GEÇMİŞİN KUKLASI +18

By suslu1civcivv

20.1K 879 545

[Şiddet,kendine zarar verme gibi ögeler içermektedir!] Çocuktum ve yaşadığımız şeylerin kaderimiz olduğunu dü... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
Kaktüs ve Kar tanesi
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
İleriki bölümlerden küçük bir kesit- Morg
16.BÖLÜM
GEÇMİŞTE SIKIŞMIŞ KUKLA
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
KIYAMETTEN SONRA AÇAN PAPATYA
NEFRETiN ESİRİ

8.BÖLÜM

666 30 30
By suslu1civcivv

Kalbim öyle atıyordu ki Kaan'ın duymasından korktum. Kaan'ı gördüğüm gibi yerinden çıkacak gibi atmaya başlıyordu deli kalbim. Aşk çok başkaydı... İnsan gerçekten sevince herşey farklı geliyor, dünya daha güzel görünüyordu gözüme.

İnsanın kalbinin sevgi ve umutla dolması gibisi yok. Zemheri gibi gecede doğan güneş, karanlık geceyi aydınlatan yıldızlar gibi aşk.

Özellikle yıldızlar gibi... Yıldızlar olmasa insanlar karanlığa mahkûm kalacak ve bunun farkına bile varmayacak. Hiçbir ışık yıldızlar gibi umut ve güven vermez.

Yıldızlar her geceyi aydınlatır ve karanlıkta kalana umut olur.

Üstümdeki beyaz ve uçuş uçuş olan elbiseye gülümseyerek baktım. Kendi etrafımda dönüp gülümsedim. Orta sehpanın üzerinde duran papatya tacına bakıp gülümsedim. Bu gün kapımın önüne bırakılmıştı, büyük ihtimalle Kaan yapmıştı.Papatya çiçeğinin anlamını düşününce bu taç beni çok mutlu ediyordu.

Birazdan Kaan gelecekti. Masanın üstünde duran ruja bakıp yüzümü buruşturdum makyajdan nefret ediyorum. Topuklu ayakkabılara bakıp başımı iki yana salladım, asla giyemem ben bunları. Rahat sandaletimi giyip, melek sembolü olan kolyemi düzelttim. İşte bu hazırdım.

Kapıya yöneldim ama birkaç adım attıktan sonra durup derin bir nefes aldım. Salona döndüm ve orta sehpanın üstünde duran tacı alıp taktım. Aynaya bakınca yüzümde bir gülümseme oluştu. Beyaz elbisem ve taktığım tac sayesinde geline benziyordum.

Evin kapısından çıktığımda esen rüzgar sebebiyle saçlarım ve elbisem uçuştu.Kaan'ın gelmediğini görünce oflayarak etrafa bakındım. Sokağa çıkmak için acele etmiştim,"selam." Duyduğum tanıdık sesle kaskatı kesildim, başımı kaldırıp sesin sahibine baktım."Selam." Sesim öyle kısık çıktı ki beni duyduğundan bile emin değilim. Geçen gün olanlardan sonra onunla karşılaşmayı beklemiyordum, hele evimin önünde karşılaşmayı hiç beklemiyordum.

"Nasılsın Leyla?" Tekrardan esen rüzgarla yüzümü buruşturdum, Polat uçuşan saçlarıma baktı, ardından bakışları taktığım taca değince gülümsedi.

"İyi, sen?" Öylesine sormuştum ama Polat bu sorumu duyunca hevesle gülümsedi. O gülümseyince çok şaşırdım, çünkü geçen gün gördüğüm adam ve şu an karşımda gördüğüm adam çok farklıydı.

"İyiyim Leyla." Bakışları taca değince gülümsedim,"çok güzel değil mi?" Taca bakarak gülümsedi.

"Bu tacı beğendiğin ve taktığın için şaşırdım, kadınlar çiçek olarak kırmızı gül sever,takı olarakta pahalı şeyleri"

Omuz silktim, "oradan bakınca diğer kadınlara benziyor muyum?" Bakışlarını üstümde gezidirdi ve başını iki yana salladı."Sen kimseye benzemiyorsun Leyla, çok farklısın." Yanaklarımın ısındığını hissettim,"Sen ne yapıyorsun buralarda?" Meraklı sesimle etrafa bakındı ve elini cebine atıp sigarasını çıkardı. Sigaranın ucunu tutuşturdu, bakışları yüzümde gezdi.
"Biri vardı,onu görmek istedim sadece; uzaktan olsa bile." Duraksadı, sigarasından derin bir nefes daha çekti. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı, sokağın başında gezirdim bakışlarımı Kaan hala gelmemişti.

"Neden öyle konuştun? Daha doğrusu sesin neden öyle çıktı?"

Bakışlarını yüzüme çevirdi, gözlerinin içinde fırtınalar kopuyor gibiydi.Bariz bir şekilde umutsuzluk vardı gözlerinde ve sesinde.

"Boşver Leyla." Sigarasından son defa derin bir nefes çekti ve yere atıp gitti. Şaşkınlıkla arkasından baktım.Ne oldu bu adama bir anda?

Belimde bir el hissedince korkuyla irkildim, tanıdık kokuyu alınca sakinleştim. Kaan'ın arkamda güldüğünü duydum,"Korkuttum mu?" Arkamı dönüp güzel yüzüne baktım, eğilip yanağıma bastırdı dudaklarını. Gülümsedim.

