farketmiş ve bu durum için üzülmüştü. "Endişelenme Lema, biliyorum."

Lema, boş dolaplardan birine yerleşirken Yui'ye seslendi. "Bana biraz takımdan bahseder misin?"

"Tabiki."dedi Yui hızla. Lema ile konuştuğuna hâlâ inanamıyor, çok fazla heyecanlanıyordu.

"Sen ve ben dışında bir kız daha var. Onun adı Almira. Birazdan o da gelir ama çok anlaşabileceğin bir kız değil. Almira ve ben yedeklerdeyiz. Takımın as kadrosunda 11, yedek kadrosunda ise 11 kişi var. Katılım çok oldukça yeterli olmayanlar kulüpten atılıyor." Yui kısa taytını düzeltirken devam etti.

"Dün sizi yemekhane de gördüm. Takıldığın insanlar inanılmazlar. Ben onlarla konuşmayı hayal bile edemem. Sezgin, Arın ve Barlas as kadrodalar."

Kızın sürekli kendini yermesi Lema'ya garip gelirken bunu görmezden gelerek merak ettiği şeyi sordu. "Neden inanılmazlar?"

"Sezgin, Arın ve Barlas'ın as kadroda olması bir yana üçü de takımın yıldızlarıdır. İkinci kulüplerinde de liderliği ellerinde tutuyorlar. Arın aynı zamanda basketbol takımında da yer alıyor. Safir, Reha ve Deha da basketbol takımında. İki yıldır okula Ulusallardan birincilikle dönüyorlar. Her biri ayrı ayrı inanılmaz. Reha, her yıl sonu okulda bir resim sergisi veriyor ve çizdiği tablolar milyonlarca dolara satılıyor. Deha ise okulu bir çok bilgi yarışmasında temsil etti. O çocuğun zekası beni ürpertiyor. Ediz ise bir beyzbol şampiyonu. Sare voleybol takımının kaptanı. Her bir öyle inanılmaz ki..."

Yui hülyalı bir şekilde iç çekerken Lema bu kızla anlaşamayacağına emin olmuştu.

"Ah, asla sizin gibi mükemmel olmayı başaramam!"

O hâlâ kendini yermeye devam ederken Lema sabırla derin bir nefes almıştı. Sonunda normal birini bulabilmesine seviniyordu ki anlıyordu ki yine bulamamıştı. Kızın, masum yüz ifadesine, üzgün gözlerine ufak bir bakış atarken dolabının içini düzeltmeye devam ediyordu.

"Keşke Ahenk Eva benim annem olsaydı!"

Lema sertçe dolabın kapağını kapattığında Yui ufak bir çığlık atmıştı. Lema elini dolaba dayarken kıstığı gözlerini kıza dikti.

"Annemi işe katmasaydın bu şovunu devam ettirmene izin verebilirdim." Lema'nın bakışları iğrentiyle doldu. "Şu maskeni çıkar."

"Ne dediğini anlamıyorum." Yui'nin korku dolu gözleriyle Lema kaşlarını çattı.

"Ya sen o maskeni çıkarırsın,"derken Yui ile aralarında yalnızca birkaç adımlık mesafe vardı."Ya da ben o maskeyi senin derinden kazarım."

Fısıltısı ona ulaştığında Yui'nin maskesi çatırdamaya başlamıştı bile. O üzgün ifadesi anında yok olurken bakışlarında ki saflık gitmiş, kaşları düz bir hâl almıştı. Dudaklarında minicik bir kıvrım meydana gelirken bayık bakan gözleri artık hiç iyi biri gibi durmuyordu.

"Her şeyi geri alıyorum. Asıl harika olan gözlem yeteneğinmiş Lema."

"Sende fena bir oyuncu değilsin. Eminim bir şok kişiyi böyle kandırıyosundur." Lema'nın söyledikleri ile Yui sırıtırken ona bir adım daha yaklaştı.

"Ben futbol dışında hangi kulüpteyim biliyor musun?"

Lema ona arkasına dönüp kapıya doğru ilerlerken ilgisizce sordu. "Neymiş?"

"Tiyatro!"

Ardından Yui'nin gülüşleri soyunma odasında yankılanırken Lema ise yine nasıl birine denk geldiğini sorguluyordu.

"Seninle çok eğleneceğiz Lema!"

Lema ona cevap vermeden soyunma odasının kapısını açarken Sezgin, Arın ve Barlas'ın onu beklediğini görmüştü. Onlar da Lema gibi spor kıyafetlerini giymişlerdi.

Lema'nın çıkması ile üçü de gözünü ona çevirirken onun güzelliği afallamalarına sebep olmuştu. Spor kıyafetleri içinde bu kadar güzel görünen bir kızı ilk defa görüyorlardı. Üçünün de bakışları onun üzerinde gezinirken Lema arkasına döndü ve soyunma odasının kapısını kapattı. O sıra hepsinin dikkati bir noktaya takılmıştı. Kalçasını saran tayt onu o kadar iyi göstermişti ki üçü de hafifçe öksürerek hızla bakışlarını kaçırmak zorunda kalmıştı.

"Hazırsan gidelim."

Lema başını sallayarak Barlas'ı onaylarken hemen içeride ki asyalı kıza sinir olmadan edemiyordu. Bu okul neden böyle sinir bozucu tiplerle doluydu, anlamıyordu.

"Sana ne oldu? Yüzün asılmış."dedi Arın ne olduğunu anlamaya çalışırken.

Arın böyle dedikten hemen sonra kızlar soyunma odasının kapısı tekrar açılmış ve Yui dışarı çıkmıştı. Üçü de Lema'nın asılan yüzünün sebebini anlarken Yui onlara göz kırpmıştı.

"Küçük bebeğinizi üzdüm sanırım." Alay kokan sesi onları da sinirlendirirken Sezgin Yui'ye uyarıcı bir bakış atmıştı.

"Senin yerinde olsam kendi canım için ondan uzak dururdum Yui. Biliyorsun değil mi, dün Sarper'e ne olduğunu?"

Yui'nin yüzünde ki gülümseme silinirken bildiği açıkça belliydi.

"Sen Lema'nın dengi değilsin Yui." Arın acımasız bakışlarını ona dikerken Yui istemsizce bir adım geri gitmişti ardından bir şey demeden kulüp binasından dışarı çıkmıştı.

"Yui, bu okulda kıskançlığıyla ünlüdür. Ona dikkat et Lema. Futbol takımında üçüncü yılı. Böyle zayıf görünse de antrenmanlardan dolayı vücudu oldukça dayanıklıdır."

"Bu kız hasta mı?"dedi Lema kısık gözlerini onun çıktığı kapıya dikerken. O kadar çok sinir olmuş bir hali vardı ki ne kadar şirin gözüktüğünden habersizdi. Sezgin kendini tutamayıp kıkırdarken Arın ve Barlas'ın da dudakları kıvrılmıştı.

"Belki. O kadarını bilmiyoruz."dedi Arın omuz silkerken.

Ardından onlar da binadan çıkarken sahaya doğru ilerlemeye başlamışlardı. Lema, sahada gördüğü kalabalıkla heyecanlanırken üçüzlerinin bu kadar erkeği görünce ne kadar sinirleneceğini düşünüyordu. Hepsi öyle iriydi ki Lema aralarında küçücük kalıyordu.

Sahaya girdiklerinde tüm gözler Lema'nın üzerine çevrilmişti. Bir anda hepsi etrafını sardığında Lema neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Ooo, nerelerdeydiniz Arın bey?" Arın ve iri, esmer bir çocuk tokalaşırken Barlas ve Sezgin de aynı şekilde diğer çocuklarla selamlaşıyordu. Herkesin arası oldukça iyi gibiydi.

"Takıma katılan yeni kız arkadaşımız sen misin?" Kıvırcık saçlı bir çocuk eğilerek gözlerini Lema'ya diktiğinde Lema onu onayladı.

"Pek de şirin."

"Oyuncak bebeğe benziyor."

"Çok güzelmiş."

"Lan gözleri parlıyor!"

Her biri etrafında toplanıp bir şeyler derken hayranlıkla onu inceliyorlardı. Barlas onu yanına çekerken Arın takım arkadaşlarına uyarıcı bakışlar atmıştı.

"Reha ve Deha'nın üçüzü o. Ona göre ayağınızı denk alın."

Reha ve Deha'nın adını duyunca herkes bir çekinirken Lema hafifçe güldü. Kızın güzelliği hepsini etkilese de yine de takımdakiler Lema'nın burada barınabileceğine inanmıyorlardı.

Bir düdük sesi duyulduğunda herkes yan yana dizilmeye başlamıştı. Koç gelmiş olmalıydı. Lema, Yui'nin de sıraya geçtiğini görürken gözlerini devirerek Arın ve Barlas'ın arasına geçmişti.

"Kusura bakmayın, geç kaldım!" Esmer, örgülü saçlı bir kız, koça yönelik konuştuktan sonra sıranın sonunda yerini almıştı. Lema bu kızın da Almira olduğunu anlamıştı.

Koç ağır adımlarla çimlerin üzerinde ilerlerken gözleri oyuncuların kıyafetlerinde geziyordu. Lema onun bu hareketiyle şimdiden bu dsiplini hissetmeye başlamıştı.

"Ozan, sen kilo mu aldın?" Koç'un sert sesiyle Ozan yutkundu.

"3 kilo aldım koç."

"Bu kiloları vermek için bir haftan var. Veremezsen bir daha gelme! Bir sporcu, ona göre beslenmeli ve ona göre yaşamalı. Bu sürekli yaşadığın kilo alıp verme durumu ile Ulusallarda okulumuzu temsil edemezsin!"

"Anlaşıldı koç!"

Lema ise bu sahne karşısında gerilmeden edememişti. Koç oldukça sert,katı ve asık yüzlü bir adamdı. İşinden ve kendinden asla taviz vermeyeceği ortadaydı.

"Almira geç kaldığın için 20 tur fazla koşacaksın." Koç'un acımasız konuşmasıyla Almira beklemeden yanıtladı.

"Anlaşıldı koç!"

Lema ise alt üstü bir lise futbolunun bu denli ciddi olduğuna ilk kez denk geliyordu. Herkes onu defalarca uyarmıştı ama dinlememişti. Bu okulun hiçbir alanı öylesine açılmamıştı. Her biri zirveyi hedefleyen, büyük amaçlar taşıyan kulüplerdi.

