KAN BAĞI

Da Nava2018

149K 9.6K 7.4K

Okuyabileceğiniz en iyi aile kitabı. ♠️ "Bir Akarcalı olmak ne demektir biliyor m... Altro

0.5• TANITIM
1.BÖLÜM• AİLE
2.BÖLÜM•SIRLAR
3.BÖLÜM•MASKE
4.BÖLÜM•ARAF
5. BÖLÜM•YIKIM
6.BÖLÜM• YILDIZ
7.BÖLÜM•VENÜS
8.BÖLÜM•DOMİNO
9.BÖLÜM•MEDYA
10.BÖLÜM• D-EVRİM
12.BÖLÜM•GÜNAHKÂR
13. BÖLÜM•LANET
14. BÖLÜM•DENGE
15.BÖLÜM•KONSEY
16. BÖLÜM• PRANGA
17.BÖLÜM• G-AZAP
18. BÖLÜM • RAGNAROK
19. BÖLÜM•YAZGI

11. BÖLÜM•OKUL

7.1K 409 352
Da Nava2018

Medya: Conan Gray -Heather

Selam! Upuzun bir bölümle karşınızdayım. Sindire sindire, bol bol yorum yapa yapa okuyun. Keyifli okumalar ❤️

♠️

"Araf'ın terazileri dengeyi bulmak için çalışmaya başlamıştı."

♠️

Akarcalı malikanesine kargaşa hakimdi. Evin zarar gören her yeri tek tek yapılıp tamir edilirken üstünden üç gün geçmesine rağmen Lema uyanmamıştı.

Akarcalı erkeklerinin canları sıkkın, keyifleri kaçmış ve moralleri bozuktu. Lema'ya sinirlilerdi, hem de çok.

Uyuyan Lema'yı kontrole gelmişler, Eflah'ın bir şey demesini bekliyorlardı. "Üç gün oldu. Hâlâ uyuyor. Gereğinden fazla güç harcaması bir yana Lema'nın bedeni hâlâ çıldırmış gibi enerji emiyor." O olmayınca ev öyle sessiz olmuştu ki onsuz günler geçirmek hiçbirinin hoşuna gitmemişti. Sesini bile öylesine özlemişlerdi ki onlarla olan videolarını izliyor, Lema'nın sosyal medya da ki paylaşımlarını, oynadığı filmi izliyorlardı. Kız kardeşleri ne de neşe saçan biriydi.

Yemek masasında hepsinin tadı tuzu kaçmış, kimse konuşmamıştı. Sanki, Lema'nın olmadığı zamanlara dönmüş gibiydiler ve hiçbiri bundan hoşlanmamıştı. Lema'nın boş kalan sandalyesi kendini fazlasıyla hissettiriyordu.

"Birkaç saate uyanır."dedi Eflah, onun kontrollerini yaparken.

Hepsi sabırsızlıkla onun gözünü açmasını bekliyor olsa da hiçbiri bunu dile getirmedi. Ona çok kırgınlardı.

"Tek başına böyle küçük bir kızın 1000 kişiyi öldürebilmiş olması çok çılgınca." Berge'nin söylediğiyle herkes sanki yeniden o güne gitmiş gibiydi.

"1000 kişiden nasıl yetenekler ve nasıl bir enerji aldı acaba?"dedi Reha herkesin merak ettiği soruyu dile getirirken. "Bundan sonra daha çok acı çekecek mi? Araştırma merkezi artık hazır mı?" Deha endişelerini dile getirirken ikisininde üçüzleri için ne kadar korktuğu ortadaydı.

"Evet hazır. Birkaç ufak eksiği kaldı onlar da halledilince hemen gerekli araştırmalara başlıyoruz."dedi Eflah durgun bir sesle. Şüphesiz üç gün içinde aralarında en çok yorulan Eflah olmuştu. Lema'nın durumunu yakından takip etmiş, kendisi dışında bir yabancının müdahalesini istememişti.

"Eflah abi,"dedi Deha kısık gözleriyle onu izlerken. "Lema'nın uyanmasına birkaç saat olduğunu söyledin. O sırada sen de biraz dinlenmelisin. Günlerdir uyumadın bile!"

Eflah'ın dudakları hafifçe kıvrılırken alayla kardeşine baktı. "Sanki siz uyudunuz!"

Kimse buna bir şey diyemezken doğruyu söylediğini biliyorlardı. Üç gündür, ölen korumalarla ilgilenmiş, saldırıdan sonra zarar gören malikaneyi tamir ettirmiş, araştırma merkezinin tamamlanmasıyla uğraşmış, konsey ve Rossiler'le irtibatta bulunmak zorunda kalmışlardı. Bunlarda yetmiyor gibi küçük kız kardeşlerinin durumu hepsinin canını fazlasıyla sıkmıştı.

"Böyle uyurken bile güzel görünmeyi nasıl başarabilir?"dedi Reha mırıldanarak onun saçlarını okşarken. Kız kardeşinin kıvrık, uzun kirpiklerine, dolgun dudaklarına ve minicik burnuna yorgun bir tebessümle baktı.

Saldırıdan ertesi gün Lema'da bir şey farketmişlerdi. Kumral saçlarının arasına düşen altın teller hepsini dehşete düşürmüştü. Ten rengi bir ayna gibi parlak ve canlıydı. Sanki cildi parıldıyordu. Dedeleri Agâh Akarcalı bile bu duruma oldukça şaşırmıştı.

"Her zaman peri kızı olmak istediğini söylüyor." Akel'in hayran bakışları onun yüzünde gezindi."Oysaki o zaten bir periden farksız."

Hepsinin gözü öylesine Lema da kilitlenmişti ki odaya giren Agâh bey bu sahneye hayretle tanıklık etti. 6 oğlu da bu dünya üzerindeki en önemli şey oymuş gibi bakıyordu küçük kızına. Sanki hiçbir şey, hiç kimse ondan daha değerli olamazmış gibiydi. Agâh bey bu tablonun asla bozulmasına izin vermeyeceğine dair içinden tanrılara yemin etti. Kendisi de oğullarından farklı hissetmezken hafifçe boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti.

"Dedeniz bizi bekliyor."

Lema'nın yatağının kenarında oturan Akel,Eflah ve Reha kalkarken, duvara yaslanan Pars ve Berge doğrulmuştu. Deha, Lema'nın makyaj masasından inerken hepsi sessizce odadan çıkmıştı.

"Bodrum da bizi bekliyor." Agâh bey çocuklarının durgun yüzlerin incelemeden edemedi. Onları bu saatten sonra nasıl durduracağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Zaten durdurmaya da çalışmayacaktı. Oğullarının, kardeşini korumasına engel olmayacaktı. Ama bu uğurda onları korumak da bir baba olarak Agâh beyin göreviydi.

Evin her bir yerinde vahşi hayvanlar geziyorken her bir köşe de korumalar vardı. Güvenlik hiç olmadığı kadar arttırılmışken bu güvenliği malikanenin sınırlarını da aşmasını sağlamışlardı. Akarcalı malikanesine 10 kilometre çaplı bir alan artık bir mayın tarlasından daha tehlikeliydi. Akarcalı malikanesine yaklaşmanın sınırı buydu. Değil 1 metre, 1 santimetre bile aşsanız hemen takibe alınıyor, kontrol ediliyor ve sizde ters bir şey farkettikleri anda ise artık malikaneye değil ölüme yaklaşıyordunuz.

Binlerce gizli kamera takılmış, gökyüzüne ise yüzlerce drone salınmıştı. Bundan sonra onlardan habersiz kuş bile uçamayacaktı. Malikânenin bütün pencereleri kurşun geçirmez camla değiştirilmiş, Lema'nın odasına da kameralar yerleştirilmişti. Küçük kızlarının bir daha böyle bir saldırının içinde kalmadığından emin olacaklardı.

Akarcalıların saldırıya uğradığı Dünya gündemini sarsarken o gün gökyüzünün tepkileri ise hâlâ konuşuluyordu. Meteoroloji haberleri o gün meydana gelen yıldırımın şiddetinden söz ediyor, kesinlikle öyle bir şeyin beklenmediğini dile getiriyordu.

Aynı gün içinde Rossi ailesi, oğulları Alex Rossi'nin ölümünü duyurmuştu. Bu olayların hepsinin aynı günde olması günlerdir sosyal medya camiasını meşgul etmeye devam ediyordu.

Akarcalılar, bodruma indikçe artan seslerden neler olduğunu az çok tahmin ediyorlardı. Görmeyi bekledikleri manzara ise kesinlikle elinde kırbaçla işkence yapan Altun Akarcalı değildi.

"Bunlar kim?"dedi Pars acılar içinde çığlıklar atan 8 adama bakarken. Amcaları Ferdi Akarcalı'nın, kuzenleri Erim ve Uzay'ın ise öfkeli gözleri adamların üzerindeydi.

"Rossiler'in köpekleri."dedi Altun Akarcalı tükürürcesine nefret dolu bir sesle. "Ellerinde büyük çaplı bombalarla yakalanmışlar. Niyetleri malikaneye ulaşıp canlı bomba olarak kendileriyle birlikte bunları patlatmakmış. Asıl amaçları ise Lema'yı öldürmek!"

Agâh bey, oğullarının gözlerinin kızıla büründüğünü, yoğun karanlık bir enerjinin ortaya çıktığını hissetti. Hiçbirinin günlerdir ne öfkesi, ne nefreti biraz olsun azalmamışken Akarcalılar patlamanın eşiğindeydi.

"Bir kez daha mı kardeşime zarar vermek istediler?!" Berge'nin çıldırmış gibi yükselen sesi bodrumda yankılanırken hemen ardından onu Eflah takip etmişti.

"Bu artık kabul edilemez!"

Rossiler'in 8 adamı ise korku içinde bu adamları izliyorlardı. Bunlar insan olamazdı. Böyle varlıklar bu dünya da bulunmamalıydı. O an hepsinin düşünebildiği buyken yalnızca acısız bir ölüm dilediler.

"Çöpten farksız böyle böceklerin gözlerini kardeşime dikmeleri beni çok sinirlendiriyor." Akel'in buz gibi sesi adamların hepsinin tüylerini ürpertti. Akel hafifçe eğilirken irice açılmış gözleri yerde diz çökmüş adamlarda gezindi. "Gözlerinizi oymalıyım öyleyse." Altın sarısı saçları önüne düşmüşken, bakışları bir deliden farksızdı.

Deha tahammülsüz bir tavırla elini salladı."Bize bir ezik muamelesi yapmaları inanılır gibi değil." Reha, adamlardan birinin boğazını tek eliyle yakalayıp sıkarken fısıldadı. "Gerçekten biz varken ona zarar verebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?"

Pars'ın dudaklarında ise neşeden çok uzak bir tebessüm belirdi. Yüzünde ki tehlikeli ifade uyanan bir şeytanın ifadesiydi. Gözlerinde ki ateş kendisi yansa bile peşinden herkesi yakacak kadar hiddetliydi.

"Başka bir şey öğrenebildiniz mi baba?"dedi Agâh bey çatılan kaşlarıyla. Altun Akarcalı başını hafifçe iki yana salladığında Deha boynunu iki tarafa yatırarak kıtlattı ve ağır adımlarla adamlara doğru yürümeye başladı. İçlerinde en iyi durana doğru ilerlerken beyaz saçları, bir boşluğu andıran kızıl gözleriyle adamlar dehşetle dolmuşlardı. Gelen çocuğun ne derece tehlikeli olduğunu çok iyi biliyorlardı.

Deha parmağında ki yüzüğün kapağını kaldırarak içinden çıkan minik iğneye parmağını batırdı. Ortaya çıkan birkaç damla kanı adamın üzerine damlatırken arkadaşları ise ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.

"Senin adın ne?"

Adamın boşluğa düşen gözleri kimliğini yitirmiş gibiydi. Düz bir sesle yanıtladı."Sercan."

O artık Deha Akarcalı'nın bir kuklası, kölesiydi. Onun her dediğini cevaplamak, yapmak zorunda olan bir robottu.

"Lema'yı öldürmek dışında bir amacınız var mıydı?" Deha bunu söylerken bile sinirlerinin yerinden oynadığını hissederken acımasız bakışları karşısındaki adamdaydı.

"Bu malikaneyi havaya uçurmak vardı efendim. Olabildiğince çok kişiyi öldürmek hedefimiz olsa da en önceliğimiz Lema Akarcalı'nın ortadan kalkmasıdır. " Bütün Akarcalılar ürperirken hepsinin gözünün önüne o çok sevdikleri küçük kız geliyordu.

Sercan'ın arkadaşları şaşkınca onu izlerken hepsi korku içindeydi. Artık anlıyorlardı Akarcalılar'dan neden böylesine herkesin korktuğunu. Onlar normal değildi,insan değillerdi!

"Ona ne yaptın?!"dedi Sercan'ın yanında ki adam. Sesi titrese de sormadan edememişti. Hemen ardından omzuna saplanan bir bıçakla acıyla haykırdı. O kadar hızlıydı ki görememişti bile. Deha önünde dizleri üstünde çöken adama küçümseyici bakışlar atarken ayağını kaldırdı ve adamın omzuna saplanan bıçağa bastırdı.

Bıçak daha da derine inerken adamın çığlıkları artıyor, durması için yalvarıyordu. Deha'nın alnına düşen beyaz tutamları, ortaya çıkmaya başlayan enerjisiyle hareketlenirken yüzü ifadesiz, bakışları gaddardı. "Hesap sorabilecek konumda olduğunu mu sandın?!" Ardından ayağını bıçağın üstünden çekti ve adamın yüzüne sert bir tekme geçirdi. "Seni çöp!"

Adam geriye savrulurken yediği tekmeyle burnu kırılmış, dudağı patlamıştı. Deha eğildi ve ona korkuyla bakan adamla göz göze geldi. "Çok mu merak ettin ne yaptığımı?" Kızıl gözleri derin bir hazla doldu, dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. Adam karşısında ki çocuğun korkunçtu kişiliğini dehşetle izlerken onu yanıtsız bıraktı. Deha, fısıldadı. Sesi tüyleri ürpertiyor, kudretini gözler önüne seriyordu.

"Zihnini yok ettim." Ardından dudaklarından ruhsuz bir gülüş kaçtı ve Sercan'a ufak bir bakış attı. "Sizin bildiğiniz Sercan çoktan öldü."

