HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"

35.6K 1.8K 270
By sibelgns

      Yola çıkmamızın üzerinden yaklaşık iki saate yakın geçmişti. Demir bizi arabasıyla takip ediyordu. İstanbul'un şaşalı ışıkları gerçekten göz kamaştırıcıydı. Ankara'dan sonra burada yaşamak bana güven vermişti. Bu şehir herkesin gözünü korkuturken, bana huzuru fısıldıyordu. Burada Eymen'in beni bulmasının imkânsız olduğunu düşünmüştüm. Şimdi anlıyorum ki aslında hiçbir şey imkânsız değilmiş. İstanbul sadece benim gözümde bu kadar büyükmüş. Başkası için istenildiğinde avucunun içi kadar küçük olabiliyormuş. Kafamı cama yaslamış bu muazzam şehri hayranlıkla izliyordum. Eğer bir şansım olsaydı hep burada yaşamak isterdim.

"Kaşlarını çatmış ne düşünüyorsun yine?"

"Yağız'ın sesi daldığım hülyalardan beni gerçekliğe döndürdü. Kafamı camdan kaldırıp ona doğru çevirdim. Bu kadar hengâmeye karşın nasıl hala bu kadar kusursuz görünmeyi başarıyordu anlamıyorum. Koyu renk kaşlarının altında parlayan yeşil gözleri, beni resmen içine çekiyordu. Bu kadar kısa sürede bu kadar derin duygular hissetmem normalmiydi bilmiyorum.

"Sana diyorum Güvercin ne düşünüyorsun böyle kara kara?"

"Şey ben hiç... hiçbir şey düşünmüyorum." diye kem küm ettim.

Yağız'ın gülümsemesi gözlerinin içine kadar dağılırken gözlerimi ondan almam mümkün değildi. Bir adama gülmek bu kadar mı yakışırdı.

"Öyle olsun bakalım Güvercin."

"Öyle zaten. Onu bunu bırak da Gecenin bir yarısı Derya'ya ne diyeceğim ben şimdi. Bir telefon açsaydım bari? Belki de uyumuştur." Konuyu değiştirmek için yaptığım hamle Yağız tarafından görülmüş ben de rahatlamıştım.

"Telefonunu takip edilmemek için parçalara ayırıp atmıştım. Numarası aklındaysa benimkinden arayıp haber verebilirsin geleceğini, ama bu gece Derya ile konuşup eve gideceğiz. Böylesi senin için daha güvenli." Cebinden çıkarttığı telefonu bana uzatmıştı.

"Sen benim telefonumu parçalayıp attın mı?" Söylediği şeyi daha yeni idrak etmiştim. "Ne hakla bunu yaparsın Yağız?" diye sesimi yükselttim kendime engel olamayarak. Bütün rehberim gitmişti. Anne ve babamın arkadaşlarının numaraları vardı o telefonda.

"Tamam Güvercin bu kadar sinirlenmene gerek yok. Sana daha iyisini alacağımdan emin olabilirsin."

"Senin telefonuna muhtaç değilim. Kendim de telefon alabilirim. Anlamıyorsun Anne ve babamın arkadaşlarının numaraları vardı o telefonda." Diye kırgınca mırıldandım.

Yağız'ın eli yanağımı okşadığında gözlerimi ona çevirdim. Bir eli direksiyonu tutarken diğer eli yanağımı usul usul okşayıp bana teselli veriyordu.

"Özür dilerim, o anda böyle bir şeyi düşünemedim. Hadi ama suratını asma böyle. Ben sana hepsini adreslerine varana kadar şeceresini çıkarttıracağım söz." En son yüzümün yanında sarkan saçı alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Haklıydı bu kadar üzülmeye değmezdi zaten. Bu zamana kadar birkaç kişi hariç hiç biriyle görüşmemiştik zaten. Numaraları olmasa da olurdu. Mesele numara değildi zaten. Onlar bana ailemden kalan yegâne varlıklardı. Akrabamız yoktu bizim. Sadece ailemin dostları vardı. Onları tanıyan insanlarla konuşma ihtimali bile huzurlu hissetmemin sebebiydi.

