Efeslilerin Byzantium Masalı

By EmreAkpek

1.1K 46 8

Efes, Roma İmparatorluğu M.S. 262 yılı Efes'in en parlak altın günlerinde Roma İmparatorluğu krizlerle boğuşu... More

I
II
III
IV
Efes'in Kadınlarına
VI
VII
VIII
IX
X
XI
XII
Prometheus'un Mahkemesi ve Rüya
XIV
XV İsis Tapınağı- Garip Ayin
Uğursuz Pan, Bilge Medusa... Kaderim Rüyalar...
İki Diri Kaç Ölüm Eder?
Pergamon Vakti
Geçmişin İzleri, Zeugma'nın Düşüşü ve Bir Kitap
...XXI...
Mağlubiyet. Zeugma'da Son Gün
XXIII
XXIV
Pergamon'a Ayak Bastık: İki Hasta bir Leydi...
XXVI

Hayat, Sen de Alçak bir Rüyasın...

28 2 0
By EmreAkpek

Elinde kadehle yanımıza gelen Başrahip, "İç evladım," dedi. Aroması güçlü bal şerbetini yavaş yavaş yudumladım. Nefeslendikçe açılıyordum. Ağzımın tadı, kokular, sesler daha önceki gibi değildi. Otların, çiçeklerin insana bunu yapabileceğini tahmin bile etmezdim. Zehirler dünyasına yuvarlanmıştım. Başrahibe, iki rüyamı en ince detaylarıyla anlattım. Şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı, tapınaktan uğultular yükseliyordu. Daha da fazlası önüme yığılmıştı. Bedenime el yüz sürüyorlardı. Terimi silip kumaşı yüzüne, bedenine süren deliler arasında kalmıştım. İşin en tuhafı olanlara şaşıramıyordum. Kontrolsüzce konuşuyordum. Durmadan rüyalarımı anlatıyordum. Heyecanlanıyor, sesim yükseliyordu. Kalabalığın gözleri üzerimdeydi. Durup başa sarmaktan rüyalarımın ne başı ne sonu kaldı. Rüyalarımın içinde gezinirken sırayı kaybetmem çok sürmedi, artık her şey bulanıktı. Tam aksine aklım billur sular kadar berraktı, ama dilim bana ait değildi. Anlatacaklarım bittiği anda, kusacak gibi oluyordum. Sonrası ipleri salınmış çılgın kısraklar gibi tekrar dilimin bağları çözülüyordu. Kendimi susturmam mümkün değildi.

Bir an durup başrahibin yüzüne baktım. Yüzündeki o ifadeyi asla unutmayacağım. Sakinliğini neye yormam gerektiğini hiç aldırmadan konuşuyordum. Tanrısal fırtınaların ortasındaydık. Başrahip diğer rahiplerle sakince bir köşeye çekildiler. 

İonnia korumalarımızı yalvar yakar içeri almaya uğraşıyordu, tartışmalarını duyuyordum. Başrahip yalnız kalmamı istedi, etrafımdaki kalabalığı uzaklaştırdılar. Konuşma isteğim yerini uyuz bir kaşıntıya bıraktı. Derim kızarmaya başladı, yanıyordum. Bacağım, kollarım derken her yerim kaşınmaya başladı. İonnia korku içinde yüzümü sildi. Göz göze geldiğimizde gerçekten ölümün kokusunu aldım. Yüzüm bile şişti, hissediyordum. Zorla nefes almaya başlayınca korumalara bizi dışarı çıkarmaları için emir verdi. İonnia avazının çıktığı kadar rahip takımına saldırıyordu. Sesleri gidip geliyordu, bulanıktı. Hem de çok bulanık. Tatlı tatlı üzerime ağırlık çöküyordu. Tahtırevana apar topar taşındığımı sarsılınca anladım. Kan kokuyordu, her yer kandı. Zırhlarına çarpan demirden kılıçların adım sesleri arasında gittikçe daha da şişerek oradan çıkarıldım. Sonunda uğursuzların tapınağını terk ettik. Vakit geçtikçe daha da kötülüyordum. Mide bulantısı ve baş dönmesinin yanında soğuk soğuk terlemeye başladım. Şehrin birbirine girmesine bir fısıltı kalmıştı. İşler çoktan çığırından çıkmıştı. İonnia sakinliğini çoktan kaybetmişti. Tapınağın merdivenlerine gözüm kaydı, ölü bedenlerden kanlar akıyordu. Efes'in en kalabalık meydanında ben Efendi Marcus Amosis, can vermek üzereydim. Küçük ayaklanmaya aldırış etmeden rezil rahip takımı bizi takip ediyor, ilahiler okuyorlardı. Atların nal seslerini duyar gibi oldum. Etrafımızı çevirdiler. Güven içinde ama saçma sapan bir kalabalıkla meydandan ayrıldık. İonnia tülü araladı. Ortalık cehenneme dönmüştü. Ulviliğin ucuz sokak dedikodularına karıştığı bir cisimdim artık. Kendim olmaktan çok öte, artık üstüne palavraların atıldığı gülünç bir kehanet nimetine dönüşüvermiştim. Çakal rahip takımının ineğiydim artık. Derimden, etimden, sütümden sonsuz faydalar çıkaracaklardır. Bir ömür savaşıp sonunda alay ettiğim ne varsa oluvermiştim. 