Koç, ağır adımlarla ilerlerken Lema'nın önünde durmuştu. Gözleri ağır ağır kızı incelerken bakışları oldukça ruhsuzdu. Kızın anormal ışıltısına garipçe baktı.

"Sen misin yeni gelen? Saha da değil de dergi kapağında olman gerekiyor gibi."

Herkesten gülme sesleri yükselirken Lema Koç'un bile kendisiyle alay etmesiyle sinirlenmişti. Yui ise bir kahkaha patlatmıştı.

"Nerede olacağıma ben karar veririm."dedi Lema düz bir sesle.

"Bana bak yürüyen beyin," Koç, Lema'nın derslerde ki üstün başarısından dolayı ona böyle seslenirken Lema için bu oldukça saygısızdı. "Saha da sana denklem sormazlar. Bugün değerlendirileceksin. Şuan kendini bu kulübe ait gibi görme. Yeterli değilsen seni kulüpten atarım!"

Lema'nın yüzü bir duvarı andırırken önce Yui şimdi de bu adam sinirlerini hiç olmadığı kadar bozmuştu. Düz bir sesle yanıtladı.

"Anlaşıldı."

"Koç. Koç diyeceksin." Adamın ters sesiyle Lema'nın yüzünde en ufak bir mimik oynamamıştı.

"Bu kulüpten değilsem, size koç dememe de gerek yok."

Tüm takımdan şaşkınlık nidaları yükselirken Koç'un yüz ifadesi daha da sertleşmişti.

"Esaslı kızmış." Takımdan biri konuştuğunda Koç'un bakışıyla anında susmuştu.

"Sahanın etrafında 100 tur. Başlayın!" Koç'un dediğiyle sıraya yeniden girmişlerdi. Tüm takım sahanın etrafında koşmaya başlarken oldukça tempolulardı.

"Bugün tur sayısını normalden fazla verdi."dedi Arın oflayarak.

"Lema'yı test etmek içindir."dedi önlerinde koşan esmer bir çocuk.

"Lema'nın dayanıp dayanamayacağını görmek istiyor." Yine takımdan birisi konuştuğunda, bu durum en ufak bir şekilde tempolarını bozmuyordu. Önlerde koşan çocuklardan biri başını hafifçe arkaya çevirdi ve bağırdı.

"Sakın pes etme güzel kız!"

Ardından takım da aynı şeyleri bağırarak söylerken Lema takımın kendi içinde ki samimiyete ve bağlılığa hayran kalmıştı. Yüz ifadesi gevşerken onlar gibi bağırdı.

"Pes etmek mi? Asla!"

"İşte bu!" Hepsi birden coşarken Lema yüzünde bir gülümseme belirmişti.

Ellinci turdan sonra takımın koşu hızı yavaşlarken gözler ara ara Lema'ya kayıyordu.
"Senin için tempoyu düşürdüler."dedi Sezgin gülümseyerek.

"Ben oldukça iyiyim."dedi Lema, Sezgin'e göz kırparken. Arın, Barlas ve Sezgin 'i ise asıl şaşırtan buydu. Elli tur atmışlardı ancak Lema da bir terleme belirtisi bile yoktu. Oldukça hızlı ve tempolu koşması bir yana takıma da hemen uyum sağlamıştı.

Lema bir anda hızını arttırıp takımda ki herkesin önüne geçtiğinde temposunu normale döndürdü ve başını hafifçe arkaya çevirdi.

"Tempoyu benim için düşürmeyin! Hızlanalım!"

Herkes ona şaşkınca bakarken takımdan coşku dolu sesler yükselmiş bir anda Lema'nın etrafını çevreleyerek onunla birlikte koşmaya başlamışlardı.

"Tüm takımı bir anda ele geçirdi." Arın hayretle mırıldandığında Barlas devam etti.

"Reha ve Deha'nın tüm takımın ona aşık olacağından neden endişe duyduğunu şimdi anlıyorum. Lema gerçekten bir peri gibi."

En önde koşan ve takıma liderlik yaparak, bir yandan herkesle konuşup gülen Lema'yı iri gözlerle izliyorlardı.

"İşin garip yanı, bizim de ona kapılıyor olmamız."dedi Sezgin iç çekerken. Buna ise ne Barlas ne Arın cevap veremedi.

Turu tamamladıklarında herkes ter içinde kalmışken bunu umursamayacak kadar coşku doluydular. Hepsi ıslıklarla, alkışlarla Lema'yı tebrik ederken Lema neşeli bir kahkaha attı. Lema'nın onlar kadar terlememesi bir yana, yorulmuş dahi bile gözükmüyordu. Bunu takımda ki herkes farkederken Yui'nin ise hiç hoşuna gitmemişti.

Koç'un bile ilgisini çekmeye başlarken Lema meydan okuyan gözlerini ona dikmişti. Çünkü ne olursa olsun pes etmeyecekti.

Bir sonraki etapta Koç onlardan en kısa sürede antrenman hunilerinin etrafından topu sürerek karşı tarafa geçmelerini istemişti.

"Arda 7 saniye!"

Ardından bir sonraki kişi geçti.

"Ozan 6,5 saniye!"

"James 7,2 saniye!"

"Burç 6,1 saniye!"

"Ata 7,7 saniye. Çok yavaşsın!"

"Bulut 5,9 saniye."

"Almira 6,3 saniye!"

Lema Yui'nin topun başına geçtiğini gördüğünde içten içe onun kötü yapmasını istiyordu. Koç düdük çalar çalmaz Yui fırlamış ve hızla topu sürerek hunilerin arasından geçmeye başlamıştı.

"Yui 6,8 saniye!"

Yui, Lema'ya göz kırparak yerine geçerken sıra Barlas'a gelmişti.

"Barlas 5,9 saniye!" Herkes onu alkışlarken bu sefer topun başında ki isim Sezgin'di.

"Sezgin 6 saniye!" Bir sonraki isim ise Arın'dı.

"Arın 5,8 saniye!"

Arın zirveye otururken bütün takım yapmış, geriye sadece Lema kalmıştı. Herkes büyük bir merakla onu izliyor, onu desteklediklerini belli ederek bağırıyorlardı.

"Yapabilirsin Lema!"

"Topu kaçırmamaya dikkat et!"

"Bu en temel antrenman. Bunu yapamazsa koç kesin kulüpten atar!"

Lema hepsine teşekkür ederek topun başına geldiğinde Barlas, Arın ve Sezgin'in gergince onu izlediğini gördü. Onun için endişeli görünmeleri Lema'nın yüzünde sevgi dolu bir gülümsemeye sebep olurken bir ayağını topun üstüne koydu. Saçları usul usul dalgalanıyor, bakışları kendine olan güvenini bas bas bağırıyordu.

Kızın güzelliği herkesin dikkatini allak bullak ederken o gülümsedikçe daha da ışıldayan gözleri takımın üzerinde geziyordu.

"Sizi çok sevdim!"dedi Lema karşısındaki 20 kişilik takıma. İçinden Yui hariç diye geçirse de bunu dile getirmedi. "O yüzden ne olursa olsun bu takıma gireceğim!"

Hepsi Lema'nın adını bağırırken Barlas dehşet içinde bağlı kollarını çözdü. "Bu kız büyü falan mı yapıyor?"

Koç ise bu sahneyi sakalını okşayarak izliyordu. Kaç senedir bu okulun futbol takımına koçluk ediyordu ama ilk kez bir yeni gelenin takım tarafından bu kadar çabuk kabul gördüğüne denk geliyordu. Bu kızın yüz tur koşuyu tamamlamasına bile imkan vermiyordu ancak o en öne geçmiş bir anda takımı avcı içine almıştı. Ahenk Eva'nın kızının sıradan biri olmadığını tahmin etmeliydi.

"Daha önce ayağın topa değdi mi?"

Koç'un sorusuyla Lema'nın dudaklarında haylaz bir gülümseme belirdi.

"Bunun bir önemi yok."

Ardından düdükle birlikte Lema öne atılıp hunilerin arasından topu geçirmeye başlamıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar bir süre de Lema karşı tarafta belirdiğinde herkes şok içindeydi. Yalnızca savrulan saçlarını görebilmişlerdi ve onların bakışları topa inesiye kadar Lema çoktan karşı tarafa geçmişti.

"Lema 4,2 saniye!"

Bir anlık afallamadan sonra saha da coşkulu bir haykırış koptuğunda Lema da neşeli bir kahkaha atmıştı. Diğer kulüpler de ki öğrenciler futbol kulübünün derdi ne diye düşünürken sebebini bir saate internet sitesine düşen videodan öğreneceklerdi.

"Rüzgar gibiydi."diye fısıldadı Arın hayranlıkla.

"Bunu nasıl yaptı?"dedi Barlas kafasını iki yana sallarken.

"Bu Akarcalılar'ın hepsi manyak."dedi Sezgin gözlerini kısarken.

Koç'un o asık suratı şimdi dehşet içindeydi. İlk kez böyle bir şey görüyordu. O kız, topu kendinden bir parça gibi, bir uzvuymuş gibi kontrol etmişti.

"Herkes saha da ki pozisyonlarında yerini alsın. As takım siz kenara geçin. Yedek takım siz sahaya! Lema sende."

Kimse neler olduğunu anlamazken as takım sahanın kenarına geçmişti. Yedekler ise sahadaydı. Barlas aklına gelen şeyle sıkıntıyla nefes aldı. "Koç, onlara Lema ile maç yaptırmak istiyor olmalı."

"Bunun için erken değil mi?"dedi Sezgin kaşlarını çatarken.

"Sanmıyorum. Deha ve Reha haklıydı. Lema bu takıma oldukça kolay bir şekilde girecek."dedi Arın gözleri hâlâ yedek takımla neşeyle konuşan kıza bakarken.

"Lema, tüm yedek takımı geçip gol atmanı istiyorum. Bunu yapabilirsen seni takıma alırım." Koç'un söyledikleri tüm o neşeli gülüşleri silerken herkes neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Koç bu çok fazla."dedi Sezgin kollarını bağlarken.