Deha Akarcalı, iradeyi yok eder,zihinleri ele geçirirdi. İnsanları birer oyuncağa çevirir, istediği gibi iplerini kontrol ederdi. O asla kimsenin karşısına almak istemeyeceği türden, düşman olunmaması gereken bir tipti. Doğruldu ve gözlerini arkasında onu izleyen ailesine çevirdi. Hepsinin sabırsızlıkla bu adamları parçalamak için beklediğinin farkındaydı.

"Madem bombalara bu kadar ilgileri var neden onlara istediklerini vermiyoruz?" Deha'nın yüzünde ki ifade ne kadar öldürmeye aç olduğunun göstergesiydi. Boynunu tekrardan kıtlatırken ürpertici gülümsemesi yüzünden silinmemişti.

"Rossi'lerin arasında yüzlerce kuklam var." Kızıl gözleri dedesine, amcasına ve babasına kayarken ses tonu küçük bir çocuğunki gibi yaramazdı.

"Neden birkaç tanesini feda etmiyoruz?"

O gün Rossi'lere ait 3 şirkette, 1 otelde ve 1 gece kulübünde eşit zamanlı bomba patlarken hepsinden geriye birer moloz yığını kalmıştı. Rossi'lerin binlerce adamının öldüğü gibi, milyonlarca dolar da zarara girmişlerdi. Bir kez daha başarısız olmuş, Akarcalılar tarafından karşı saldırıya maruz kalmışlardı.

Rossiler artık geri dönüş olmadığının farkındaydı. Bu saatten sonra Akarcalılar'la barış yapmak imkansızdı. O yüzden tek seçenekleri her şeyleriyle bu savaşa dahil olmak olacaklardı. Asla geri çekilmeyecek, tereddüt etmeyeceklerdi. Ancak hem Stark hem Rossi'lerin korkmasına sebep olan şey Akarcalı'ların güçleri değil kişilikleriydi. Bulundurdukları insani duyguları yalnızca kendi aileleri üzerindeydi. Her biri acımasız, kibirli ve zekiydi.

Şüphesiz onlar bu Dünya'nın en büyük güçlerinden biriydiler.

♠️

Lema hâlâ geçmeyen bir baş ağrısıyla uyandığında kısık gözleri odanın tavanında gezinmişti. Burası onun odası değildi. Doğru ya, kendi odası kurşunlanmıştı.

Yavaşça doğrulduğunda odada yalnız olduğunu farketti ama aşağıdan gelen sesleri duyabiliyordu. Gözleri odanın içinde ki pencereye kaydığında havanın kararmış olduğunu gördü. Acaba kaç gündür uyuyordu? Bacaklarını yataktan aşağı sarkıttığında gözleri odada gezinmeye devam ediyordu. Yatağın kenarında asılı olan serumlara, masanın üzerinde ki iğnelere ve ilaçlara şaşkınlıkla baktı. Yine ailesini çok endişelendirmiş olmalıydı. Hiç gelmese de buranın Eflah abisinin odası olduğunu anlayabiliyordu.

Lema yataktan inerek ayağa kalktığında ufak bir baş ağrısı dışında kendini oldukça iyi hissediyordu. Giyinme odasına girdiğinde Eflah abisinin hep giydiği takım elbiselerinden yüzlerce görmüştü. Onların olduğu kısmı geçerek bir tane sade tişört seçen Lema, üzerinde ki atleti ve şortu çıkardı. İçinde sütyeni yoktu ancak o an bunu sorun etmedi.

Abisinin tişörtünü üzerine geçirdiğinde kalçasının altında biten tişörte memnuniyetle baktı. Çıkardığı atlet ve şortu öylece yerde bırakarak kapıya doğru yürürken kollarını esnetiyordu. Aklı ise ona verecekleri tepkideydi. Açıkçası biraz çekiniyordu ancak Lema yaptıklarından pişmanlık duymuyordu.

Odadan çıktığında aşağıdan gelen sesleri daha iyi duyabiliyordu. Amcası,dedesi ve kuzenleri Erim,Uzay burada olmalıydı. Lema gerginlikle hepsine ne diyeceğini düşünürken gözleri koridorda geziniyor ne tarafa gideceğini anlamaya çalışıyordu. Burası gerçekten devasa bir malikaneydi. Bulduğu merdivenlerden aşağı inmeye başlarken asansörün ne tarafta kaldığını anlayamamıştı.

Aşağı indiğinde seslerin artık tamamen salondan gelmesiyle çekingen adımları oraya yönelmişti. Abilerine ve üçüzlerine ne demesi gerekiyordu?

Akarcalılar, duydukları küçük adım sesleri ile sessizleşirken heyecanlanmadan edememişlerdi. Çünkü bu küçük ayakların sahibinin kim olduğunu çok iyi biliyorlardı. Salona utangaç bir yüz ifadesi ile giren Lema'yla özlem dolu bakışlar ona kilitlenmişti.

Lema, gözlerini kaçırdı. "Kaç gündür uyuyordum?"

Altun Akarcalı onu yanıtladı. "3 gündür uyuyorsun."

Birkaç saniye sonra özlem dolu bakışların yerini şaşkınlık almıştı. Lema'nın güçlerinin artması fiziksel özelliklerini de değiştiriyordu. Lema'nın saçlarının arasına düşen altından telleri o uyurken görmüş olsalar da gözlerini görmemişlerdi.

Gözlerinin içinde altın renginde noktalar vardı. İri gözleri ışıl ışıl bakıyor, o her zamankinden daha güzel görünüyordu. Lema kendini görmemiş olmalıydı ki bu durumdan bir hayli habersiz duruyordu.

Agâh Akarcalı kızını hızla kolları arasına alırken sessizce sıkı sıkı sarıldı. Lema da kollarını ona sararken dikkatini babasının ona hiçbir şey dememesi çekmişti.

"Bizi çok endişelendirdin güzellik." Ardından Erim ona sıkıca sarılırken onu Uzay takip etmişti. Lema, abilerinin ve üçüzlerinin kıskanmamasına şaşırırken morali hiç olmadığı kadar bozulmuştu.

"Sizi endişelendirmek istemedim. Üzgünüm."dedi Erim ve Uzay'a bakarak. Niyeti hiçbir zaman kimseyi endişelendirmek olmamıştı. Aksine tek istediği onları korumaktı. Onlar ona sinirlense de buna devam edecekti.

"Benim güzel yeğenim! Zavallı amcan seni görmeyince ışığını kaybediyor." Lema, amcasının dramatik konuşmasıyla hafifçe gülse de, ışığı gözlerine yansımamıştı. Neden abileri hiçbir şey dememişti? Onu görmezden mi geliyorlardı? Lema dedesinin elini öptükten sonra sessizce dedesinin yanına oturmuştu.

"Torunum, bana bin adamına bedelim dediğinde bu kadar ciddi olduğunu düşünmemiştim." Altun Akarcalı yüzünde şefkatli bir ifadeyle Lema'nın yumuşak saçlarını okşarken Lema kendini zorlayarak gülümsedi. Şuan tek istediği abileri ve üçüzleriyle konuşmaktı.

"Lema,"dedi Altun Akarcalı ciddileşerek."Sana güçlerinin doğurduğu sonuçları anlayana kadar kimseyi öldürmemeni söylemiştim." Lema sıkıntılı bir nefes alırken sadece abilerinin ve üçüzlerinin değil herkesin ona tepkili olduğunu anlamıştı.

"Ailemizin seni koruyamayacağını mı düşünüyorsun Lema?"dedi Uzay çatık kaşlarıyla. Lema ona ne diyeceğini bilemezken göğsüne giren sancıyla hafifçe kıpırdandı.

"Öyle bir şey düşünmüyorum Uzay." Kaşları aşağı kıvrılmış, bakışları yere kilitlenmişti."Ben de ailemi korumak istedim."

Ferdi Akarcalı, herkesin Lema'ya ne kadar tepkili olduğunu farkederken üzgünce Lema'nın ağlamak üzere olan haline bakmıştı. İç çekerek Lema'nın diğer yanına oturdu ve onun saçlarına öpücük kondurdu.

"Amcam sence senin ailenin korunmaya ihtiyacı var mı? İzin ver senin için elimizden geleni yapalım. Üç gündür abilerin, üçüzlerin, baban senin için perişan oldu. Bizi çok korkuttun, aklımız sende kaldı. Bir daha böyle bir şeyi sakın yapma. Anlaştık mı?" Lema titreyen ellerini birleştirirken o kadar üzgün duruyordu ki odada ki herkesin tek istediği kalkıp ona sıkı sıkı sarılmaktı.

"Olmaz. Öylece bir şey yapmadan duramam." Titreyen elleri ve güçlükle dile getirdiği cümleleriyle Pars daha fazla dayanamayıp ayağa fırlarken hiç olmadığı kadar öfkeli duruyordu.

"Hâlâ bunu nasıl dersin?! Hiç mi ders çıkarmıyorsun sen?!" Pars'ın gür sesiyle Lema irkilirken başını kaldırarak abisine baktı. Yaşadıklarından ders çıkardığı için zaten böyle yaptığını söylemek istese de sesini çıkarmadı. Eğer böyle sakinleşeceklerse öfkelerini kusmalarına izin verecekti.

"Çok bencilsin Lema. Bizim hislerimizi önemsemiyorsun." Berge'nin dedikleriyle Lema göğsünde ki sancının daha da arttığını hissetti. Ona çok kızacaklarını biliyordu ancak kalbinin bu kadar kırılacağını tahmin etmemişti. Deha'nın ve Reha'nın onunla göz teması bile kurmamasına, babasınında sessiz kalmasını üzgünce izledi.

"Bu son yaptığın bizi hiç mutlu etmedi Lema. Bizi aşağıladığının farkında bile değilsin." Akel'in sert sözleriyle Lema'nın onu nadiren bu kadar ciddi gördüğü anlardan birindeydi. Yüzünde ki o yaramaz ifadeden en ufak bir iz yoktu.

"O kadar kişiyi öldürmenin sende ne gibi etkileri olacak hâlâ bilmiyoruz. Bu yaptığın çok düşüncesizceydi." Eflah gözlüklerini düzelterek konuştuğunda Altun Akarcalı bile torunlarının tepkisini şaşkınlıkla izliyordu.

Lema'nın saç telleri enerjisini kaybetmiş gibi sönerken, ışıltılarla kaplı gözleri yaşlarla dolmuştu. Çenesi titrerken ağlamamak için kendini sıksa da başarılı olamıyordu.

"Özür dilerim." Kısık sesi çatlaklarla doluydu."Ben sadece sevdiklerimin zarar görme ihtimaline bile dayanamıyorum. Öleceğimi bilsem de aynısını yapardım. Benim ölmem önemli değil."

Odada ki herkes dehşete düşerken Altun Akarcalı bile oturduğu yerden kalkmıştı. Küçük bir kızın böylesine gözünün kara olması, kendi canından bu denli vazgeçmesi inanılır gibi değildi. Camlara vuran yağmur damlalarıyla hepsinin gözleri önce salonun iki duvarını kaplayan camlara ardından ağlayan Lema'ya kaymıştı. Ağlarken istemsizce enerjisiyle bulutları etrafında topluyordu.

"SEN NE SAÇMALIYORSUN?!" Pars delirecek gibi gür bir sesle bağırdığında ne kadar sinirlendiği belli oluyordu. Onun sinirini hisseden vahşi hayvanları kükremeye, ulumaya başlarken hepsi sessizliğini bozmuştu.

"Benim başka bir yaşama amacım yok." Lema başını şiddetle iki yana sallayıp bu konuda ne kadar kararlı olduğunu gösterirken ailesinin ne kadar yıkılmış olduğunun farkında değildi. Önceden Yankı ve Sevim abla için yaşardı ama şimdi buna ailesi de dahil olmuştu. Koruması gereken insanlar daha fazlaydı.

Lema'nın normalden ne kadar uzak bir kız olduğunu herkes bir kez daha farkederken o an onu bu düşünceden asla ayıramayacaklarını anında anlamışlardı. Ölümden en ufak bir korkusu olmadığı gibi sevdikleri dışında yaşamak için bir sebebi dahi yoktu. O an Lema'yı böyle yapacak kadar neler yaşadığını merak ettiler. Geçmişi öylesine gizlenmişti ki öğrenmek zaman alsa da yakın zamanda buna mutlaka ulaşacaklardı.

"Sen bizi korumak uğruna ölsen bu hoşumuza gider mi sanıyorsun?"dedi Reha şaşkın bir sesle ne diyeceğini bilemeyerek.

Lema tek sorun buymuş gibi elinin tersiyle gözyaşlarını sildi."Merak etme Reha beni öldüremezler. Ben çok güçlüyüm." Küçük bir çocuk gibi çıkan sesiyle Akarcalılar bile hissettiklerine anlam veremiyordu.

Boyu çenelerine zor gelen küçük bir kız o dolu dolu kocaman gözleriyle onları korumaktan söz ediyor, ne kadar güçlü olduğunu söylüyordu. Onlar için gerekirse ölecek kadar sevdiğini dile getiriyor ve bundan da hiç çekinmiyordu.

Akel ilerledi ve eğilerek alnını,kız kardeşinin alnına yasladı. "Senin bu büyük sevgini hakedecek kadar bir şey yapmadık."

Lema,abisinin yaptığıyla gözleri ışıldarken başını hafifçe iki yana salladı."Önemli değil abi. Bu sizi kendimden çok sevmeme engel değil."

O, onlara karşı öylesine sevgi doluydu ki onun bu sevgisi onların canını acıtmaya başlamıştı. Lema hepsinin içine o kadar çok işlemişti ki bunu engelleyemiyorlardı.

"Ah Lema,"dedi Pars onu kendine çekip göğsüne yaslarken."Ah benim güzel kardeşim. Bu abilerin bundan sonra sensiz iyi olur mu sanıyorsun?" Lema,çenesini abisinin göğsüne yaslarken başını yukarı kaldırdı.

"Olmaz mısınız?" Şaşkınlıkla sorduğu soruyla Pars'ın yüzünde şefkatli bir ifade belirdi.