"Geç kaldın." Sıkıntılı bir şekilde nefesini verdi,"bazı sıkıntılar var Leyla." Yorgun sesi kalbimi acıttı.
Kollarının arasında ona döndüm. Bana bakıp gülümsedi, tüm kalbimle ona gülümsedim. "Kaan, istersen eve geçelim." Gözaltları çökmüştü yorgunluktan, kaç gündür uyumuyor acaba? Bana kardeşinin hasta olduğunu söylemişti, bu sebeple kaç gündür görüşmüyorduk.

"Hayır, sana yemek sözüm var." Tüm yorgunluğuna rağmen bana verdiği söz için uğraşması kalbimi ısıttı, sıcacık yaptı. Bu dondurucu aralık günlerinde aşkın ateşi beni ısıtıyordu.

"Evde bu sözünü tutabilirsin Kaan. İnan bana hiç fark etmiyor benim için,ben zaten öyle yerleri sevmiyorum." Eğilip dudağımın kenarına bastırdı dudaklarını, "tamam. Bu günlük evde yiyelim ama başka bir gün muhakkak sana verdiğim sözü tutacağım." Gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. Kaan böyle şeylere çok önem veriyordu, lüks mekanlar, pahalı takılar ve kıyafetler, belki de milyonluk arabalar ve evler. Geçen gün bana büyük bir ev tutmuştu daha doğrusu almıştı; ama ben böyle bir durumda aldığı hediyeyi red etmek zorunda kalmıştım. Bana aldığı bir bileklik vardı birde, fiyatını tahmin bile etmek istemiyorum. Kaan'ın pahalı şeylere zaafı var, para harcamayı çok seviyordu.

Tabi durumlar çok farklı benim için, ben bu kadar gereksiz harcamaları sevmiyorum, bana göre müsriflikten başka bir şey değil.

Evin kapısını açıp içeri girdiğinde onu takip ettim, "sen yemekle uğraşma,ben bir şeyler hazırlarım hemen." Kaan gülümsedi ve kendini salondaki koltuğa bıraktı.

"Kardeşin nasıl?" Kaan'ın kardeşini çok merak ediyordum. Acaba nasıl biri? Eminim o da Kaan gibi iyi kalpli biridir.

"İyi, ona bir şey olmaz merak etme." Kaan'ın bıkkın bir şekilde konuştu, yıkadığım sebzeleri doğramaya başladım. Tencereyi ocağa bırakıp altını yaktım. Bu defa salata yapmak için sebzeleri doğramaya başladım.

"Neden öyle dedin ki?" Gerçekten merak etmiştim, Kaan uzandığı yerden kalkıp yanıma geldi; arkamda sımsıkı bir şekilde sarıldı bana. Dudaklarını boynumda bastırdı, bıçağı tutan elim titredi; yakınlığı aklımı kaybetmeme sebep oluyordu. Kaan bunu farketti, bıçağı alıp yere tezgahın üstüne bıraktı. Kollarını bana dolayıp beni kaldırdı, sırtım göğsüne yaslı bir şekilde solana kadar taşıdı beni.

Beni koltuğa bırakıp ağırlığını vermeden üstüme uzandı. Dudakları dudaklarımı buldu, Heyecanla kollarıma boynuna sardım. Nefesimiz birbirine karıştı, kalbinin sesini duydum, çok hızlı atıyordu.

Geri çekilip alnını alnıma yasladı,"Leyla... Kalbimi hissediyorum. Çok hızlı atıyor." Gülümsedim, bir elini tutup sol göğsüme götürdüm;"sözlere gerek yok Kaan... Kalplerimiz anlıyor birbirini, sarmaşık gibi bağlanmış birbirine." Kaan gülümsedi, "kalplerimiz bağlı Leyla, bir mahkûm gibi hissediyorum kendimi,sana mahkum olmuşum gibi..."

Gülümseyerek Kaan'a baktım, birkaç saniye geçmeden burnuma gelen yanık kokusuyla Kaan'ı üstümden ittim.

Mutfağa gittiğimde nerdeyse kül olmuş yemeği görünce oflayarak tencerenin kapağını kapattım. Evet, çok güzel aç kaldık!

🕯️🕯️🕯️🕯️🕯️

karnıma saplanan sancıyla tüm evi inletecek bir çığlık attım. Çok acıyor, dayanamıyorum. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ederken çarşafı tüm gücümle sıktım.

Elimi karnıma bastırıp gözlerimi kapattım. bacaklarımın arasından süzülen sıvıyı hissediyordum. Ebe bacaklarımın arasına bakıp kafasını kaldırdı. elbisemi belime kadar sıyırıp yanında duran kıza işaret verdi; kız yavaş adımlarla yanıma gelip yüzümdeki terleri sildi. karnıma tekrardan giren sancıyla hıçkırarak ağlamaya başladım.

"Leyla bana bak! Doğumun başladı! Hadi bana yardımcı ol, derin nefes al ver."

Başımı iki yana sallayarak ağlamaya devam ettim. Bu bebek ölü doğarsa ben yaşayamam. Ama eğer yaşarsa ne yaparım? Onu nasıl bu kadar kötülükten korurum? En önemlisi onu babasından nasıl korurum.

Allah'ım yardım et.

