ATEŞPARE (+18)

נכתב על ידי cerennmelek

44.2M 2M 6M

Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünk... עוד

ATEŞPARE
1.Bölüm: V
2.Bölüm: KAOS
3.Bölüm: O PİTİ PİTİ
4.Bölüm: KANLI YÜZLER
5.Bölüm: ATEŞ PARÇASI
6.Bölüm: SOĞUK SAVAŞ
7.Bölüm: ŞEKİL DEĞİŞTİREN
8.Bölüm: KAYBEDİŞ
9.Bölüm: ESARET
10.Bölüm: KABULLENİŞ
11.Bölüm: TUTKULAR VE SAVAŞLAR
12.Bölüm: SAHTEKAR CİNAYETLER
13.Bölüm: MELEK YÜZLÜ ŞEYTAN
14.Bölüm: KARANLIK SIRLAR
15.Bölüm: OYUNBAZ UYKULAR
16.Bölüm: KURT MU KUZU MU
17.Bölüm: VEDALAR VE BAŞLANGIÇLAR
18.Bölüm: TANRININ CİLVESİ
19.Bölüm: YANGINDAN TAŞAN ATEŞ PARÇASI
20.Bölüm: KURTLAR SOFRASI
21.Bölüm: HİLEKAR DOKUNUŞLAR
22.Bölüm: KANLI PİYON
23.Bölüm: KANIŞLAR VE KAZANIŞLAR
24.Bölüm: SAHTE SEVGİLİLER
25.Bölüm: ALANGUVALARIN MUCİZELERİ
26.Bölüm: KÜÇÜK KIYAMET
27.Bölüm: ŞEHVETİN TEHDİTKAR CAZİBESİ
28.Bölüm: GEÇMİŞİN ESİNTİSİ
29.Bölüm: KIVILCIM
30.Bölüm: PERDELENEN KUŞKULAR
31.Bölüm: TEHLİKELİ SULAR
32.Bölüm: ATEŞ ÇIKMAZI
33.Bölüm: BÜYÜK PATLAMA
34.Bölüm: AZRAİL'İN PENÇESİ
35.Bölüm: YER ALTI
36.Bölüm: DOLAMBAÇLI HAYATLAR VE ÇARPIK OYUNLAR
37.Bölüm: KANLI MAKAS
38.Bölüm: SAHİPSİZ KİMLİKLER
39.Bölüm: MELEKLER VE ŞEYTANLAR
40.Bölüm: CANAVAR
41.Bölüm: MADALYONUN İKİ YÜZÜ
42.Bölüm: AŞKLAR VE ZAAFLAR
ÖZEL BÖLÜM
43.Bölüm: YALAN SANATI
44.Bölüm: DOMİNO TAŞLARI
45.Bölüm: TUTUKLU ZİHİNLER ZİNDANI
46.Bölüm: ACI KAN
47.BÖLÜM: LANETLİ MASKELER
48.Bölüm: VAHŞETİN ÇAĞRISI
49.Bölüm: AŞKA YENİLİŞ
50.Bölüm: GEÇMİŞİN KANLI SAHNELERİ
51.Bölüm: YANGINA DÜŞMÜŞ ATEŞ PARÇASI
52.Bölüm: ÜÇÜNCÜ İHTİMAL
53.Bölüm: İNSAN AVI
54.Bölüm: KOBRA'NIN ZEHRİ
55.Bölüm: ATEŞ HATTI
56.Bölüm: KAPANMAYAN DAVALAR
57.Bölüm: SANAT ESERİ
58.Bölüm: KATİL AVCISI
59.Bölüm: ALEV BEDENLERDEN KÜL RUHLARA
60. Bölüm: KAYBEDİLMİŞ ZAFER
61.Bölüm: RESİM HIRSIZI
62.Bölüm: HEZARPARE
ÖZEL BÖLÜM: ATEŞ ALANGUVA
63.Bölüm: İNTİKAM TİMİ
64.Bölüm: KIRIK YOK OLUŞLAR
65.Bölüm: İKİNCİ PERDE
66.Bölüm: CANAVARIN ÖTESİNDE
67.Bölüm: KÖTÜLÜĞÜN TOHUMU
68.Bölüm: GÜÇLÜ ADIMLAR VE KURNAZ SAVAŞLAR
69.Bölüm: GÜNAHKARLARIN SON GÜNAHLARI
ALINTI VE DUYURU
70.Bölüm: PANZEHİR
71.Bölüm: İSYAN
72.Bölüm: EN GÜZEL ZARAR
ÖZEL BÖLÜM: PUSAT
73.Bölüm: EFSANELER UNUTULMAZ
74.Bölüm: CANAVARI ANLAMAK VE ADALETİ ARAMAK
75.Bölüm: EN ZOR SAVAŞ
ÖZEL BÖLÜM: PUSAT
76.Bölüm: YIKIM VE KIYIM
ÖZEL BÖLÜM: PUSAT&BAHAR