"Olmayız tabi. O yüzden en çok kendine dikkat etmelisin. Anlaştık mı?" Lema uysalca başını salladı."Tamam abicim."

Yarım saattir herkes uğraşsa bile Lema'nın ilk kez bir şeyi kabul etmesiyle ortamda ki gerginlik dağılmaya başlamıştı. Lema ile anlaşma dilini yavaş yavaş çözüyorlardı. Lema, abisinin göğsünden ayrılırken bakışlarını çekingenlik kaplamıştı.

"Beni seviyorsunuz o zaman?" Onların önünde o kadar kişiyi öldürürken en çok ailesinin ondan nefret etmesinden korkmuştu. En çok da onu sevmeyi bırakırlar diye korkuyordu.

"Her şeyden çok."dedi Berge eğilip burnunu kız kardeşinin burnuna sürterken.

Lema'nın yüzünü kocaman bir gülümseme kapladığında gözlerinde ki altın ışıltılar artmış, cama vuran yağmur sesi azalmıştı. Yanakları al al olmuş, minik gamzeleri kendini göstermişti. Öylesine sevimli ve güzel duruyordu ki Akarcalılar sessizce onu izledi.

♠️

Lema, Gül hanımın peşinden mutfağa bir şeyler atıştırmak için gittiğinde arkasında nasıl bir enkaz bıraktığından habersizdi.

"Yine bir şekilde ona dayanamadık. Güya sinirli kalacaktık."dedi Eflah sıkıntı dolu bir sesle.

"Ona sinirli kalmak mümkün değil. Öyle sevimli ki..."dedi Reha iç çekerken. Kardeşlerine duydukları derin hayranlığı bir an olsun gizleyemiyorlardı.

"Aklımı kurcalayan bir şey var."dedi Agâh bey düşünceli bir sesle."Lema'nın gözlerinde ki o ışıltılar da neyin nesi?"

Altun Akarcalı'nın bile daha önce böyle bir şey görmediği belliydi."Duygularına göre havayı da değiştiriyor. Enerji kontrolü çok iyi olsa da üzgünken kontrol edemiyor ve bir anda çevresini etkiliyor. Ama sanki uyandıktan sonra çok daha fazla artmış,öyle ki sahip olduğu enerji vücudunu da etkiliyor."

Akel oflayarak kendini koltukta geriye attığında bu durumun onun da kafasını kurcaladığı belliydi. "Lema iyi olduğu sürece hiçbir şey umrumda değil." Aksi bir sesle konuştuğunda odada ki herkesin onunla aynı fikirde olduğunu biliyordu.

"Araştırma merkezinde birkaç sonuca ulaşacağımıza eminim."dedi Eflah gözlüğünü kaldırırken. Erim ona döndü,"Ben de sana yardım edeceğim."

Birkaç dakika boyunca Lema ve onun için ne yapmaları gerektiğini konuşmaya devam ederlerken Agâh bey bir anda verdiği kararla boğazını temizledi. Agâh'ın bir şey demeden önce bunu yaptığını herkes bilirken sessizleşerek ona dönmüşlerdi.

"Lema'nın yarın okula başlamasını istiyorum. Bu olaylar olduğundan beri çok fazla şey yaşadı ve gündelik hayatından uzaklaştı. Normal bir genç kız gibi hayatından zevk almasını ve tadını çıkarmasını istiyorum. Deha, Reha, Uzay, kızım okulda size emanet."

Herkes şaşkınca babasına bakarken Eflah hızla karşı çıktı."Baba daha bugün uyandı!"

Agâh bey itiraz istemeyen bir tonda konuşmaya devam etti."Okul sürekli izleniyor olacak. Lema'nın herhangi bir tehdit içinde kalmasına izin vermeyeceğiz. Lema'nın şuan tek ihtiyacı gündelik hayatına biraz da olsa geri dönebilmek. Kararım değişmeyecek."

Agâh beyin kararı değişmezken geriye kalan tek şey Lema'yı okul için ikna etmekti.

♠️

Lema çatık kaşlarıyla bir yandan mısır gevreği yiyor bir yandan karşısında ki televizyondan Tom&Jerry izliyordu. Dedesi, amcası ve kuzenleri gittiğinden beri abileri onu okul için ikna etmeye çalışıyordu.

"Küçük hanım, gitmeme gibi bir seçeneğin yok. İstediğin kadar somurtmakta özgürsün."dedi Agâh bey. Birkaç dakika sonra sağ kolu Kemal onu çağırdığında odadan çıkan babasıyla, Akarcalı kardeşler başbaşa kalmıştı.

Salonun ışığı kapalıyken yalnızca televizyon ışığı salonu aydınlatıyordu. "Gitmemi bu kadar çok mu istiyorsunuz?" Lema'nın dudak büzerek sorduğu soruyla Deha onu onayladı.

"Evet, bizimle gelmeni istiyoruz Lily."

Lema, bir kaşık dolusu mısır gevreğini yanındaki Reha'nın ağzına soktuğunda Deha'nın kıskanç bakışları onların üzerindeydi. Lema kıkırdayarak bir kaşık da Deha'nın ağzına mısır gevreği verdiğinde Deha'nın yüzü hemen yumuşamıştı.

"Bu kadar istiyorsanız sizi kırmamın imkanı yok. Gelirim." Lema'nın yumuşak sesiyle koltuğun arkasında Lema'nın saçlarını ören Berge eğilerek bir öpücük kondurmuştu.

"Aferin güzelime."

Lema kıkırdayarak başını geriye atıp Berge'ye baktığında, abisi bu sefer burnuna bir öpücük kondurmuştu.

Lema duyduğu hırıltı sesleriyle kafasını çevirdiğinde salona giren Pars'ın aslanı Grant'ı gördü. Heybetiyle göz dolduran aslan, salonun köşesinde durarak yere uzanmıştı.

"Pars abi, Grant biraz huysuz gibi görünüyor. Neyi var?" Lema'nın merakla sorduğu soruyla Pars bu soruyu onu nasıl incitmeden yanıtlayacağını düşünüyordu.

"Son günlerde ben de keyifsizdim. Benim hissettiklerime tepki veriyorlar."

Lema, anında ondan dolayı kaynaklandığını anlarken sessizleşerek mısır gevreğinden bir kaşık daha aldı. Bir kendine, bir üçüzlerine yedirirken öylesine tatlı duruyordu ki bu durumdan ne kadar hoşnut olduğu ortadaydı.

"Berge abi, saçımı ördün. Artık otur lütfen." Lema hızlı hızlı konuşurken Berge itiraz etmeden onun saçlarını bıraksa da bırakmadan önce bir öpücük daha kondurmuştu.

Bulundukları salon, misafirleri ağırladıkları salondan daha farklı olması bir yana aile üyeleri için tv izlemek için tasarlanmıştı. Kocaman, bol yastıklı U şeklinde bir koltuk ve karşılarında bir sinemayı aratmayan devasa bir ekran vardı. Lema'nın bir yanında Deha, Pars, Eflah varken diğer yanında Reha, Akel ve Berge vardı.

Eflah tüylü, pofuduk üç tane battaniyeyi kardeşlerine uzattığında hepsi battaniyelerine sarılmış, arkalarında ki pofuduk yastıklara gömülerek anın tadını çıkarmaya başlamışlardı. Ekran ışığı yüzlerine vururken günlerin uykusuzluğu hepsinde kendini göstermiş gibiydi.

"Benim için günlerdir uyumadığınızı biliyorum. Beni affedin olur mu? Size çok zahmet veriyorum." Elinde ki boş kaseyi uzanarak önünde ki küçük masaya koyup yeniden arkasına yaslanırken Deha ve Reha hızla onu sarmalamış yeniden battaniyenin arasına almışlardı.

Lema abilerinin tam ona itiraz edeceğini anlarken hızla konuştu."Ne diyeceğinizi biliyorum. O yüzden şimdilik sussak olur mu? Daha sonra kızabilirsiniz." Son dediği cümleyle abileri hafifçe gülerken Lema'nın da yüzünde tatlı bir tebessüm vardı.

"Sizi çok seviyorum. Öyle çok seviyorum ki bana ne kadar kızsanız da bu değişmez. Benden nefret bile etseniz ben sizden edemem."

Kalbinin hassaslığı bir kez daha gün yüzüne çıkarken ince sesi hepsinin içine işliyor gibiydi. Reha dayanamayıp onun yanağına ıslak bir öpücük bıraktı. "Bizde seni çok seviyoruz Lily. Söz veriyoruz canımın içi."

Diğer yanağına da Deha öpücük bıraktığında Lema'nın içi sıcacık olmuştu. "Sonsuza kadar bu değişmeyecek."

Birkaç dakika sonra herkes daha da mayışırken Deha, Lema'yı kolunun altına çekmiş, Reha da Lema'nın omzuna yaslanmıştı. Akel neredeyse uyumak üzereyken Berge daha da yayılmış ayaklarını Akel ve Reha'nın üzerine uzatmıştı.

Pars,Deha'ya daha da yaklaşmış, Eflah ise Pars'ın bacağına kafasını koymuştu. Her biri öylesine rahat, öylesine huzurluydu ki Lema yokken asla izlemedikleri bu Tom& Jerry bugüne kadar izledikleri yüzlerce diziden daha güzel geliyordu.

Grant'ın ufak ufak hırıltıları azalırken Pars'ın yılanı Nigel tıslama sesleriyle salona girmişti. Koltuğa tırmanan iri siyah yılan Lema'nın kucağına kıvrılırken Lema hafifçe kıkırdadı.

"Sen de mi bizimle uyumak istiyorsun Nigel?" Nigel'i hafifçe okşarken siyah yılan bundan hoşlanmış gibi hareketlendi ve daha çok yayıldı.

Birkaç dakika sonra Igor salona girdiğinde, Lema şaşkınca Grant'ın yanına uzanan kaplanı izliyordu. Pars, hayvanlarının onu hissettiğini söylemişti. Ve garip bir şekilde hayvanların hepsi huzurlu görünüyordu.

Lema'nın yüzünde şefkatli bir ifade belirirken fısıldadı."Gelin, bunu hakettiniz."

Yüksek tavandaki pencereye konan baykuşa, bir biblonun üzerinde duran iguanaya hayranlıkla baktı. Bir süre boyunca odaya hayvanlar gelmeye devam ederken Lema uyuya kalan abilerine ve üçüzlerine baktı. O kadar yorgunluktan sonra hepsi kolayca güzel bir uykuya dalmıştı.

Lema gülümseyerek koltukların üstünden geçen sincabı izlerken birkaç dakika sonra onun da gözleri huzurla kapanmıştı bile.

♠️

Sabah olduğunda Akarcalı malikanesini bir telaş sarmıştı. İlk defa küçük kızlarını okula uğurlayacaklardı.

"Abim bak hiç sebze yemiyorsun yine." Eflah ona kızarak tabağını yeşilliklerle doldurmaya başladığında Agâh bey de panik içindeydi.

"Paran var mı babacım?"

Tüm abileri ve üçüzleri, babalarının bu sorusuyla duraksarken bunu nasıl unuttuklarını düşünerek kız kardeşlerine dönmüşlerdi. Lema onlara şaşkınca bakarken dudaklarında minik bir gülümseme vardı.

"Babacım bana kart vermiştin ya. Unuttun mu?"

Agâh bey hatırlamış gibi kafasını salladı."Limiti biterse söyle, sakın çekinme."

Lema'nın kaşları havalanırken dudakları büzülmüştü."Babacım limitsiz kart demiştin."

Agâh bey elini alnına vurarak, "Doğru, akıl mı kaldı?"dediğinde Lema onun bu panik haline bir kahkaha patlatmıştı. Onun gülüşleriyle herkes biraz gevşerken Lema hiç itiraz etmeden abisinin doldurduğu tabağını bitirdi. Onların hevesini kırmak istemiyor olması bir yana onunla bu kadar ilgilenmeleri de hoşuna gidiyordu.

Kahvaltı masasından ayaklandıklarında Gül hanım, Lema'nın okul için hazırlanan çantasını getirmişti. Agâh bey,kızının küçük kravatını takmasında yardımcı olurken artık okul için hazırdı.

İki yandan yukarıdan bağlanan kuyruklarının her zamanki gibi uçları bukle bukleydi. Saçlarında ki altın teller parlıyor, o güldükçe gözlerinde ki ışıltılar artıyordu. İri gözleri heyecanlı heyecanlı bakıyor, minik gamzeleri onu öpme isteği uyandırıyordu.

Üstünde ki siyah gömlek dik göğüslerini güzelce sararken Lema dikkatlice gömleğinin uçlarını eteğinin içine sokmuştu. İnce kolları ve ortaya çıkan ince beli onu daha zarif gösterirken kalçasının biraz altında biten mini eteği, uzun biçimli bacaklarını gözler önüne seriyordu. Kravatını son kez düzelten babası geri çekildiğinde Lema abilerinin hayran bakışları ile karşılaştı. Bu formayı gördüklerinden beri ona ne kadar yakıştığından bahsediyor ve böyle bakıyorlardı. Hemen ardından kıskançlıkları devreye giriyordu.

"Baba bizim okulun forması hep bu kadar güzel miydi?"dedi Pars huysuz bir sesle.

"Yoksa Lema da mı bu kadar güzel durdu?"diye Pars'ın ardından devam etti Berge.

"Bu etek neden bu kadar kısa? Hayvanlı iç çamaşırın gözükecek." Herkes Akel'in son dediğine gülmemek için kendini sıkarken bu evde Lema'nın hayvanlı iç çamaşırları artık bir espri olmuştu. İşin acı tarafı Lema'nın çoğu zaman hayvanlı iç çamaşırları giyiyor olmasıydı.

"Eteğim kısa falan değil. Standart boy bu. Benim bacaklarım uzun olduğu için öyle duruyor."dedi Lema kaşlarını çatarak homurdanırken."Ayrıca gözükür diye bugün hayvanlı giymedim Akel abi."

Gözlerini kaçırarak masum masum dediği cümleyle herkes kendini sırıtmaktan alamamıştı. Lema aklına gelen şeyle dudağını ısırdı. "Bir şeyi unutuyoruz."

"Neyi, neyi unuttuk? Bir eksiğin mi var?" Agâh bey hâlâ panikle konuşurken Lema başını iki yana salladı ve eliyle önce saçlarını sonra gözlerini gösterdi.