Dışarıda fırtına var, elektrik kesik odayı bir kaç mum aydınlatıyor.
Oda karanlık,ben korkuyorum.

Anne yardım et, bu dünya çok karanlık...

Bebeğim, en huzurlu yenilgim.

Bütün yüzüm, vücudum ter içinde kaldı. Sancı bir saniye kesilmiyor.

Rüzgar çok şiddetli, gök gürlüyor.
Çok canım acıyor, hem ruhsal, hem fiziksel.

başımı yastıktan kaldırıp çığlık atıyorum.Hâlâ acıyor.

Şiddetli bir yağmur başladı, belki de gökyüzü halime ağlıyor.

"Leyla! hadi ıkın! az kaldı!"

Ağlayarak kafamı yastığa bıraktım. Hayır. Bebeğim ne olur gelme, annen seni koruyacak kadar güçlü değil.

Bir mum gibi erdiğimi hissettim, yavaş yavaş yok oluyorum...

Bebeğim, ruhumun merhemi. Özür dilerim, affet beni, seni böyle bir dünyaya getirdiğim için affet beni...

Kapının yanında Yiğit'i görüyorum. Bana bakıyor, bakışları karnımda, yüzünde heyecan var. Korkuyorum, Yiğit'in bakışları beni korkutuyor.

Aylardan aralık, aralık kötülükleri saklıyor içinde,aralık ayından korkuyorum.

Tekrardan kapıya bakıyorum Yiğit gitmiş. Ama hâlâ çok korkuyorum.

İçim çığlık çığlığa bağırıyor, dilimde bağıracak mecal yok. Pencere açılıyor içeri rüzgar doluyor, son defa ıkınıyorum acıyla; aynı anda bir ağlama sesi bütün evi dolduruyor...
Çok zayıf, ama bütün melodilerden güzel...

Kendimi yatağa bıraktım, çok yorgunum, her yerim ter içinde. Ebe bebeğimi temizliyor ben onu izliyorum. İçeri hala rüzgar doluyor, bebeğim hâlâ çığlık çığlığa ağlıyor.

Ben ağlıyorum, bebeğim ağlıyor.
İçimdeki hisleri tarif etmem imkansız yeni doğmuş gibiyim, başka bir taraf var içimde çok yorgun ölümü arzuluyor.

Hıçkırıklarla ağlamaya başladım tekrar. Çok yorgunum, aynı yıllarca savaştıktan sonra mağlup olmuş bir asker gibi. Kaybolup defalarca aynı yoldan geçmiş biri gibi. Her güven sonrası ihaneti tadan biri gibi.

Ah Leyla... Aptal Leyla...

Ebe yavaş adımlarla yanıma geldi. Ben korkuyla kucağındaki bebeğe bakıyordum. Yüzümdeki ifadeye bakıp gülümsedi ardından konuşmaya başladı.

"Korkma kızım. Kaderinden korkma,çünkü fayda etmez. Sen planlar yaparsın kaderin sinsice izler,hiç beklemediğin bir anda oynar oyununu.Ve sakın kaderinden kaçma peşinden gelir, bu bebek senin kaderin Leyla. Siz birbirinizi muhtaç iki masumsunuz."

Bebeği kucağıma bıraktığına kalbim duracak gibi oldu. Herşeyden habersiz yüzünde masum bir ifadeyle uyuyor. Kötülükten habersiz, ihanetten habersiz, bir melek kadar masum. Gözyaşlarım yüzüne damladı onu uykusundan uyandırdı. Ağlayarak gülüyordum.

"Acıkmış Leyla."

Ne yapacağımı bilmeyerek ebe kadına baktım. Gülümseyerek bana yaklaştı, göğsümü açıp bebeğimin ağzına verdiğim an iştahla göğsümü emmeye başladı. Göğsümle olan savaşını izlerken içimi huzur kapladığını hissettim.

Bebeğimin kokusunu içime çekip yüzünün her yerini öptüm. Ebe kadın bana bakıp gülümsedi.

"Sen iyisin, bebeğin iyi.Buradaki işim bitti benim.Ama gitmeden önce sana bir şey söylemem gerek."

Kapıyı kontrol edip bana döndü.

"Ne yaşadığını tahmin ediyorum... Bu eve geldikten beri anlamıştım zorla tutulduğunu."

Bileğimde olan yara izine, ardından enjektör izlerine baktı.

"Bu izi gördükten sonra kafamda bir şeyler oturdu. Hamile kadının gözlerinde yaşam sevinci olur kızım. Senin gözlerinin içi mezarlık gibi, senin hayat ışığını çalmışlar..."

Bu konuşma nereye varacak merak ediyorum. kucağımda olan bebeğimi yanımdaki boşluğa bıraktım.

"İlk olarak senin kaçmana yardım etmeyi düşündüm. Sonra bunun mantıksız olduğuna karar verdim; bu evde bu kadar adam varken kaçman imkansız. Ayrıca kaçsan bile seni saklayan biri olmadığı sürece hemen bulurlar seni."

Durdu, gözlerime baktı.

"kızım, senin gözlerinde yardım çığlığı var, bir kadının yardım çığlığı görmezden gelinmez. Şimdi söyle bana ailen nerde? onlara nasıl ulaşılabilirim?"

İçime umut tohumları ekildi. heyecanla kapıya bakıp adına bile bilmediğim kadına döndüm.