ÖZEL BÖLÜM: AYLİN

122K 6.7K 4K
נכתב על ידי cerennmelek

O Yar Gelir - Aytekin Ataş

Ay Karanlık - Cem Karaca

Elbet Bir Gün Buluşacağız - Müzeyyen Senar

ÖZEL BÖLÜM

Aylin Erizgi'den

Doğduğum evin korkunç bir ev olduğunu düşünürdüm. Dövülmediğim, acı çekmediğim bir gün hatırlamak zordu. Sonrasında daha kötü bir yerle tanışmıştım. Hapishanenin korkunç bir yer olduğunu düşünürdüm ancak yıllar içinde öğrendiğim bir şey vardı ki hapishanelerin korkunç bir yer olmasının sebebi içinde suçluları barındırması değildi sadece. İçinde kaybolan umutları, asla geriye dönülmeyecek yılların hırsızı olmasıydı korkunçluğunun sebebi. Hapishanede geçirdiğim yıllar bana sadece acıyı değil, dünyanın ne kadar acımasız olduğunu öğretmişti.

Hapishanede çok şey yaşamıştım, çok şey görmüştüm. Sanki dünyanın kirli bir kara kutusunu elimde tutmuştum, o kara kutuyla tanışmıştım. Orada sadece suçlular değil, benim gibi kurbanlar da vardı.

Hapishanedeki insanlar pek cana yakın değillerdi, ilk girdiğimde yaşım da küçük diye aralarında çok ezilmiştim. Bir günse çok iyi bir dost edinmiştim. Asude o zamanlar benimle yaşıttı, ben içeri girdikten bir yıl sonra içeri girmişti. Suçu ona tecavüz eden bir adamı öldürmesiydi, bir de dini nikah kıydığı adamı öldürmesiydi. Karnında da bebeği vardı. O bebeği hiç istemiyordu ancak aldırmasına da izin verilmemişti.

Asude varlıklı bir ailede yaşarken evdeki baskılardan kurtulmak için sözde aşık olduğu adamla kaçmıştı. Ancak o adam sandığı kadar iyi biri değildi, arkadaşı Asude'ye saldırırken bunu keyifle izleyecek kadar büyük bir pislikti. Asude kendine geldiğinde ikisini de mutfak bıçağıyla paramparça edercesine öldürmüştü. Sadece bununla da sınırlı kalmayıp etlerini köpeklere yedirtmişti. Sonra da karakola gitmiş ve teslim olmuştu.

Öldürme şeklinin vahşiliği yüzünden en az benimki kadar yüksek bir cezaya çarptırılmıştı. Asude de benim gibi ilk geldiği zaman ayak uyduramamıştı ve çok dik başlıydı. Benimkinden feci dayaklar yiyordu hamile haliyle. Doğuma kadar benimleydi, onunla sohbet ederken sanki hapishanede değilmiş de özgürmüş gibi hissederdim. Hem dünyaya öfkeliydi hem de öfkeli olduğu dünyadan kopmak istemeyecek kadar inatçıydı. Aylar içinde bana ikinci bir kardeş olmuştu.

