BİR DİLEK ( TAMAMLANDI ✔️)

By azamet-29

2.7K 483 108

( KISA HİKAYE ) Bir dilek dileme şansı yakalasaydınız ne dilerdiniz? Ebru yanan canıyla ölmeyi düşünerek bu d... More

🌺 BİR DİLEK Tanıtım 🌺
🌟B.D 1. Sondan başa 💫
🌟B.D 2. Çilli inek💫
🌟B.D 3. Maymun gözünü açtı 💫
🌟B.D 4. Bir dilek💫
🌟B.D 5. Boş aynalar💫
🌟B.D 6. Değişik bir güç 💫
🌟B.D 8. Asıl hikâye 💫
🌟B.D 9. Hayalet 💫
⭐B.D 10. İn misin cin mi?💫
⭐B.D 11. Kim daha kötü 💫
🌟B.D 12. Final 💫
💥BİR DİLEK DUYURU 💥

🌟B.D 7. Yeni Ebru 💫

162 34 3
By azamet-29


Yüzüme vuran güneşin parlak ışığı ile uyandığımda farklı bir sabahtı benim için.

Gözlerimi kapatıp dün geçirdiğim çılgın günün üzerinden geçtim bir kez daha zihnimin içinde.

Kendi kendime gülmeye başlarken, iki bileğimdeki iki bilekliğe baktım. Yerimden kalkıp yatağın kenarına oturdum. Ne gündü ama.

Dün sabah görünmez olup aynalarda kendimi göremediğim de bir kabusun içinde uyanmış gibiydim. Bu inanılmaz bir şeydi. Bir insan nasıl birden bire ortadan kaybolabildirdiki. Yeniden görünür hale gelince yanlış gördüğümü sanarken tekrar görünmez olduğumda asıl kopmuştu kıyamet.

Önce bir süre şok olmuş şekilde ayna karşısında kalakalmış sonra aklıma gelen fikirle kıyafetlerimi değiştirerek görünür hâle gelmeye çalışmıştım. İnsan korkunca gerçekten mantıklı düşünemiyor.

Ama kıyafetlerim elimde aynada görünür haldeyken üzerime giyince onlarda kayboluyordu. Bu şekilde bir şeyin değişmeyeceğini anlayınca belkide aynada bir şey var diye düşünmüştüm yine mantıklı olmayan şekilde. Sonrada evdeki bütün aynalarda tek tek kendime bakmış yinede görünmediğimi anlayınca pes edip yaşadığım korkuyla soluğu Amir'in yanında almıştım.

Olanları ilk anlattığımda Amir şaşkın bakakalmışken bir süre sonra kitap, defter karıştırıp biraz araştırmış sonrada bana olanlar hakkında kendince bir açıklama yapmıştı.

Bu durumun yerini değiştiren yıldızımla ve burcumla vede tuttuğum saçma dilekle alakalı olduğunu bu gücün benimle en az 15 gün kalacağını söylemişti. Sonrada nasıl tekrar görünür hale gelebileceğim konusunda ortaya bir fikir atmış, yardımcı olması için kullandığı taşlardan yapılı iki bilekliğini bana vermiş, biraz çabayla yeniden görünür hâle gelmiştim.

Her ne kadar zor olsada sonunda kontrol etmeyi öğrenmiş, bu kez de yeni oyuncak bulmuş çocuk gibi oynarken bir anda bayılıp kalmış, kendime geldiğimde Amir'den ikinci bir ders alarak bu gücü kullanmamam gerektiğini, kullanırsam bedenimdeki enerjimi emdiğini öğrenmiştim.

Olanlar ve yaşadıklarım hâlâ saçma ve inanılmaz gelsede durduk yere görünmez olmak, mantıklı tek bir sebep yüzünden olabilirdi. Oda önceki gece kayan bir yıldız görmem ve bir dilek tutmamdı.