"Asıl bu kadar büyüttüğüm için ben özür dilerim." dedim konuyu daha fazla uzatmaya niyetim yoktu. Yağız elini yanağımdan çekip tekrar direksiyona koydu. Yüzümde hissettiğim boşluk hissi bile bu adama ne kadar alıştığımın sebebiydi.

"Derya'ya ne anlatacaksın? İstersen bir müddet bir arkadaşının evinde kalacağını söyleyebilirsin."

"Buna hayatta inanmaz." dedim istemsiz bir gülümsemeyle kendimi koltuğa iyice yasladım. "Benim asla başkasında kalmayacağımı bilir. Ondan başka yakın arkadaşım olmadığını da biliyor zaten."

"Peki, istediğini söylemekte özgürsün."

Söylediğini duyunca ister istemez kafamı ona çevirdim. "Cidden istediğim her şeyi söyleyebilir miyim? Mesela senin beni kaçırdığını?" diye sordum vereceği cevabı merakla bekleyerek.

"Söyleyebilirsin tabi. Sana kalmış." Yüzü herhangi bir ifadeyi barındırmıyordu. "Nasılsa sonrasında benimle kalacaksın. Şu anda senin güvenliğini sağlamaktan başka, hiç bir şeyin önemi yok benim için."

"Seni ihbar edebilir. Beni seninle kalmaktan alı koyabilir. O benim en yakın arkadaşım. Bir katille aynı evde kalmama izin vereceğini sanmıyorum."

"Güvercin hala anlamadın değil mi?" diye sordu alaylı bir şekilde.

"Neyi?"

"Seni benim elimden kimsenin alamayacağını. Bundan sonra istesen de istemesen de benimsin." dedi gözlerini gözlerime dikerek.

Söylediği şey kafamın içinde dönüp dururken ne diyeceğimi şaşırmıştım. Ben hala 'benimsin' kısmına takılmıştım.

"Tutuklanırsan beni koruyamazsın ama."

Yağız'ın boğazından bir kahkaha sesi yükseldi. "Beni tutuklayacak bir babayiğit daha dünyaya gelmedi Güvercin. Sen hala benim kim olduğumun farkında değilsin. Hem seni kaçırdığım için mi tutuklanacakmışım?" diye sorduğunda hala onu yeterince tanımadığımın farkına varmıştım. Ben sadece Yağız'ı tanımıştım. Yağız KARAYEL'i değil.

"Haklısın, ama bu bir katil olduğun gerçeğini değiştirmez."

Söylediğim sözlerle birlikte Yağız'ın gerilen yüzü dikkatimi çekmişti. Hala ondan kaçamaya çalışırken beni kurtarmak isteyen adamı nasıl vurduğu gözümün önüne gelince geriliyordum.

"Hak edene cezasını verdiğim doğrudur Güvercin. Bunun için beni katil diye yaftalayacaksan bu senin bileceğin bir şey."

Hiçbir duygu kırıntısı barındırmayan sesiyle kurduğu bu cümle bile onun ne kadar acımasız biri olabileceği gerçeğini gözler önüne seriyordu. Sanırım yıllarca acımasız bir adamın elinden kurtulmak için verdiğim mücadele, yine en az onun kadar acımasız bir adama çekilmem için bir engel değildi.

"Sen de en az onun kadar acımasızsın." dedim gözlerimin dolmasına engel olamadan. Onun bu kadar duygusuz olması, bir insanın canını gözünü kırpmadan alabilmesi kanıma dokunuyordu. Hele de ona karşı hissettiklerimin önüne geçemediğim düşünülürse...

Arabanın aniden durmasıyla öne doğru savruldum. Emniyet kemeri resmen kurtarıcım olmuştu. Yağız direksiyonu sımsıkı tutarken gözlerinden ateşler fışkırıyordu. Kafasını bana doğru çevirdiğinde yüzünde gördüğüm ifade dehşete düşmem için yeterliydi.

"Ben zevk almak için küçücük kızların bir yerlerini keserek, onlara yıllarca işkenceler etmiyorum Güvercin. Ben bunları yapanların kafasına sıkıyorum! Eymen ile aramızdaki fark bu işte. O yüzden sakın bir kez daha beni Eymen'e benzemekle suçlama."