Doğumuna bir ay kala bana saldıran dört mahkumun arasına girmiş ve bıçaklanmıştı. Asude karnında istemediği çocuğuyla birlikte o gece ölmüştü. Son nefesini vermeden önce son cümlesi "Bir gün kavuşacağız kardeşim." Olmuştu. Bir kardeşimi göremezken diğerini de kaybetme acısını yaşamıştım. Asude'den geriye sadece hiç boynundan çıkarmadığı kolyesi kalmıştı bana. O günden sonra oradaki kimseyi kendi sınırlarım içine almamaya karar vermiştim. Kendime öyle duvarlar örmüştüm ki ne bir kötülük ne de bir iyilik sızabilmişti içerisine.

Ve en büyük işkence ne yediğim dayaklar ne de şişlendiğim gecelerdi, en büyük işkence ben oradayken kardeşimin dışarıda tek başına olduğunu düşünmekti. Daha yanımdaki kardeşimi koruyamamıştım, dışarıdakini nasıl koruyacaktım?

Çok küçüktü, nasıl dayanacaktı? Yıllarca en korktuğum şey Aşkın'a bir şey olmasıydı, en korktuğum şey daha küçücük yaşta tanıştığı kanlı karanlığın onun peşini bırakmamasıydı.

Dünya çok pisti ve benim miniciğim dışarıda tek başındaydı.

Hapishanede ölmek üzereyken, her tarafım kan içinde soğuk betonda yatıyorken kaybettiğim kan yüzünden yaşamam neredeyse imkansızken ben kardeşim sayesinde hayata tutunmuştum. Bir gün cehennemden kurtulup yaşamak için değil, bir gün cehennemden kurtulup kardeşimin cennetine girmek için. Onunla bir çatı altında yaşayıp, onunla yaşlanmak için.

Hapis yatmam Aşkın'ın suçu değildi. Aşkın'ın küçücük yaşta o raddeye gelmesini engelleyemeyen benim suçumdu. Ben kardeşimi koruyamamıştım ama kardeşim beni korumuştu.

Hapiste yıllarım geçerken bir kez bile kardeşimi koruduğum için pişman olmamıştım. Çünkü değerdi. Benim zaten yaşayacak güzel bir hayatım yoktu, ben zaten yaralı bir zihindim ama Aşkın öyle olmayacaktı. Aşkın büyüyecek, arkadaş edinecek, okuyacak, iyi bir iş sahibi olacak, aşık olacak, evlenecek ve hatta çocuk sahibi olacaktı.

Mesela ben hiç evleneceğimi ya da bir çocuğa sahip olacağımı düşünmezdim. Ben kardeşimi beyaz gelinlik içinde göreceğimi, onun çocuğuna sıkıca sarılacağı günü göreceğimi düşünürdüm. 

Üniversite kazandığını duyduğum gün hayatımda ilk defa mutluluktan ağlamıştım. Aşkın hayatta kalmayı ve hatta o hayatta güçlü kalmayı öğrenmişti. Artık çok güzel bir ömrü olacaktı. Zaten bu olmuşken benim hapiste yattığım her bir güne değerdi.

Ancak dışarı çıktığımda işlerin pek de benim düşündüğüm gibi olmadığını anlamam çok uzun sürmedi. Aşkın benim ziyaretime gelirken hep mutlu bir maske takardı yüzüne. Bense kanardım. Belki de yanımda büyümediği içindi, yanımda büyüse onu daha iyi tanırdım ve kanmazdım.

Aşkın mutlu değildi, hem de hiç. Hatta yaşıyormuş gibi bile değildi.

Onun dışarıda rahat bir hayat sürmediğini elbette biliyordum ama onu bu kadar ruhsuz görmeyi de beklemiyordum. Kaptan'a minnettardım, Aşkın'a evini açmıştı ama Kaptan'da bir şeyler vardı, hoşuma gitmeyen bir şeyler. Belki kuruntu yapıyordum, belki kardeşimi her şeyden sakınmak istediğim için böyle düşünüyordum. Ancak içimde bir ses o adamda yanlış bir şeyler olduğunu söylüyordu bana.