"Anne ve Babam 5 yıl önce öldüler. Bir ablam var ismi Nesrin. Onun telefon numarasını veririm sana lütfen ulaş ona. Ne halde olduğumu anlat. "

Ebe kadın numarayı aldıktan sonra gitti. Sabah olmak üzere, bebeğim yanımda huzurlu bir uykuda.Camdan dışarı bakıyorum; içimde heyecan var,bir tarafım çok korkuyor. keşke bu şehire gelmeseydim diyorum, sonra keşke Kaan'ı sevmeseydim diyorum, keşkeler bitmiyor... Bir şey değişmiyor keşke demekle.

Yanımda uyuyan küçük bedene baktım. İçimde milyonlarca his var, neyin ne olduğunu bile anlayamıyorum. Kalbim çok yorgun, ruhum ise kendinden umudu olmayan bir bedene hapsolmuş.

Bebeğime bakıyorum,içimi huzur kaplıyor.Kendimi çok yorgun hissetmeye başlıyorum; vücudum yine o zehiri istiyor.

Bebeğimin küçük elini tutup gülümsedim. Onun kokusuyla huzur içinde uykuya daldım.

Bebeğimin sesiyle uykumdan uyandım, gün doğmuştu ama hâlâ çok karanlıktı. Gözlerimi zorlukla aralayıp hafifçe dikleştim.
Yanıma baktığımda bebeğimin olmadığını gördüm. Bir anda yerimden kalktığımda kasıklarımda ağrı hissetsemde umursamadım. Odanın kapısına zorlukla ulaştığımda, başımın dönmeye başladığını hissettim.

Bebeğimin çığlık çığlığa ağlama sesi kulağıma dolarken gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Merdivenleri inerken bebeğim hala ağlıyordu. Sonunda merdivenleri indiğimde salona girdim.

Salona girdiğinde korkudan kalbimin durduğunu hissettim. Yiğit bebeğimi kucağına almış onu susturmaya çalışıyordu. Bebeğim kasılarak çığlık çığlığa ağlamaya devam ediyordu. Vücudumda adım atacak derman kalmadı, kabuslarım gerçek oldu. Kötü ihtimaller,kötü anılara dönüşmeye başladı.8 Ay boyunca her gözlerimi kapattığım an gördüğüm kabus gerçek olmuştu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!?" Öfkeli sesimi duymamış gibi yaparak bebeğimi sallamaya devam etti. Öfkeyle üstüne atıldığımda kasıklarımda ağrı hissettim.

"Sana diyorum!" Sesim bütün salona doldu, Yiğit sakince bana döndü; gözlerinde sinsi parıltılar vardı, aynı o gecede olduğu gibi. O an bir şey farkettim, normalde bu evde en az 10 adam olurdu. Şu an kimse yok. Ev sessiz kimse yok! Hemde ben doğurduktan bir gün sonra, Gerçekler acı bir şekilde yüzüme çarptı.

Öfke, nefret, korku hissettiğim bunlardan çok uzaktı, ben sadece acı çekiyordum. Başıma gelecekleri anlamıştım, sanki itiraz etmenin faydası olacak gibi hazırdım karşı çıkmaya.

Yiğit bana baktı ve yavaş adımlarla bana doğru yürüdü,"bak Leyla oğlumuza. Son defa bak!"Gözlerim yanmaya başladı, başımı iki yana salladım. O benim oğlum! Onu götüremez! Onu Yiğit'e bırakamam.
"Yiğit..." Kucağındaki oğluma uzandığımda iki adım geri gitti. Gözyaşlarım akmaya başladığında yüzünde hoşnut bir ifade oluştu. Acı çektirmekten zevk alıyordu. İçimdeki acının tarifi yoktu, sanki binlerce bıçak aynı anda kalbime batıyordu.

Yiğit yüzümdeki ifadeye bakıp tatmin olmuş bir şekilde güldü. Ben ise ona bakmıyorum, benim gözlerim küçük bedende duruyordu. Yanılmıştım benim ruhum ölmemişti, benim ruhum şu an ölüyordu. Gözyaşları içinde titreyerek Yiğit'in üstüne atıldım bebeğimi almak için.Yiğit'in geriye doğru gitmesiyle dizlerim üzerine düştüm. Ellerim ve dizlerim üzerinde duruyordum, dışarıda yağmur yağıyordu. Yiğit üstüme eğildi,"aslında onu doğar doğmaz alacaktım ama onunla biraz vakit geçirmeye hakkın olduğunu düşündüm." Başımı kaldırıp nefretle gözlerine baktım,"seni öldüreceğim!" Yiğit kahkahalarla gülerek başını iki yana salladı."Çok komiksin Leyla." Kucağında uyuyan oğluma bakınca acıyla haykırdım. "Yiğit yalvarırım bebeğimi götürme." Yiğit kapıya doğru yürümeye başladığında ayağa kalktım ama başımın dönmesiyle geri düştüm. Olduğum yerde acıyla bağırdım.

Kalbim acıyordu, Yiğit kapıda durup bana döndü;"onun bir ismi var Leyla! Bebek diye seslenme ona!" Gözyaşlarım durmadı, dizlerimin üstünde ağlamaya devam ettim. Onu alıyordu benden, bebeğim gidiyordu,"Serdar, oğlumun adı Serdar." Ne söylediğini dinlemiyordum bile, sadece Yiğit'in kucağındaki bebeğime odaklanmıştım.

