AV

By M_Rise

6.3M 254K 50.7K

AV, EPHESUS YAYINLARI aracılığıyla raflarda! * Zamanın çok öncesinden gelen bir savaş ve tüm bunlardan haber... More

Bölüm 2: Hidden Field
Bölüm 3: Parti
Bölüm 4: Okul
Bölüm 5: Siyah İnci
Bölüm 6: Av
Bölüm 7: Gerçekler
Bölüm 8: Moss
Bölüm 9: Odysseia
Bölüm 10: Ay Işığı
Bölüm 11: Beklenti
Bölüm 12: Avcı
Bölüm 13: Yanlış
Bölüm 14: Yanılgı
Bölüm 15: Bela Mıknatısı
Bölüm 16: Ev
Bölüm 17: Kıskançlık
Bölüm 18: Öfke
Bölüm 19: Şarap Fıçısı
Bölüm 20: Aşk
Bölüm 21: Gözyaşı
Bölüm 22: Dişi Sullivan
Bölüm 23: Güz Partisi / 1
Bölüm 24: Güz Partisi / 2
Bölüm 25: Şüphe
Bölüm 26: Koku
Bölüm 27: Renk Karışımı
Bölüm 28: Zehir
Bölüm 29: Canavar
Bölüm 30: Ceza
Bölüm 31: Fısıltı
Bölüm 32: Ateş
Bölüm 33: Lider
Bölüm 34: Kavga
Bölüm 35: Karanlık
Bölüm 36: Çekim
Bölüm 37: Başlangıç
Bölüm 38: Kapışma
Bölüm 39: Sessizlik
Bölüm 40: Direniş
Bölüm 41: Cadılar Bayramı
Bölüm 42: Dewin
Bölüm 43: Yıkılan Duvarlar
Bölüm 44: Kayıp
Bölüm 45: Bay Zorba
Bölüm 46 : Lupus
Karakterlerle Röportaj
Sayfalarla buluşan AV
Değişen Av Kapağı + 2. Kitap Çaylak

Bölüm 1: Ölüm

439K 11.3K 3.9K
By M_Rise

Multimedia: Tanıtım.

İyi okumalar...
---

Ephesus yayınlarıyla raflarda! Her kitapçı da Av M. RISE başlığı altında, internet sitelerinde Av Ephesus yazarak bulabilirsiniz.

İlk 6 bölüm burada da yayındadır :)

*

2 yıl önce...

Hilda Jefferson

Boston'da sıcak bir gündü. Ya da bu boğucu havanın nedeni Boston değil, bizzat içinde bulunduğu durumun dehşetiydi. Hilda, nefes almakta zorlanarak boğulur gibi bir ses çıkardı. Soğuk terler alnında küçük su kabarcıkları oluşturmuştu.

''Kızın nerede, Hilda?''

Bu iki kelime odada yankılanırken Hilda nefesini tuttu. Sessiz olmalıydı. Kızını korumak istiyorsa ne kadar canı yanarsa yansın sessizliğini korumalıydı.

Yerde cansız yatan kocası Aaron'ın bedenine baktığında hıçkırığını bastırması çok zor olmuştu. Ona ulaşmak, simsiyah saçlarının arasında son kez ellerini gezdirmek istedi ama kolunu kavrayan eller çok güçlüydü.

''Son kez soruyorum, kızın nerede?''

Hilda, bakışlarını tüm benliğiyle tanıdığı fakat tanımamayı dilediği yüze çevirdi. Arkasından kollarını sıkı sıkı tutan elleri umursamadan, bir adım attı ve yüzüne tükürdü.

Hilda'nın karşısındaki yüz, gözlerini kapatıp zarif bir el hareketiyle tükürüğü silerken sinirden çenesi kasılmıştı. ''Her zaman bu kadar aptaldın, Hilda. Şimdi o küçük fare tekrar yanlış ellere geçmeden önce bana onun nerede olduğunu söyle,'' derken gözleriyle sabrının son demlerini yaşadığını belli ediyordu.

''Asla!'' diyerek ona bir şey söylemeyeceğini belli edercesine bağırdı Hilda.

''Hiç kimse ona ulaşmamı engelleyemez! Sen ve aptal kocanın fedakarlığı bile.''

''Ulaşsan bile istediğini alamayacaksın, o artık kendi iradesine sahip.'' Hilda'nın bu söylediği karşısındakini eğlendirmiş gibiydi.

''Kızınla işim bittiğinde o zayıf iradesinden eser kalmayacak.''

Kusma isteği yaratan zarif kahkahasından sonra, gözlerini Hilda'yı tutan ellerin sahibine çevirdi ve başıyla bir işaret verip evin bahçe kapısından dışarı çıktı.