Bir de Ateş vardı. Aşkın onu patronum diye tanıttığı ilk gün aralarında bir şeyler olacağını anlamıştım. Ateş ona çok tutkulu bakıyordu ve Aşkın onunla arasına mesafe koymaya çalışıyordu. Ateş onu gerçekten seviyordu, ona aşıktı. Bu düşünce beni mutlu ediyordu çünkü Aşkın mutluluğu hak ediyordu. Aşkın fedakar bir kızdı, hiç ilk kendini düşünmezdi ama artık onu ilk düşünecek biri olacaktı. Tek sorun Ateş'in içinde olduğu hayattı, güçlü bir adamdı ve karanlık işlerde elinin olduğu belliydi. Ateş'in Aşkın'a zarar vermesinden çok korkuyordum. Ateş'in onu çok sevdiği kesindi ama ya içinde oldukları hayat onları daha büyük zorluklara sürüklerse...

Hapishaneden çıktığımda Aşkın'la tek olurum zannediyordum ancak kocaman bir aileye sahip olmuştu. Deniz, Tarık, Naz ve Bahar... Hepsine kısa sürede çok alışmıştım. Zaten ben güzel her şeye çok çabuk alışırdım.

Hapisten çıktıktan sonra bir süre afallamıştım. Normal hayata alışamamıştım, istediğimde dışarı çıkabilecek olmaya bile yeni yeni alışıyordum. Öyle ki dışarı çıkmaya korkuyordum.

Vücudum serbest kalsa da ruhum hala sanki o hapishanedeymiş gibi hissetmiştim. Ve bu düşünce hapiste olmaktan daha kötüydü çünkü bir gün çıkacağım umudu yoktu.

Beni bu umutsuzluktan kurtaran da sadece bilgisayar ekranında tanıştığım bir adam olmuştu; Baybora. Ateş'in abisi ve ilk gördüğüm günden beri kalbimi hızlandıran o adam.

Onunla sadece görüntülü konuşmak bile kalbimi çarpıtırken birden habersizce karşıma çıktığında kalp krizi geçireceğim sanmıştım.

Şimdi de onunla buluşmak için hazırlanmıştım. Zümrüt yeşili, dizlerimin biraz üstünde biten ve vücuduma tam oturan bir elbise giyinmiştim. Saçımı makyajımı da Naz yapmıştı. Dalgalı saçlar ve makyaj bana biraz abartı gelse de Naz aksine müsaade etmemişti.

Rıhtımda heyecanla beklerken ilk defa böyle bir şey yaşıyordum. İlk defa romantik bir yemeğe çıkacaktım. Ve de Baybora gibi bir adamla çıkacaktım bu yemeğe.

"Allah'ım bu ne güzellik!" dedi Tarık evden çıkıp yanıma ulaşırken.

"Güzel olmuş muyum?" dediğimde kollarını iki yana açtı.

"Güzellik ne kraliçem? Güzellik güzellik olalı böyle bir güzellik görmedi!" dedi abartılı şekilde.

Hareketleri beni güldürürken gittikçe kızardığımı hissediyordum, gelmesine çok az kalmıştı.

"Baybora seni görünce fenalaşmasa iyidir. Of ya hem Aşkın'ı hem ablasını kaptılar."

"Sen de kardeşlerini kapacak gibisin." dediğimde sırıttı. "Sizin aranızda tam olarak ne var?"

Elini ensesine attı ve kısık sesle bir şeyler mırıldandı ama kendi de ne konuştuğunu bilmiyordu bence. "İşte böyle," dedi ve eve kaçarcasına geri girdi.

Arkasından gülerken Baybora'yı beklemeye devam ettim. Aslında o beni bekletmiyordu, ben heyecandan çok erken hazırlanmıştım. İçim içime sığmıyordu.

Rıhtım bir araba farıyla aydınlanırken heyecanla arabaya doğru bir adım attım. Ancak arabanın içindeki kişiyi gördüğümde gülüşüm soldu.