Tabi yok olmak istiyorum şeklinde saçma sapan bir dilek tutmam tamamen benim aptallığımdı. Ama etrafımdaki insanlar canımı o kadar yakmışlardı ki o acıyla ölmek niyetiyle söylemiştim bunu. Nereden bilirdim tuttuğum bir dilek yüzünden başıma böyle bir şey geleceğini.

Demek ki neymiş? Dilek tutarken de, dua ederken de kelimeleri doğru seçmek gerekiyormuş.

Kendime not!
Dilediğin şeye dikkat et.

Bayıldıktan bir süre sonra kendime gelir gelmez biraz toparlanıp Amorcuğumun da yardımıyla yani arabasıyla Avukat Sezer Koçakla olan randevuma gidebilmişdim. Randevuma yetişebildiğime sevinirken işe alınmama daha da sevinmiştim. O kadar ki Gizem'in de aynı büroda diğer avukatla çalışacağını öğrenmek bile bozmamıştı sevincimi.

Sezer bey çıkabileceğimizi, yarın okuldan çıkınca gelip başlamanızı söyleyince bürodan çıkmış Gizem'e aldırmadan hızlı adımlarla asansöre gelip binerken Gizemle muhatap olmamak için önden inmiştim aşağı.

İlk iş olarak otobüsle şehir merkezine gitmiştim. Yeni bir başlangıç için biraz alış veriş yapmıştım. Öncelikle attığım gözlüklerimin yerine yeni gözlükler, üzerime de bir kaç parça yeni kıyafet ve ayakkabı almıştım. Acıktığım için küçük bir yerde bir yemek yemiş üzerinede güzel bir kahve içmiş ve nihayet evimin yolunu tutmuştum. Tabi yolda Amorcuğumu arayıp olanları anlatmayı da ihmal etmedim. Meraktan çatlar soluğu benim evde alırdı yoksa.

Nihayet evime gelince önce yeni aldığım kıyafetlerimi denemiş sonra da bir duş alıp yatmıştım. Lakin dağınık zihnim bana günü tekrar tekrar yaşatınca uykuya dalmakta zorlanmış ancak geç saatlerde uyuyabilmiştim.

Ama güzel bir uyku uyumuş ve dinç kalıyordum şuan. Bu iyi birşey dedim yerimden ayağa kalkarak. İlk iş gözlüğümü alıp taktıktan sonra dolap kapağındaki aynada kendime baktım.
Bu sabah bir sürprizle uyanmaktan korkmadım desem yalan olurdu. Ellerimle saçlarımı, yüzümü ve bedenimi yokladım. Evet emin olmaya çalışıyordum. Gülümseyip kapıya yöneldiğimde aklıma gelen şeyle birden durdum.

Acaba yine yapabilirmiydim? Kaybolup geri dönebilir miydim?

Tekrar aynanın önüne döndüm. Denemek istiyordum. Acaba kaybolup geri gelebilir miyim yine. Gerçekten istediğim zaman yapabilirmiydim merak ediyordum. Amir'in sözlerini hatırladım o an. Bu gücü kullanmamamı söylemişti. Amir'in dediğine uymak istiyordum ama merakta ediyordum... Düşünmeye başladım. Ama sonunda merakıma yenik düştüm. Kollarım iki yanımda yumruklarımı sıkıp gözlerimi kapatarak o gece gördüğüm yıldızı düşünürken yeniden yok olduğumu hayal ettim.

Bir süre bekledikten sonra tereddüt ederekde olsa önce sol sonra sağ gözümü açtım yavaşça. Gördüğün şeyle ağzım açık kalmıştım resmen. Daha doğrusu görmediğim şeyle.

Yine olmuştu. Şu an baktığım ayna boştu. Yoktum! Kocaman bir kahkaha attım duyduğum heyecanla. Ardından gözlerimi kapatıp aynı şekilde yeniden kendimi görebildiğimi hayal ettim. Yine yavaşça açtım gözlerimi.