"Kimse de bu kadar test olmuyor. Az önce ki en azından yedeklere girmesi için yeterli olmalıydı." Takımdan Ozan bu konuşmaya dahil olduğunda herkes ona hak vermişti.

"Adil olduğunu düşünmüyoruz koç!" Burç da itiraz ettiğinde Koç keskin bir dille bu tartışmaları kesti.

"Konu tartışmaya açık değil. Lema sahanın karşısına geç."

Lema, Koç'un kendisine böyle alelen haksızlık yapmasına sinirlense de bir şey demeden topu alarak sahanın karşısına geçmişti. Önünde tam on kişi ve bir de kaleci vardı.

"Kendinizi sakın tutmayın. Başlıyoruz!"

Düdük sesi duyulduğunda Lema bir anda öne fırlamış ve çocuğun yanından sıyrılmıştı. Top hakimiyeti herkesi şaşkına çevirirken topu ondan kayarak almaya çalışan bir çocuğu da zıplayarak atlatmıştı. İki ayağıyla kavradığı topla bir anda çocuğun üstünden zıplayıp ardından yere indiğinde bir an bile duraksamadan hızla koşmaya devam etmişti.

"Şimdiden iki kişiyi geçti."dedi as takımda ki Ata kenarda şaşkınca bu sahneyi izlerken.

"Yedekler de olsalar bizim hiçbir oyuncumuz zayıf değildir."dedi Burç da gördüklerine anlam veremezken. Daha bugün tanıştıkları bir kıza şimdiden hayranlık duymaları inanılır gibi değildi.

Lema topu bir rüzgâr gibi sürerken üstüne gelen bir sonraki kişinin iri boyunu kendi avantajına kullanmış ve bacak arasından topu geçirerek onu çalımlamıştı.

"Güzel hareket!"

"Akıllıca."

Lema üstüne doğru koşan iki kişiye bakarken gözleri kararlılıkla kısıldı. Kimseye kaybetmeye niyeti yoktu. O da hızla onların üstüne topu sürmeye başladığında bir an bile hareketlerinden şüphe duymuyordu. Yeterince yaklaştıklarında Lema topu ayağının arkasına aldı, ardından ayağını topun altına koyup destekleyerek yukarı fırlattı.

"Daha neler."diye fısıldadı Arın dehşetle.

İkisi de topu göz önünden kaybederken Lema aralarından koşarak geçti ve top Lema'nın önüne düştü. Topu ikisinin üstünden fırlatmıştı. Dudaklarında haylaz bir gülümseme belirirken gözlerinin bir ışık topundan farksız olduğunda bihaberdi. Saçları her savrulduğunda altın teller daha da parlıyor ve onu sarıyor gibiydi.

"İNANILMAZ BİR ÇALIMDI!"

"O harika bir kız!"

Herkes dehşet içinde ve derin bir hayranlıkla onu izliyor, gördüklerinin şokunu atlatmaya çalışıyorlardı. Lema orta sahayı ele geçirmiş gibiydi.

"Bu gördüklerimiz gerçek mi?"

"ÇALIMI GÖRDÜNÜZ MÜ?"

Üstüne gelen bir kişiden tüy gibi bedenini çevik bir hareketle yan çevirmiş ve bir anda onun yanından sıyrılıp koşmaya devam etmişti. Lema rüzgârın, top da Lema'nın bir parçası gibi hareket ederken önüne çıkan Yui ile dili dudakları üzerinde gezinmişti. Zafere açtı ama bu Lema'yı doyurmaya yetmezdi.

"Beni geçemeyeceksin Lema."

Lema onun bu dediğine cevap vermezken topu iki ayağı arasında paslamaya başladı. Top bir sağ ayağına bir sol ayağına giderken öylesine hızlıydı ki Yui topu net göremiyordu.

"Topu nasıl öyle kontrol edebilir?"

Ardından Lema ayak uçlarının altında topu çevirdi ve tekrardan hakimiyeti altına aldı. Kolayca Yui'nin yanından geçip giderken fısıldadı.

"Ben olduğum sürece hangi kulüpler de olduğun önemsiz Yui. Sana düşen tek rol bir kaybeden olabilir."

Yui'nin yüzü bu gerçekle çarpılırken Lema dilini bir kez daha dudağında gezdirdi. İşte şimdi biraz daha doymuş hissediyordu.

Lema tüm takımı geride bıraktığında artık önünde sadece kale vardı. Ama arkadan defans oyuncuları ona doğru koşuyordu. Gözleri hızlıca çevresinde gezinirken yapacağı şeyi çoktan kararlaştırmıştı. Bacağını geriye kaldırmış ardından topa hızlıca vurarak bir şut çekmişti.

Herkes nefesini tutmuş bu anı izlerken top kale direğine çarpmıştı.

"Gol olmadı."dedi Arın gerginlikle.

Direkten geri seken top, gökyüzüne doğru yükselirken Lema da hafifçe eğildi. Ardından ayaklarının altından güç alıp bir anda kendini yukarı fırlattı. Defans da onunla birlikte sıçrasalarda en yüksek sıçrayan Lema'ydı.

Kendini hava da ters çevirdiğinde bütün as takım, hatta saha da ki yedek takım çıldırmak üzereydi.

"Düşündüğüm şeyi yapmayacak değil mi?"dedi Ozan şok içinde.

"İnanılmaz!"

Ardından Lema gökyüzünde ters takla atarak topa vurduğunda kaleye doğru sert bir rövaşata çekmişti. Kaleci topu bile göremezken hamle yapacak zamanı olmamıştı. Top, ağlarla buluştuğunda tüm as takım bağırdı.

"GOLLL!!!"

Lema dikkatlice yere indiğinde neşeyle kahkaha attı. Saha da ki yedek takım ise şaşkınlıkla bir kızın onları nasıl tek başına geçtiğini anlamaya çalışıyordu.

Lema ise daha yetimhanedeyken öldürdüğü bir futbolcunun gücünün sonunda bir işe yaramasına seviniyordu. Senelerdir bu yeteneğe sahipti ve Akarcalı vücudu, o futbolcudan aldığı yeteneğin daha da parlamasına imkan sağlıyordu.

Koç'un ise ağzı açık kalmıştı. Az önce izlediği sanki bir film sahnesi gibiydi. Ne diyecekti, ne yapacaktı aklından çıkmıştı. Tek düşünebildiği bir futbol dahisi bulmuş olmasıydı.

Herkes Lema'nın etrafında toplanırken bir anda onu kucaklamış ve havaya atmaya başlamışlardı. Onun adını haykırıyor ve dikkatle atmaya devam ediyorlardı. Lema'nın kahkahaları saha da yankılanırken Barlas, Arın ve Sezgin şaşkınlıkla dolu bir sinirle bu sahneyi izliyorlardı.

"Lema'nın o güzel vücuduna dokunuyorlar."

"Puştlar nasıl mutlu."

Ardından üçü de koşarak gidip Lema'yı aşağıya indirdiklerinde düdük sesiyle herkes yeniden sıraya girmeye başlamıştı. Koç bile hâlâ kendine gelememişti.

"Tebrikler. Artık Futbol kulübünün bir üyesisin!" Koç'un dediği cümleyle Lema'nın gözleri irileşirken kollarını havaya kaldırarak olduğu yerde zıplamıştı. Attığı kahkahanın zarifliği herkesi sus pus ederken hiçbir detayı kaçırmak istemez gibi bu ana tanıklık ediyorlardı.

"Teşekkürler Koç!"

Lema'nın ona seslenme şekliyle Koç'un da yüzünde o gün ilk kez gülümseme belirmişti. Homurdandı.

"Erkeklerden sıkılmıştım zaten."

Koç'un söylediği yeni gülüşmelere yol açarken Yui ise çıldırmanın eşiğindeydi. Bu takımda üçüncü yılı olmasına rağmen bu kızın bir günde insanlarla kurduğu samimiyeti o üç yılda kuramamıştı. Ve Lema varlığıyla Yui'nin tüm izini kolaylıkla silip atmıştı bile. Yui de aynı onlar gibi dehşet içindeydi. Bu kızın yapamadığı bir şey var mıydı? O kesinlikle bir insan olamazdı.

"Bu adil değil."diye fısıldadı. "Bu hiç adil değil."

Öfkeli gözleri Lema'ya döndü. "Futbol kulübünde senin işin ne? Buraya neden geldin?" Yui öfkeyle bağırdığında sesler kesilmiş, herkes neler olduğunu anlamaya çalışarak Yui'ye dönmüştü.

Lema üzülmüş gibi yaparken kaşları aşağı kıvrılmış, kolları iki yanına düşmüştü. "Beni istemiyor musun Yui?" Oysaki Yui'nin onu isteyip istememesi umrunda bile değildi.

"Yui bu söylediklerin çok yanlış. Takıma katılırken senden mi izin alacaktı? Kendini kanıtlayarak bunu sonuna kadar haketti."dedi Ata öne çıkarak.

"Anlamıyor musunuz? Bu kız her şeyi yapabiliyor diyorum. Bu adil değil!" Yui bir kez daha öfkeyle bağırdığında James ona tiksinir gibi bir bakış atmıştı.

"Bence yalnızca onu kıskanıyorsun Yui."

Barlas, Lema'yı yanına çekerken Arın ve Sezgin onun önüne geçmişti. Yui'yi asıl şok eden ise takımdaki herkesin birer birer Lema'nın yanına ilerleyerek onu çevrelemesiydi. Yui sanki bir düşman, Lema ise korumak istedikleri prenses gibiydi.

Herkesin düşmanca ve aşağılayıcı bakışları Yui'nin üzerindeyken Yui dehşet içindeydi. O an Lema ile göz göze geldi.

Lema'nın gözlerinde ki o yalan üzgün ifade kaybolurken yerini derin bir kibir almıştı. Bu öyle bir bakıştı ki Yui kendini bir böcekten bile daha değersiz hissetmişti. Hemen ardından Lema'nın dudaklarında oluşan minik gülümseme Yui'yi çıldırtmıştı.

"HEPSİ SENİN YÜZÜNDEN! SENİ PİSLİK!" Lema'ya doğru tüm gücüyle bağırdığında takımda ki herkesin kaşları bir bir çatılmıştı.