Gelen Baybora değildi, Şahin'di.

Şahin ilk başlarda kötü bir adam gibi gelmese de artık onun tehlikeli olduğuna emindim. Ayrıca Baybora'yı vurmuştu!

Arabasından inip karşıma geçene kadar koyu gözleri uzun uzun üstümde gezindi. Bu bakışından hoşlanmadım. Şahin hayırdan anlamayan takıntılı bir adamdı.

"Ne işin var senin burada?" dediğimde birkaç adım uzaktaydı.

"Seni görmek istedim." dedi ellerini ceplerine sokarken.

"Uzak dur benden Şahin! Ayrıca en son polisler götürmüyor muydu seni? Nasıl çıktın?"

Son sorularımı pek umursamadı. "Duramıyorum. Seni aklımdan, gönlümden atamıyorum." dedi bir adım daha yakınlaşarak. "Sana aşığım, sana ilk gördüğüm günden beri aşığım Aylin." Şahin karizmatik bir adamdı, istediği çoğu kadını kendine çekebilirdi ama ona hiçbir zaman çekilmemiştim.

"Sen kötü bir adamsın! Sen Baybora'yı öldürmeye çalıştın!" Duyduğu isim onu öfkelendirirken artık hayranlıktan çok öfke taşıyordu bakışlarından.

"Maalesef başarısız oldum! Ve de üstüne gelip seni aldı."

"Beni kimse almadı, ayrıca sende miydim ki alsın beni? Uzak dur benden Şahin!"

"O asla benim kadar el üstünde tutamaz seni, benim kadar sevemez. Aylin bana bir kez evet dersen tüm dünyayı ayaklarının altına sererim!" Ben dünyayı istemiyordum, ben sadece küçük dünyamda sevdiklerimle yaşamak istiyordum. "Seni bu dünyadaki her şeyin eni yaparım, sadece bana bir kez şans ver. Göreceksin, dünyanın en mutlu kadını olacaksın."

"Seni istemiyorum, bunun neyini anlamıyorsun? Seni ve hiçbir şeyini istemiyorum! Ne paranı, ne gücünü, ne seni! Ben Baybora'yı seviyorum." Son cümlem yüzüne bir tokat gibi çarparken gözlerini sıkıca yumdu.

"Sakın Aylin, ben olmayayım ama o da olmasın. Sakın." Aralarında geçmişe dayanan bir rekabet ve hatta öncesinde de arkadaşlık olduğunu biliyordum ama hiçbirinin detayını bilmiyordum.

"Git buradan!" dedim ama o beni kolumdan tutarak kendisine doğru çekti.

"Olmaz, olmaz Aylin. Aşık olduğum kadını ona bırakmam."

"Sen kim oluyorsun? Sen kendini ne sanıyorsun? Sana bir şey söyleyeyim mi Şahin? Baybora olmasaydı da ben seninle olmazdım." dediğimde alayla güldü.

"Yalan söylüyorsun. İlk başta beni neden istemediğini anlayamamıştım zaten, yeni yeni anlıyorum."

Artık sabrım kalmadığı için onu göğsünden ittim tüm gücümle ama uzaklaşmadı. Kolumu da bırakmadı.

"Şahin var ya," dedim ve bir kez daha ittim.

"Ben ölsem de seninle olmam."

İtişim onu uzaklaştırmaya yetmedi ama son cümlem yetti. Tokat yemiş gibi irkildi, kolumdan çekti elini. Bir adım uzaklaşırken sersemlemişti.

"Benimle olmak yerine ölmeyi seçersin öyle mi?" derken gözlerinde gördüğüm şey beni ürküttü.

"Evet!" dedim dik başımla. "Ne dirim dirine ne ölüm ölüne." Bakışları biraz daha kısıldı.

"Bu sözünü hiç unutmayacağım Aylin."

"Yıllarca hapiste yattığım bir şey var ve orada en iyi öğrendiğim şey tehlikeli insanları tanıyabilmek oldu. Merak etme, unutmayacağına eminim."