"Babacım ben böyle lamba gibi parlayacak mıyım? Nasıl sönüyor bunlar?" Kahkaha sesleri yemek salonunda yankılanırken Lema başını yana eğerek anlamsızca onlara baktı. Sabah ayna da kendini görünce şok üstüne şok yaşadığı an aklına gelince o da kendine gülmeden edemedi.

"Onlara yapacak bir şey yok güzelim. Bunlar olmadan da ışık saçıyordun sen. Değişen çok bir şey olmadı." Lema babasının dediğiyle aşk dolu gözlerle ona bakarken Agâh bey kızını kendine çekti ve alnına bir öpücük kondurdu.

Gül hanım, Lema'nın beyaz montunu getirdiğinde Lema şuan soğuk olmadığı için montunu eline almıştı.

"Annen gibi parlıyorsun." Agâh beyin söylediği cümlede ki bu parıltının bu sefer görünüşü olmadığını biliyordu. Babasının ne demek istediğini anlarken gülümsemesi büyüdü.

"Annem gibi parlamaya devam edeceğim baba."

Agâh beyin duygu yüklü gözleri duvarda ki eşinin portresine kayarken Lema da annesine bakmadan edememişti.

Deha kolunda ki saatin alarmının çalmasıyla Lema'nın saçlarını hafifçe okşadı. "Gitme zamanı geldi Lily."

Pars, Lema'nın yüzünü avuçları içine alırken eğildi ve alnına bir öpücük kondurdu."Abilerin seninle gurur duyuyor bebeğim."

Lema kıkırdadı."Abicim sadece okula gidiyorum."

Pars huysuzca söylendi."Biz bunu ilk defa görüyoruz o yüzden bizim için özel bir an."

Ardından Eflah küçük kardeşini göğsüne sokmak ister gibi sıkıca sarıldığında Lema memnuniyetle ona sarılmış abisinin kokusunu solumuştu. "Kendini kötü hissedersen Deha'ya veya Reha'ya söylemen yeterli. Onları göremezsen Uzay'a söyle. Bizi ne zaman istersen arayabilirsin, hemen geliriz abim."

Lema alışık olmadığı bu kadar ilgiye şaşırmadan edemezken içi içine sığmıyormuş gibi hissediyordu. Onların yanında öylesine mutluydu ki içinden tanrılara, abilerini ondan asla ayırmamaları için dualar etti.

"Teşekkür ederim Eflah abi."

Berge küçük kardeşinin yanaklarını sıkarken Lema kaşlarını çatarak onun elinden kurtulmaya çalışmıştı. En sonunda kurtulduğunda Berge onun yanaklarına birer öpücük kondurmuştu. "Küçük şeytan, sakın çok popüler olma."

Lema kibirli bir bakış atarken sırıttı."Mümkün mü?"

Berge gözlerini kısarak ona baktığında Lema da aynı şekilde bakmıştı ona. "Senden daha popüler olurum diye korkuyorsun değil mi?" Lema'nın dediğiyle Berge'nin ağzından bir 'hah' nidası çıktı.

"Senden popülerim diye beni kıskanıyorsun değil mi?"

İkisi yine bu konuda tartışmaya girerlerken Akel, Berge'yi ittirdi ve yere düşen Berge'ye burnunu kırıştırarak dil çıkardı. Mavi gözleri kız kardeşine dönerken yüz ifadesi hemen yumuşamıştı.

"Sen okuldayken bile seni çok özleyeceğiz petite fée."

Ardından kız kardeşinin dudaklarına minik, saniyelik bir öpücük kondurarak geri çekildiğinde Lema kıkırdadı.

"Ben de sizi çok özleyeceğim Akel abi."

Birkaç dakika sonra arabaya bindiklerinde Lema arabanın camından son kez ailesine el salladı. Ona sanki 7 yaşında okula yeni başlayan bir çocuk gibi davransalar da Lema bundan şikayetçi değildi.

Şoför, arabayı okula sürerken Lema kafasını arkaya çevirerek etrafına bir göz attı. Üç tane daha korumalarla dolu araçlar onlara eşlik ediyordu. Böyle şeylere hiç alışkın olmadığı için garipsiyor olsa da Deha ve Reha oldukça normal gibi karşılıyordu.

"Hep böyle bir orduyla mı gezmemiz gerekiyor?"dedi Lema korkarak. Arada yalnız kalıp dışarı çıkmayı da çok sevse de artık bunu kolay kolay yapamayacak gibiydi çünkü babasının ve abilerinin peşine adam takacağına emindi.

"Sen bizimle olduğun için babam fazladan önlem aldı. Bu gördüğün üç araç daha hiçbir şey. Eminim şuan geçtiğimiz sokak kameraları tarafından bile takip ediliyoruzdur. Babam konu sen olunca her şeye dikkat ediyor."dedi Reha gülümseyerek.

Lema gözlerini araçlardan çekip önüne dönerken üçüzlerinin de onu izlediğini gördü. Onlarla aynı okula gitmeyi kabul ettiği için oldukça mutlu görünüyorlardı. Lema, formaların onlarda ne kadar güzel durduğunu bir kez daha farkederken başını iki yana salladı.

"Tanrı adil değil."

Deha ve Reha onun neden böyle bir şey dediğini anlamaya çalışırken öne eğildi ve karşısında oturan üçüzlerinin yanaklarına elini koydu. İnce parmakları ikisininde yüzünü okşarken Lema'nın yüzünde ki sıcak tebessüm, onlara annelerini hatırlatıyordu. Anneleri de araba da onlara böyle yapar,onları severken gülümserdi. Lema, annelerinin küçük bir kopyası gibiydi.

"İkiniz de mükemmel görünüyorsunuz. Ama benden güzel olmanız hiç hoş değil." Lema son cümleyi dudaklarını büzerek söylerken isyan etmişti. Reha'nın uzun bağlı saçlarına, siyah küpelerine, keskin yüz hatlarına ve ona oldukça yakışan dövmelere hayranlıkla baktı. Deha'nın beyaz saçları, buz mavisi gözleri onu sanat eseri gibi gösterirken kusursuz vücuduyla birlikte insan dışı gözüküyordu.

Onlara hayran bakışları ikisini de güldürürken Deha hâlâ yanağında duran Lema'nın eline bir öpücük kondurdu.

"Senin kadar güzel olmamız imkansız."

Reha da biraz öne eğilirken elini Lema'nın ensesine attı ve kendine çekti. İkisi de burun buruna gelirken Reha kendinden emin bir sesle fısıldadı.

"Bu Dünya'da kimse annem ve senden daha güzel olamaz Lema."

Birkaç dakika sonra araba dururken şoför geldiklerini söylemişti. Lema engel olamadığı bir heyecanın kendisini bastığını hissederken ülkenin en zenginlerinin toplandığı bu okula uyum sağlayabileceğinden şüpheliydi. Araçtan önce üçüzleri inerken Deha araca doğru elini uzattı. Lema onun elini tutarak inerken Reha da Lema'nın önüne geçmiş, mini eteğinin vereceği herhangi bir frikik durumuna karşı önlem almıştı.

Lema, Reha önünden çekildiğinde gördüğü okulla tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Okul binası masallardan fırlamış saraylara benziyordu. Yutkundu. Burası cidden okul muydu?

Şoför onları tam okul girişinde bıraktığı için tüm gözler onların üzerindeydi. Güvenlikler onlar için hızla kapıyı açarken Lema bir anda ciddileşen Deha ve Reha'ya baktı ve daha o anda onların evde ki hallerinden çok farklı olacağını anladı.

"Hoşgeldiniz Reha Bey."

"Hoşgeldiniz Deha Bey."

Güvenliklerin gözü onların yanında ki kıza kayarken inanamaz gibi tekrardan bakmışlardı. Lema bunu farketmese de Deha ve Reha oldukça farkındaydı. Deha'nın attığı uyarıcı bakışla hepsi önüne dönerken Lema ise hayretle okulu inceliyordu.

Lema, okulun bahçesini donatan bakımlı ağaçlara, güzelce şekil verilerek budanmış çalılara, görkemli heykellere bakarken hâlâ bir okul mu olduğunu sorguluyordu.

Gördüğü öğrenciler ise onu daha da şaşırtmıştı. Kızların hepsi çok güzel, bakımlı ve zarifti. Erkeklerin hepsi Lema'nın bugüne kadar tanıdıklarından farklı duruyordu. Vücutları orantılı, yakışıklı ve güçlü gözüküyorlardı.Sanki burası bir saray, onlarda prens ve prenses gibiydi. Hepsi de çok zengin ailelerin ve ünlü insanların çocukları olduğu düşünülünce Lema bu duruma biraz anlam verebilmişti. Ama onu şimdiden rahatsız eden bir şey vardı. Sahip oldukları kibir hissedilmeyecek gibi değildi ancak Lema'nın da bu konuda onlardan aşağı kalır yanı yoktu.

"Eski okulunda sıkılsan da burada sıkılmayacağına eminim kardeşim."dedi Reha kendinden emin bir tavırla.

Deha, kardeşinin omzuna kolunu atarken eğildi. "Burası daha önce gördüğün hiçbir okula benzemez."

Öğrenciler , Deha ve Reha'nın yanında gördükleri kızla fısıldaşmaya başlarlarken bunu gizli yapma gereği duymuyor, açıkça Lema hakkında konuştuklarını belli ediyorlardı. Birkaç gün önce ki medyaya tanıldığı geceden dolayı onun Akarcalı'nın kardeşi olduğunu biliyorlardı. Bu günlerdir okulda gündemdeydi. Lema'nın güzelliği hepsini şaşırtırken bunu kabullenmeyecek ve dile getirmeyecek kadar kibirlilerdi.

Okul binasına girdiklerinde Lema koyu renklerle boyanmış duvarların boydan boya tablolarla kaplı olduğunu gördü. Tabloların etrafını aynadan şeritlerle çevrelemişlerken Lema yüksek tavandan dolayı büyük olan bu yerin daha da büyük gözüktüğünü düşünmüştü.

Tavan altından işlemelerle kaplıyken görkemli bir avize bunu tamamlıyordu. Öylesine büyüktü ki hemen göze çarpıyordu. Kocaman bir salona çıkmış gibiydiler.

"Okulu beğendin sanırım."dedi Reha kardeşinin tepkilerini incelerken.

Lema hızla başını salladı."Bayıldım!"

"Bu okulun mimarisi anneme ait. Her bir köşesi onun eseri. O yüzden beğeneceğine emindik."

Lema bu yeni öğrendiği bilgiyle duraksarken annesinin daha önce bu okulda bulunmuş olması bile burayı sevmesi için yeterli bir sebepti. Birkaç dakika sonra Lema gördüğü tabloyla dururken şaşkınlıkla bir duvarı kaplayan tabloya baktı. Annesi Ahenk Eva'nın fotoğrafıydı.

Ahenk Eva Dünya'nın en güzel kadını seçilen mucizevi bir sanatçıydı.

"Abimler de bu lise de okudu. O yüzden annem bu okul için çok uğraştı. Okulun bütün dizaynı anneme ait. Bizler için özenle uğraştı. Okula burslu öğrenci alımını başlatan da annemdi. Bu okul annem sayesinde adını duyurdu, bir çok spor dalında uluslararası lig de boy gösterdi. Hepsinin önünü açan annemdi. Bu okulun her köşesinde annemin bir imzasını göreceksin Lema. O yüzden Ahenk Eva bu okulun bir parçası ve hep de öyle kalarak anılmaya devam edecek."

Lema, hayranlıkla annesinin resmini incelerken Deha'nın dedikleri kalbini ısıtmıştı. Her geçen gün annesini tanıma isteği öylesine artıyordu ki içinde ki ağlama hissinden bir türlü kurtulamıyordu. Ahenk Eva öylesine yardımsever ve iyi kalpli biriydi ki bütün Dünya da sadece sesi ve güzelliğiyle değil, aynı zamanda insanlara yaptığı yardım ve destekle de bilinirdi.

"O bir efsane."dedi Lema durgun bir sesle.

Reha onu onayladı."Öyle."

Bir anda klasik müzik çalmaya başladığında Lema ne olduğu anlamaya çalışır gibi etrafına baktı.

"Zil çaldı. Müdürün yanına gidip sana ders seçmemiz gerekiyor."

Lema havaya kalkan kaşlarıyla sordu. "Bu zil miydi?"

Reha kıkırdadı."Evet. Annemin bir isteğiydi. Böyle müziklerin insanların sanatsal yönünü beslediğini ve daha dinç bir şekilde derse girdiklerini söylerdi."

Lema, artık ne diyeceğini bile bilmiyordu. Duyduğu her şey annesine olan hayranlığını ve ilgisini arttırırken aynı zamanda onu hiç tanıyamadığı için derin bir üzüntü duyuyordu. Okulun görkemli koridorlarında ilerlerken Lema sınıflara giren öğrencilere bakıyordu. Herkes derse zamanında giriyor, koridorlarda kimse koşmuyordu.

Müdürün odasına geldiklerinde kapıyı çalmış ve içeri girmişlerdi. Lema, eski okulundaki gibi kel ve şişman bir müdür beklese de gördüğü adam oldukça genç ve dinçti. Jilet gibi bir takım elbisenin içinde ciddiyetle önünde ki dosyaları inceliyordu. Odaya girenleri görünce elinde ki dosyaları düzenli bir şekilde kenara bıraktı.

"Hoşgeldiniz çocuklar. Ben de sizi bekliyordum."

"Günaydın Hakan bey. Lema'nın ders seçimleri ve kulüp aktiviteleri için gelmiştik." Reha'nın dedikleriyle müdür gerekli kağıtları önlerine koyarken adamın hızlı hareketleri Lema'nın dikkatini çekmişti. Sanki Reha ve Deha'yı gördüğünden beri daha bir panikle çalışıyor gibiydi.

"O zaman bir an önce halledelim ki dersinize çok geç kalmayın."

Lema önünde ki dersleri incelerken müdür okul hakkında bilgilendirme yapmaya başlamıştı."Buranın gördüğün hiçbir okula benzemediğinin farketmişsindir. Bu okul öğrencilere sunduğu her imkanla bilinirken aynı zamanda dsiplini ile de bilinir. Babanızdan ve abilerinizde size de diğerleri gibi davranmak konusunda talimat aldım. Reha ve Deha okula uyum sağlamak konusunda sana yardımcı olacaktır."