"Ben sana ne yaptım Yui? Daha bugün takıma geldim. Soyunma odasında yaptığın zorbalık yetmedi mi?" Lema'nın üzgün çıkan titrek sesiyle söyledikleri duyanları oldukça öfkelendirmişlerdi.

Lema'nın önünde Yui'nin asla aşamayacağı duvar büyürken Ozan ve Burç da Lema'nın önüne geçmişlerdi. Takımda ki herkesin yüzü sertti.

"Sen bu takımda ki kimseye zorbalık yapamazsın Yui." Burç'un sert sesiyle Yui neler olduğunu anlamayamıyordu. Bir günlük bir kızı neden ona karşı savunuyorlardı?

"Yui, şu kıskançlıkların yüzünden takıma gelen kızlara yapmadığını bırakmadın. Ve şimdi Lema senden yetenekli diye onu da kıskanıyorsun." Almira öne çıkarak konuştuğunda herkes ona hak vermişti.

"Almira haklı!"

"Yui, seni artık burada istemiyoruz!"

Takımdan sesler yükselirken Ata, Yui'nin nefret dolu gözlerine baktı. "Gözlerine bakınca bile Lema'ya zarar vermeden durmayacağını anlıyorum Yui."

Ata'nın dediği ile bağırma sesleri yükselirken Barlas, Sezgin ve Arın tatsız bir ifade ile bu sahneyi izliyorlardı. Tüm takımın Lema'yı bu kadar koruması ayrı sinirlerini bozuyor, Yui denen kızın Lema'ya kafayı takması ayrı sinirlerini bozuyordu.

"Ben üç yıldır bu takımdayım. Bir günlük kız için takımı bırakacak halim yok. Eminim erkekler için gelmiştir bu kulübe de." Yui'nin konuşması gittikçe çirkinleşirken önünde ki kalabalığı daha da sinirlendiğinden bihaberdi.

"YUİ KES ARTIK!"

Arın öfkeyle bağırdığında sesi saha da yankılanmıştı. "Lema sana hiçbir şey yapmadı!"

"Çirkin cümlelerin mide bulandırıcı Yui. " Ata yüzünü buruşturarak konuşurken Sezgin öne çıktı.

"Artık bu takımda yerin yok Yui."

Yui, öfkeden kızarmış bir yüzle onlara bakarken Koç derin bir nefes vererek duruma müdahale etti.

"Üzgünüm ama bu gördüklerimden ve duyduklarımdan sonra seni takımda tutamam. Kulüpten atıldın Yui!"

Yui adeta çıldırarak Lema'nın üstüne atılmaya çalışırken Bulut ve Arda onu tutup buna engel olmuşlardı. Arda başını yavaşça iki yana salladı.

"Böyle sevimli bir kıza zarar vermek istemen normal değil Yui. Buna izin vermeyiz."

"O artık bizden biri. Onu korumak da bizim görevimiz." Bulut'un söylediğiyle herkes 'evet' diye bağırırken Yui onlara son kez bakmış, ardından kulüp binasına girerek soyunma odasına ilerlemişti.

Herkes Lema'ya dönerken hem onu tebrik ediyor hem de Yui için endişelenmemesi gerektiğini söylüyorlardı.

"Artık seni burada rahatsız edemez Lema."dedi Arda güven verici bir sesle.

Lema gülümserken gamzelerinin gözler önüne serilmesine izin verdi. "Teşekkür ederim. Sizinle birlikte futbol oynamak için sabırsızlanıyorum!" Heyecandan yerinde duramazken küçük bir kızdan farksız halini herkes gülerek izliyordu.

"O zaman neden bir maç yapmıyoruz?" Ata'nın dediğiyle Lema'nın adeta gözleri parlarken onun bu haline gülmemek için Ata dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Yavru bir kediye benziyor."dedi James sırıtarak.

Bu defa as takım sahaya çıkarken Koç herkesi pozisyonlarına gönderdi. Yedek takım da sahaya çıkmışken bu defa sadece Lema'ya karşı değil, as takıma karşı da oynayacaklardı.

Lema ise daha ilk günden onu bir antrenman olsa da as takımda oynattıkları ve böyle önemli bir pozisyon verdikleri için mutluydu. Bu kulübü seçtiği için çok memnundu.

As takımın sahada ki duruşlarından bile yedek takım ile aralarında ki farkı netçe görebiliyordu. Buranın kralı bizleriz der gibi bir halleri vardı.

Lema orta saha da ki yerini alırken Koç'un düdüğüyle Ata pası Lema'ya paslayarak maçı başlatmıştı.

Lema topu hızla sürmeye başlarken ona ayak uyduramayan yedek takımın aksine as takımda ki oyuncular ona denk bir şekilde koşuyordu. Her hareketleri öylesine profesyoneldi ki Lema bu maçın her saniyesinden zevk alacağına emindi. Bu defa tek başına değil, takım futbolu oynayacaktı.

Lema topa vurarak ileri de ki Barlas'a pas attığında top sanki Barlas'ın ayağının içine bilerek konulmuş gibiydi. Pasın temizliği herkesi şaşırtırken Barlas fısıldadı.

"Mükemmel." Fısıltısı rüzgara karışıp kaybolurken onu tek duyan Lema'ydı.

Barlas ustaca ondan topu almaya çalışanlardan kurtulurken bir an olsun tereddüte düşmüyordu. Maça odaklanma, top hakimiyeti, çevresini gözlemlemesi, her biri bambaşka bir seviyeydi. Lema'nın dudakları hayranlıkla aralanırken bir duvardan farksız görünen Barlas'ın sırtına baktı. Öylesine aşılamaz duruyordu ki Lema onunla aynı takımda olduğuna sevindi. İri vücutlarına rağmen as takımda ki herkesin hızı şaşılası bir boyuttaydı.

Barlas bir kişiyi daha geçtikten sonra topu geri pasladı ve Lema'ya attı. Dudaklarında ki kıvrım onunda çok eğlendiğinin bir göstergesiydi.

"Bugün şovunu yapmana izin vereceğim prenses."

Lema topu kolayca kontrolü altına alırken hızla karşı kaleye koşmaya başlamıştı. As takım da onu takip ederken Lema bir atak başlatmıştı. Topu bu defa James'e paslarken pasın keskinliği herkesi etkilemişti.

"Onun paslarını almak çok kolay!" James neşeyle konuştuğunda tüm takım Lema'nın etrafında şekillenmeye devam ediyordu. James önünde ki kişiyi geçerken topu Lema'ya yeniden paslamıştı.

Hızlı paslaşmaları sayesinde maçın başından beri yedek takım topu bir kez bile ele geçirememişti. Lema'nın rüzgâr gibi olan pasları bir anda göndermek istediği kişinin ayağında beliriyordu. Durdurmak bir yana, Lema onlara ihtimal bile sunmuyordu. Koç oturduğu yerden kalkarken iri iri açılan gözleri bu kızın üzerindeydi. Dehşetle mırıldandı.

"Bu kız bir canavar."

Lema bir tüy gibi hareket ederken onu durdurmaya gelen herkesi çalımlıyor ve bunu öylesine çevik hareketlerle yapıyordu ki karşı takımı bile mest etmişti. Lema bu sefer topu Burç'a pasladığında Burç şaşkınca ayağının içinde dönen topa baktı.

"Dostum, bu kız inanılmaz!"

Pası yakalama ve ardından kontrol etmede geçen süre kaybını Lema en aza indirmişti. Bu takımın daha da hızlanmasına sebep olurken onun sayesinde sadece Lema değil takımda ki herkes en iyi halinde oynuyordu.

"Nasıl böyle futbol oynayabilir?"

"Bir profesyonel gibi."

"Harika oynuyor."

Yedek takım gördüklerine inanamazken Lema herkesi yönlendiriyor, durdurulamaz bir pas akışı sağlıyordu. As takıma bugünden önce takıma küçük bir kızın katılacağını ve o kızın maçta ortasaha da oyun kurucu olacağını söyleseler asla inanmazlardı. Ama şimdi bunu yaşıyorlardı.

Lema kayarak topu almaya çalışan birinin üstünden sıçrarken topu sadece oyuncunun üzerinden değil kendi üzerindende geçirdi. Yere indiğinde top tam önüne düşerken bir saniye bile kaybetmeden koşmaya devam etmişti.

"İnanılmaz, inanılmaz, inanılmaz." Bulut hayranlıkla mırıldanırken kimsenin ondan bir farkı yoktu.

"Sanki kanatları var."dedi Ata gözlerini kısarken.

Lema, karşı takımın onu markajlamaya geldiğini görünce hızlandı ve topa sertçe vurdu. İleride boşta kalan Sezgin'i görmüştü. Sezgin ona uzakta ve çaprazında kalsa da bu Lema için sorun değildi.
Top boşluğa gidiyormuş gibi görünürken gökyüzüne yükselmişti.

"Bu defa kaçırdı."

"Hayır kaçırmadı bakın."

Top bir anda falso alarak sağa dönmeye başladığında doğruca Sezgin'in üzerine gitmeye başlamıştı.

"Falso verdi!"

"Harika!"

Tüm takım coşmuşken Ata Lema'nın yanından geçerken onunla bir beşlik çaktı. Sezgin doğrudan ona gelen topu kolayca göğsüyle durdururken göz ucuyla Lema'ya baktı.

"Hey, hey, hey sen ne yapıyorsun be kızım?"derken yüzünde ki heyecanlı ifade ne kadar zevk aldığının kanıtıydı.

Sezgin çizginin sınırında hızla topu sürmeye başlarken Lema'nın son hızla kaleye koştuğunu ve kendisine ufak bir bakış attığını gördü. Sezgin mesajı anlarken gülümsedi.

"Benden topu mu istiyorsun? Peki, küçük hanım."

Sezgin önünde ki oyuncudan sıyrılırken kaleye doğru uzun bir pas gönderdi. Maç o kadar hızlı akıyordu ki kimsenin dikkatini dağıtacak zamanı yoktu. Lema tüm sahayı ele geçirmişti. Ve garip bir şekilde as takımı oyuncuları onun sayesinde tereddütsüz bir şekilde oynayabilmişlerdi. Lema'nın onların pasını yakalayacağından ve pasını onlara geri ulaştıracağından eminlerdi. O güvenli bir liman gibiydi.