Eveet! Tiz bir çığlık attım bu kez de. Şuan kendimi süper bir güce sahip hayalî kahramanlar gibi hissetmem normalmiydi bilmiyorum ama tam olarak öyle hissediyordum.
Olduğum yerde bir süre kendimi izledim gülümseyerek. O sırada Amir'in sözlerini hatırladım yine.

Yıldızın yerine döndüğünde bu durumunun düzeleceğine eminim. Ama sen eski sen olmayacaksın. Bu olay senin hayatını değiştirecek.

Böyle demişti ve haklıydı Amir..
Bu olay benim hayatımı değiştirecekti. Hissediyordum. Önümde bambaşka bir hayat şekilleniyordu. Ve kararlıydım. Değişecektim. Bugünden itibaren bambaşka biri olacaktım. Yirmi iki yıldan sonra zor olacaktı belki ama, olacaktı. Olduracaktım.

Derin bir nefes alıp verdikten sonra doğruca banyoya koştum. Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp kuruladım. Koşar adım mutfağa girdim sonra. Hızlı tarafından peynir, zeytin, omlet hazırlayıp sallama bir çayla kahvaltı yapıp masadaki boş tabaklarıda lavaboya gelişi güzel bırakıp mutfaktan odaya koştum yeniden.

Okulun ilk günü heyecanı vardı sanki içimde. Dün gelirken aldığım kıyafetlerden vazgeçilmez rengim siyah olan kot pantolonumu beyaz crop kazağımı giydim. Tuvalet aynamın önündeki pufa oturup çoraplarımı girdikten sonra da aynaya dönerek yüzüme hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı tarayıp bir kısmını sağ kulağımın arkasına toplayıp yıldızlı kalın tel tokayla sabitledim. Ve son olarak ayağa kalkıp kısa spor görünümlü deri ceketimi giydim. Aynada kendime baktım. Üç gün önceki Ebru bir kenara bu Ebru bir kenara.

Telefonumu çıkarıp sol elime alırken sağ elimin iki parmağıyla zafer işareti yaparak çektiğim selfieyi Amor'a yolladım. Ardından yeni aldığım deri sırt çantama kitaplarımı ve cüzdanımı atıp telefonumu ve otobüs kartımı cebime koydum. Hızlı adımlarla çıktım yine odadan. Vestiyerden aldığım yeni ayakkabılarımıda giyip askıdan aldığım anahtarla çıkıp kapıyı kilitleyip merdivenlerden indim.

*****

Bir saat olmadan okulun önündeydim. Bahçenin dışında durmuş okula giriş yapan öğrencileri izlerken bir yandan karışık kafamı toparlamaya çalışıyor bir yandan heyecanımı bastırmaya çalışıyordum. İçimdeki eski Ebru geri dönelim derken yeni Ebru dönersen cesaretini kaybedersin. Ya şimdi ya hiç. Diyordu.

Neler olacağını tahmin ediyordum. Birazdan bu bahçeye gireceğim ve beni gören alay takımından bir öğrenci anında yanıma gelecekti. Büyük ihtimalle Ege olacaktı o kişi. Yada Ece. Huyları da isimleri de birbirine benzeyen sevmediğim iki insan. Ama hazırlıklıydım. Pantolonumun cebimdeki telefonumu çıkarıp küçük bir ayar yapıp ceketimin cebine aldım.

Sonra da yeniden derin bir nefes alıp verdim ve bahçeye doğru ilerledim durmadan. Giriş kapısına yaklaşırken her an tetikteydim. Her an birinin yanıma gelip, Oo çilli tavuk günaydın. Demesini bekliyordum. Beklediğim gibide olmuştu. Sadece biraz farklı. Arkamdan duyduğum Ege,

" Ece bu senin çilli maymun değil mi? Hani bundan sonra okula gelemez diyordun."

Sesizce hemen arkamdaki konuşmaları dinliyordum. Yavaşça geriye doğru döndüm.

Ege gözleri büyüyerek Ece kaşları çatık yüzüme baktılar.