"Bir gün onun gerçek yüzünü göreceksin ve bana geleceksin. O gün ben seni yine kabul edeceğim."

"Git buradan!" Baybora'yla karşılaşmasını istemiyordum, Baybora zaten yeni gelmişken onu bir kavgaya sürüklemek istemiyordum.

"Her şey yolunda mı?" Deniz'in sesini duyduğumda nefesimi rahatlamış şekilde verdim.

Deniz çatık kaşarıyla neredeyse koşar adımlarla yanımıza ulaştığında Şahin'i uzunca izledi. Şahin'i tanıyordu.

"Yolunuzu mu kaybettiniz?" dedi Deniz elini omzuma koyup beni kendisine doğru çekerken.

Şahin'in eli bu sefer Deniz'in omzumdaki eline kaydı ve az önceki öfke kıvılcımının aynısı oluştu gözlerinde.

"Görüşeceğiz." dedi bana son kez bakarak Şahin.

"Bu bir tehdit miydi?" dedi Deniz onun uzaklaşmasını beklemeden çatık kaşlarıyla. Şahin onu umursamayarak arabasına yürürken Deniz de öfkeyle bir adım atmıştı ki kolundan tutarak durdurdum onu.

"Bulaşma şimdi, manyağın teki."

"Benim işim bu manyakları toplamak Aylin."

"Adam cinayete teşebbüsten içeri alındı şimdi elini kolunu sallayarak geziyor Deniz. Sence o normal bir adam mı? Lütfen bulaşma. Zaten aldı cevabını, bir şey yapamaz." desem de Deniz onun arkasından kısık gözlerle bakmaya devam etti.

"Aylin böyle bir şey olduğunda lütfen direkt beni ara. Yakınlaşmasın bile bu herif sana. Çok rahatsız edici bir şey. V'ye bile bu kadar gıcık kapmadım herhalde." Son cümlesi beni güldürürken Baybora'nın arabası rıhtımın ilerisinde göründü.

"Bu güzelliğin sebebi şimdi anlaşıldı. Ne buluyorsunuz bu tehlikeli heriflerde? Bir kardeşin bir sen." dedi Deniz onu da aynı kısık bakışlarla izlerken. "Lavuğa bak süslenmiş bir de." Deniz'in sözleri beni güldürürken bakışlarımı Baybora'nın üstünden alamıyordum.

Az önce Şahin'in üstümde bıraktığı gerginlik aniden uçup gitmiş, karnımda kıpır kıpır bir his oluşmuştu.

Üstüne inanılmaz derecede yakışan bir takım elbise giyinmişti. Sarı ve ela arasındaki gözlerinin içi gülerken dudaklarında da kalp atışlarımı hızlandıracak olan o gülüşü vardı.

Yanımıza gelene kadar o da beni uzunca süzmüştü. Yanaklarımı öptüğünde neredeyse tüm vücudum titriyordu!

"Nereye gideceksiniz?" dedi Deniz elini beline koyarak. Bu hareketi beni güldürürken Baybora'da onu bozuntuya vermedi.

"Bu güzel hanımefendiyi yemeğe götürmek istiyorum, bir sakıncası mı var memur bey?"

Deniz'in sert ifadesi dağıldı ve elini Baybora'ya uzattı. "İyi eğlenceler."

Baybora da onun elini sıktı. "İyi akşamlar." dedi ve elini belime koyarak diğer eliyle de yolu işaret ederek bana öncelik verdi.

Tam bir beyefendiydi!

Arabasına ulaştığımızda kapıyı benim için açtı. Yüksek arabasına binerken elimi tutmayı da ihmal etmemişti. Çok fazla temas vardı ve buna rağmen onun her dokunuşunda ne yapacağımı şaşırıyordum.

Kapımı kapattıktan sonra sürücü koltuğuna geçti. Kemerini takarken yandan da beni süzüyordu. "Çok, çok güzel olmuşsun."

"Sen de çok şıksın." Lacivert bir takım, takımın içine de çok şık bir yelek giyinmişti.