Lema havada hızla ilerleyen topa yetişmek için koşarken sahada ki erkeklerin gözüne nasıl güzel gözüktüğünden habersizdi. Uzun saçları savruluyor, esnek bedeni topla bir oluyordu.

Lema bu pası almamaya karar verirken aklına gelen fikir başkaydı. Bu pası gole çevirecekti! Gözünü havada ki toptan ayırmazken doğru zamanlamayı bekledi ve sıçrayarak topa vurdu.

"Vole vurdu!"

"Hadi canım!"

Top ağlarla bugün Lema sayesinde ikinci kez buluşurken Koç bile düdük çalmayı unutmuştu.

"GOOLL!" As takım coşkuyla bağırırken Lema'ya doğru koşmaya başlamışlardı. Lema da neşeli kahkahalarla onların yanına giderken Koç ise soğuk terler akıtarak ne izlediğini anlamaya çalışıyordu. Bu kızın as takımda olabileceğine asla inanamazdı ama gördükleri tam tersini diyordu. Aksine takıma çok iyi bir uyum sağlamış ve bir yapboz parçası gibi takıma oturarak eksik parçayı tamamlamıştı.

"Bu takım şuan yenilmez." Koç kendi kendine mırıldanırken bu kızın bir maden olduğunu düşünüyordu.

"Önce rövaşata sonra vole."

"Oyun kurucu oldu ve atak başlattı."

"O paslar büyülü gibiydi. Bir tanesini bile engelleyemedik!"

"İnanamıyorum."

Yedek takım bile şaşkınlıktan çıkamazken takımlarına böyle birinin katılmasının mutluluğunu yaşıyorlardı.

"Gördünüz mü, gördünüz mü şutu!!" Lema heyecanla konuşup olduğu yerde zıplamaya başlarken gözlerinde ki ışıltılar her saniye artıyordu. O kadar mutlu görünüyordu ki kendisiyle birlikte herkesi güldürmeyi de başarıyordu.

"Gördük, inanılmazdın." Bulut kıkırdayarak konuşurken Lema hızla başını sallayarak onu onayladı ve ardından Bulut'a yumruğunu uzattı. İkisi yumruk tokuştururken Lema'nın bu kadar sıcak ve samimi olması takımın onu hemen kabullenmesini sağlamıştı.

Düdük sesiyle herkes toplanmaya başlarken Koç'un gülen yüzü herkesi şaşırtmıştı. "Bravo Lema."

'Teşekkürler Koç."

"Gördüğünüz gibi Lema bugün takıma yeni bir soluk getirdi. İyi anlaşmaya bakın ve her şeyden öte onun bir kız olduğunu unutmadan kibar davranın!"

Takımdan gülüşme sesleri yükselirken Arda sözü aldı. "O iş bizde koç!"

Arın'ın çenesi seğirirken mırıldandı. "Aldık başımıza belayı."

Lema onu duyarken iri iri açılan gözlerini ona çevirdi. "Hı? Bela mı, ne belası?" Onun bu şaşkın tepkileri Arın'ın iç çekmesine sebep olurken dudaklarında minik bir gülümseme belirdi.

"Tatlı bela diyorum."

Lema onu anlamazken omuz silkerek önüne döndüğünde Arın ona şaşkınca bakmış ardından gözlerini devirmişti. Sezgin ve Barlas bu sahneye gülmeye başladıklarında ise Arın'ın sinirlerini bozmuşlardı.

"Tüm takım ona aşık oldu."dedi Barlas gülmesi kesilirken. Üçü de bunun fazlasıyla farkındayken bu durum üçünü de rahatsız etmişti.

Antrenmanlar sona erdiğinde tüm takıp kulüp binasına girerken Lema kendini buraya ait hissediyordu. Bugün bu futbol kulübünde o kadar çok eğlenmişti ki sabah ki olumsuzluklar aklından çıkmıştı.

Lema kızlar soyunma odasının kapısını açarken takım da erkekler soyunma odasının kapısını açmıştı.

"Her şey için teşekkür ederim."dedi Lema onlara gülümserken. "Çok eğlendim."

"Biz de çok eğlendik."

"Rica ederiz."

Herkesten böyle sesler yükselirken Lema başını kapı pervazına yasladı ve yüzünde ki sıcak gülümseme ile onları dinlemeye başladı. Antrenmanlardan dolayı al al olan yanakları, uzun kirpiklerinin altında ki yoğun bakışları ve o tatlı minik gamzeler bir süre sonra herkesin sessizleşmesini sağlamıştı. Saçları göğsüne doğru düşüyor, uzun pürüzsüz bacakları hafif bir terle parlıyordu.

"Çok güzel." Sessizliği Ozan'ın mırıltısı bozarken takımdakiler ona dönerek uyarıcı bakışlar atmışlardı. Lema'yı rahatsız etmek istemiyorlardı.

"Hep beraber oynamaya devam edelim. Ulusal kupa bizim olacak!" Lema'nın gülümseyerek dile getirdiklerine takım heyecanla karşılık verirken o an kalpler bir kez daha bir olmuştu.

Lema soyunma odasına girip kapıyı kapattığında içeri de ki koltukların birinde Yui'nin oturduğunu gördü. Kaşları havalanırken kendi dolabına doğru ilerlemeye başladı.

"Sen hâlâ burada mısın?"

Yui kızarmış gözleriyle ona nefretle bakarken hali perişan görünüyordu. "Senin yüzünden takımdan beni attılar. Sen bir yalancısın. Sana nasıl inanıyorlar ?"

Lema'dan alay dolu bir gülüş yükselirken Yui oturduğu yerden sinirle kalkmıştı.

"Futbol kulübü dışında bir de Tiyatro kulübündeyim demiştin değil mi Yui?"

Yui ona cevap vermezken Lema ona yan bir bakış attı. "Sana oyun nasıl oynanır göstermek istedim."

Yui öfkeyle onun üzerine yürümeye başladığında Lema umarsızca üstünde ki formayı çıkardı ve sporcu yarım atleti ile kaldı. "Bunu sana ödeteceğim Lema. Göreceksin."

Lema, formasını sertçe dolaba fırlattığında Yui irkilmişti. İçinden bir ses arkasına bile bakmadan kaçması gerektiğini söylese de gururu daha ağır basıyordu.

"O küçük beynin hâlâ bir şeyleri algılayamıyor mu Yui?" Lema'nın yüzünde ki ifade bir buz gibiyken Yui'nin üzerine doğru birkaç adım attı.

"Ne yaptıysan kendin yaptın ve hâlâ bunu anlamıyor musun?" Başını yana eğerken bakışları Yui'yi ürpertecek kadar boştu.

"Soyunma odasında bana dediklerinin bedelini maçta ödedin. Seni geçtiğimde ki yüz ifaden bir zavallı gibiydi Yui. Maç sonrasında herkesin içinde bana dediklerinin bedelini ise takımdan atılarak ödedin. Şimdi söyle bana Yui. Üstüme yürümenin ve beni tehdit etmenin bedelini nasıl ödemek istersin?"

Lema kendisinden kısa olan kızın üstüne eğilirken fısıldadı. "Yui, ben aslında çok acımasız bir kızım biliyor musun?" Yui'nin bir saç tutamını işaret parmağı ve orta parmağı ile tutup arkasına doğru yavaşça atarken Lema devam etti.

"Sevmediğim insanları, gözüme batanları, çevreme zarar verebilecek insanların yok olmasını isterim Yui."

Yui üstünde hissettiği baskıyla iliklerine kadar titrerken hareket bile edemiyordu. İçgüdüleri kaçması gerektiğini haykırırken artık çok geç olduğunu biliyordu.

"Ama sana bu kadar kolay bir sonu vermek istemem. Sen seviyorsun ya tiyatro,bir oyun daha oynayalım mı Yui?" Lema'nın soğuk kıkırtısı ile Yui'nin gözleri irileşirken bu kızın bir şeytan olduğundan emindi.

Lema geri çekildiğinde bir an da gözleri dolmaya başlarken Yui neler olduğunu anlamayamıyordu. Lema çığlıklar atmaya başladığında erkekler soyunma odasının kapısının hızlıca açılma sesi duyuldu. Ardından kızlar soyunma odasının kapısına şiddetle üç kez vuruldu.

"Lema?!" Bu Barlas'ın sesiydi.

"Lema ne oluyor? İyi misin?" Bu da Burç'un sesiydi.

"Az önce ki çığlık Lema'ya aitti değil mi?" Arda neler olduğunu anlamaya çalışırken kafası karışmış gibiydi.

"Lema orada mısın? İçeri giriyoruz." Sezgin endişeyle konuşurken tüm takımdan farklı sesler yükseliyordu.

Yui'nin gözleri bu defa korkuyla büyürken hayatında ilk kez bir şeyden bu kadar pişmanlık duyduğu bir anın içindeydi. Bu kıza en başından hiç bulaşmamalıydı. Panikle onun üzerine gidip"Seni yıla-" derken sözünü Lema'nın ağlaması kesmişti.

Ağlama sesi duyulunca kapı açılıp tüm takım içeri doluşunca gördükleri manzara ağlayan bir Lema ve onun üzerine yürüyen Yui olmuştu.

"BURADA NELER OLUYOR?"Barlas öfkeyle bağırırken Lema,Yui'yi işaret etti.

"Yui bana hakaretler etti. Takımdan ayrılmam için tehdit edip bana saldırdı."

Herkesin yüz ifadesi kararırken bu delici bakışların hedefi ise Yui olmuştu. Hızla Yui ve Lema arasına girerlerken Arın ve Sezgin Lema'yı kolları arasına almıştı.

"Bu kadarı da çok fazlaydı Yui."

"Bu kadar iğrenç biri olduğunu bilmiyorduk."

"Lema'ya bir daha yaklaşma."

"Bu yaptığın Koç'a bildirilecek ve hakkında dilekçe yazılmasını sağlayacağız."

"Git buradan Yui."

Lema dolu gözlerini elinin tersiyle silerken bakışları takım arkadaşlarındaydı. "Sizler için çok kötü şeyler söyledi. Bunu kabul etmek istemedim."
Lema bu paranın içinde büyüyen insanların en ufak bir sorunu bile ne kadar dert ettiğini, onların kabalık anlayışının ne ölçütte değiştiğini çok iyi biliyordu.