"Artık özgürsün Leyla."

"Hayır!"
Haykırışımı umursamadı.
Yiğit kapıdan çıktığı an öyle bir bağırdım ki sesim bütün ormanda yankılandı."Yiğit!" Araba sesini duyduğum an ayağa kalkıp kapıya koşmaya çalıştım. Kapıya vardığımda dışarı baktım, yoktu! Gözyaşlarım durmadan akmaya devam ederken zorlukla ayakta durmuş olduğum yerde dönüyordum.

"Yiğit!" Sesim yankılanıp bana döndü. Kendi etrafımda dönüp durdum. Ne tarafa gitti?

"Yiğit! Bebeğimi getir!" Bağırmaktan boğazım ağrıyordu. Hiçbir şeyi umursamadan, ne tarafa gittiğimi bile bilmeden koşmaya başladım. Şiddetle yağan yağmurun altında sırılsıklam olmuş bir şekilde bedenimi sürüklüyordum. Defalarca takılıp düştüm, çıplak ayaklarım yara içinde kaldı, umursamadan yürümeye devam ettim.

Nefes nefese bir şekilde durup etrafa baktım. Aynı yere geliyor gibi hissediyorum, yolumu bulamıyorum, hayatımın sonuna kadar kayboldum. Bebeğimle birlikte yok oldum."Yiğit!" Sesim bütün ormanda yankılandı, bacaklarımın arasında akan kanı hissettim. Mahvoldum, ben mahvoldum. "Yiğit, yalvarırım bebeğimi geri getir." Kendi sesim dışında hiç ses yoktu.

Adım atacak halim kalmadığında dizlerim üstüne çöktüm, bebeğim benden kilometrelerce uzak artık. Artık ölsem bile onu bulamam,"Yiğit, bebeğimi getir..." Sessizce etrafı dinledim, sanki bebeğimi duyacak gibi.

Dizlerim üzerinde durmuş gözyaşları içinde etrafa bakıyordum. Yoktu, gitmişti, almıştı benden bebeğimi. Öldürmüştü beni.

Daha fazla dayanamayıp yere uzandım. Biraz toprağı avucuma alıp sıktım. Belki de artık zorlamanın bir anlamı yoktu.

Bir insan mutlu bir çocukluk geçirdiyse hayatı sonuna kadar mutlu gider.

Şanslı doğan şanslı ölür.

Bazı şeyler şanstı, bazı insanlar şanslıydı.Bazıları ise sadece imkansız için çabalayan ve yalan umutlarla kendini kandıran et parçası.

Hiçbir şeyi umursamadan bir kaç saat boyunca buz gibi toprakta uzandım. Hava kararmaya başladığı an ayağa kalktım, aklıma aylar önceki gece geldi. Hayır! Daha fazlası olmayacak. Ben daha fazlası için güçlü değilim. Yavaş yavaş adımlarla ve yaralı ayaklarla zorlukla yürüdüm. Hala gerçeği kabullenmek istemiyorum, elimi karnıma bastırdım; gözyaşlarım akmaya başladı tekrar.

Aklıma kokusu geldi, küçük bedeni, Yiğit'in yanında mahvolacak hayatı. Göğsüm sızlıyordu, göğüslerim süt doluydu. Süt göğsümü acıtıyor, şu an bu sütü bebeğime vermem gerekiyordu. Bebeğim, bebeğim, bebeğim... Gitti, oğlumu aldılar benden. Meleğimi aldılar. O çok masum, Yiğit'in pislikleri ile başa çıkmak zorunda kalacak masum bir can.

Bu dünya dar geliyordu bana, bu acı herşeyden farklı, herşeyden zor. Sanki kalbimi zorla söküp almışlar gibi,sanki beni diri diri gömmüşler gibi. Elimi boş karnıma bastırdım."Bebeğim, sana gelme dedim, ben kendimi koruyamadım, seni nasıl koruyacaktım?" Sık ağaçlar azalmaya başlayınca daha hızlı yürümeye zorladım kendimi. Ağrıyan kasıklarıma rağmen yürüdüm. Sonunda geldiğim yere baktım, çok ıssız. Belki bir dağın tepesi,belki de uçurum. Birkaç adım atıp tepenin sonuna doğru yürüdüm.

Aşağı eğilip yüksekliğe baktım. Gözyaşlarım yüzünden net göremiyordum ama çok yüksekti. Tam benim istediğim gibi. Etrafa baktım bir ses aradım, bebeğime ait bir iz aradım yoktu. Gözlerimi kapatıp bir adım attım uçuruma doğru, bir tane daha. Rüzgar sert bir şekilde yüzüme vururken acıyla gülümsedim.

"Affet beni bebeğim." Bir adım daha attım.

Sonunda herşey bitiyordu. Gözlerimi kapatıp bu defa herşeyin bitmesinin umuduyla son adımı attım.

🕯️🕯️🕯️🕯️
Sesler vardı, kime ait olduğunu anlamadığım sesler. Gözlerimi açmak istiyorum ama uyku karanlık bir kuyu gibi içine çekiyordu beni. Saçlarımda birinin eli geziyordu, belki de dudakları. Tanıdık kokuyu aldığım an tekrar uykunun beni hapsetmesine izin verdim.