Bakışlarını gülüşümden alabildiğinde önüne döndü ve arabayı çalıştırdı.

Aramızda tuhaf bir sessizlik oluşurken ara ara dönüp bana bakıyordu. "Kendimi lise çağlarıma tekrar dönmüş gibi hissediyorum. Beni bu kadar heyecanlandırabildiğine inanamıyorum." Sözleri beni utandırırken ne söyleyeceğimi bilemedim.

"Ben de ilk defa," Durakladım. "İlk defa böyle hissediyorum." Gülüşü genişledi.

"Senin için hazırlanmak, seni almaya gelmek ve seni karşımda böylesine nefes kesici görmek benim için," O da durakladı. "Çok farklı. Çok güzel. Korkarım başına bir bela aldın, seni hiç aklından çıkaramayacak bir bela."

"Sadece aklından mı?" dediğimde nedendir bilmem yoldaki bakışları ağırlaştı.

"Hayır," Güzel gözlerini üzerime çevirdi kısa bir anlığına. "Tüm benliğimden."

Aramızda kısa bir sessizlik oluştuğunda kalbim o kadar hızlı atıyordu ki onun duymasından endişelendim.

"Seninle olmak, senin yanında olmak Aylin, benim için ne kadar değerli tahmin bile edemezsin. Sen benim karşıma her şeyden ümidi kestiğim zaman geldin."

"Sen de öyle. Bu yaştan sonra böyle şeyler düşüneceğimi, hissedeceğimi tahmin bile edemezsin." Sözlerimle şaşırdı.

"Bu yaş mı? Güzelim genceciksin, ayrıca senden beş yaş büyük olduğumu da hatırlatmak isterim." Sözleri beni güldürürken onunla sadece bir araba seyahati yapmanın bile bana ne kadar keyif verdiğinin farkındaydım.

"Canın biraz sıkkındı sanki telefonda? Kötü bir şey yoktur inşallah." dediğimde bakışları durgunlaştı.

"Tüm can sıkıntılarım seni görünce geçiyor, boş ver bu gece sadece güzel şeylerden konuşalım, senin gibi." Ona kocaman gülümsedim.

Boğaz kenarında, şık bir restoranın önünde durduk. Baybora yine her zamanki gibi centilmen hareketlerinden ödün vermedi. Sandalyemi bile çekmişti!

Karşılıklı oturduğumuzda bu anın gerçekliğini ve güzelliğinin tadını çıkarmak için kendime biraz zaman verdim.

Ben evdekilerden bahsetmeye başladığımda yüzünü eline yaslayarak hiç sıkılmadan beni dinlemişti.

"Yani Tarık da hak ediyordu ama ona da bir kızamıyorum. Neyse sonra Deniz aldı silahını ben de sıkacak falan sandım, aldı silahı Tarık'ın kafasına fırlattı. Son anda kaçmasa," Bana öyle bir bakıyordu ki devam edemedim.

"Neden sustun? Çok güzel anlatıyordun?" dedi o güzel sesiyle.

"Bilmem, çok derin baktın." dedim gözlerimi gözlerinden kaçırarak.

"Bu çağa çok fazla bir kadınsın Aylin. Beni bağışla ama gözlerimi senden alamıyorum." Tekrar gözlerine baktım.

Bu sırada yemeklerimiz gelmişti. Yemek boyunca ikimiz de hiç susmamış, hatta bir ara kalkıp dans etmiştik. Geri yerimize geçtiğimizde Baybora bir kutu çıkarmıştı.

Bana çok güzel bir set almıştı. Parıltılı ve zümrüt yeşilinin ağırlıkta olduğu bir mücevher takımıydı.

"Çok çok güzel ama ben bunu kabul edemem. Bu kadar pahalı hediyeler,"

"Aylin, ömrüm." dedi ve elimi tuttu. "Bunu ben tasarladım. Senin kadar nahif, zarif, güzel, hem sade hem göz alıcı ve eşsiz." Dolan gözlerimi kırpıştırdım ve hediyesini kabul ettim.