Şehrin en güvenli yerlerinden birine Furiuslar Evi'ne iki ayrı tahtırevanla yola koyulduk. Vardığımızda villanın hizmetlileri beni kalınca bir kumaşın içinde dinleneceğim odaya taşıdılar. Akimos Hoca beni o halde gördüğünde olduğu yere yığıldı, feryadını kimse susturamadı. Yıllardır besleyip kolladığımız tapınakçıların ihanetine uğramıştık. Decimus'u etrafımda koştururken fark ettim. Gerçekle olan bağım pek zayıftı. İçimden yine rüya mı görüyorum diye söylenmedim değil. Hizmetliler durmadılar, İonnia beni bir an önce en üst kata taşımaları için avazının çıktığı kadar bağırıyordu. Tüm bu koşturma içinde sefilce son nefesimi vereceğim birden aklıma düştü. Koca yatağa yatırıldım. Dayanacak gücüm yoktu. Sesler gitti, sadece nefesimi hissediyordum. En son renkler gitti, kapadım gözlerimi. Tek varlığım nefesimdi. Derin derin içime çekerek gözlerimi yumdum.

                                                                    ***

Yumuşacık parmaklar yanağımdan alnıma geziniyordu. Ne zaman vaktinde uyanmamış olsam annem yanıma uzanıp yüzümü böyle okşardı. Saçlarıma, sakallarıma aklar düşse de bu hiç değişmedi. Çocukluğumun bahçesinde anne eli sıcaklığında tarifi zor, huzur içinde, gözlerimi açtım. Göz gözeydik, zeytin gözleri gülüyordu. Gözlerinden yaşlar yüzüme sakalıma bulaştı. Canımın yandığını anlamıştı, dayanamayıp yüzünü yüzüme dayayıp hıçkırarak ağlamaya başladı. Kollarım, bacaklarım sızlıyordu. Sıkıca ve daha sımsıkı sarıldı. Annemin kollarından çekiştirerek yanımdan çektiler. Kalkıp doğrulamadım bile. Yatakta yalnız kalınca odadaki kalabalığı fark ettim. Odadakilere, "Panayıra hoş geldim. Başucumda beklediğinize göre durumum gerçekten vahim olmalı. Beni korkutuyorsunuz. Birisi bana neler olduğunu açıklasın," dedim.

Akimos Hoca, "Bu ilgiden kaçış yok. Şimdiye kadar tüm şehir olanları duymuştur," dedi.

"Ne oldu ki?" diye sordum.

"Fanatik rahiplerin kurbanı oldun" dedi İonnia.

"Seni zehirlediler. Sabahı zor çıkardın. Şişin indi ama derin yaralar döktü," dedi Akimos hoca. Kollarımı kaldırınca canım yandı. Ellerim, kollarım morluklar, çürükler içindeydi.

İonnia, "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

"Başım biraz dönüyor. Karnım yanıyor diyebilirim, bitkinim," dedim.

"Çok kaşınıyordun, derini daha fazla tırmalamaman için ellerini sardıysak da sabaha karşı çığlıkların yüzünden onları da çıkardık," dedi Decimus. O arada hekimler odaya girdi. Tapınakta olanlar, yarı baygın halde çıkarılışım gözümün önüne geldi. Skandal... Başım fena ağrıyordu.