" Ooo" Dedi Ege kinayeli şekilde gülerek.

" Birde evrim diye birşey yok diyorlar. Evrim diye birşey yoksa bu kıza sihirli bir değnek değmiş."

Normal bir zamanda normal bir insandan duysaydım bu sözleri gerçekten mutlu olurdum. Lakin söyleyen bu kurbağa suratlı olunca hiç hoş gelmiyordu.

" Ne yalan söyleyim okula gelebilmeni takdir ettim."

" Bende seni görmeyi bekliyordum Ece."

" Sana teşekkür edecektim. "

Kaşları çatıldı, çünkü anlamadı.

" Önceki gece bana yolladığın hediyeden bahsediyorum. Yediğin şeyden banada yollayıp benimle paylaşmak istemişsin."

Gözlerinin anında kızardığına şahit olurken,

" Ama sevmem."

Gözleri dahada kızardı.

" Seni çilli kızıl maymun! "

Sinirle kaldırdığı elini hızla indirirken bileğinden tuttum. Koridorda ki bir kaç öğrenciden, " Ooo! " diye sesler gelirken tuttuğum bileğiyle onu kendime doğru çekip kulağına doğru kısık sesle dişlerimin arasından hırladım.

" Bana bir daha bulaşırsan bir megafon alır, bahçeye çıkar okuldaki erkeklerin yarısını diğer yarısıyla aldattığını bağıra bağıra anlatırım."

Duyduğu şeyle kocaman gözlerle geriye çekildi. Hırsla çekti kolunu.

" Sana söylemiştim Ece.
Maymun gözünü açtı.

Sana gelince Ege. "

Diyerek yanımdaki çocuğa döndüm.

" Bundan sonra benden uzak duracaksın. Kendin gibi serseri olan arkadaşlarınıda benden uzak tutacaksın. Yoksa okuldaki ses sistemini kullanıp dekandan başlayarak parantez bacaklı dediğin Şevval hoca dahil hocaların hakkında nasıl atıp tuttuğunu, Ramiz hocanın arkasından nasıl ana avrat küfür ettiğini, arkadaşlarının seni nasıl alkışladığına kadar herşeyi okulun dört bir tarafındaki hoparlörlerden duyulmasını sağlarım. "

Öfkeyle bakan kısık gözleri üzerimde,

" Bunu yapamazsın." Dedi.

" Yani inkar etmiyorsun."

Dedim gülümseyerek.

" Bu okulda kimse bana dokunamaz. İstediğime istediğimi söylerim."

" Görürüz." Dedim kendimden emin.

" Senin gibi ezik bir ineğe kimin inanacağını sanıyorsun."

Alaylı konuşmasına sakin şekilde cevap verdim.

" Burası bir fakülte Ege.
Hem de hukuk fakültesi, boru değil. İnansınlar yada inanmasınlar. Araştırma başlatmaları yeterli. Benden başlayarak herkesi çağırırlar ifadeye. İş oraya geldiğinde emin ol inanmalarını sağlarım.
Anladın mı beni? "

Yüzü değişti. Sesi kesildi.

Evet iş oraya gelsin yeterdi. İnandırmak kolaydı çünkü konuşmayı telefonuma kaydetmiştim. Bir daha karşıma çıkarsa acımayacaktım.

Arkamı dönüp dersliğin yolunu tuttum. Ama hırsım hâlâ geçmemişti. Bu yüzden biraz daha bekleyecektim ve ders arasında Ece ile kalan işimi halledecektim.

Bana yaptığının yanına kalacağını sanıyorsa yanılıyordu. O gübreli suyun intikamını fena alacaktım.