"Bizim için kötü ne söyleyebilirsin sen Yui? Bizi tanımıyorsun bile. Biz seninle asla yakın olmadık." Ata acımasız gerçekleri dile getirirken Yui bir Lema'ya bir onlara bakıyordu.

"Yalan söylüyor. Bu kıza inanmayın. Kamera kayıtla-"derken Yui'nin aklına okulun sadece üç yerinde kamera bulunmadığı geldi. Duş alanları, tuvaletler ve soyunma odaları. Lema'nın bunu da bilerek yaptığını anlarken kendisinden iki üç adım sonrasını düşünen bu kızla baş edemeyeceğini anlamıştı.

"Burada kamera olmadığı için Lema'ya yaptığım yanıma kalır mı dedin Yui?" Arın boş, duygusuz bir sesle konuşurken Yui kendini asla haklı çıkaramayacağını anlamıştı.

"Sen bir fazlalıktan başka bir şey değildin." James'in gözleri karardı. "Git ve bir daha da gelme Yui."

Yui hızla çantasını alıp kapıya doğru ilerlerken atladığı bir detay vardı. Soyunma odasının girişi takımda ki insanlarla doluydu. Ozan ellerini göğsünde bağlarken mırıldandı.

"Çekilmemiz için yalvar."

Lema bile bunu beklemezken ilgi dolu bakışları onlardaydı. Diğer bir bildiği şey ise böyle milyoner insanların her zaman birden fazla yüzünün olduğuydu. Sanırım bunu tetiklemişti.

"Ozan, çekil."

Arda, hafifçe eğilirken bakışlarını Yui'ye dikti. "Yalvar, Yui."

Yui'nin gözleri nefretle dolarken buradan başka bir şekilde çıkamayacağını biliyordu. "L-lütfen çekilir misiniz?"

Yui'nin önünden çekilselerde kibirli ve küçümseyici bakışlar onun üzerinden çekilmemişti. Yui kapıdan çıkıp gidecekken Ata ona bir hatırlatma da bulundu.

"Senin yerinde olsam bu şehirden hatta bu ülkeden giderdim Yui. Doğru ya,"derken Ata hafifçe güldü. "Reha ve Deha'dan öyle bile kurtulamazsın."

Yui korkuyla koşarak uzaklaşmaya başladığında içeri Almira girmişti. Tüm takımın kızlar soyunma odasında ne işi olduğunu anlamaya çalışırken herkesin sinirli yüzü ve koşarak uzaklaşan Yui bir şeyleri anlamasına yardımcı olmuştu.

"Yui yine ne yaptı?"

"Bizim için kötü şeyler söylemiş. Lema'yı tehdit edip saldırmış." Bulut öfkeyle söylenirken Almira'nın eli şaşkınlıkla ağzına gitmişti.

"Bu sefer çok ileri gitmiş. Bu aptal kendini ne sanıyor?" Almira sinirle konuşurken bakışları Lema'yı bulmuştu. "Sen iyi misin Lema?"

"İyiyim Almira teşekkür ederim. Kulübe geldiğim ilk günden bunları yaşamayı beklemiyordum." Lema üzgünce konuşurken takımda ki herkes bu durumdan kendini sorumlu hissediyordu.

"Bu durum için üzgünüz Lema." Ata mahcup bir tavırla konuşurken Lema şaşkınca ona bakmıştı.

"Ata, sizin bir suçunuz yok. Belki de böyle olması gerekiyordur. Bu şekilde Yui takımdan gitti ve bir daha kimseyle uğraşamayacak." Herkes o açıdan düşününce ona hak verirken Burç, Lema'nın yanağından bir makas aldı.

"Prensesler gülerken daha güzeller."

Onun bu dediği Lema'yı gülümsetirken gergin ortam dağılmaya başlamıştı.

♠️

Okul sonunda sona ererken Lema derin bir nefes vermişti. Bugün gerçekten yoğun geçmişti. Futbol kulübünde ki videoları internet sitesine yüklenmiş ve okulda bir olay olmuştu. Lema gittikçe daha da popüler olurken insanlar ona hayranlık duyuyordu.

İnternet sitesine yüklenen video bir çok sayfa sahibi insan tarafından alınırken Instagram da, Tiktok da ve You Tube da Lema'nın videoları yayılmaya başlamıştı. Dünya gündemini bu videolar meşgul ederken Twitter'da yine ilk üç Lema hakkındaydı. Video, global haberlere girmişti. Gazetelerde ise atılan başlık belliydi.

"Küçük bir kızın önlenemez yükselişi!"

Lema, bütün dengelerin değişmesini sağlarken okula gelmek isteyen öğrencilerin sayısı hiç olmadığı kadar artmıştı. Ancak burası ülkenin en pahalı okulu olmasının yanı sıra herkesi kolayca kabul edecek bir okul değildi.

Lema yanına gelen Reha ve Deha'ya sıkıca sarılırken derin bir nefes vermişti. Ne o dersler, ne de oynarken eğlendiği o futbol. Hiçbir şey Lema'yı bundan daha mutlu edemezdi.

"Lily, bizi özlemiş gibisin."

Lema sessizce başını salladı. "Hem de çok özledim Reha."

"Biz de güzelim, biz de çok özledik." Deha onun saçlarına minik bir öpücük kondururken Lema ikisine sarılmayı kesmediği gibi daha da sıkı sarılmıştı.

"Siz olmazsanız bunların hiçbir anlamı yok. Siz olmazsanız ben yokum." Lema sessizce fısıldasa da üçüzlerinin onu duyduğunu biliyordu.

"Aynısı senin için de geçerli. O yüzden bundan sonra tüm hayatımızı birlikte geçireceğiz." Reha'nın söyledikleri ile Lema kıkırdadı.

"Bana uyar."

Üçü de arabaya doğru yönelirken Lema adımlarını durdurarak onlara bakmıştı. "Bugün bensiz gitseniz olur mu?"

Reha ve Deha'nın kaşları çatılırken Lema durumu anlayarak hemen açıklama yapmaya girişti.

"Uğramam gereken bir yer var. Çok uzun sürmeyecek söz veriyorum. Sonra eve gelicem. Hatta ben konum atarım şoförü gönderirsiniz olur mu?"

Reha ve Deha onunla gitmek istese de Kemal'in Lema ile ilgili edindiği bilgileri anlatmak için geleceğini biliyorlardı. Lema evdeyken anlatamazdı. O yüzden bu seferlik çok sorun etmeyeceklerdi.

"Pekâlâ,"dedi Deha." Telefonunu yanından ayırma hep açık olsun."

Lema gülümseyerek başını sallarken içten içe nasıl bu kadar çabuk izin kopardığını düşünse de çok üstelemedi.

"Şapkanı ve gözlüğünü takmayı unutma." Reha da onun uyarırken Lema yine itiraz etmeden kafasını sallamıştı.

"Hava kararmadan dönmüş olacağım."dedi onlara söz vererek.

Deha ve Reha hiç içine sinmeyerek, büyük bir rahatsızlıkla arabaya bindiklerinde Lema gülümseyerek onlara el sallıyordu.

Araba uzaklaştığında Lema da yüzünde ki gülümsemeyi silmiş ve okuldan uzaklaşmaya başlamıştı. Halletmesi gereken işleri vardı.

Deha ise buz mavisi gözlerini aynadan şoföre dikmişti.

"Murat, şu Yui denen kızı aldılar mı?"

Murat beklemeden yanıtladı. "Aldılar efendim."

Deha hafifçe kafasını salladı. "Bakalım bu Yui'nin derdi neymiş?"

Yui'nin soyunma odasında Lema'yı sıkıştırması kulaklarına gelir gelmez adamlarına o kızı yakalamalarını emretmişlerdi. Kimsenin kız kardeşlerini ağlayıp yanına kâr kalmasına izin vermezlerdi.

"Tüm futbol takımının Lema'ya aşık olacağını biliyordum."dedi Reha birden aklına gelen şeyle iç geçirerek. Deha'nın da yüzü buruşurken bu düşüncenin hiç hoşuna gitmediğini farketti.

"Bu alışmamız gereken bir durum haline geliyor. Ve bu çok korkutucu değil mi Reha?"derken kız kardeşine aşık olan erkekleri düşündükçe tüyleri ürperiyordu.

"Haklısın Deha."

Ardından Reha, Pars'ı arayarak Lema'nın birkaç saat evde olmayacağını acele ederek Kemal'in gelmesi gerektiğini söylemişlerdi. Kuzenleri Uzay bugün Kemal'e yardımcı olabilmek için okula gelmemişti.

♠️

Akarcalı malikanesini gerginlik ele geçirmişti. Gerçekleri öğrenmeye hazır oldukları tartışılırdı. Hepsi salonda otururken karşılarında ki devasa televizyon da Lema'nın videoları oynuyordu. Lema'nın futbol oynadığı videoları büyük bir şokla izlemişlerdi.

"Lema, inanılmaz bir kız."dedi amcaları Ferdi Akarcalı.

"Öyle."dedi Pars onu onaylarken. Hepsinin gözü yoğun bir sevgi ile ekran üzerindeydi.

"Haber kanalları bile Lema'dan bahsediyor."dedi Eflah sıkıntı içinde. Lema'nın kontrolsüz ünü gittikçe çığrından çıkıyordu.

"Herkes onun gökten inmiş bir melek olduğunu söylüyor. Oysaki benim torunun melek olmakla alakası yok." Altun Akarcalı kendi esprisine kendisi gülerken kimse bir şey dememişti. Altun Akarcalı buna bozulurken sessizleşti.

Yardımcıları Gül hanım salona gelip Kemal'in geldiğini söylerken Agâh bey gergin bir sesle yanıtladı.

"Gelsin."

Birkaç saniye sonra salona Kemal girdiğinde haftalardır ulaşmaya çalıştıkları bu bilgileri sonunda öğreneceklerdi.

"Efendim, gerekli belgeler ve evraklar elimde. İzninizle başlamak istiyorum." Kemal'in solgun ten rengi öğrendiklerinin pek de hoş olmadığını gösteriyordu.

"Seni dinliyoruz Kemal."

Kemal göz ucuyla televizyonda ki kıza bakarken artık gördüğü tek şey güzel bir kız değildi. Bir maskenin ardında ki yıkıntıyı görüyordu.