"Teşekkür ederim."

"Ben sana teşekkür ederim. Yaşamadığım an hayatıma girip bana yaşam olduğun için, her şey bitti sanmışken bana yeniden başlayabilecek gücü verdiğin için. Seni ilk gördüğüm andan itibaren aşığım Aylin. Seni çok seviyorum. Şimdi diyeceksin ki kaç kere konuştuk da aşık oldun? Bilmiyorum. Seni daha önce tanıyamadığım için her gün kendime kızıyorum." Bana karşı yoğun hisler beslediğini biliyordum ve aynı şeyleri ben de onun için hissediyordum. Ancak birden böyle duymak çok daha farklıydı.

"Daha önce ben yoktum ki, tam zamanında karşılaştık." dediğimde dudağında buruk bir gülüş oluştu. "Hapisten çıktığımda senin gibi bir adamı tanımak da aşık olmak da en büyük sürprizdi bana. Ama iyi ki girmişsin hayatıma Baybora. Kardeşimden sonra başıma gelmiş en güzel şeysin. Seni çok seviyorum." Gülüşü genişledi, tuttuğu elimi kaldırdı ve elime birkaç öpücük bıraktı.

"Sen benim tekrar yaşamayı istememe sebebimsin, ömrümün sonuna kadar seni seveceğim. Beni öyle bir bağladın ki kendine korkarım bu saatten sonra sadece senin için var olacağım." Bana olan aşkla bakışı daha da mest ediyordu beni.

Tüm gece onunla sohbet ettik, hiç sıkılmadık, hiç yorulmadık. Restoranın kapanma saati geldiğinde de Baybora beni eskiden annesiyle gittiği dağ evlerine götürdü. Şöminenin başında onunla neredeyse sabaha kadar sohbet ettik.

Ben ona acılarımı anlattım, o acılarımı sardı.

Ben ona mutluluklarımı anlattım, o içine yenilerini ekledi.

Baybora ve Aylin...

Sanırım artık biz hiç birbirimizden kopamayacaktık.

Yorulup göğsünde uyuya kaldığımda beni sıkıca sarmıştı. Kardeşimle uyuduğum gecelerin dışında yaşadığım en huzurlu uykuydu.

O gece yıllar sonra ilk defa rüyamda Asude'yi gördüm.

Bembeyaz bir elbisenin içinde, kucağında küçük bebeğiyle bana gülümsüyordu. Yemyeşil, hayatımda gördüğüm en güzel bahçenin ortasındaydı.

Benimle konuşmuştu. Ve sadece bir cümle söylemişti. "Aylin, kavuşacağız kardeşim."


🔥🔥🔥

Bu bölümü Aylin'in vefatından sonra yazmıştım. Aylin'in ölümünü yazdığım sahne benim yazarken kendimi mahvedecek kadar ağladığım 2. Sahneydi. Bu özel bölümü yazarken de ağladım mı hatırlamıyorum ama hep buruk bir şekilde yazdığımı çok iyi hatırlıyorum. Belki de bu bölümü yazarak kendimi affetmeye çalıştım belki de Aylin'i özledim bilmiyorum ama hisleri yoğun şekilde yaşayarak yazdığım bir bölümdü.

Umarım siz de keyifle okumuşsunuzdur. 73.Bölümde görüşmek dileğiyle, kendinize çok iyi bakın ateş parçalarım.

Instagram: cerennmelek

X: cerennmeelek / #Ateşpare

Tiktok: cerennmeleek / #Ateşpare

המשך קריאה

You'll Also Like

678K 11.6K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞
225K 9.4K 25
Bir komutana anonim olarak mesaj atarsak en fazla nolur? ‹ ·_· › Başlangıç: 04.03.2024
339K 19K 56
"Sakın, sakın Ala, aklının ucundan dâhi geçirme." Diye burnundan soludu. Sinirle bir adım attım. İşaret parmağımı doğrulttum. "Sakın Yüzbaşı, sakın o...
62.8K 2.5K 23
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...