&

İlk iki dersten sonra verilen arada Ece ve arkadaşlarının peşinden çıktım derslikten. Sabahki konuşmamızdan sonra arada bir öfke yüklü bakışlar atsada yaklaşmamış bulaşmamıştı bana. Ama bu onun akıbetini değiştirmeyecekti. Aklıma gelen şey beni bile heyecanlandırmıştı. Kapı önündeki konuşmalarında lavaboya gideceklerini duyunca hızla yanlarından geçip onlardan önce lavaboya gittim. İçerdeki kızların arkasından içeriye girerek kabinlerden birinin içine daldım.

Madem bir güce sahiptim. Bu gücü intikam için kullanmakta sakınca görmüyordum. Gözlerimi kapatıp görünmez olduğumu hayal etmeye başladım. Bu stresli halimle yapabilirmiydim bilmiyorum ama şuan bu görünmezliğe ihtiyacım vardı. Bir yandan konsantre olmaya çalışıyor bir yandanda bileğimdeki bileklikleri ovuşturuyordum. Çünkü gerçekten işe yarıyordu.

Ben konsantre olmaya çalışırken bir anda bulunduğum kabinin aniden açılan kapısıyla yerimde sıçradım. Kapıyı açan Ece'yle burun buruna gelmiştim. Bir kabine bir de dışardaki Aydan'a bakıyordu. Bana laf sokmadığına göre beni görüyordu. Keyifle gülümseyip sesssizce yanından geçerek lavaboların yanına gelirken, çantama göz kulak ol dediğini duydum.

Aydan tamam diyip bir yandan çantasının karıştırarak sigarasını çıkarırken diğer arkadaşı aynanın dibinde gözlerini kocaman açmış rimel sürmeye çalışıyordu. Fırsat bu fırsattı. Ece kabinde arkadaşları kendi işlerindeydi. Yavaşça Ece'nin çantasının yanına gelip önce aynada kendime baktım gerçekten görünmüyordum. Bir kahkaha atmamak için zor tuttum kendimi.

Ece'nin açık olan çantasının içine daldım hemen. Telefonunu gördüğümde yavaşça elime aldım. Elime almamla birlikte anında telefon da benim gibi görünmez olmuştu.
Dahada keyifli şekilde yan dönüp ekranı açtım. Tabiki ekran kilidi vardı. Desen şifresi koymuştu. Benim evimde kaldığı günlerde açarken gördüğüm deseni girdim hemen. Anında açıldı. Deseni değiştirmemesi iyiydi. Şansım dönüyor mu ne?

Hemen mesajlar kısmına girdim. Benim bildiği sadece ufuk ve Murat birde Ege vardı erkek arkadaşı olan. Ama gördüğüm kadarıyla başka isimlerde vardı. İntikam zamanı diyerek, bütün mesajları kopyalayarak bütün erkeklere yolladım. Şimdi herkesin herkesten haberi olacak mesajları gören ahmaklar Ece'nin gerçek yüzünü göreceklerdi. Telefonu kapatıp çantaya koyarken, boynuzlarınızı evde kesersiniz artık. Dedim.

Şuan yaptığım iyi birşey değildi belki. Ama pişman değildim ve olmayacaktım. Bana yapılanların yarısı onlara yapılsaydı bu şehri terkederlerdi.

O sırada kabinden çıkan Ece'yi görünce sessiz adımlarla yanlarından geçerek çıktım bölümden. Daha fazla bu şekilde kalamazdım. Zira enerjimin azaldığını hissediyordum. Hemen yan taraftaki temizlik bölümüne girip görünür hale gelip çıktığım da beni gören Ece yine duramadı. Kahkaha ile gülerek,

" Şişe dibi.
Tuvaleti mi karıştırdın? "

Söylediği şeye aldırmadım. Ne de olsa son gülen iyi gülerdi. Koridora geçip oradan sonraki dersliğe yürüdüm. Olacakları merakla beklemeye başladım.

&

Günün kalanında hiç kimse ile muhatap olmadan, derslikler arasında geçirdim zamanımı.
Nihayet biten son dersle yavaş yavaş toparlanırken Ece ve arkadaşlarının benden daha hızlı toplanıp çıktıklarını gördüm. Yerimden kalkıp ağır adımlarla peşlerinden yürüdüm.