"Lema Hanım'ın 8 yaşına kadar yetimhanede büyüdüğünü biliyorsunuz. Ancak bunlar normal bir yetimhane yılları değil."dedi Kemal nereden başlayacağını bile bilemezken.

Akel bile oldukça ciddi dururken Berge'nin yüzü oldukça asıktı. Hem öğrenmek istiyor hem de hiç istemiyorlardı.

"Tahmin ettiğimiz gibi Lema Hanım 8 yaşına kadar yetimhanede işkence görmüş."

Tahmin etmek farklıydı, gerçekten bilmek çok daha farklıydı. Akarcalı ailesinin şuan yaşadığı tam olarak buydu.

"Lema Hanım'ın üzerinde deney yapıldığını da onayladık. Bu deneyler Lema Hanım'ın şuan bu kadar güçlü olmasının asıl sebebi. Nasıl yaptıkları hâlâ muamma ancak Lema Hanım'ın saf kanına karıştırılan ilaçlar sonucunda sahip olduğu güç öylesine yıkıcı bir hal almış ki bu Lema Hanım'ın çok büyük acılar çekmesine sebep olmuş. Arkadaş edinmesine izin verilmemiş. Yetimhanede edindiği tek arkadaşını da Lema Hanım'ın kanıyla öldürmüşler."

Odada ki herkesin beti benzi atarken kulakları çınlıyor, enerjileri patlamaya hazır bir volkan gibi dışarı çıkmaya çalışıyordu. Reha, duyduklarına inanamazken çenesi seğiriyordu.

"Tek arkadaşını ona mı öldürtmüşler?"

"Evet. Kendilerince onu eğitme yöntemleri bu olsa gerek. Yeri geldiğinde yemek vermemişler. Yeri geldiğinde karanlıkta bırakmışlar. Yeri geldiğinde dövmüşler. Çocukluğunun çoğu ameliyat masalarında bir denek olarak geçmiş. Lema Hanım'dan bir silah yapmak istemişler efendim. Yürüyen, canlı bir silah. Her şeyi yapabilen bir canavar yaratmak istemişler."

Pars öfkeyle kalkarken önünde ki sehpaya bir tekme attı. "ŞEREFSİZLER!" Aynı anda bir aslan kükremesi evde yankılanırken Pars gücünü kontrol etmeye çalışarak derin derin nefesler alıp veriyordu.

"Nasıl kıymışlar benim kızıma? Nasıl yapmışlar?" Agâh bey eğilerek dirseklerini dizine yaslarken ellerini saçlarına daldırmıştı. Akel'in yüzü bir duvar gibiyken Berge'nin bakışları televizyon da neşeyle gülen kız kardeşindeydi.

"Lema Hanım için yetenekli insanlar toplanmış. Bazıları doktor. Bazıları bir tercüman. Bazıları ise bir profesör. Her birini Lema Hanım'ın önüne bir yem gibi koymuş ve onları zorla öldürmesini sağlamışlar. Ancak her aldığı yeteneğin bir bedeli olarak Lema Hanım'ın çektiği acı da artarken ölmesini istemeyerek bu durumu azaltmışlar. Lema Hanım'ın ilk kez birisini öldürdüğü yaşı öğrendik efendim. Henüz 3 yaşında o her şeyden habersiz bir bebekken onun kanıyla birini öldürüp, bunun sonucunun Lema Hanım üzerinde ki etkisini incelemişler. 3 yaşında ilk kez birini öldürdüğünden Lema Hanım'ın bile haberi olduğunu sanmıyorum."

Altun Akarcalı'nın bile yüzü bembeyaz kesilirken titreyen elleri bastonunun üzerindeydi. Torununun kara kaderi yüreğini yaralarken bunlardan bihaber bunca sene sefa içindeki yaşamından utandı.

"Lema Hanım'ın 6 yaşına kadar çıkabildiği tek yer yetimhane bahçesiymiş. İnsanlarla konuşması, hatta bir hayvan sevmesi bile yasakmış. Konuşmadığı için yetimhane çocukları tarafından da çok zorbalık gördüğü biliniyor. Yemek yemediği için ölmesin diye defalarca kez damardan beslenmiş. Yalnızlık içinde acı çeke çeke bir çocukluk geçirmiş."

Berge'nin gözleri dolarken sessizce kız kardeşinin güzelliğini izlemeye devam ediyordu. Eflah da birisi nefesini kesmiş gibi hissederken duyduklarına anlam veremiyordu. Hayvanları sevmesi bile yasakmış diye düşündü. Aklına bütün iç çamaşırları hayvanlı olan ve Pars'ın hayvanlarına sarılarak uyuyan Lema gelince boğazında ki o yumru daha da büyüdü.

"Lema Hanım'ın döneminden çocuklara ulaşmak istedik ancak hepsi öldürülmüş efendim. Hiçbiri yaşamıyor. Temizlik görevlisi dahi öldürülmüş. Bu bilgileri ise o zaman ki müdür yardımcısından öğrendik. Lema Hanım'ın çocukluğunda yaşadıklarından dolayı psikolojik yıpranmalar yaşadığını ve hayattan tamamen koptuğunu söyledi. O müdür yardımcısı bana dedi ki,"derken Kemal bile anlatmakta zorlanıyor gibiydi. "Lema Hanım çocukken hiç gülmemiş."

Kemal susunca sessizleşen odada televizyonda kısık sesle oynayan video da Lema'nın gülüşleri duyuldu. Her birinin yüzünde ki ifade öylesine yıkılmıştı ki Deha kızarmış buz mavisi gözlerini duvarda asılı annesinin fotoğrafına çevirdi.

"Keşke yaşasaydın da bize Lema ile ne yapmamız gerektiğini söyleseydin anne." Deha'nın sesi hiç olmadığı kadar yıkık döküktü.

"Ona nasıl bunları yaparlar! Nasıl yaparlar!" Pars çıldırmış gibi bağırırken Agâh bey adeta çökmüştü. Uzay ve Erim'in dolu dolu olan gözleri nefretle karışık bir üzüntüyle doluydu. Bunları yapanlar Akarcalı'ları başka kimsenin yapamayacağı kadar yaralamışlardı.

"Güzel kardeşim benim,"dedi Berge derin bir kederle."Hâlâ canın acıyor değil mi?"

Ferdi Akarcalı, Agâh beye destek olmaya çalışırken kendini o kadar sıkmıştı ki gözlerinin akı bile kızarmıştı.

"Söyle bize Kemal. Bunları kim yaptı?" Akel'in mavi gözleri rengini kaybedip kızıla dönerken Akel oturduğu yerden kalktı.

"SÖYLE!" Haykırışı evde yankılanırken arkasında ki televizyonun ekranı çatmış, duvardaki tablolar yere düşmeye başlamıştı.

"SÖYLE Kİ HEPSİNİN NEFESİNİ KESEYİM KEMAL!"

Eflah oturduğu yerden ağır ağır ayağa kalkarken sesi acımasızdı. "Bunların affı, telafisi olmayacak. Asla durmayacağız Kemal. O yüzden bize söyle."

Deha ve Reha'dan inanılmaz boyutlarda ölümcül bir aura yayılırken çıldırmış gibiydiler. Gözlerinden kan damlamaya başlarken ikisinin de gözü Kemal'deydi.

"Duyuyor musun Kemal? Araf bize sesleniyor. Adalet istiyor." Deha'nın cümlesinin Reha devam ettirirken nefretleri öylesine büyüktü ki onları durdurmak imkansızdı.

"Onları kendi kanlarıyla boğana kadar, her biri ızdırap içinde kalana kadar bizim gözyaşlarımız kurumayacak Kemal. O yüzden söyle bize."

Kemal o an içinden Tanrılara dua etti. Çünkü Akarcalılar'ı bu saatten sonra yalnızca onlar durdurabilirdi. Boğazını hafifçe temizlerken onlara istediği cevabı verdi.

"Bunları yapanlar Starklar. Amaçları ise Akarcalı ailesini zayıf düşürmekmiş. Lema'yı bir silah gibi yetiştirip sizi öldürmek istemişler. Lema Hanım'a kendi ailesini öldürtmek istiyorlar efendim."

O an kimse farketmese de Dünya da çok şey değişti.

Dünyanın en büyük üç gücü. Akarcalılar,Rossiler ve Starklar. Gizlenenler açığa çıkmış, sırlar ortaya dökülmüştü.

Tanrıların kutsadığı bu gezegene hükmeden bu üç ailenin getirdiği yıkım bilinen her şeyi alt üst edecekti.

♠️

Lema elinin altında ki acıyla inleyen kadına göz ucuyla bakarken duyduğu gök gürültüsü ile bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Yayılan negatif enerjiyi iliklerine kadar hissediyordu ve bu enerji oldukça tanıdıktı.

Onun ailesine aitti.

"Öğrenmişler. Geç kaldım."diye mırıldandı Lema. Ardından elini kadının saçlarına doladı ve kafasını bir kez daha yere sertçe vurdu.

"Senin yüzünden! Sen anlattın!" Kadın ağlayarak ona yalvarırken Lema da bunlar işe yaramazdı.

"Lütfen beni bırak gideyim. Yıllar geçti. Artık ailen de var. Çok zenginsin. Ünlüsün. Benden ne istiyorsun? Ne olur bırak beni." Kadın ona yalvarırken Lema kadının az önce kopardığı bacağına baktı. Bir bacağı yoktu. Nasıl gitmeyi planlıyordu acaba?

"Bir canavara neden yalvarıyorsunuz Melis Hanım?" Lema, yetimhane de ki müdür yardımcısına tiksinen bakışlar atarken yere oturdu ve bağdaş kurdu.

"Demek benim sayemde kazandığın paralarla aldın bu evi. O kadar duygulandım ki bu evi sana mezar yapmak istiyorum."

Melis'in yüzü kireç gibi olurken bir yandan acıyla ağlıyor bir yandan dehşete düşmeden edemiyordu. Böyle bir zamanın geleceğini hiç düşünmemişti. Küçük, cılız bir çocuğun büyüyünce bu kadar güçlü olacağını ve ondan intikam alacağını kim bilebilirdi?