Gözlerimi açtığımda zihnim karmakarışık olmuştu, kendimi çok yorgun hissediyorum. Uykum vardı, tekrar uyumak için gözlerimi kapatacağım an elimin üstünde bir ağırlık hissettim. Gözlerimi elime çevirdim ve Murat'ın başını elime yaslamış şekilde uyduğunu gördüm. Onun böyle iki büklüm uyuması kalbimi acıttı, yaralı olan elimin sargısı değişmişti. Geriye yaslanıp olanları hatırlamaya çalıştım. O an aklıma bebeğim geldi, ben nasıl bebeğimi böyle bir tehlikeye attım? Elimi karnıma bastırıp onu hissetmek istedim, ruhumun derinliklerinde bir sızı hissettim. Murat'ın yüzünün altında olan elimi çekince Murat gözlerini araladı. Uyandığımı gördüğünde gülümsedi ve yanıma yaklaştı."Canım-" dedi, elimi kaldırıp onu susturdum."Bebeğim nasıl?" Endişeli sesimle bakışlarını yüzüme çevirdi, bakışları sakindi. Eğer bebeğime zarar gelse bu kadar sakin olmazdı değil mi? Ama Murat bu bebeği istemiyordu, bir şey olsa bile umurunda olmaz."Bebeğimiz iyi güzelim," dedi, sözleri kalbimden korkuyu atmama yetmedi.

"Bana doğruyu söyle, o iyi mi?" Kalbimi korkuyla atarken sözlerinin beni yıkmasından, yok etmesinden endişe ettim. Yaptığım şeyin yeni farkına varıyorum, anneme tecavüz eden adamın, öyle bir vakıf açmasına izin veremezdim. Öfke gözümü kör etti, bebeğimi düşünmeden hareket ettim. "Bebek iyi Selen." Son derece sakin bir şekilde konuşunca bakışlarımı yüzüne diktim. Çok yorgun görünüyordu, tabi ben de öyle hissediyorum. Murat gözlerini yüzüme dikti,"ağrın var mı?" Başımı iki yana salladım, Murat gülümsedi, "iyi olun, siz iyi olun ki ben rahat nefes alabileyim." Üstümdeki hastane elbisesi canımı sıkmıştı,
"kaç saattir uyuyorum ?" Murat eğilip alnımı öptü sonra dudakları yanağıma doğru indi,"2 gündür." Şaşkınlıkla ona baktığımda gülümsedi ve o an beyaz gömleğinin üstündeki kan lekelerini farkettim. Kalbimi endişeyle kasıldı," bu kan ne? Sen iyi misin?" Murat'ın yüzü öfkeyle kasıldı,"senin kanın bu." Ses tonu değişti, öfkelenmişti.

Boğazın kurumuştu su içmek istiyordum. Murat sanki içimi okumuş gibi ayağa kalktı, küçük dolabı açıp bir şişe su çıkardı ve şişenin kapağını açıp bana uzattı. Bir yudum alarak boğazımda oluşan kuruluğun geçmesini bekledim. Murat geri geri giderek ikili koltuğa attı kendini ve gözlerini yumdu. Bir şey olmuştu, bu çok belliydi.

Birkaç saniye Murat'a baktım, sessizce onu izledim. Herşeyine aşık olduğum adamı izledim. Sahi ne çok seviyorum bu adamı. Kış güneşi gibi hayatımı aydınlatıyor, içimi ısıtıyor benim. Onsuz olmayı aklımdan bile geçirmek istemiyordum.Etin tırnağa bağlı olduğu gibi ondan ayrılmam imkansızdı. Korkuyorum onu kaybetmekten hemde çok. Ama yine durdurmaya yetmiyor içimdeki öfkeyi. Biliyorum bu işin sonunda onunla karşı karşıya geleceğiz. Bu işin ucu Murat'ın babasına dokunacak, o vakit Murat'ın vereceği tepkiyi tahmin etmek zor değil.

Onu kaybedeceğim.

Onu kaybetmekten çok korkuyorum.

O olmadan nefes bile alamam, nefesim ziyan olur. Bu bebeği bu kadar çok isteme sebebim buydu, eğer onu kaybedersem, ondan kalacak en güzel hatıra olacaktı bana.

Ama öyle bir şey olmasına izin vermeyecektim, Murat'ı kaybetmeden yapacaktım herşeyi.

Sonunda abim gelecek ve biz çok mutlu olacağız.

Ama abim gelmeden önce herşeyi bitirecektim.
Abim, yıllardır kokusuna hasret kaldığım adam. Bu hayatta ilk sığındığım liman.
Yorgunlukla gözlerimi kapattım ve uyandığımda biraz olsun dinç olmayı umdum.

🕯️🕯️🕯️🕯️🕯️

Fısıltılar kulaklarımı sağır edecekti sanki. Öyle yakından ve acı verici.

"Murat anladı nasıl bir kadın olduğunu. Yakında bırakıp gider seni."

Kulaklarımı kapatmak istedim ama onu bile yapmaya gücüm yoktu. Karabasan gelmiş gibi yerimden kalkamıyordum.

"Bu bebek için ağlayan sendin, ama hiç düşünmeden kendini bıçakladın! "

Gözlerimi kapatıp kulağımdaki sesleri bastırmaya çalıştım ama gücüm yetmiyordu.

"selen, meleğim."