Cevap vermeme fırsat bile vermeden aniden arabayı çalıştırarak gaza bastı. Bir elimle istemsizce kolunu kavradığımda yaptığının farkına vararak hızını yavaşlattı. Onu bu kadar sinirlendirmeyi istememiştim sadece bazı şeyleri kabullenmek benim için cidden zor geliyordu.

"Özür dilerim" diye fısıldadım. Gözleri sadece yola odaklanmıştı. Beni duyduğundan bile emin değildim. Yüzünde her ne kadar gizlemeye çalışsa da acı çeker gibi bir ifade vardı. Elimi direksiyonu tutan elinin üstüne koyduğum da bile bana tepki vermedi. Küçük avuçlarımla kocaman elinin üstünü okşayarak bir kez daha "Özür dilerim" diye fısıldadım. Çenesinin nabız gibi atmasından başka hiçbir mimik ya da hareket görmedim. Onu kırmıştım... Bu sefer onu gerçekten yaralamıştım.

"Be- ben sadece beni senden kurtarmaya çalışan adamı vurduğunu hatırlayınca fazla tepki verdim sanırım." Elimi, elinin üzerinden çekip derin bir nefes vererek tekrar arkama yaslandım.

"O adam seni birkaç gündür izliyordu. Amacının seni, benden kurtarmak değil de Eymen'e götürmek olduğunu bilecek kadar onu tanıyordum. Bu yüzden onu vurdum. Eğer ben hızlı davranmasaydım o beni vurup, seni de patronuna götürecekti."

Duyduklarımla algılarım tamamen açılırken bu işin böyle bir yöne gidebileceğini hiç düşünmemiştim. Onu beni kurtarmaya çalışan duyarlı biri sanmıştım sadece Yağız'ın vurulma ihtimali bile tüylerimi diken diken yapmıştı.

"Ben bi- bilmiyordum." diyebildim sadece. O adamın beni Eymen'e vermektense ölmesini tercih edebileceğim gerçeği beynimde dönüp dururken bile rahatsız olmuştum. Bütün ahlaki değerlerim bir bir yıkılırken hayata nasıl gözlerle bakacağımı bile şaşırmıştım. O adamın elinden kurtulmuş olabilirdim ama benim yüzümden Yağız'ın vurulabileceği düşüncesi midemi bulandırıyordu.

"Şiiitt ağlama Güvercin." Yağız'ın sesini duymasam ağladığımı fark etmeyecektim bile. Elimle gözümden akan birkaç damla yaşı uzaklaştırıp korkuyla Yağız'a döndüm.

"Benim yüzümden sana bir şey olursa dayanamam."

Az önce sildiğim yaşlar tekrar gözlerime hücum ederken Yağız da arabayı yavaşça durdurup avuçlarını yüzüme koymuştu bile.

"Kendini suçlamayı bırak. Kimseye bir şey olduğu yok. Hadi toparla kendini. Derya'nın yanına böyle mi gideceksin?"

Yağız'ın parmakları nazikçe yüzümü okşarken, burnumu çekerek Yağız'ın boynuna sımsıkı sarıldım. Elleri yüzümden sırtıma geçip hareketini sürdürdü. Verdiği nefesi boynumu yalayıp geçerken burnuma dolan kokusunu doya doya içime çekiyordum.

"Beni affettiğini söylemeden hiçbir yere gitmeyeceğim." diye mırıldandım.

Elleri, sırtımdan saçlarıma geçip onları da şefkatle okşadı. Vücudunun ne kadar gergin olduğunu hissedebiliyordum. Beni kendinden uzaklaştırıp gözlerimin içine baktı. Bana bir ömürmüş gibi gelen delici bakışlar karşısında kendimi o kadar çaresiz ve savunmasız hissetmiştim ki. Elleri yanaklarımın üzerinde kıpırtısızca duruyordu.

"Affettim Güvercin." dedi sadece. Gözlerindeki kırıklığı görmemiş olsaydım bu söylediklerine inanırdım ama lanet olsun ki o yeşilleri hala kırgındı. Tam itiraz edeceğim zaman ağzıma kapanan ellerle susmak zorunda kaldım. "Şimdilik bu kadar Güvercin, lütfen daha fazlasını benden isteme."

Kulaklarımı sağır edercesine çıkan korna sesiyle ellerini ağzımdan çekip camını açtı. Yan tarafta endişeli gözlerle bakan Demir'i gördüğümde biraz olsun rahatlamıştım.

"Ne oluyor abi, zırt pıt duruyorsunuz yolun ortasında? Bir mevzu varsa biz de bilelim yani."

"Ne mevzusu olacak Demir. Konuşuyoruz şunun şurasında. Yolda da rahat yok senden anlaşılan. Ne meraklı adamsın be kardeşim."

"Kıza sarılmanı görmesek inanacağız ama neyse. Yapmışsındır sen yine bir eşeklik. Öyle değil mi Güvercin? deyip göz kırparak yanımızdan uzaklaştı.

"Zevzek işte ne olacak."

Yağız söylenerek arabayı çalıştırdı. Ben de daha fazla konuşacak takat kalmamıştı zaten. Arkama yaslanıp yolu izlemeye başladım. İkimiz de bir daha hiç konuşmamıştık. Çırağan sarayına varmadan sola girdiğimizde yavaştan evin önüne gelmiştik. Yağız arabayı durdurduğunda ben de isteksizce kımıldayarak emniyet kemerimi söktüm.

Yağız da torpidonun gözüne uzanarak içinden çıkarttığı şeyi bana doğru uzattı. Elinde tuttuğu beni kaçırdığı gece taktığım çantamdı. Elindeki çantayı alıp yavaşça kapıyı açtım.

"İstediğin kadar konuş. Seni burada bekleyeceğim Güvercin." dedi güven veren sesiyle.

Arabadan çıkmadan önce ona gülümseyip "Bir saate kalmaz dönerim." Deyip kapıyı kapattım. Çantadan evin anahtarlarını çıkartıp dış kapıyı açtım. Saat Allah bilir gecenin kaçıydı ve Derya beni görünce ne tepki verecekti bilemiyordum. İkinci kata geldiğimde birkaç saniye kapının önünde bekledim. Yavaşça anahtarı deliğine sokup çevirdim. Açılan kapıyla birlikte usulca içeri girdim. Eğer Derya uyuyorsa onu korkutmak istemiyordum. Adımlarımı oturma odasına çevirdiğimde içeriden gelen televizyonun kısık sesini duymak Derya'nın evde olduğunun kanıtıydı. Gözlerim arkası bana dönük olarak televizyon izleyen arkadaşıma takılınca derin bir nefes alarak konuştum.

"Derya?"

Sesimin oda da yankılanması ile kopan çığlık birden beni de panikletmişti. Derya koltuktan doğrulup eline ne geçerse bakmadan bana doğru fırlatmaya başlamıştı.

"İmdat hırsız var!" Gecenin bu saatinde bütün binayı ayağa kaldıracak kadar bağıran kızın beni daha iyi görebilmesi için hemen yanına yaklaştım.

"Kızım ne hırsızı benim görmüyor musun? Nehir!" Yanına iyice yaklaştığımda yüzüne taktığı uyku maskesini çekip bir çırpıda çıkarttım. Demek bu yüzden ortalığı velveleye vermişti.

"İnanamıyorum Nehir gerçekten sensin." Deyip boynuma sarıldı. "Başına bir şey geldi sandım." Boğazından çıkan hıçkırıkla birlikte her yanımı yoklamaya başlamıştı. "Sen iyisin değil mi? Bir yerlerinde bir şey yok?" çılgınlar gibi üstümü başımı elleyip gerçekten iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu.

Üstümde gezen ellerini tutup onu koltuğa oturttum. "Sakin ol. Bir şeyim yok iyiyim." dedim teselli etmek ister gibi. Hala gözünden birkaç damla yaş akıyordu. Elimle akan yaşları uzaklaştırıp "Merak edilecek bir şey yok. Bak sapasağlam karşındayım."

"Merak edilecek bir şey yok ha." Derya Bir hışımla ayağa kalkıp beni kendisinden uzaklaştırdı. "Ben seni deliler gibi merak ederken neredeydin? Gece kulübünden birden ortadan kaybolduğunda neler hissettiğimden haberin var mı? Üstelik seni deli gibi arayan bir üvey ağabeyin olduğunu bilirken." Deliler gibi evin içinde volta atıp sorular soruyordu.