Lema, babasının ve abilerinin verdiği talimata homurdanmadan edemezken gözleri elinde ki kağıttaydı. Bütün sayısal dersleri seçerken lineer cebir ve diferansiyel derslerini de eklemeyi ihmal etmemişti. Üniversite düzeyinde ki derslerin olmasına şaşırsa da hoşuna gitmişti.

"Öğrencilerimizin kendi derslerine seçmesine izin veririz. Hangi alanda yetenekli, hangi alana ilgililerse o dersleri seçmelerini istiyoruz. Bu okul işlenmemiş madenleri,mücevhere çevirir. O yüzden ilgin olan dersleri seç lütfen."

Lema, nümerik analiz, analitik kimya ve metrik uzay derslerini seçerken şaşkınlık içindeydi. Bir lise de böyle derslerin olması inanılır gibi değildi. Son iki ders seçme hakkı kalmıştı. Onları da kuantum fiziği ve nanofizik seçtiğinde kağıdı müdüre uzattı.

"Seçtim."

Hakan beyin gördüğü derslerle gözleri irileşirken şaşkınlıkla tekrardan kontrol etti. "Bu derslerin hepsi ileri düzey sayısal."

Lema mutlulukla gülümsedi."Evet, çok severim."

Reha ve Deha da kağıdı incelerken küçük kardeşlerini ne kadar biliyor olsalar da şaşırmadan edememişlerdi. Deha'nın da bütün dersleri sayısalken Reha'nın derslerinin yarısı sözel kısımları da içeriyordu.

"Bu okulda bütün dersleri ileri düzey sayısal seçen tek kişi Deha'ydı. Sen de ikinci oldun. Emin misin bu derslerin altından kalkabileceğine? Okulumuzun sınavları oldukça zorludur. İleri sayısal yerine matematik dersini seçebilirdin. Temel matematik dersimiz bile normal bir lisenin çok üzerinde."

Lema başını iki yana salladı."Merak etmeyin, halledebilirim."

Hakan bey, kızın altından noktaların bulunduğu gözlerine tepki vermemeye çalışsa da buna engel olamıyordu. "Okulumuzda lens gibi ürünlerin kullanımı çok desteklenmese de yasak değil. Sağlığın için öğretmenlerin seni uyaracaktır."

Lema hafifçe kıkırdadı."Lens kullanmıyorum müdür bey."

Hakan beyin kaşları hayretle kalkarken bu kızın normal öğrencilerinden olmayacağını anlamıştı. Ahenk Eva 'nın kızı olduğunu fazlasıyla belli ediyordu.

"Güzelim, halledebileceğine eminim ama bu dersler seni bir süre sonra bunaltabilir."dedi Deha yumuşak bir sesle. Hakan Bey, onların ilk kez böyle naif ve kibar davrandığını görürken şaşkınlık üstüne şaşkınlık yaşamaya devam ediyordu. Küçük kız kardeşlerine olan ince hareketleri fazlasıyla ilgisini çekmişti.

"Bu dersler beni bir süre oyalar. Diğerlerinde sıkılacağımdan eminim."

İleri düzey derslerden ilkokul matematiği gibi bahsederken Hakan bey hafifçe boğazını temizledi ve Lema'nın önüne bir kağıt daha koydu.

"Seçtiğin dersler dışında beden eğitimi, müzik, ve resim dersleri ortak olup zorunlu derslerdir. Şimdi kulüp aktivitelerini seçmeni istiyorum. Bu okulun her öğrencisinin en az bir kulübe girmesi gerekmektedir. Her alanda okulumuz bölge şampiyonu olmaktadır."

Lema kağıtta ki kulüpleri incelerken adeta gözleri ışıldıyordu. Voleybol, basketbol ve futbol kulübünü işaretlerken devam ederek sevdiği her şeyi işaretlemişti. Okçuluk kulübü, dans kulübü, müzik kulübü, yüzme kulübü, sokak sporları kulübü ve son olarak da dövüş sanatları kulübünü seçtikten sonra maksimum seçme sayısına ulaşmıştı. Dudak büzerek kağıda baktı. Daha seçmek istediği birçok kulüp vardı oysaki. Reha ve Deha dayanamayıp gülmeye başlarken kağıdı gören müdürün ise ağzı açık kalmıştı.

"Kaç yıllık müdürlük hayatımda ilk kez böyle bir şey görüyorum. Okulumuzda kulüpler çok önemlidir. Antrenmanları çok sıkı ve disiplinli geçer. Başarısızlık sonucunda kulüpten atılma ihtimalin bile var. Nasıl hepsini aynanda yürütmeyi planlıyorsun?"

Lema sorun yok der gibi baş parmağını kaldırırken yüzünde ki gülümseme hiç silinmiyordu. "Endişelenmeyin müdür bey. Bütün kulüplerde as kadroya gireceğime ve okulu ulusallara bir kez daha taşıyacağıma emin olabilirsiniz."

Hakan bey ne diyeceğini bilemez gibi ağzı bir açılıp bir kapanırken Lema elini masaya koydu ve kararlı gözlerini müdüre dikti."Annemin böyle emek verdiği bir okulu daha da yükseklere çıkarmadan asla rahat edemem. O kadar yükseğe çıkmalı ki annem de gökyüzünden görebilmeli."

O an Hakan beyin yüzünde ilk kez bir gülümseme belirirken onda ki bu enerjinin benzerini Ahenk Eva'da gördüğünü hatırladı. O da sürekli okulu daha iyi yerlere getirmekten bahsederken bunu fazlasıyla başarmıştı. Reha ve Deha, küçük kız kardeşlerine gururla bakarken Hakan bey hafifçe gülerek başını iki yana salladı.

"Tanrı aşkına, bu Akarcalı ailesinin nesi var? Kutsanmış olmalısınız."

Farkında olmadan doğruları söyleyen müdürle üçünün de yüzünde ki gülümseme büyürken Lema işaret parmağını dudağına bastırdı.

"Şşt, bu bizim küçük sırrımız."

Birkaç dakika sonra Hakan bey, Lema'nın ders programını ve kulüp saatlerini ayarlayarak ona verirken sonrasında derslerine girmek için müdür beyin odasından çıkmışlardı.

"İlk ders lineer cebir. Üçümüzünde ortak olan nadir derslerinden. Benim derslerimin de tamamı sayısal olsa da seçtiğim derslerin bir kısmı seninkinden farklı. Reha'nın ise sözel dersleri de var." Deha yüzünü buruşturarak devam etti. "Felsefeye bayılıyor."

Lineer cebir sınıfının önüne geldiklerinde Deha kapıyı çalmış, içeriden gelen 'gel' sesinin ardından içeri girmişlerdi. Lema gördüğü amfiyle şaşırırken oldukça geniş ve ferah sınıf oldukça hoşuna gitmişti. Sınıfta ki tüm gözler onlara dönerken Lema bu kibir dolu bakışların vücuduna bir ok gibi saplandığını hissetti.

"Reha, Deha neden geç kaldınız? Bir daha olmaması konusunda sizi uyardığımı hatırlıyorum."

Stilettoların üzerinde kalem etekli, uzun boylu bir kadın yanlarına yaklaşırken Lema'nın diğer bir farkettiği şey ise öğretmenlerin bile ne kadar bakımlı olduğuydu. Lema, üçüzlerinin kaşlarını çatıldığını görünce öne çıkarak onlardan önce konuştu.

"Benden dolayı geç kaldılar. Okula bugün başladım."

"Ben Lineer cebir hocanım. Adım Sanem. Tanıt bakalım kendini. Dönem ortasında transfer öğrenci oldukça nadirdir.Reha, Deha sizde yerlerinize geçin."

Reha ve Deha kardeşlerine gülümseyerek amfi merdivenlerini çıkmaya başladıklarında Sanem hocanın dikkatini çeken ilk şey kızın güzelliği olmuştu. Bir su tanesi insana dönüşmüş gibiydi. Sınıfta ki erkek öğrencilerinin şuan ne derece kendinden geçtiğini tahmin edebiliyordu.

"Ben Lema Akarcalı. Reha ve Deha'nın üçüzüyüm."

Lema'nın dedikleri sınıfa bomba gibi düşerken Sanem hoca geçen gün ki yayını görmesine rağmen bunun nasıl aklından çıktığını düşünüyordu.

"Ahenk Eva'nın kızısın demek?"dedi Sanem hoca gülümseyerek."Senden beklentilerimi çok yüksek tutacağım Lema. Boş bulduğun bir yere geçebilirsin."

Lema teşekkür ederek merdivenlere yöneldiğinde üstüne yönelen ilgi ve küçümseyici bakışlara aldırmadı. Yanından geçtiği herkes ona aynı şekilde bakıyordu. Lema'nın en iyi bildiği şeylerden biri böyle insanlardan saygı beklenmeden önce saygının kazanılması gerektiğiydi. O saygıyı kendi çabalarıyla kazanmakta kararlıydı. Reha ve Deha'nın arasına oturduğunda onlarla okulda, böyle birlikte ders alabildiği için mutluydu.

Sanem hoca dersi anlatmaya geri dönerken birkaç dakika sonra bir kız elini kaldırarak söz hakkı almıştı.

"Dinliyorum Aleyna."

Barbiden farksız sarışın bir kız ayağa kalktığında yeşil gözlerinin hedefi Lema'ydı.

"Müdür bey, Lema Akarcalı'nın seçtiği dersleri ve kulüpleri okulun sayfasına eklemiş. Onun bu okulu ciddiye almadığını düşünüyorum."

Sanem hoca da dahil sınıfta ki herkes telefonlara sarılarak onun seçtiği derslere bakarken sınıfta bir uğultu oluşmuş, Lema öfkeli bakışların arasında kalmıştı. Lema ise, herkesin seçtiği derslerin okulun internet sitesine eklendiğinden habersizdi ve böyle bir şey beklemediği için şaşkındı.

"İlgi çekmek için böyle yaptığı besbelli."

"Bu derslerin hepsini geçebileceğini mi düşünüyor?"

"Bu kadar spora ayak uydurabilme imkanı yok. Kulüplerden atılacak."

Herkes onun hakkında konuşurken Lema, Akarcalı bedeninin ona sağladığı güçlü işitme sayesinde her şeyi kolayca duyarken tepkisizdi. Her zaman ki gibi insanlar onunla arkadaş olmak istemiyordu. Deha elini sinirle sıraya vurarak ayağa kalktığında tüm sınıf sessizleşmişti.

"Bu kadar yeter! Size kim kardeşim hakkında konuşabilirsiniz dedi?!"

Ardından Reha usul usul ayağa kalkarken sesi buz gibiydi."Ölmek mi istiyorsunuz?"

Reha ve Deha bu okulun tabularındandı. Akarcalı ailesinin ne derece karanlık bir aile olduğunu, ne kadar tehlikeli olduklarını herkes bilirdi. Bu okulda Reha ve Deha ile tartışıp ertesi gün sağlam bir şekilde okula dönen kimse olmamıştı. Kimisi intihar eder, kimisi okulu bırakır, kimisi affedilmek için yalvarırdı. Kimisi de ne hikmetse bir kaza geçirir ve ölürdü. Bunlar kesinlikle medyaya duyurulmayan kısımdı. Ne de olsa medya Akarcalı ailesinin avuçlarındaydı.

Lema'nın asıl şaşırdığı ise sınıfın içinde okula geldiğinden beri ilk kez farkettiği karanlık bakışlardı. Buradaki öğrenciler normal bakmıyordu. İlk başta nasıl bu kadar saf düşündüğüne inanamazken bir gerçeği kavramıştı. Bu okul Dünya da ki en iyi 10 okuldan birisiydi. Burada okuyan insanlar milyoner, milyarderdi. Hepsi dünyaca ünlü kişilerin, devlet adamlarının çocuklarıydı. Lema'nın aklına diğer gelen ise mafya çocuklarıydı. Akarcalı ailesi yeraltının en önemli isimlerindendi ve elbette birçok ortaklıkları olmuştu. Çocuklarını bu okula yazdırmaları şaşılacak bir şey değildi.

Lema o an ailesinin okulu olsa da aslında ne kadar tehlikeli bir okulda olduğunu farketti. Kendisi de üçüzleri gibi ayağa kalkarken ikisine de ufak bir bakış attı. Onların arkasına saklanırsa bu insanların saygısını asla kazanamazdı.

"Ben hallederim." Mırıltısını duyan Reha ve Deha onun o ufak bakışından ne demek istediğini anlarlarken sinirle yerlerine geri oturmuşlardı. Onlarda farkındaydı. Lema'yı ne kadar korurlarsa o kadar çok torpilli muamelesi görecek ve insanlar onu aralarına almayacaktı.

"Seçtiğim derslerle bir sorunun mu var?"Lema'nın dudaklarında ufak bir gülümseme belirdi. "Aleyna."

Aleyna'nın kısık gözleri Lema'ya yeniden dönerken tüm sınıfın gözleri ikisi arasında gidip geliyordu.

"Bu okul ailene ait bile olsa fazlasıyla prestijli bir okul. Burası senin oyun alanın değil." Aleyna'nın sert sözlerine herkes katılırken nefret saçarcasına devam etti. "Biz burada başarısızlık sevmeyiz. Akarcalı olmadan önce ki hayatını herkes biliyor. Ünlüsün. Çekimden çekime koşarken mi öğrendin bu kadar sayısal dersi? Bu yaptığın bize bir hakaret! Ne cüretle bizleri aşağılamaya kalkarsın?"

Lema anlamsızca ona baksa da ses tonu ifadesizdi. Sakin bir şekilde yanıtladı. "Burada ünlü olmayan birinin olduğunu sanmıyorum. Hepiniz sosyal medya da daha önce gördüğüm tanıdık yüzlersiniz. Sadece okul bahçesine girdiğimde onlarca fenomen gördüm. Ne saçmalıyorsun? O zaman sizin ne işiniz var bu sınıfta?" Lema da onun gibi gözlerini kısarken konuşmasında devam etti.