Akimos Hoca, "Babanın haberi henüz yok. İyi hissediyorsan evimize geçeceğiz," dedi. Hem daha yakın olması hem önlem olsun diye Prokonsül'ün evi Furis Villası'na gelmişiz. Tabi bir yandan olayı babamdan gizlemişler. Yaşlı kurt olanları çoktan duymuştur, durumu kontrol etmenin peşindedir diye iç geçirdim.

İonnia koltuğa uzanıp, "Vedius Gmnasiumu'na ve evine haber yollandı. Şimdilik nerde olduğunu kimse merak etmez. Artemis ve İsis Tapınağı'na da ayrıca haber yolladım. Dün sorunsuz çıktık ama olay kapandı mı diye sordurduk, zatıalilerinden cevap bekliyoruz," dedi. Çakallar sürüsü hainlerden bahsediyordu.

Annem öfke içinde, "Rahip takımına artık güven olmaz," dedi.

Decimus koca bir tabak meyve getirdi. Beni neşelendirmenin peşindeydi. Yüzünde yine başını durduk yere belaya soktun gülüşü vardı. Sırıtarak, "Seversin. Toparlan biraz," diyerek önüme koydu. En sevdiğim incirlerden başladım. 

Akimos Hocam ayaklarımı ovalıyordu. Endişeli endişeli, "Hala güçsüzler mi?" diye sordu.

Ayaklarımı oynatıp, "Acısa da iyiyim. Halsizim. Anladığım kadarıyla tesirli zehirler ve bazı uyuşturucular etkisindeydim. Bana bir şeyler koklatıp içirdiler. Aklınıza ne gelirse koymuş iblisler," dedim. Derimi kazıyarak kaşımak geldi içimden. 

Annem de dikkatle vücudumu incelemeye başladı. Baka baka ellerime geldiğinde, "Vücudunun kendine gelmesi için seni şifalı sulara götürmek lazım. Bu uyuşturucuları biliyorum, kolay kolay vücuttan çıkmazlar. Böyle bir şeyin senin başına gelmesine o kadar şaşkınım ki anlatamam," dedi. Hekimlerle beni baş başa bıraktılar.

Bunun üzerine Akimos Hoca, "Ayakları da oldukça ödem toplamış, şişkinler," dedi.

Hekimler dikkatle orama burama bakıyorlardı. Yataktan doğrultup sırtımı açtılar, "Vakit kaybetmeden daha fazla hekimi alıp geleceğim," dedi. Annem endişeyle başucuma oturdu. Odaya doluşmaya başladılar. Elleriyle karnımı doyurdu. İstemsizce defalarca uyuya kaldım. Gölgeler uzayıp kısalıyordu. Odaya güneş girip çıkıyordu. 

Yüzüm soğuk bezle silinirken uyanıverdim. Doğrularak birkaç yastık istedim. Herkesin elinde parşömenler vardı. İonnia hala okuyordu. Merakla, "Nedir o okuduklarınız?" diye sordum.

Decimus gülerek, "Rahipler ulu bir kehaneti rüyanda göreceğini söyleyince İonnia söyleyeceklerini kaydetmesi için kâtip ayarlamış. Tüm sözlerin bir bir elimizde duruyor," dedi. Tüm kemiklerim kırılmış gibi vücudum ağrısa da yatmaktan sıkılmıştım. Su istedim. Doya doya kadehlerce içtim. Gözlerimi kapatıp uzun süre rüyalarımı düşündüm. Gelip giden oluyordu. Odaya gelenlerin sesine gözlerimi açtığımda annemi birkaç hekimle yanıma gelirken gördüm. Dikkate incelediler. Baş başa verip uzun uzun konuştular. Annem de onları dinliyordu. Bir karara varıp odadan ayrıldılar.    

Continue Reading

You'll Also Like

Perestiş By eliffblckk

Historical Fiction

6.5K 369 9
Kendi zamanından geçmişe giden başarılı ve asi bir doktor... Allah'tan başka hiç bir şeyden korkmayan bir bey oğlu...
851K 46.5K 40
HİKAYE TAMAMLANMIŞTIR - Genç kız ağlamaktan kızarmış gözlerle adamın koluna tutunarak hayatı için yalvardı.. - Sizi asla sevmeyeceğimi biliyorsunuz...
265K 36.1K 50
Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zor...
333K 30.5K 41
🍁 -Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışla...