Komşum Dengesiz

By Esrau57

277K 13K 849

♠ Amaç: Hayata yeni bir sayfa açmak. Yeni bir eve geçerek bu amacı gerçekleştirmek isteyen dört genç kız. Hen... More

Tanıtım ♠
1.Bölüm ♠
2.Bölüm ♠
3.Bölüm ♠
4.Bölüm ♠
5.Bölüm ♠
6.Bölüm ♠
7.Bölüm ♠
8.Bölüm ♠
9.Bölüm ♠
10.Bölüm ♠
11.Bölüm ♠
12.Bölüm ♠
13.Bölüm ♠
14.Bölüm ♠
15.Bölüm ♠
16.Bölüm ♠
17.Bölüm ♠
17.Bölüm Tekrar.
18.Bölüm ♠
20.Bölüm ♠
21.Bölümden Kesit!
21.Bölüm ♠
22.Bölüm ♠
23.Bölüm ♠
24.Bölüm ♠
25.Bölüm ♠
26.Bölüm ♠
27.Bölüm ♠
28.Bölüm ♠
29.Bölüm ♠
30.Bölüm ♠
31.Bölüm ♠
32.Bölüm ♠
33. Kesit! /Duyuru
33.Bölüm♠
34.Bölüm♠
Ne Diyeyim ki Şimdi?
35.Bölüm♠
36. Bölüm Kesit♠
5 Ay Sonra Bir Not😕

19.Bölüm ♠

5.9K 303 25
By Esrau57

[ Multimedia  Kaan ]

.
.
[ Bu bölüm  "GlsmNadir" e ! ]
.
.

19.Bölüm°

-Yazar Anlatımı-

Güneş doğmaya başladığında Pınar kafasını yasladığı omuzdan uzaklaştı ve ellerinin tersiyle gözlerini sildi. Artık gitmek istiyordu.
Yerden destek alarak kalktı ve elindeki minik cam şişeyi cebine sıkıştırdı. Eğilip üzerindeki tozları silkelerken Kaan'da ayağa kalkmıştı.

Bir şey demedi ve yavaş adımlarla arabaya ilerledi ama sürücü koltuğuna oturacakken Kaan onu durdurdu.

"Arabayı ben kullanacağım, Mavi. Diğer koltuğa geç."

Aslında Pınar itiraz edebilirdi ama şuan hiç hali yoktu. Bütün gece uyumadığı ve ağladığı için çok uykusu vardı.
Kaan arabayı çalıştırmadan önce üzerinde ceketi olmasına rağmen kollarını ısıtmaya çalışan Pınar'a baktı. Bu saatlerde hava soğuk oluyordu. Isıtıcıyı çalıştırdı ve bir an önce bu ortamdan kurtulmak için gaza bastı.

--

Yol çok uzundu ve Pınar yaklaşık bir saat uyuduktan sonra dışarıyı seyretmeye başladı. Bu sırada bahçesinden çiçek aldığı evin önünden geçtiklerini fark etti. Kaan'a hemen arabayı durdurmasını söylerken Kaan itiraz etmeden durmuştu.

"N'oldu?"  Kaan pek bir şey ifade etmeyen, ama belki bir köşesinde merak barındıran gözleriyle Pınar'a döndü.

"İki dakika beklesene. Geleceğim hemen."

Pınar aceleyle arabadan indi ve bahçe kapısını açıp içeriye geçti. Bu saatte uyanıklar mıydı bilmiyordu ama bir daha buraya gelemezdi. Çiçek aldığını söyleyecekti.
Zile bastığında birkaç dakika sonra kapalı, genç bir kadın kapıyı açtı. Pınar önce selam verip kısaca anlattı. Karşısındaki kadın gülümseyip ona sarılırken bir daha ağlamak istedi. Ne oluyordu ona böyle?!
Geri çekildi ve el sallayarak bahçeden çıktı. Arabaya bindiğinde Kaan bir şey demeden arabayı çalıştırdı. Buna sevinmişti.

--

Araba bir marketin önünden geçerken Pınar gözlerini büyüttü ve Kaan'a baktı.

"Bu gece sahur'a mı kalkıyoruz?"

Kaan umursamazca omzunu silkti ve cevap verdi.

"Evet. Niye bu kadar şaşırdın?" 

"Yok, şaşırmadımda..neyse. Hem siz tutuyormusunuz ki?"

Kaan kaşlarını çattı ve iki saniyeliğine ona bakmadan konuşan Pınar'a baktı.

"Niye. Bizim tutmamız yasak mı?"

"Oğlum, siz adam öldürüyorsunuz. Kabul olmuyordur."

"Tanrı mı oldun başımıza Mavi."

Bu sefer kaşlarını çatıp bakan, Pınar olmuştu.

"Tanrı diyor bir de! Dinsiz. Senin günahlarında silinmez. Tutma boşuna."

"Doğru. Bir aylık oruç benim günahlarımı silmeye yetmez."

Kaan'ın ciddiyetle söylediği kelimelere Pınar heycanla yerinde diklendi.

"Hadi lan! Ne yaptın o kad-"

"Ağlayınca çenen mi düştü senin?"

Pınar eski şekline geçerken mırıldandı.

"Ben şimdi düşürürdüm de senin bir taraflarını... dua et  ramazandaymışız."

***

Kaan arabayı her zamanki yerine gelince durdurdu. Pınar ona dönerken teşekkür etmesi gerektiğini biliyordu.

"Teşekkür ederim, Kaan."

Kaan anahtarı yerinden çıkarıp Pınar'a döndü.

"Teşekkür etmen gereken bir şey yapmadım, Mavi."

Bu sırada karşısındaki büyük mavi gözlere baktı. Ona Mavi demekten memnundu. Gözleri yine biraz aşağıya inip pembe dudaklarla bakışmaya başladı. Bu kızın dudakları niye bu kadar dikkat çekiciydi? Makyaj yapmadığı da belliydi. Ah. Sormak isterdi, isterdi  ama karşısındaki Pınar'dı. 'Dudakların niye bu kadar dikkat çekiyor' diye soracağı son kişiydi. Güler, dalga geçer, ezer bir de bunu dağıtır ve bir on yıl daha ağzına dolardı.

O yüzden vazgeçti Kaan.

Elindeki anahtarı Pınar'ın kucağına atıp aceleyle indi arabadan. Pınar'da  fazla beklemedi ve indi. Kızlar uyanmışsa onu sorguya çekebilirlerdi ve o anlatırken ağlayabilirdi. Bu konu onun için çok hassas bir konuydu. Zaten anlatmakta istemiyordu. Dua etmeye başlamıştı bile.

Katibe kapıyı açtığında hemen içeriye geçti ve odasına çıktı. Üzerini değiştikten sonra yüzünü güzelce yıkayıp kızarıklığının geçmesini bekledi. Aşağıya indiğinde kahvaltı hazırdı. Katibe kızları uyandırmaya giderken o kahvaltıya başladı. Katibe'nin bir şey sormamasına sevinmişti ama attığı bakışlardan merakı belli oluyordu.
Bugünün sakin ve rahat geçmesini istiyordu.

Ama bu, bu evde mümkün müydü sizce?

***

"Haa tabi Pınar Hanım. İyice alıştık biz zaten otobüse. Sorun yok hani."

Arya kapının önünde yakınırken, Simge elindeki arabanın anahtarıyla ve kötü kadın sırıtmasıyla arabaya ilerledi.

"N'apayım kızım. Hep böyle değil miydi? Bundan sonra da öyle."

"Ama bu sefer sen gelmiyorsun. Biz iki kişi otobüsle, Simge tek başına arabayla. Oh ne güzel. Benimle konuşma akşama kadar."

Arya saçlarını savurarak ağzından bir 'hıh!' sesi çıkardı ve arabaya bindi.
Simge arabayı çalıştırırken, İpek Pınar'a çarparak evden çıktı. İpek'de arabaya bindikten sonra gaza bastı.
Pınar yüzünü buruşturdu ve içeriye girdi. İpek bütün parfüm şişesini üzerine boşaltmış olmalıydı.

Pınar bugün okula gitmek istememişti. Simge'nin araba kullanmayı bilmesi, arabayı onun kullanacağı anlamına geldiği için diğer iki kız tekrar otobüsle gelecekti eve. Sabah sabah bir de bunun kavgasını yapmışlardı.
Ama ne oldu?
Her zamanki gibi Pınar'ın dediği oldu.

Pınar içeriye geçti ve gülümseyerek, koltukta kahvesini içen Katibe'nin yanına oturdu.

"Ee güzelim, sahurda bizimle misin?"

"Sizinleyim tabii kızım. Yoksa siz ezan okunana kadar yumurta bile kıramazsınız."

***

İpek dersi anlatan hocayı anlamamanın verdiği huzursuzlukla derin bir nefes çekti içine. Anlamak ne mümkün! Herif ağzındaki takma dişlerini oynata oynata ders anlatıyordu ve çıkan sesler mırıltıdan başka bir şey değildi.

Bu sırada yanına biri oturuca kafasını çevirdi ve bebek suratlı maviş çocukla karşılaştı. Gülümseyerek biraz yana kaydı. Çocuk elini uzattı ve konuştu.

"O kadar konuştukta, adını bile bilmiyorum be güzelim. Caner ben."

İpek'de elini uzatıp sıktı ve bir an önce bu konuşmanın bitmesini diledi. Bu çocuğun yanında kendini huzursuz hissediyordu.
Ve bir anda hiçbir şey anlamadığı hocanın ağzından müthiş bir şekilde anladığı kelimeler döküldü. Ders bitmiştir.

***

İpek, Arya'nın kolunu çekiştire çekiştire durağa sürükledi. Caner denen çocuk onları eve bırakmayı tekrardan teklif etmişti ama İpek bu sefer kesin bir dille reddetmişti.

Aslında Pınar'a söylese sorun ortadan kalkardı ama söylemeyecekti. Bu daha fazla soruna yol açabilirdi.
Otobüste boş yer görmesinin mutluluğuyla topuklularıyla otobüsün içinde koştu ve Arya'yı da peşinden çekti.

***

"Neden hala davulcunun sesini duymadık ya!"

Simge sandalyeden kalktı ve mutfakta volta atmaya başladı.

"Zeki kızım, canım arkadaşım, aynı bölümü paylaştığım! İftar değil bu! Davulcu gelir mi bu ıssız sokağa? Senin davulcunun sesini duyman gerekmiyor yemeye başlaman için. Anlatabiliyor muyum?"

Pınar'ın bıkkınlık, sinir ve umursamazlık içeren kelimeleri bittiğinde Simge gözlerini devirdi. Bunu zaten biliyordu.

"Ya sadece davulcunun sesi olduğunda ayrı bir heycanlanıyordum sahur için."

Hepsi kafasını salladı ve niyet ederek yemeklerini yediler. Gün boyu aç kalacaklardı ve bu iradesiz kızlar için gerçekten zor olacaktı.

***

"Ihm. Evet kızlar. Saat öğlene gelmekte ve bizler okula gitmek zorundayız.Ordaki itlerin bilerek yapacağı yemekli espirilere, önümüzde su içmelerine aldırmıyoruz ve sağ salim eve geliyoruz. Anlaşıldı mı?"

Arya konuştuğunda hepsi kafasını salladı ve evden çıktılar. Upuzun bir gün olacaktı onlar için.

--

Pınar yolda giderken birkaç sürücüye şerefsiz demiş ve bunun küfür olmadığını, onların hakketiğini savunurak yola devam etmişti.
İpek kırmızı ışıkta durduklarında yan taraftaki durakta bir çocuk görmüş 'ohaa seksi çocuuuk! Abi bu da taş be! Bize de böyleleri düşmez ki!' demiş, ardından aklına Emir gelmiş ve kafasını yukarıya kaldırıp 'Allah'ım tövbe. Sen affet' deyip okula kadar bir daha yola bakmamıştı.

***

Arya yine otobüsle gidecekleri için hiç mutlu değildi. Simge'lerle saatleri aynı olsaydı böyle bir dertleri olmazdı. İpeğin koluna girdi ve durağın önünde durup otobüsü beklemeye başladılar. Bu sırada geçen gün onları eve bırakan araba önlerinde durunca içini bir mutluluk kapladı. İpek suratını asıp camdan kafasını uzatan çocuğa döndü.

"Caner. Bak gerçekten gerek yok tamam mı? Hem sorun olur falan.Uğraşma." 

"Yok be güzelim. Ne sorunu. Hem bu sıcakta otobüsle gidilmez. Hadi binin."

İpek bir an bu ergenin suratına yumruk atmak istedi ama önce Arya'nın suratına atacaktı. Arya arabaya binerken, İpek'de onu evde nasıl döveceğini hayal ederek bindi arabaya.

--

İpek yol boyunca Caner'in sorduğu sorulara geçiştirerek cevap vermiş ve dışarıyı seyretmişti. Araba bahçenin önünde durduğunda kafasını çevirdi ve arabasından inen Emir'i gördü.

Siktir! dedi içinden.
Siktir siktir siktir!

Tamam. Tövbe, tövbe, tövbe.

Arabadan hemen indi ve Emir'in onları görmemesini diledi. Ama her şey için çok geçti. Emir görmüştü. Arabasından indi ve kilitledi sakince. Neden böyle olduğunu bilmiyordu ama İpeğin o herifin arabasından indiğini görmek cinlerini tepesine çıkarıyordu.
Üstelik bir kere kızmıştı İpeğe. Neden hala biniyordu!

Yavaş adımlarla bahçeye giren kızlara ilerledi. Arya geçen seferki gibi içeriye kaçarken, İpek korkuyordu. Yine bağıracak mıydı?
İpek bir an Emir'in koyulaşmış ela gözleriyle kendisini öldürdüğünü düşündündü. Arya vicdan azabı çeker miydi? Sonuçta sürekli yalnız bırakıyordu onları.

Kolunun sertçe çekilmesiyle kendine gelen İpek, Emir'e engel olmadı ve onu çekiştirmesine izin verdi.
Düşündüğü tek şeyse öleceğiydi.

Emir onu evin arka duvarıyla kendi arasına sıkıştırırken, sinirden koyulaşmış gözlerini kapattı ve anlını İpeğin anlına yasladı. Nefesi düzene girerken konuştu.

"Seni öpsem orucum bozulur mu?"

Sordu. Sordu ama cevabını beklemedi ve öptü.
Evet. Emir, İpeği öptü.

***

İpek içeriye girdiğinde kalbinin yerinde olduğundan emin değildi. Emin olduğu tek şey orucunun bozulmuş olmasıydı.
Koltuğa oturdu ve nefesinin düzene girmesini bekledi. Sonra da Arya'yı dövecekti zaten. Boğazının kuruduğunu hissettiğinde yerinden kalktı. Gizlice su içse bir şey olmazdı herhalde. Zaten orucu bozulmuştu. Amaç bunu kızlara ve Katibe'ye belli etmemekti.
Hızlı adımlarla mutfağa ilerledi ve kafasını kapının aralığından uzatarak içeriye baktı. Katibe yoktu. Çamaşır asıyor olmalıydı. Hemen mutfağa girdi ve sürahinin yanına koştu. Çekmeceden bardak alıp suyu doldurdu. Kafasına dikti ve bitirdi. O kadar susamıştı ki hemen bir daha doldurdu. Ama içemedi. Katibe arkasından bağırırken İpek panik ve korkuyla bardağı yere düşürdü. O Katibe'ye dönerken, Katibe ellerini beline koymuş ona doğru geliyordu.

"Kime diyorum kızım. Niye orucunu bozuyorsun! Kocaman kızsın."

"Unuttum."

İpek aklına gelen ilk yalanı söyledi. Emir'in onu ayy- tamam heycan yok. Söylese Katibe onu oklavayla kovalar, Emir'i terlikleriyle haşat ederdi. Bu yüzden söylemeyecekti.

"Nasıl unuttun?!"

"Valla bilmiyorum Katibe Abla. Çıkmış aklımdan işte. Bozuldu mu şimdi orucum?"

"Yok yok, unuttuysan bozulmaz. Neyse, hadi geç içeriye şu camları toplayayım."

İpek başını sallayıp mutfaktan çıkarken, rahat bir nefes saldı dışarıya.

Mutfaktan çıktıktan sonra, kapısının önünde durdu ve koltukta telefonuyla oynayan avına baktı. Ardından çığlık attı ve Arya'nın üzerine atladı. İkisi birlikte çığlık atarak birbirine vurmaya başlayınca Katibe mutfaktaki işini bitirip koltuğa oturdu ve onları izledi.

***

"Katya. Var ya bir an gözümün önünden şeritler halinde yemekler geçti. Ölüyorum sandım Katyaaa!"

Katibe güldü ve koltukta ters oturmuş Arya'ya baktı. İpek gözünün biraz altına yumruk attığı için hafif bir kızarıklık vardı. Saçı başı da dağılmıştı. İpek de pek farklı değildi aslında. Tek fark suratında olması gereken kızarıklık tırnak çiziği olarak kolundaydı.

--

Pınar kapıyı açan Arya'nın suratına baktı ve sesini çıkarmadan içeriye geçti Simge'yi de görünce düşüncelerini doğruladı.

"Ya ama olmaz ki! Niye beklemediniz biz gelene kadar. Şimdi sizin kavgayı izlemek vardı!"

Kızlar gözlerini deviriken Katibe ve Simge güldüler. Hala iftara çok vardı ve Pınar kızların tekrar kavga etmesi için elinden geleni yapacaktı.

***

Merhaba!

İşte bölüm tam bir hafta sonra geldi. Daha erken yazmak isterdim ama bir türlü yazamadım.

Hoşunuza gitmiştir umarım.

Benimle fikirlerinizi paylaşın lütfen. Yorumlarınızı okumayı seviyorum.

Ve hala WhatsApp grubuna katılmak istiyorsanız bana numaranızı mesaj atabilirsiniz.

Kendinize çook iyi bakın!

Continue Reading

You'll Also Like

7.5M 441K 72
Terk edilmenin acısını yaşayan genç kızın başvurduğu garip yol kendine göstermelik bir sevgili bulup eski sevgilisini kıskandırmaktır. Bunun için oku...
42.7K 2.2K 23
(Biyo aile kitabı) 16 yaşında olan Asel Mina' nın cehhenemin den kurtulma hikayesi (Mizah ve argo kelimeler içerir) Alıntı *** Bana üsten üsten bak...
1.4M 67K 55
Texting SİZ: Kardeşim kargomu getirsenize ne demek kurye vefat etti!? SİZ: Hayır aldığım şey de az buz bir para değil. SİZ: Ben o gitarın parasını...
4.7K 486 22
Geçmiş yıllarda yaşanan bir kaza sonucu bir aile parçalanmış, içlerinden bazıları vefat ederken bazıları da hasarlarla kazayı atlatmıştır. Fakat tek...