"Kimseyi aşağıladığım, hakaret ettiğim yok. Kendi eğitim hayatım hakkında verdiğim özgürce bir karar için neden hesap vermek zorundayım? Seçtiğim ders ve kulüp sayısı izin verilen sayının üstünde bile değil. Kurallar dahili seçtim ve derslerden geçip geçememek de benim sorunum."

Aleyna son kez öfkeli bir bakış atmış ve yerine oturmuştu. Şu aşamada da diyebilecek bir şey yoktu çünkü Lema cidden herhangi bir kural ihlali yapmamıştı.

"Tamam kızlar yeterli. Lema'nın yaptığı şeyin sonuçlarının farkında olduğunu düşünüyorum. Eminim bu sorumluluğu alacaktır."dedi Sanem hoca ciddi bir sesle. "Bana lineer cebirin tanımını yapar mısın Lema?"

Lema, bu kadar test edilmesine içten içe sinirlense de bunu belli etmeden Sanem hocayı onayladı. "Matematiğin, vektörler, vektör uzayları, doğrusal dönüşümler, doğrusal denklem takımları ve matrisleri inceleyen alanıdır. Vektör uzayları aynı zamanda modern matematiğin merkezinde yer alan bir konudur."

Lema, istese burada lineer cebirin tarihçesini bile dökebilirdi ancak kimseye daha fazlasını ispat etmek zorunda değildi.

"Doğru. Oturabilirsin."

Kısa bir süre sonra klasik bir müzik duyulduğunda Lema zilin çaldığını anlamıştı. Ders boyu insanların ona olan bakışları fazlasıyla sinir bozucu olsa da kardeşlerine bunu yansıtma niyeti yoktu.

Tenefüste Deha ve Reha'nın hâlâ yüzü gülmüyordu çünkü onlar da sinirlenmişlerdi. Lema kendisi burada olmasa olacakları tahmin etmek bile istemiyordu.

"Hepsinin gözlerini oyacağım." Reha dişlerinin arasından söylendiğinde Deha elini sinirle salladı.

"Birer zavallı gibi Lily'nin ayaklarına kapanmalarını sağlayacağım."

Dışarıya sızan karanlık enerji ortamda basık bir havaya sebep oluyordu. Lema derin bir nefes verirken Deha ve Reha ile çok fazla ortak dersinin olmasına mutlu olmuştu. Çünkü onlar sinirlendiğinde sakinleştirmek için her seferinde uğraşmak daha yorucu olurdu.

"Sakin olur musunuz lütfen? Bir anda herkes tarafından kabul edilmeyi beklemiyordum zaten."

Birkaç dakika sonunda Lema ikisini de sakinleştirirken insanların ona böyle davranması, üçüzlerinin ona karşı daha korumacı olmasına sebep olduğunun farkındaydı.

"Gel seni arkadaşlarımızla tanıştıralım." Reha, Lema'nın elini tutarak peşinden götürmeye başladığında Lema ikisininde az önceye göre daha sakin görünmesinden hoşnuttu.

Herkesin gözleri onlardayken,Reha'nın Lema'nın elini tutuyor olmasının şaşkınlığını yaşıyor gibiydiler. Okulun bahçesine indiklerinde büyük bir süs havuzunun çevresine konulmuş çardaklara ilerlemeye başlamışlardı.

"Beni arkadaşlarınızla tanıştırmak zorunda değilsiniz."dedi Lema durgun bir sesle.

"Saçmalama, sen bizim kardeşimizsin. Hem Uzay sabahtan beri seni görmek istiyor. Mesaj atıp duruyor. Uzay da orada." Deha'nın dediğiyle Lema tanıdık birinin daha varlığıyla rahatlamıştı. Kuzeni Uzay ile çok iyi anlaşıyordu.

Lema çardakta kalabalık bir grup görürken tüm Dünya'nın önünde dans ederken utanmamış ama şimdi nedense biraz çekingen hissediyordu. Çardağa ulaştıklarında Uzay hızla kalkmış, Lema'ya sıkıca sarılmıştı.

"Benim güzelim de gelmiş. Bu Deha ve Reha aptalı seni görmeme engel olabileceklerini sanıyorlar."

Reha ve Deha, hâlâ kardeşlerine sıkıca sarılan Uzay'ı ayırmaya çalışırlarken Lema kendini tutamayıp gülmüştü. Arkadaşları ise sessizce Lema'yı inceliyordu.

En sonunda Uzay'ı ittirdiklerinde arkadaşlarına dönmüşlerdi.

"Aman tanrım, çok güzel!"

Lema bunu diyen çocuğa baktığında turuncu saçlı,iri bir çocuk olduğunu gördü. Boyu 2 metreye yakın olmalıydı. Kahverengi gözleri beğeniyle Lema'ya bakıyordu.

"Gözleri parlıyor!"

"İnsan mı?"

Hepsinden farklı farklı tepkiler yükselirken Reha, Deha ve Uzay'ın yüzü duvar gibiydi. "Hey,"dedi Uzay kaşlarını çatarak."Sakın aşık falan olmayın."

Deha, Uzay'ın kafasına bir tane patlattığında Lema kıkırdamış, küçük gamzeleri ortaya çıkmıştı. Uzun kirpiklerinin altından, yoğun bakışları çok sevdiği üçüzlerinde ve kuzenindeydi.

"Merhaba, ben Lema. Reha ve Deha'nın üçüzü, Uzay'ın ise kuzeniyim."

"Biliyoruz tüm okul seni konuşuyor."

Lema, karşısındaki grubu incelerken 5 erkek ve 1 kız olduklarını gördü. Geldiklerinden beri hiç tepki vermeyen tek kişi o kızdı. Onlar da Lema'yı incelerken kızın gerçek bir altın gibi görünen saç tellerine, ışıldayan gözlerine hayret etmişlerdi. Al al olan yanakları, gülünce kısılan gözleriyle Lema fazla izlenilesi bir kızdı. Saçında ki bukleler esintiden dolayı hareketlenmiş, mini eteğinin uçları hafifçe kalkmıştı. Hepsinden bir iç çekme sesi yükselirken Deha sabırlı olmak ister gibi parmağıyla burun kemerini sıkmıştı.

"Gözlerin lens mi?" Turuncu saçlı çocuğun sorduğu soruyla Lema olumsuz anlamda başını iki yana salladı.

"Lens değil."

"Bu arada ben Barlas."dedi yine aynı turuncu saçlı çocuk. Ne kadar cana yakın olduğu belli oluyordu.

"Ben Ediz." Ediz kıvırcık saçlı, hafif çilli, oldukça güzel duran bir çocuktu.

"Ben Sezgin." Uzun düz siyah saçlarıyla ve bal rengi gözleriyle yine Lema'yı eritecek kadar yakışıklıydı.

"Ben Arın." Aralarında en uzun ve en kalıplı olan çocuk bu olabilirdi. Çocuğun yüzü o kadar simetrikti ki Lema gözlerini alamamıştı.

"Ben Safir." Gözleri de ismi gibi safir mavisi olan çocuğun kısa saç kesimi ve keskin yüz hatları onu bir modelden farksız gösteriyordu.

Lema, ailesiyle tanıştıktan sonra sanki Dünya algısı değişmiş gibi geliyordu. Daha önceden olsa bu kadar yakışıklı ve güzel insanların bir arada bulunabileceğine inanamazdı. Ama bir Akarcalı olduktan sonra gördüğü insanlar artık normallik sınırının üstündeydi. Karşısında ki dergiden fırlamış gibi görünen çocuklara gülümserken gözlerini bu defa hiç konuşmayan kıza çevirdi.

"Ben Sare. Safir'in ikiziyim." Kızın masmavi gözlerine, dümdüz siyah saçlarına ilgiyle baktı Lema. Bu da başka bir güzel kızdı. Artık daha ne kadar şaşırabilirdi kendi de bilmiyordu ama bu okulda ortalama olan birini bile henüz görememişti.

"Memnun oldum."dedi Lema gözlerini kaçırırken. "Umarım beni seversiniz."

Tatlı tatlı söylediği cümleyle Sare ilk kez gülümserken Barlas daha fazla dayanamamış, kalkıp Lema'nın yanaklarını sıkmıştı.
"Şimdiden sevdik!"

Zil sesi duyulduğunda Lema klasik müziğin her seferinde kulağa ne kadar hoş geldiğini düşünüyordu.

"Bu tenefüsler kısaldı mı bana mı öyle geliyor?"dedi Sezgin isyan ederek.

"Hayır aptal. Sana öyle geliyor." Ediz gözlerini devirerek ayağa kalktığında herkes ayaklanmış okul binasına doğru yürümeye başlamışlardı.

"Lily, dersin ne?" Reha, Lema'yı kendine çekerken kardeşinin saçlarına birkaç öpücük kondurmuştu. Bu sahne kendi arkadaşları da dahil her göreni şok ederken Reha'nın hiç umrunda değildi.

"Nümerik analiz. Sizin ki ne?"

"Benim sosyoloji. Deha'nın da geometri."

"O zaman önce Lema'yı sınıfına bırakalım."dedi Deha, Reha'ya bakarak. Arkadaşları ise Lema'nın dersini duyunca yüz ifadeleri değişmişti.

"Gerçekten internet sitesinde gördüklerimiz doğru mu? O iğrenç dersleri mi alıyorsun?" Barlas dehşet içinde konuşurken Lema onu onayladı.

"Almak istediğim daha birçok ders vardı aslında. Bu dersleri verdikten sonra daha fazlası için müdür beyle konuşmak istiyorum." Lema heyecanlı heyecanlı kafa sallarken hepsi durmuş garip garip ona bakıyordu.

"Deha'nın kardeşi olduğun çok belli." Arın'ın yüzünü buruşturarak konuşmasıyla Safir kulüp konusunu açmadan edememişti.

"Peki o kulüpler? Kulüpler de başarısız olunca atılıyorsun. Ve her atılma durumunda derslerinden not kesiyorlar. Üç kulüpten atılınca okuldan atılma ihtimalin bile var. O yüzden kimse üç kulüpten fazla seçmez. Üç seçen bile çok nadirdir."

Safir'in yaptığı açıklama ile Lema herkesten aynı tepkiyi alınca o kadar kulübü seçmekle kötü yaptığını düşünmek üzereydi. Ancak sahip olduğu yetenekleri okulu daha iyi yerlere çekmek için kullanmak istiyordu. Annesi bu okul için elinden geleni yapmışken nasıl olur da Lema kendini geri çekerdi. Kim ne derse desin elinden geleni yapacaktı.

"Hepsinde iyi olduğum için bir sakınca görmüyorum. Seçebilsem birkaç tane daha seçerdim." Lema'nın gülümseyerek dediği cümleyle herkes sessizleşirken şimdilik daha fazla üstelemeyecekleri ortadaydı.

"Benim de dersim nümerik analiz. İsterseniz Lema benimle gelebilir."

Sare'nin dediğiyle Lema neden herkesin şaşkınca ona döndüğünü anlamamıştı. Bunu teklif etmesi garip bir şey miydi?

"Safir, baksana ateşi mi var?"dedi Sezgin iri gözlerle.

"Sare biz dışında biriyle vakit mi geçirmek istedi bana mı öyle geldi" Barlas da durumun garipliğini dile getirirken Sare göz devirmişti.

"Deha ve Reha için diyorum. Onların ders sınıfları, nümerik analiz sınıfına çok ters kalıyor. Ayrıca zil çaldı geç kalacaklar. Lema'nın ilk günü olduğu için yardımcı olmak istedim sadece."

Deha, Lema'nın saçlarını okşadı."Sorun olur mu Lily? İstersen seninle geliriz." Buz mavisi gözleri endişeyle kardeşinin yüzünde geziniyordu.

"İnanılır gibi değil."dedi Arın dehşetle diğerlerine fısıldarken. Deha ve Reha ile senelerdir arkadaşlardı ancak onlar bile ilk kez görüyorlardı. Deha onları duymazdan gelirken kardeşinin yumuşak saçlarını okşamaya devam etti.

"Buna alışın çocuklar. O ailemizin şuan da en değerli, en vazgeçilmez üyesi." Uzay da eğilerek Lema'nın omzuna bir öpücük kondurduğunda Lema'nın gözlerinde ki altından noktalar artmaya başlamıştı. Yüzünde ki sıcak gülümseme öylesine sevgi doluydu ki herkes bu kızın gülümsemesinde takılı kalmıştı.

"Sanırım sizi anlıyorum."dedi Sezgin durgun bir ifadeyle.

"Merak etmeyin hallederim. Hem Sare de o sınıftaymış. Tenefüste yanıma gelirsiniz olur mu kalbim çocuklar?" Etrafını saran Uzay, Reha ve Deha üçlüsüne bakmak için kafasını geriye atarken üçü de kafalarını eğmiş, ona yaklaşmışlardı.

"Tabiki geliriz. Her yer yamyam dolu. " Uzay huysuzca söylendiğinde Sare ellerini birbirine vurdu.

"Ayrılın kızdan, artık gitme zamanı."

Üçü de sıkıntıyla nefes verirken onu ilk günden yalnız göndermek hiç içlerine sinmiyordu. Sorun okul veya dersler değildi. Sorun insanlardı. Burada çok tehlikeli öğrenciler olduğunu en iyi onlar biliyordu.

"Sare, biri Lema'ya bir şey derse onun canını sıkarsa Lema bize söylemez. Ama sen söyle olur mu?" Reha, Sare'den rica da bulunduğunda Sare'nin bile kaşları havalanmıştı. Kaç senedir Reha'yı tanıyor olmasına rağmen ilk kez kendisinden bir rica da bulunuyordu.

"T-tabiki."dedi şaşkınlığını hiç gizlemeden.

"Lily'ye kötü davranan kimse yaşamayı haketmiyor." Deha'nın buz gibi çıkan sesi herkesi ürpertirken arkadaşları onların ne denli acımasız olduğunu en iyi bilenlerdendi. Lema'yı az önce tanısalar da bir şeyden hepsi emin olmuştu.

Lema da artık dokunulmaması gereken bir tabuydu.

Sare, Lema ile koridor da yürümeye başlarken yan gözlerle onu süzüyordu. Oldukça güzel, oldukça masum duruyordu. O kadar sayısal derste, o kadar sporda başarılı olmasını Sare de mümkün görmüyordu. Ancak bunları dile getirmezdi.