Hilda, onun ilk defa ne zaman bu kadar karanlığa gömüldüğünü düşündü. Artık sona geldiğini biliyordu. Her iki tarafta da aydınlık ve karanlığın olduğu bu savaşta, Aaron ile birlikte kızlarını koruyabildikleri kadar korumuşlardı. Ensesinde hissettiği acıyla yere düşerken, kızının kimseye güvenemeyeceği bu dünyada aydınlıkta kalması için sessiz bir dua gönderdi.

Dilerim, doğru insanlarla karşılaşırsın bebeğim.

***

Annabelle Jefferson

''Otobüse çabuk binin sizi aylaklar, tüm gün burada bekleyemeyiz!''

Okulumuzun edebiyat öğretmeni Bayan Gwen, gözünden kayan hayatımda gördüğüm en devasa gözlükleri gözüne tekrar yerleştirirken bağırıyordu.

''Anna biraz çabuk ol, koyun her an bizi burada bırakmaya karar verebilir.''

Marcus her zamanki gibi edebiyat öğretmenimizle dalga geçerken gülümsememi bastırdım. Kıvırcık saçları arkadan bir yumak halinde koyun poposuna benzediği için ona koyun ismini takmıştı.

Ellerini boynuma dolayıp, ''Minik pandam, somurtma artık. İşte dönüyoruz,'' dediğinde sırıtır gibi dişlerimi gösterdim.

''Somurtmuyorum.''

İsim takma konusunda başarılı olan Marcus, uyuşuk yaşam tarzımdan ve sabahlara kadar dizi izlediğim için gözümün altında oluşan koyu halkalardan dolayı bana 'panda' diyordu.

Somurtmamın nedenine gelirsek, annem ve babam beni okulun tüm yaz sürecek olan ders çalışma kampına yollamışlardı. Bu aptal kampa gönderip beni hiç aramamaları sinir sistemimi alt üst ederken Marcus'un kamp boyunca beni eğlendirebilmek için yapmadığı şey kalmamıştı. Böyle bir en iyi arkadaşa sahip olduğum için çok şanslıydım.

On bir yaşımdayken başıma gelen kötü bir olaydan sonra yaşadığımız yeri terk edip Boston'a taşınmıştık. Yeni taşındığımız yerde, annem beni üzerimdeki durgunluğu atabilmem için komşumuz Marcus'un doğum günü partisine götürmüştü. Çok utangaçtım ve hiçbir çocuk benimle oynamıyordu.

Marcus bana pastasından uzattığında nasıl mutlu olduğumu hala çok iyi hatırlıyorum. O gün bugündür ayrılmadık ve hep beni kollayan kardeş rolünü üstlendi.

Yaşadığım kötü olaya gelince, kaçırılmıştım. Hafızam bana bir iyilik yapıp yaşadığım o kötü anları unutmuştu. Doktor o sırada şoka girdiğim için böyle bir şey olabileceğini, bunun kendimi koruma yöntemim olduğunu söylemişti.

Gerçekten çok iyi bir yöntem, çünkü insana hatırlamadığı şeyler acı vermiyor.

Neden kaçırıldığıma gelirsek, hala bilmiyorum. On bir yaşındaki çocuktan kim ne ister ki?

Tek bildiğim, hasta ruhlu birinin sapık düşüncelerini hayata geçirmek için yapmadığıydı. Çünkü cinsel istismara uğradığıma dair hiçbir kanıt yoktu. Bu beni bir hayli rahatlatmıştı. Hayatım boyunca taşıyacağım izler kalırsa unutsam bile bunu atlatamazdım.

Başka neden ararsak, ailemden para koparmak için de olamazdı çünkü benden önce kaçırılması gereken tonlarca zengin aile kızı vardı. Ben o listenin sonunda bile olamazdım.

Açıkçası neler olduğunu zaten öğrenmek istemiyordum. Bilmek isteseydim unutmama gerek kalmazdı.

Marcus yol boyunca ağzını ayırıp uyumuştu ve sonunda dayanamayarak telefonumu çıkarıp fotoğrafını çektim. Birbirimizin komik fotoğraflarını çekmeyeceğimiz konusunda anlaşma yapsak da bu görüntüyü kaçıramazdım doğrusu. Fotoğrafını çektiğimi hissetmiş gibi ağır çekimle gözünü açtığında telefon elimden düştü ve şaşkın ördek bakışlarımı görünce hemen uykulu gözleri kısıldı.

''Bunu yapacağını biliyordum!''

Cama yapışırken üzerime atılıp göbeğimdeki gıdıklandığım noktayı ele geçirmeye çalışan Marcus'u kahkahalar eşliğinde durdurmaya çalışıyordum. Sonunda okula vardığımızda ikimizde kahkahalarımızı bastırmıştık.