"Bak, haklısın tamam mı." Yanına gidip kollarını tutarak bana bakmasını sağladım. Ne desen haklısın. Ama inan sana haber verebilecek bir vaziyette değildim." Birden gözlerinin içine dolan yaşları görünce ben de duygulandım. Derya'nın en başından beri üstümde çok emeği vardı. Her şeyimle sorgusuz sualsiz beni kabul edip hayatına almıştı. Hatta acılarımın bir kısmına ortak bile olmuştu.

"O Eymen pisliği sana bir şey mi yaptı yoksa?" diye mırıldandı alacağı cevaptan korkarak.

"Şuraya bir otur da anlatayım. Başımı döndürdün resmen be kızım." İkimizde yüzümüzdeki ıslaklığı silip koltuğa oturduk. Nereden başlayacağımı, ne anlatacağımı bilmiyordum. Bildiğim tek şey Derya'ya borçlu olduğum ve ondan hiç bir şey saklamak istemediğimdi. En başından beri yaşadıklarımı ona anlattım. Yağız'ın beni Eymen'le pazarlık yapmak için kaçırdığını, işleri iyice karıştırdığımı, elinden nasıl kaçtığımı ve beni bulduğunu, hatta yaralarımı bile gördüğünü anlattım. Anlatırken ikimiz de gözyaşlarımıza hakim olamadık.

"En azından yaralarının hikâyesini birine tam olarak anlatabildin mi?" Derya yaralarımın varlığından haberdardı. Onların nasıl olduğunu ona anlatmaya cesaret edemesem de Eymen'den kaçmak zorunda olduğumu anlatmam kafasında bir şeyleri birleştirmeye yetmişti. Hiçbir zaman üstüme gelip bana hayatım ile ilgili sorular sormadı. Sadece benim anlattığım kadarını dinleyip her zaman yanımda olduğunu hissettirdi. Derya ailemden sonra beni hiçbir karşılık beklemeden seven tek dostumdu.

"Anlatamadım." Dedim mahcupça gözlerine bakıp. "Ama o, her şeyi anladı." Kollarını bana sımsıkı dolamasıyla ben de ona sarıldım.

"Şimdiden ona kanım ısındı bile." Derya'nın ağzından çıkan bu itirafı duymak beni sebepsiz yere heyecanlandırıp gülümsememi sağladı.

"Benim de" diye fısıldadığımda aniden kollarını benden çekerek meraklı gözlerini bana dikti.

"Ne demek 'Benimde? 'Yoksa sen adama aşık mı oldun?

Derya'nın sorusuyla afallamış ne cevap vereceğimi bilememiştim. Aniden ayağa kalkıp odama doğru gitmeye başladım.

"Ohooo daha çok işim var Deryacığım. Eşyalarımı toplamam gerek."

"Beni bu şekilde geçiştireceğini sanıyorsan yanılıyorsun canım. Sana bir şey sordum ve onun cevabını almadan hiçbir yere gidemezsin Nehir!"

Derya da peşimden odama kadar gelmiş, söylenip duruyordu. Ben gardırobumun kapaklarını açarken o da başımın etini yemekle meşguldü.

"Ay yeter bir sus da motorun soğusun be kızım. Bir an evvel bavulumu hazırlamam gerek."

Söylediğim şeyi yeni idrak etmiş gibi şaşkın şaşkın yatağıma oturdu. Ben birkaç parça eşyayı bavuluma doldurmaya başlamıştım bile.

"Bir yere mi gidiyorsun?" diye sordu. Yüzü asılmıştı. Ben de elimdeki eşyaları bırakarak onun yanına oturdum. Ona, bir süre Yağız ile kalmam gerektiğini söylemediğimi fark ettim.

"Bir müddet Yağız ile birlikte kalmam gerek."

"Yağız'a aşık oldun demek?" sesindeki imayı duyduğumda bu işin peşini bırakmayacağını anlamıştım.

"Yağız'a karşı ne hissettiğimi bilmiyorum Derya. Bildiğim tek şey; ona bir şey olacağı düşüncesinin bile kalbimi nasıl sızlattığı ve aklımdan çıkmayan delici bakışları. O bakışlar nasıl olur da kalbimin en hassas, en acı çeken yanını görmeyi başarır hala anlamıyorum. Sadece gülümsemesi bile yaralarımı iyileştirmeye yetiyor. Bana dokunuşu her şeyi unutmamı sağlarken geleceğe dair umutla dolmamı sağlıyor. İlk kez bir adamın dudaklarında kendimi kaybettim ve tekrar tekrar kaybetmek istedim."