"Deha ve Reha adına mutluyum. Ahenk Eva'nın ölümünden sonra onları hiç birine yakın davranırken görmemiştim."

Annesinin ölümünü her duyduğunda Lema'nın boğazına bir yumru otursa da onu onayladı. "Kardeşlerimle olduğum için bende mutluyum."

"Medyaya tanıtıldığın gece davet de Safir ve bende vardık. Ailemiz tebrik için yanınıza geldi. Ama o kadar kalabalıktı ki Safir ve ben masa da kaldık."

"Bunu bilmiyordum."

"O gece bir tanrıça gibiydin Lema."dedi Sare hafifçe gülümserken.

Lema ona teşekkür ederken sınıfın önüne gelmişlerdi bile. Lineer cebir sınıfı gibi burası da bir amfiydi. Lema sabah ki sınıfından sadece iki ortak kişi görmüştü. Biri Aleyna'ydı. İnsanların sadece bir veya iki ağır sayısal ders aldığını artık anlamıştı ancak Aleyna ile tekrar karşılaşmayı beklemiyordu. Aleyna da onu gördüğünde bakışlarını anında öfke bürürken Lema ondan bakışlarını çekti.

Nümerik Analiz hocası takım elbiseli 40'lı yaşlarında bir adamdı. Ceketini sandalyesinin arkasına asarken gözleri Lema'ya takılmıştı bile.

"Herkesin konuştuğu transfer öğrenci sensin demek."

Lema ona bakarken bile adamın sağlam bir matematikçi olduğunu kolayca anlayabiliyordu. Kendinden emin tavırları, Lema'nın ilgisini çekmişti. Sınıfta otoritenin kime ait olduğunu gösterir gibiydi. Sınıftaki herkesin bakışları Lema'ya kayarken Sare derin bir nefes almıştı. Lema'yı ona emanet etmişlerdi o yüzden her an onu korumaya hazır bir şekilde dikleşti. Böyle masum bir kızı üzmelerine izin vermeyecekti.

"Ben Nümerik Analiz hocan Ayhan Işık. Sende Lema Akarcalı olmalısın."

Lema ayağa kalkarken hafif bir baş sallamasıyla hocasını onayladı. "Evet."

"Bu kadar sayısal dersi ne olduklarını bilmeden sevmeyeceğini düşünüyorum. Söyler misin Nümerik Analiz nedir?"

Lema, masanın altında kalan elini yumruk yapmadan duramamıştı. Çok sinirlenmeye başlasa da bunu yüzüne yansıtmadı. Ancak Lineer cebir hocası gibi Ayhan hoca da aynısını Nümerik Analiz için soruyordu. Onu böyle test etmeye çalışmak, ona inanmadıklarını gösteriyordu. Bir anda böyle sorular sorarak onu küçük düşürebileceklerini sanıyor olmalıydılar. Sakin bir sesle yanıtladı.

"Nümerik Analiz, matematiksel analiz problemlerinin yaklaşık çözümlerinde kullanılan algoritmaları inceler. Diğer adlarıyla Sayısal Analiz ve Sayısal çözümleme olarak da bilinir. Bir çok mühendislik dalı ve doğa biliminde önemli olan sayısal analiz, bilimsel hesaplama bilimi olarak da kabul edilir."

Ayhan hoca 'tebrikler' der gibi başını sallarken herhangi bir şey demeden dersi anlatmaya başlamıştı.

"Söyler misin Lema? Nümerik bilgi nedir?"

Lema duraksamadan yanıtladı."Kantitatif nicel veridir. Ölçülebilen, üzerinde aritmetik işlemler yapılabilen veri tipidir."

"Peki nümerik yöntemler nedir?"

"Nümerik yöntemler matematik problemlerinin formüle edilip, aritmetik işlemlerle çözülmesini sağlayan tekniklerdir."

Ayhan hocanın adımları dururken sınıfta bir uğultu çıkmıştı bile. "Nümerik sayı nedir?"

"Rakamlardan sayılara varılır, sayısal anlatım nümerik anlatımdır. Sayılar sembollerle ilişkilendirilir."

Ayhan hocanın bakışları artık fazlasıyla ilgi doluyken sınıftakilerin bakışları ise kıskançlık doluydu. Herkes onun gösteriş için bu dersleri seçtiğini sanıyordu. Hiç takılmadan soruları yanıtlaması ise aksini gösteriyordu.

"Nümerik değişken nedir?"

"İçerisinde sayı saklanan değişkenlerdir." Lema bir kez daha tereddüt etmeden hızla cevaplarken herkesin dikkatini çeken sanki birisi adını sormuş gibi kolayca yanıtlamış olmasıydı. Ayhan hoca ekrana bir nümerik analiz hesaplama sorusu yansıttığında gözleri Lema'ya döndü.

"Buraya gelip bunu çözer misin?"

Lema devasa ekranda ki soruya bakarken bu adamın bilinçli olarak böyle zor soru seçtiğinin farkındaydı. Bu ders bir lise öğrencisi için zaten fazlayken böyle bir soru üniversite öğrencilerinin bile harcı olamazdı muhtemelen. Aleyna bile hocanın açtığı soruya şaşırmış gibiydi.

"Hocam, Lema daha bugün geldi. Fazla olmadı mı bu soru?" Sare kaşlarını çatarak konuştuğunda Ayhan hoca gülümsedi.

"Endişelenme Sare. Sadece seviyesini ölçmek istedim."

Sare yeniden itiraz edecekti ki Lema onun başını derde sokmamak için yerinden ayaklandı ve Ayhan hocanın yanına ilerledi. Sınıfta onu ilk kez yakından görenlerin beğeni dolu bakışları üzerinde geziniyordu. Kızın birer ışık topunu andıran gözleri Ayhan hocanın bile tekrar tekrar bakmasına sebep olurken Lema, Ayhan hocanın uzattığı ekran kalemini aldı ve soruyu çözmeye başladı.

Bir duvarın tamamını kaplayan ekrana işlemlerini yapmaya başlarken Lema dikkatle soruya odaklanmıştı. Oldukça büyük sayılarla çok fazla işlem yapıyor, integral ve türev bile kullanmak durumunda kalıyordu. Yaklaşık 5 dakika sonra Lema hâlâ çözmeye devam ederken duvarın yarısı işlemlerle dolmuştu. Artık yer kalmayınca daha küçük yazmaya çalışarak devam etmişti.

Kısa bir süre sonra sonuca ulaştığında derin bir nefes verdi ve arkasına döndü. Sınıf hiç olmadığı kadar sessizdi. Aleyna ve Sare bile şaşkınlıkla ona bakarken Ayhan hocanın ağzı açık kalmıştı.

"Seviyemi ölçme şekliniz hiç adil değildi." Lema, ekrana yazmak için kullandığı kalemi Ayhan hocaya verdikten sonra amfi merdivenlerinden çıkarak Sare'nin yanına oturmuştu.

Ders sonunda Sare telefonun ekranını Lema'ya gösterdi. Bu Lema'nın derste Ayhan hocanın sorularını yanıtladığı ve soruyu çözdüğü bir kayıt videosuydu.

"Çoktan internet sitesine yüklenmişsin bile."

Lema anında yerinde dikleşti."Ciddi olamazsın! Nasıl oluyor bu?"
"Sınıfların her biri kameralarla izleniyor. Başarı gösteren her öğrencinin videosu internet sitesine yüklenir. Bu hem öğrendiler arasında rekabet sağlıyor hem de okul için reklam oluyor."

Lema bunu mantıklı bulurken üstlerine düşen gölgeyle kafasını kaldırdı ve kimin geldiğine baktı. Ayhan hocaydı.

"Buyrun, bir şey mi diyecektiniz?"dedi Lema düz bir sesle.

"Ben senden özür dilemek istemiştim. Bir öğretmen olarak haksız bir değerlendirme yaptım. Sadece içimden bir ses senin daha fazlasını yapabileceğini söylemişti." Ayhan hocanın samimiyet dolu sesiyle Lema uzatmak istemezken hafifçe gülümsedi. Bu dersi çok seviyordu, o yüzden hocasıyla da arası kötü olsun istemiyordu.

"Bir daha yapmadığınız sürece problem değil."

"Lema,"dedi Ayhan hoca coşkulu bir sesle."Sen bir dahisin!"

Ayhan hoca onu övmeye devam ederken Lema ne diyeceğini bilemeyerek Sare'ye bakışlar atsa da onun da bu konuda yapabileceği bir şey yoktu. En sonunda Reha ve Deha geldiğinde bile Ayhan hocadan zor kurtulmuştu.

"Lily, ne zaman arkamıza dönsek sana daha fazla kişi hayran olmuş oluyor. Şunu keser misin?" Reha'nın buram buram kıskançlık kokan sesiyle Lema omuz silkti.

"Ama ben bir şey yapmadım!"dedi kendini savunmaya geçerken. "Sadece soru çözdüm."

Sare kıkırdadı. "Kesinlikle hiçbir şey yapmadın Lema!"

♠️

Öğlen arası geldiğinde Lema, Deha'nın onun için aldığı yemek dolu tepsiyi önüne çekti. Tabağında ki biftek ve parmesanlı, mantarlı makarnaya , yanındaki avokadolu salataya garip bakışlar attı. Tanrı aşkına bu nasıl bir okul yemekhanesiydi?

Sare'nin tabağında gördüğü suşilerle Lema dehşet içindeydi. Safir'in tabağında ki ızgara balığa, Sezgin'in tabağındaki sebzeli gratene de aynı ifadeyle bakmaya devam etti. Beti benzi atarken belki milyonuncu kez aynı şeyi düşünmüştü. Bu okul bambaşka bir seviyeydi.

"Lema, şimdiden okulda oldukça popülersin." Barlas heyecanlı heyecanlı konuştuğunda bu durumdan hiç hoşnut olmayanlar Deha, Reha ve Uzay üçlüsüydü.

"O soruyu nasıl çözebilirsin? İnsan işi değil."dedi Ediz kafasını iki yana sallarken. Hâlâ şaka gibi geliyor olmalıydı.

"Kolay değildi ama çözülmeyecek bir soru da değildi. Yalnızca cevabı fazla uzundu." Lema bundan sıyrılmaya çalışırken daha fazla batırdığının farkında bile değildi.

"2+2' yi sormuşlar gibi davranmasana."dedi Sare bir suşisini havaya kaldırarak. Ardından suşiyi Lema'nın ağzına soktuğunda Lema itiraz etmeden yemişti.

"Bu yılan balıklı olan. En sevdiğim."

Sare'nin dediğiyle Lema'nın aklına abisinin yılanı Nigel gelirken tadı çok güzel olsa da pişmanlıkla ağzında ki suşiyi yuttu. Acaba Nigel de bu kadar lezzetli miydi?

"Güzelim, neden bu kadar az yedin?"dedi Deha kaşlarını çatarak. Ardından biftekten bir parça alıp Lema'ya yedirdi. Reha da içeceğinin pipetini Lema'ya uzatmış biraz içmesini sağlamıştı.

"Bu çok sevdiğim bir meyve kokteyli."

Tüm yemekhane fısıldaşmalarla, uğultularla kaynıyordu. Kimseyle konuşmayan Sare'nin onunla yemeğini paylaşması bir yana, Deha ve Reha'nın onu kendi elleriyle beslemesi insanların inanmakta güçlük çektiği şeylerdi.

O anda Lema'nın sırtından aşağı soğuk bir su dökülürken tüm masa sessizleşmişti. Lema'nın dudaklarından irkilerek ufak bir çığlık kaçarken neler olduğunu anlamamıştı.

"Ne oluyor?!" Deha'nın bağırışı yemekhane de yankılanırken hepsi ayaklanmış, Sare ise peçeteyle Lema'nın üstünde ki ıslaklığı almaya başlamıştı. Neyse ki gömlekleri siyahtı ve ıslanınca iç göstermemişti.

Lema arkasına döndüğünde bir grup erkek gördü.

"Pardon, elimden kaymış." En önde ki her yeri dövmelerle kaplı iri çocuk dalga geçerek bunu söylediğinde hepsi kahkaha atmış, ardından elinde ki boş bardağı bırakarak yere düşüp kırılmasına sebep olmuştu.

Cam kırıkları Lema'nın bacağına gelirken Reha hızla kardeşini geriye çekti.

"Sarper!"dedi Deha sert bir sesle. "Bu da ne demek oluyor?"

Lema, bacağı kanadı mı diye korkuyla kontrol ederken yalnızca bir çizik olduğunu gördü ama neyse ki kanamamıştı.

"Kardeşinize merhaba demek istedik. Ama bir bebek bulmayı beklemiyorduk. Sütünü de içirseydiniz."

Deha ve Reha'nın yüz ifadeleri tehlikeli bir hal alırken ortama yayılmaya başlayan enerji yemekhaneyi basık bir havayla sarmaya başlamıştı bile. Tüm okul sessizce onları izlerken hepsi bu havaya aşinaydı. Akarcalılar'ı göz göre göre sinirlendirmek yapılacak iş değildi.

"Çizgiyi aşıyorsunuz. Özrünüzü dileyip yalvarmanın tam sırası." Arın kollarını birbirine bağlayarak üstten bakışlarını onlara dikmişti.

"Yalvarmak mı? Neden siz bize yalvarmıyorsunuz?" Sarper'in yanında ki çocuk alayla konuştuğunda Lema bu okulda hiç serseri olmadığını sansa da anlaşılan yanılmıştı. Böyle çürük tipler her yerde olmayı başarıyordu.

"Yalnızca hayatınızı kurtarmaya çalışıyordum."dedi Arın umursamazca omuz silkerek.

"Her zaman bizimkilerle ters düşüyorlar ama bir şekilde görmezden geliyorlardı. Bugün hiçbirinin görmezden geleceğini sanmıyorum." Sare'nin mırıltısıyla Lema ona döndü. Üçüzlerinin kolay kolay birini görmezden geleceğini sanmıyordu.

"Neden görmezden geldiniz?"

"Aralarında yabancı öğrenciler de var. Olası bir ters durumda böyle şeyler uluslararası bir savaşa bile sebep olabilir."

Lema'nın gözleri irileşirken Deha ve Reha'dan onları kurtarmanın imkansız olduğunu biliyordu. Deha Sarper'in yakasını tek eliyle yakalarken Lema hızla üçüzlerinin yanına gitti. Tüm okul onları izlerken ve kameralar onları çekerken Deha'nın gözlerinin kırmızıya dönmesini istemiyordu.