Duyduğum sevgi dolu sesle burnum sızlamaya başladı. Abim...
Gözlerimi açmak istesem bile cesaretim yoktu.

"Beni yok ettiler Selen."

Acı dolu sesiyle gözlerimi açmaya zorladım kendimi. Sanki ruhumda kanayan bir yara vardı; kapanmayan bir yara, sürekli acıyan, varlığını hep hatırlatan. Abime baktım, onun bakışları Murat'ın üstündeydi. Abimin alnında olan yaradan kan damlıyordu yere. Yüzü kan içindeydi, çok sevdiği haki yeşili tişörtü kan içindeydi.

"Benim bir suçum yoktu, bizi ayırdılar, beni sizden kopardılar."

Yere kan damlıyordu, abimin kanı yere damlıyordu. Gözlerimden akan yaşlar boynuma doğru süzülüyordu, nefes alamıyordum. Abim gözlerini Murat'a dikmişti, Murat uzandığı yerden Kalktı ve bana döndü. Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı, daha doğrusu korkunç bir gülümseme. Yavaş adımlarla abime doğru yürüdü, onun ayak sesleri ve abimin yere damlayan kanının sesi vardı sadece.

Murat bana bakarak gülümsedi, elini beline atıp silahını çıkardı, korkuyla haykırdım. Sesim yankılandı, Murat gözlerimin içine bakarak tetiği çekti.

Çığlık atarak karşımdaki korkunç manzaraya bakarken, korkudan titrediğimi farkettim. Bir el kolumu tutunca geri geri gitmeye başladım ve kalçamın üstüne düştüm. Aynı anda karnımdaki yaranın sızlamaya başladığını hissettim, gözlerimden akan damlalar yüzümü ıslatıyordu. Yere damlayan kanın sesini duyuyordum hala, bedenim perişan bir halde titriyordu. Gözümün önünden abimin kanlar içindeki görüntüsü girmiyordu. "Hayır! O ölmedi, ölmedi. Unut bunu! O ölmedi. Benim abim ölmedi;ölmedi, ölmedi. "

"Benim abim yaşıyor! "

"O geri gelecek. Melek onu bekliyor. Kızı onu bekliyor. Kızına kavuşacak. Abim kızına kavuşacak! Gördüğüm sadece bir kabus. Gerçek değil! "

Kendi sesim kulaklarıma çok uzaklardan geliyordu, kalbim acı çekerek kıvranıyordu. Kâbusu bu kadar mahvetti beni, ya abim gerçekten ölmüş olsaydı? O zaman nasıl yaşardım? Hayır! Yaşayamazdım! Bu hayatta tutunuyorsam abim gelecek umuduyla.Kendi sesimin yanında bir ses daha duydum, başımı kaldırıp ona baktım; onun gözleri yaramdan akan kanda. Bütün gücüm çekilirken yaşlar sebebiyle bulanık görmeye başladım.

"Murat... Korkuyorum." O kadar aciz ve muhtaç geldi ki sesim kulaklarıma ben bile şaşırdım. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim, o an farkettim onun bakışlarında yatan hisleri. Karanlık gecemi aydınlatan ela gözlerine sığınmak istedim, bakışlarında yatan endişe, korku ve en çok sevgi,belki de aşk. Ne hissettiğini anlamadım ama hissettirdikleri güzeldi.

"Canım, korkma. Ben buradayım, ben senin yanındayken kimseden korkma." Sevgi dolu sesi kulaklarıma ulaştı ama fısıltılar sesini bastırdı. Ağlayarak başımı iki yana salladım, karşımda annemi gördüm, öfkeyle bana bakıyordu." Murat, benim çok canım acıyor..." Annemin daha çok öfkelendiğini hissettim, yere damlayan kanın sesini takip ettim, annemin bileklerinden geliyordu! O kan annemin kanı!

Annemin sesi kulaklarıma doldu, öfkeli ve hayal kırıklığı dolu sesi .
"ona güvenme, o babası gibi, bulduğu ilk fırsatta bu acizliğini kullanacak! Ayağa kalk!Abinin katilinin yanında ağlama!"

Başımı iki yana salladım. Hayır! Murat katil değil! Annenin alayla güldüğünü gördüm sonra ortadan kayboldu. "Selen,"dedi, benim bakışlarım hala annemin gittiği yerdeydi. Bu çok acı, ben ailemi istiyorum, annemi ve abimi istiyorum. Yorgun bir savaşçı gibiyim, ne kalkıp savaşacak halim var, ne geri dönecek bir evim. Ben yok oldum, aptal umutlarla kendimi kandırmaya çalışıyorum. Biliyorum kendimi kandırmaya devam etmezsem sonum bir uçurumun tepesinde olacak.

Ölüme değil, yaşamaya mahkum kalmak yıldırır insanı.
Ben herşeyimi kaybettikten sonra yaşamak için bahaneler bulan bir aptalım.Bizi iyi kalanın kazanacağına inandırdılar,sırf kötülüğe çelme takmayalım diye. İyi sonlu kitaplar, diziler, filmler; hepsi yalan! Yara iyileşir, iyileşir de izi kalır. O izle yaşamak yaralanmaktan daha zor. Yıkılan çocukluğumun enkazını toplamaya gücüm yetmiyor. Hasar büyük, izler duruyor ve asla geçmeyecek, ölene dek.