"Yağız'la öpüştünüz mü?"

Derya sorusunu büyük bir şaşkınlık ve abartı ile sorup, ağzı bir karış açık vaziyette benden bir cevap beklerken ben hala ağzımdan kaçan cümlenin utancını yaşıyordum.

"Şey yani bi... biz." dedim kekeleyerek. Derya hala gözlerini bana dikmiş muzur muzur bakıyordu. "Öpüşmüş olabiliriz." dedim bir çırpıda ve hızla ayağa kalkıp bavulumun başına gittim. Elime ne geçerse bakmadan bavula doldurmaya başladım.

"Benden bu kadar kolay kurtulacağını sanma arkadaşım." dedi Derya yanıma gelip, o da eline ne geçerse bavula fırlatmaya başladı. Anlat bakalım nerede, nasıl oldu? Neler hissettin, o mu seni öptü yoksa sen mi onu öptün?" Elimi Derya'nın ağzına kapatıp onu susturdum.

"Amma meraklı çıktın be kızım. Birdiniz şimdi de iki oldunuz. Yağız'ı şimdi daha iyi anladım valla."

"Ne diyorsun kızım hiç bir şey anlamadım."

"Demir diyorum" dedim.

"Ne Demir'i kafayı mı yedin?"

"Yağız'ın en yakın arkadaşı. Of be canım gerçekten uzun hikaye. Bir ara anlatırım." Dememle zilin çalması bir oldu. İkimiz de birbirimizin yüzüne bakıp kapıya doğru gittik. Derya'yı durdurup "Yağız beni aşağıda bekleyecekti buraya geleceğini sanmam." dedim sessiz bir şekilde.

"Belki de merak etmiştir."

Gözümü kapının dürbününe koyduğumda, keskin yüz hatlarıyla kapının önünde bekleyen Yağız'ı gördüğümde rahat bir nefes aldım. Hemen kapıyı açtım. "Bir şey mi oldu?" diye sordum endişeli bir şekilde.

"Bir şey olduğu yok Güvercin. Biraz sakin ol. Sadece merak ettim." dedi beni rahatlatan ses tonuyla.

"Sana seni merak etmiş olabileceğini söylemiştim." diye araya girdi Derya. Elini Yağız'a doğru uzattı. "Bu arada ben Derya, sen de Yağız olmalısın. Nehir senden uzun uzun bahsetti."

İkisini tokalaşıp tanışmasını izlerken Derya'nın sözleriyle kıpkırmızı olduğuma eminim. Beni bilerek utandırıyordu bu kız.

"Ben de memnun oldum." diyen Yağız'ın sesini duymamla kenara çekildim.

"İçeri gelmek ister misin? Neredeyse toparlandım sayılır."

"Saat çok geç oldu. Hazırsan gidelim."

"Aaa lütfen gel. Bir kahvemizi içmeden bırakmam. Hem biraz da senden dinlemek isterim, bu kaçırılma hikâyesini." dedi Derya imalı imalı. Bu kız hiç rahat durmayacaktı anlaşılan.

"Yağız'ın boğazından çıkan kahkaha sesiyle biraz olsun rahatlamıştım. "Başka sefer uzun uzun anlatırım ama şu an bir an evvel gitmemiz gerek meraklı Melahat. Anlaşılan sizden kurtuluş yok." dediğinde bu sefer de ben kendimi tutamamıştım. Derya'nın şaşkın bakışları altında onu kolundan çekerek odama doğru sürükledim.

"Ya bırak Allah aşkına Nehir ya. Bana meraklı Melahat dedi duymadın mı? Hem ben meraklı mıyım?"

"Değilsin canım. Hem de hiç değilsin. Cevap vermeye çalışırken, bir yandan da gülümsememi engelleyemiyordum.

"Gülme sende pişkin pişkin. Seni de gördük" dedi. Ben bavulumun fermuarını çekmiş sürüklemeye çalışırken. Derya da beni takip ediyordu.

"Neyimi gördün bakalım?"