"Deha, dur dur. Başınızın belaya girmesini istemiyorum. Annemin okulundayken olmaz." Lema endişeyle fısıldarken Uzay onu yatıştırmak ister gibi omuzlarından tuttu ve göğsüne çekti.

"Şşt, Deha'ya bırak."

Yemekhane öylesine sessizdi ki kimse nefes bile almıyor gibiydi.

"Kardeşime zarar verdin Sarper. Bunun bir bedeli olmalı."

Deha'nın bakışları öylesine karanlıktı Sarper de arkadaşları da bugün bir şeylerin daha farklı olduğunu anlamışlardı. Onlarla her zaman uğraşırlardı ancak Sarper 'leri hiçbir zaman gereğinden fazla takmazlardı.

"Tamam dostum bu kadar yeterli. Yalnızca oyun oynayıp biraz eğlenmek istemiştik." Sarper'in dediğiyle Deha'nın yüzünde bir gülümseme belirdi. Gülüşünün bir rengi olsaydı bu kırmızı olurdu.

Kan kırmızısı.

Sarper o an da Arın'ın dediği gibi en başında yalvarmaya başlaması gerektiğini anlamıştı. Deha'nın yüzüne baktığında bir insan değil, uyanmış bir canavarı görüyor gibiydi. Deha'nın iki yanında duran Reha ve Uzay'ın yüz ifadeleri öfkeyle çarpılmıştı. Hiç kimse farkında değildi ancak, Araf'ın terazileri çoktan dengesini bulmak için çalışmaya başlamıştı.

"Canınız oyun mu istiyor? Söylesene Sarper, benimle de en sevdiğim oyunu oynar mısın?"

Araf'ın terazisi karanlıkta kaldığında onlar için nihai karar çoktan verilmişti. Kader iplikleri onlar için örülmeye son verirken artık hepsi birer ölüydü.

Deha, Sarper'in kulağına eğildi ve fısıldadı. "Benimle kukla oynatma oyunu ister misin?"

Deha bir şeyler daha fısıldayıp geri çekildiğinde Sarper'in yakasını bıraktı ve arkasına dönüp kız kardeşine baktı. Bacaklarında ki ufak çizikler çenesinin sinirle seğirmesine sebep olsa da sakin olmaya çalıştı.

Tam o anda Sarper bağırmaya başladığında herkes şaşkınlıkla bu anı izliyordu.

"LEMA AFFET BENİ!"

Ardından delirmiş gibi dönüp arkadaşlarına saldırmaya başladı. Sarper'in arkadaşları neler olduğunu anlamayıp onu durdurmaya çalışsalar da Sarper gözü dönmüş gibi saldırıyor, tek bir şey bağırıyordu.

"AFFET BENİ LEMA!"

"YALVARIRIM AFFET!"

Sarper'in arkadaşları birbirine girip saldırmaya başladığında Deha onlara bir daha göz ucuyla bile bakmamıştı. Herkes dehşet içinde bu anı izlerken onların tek umrunda olan şey kız kardeşleriydi. Lema'yı sıkı sıkı sararlarken yemekhane çıkışına doğru ilerlemeye başladılar. Reha, Sarper'in grubundan bir çocuğun aradan sıvışarak kaçmaya çalışırken farkında olmadan kendisine çarpacak olduğunu görünce tahammül edemez gibi derin bir nefes aldı. Ardından tek bir hareketle çocuğu biraz uzun olan saçlarından yakaladı ve bir kağıt parçası gibi yan tarafa fırlattı. Yemek dolu bir masanın üstüne uçan çocuğa en ufak bir bakış atmazken tüm ilgisi yalnızca kız kardeşindeydi.

Sezgin masasında ki yemek tepsisini alırken yerde birbirlerini yumruklayan Sarper'in grubunun üstüne yemekleri boşalttı.

"Çöpler, çöpe atılmalı."

Ardından umursamazca tepsiyi elinden bırakıp yürümeye devam etti. Aynısını Safir, Sare, Ediz ve Barlas da yaparken kibirli bakışları onlara kısaca uğramış ardından yemekhaneden çıkıp gitmişlerdi.

Sarper'in grubu üstlerine dökülen yemeklere bulanmışken, tepsilerden düşülen tabaklar ve bardaklar kırılmıştı. Kırılan cam parçalarının üstünde onlar birbirlerini yumruklamaya devam ederken her yerleri kesilmiş, kan revan içinde kalmışlardı. Lema da sebep oldukları ufak çizik hepsinde daha büyüklerine sebep olmuştu.

"LEMA YALVARIRIM BENİ AFFET!"

Yemekhaneden duyulan tek ses buydu.

♠️

O gün gecesinde, Sarper ve tüm arkadaşlarının intihar haberi bomba gibi gündeme düştü. Devlet adamları intihar karşısında hiçbir şeyi kanıtlayamazken, yapacak hiçbir şeyleri yoktu.

Lema, internette gördüğü haberlerle gülümsedi. Deha ve Reha'nın onları yaşatmayacağından adı gibi emindi. Onlar halletmese, o halledecekti. Ama anlaşılan gerek kalmamıştı. Kin dolu bir sesle fısıldadı. "Annemin okuluna yakışmıyordunuz."

Akel, Lema'yı kucağına oturtup ensesine ıslak bir öpücük kondurdu. Gözleri Lema'nın okuduğu habere kayarken Akel kardeşlerinin yaramazlıklar yaptığını çoktan anlamıştı. Eğlenir gibi kıkırdadı.

"Temizlik her yerde şart. Öyle değil mi petite fée?"

"Öyle abicim."

Lema tam gece yarısında abilerine ve üçüzlerine yanlarına gelmelerini söylemişti. Onlara çok önemli bir haber vermek istiyordu. Ancak Akel abisi birkaç dakika erken gelmişti.

Diğer abileri odaya geldiğinde oldukça loş bir ışıkla aydınlatılan oda tüm Akarcalıların en sevdiğiydi. Ne çok aydınlık severlerdi. Ne de çok karanlık.

Ne de olsa onlar Araf'tı.

Herkes odaya geldiğinde Pars anında Lema'nın bacaklarında ki çizikleri farketmişti. Nerdeyse belli bile olmayacak kadar çoktan kapansalar da Akarcalı gözlerini hafife almamak gerekiyordu. Pars'ın bunu söyleyip ortalığı ayağa kaldırmasıyla birlikte Lema uzun bir şey giymediği için kendine sövdü.

"Bunu kim yaptı abim?" Pars, Lema'nın gözlerine gözlerini diktiğinde o kadar öfkeli duruyordu ki boynunda ki damarlar görünür hale gelmişti.

"Benim kardeşime zorbalık mı yapıyorlar?" Berge'nin dediğiyle Lema üzgünce başını salladı.

"Beni sevmediler abi. Annemin okulu olduğu için kimseye zarar vermek istememiştim. Bana bunu yaptıklarında bile tüm gücümü enerjimi baskılamak için kullandım." Lema dolan gözleriyle isyan ederken abilerinin ruhu sıkılmıştı bile. O her ağladığında, her üzüldüğünde sanki bir şey onların nefesini kesiyor gibi oluyordu.

Deha ve Reha ise onu yeterince korumadıklarını düşünüyor ve bundan pişmanlık duyuyorlardı. Lema'nın öyle bir duruma düşmesine izin vermemeleri gerekiyordu. Yüzlerinde üzgün bir ifade varken Lema'nın onlar için ne düşündüğünü merak ediyorlardı. Onu koruyamadıklarını düşünür müydü?

"Bacağım çizildiğinde kanayacak diye çok korktum. Sare bugün pansuman yapmak istedi. Benim kanımla temas edecek diye de çok korktum." Lema, titreyen bir sesle hislerini dile getirirken Akel kucağında ki küçük kardeşini daha sıkı sardı.

"Şşt abim, hiçbir şeyden korkmana gerek yok. Biz olduğumuz sürece hiçbir şeyden korkma."

"Lema,"dedi Eflah gözlüğünü düzeltirken. Sesi ciddi ve sertti. "Bunu yapanlar şimdi nerede?"

Lema elinin tersiyle gözyaşlarını silerken yanına bıraktığı tableti aldı ve hâlâ açık olan ekranı onlara çevirdi.

"Deha ve Reha beni korudu." Gözyaşları ile ıslanan yüzünde bir tebessüm belirirken sesinden onlara karşı yoğun bir sevgi akıyordu.

"Beni arkadaşlarıyla da tanıştırdılar. Deha ve Reha iyi ki var!"

Saatler sonra Deha'nın da Reha'nın da yüzünde ilk kez bir gülümseme belirirken Lema'nın iki yanına oturdular ve onun yanaklarına birer öpücük kondurdular.

"Şaşırmadım."dedi Eflah da ufak bir gülümsemeyle. Bütün abileri, üçüzlerinin Lema için her şeyi yapacağını biliyordu.

"Şimdi küçük hanım,"dedi Pars, Lema'yı Akel'in kucağından alıp yere bırakırken.

"Bize ne söylemek istiyordun? Onu söyle bakalım."

Lema heyecanla odanın köşesinde duran akvaryumu kaldırıp masaya taşırken herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Lema akvaryumun kapağını kaldırıp kenara koyduğunda Berge dayanamayıp ilk soran olmuştu.

"Güzelim,ne yapıyorsun?"

"Abi şunu izleyin!"

Herkes sessizleşirken Lema elini suya doğru uzattı. Ardından gözlerini suya dikip tüm dikkatini oraya odakladı. Saniyeler sonra su dalgalanmaya başlarken abileri ve üçüzleri bir anda etrafına toplanmıştı.

"Lema?"dedi Pars şaşkın bir sesle.

Su, akvaryumdan yükselmeye başladığında Lema'nın elinin hareketine göre hareket ediyor, havada süzülüyor ve kıvrılıyordu.

"Bunu enerjinle yaptını söyle?"dedi Reha gördüğü şeye anlam yüklemeye çalışırken.

"Sadece enerjimle bu kadarını yapamazdım. Ben...suyu kontrol edebiliyorum!"

Lema, havada ki suyun içinde yüzen balıklara ilgiyle baktı. Onlara da ortam değişikliği oluyordu.

"Bu nasıl mümkün oldu? Yoksa..!" Deha aklına gelen şeyle duraksarken Lema hızla başını salladı.

"Alex Rossi'nin gücü artık bende!"

Birkaç gün önce öldürdüğü Alex Rossi'nin gücüne sahip olmuştu. Bu Lema için de bir ilkti. Çünkü ilk kez gücü olan birini öldürmüştü. Böylece Lema'nın sıradan insanlardan yeteneklerini, kutsanmış insanlardan ise güçlerini alabildiğini anlamış olmuşlardı.

Lema suyu akvaryuma dikkatlice koyarken balıklara zarar vermediğinden emin olmuştu. Yüzünde neşeli bir gülümseme ile az önce ağlamamış gibi balıkları izlerken gözlerinde ki altın pırıltılara mavilikler de eklenmişti.

Lema'nın hayran bakışları balıkların üzerindeyken, abilerinin ve üçüzlerinin hayran bakışları ise onun üzerindeydi.

Kalbi hemen kırılabiliyor, anında ağlayabiliyordu. Çok hassas olsa da sevmediği, tanımadığı kimsenin ölümünden etkilenmiyor, sevdiklerini ise delicesine sahipleniyordu. Çocuksu bir enerjisi, insanı kendine bağlayan bir gülümsemesi vardı. Çok sevimli, çok güzeldi.

İlahi yeteneklerle donatılmış küçük bir kızdı.

Ama sinirlendiğinde kimse ondan daha acımasız değildi.

Sevdiği birini korumak istediğinde kimse ondan daha tehlikeli değildi.

O anda bile hâlâ onlar için planlar hazırlayan Konsey ve Rossi'ler ise onu henüz hiç tanımıyordu. Yakmak istedikleri o ateşte, Lema'nın onları yakacağından habersizlerdi.

Açık pencereden esen rüzgar Akarcalı kardeşlerin tenini okşarken hepsinin gözü huzursuz gökyüzüne kaymıştı.

"Siz de hissediyorsunuz değil mi?"dedi Lema yüzünde ki gülümseme kaybolurken. "Bizim için gelecekler."

Akel, başını omzuna doğru yatırırken gözleri kısılmış, dudaklarına korkunç bir tebessüm yerleşmişti. "Gelsinler petite fée. Gelsinler ki geldikleri yerin onlara zafer değil yıkım getireceğini görsünler."

Lema usulca başını salladı. "Yıkım da yeri gelince çok asil olabilir." Dudaklarını büzerken heyecanla sordu.

"Yıkım, yok oluşu getirir değil mi abi?"

Pars, onun saçlarını nazikçe okşadı. "Evet güzelim."

Lema'nın gözlerinde bir ateş yanarken uzun kirpiklerinin altından gökyüzünde ki dolunayı izliyordu. Kıkırdadı. Dudaklarından çıkan gülüş bu sefer tatsız, boş ve cesetlerle doluydu.

"Yok olmak onlara çok yakışacak!"

"Sevgili günlük bir resim çizmeye karar verdim!"

"Sevgili günlük boya malzemelerim ise kan olacak!"

"Sevgili günlük, yok oluşun resmini çizmeye karar verdim!"

"Tanrım, cesetleri birer sanat eserine çevirecek olan beni affet!"

♠️

(Pars ve Nigel)

(Reha ve Deha)

♠️

BÖLÜM SONU.

BÖLÜMÜ BEĞENDİNİZ Mİ?

EN SEVDİĞİNİZ KISIM NERESİ OLDU?

Deha ve Reha'yı bu bölüm nasıl buldunuz?

Okul kısımları nasıldı? Okulu sevdiniz mi?

Lema'nın yeni gücü hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce nasıl sonuçlar doğuracak?

Bölümü yazmak cidden saatler sürüyor. O yüzden en azından voteleri ihmal etmeyin lütfen 🩷

Sonraki bölümde görüşmek üzere 🩷

Continua a leggere

Ti piacerà anche

YUVA Da _twclr

Teen Fiction

913K 44.2K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
935K 65K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
419K 25.6K 47
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
362K 23.4K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...