"Merak ediyorum. Hiç mi üzülmedin bana. Her seferinde kendi ellerinle beni deney malzemesi yaparken hiç mi demedin? Daha küçük, bu çocuk diye?"

Lema'nın gözleri keder ve hüzünle doluydu. Onu mahvetmişlerdi. Ondan geriye hiçbir şey bırakmamışlardı.

"Sana neden üzüleyim? Doğru söylemişim, hâlâ bir canavarsın. Çok daha fazlasını hallediyordun." Melis'in dedikleri ile Lema iki parmağını sallamış ve Melis'in diğer bacağı da kopmuştu.

Lema yaralara minik enerji bariyerleri koyarken amacı kadının kan kaybından ölmemesiydi. Henüz onunla işi bitmemişti.

"Nerede, ne diyeceğini bilmiyorsun Meloş. Hatırlatayım sana. Burada ben avcı oluyorum sen de benim avım."

Melis'in terle kaplanmış yüzü acıyla doluydu. Lema onun yüzünü incelerken göz ucuyla onun artık yerinde olmayan bacaklarına baktı. "Acıtıyor olmalı. Merak etme, sen benim gibi yıllarca böyle acı çekmeyeceksin."

"Ben nerden geliyorum biliyor musun? Oğullarının yanından."

Melis'in gözleri iri iri açılırken dehşetle bağırdı. "Çocuklarıma bir şey mi yaptın? Seni pislik ne yaptın onlara?"

Lema ufak bir kahkaha attı. Gülüşü ölümle bezenmişti. Kırık dökük, ağlamaktan halliceydi.

"Kendi çocukların için endişeleniyorsun ama başkasının çocuğuna her şeyi yapabilirsin öyle mi?" Melis, ona cevap vermezken Lema dışarıda gittikçe hızlanan yağmura baktı.

"Bak, benim ailem de benim için endişeleniyor. Onlar da benim için ağlıyorlar."dedi Lema koyu gökyüzünde gözlerini gezdirirken. "Günahının cezasını çekmen gerektiğini düşünmüyor musun Melis Hanım?"

Lema telefonunu çıkarırken galeriye girdi ve çektiği fotoğrafları ekranını çevirerek Melis'e gösterdi.

İki oğlunun cesetlerinin fotoğrafıydı.

Melis'ten acı dolu bir haykırış koparken bağıra bağıra ağlamaya başlamıştı. Lema dolu gözlerle izlerken düşünmeden edemiyordu. Bir anne, çok sevdiği çocukları için böyle üzülüyordu demek ki. Kendi annesi de onu kaybedince böyle üzülmüş olmalıydı.

"İşte böyle,"dedi Lema gözyaşları akarken."Birlikte ağlayalım."

"Hep beni izlerdin ağlarken. Bu sefer ilk ve son kez birlikte ağlayalım Meloş. Senin kadar kötü olamam. Sen bana bunu hep yaptın ama ben sana yalnızca bir defa yapacağım."

Lema'nın gözyaşları yanaklarından süzülürken doğduğu andan beri peşini bırakmayan bu karanlık kadere lanet etti. Biliyordu ki artık bunların içinden çıkamayacak kadar batmıştı.

"Seni hasta pislik! Ne yaptın çocuklarıma?" Melis ağlarken ona bağırdığında Lema dolu gözlerine rağmen hafifçe güldü.

"Benim sayemde kazandığın o parayla oğullarına dükkan açmışsın Meloş. Niye söylemiyorsun, ziyarete gelirdim. En şaşırdığım şu oldu. Senin gibi bir pislikmiş onlarda. Ölüm onlara çok yakıştı."

Melis ağlamaya devam ederken Lema bir parmağını şıklattı. "Bir masal dinlemek ister misin? Ama henüz bir sonu yok."

Işığını kaybeden gözleri Melis'in acı dolu gözlerindeydi. "Her şeye sahip olan, her şeyi yapabilen bir kız varmış. Öylesine zenginmiş ki, öylesine güçlüymüş ki Dünya sanki elinin altındaymış. Onu çok seven bir ailesi varmış. Onun için her şeyi göze alan, her şeyi yapmak isteyen. Sence bu kız mutlu mudur Meloş?"

Melis ağlarken kafasını hayır anlamında salladığında Lema gülümsedi. "Aferin sana. Mutlu değilmiş. Çünkü o kıza her şeyi vermeden önce ondan her şeyini almışlar."

Yanakları gözyaşları ile ıslanırken dudaklarında ki kırık gülümseme yerini koruyordu. "Çünkü onu o kadar kırmışlar ki, o kadar çok yok etmişler ki geriye hiçbir şey bırakmamışlar. Kaybettikleri kazandıklarından daha fazlaymış."

Lema'nın karanlık enerjisi bulundukları odayı sararken odada sağlam tek bir eşya kalmamıştı. Cam çatlayıp kırılırken şiddetli rüzgâr ve yağmur damlaları içeri girmeye başlamıştı.

"Canı o kadar yanmış ki milyonlarca takipçisi, seveni olsa da o kalbi asla iyileşmemiş."

Yağmur damlaları ikisinin üstüne damlarken rüzgâr Lema'nın saçlarını savuruyordu. "Güneş'i de hiç sevmezmiş. Çünkü ona Güneş'i hiç yakıştırmamışlar. Karanlıksın sen demişler. O yüzden Güneş bile o kızı hâlâ rahatsız edermiş. Güneş'e bile düşman olan bu kız sana tanıdık geliyor mu?"

Melis cevap vermeden ağlamaya devam ederken Lema sinirle elini salladı. Ve Melis'in üç parmağı koptu. Kadının haykırışları arasında Lema derin bir nefes alarak sakince anlatmaya devam etmişti.

"Bana verdiğin o defteri hatırlıyor musun? Bana verdiğin tek şey o defterdi. Ona yazmamı, sonra okumamı söylemiştin. Oku ve bunları asla unutma demiştin. Ne kadar zavallı olduğunun farkında ol demiştin. Biliyor musun? O deftere hâlâ yazıyorum. Bu akşam da o deftere senin ölümü yazacağım Melis."

Melis duyduğu her şeyle şok olurken vücudu acı içindeydi. Tanrı'ya kolay bir ölüm için yalvarsa da Tanrı 'nın şuan onu duymadığı ortadaydı.

"Üzülme. Bugün ölsen de adın o defterde sonsuza kadar yaşayacak."

"Beni öldür."dedi Melis kısık sesle.

Lema duyduğu kelimelerle hafifçe gülerken onun yüzüne eğildi. "Şuan bana bakınca ne düşünüyorsun,merak ediyorum."

Melis gözlerini ondan kaçırırken yüzü ter ve yağmur suyuyla ıslanmıştı. Vücudu gitgide hissizleşirken ölümün ona oldukça yakın olduğunu biliyordu. Son anda bile kalbi yumuşayıp pişmanlık duymazken Lema'nın sorusuna cevap verdi.

"Tanrının, insanlık için yarattığı en kötü şey sen olmalısın. Sen bir canavardın Lema, hâlâ da öylesin. En büyük pişmanlığım seni çocukken öldürmemiş olmam."

Lema'nın dolu gözlerinden yaşlar akarken mırıldandı. "Biliyorum. Ama ben canavarsam sen de bir canavarsın."

"Ben iyi değilsem sen de değilsin. Ben böyle kötüysem sen daha kötüsün. Benim hiç seçeneklerim olmadı ama senin sonsuz seçeneğin vardı. Beni zorla bir günahkâr yaptınız ama sen bir günahkâr olmayı seçtin Melis."

Lema oturduğu yerden kalkarken kenara koyduğu benzini aldı ve Melis'in üzerine dökmeye başladı. Çocukken Melis'in diğer çocuklara söylediği, onun da uzaktan dinleyebildiği ninniyi söylemeye başladı. Duyduğu ninniyle Melis'in ağlaması şiddetlenirken Lema'nın gözleri birer boşluğu andırıyordu.

(Bir küçücük aslancık varmış)

(Bir küçücük aslancık varmış)

(Çöllerde ko ko koşar oynarmış)

(Çöllerde ko ko koşar oynarmış)

Elinde ki kibriti pakete sürterek yakarken Melis'in gözleri korkuyla dolmuştu. "Ne olur yapma! Böyle öldürme!" Ancak cümlelerinin Lema'ya ulaşması için artık çok geçti.

Lema ona sadece hafifçe gülümserken Melis son anında ona hakaretler etmeye başlamıştı. Lema için bu da bir tercihti ve hayat işte bu tercihlerden ibaretti.

(Babası onu çok severmiş)

(Babası onu çok severmiş)

Kibriti elinden bıraktığında Melis bir anda alevler arasında kalmıştı. Kadının acı çığlıkları evi inletirken Lema tepkisizce bu ana tanıklık etmiş, ninnisini söylemeye devam etmişti.

(Sen benim ca ca canımsın dermiş)

(Sen benim ca ca canımsın dermiş)

Starklar da Rossiler de yaklaşan fırtınayı hissediyordu. O fırtınaya kapılmamak için bütün önlemleri almaya hazırlardı. Ancak onlar bile ne tür bir canavarın geleceğinden habersizlerdi. Karşılaştıkları şey, umduklarından çok daha büyük çıkacaktı.

Bir dalga beklerken, bir tsunami göreceklerdi. Hepsini yıkan, alaşağı eden. O çok istedikleri silahı elde etmişlerdi. Ama o görmezden geldikleri silahın namlusu onlara dönecekti.

Kaderin altın ipliği onlar için örülürken bu defa karanlıkla bezenmişti. Bu karanlığın içinde her biri kaybolacaktı.

♠️

BÖLÜM SONU.

BÖLÜMÜ BEĞENDİNİZ Mİ?

EN SEVDİĞİNİZ KISIM NERESİ OLDU?

EN ÜZÜLDÜĞÜNÜZ KISIM?

Bu bölümde ki futbol gibi Lema'nın sahip olduğu yetenekleri daha çok yazmamı ister misiniz?

Sizce kitabın ilerisinde ne olacak?

Kitabın gidişatı hoşunuza gidiyor mu?

Voteleri ve yorumları unutmayın. Sonraki bölümde görüşmek üzere 🩷

(Üçüzler)

(Üçüzler)

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 16K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
2M 74.6K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
195K 9.6K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
557K 20.5K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...