"Adama nasıl baktığını tabi Güvercin." Güvercin kelimesinin üstüne basa basa söylemeyi de ihmal etmemişti.

Kapıda bekleyen Yağız'ı işaret edip Derya'yı susturmaya çalıştım "Manyak mısın kızım, duyacak şimdi."

"Duyarsa duysun be sanki o bilmiyor."

"Neyi bilmiyor Derya? Ay sen beni çıldırtacaksın gerçekten. İmalı imalı lafları bırak da söyle ne söyleyeceksen." Diye sitem ettim. Hol de durmuş Derya ile tartışıyorduk.

"Neyi olacak, ona nasıl aşık olduğunu."

Derya'nın söylediği şeyle kaskatı kesilmiştim. Gerçekten bu kadar belli mi oluyordu ona karşı hissettiklerim. Bunu Derya bir görüşte anladıysa o hayli hayli anlamıştı. Birden Yağız'la gitmek fikri o kadar da cazip gelmemeye başladı. " Çok mu belli oluyor?" diye sordum mırıltıyla.

"Hem de nasıl? Ama korkulacak bir şey yok çünkü duygularınız karşılıklı Güvercin. Bana az önce bahsettiğin kalbini sıkıştıran bakışların sebebi her ne kadar senin Yağız'a karşı olan hislerin olsa da O bakışlar da o delici gözlerden boş yere çıkmıyor canım."

"Ama sen bunları iki dakikada nasıl an..." dememe kalmadan Derya yanımdan uzaklaşıp Yağız'ın yanına gitmişti bile. Ben de hızla onara doğru gittim. Derya'nın daha fazla bir şeyleri Yağız'a açık etmesini istemiyordum. Yağız elimdeki bavulu alıp kenara koydu. Derya ile sarılıp vedalaştık. Yağız ona kendi telefonun numarasını verip onunkini almayı da ihmal etmedi.

"Nehir'e yeni telefon alana kadar benden ona ulaşabilirsin. Nehir'in güvenliği için sana şimdilik nereye gideceğimizi söyleyemem ama onu güvende tutacağımı bil." diyerek Derya'yı rahatlattı.

"Eğer şüphelendiğin bir şey olursa hemen Yağız'ı ara canım. Takip falan edilirsen haberimiz olsun. Başına bir şey gelmesine dayanamam."

Derya tekrar beni çekip sımsıkı sarıldı. "Bana bir şey olmaz merak etme. Sen kendine dikkat et asıl. Bir de duygularını göstermekten çekinme. Zaten saklamasını da beceremiyorsun." kulağıma fısıldayıp kollarımdan ayrıldı. Anlaşılan Derya'nın yanındayken hep tetikte olmam gerekiyordu. Her an beni utandıracak bir şey söylemekten çekinmiyordu çatlak kız.

Derya elini Yağız'a uzatıp onunla tokalaşırken. "Tekrar memnun oldum. Uzun uzun konuşmak için sabırsızlanıyorum gerçekten" deyip bir de göz kırpmaz mı, Yağız'ın koluna nasıl girip merdivenlerden indireceğimi şaşırdım. "Güvercin sana emanet." En son aramızdan da bağırmayı ihmal etmemişti. Söylediği cümle ile Yağız kahkahalarla aşağıya inerken, acaba daha ne kadar utanabilirim diye düşünüyordum...



Arkadaşlar hikaye nasıl gidiyor. Memnun musunuz? Fikirlerinizi belirtmeye çekinmeyin lütfen. Geri dönüşler alamayınca ben de emin olamıyorum. Okunma oranları sabitlendi sanki artış göstermiyor :(( Lütfen yorum ve beğenilerinizi eksik etmeyin dostlarım. İnanın onları okudukça daha çok yazma isteği duyuyorum :)) Hayatınızdan mutluluk, aşk ve sağlık eksik olmasın. Hepiniz seviliyorsunuz çookkk :))

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 54.8K 51
Bebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çare...
3.1M 46.6K 11
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)
3.8M 201K 97
Fırat bencildi, İsyan Çiçeği asiydi, lakin kaderleri bir yazılmıştı. İkisi birbirine aitti, ayrılık ölüm getiriyordu...
55.9K 5K 24
"Delibal, hem şifa hem zehir."