Ben daha koridordayken onlar çoktan bahçeye ulaşmışlardı. Az sonra benimde geldiğim bahçedeki manzara izlenmeye değerdi. Hele ki Ece'nin yüzündeki korku, panik ve ağlak ifade. Ece ve iki arkadaşı ortada etraflarında Ufuk, Murat, Ege, ve beş çocuk daha vardı ve tartışıyorlardı.

Keyif dolu bir bakış atarak yanlarından geçip giderken pis bir gülümseme bıraktım beni gören Ece'ye.

Sonra da arkama bile bakmadan uzaklaştım. Bahçeden çıkıp yeni işimin ilk gününde geç kalmamak için acele ederek yürüdüm. Otobüs durağına gelirken gördüğüm otobüsle hızlandım. Aynı anda durduk otobüsle. Hemen binerek kartımı basıp boş koltuklardan birine geçip oturdum. Derin bir nefes çekip bırakırken yüzümde bir gülümseme olduğunu farkettim. Eskiden olsa şuan ağlayarak binmiştim bu otobüse. Oysa şimdi başka bir Ebru'ydum. Amir haklıydı. Ben ezik olduğum için benimle alaya devam etmişlerdi. Ama bundan sonra başka bir Ebru olacaktı karşılarında.

İki gündür yaşadıklarım zihnimde yeniden ve yeniden dolaşırken geçti yolun kalanı. Duyduğum durak anosuyla geldiğimiz durakta inip büronun olduğu binaya doğru yürüdüm. İçeriye girip asansöre yöneldim. Kattaki asansörün düğmesine basıp açılan kapısıyla binerek üçüncü kata çıkıp indim. Büronun önüne geldim. Kapının ziline basıp beklemeye başladım. Az sonra kapı açıldığında şaşırtıcı şekilde Gizem'i gördüm. Beni görmesiyle geriye dönüp yürümesi bir oldu. Beni gördüğüne memnun olmadığı asık yüzünden belliydi. De. O neden buradaydı. İçeri girerken düşündüm. Doğruya bugün okulda da görmemiştim onu. Ya okula hiç gelmemişti yada erken çıkmış ve buraya gelmişti.

Ben koridorun sağındaki odaya Gizem de solundaki odaya yürüdük. Sezer bey'in olduğu odaya geldim ve kapıyı tıklayıp içeriye girdim.

" İyi günler Sezer bey. Okuldan çıkar çıkmaz geldim. "

" Gel Ebru. "

Masasına yaklaşıp öndeki koltuğa oturdum.
Sezer bey ne yapacağımı benden neleri yapmamı beklediğini nelere karışmamam gerektiğini anlattı. Yani tam bir sekreter olacağımı, gelen müvekkillerine kahve getirecegimi ve arkasında ki özel dolabına dokunmayacağımı öğrenmiştim.

" Anladıysan dışardaki masa senin."

" Anladım Sezer bey."

Dedim. Yerimden kalkıp odadan çıkarken,

" Ha! Bir de! " Dedi gülümseyerek.

Çok güzel gülümsüyordu.

" Koridordaki orta kapı mutfak. Kahvemi koyu ve şekersiz severim. Ve de sıcak. Yarım saat sonra bir kahve getirerek başlayabilirsin işine. "

" Anladım Sezer bey."

Dedim aynı şekilde gülümseyerek.
Sonrada odadan çıkıp masama yürüdüm. Sandalyeye geçip oturdum. Sezer bey'in odasıyla masamın arasında sadece bir duvar ve hayran olduğum adamı her an görme fırsatım vardı. Evet gerçekten dönüyordu şansım. Yerimden kalkıp kahve yakmak için mutfağa yöneldim.

*****************************

Continue Reading

You'll Also Like

23.8M 1.4M 79
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
1.8M 98.2K 50
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...
193K 13.2K 22
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...
302K 26.3K 47
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...