Aşağıda iki tane polis memurunun beklediğini görünce, kalbimde bir sıkışma hissettim. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum fakat içimdeki sıkıntı şu an doruk noktasına ulaşmıştı. Herkesten önce inerek polislerle konuşmaya başlayan Bayan Gwen, otobüsten indiğimde dönüp bana baktı.

Acıyan gözlerle bana bakarken yavaş bir el hareketiyle yanına çağırdığında bedenim iyice gerilmişti.

Yanına gittiğimde gözünden kayan gözlüklerini düzeltip, ellerimi ellerinin arasında aldı. Bayan Gwen böyle şefkat gösteriyorsa beni neyin beklediğini bilmek istemiyordum.

''Dinle, Jefferson. Ben... Biraz önce bir haber aldım, '' dediğinde vücudumu yavaş yavaş bir sıcaklık kaplarken, ''Ne haberi?'' diye sordum. Sesim çok cılız çıkmıştı.

''Ben nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Bu sabaha karşı evinizde bir yangın olmuş ve ailen... ''

''Aileme ne olmuş?'' Soruyu sorarken dudaklarım bir kukla gibi hareket etmişti. Vücudumu hissetmiyordum.

''Kaybın için üzgünüm.''

Sessizlik...

Tüm dünyadaki sesler kara bir deliğin içine hapsolmuş, ben de o deliğe çekiliyor gibiydim. En son duyduğum kelime karşısında düşünce sistemim tamamen yok olmuştu.

''Ne dediğinizi anlamadım,'' dedim kısık sesle. Anlamak istemiyordum.

Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki, edebiyat öğretmenim ne söylediğimi anlamak için başını bana doğru eğdi. ''Yangında ailen...''

''Susun!''

Kesik kesik aldığım nefesler dışında soğuk terler yüzümden aşağı doğru akmaya başlamıştı ve kalbim deli gibi atıyordu. Üzerime örtünen karanlık, kalbimi sıkıp un ufak ederken dengemi kaybederek yere düştüm.

''Anna!'' Marcus yanıma gelmiş beni kollarımdan tutuyordu.

''Bu doğru değil. Hayır, hayır, hayır...''

Aynı kelimeyi almaya çalıştığım nefeslerin ortasında hızla söylüyordum.  Bu olamazdı... onlar... beni bu dünyada tek başıma bırakamazlardı. ''Hayır,'' dedim başımı iki yana sallayıp kesin bir sesle. Göz yaşlarım yanaklarımda yol çizmeye başlamıştı.

''Üzgünüm, Jefferson.''

Bayan Gwen'in bakışlarını görünce içimde biriken duygular gerçeği kabul etti ve kontrolümü tamamen kaybettim. Her şey tam da o anda oldu.

''Hayıııırr!''

Neredeyse boğazımı parçalayacak çığlığımla içimdeki duygu dalgası öyle bir dışarı çıktı ki içimden bir parçanın koptuğunu hissettim. Tüm gözler bana döndü fakat bu umurumda bile değildi. Ardından yer sarsılmaya başladı ve bu sefer herkes şok olmuş gözlerle etrafına bakındı.

''Hayır, lütfen, doğru değil. Doğru olamaz, hayııır!'' diyerek haykırdığımda yerin sarsıntısı şiddetlendi. Bir çığlık daha kopardım, o sırada Marcus kollarını bana dolamıştı. Parmaklarımı onun koluna geçirdim ve sonu gelmeyecekmiş gibi derin hıçkırıklarla ağlamaya başladım.

Birden büyük bir gümbürtüyle otobüsün camları patlayıp küçük parçalar halinde dışarıya doğru savrulunca, insanlar çığlık çığlığa otobüsün etrafından kaçışmaya başladılar. Deprem insanları daha da paniğe sokmuştu. Bense şu an bunun nasıl mümkün olduğunu ya da neden olduğunu düşünecek durumda değildim. Kalbimdeki acı dışında dünyamdaki her şey yok olmuştu.

Marcus kaçmıyor, aksine kollarıyla beni tutarken aynı zamanda dehşet dolu gözlerle bana bakıyordu. Tüm gücüm tükenmiş şekilde gözümdeki yaşlarla etrafıma bakındım. Emin olduğum tek şey, artık bütün dünyamın karardığıydı.

-

Continue Reading

You'll Also Like

6.8M 623K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
90.9K 7.1K 12
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...
44.5K 2.1K 25
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
585K 25.3K 34
-Tamamlandı- [+18 cinsellik, hayali varlıklar vardır. ] O gece Tanrı küçük kızın gözyaşlarına kıyamadı, Bir annenin rahminden var ettiği küçük kız yı...