Temkinli bir şekilde bir el saçlarıma değdi," bebeğim seni yatağa kaldıracağım korkma." Başımı sallayarak onu onayladım, önce saçlarımdan sonra alnımdan öptü. Yavaşça kucağına alıp yatağa bıraktı beni,"yarana bakmamız gerekiyor."Kendi kendine konuşarak yataktan kalktı,elini tutup gitmesine engel oldum. Korkuyordum, neden korktuğumu bile bilmiyorum.

Sıkıntılı bir şekilde etrafa baktı, yastığı uzanıp kılıfını çıkardı ve yaramın üstüne bastırdı. Yorgun yüzüne bakınca içimde büyük bir azap oluştu, çığ olup büyüdü o azap,beni kendi içine gömene kadar durmayacak bir azap bu. Sözler güzel ama zor olan hisler. Gözümün kenarında yaşlar akmaya devam edince Murat gözlerini kapatıp ağzının içinde bir şeyler mırıldandı. Yanıma uzanıp elini yüzümde gezirdi, ardından dudaklarını bastırdı yaşların üstüne. Gözyaşımı öpüyordu, öyle ağır geldi ki bazı hisler, altında kaldım, yok oldum;tükendim. Herşeyin sonunun gelmesini istiyorum artık.

Ben ağladım, o gözyaşımı öptü.

Dökülen her damla yaşın üstüne izini bıraktı.

Belki de artık gerçeklere ihtiyacım vardı, Murat'ın beni onaylamasına ihtiyacım vardı. Bu gerçeği daha fazla içimde tutmak istemiyordum, Murat beni üzecek bir şey yapmaz.
"Sana söylemem gereken bir şey var, ama aramızda kalacak söz ver bana."Bağırmak boğazımı acıtmıştı, Murat uzandığı yerden yanağımı öptü. "Söyle bakalım," dedi, sesi son derece sakindi; gözünün hala yaramın üstünde olduğunu gördüm.

"Söz ver Murat!" Sert sesimle kaşlarını çattı, "neler oluyor Selen?" Uzandığım yerden doğrulduğum an göğsümden itip tekrar uzanmamı sağladı.

"Söz ver Murat!"Artık bunu daha fazla içimde tutmayacaktım, Murat'ın gerildiğini hissettim,"tamam,söz veriyorum aramızda kalacak." Merakla yüzüme baktı, "Murat, hani ilk birlikte olduğumuzda bana demiştin ya, abine olanlara rağmen beni nasıl sevdin?" Murat yutkundu, bakışları korkuyla yüzümde gezdi. Bedeni kaskatı kesildi,"nereye varacak bu konuşma?" Yaram sızlıyordu, sesim çok kısık çıkıyordu. "Murat, bak sana çok saçma gelecek biliyorum." Sustum nereden nasıl başlayacağımı bilmiyordum. "Selen, bak bu konu tuhaf yerlere gitmeye başladı, lütfen lafı uzatma."

Murat'ın yüzünü iki avucumun arasına alıp gülümsedim,"ben seni çok sevdim; hala seviyorum. Sen olmadan nefes alamam Murat, ölürü-" Murat öfkeyle geri çekildi,"gece gece ne anlatıyorsun sen bana? Ölürüm, yaşayamam ne demek ya?" Dudaklarımı dişlerim arasına aldım, stresten ayağım titriyordu. Konuya nereden, nasıl başlamam gerek bilmiyordum.

Murat hala gergin bir şekilde yüzüme bakıyordu, aklına bir şey gelmiş gibi öfkeyle doğruldu,"sen başka bir amaçla mı benimle evlenmek istiyorsun?" Duyduklarım karşısında kalbim deli gibi atmaya başladı, boğazım düğümlendi; Murat dikkatle yüzüme bakıyordu,"saçmalama Murat." Dedim,"o zaman ne Selen!? Ne anlatmaya çalışıyorsun bana?" Öyle bir bağırdı ki yatağa sindim korku içinde.İyi ki dün hastaneden çıkmıştık yoksa şu an hiç hoş karşılanmazdı Murat'ın bağırması.

Gözümden bir damla yaş düştü, Murat'ın bakışları gözyaşıma takıldı. Arından yatağa korkuyla sinen bedenime baktı; ben ne olduğunu anlamadan yanıma gelip beni kolları arasına aldı. Hala kendine gelmeyen bedenim kolları arasında titremeye devam etti. Murat Dudaklarını saçlarıma bastırdı, defalarca öptü saçımı.
Başımı göğsüne yasladım, bu hayatta sığınacak tek kişi Murat benim için, ondan başka sığınacak kimsem yok.

"Özür dilerim..." Sesi gerçekten çok üzgün çıkıyordu, belki de yorgun."Herkes arkamdan konuşuyor Murat, abisinin katiliyle evlenecek diye. Dışardan öyle görünüyor ama öyle değil Murat." Başımı kaldırıp yüzüne baktım, dolu dolu gözlerle zorlukla yüzüne baktım."Benim bildiğim bir şey var, yoksa asla sevmezdim seni, asla girmezdim hayatına!" Murat gerildi ama bir şey demedi,"bir şey yapıp yapmaman umurumda değil, asla sana bakmazdım ben. Asla aşık olmazdım sana, dünyada sadece sen kalsan bile." Sustum bu sözler benim için ağırdı, yaram sızlıyordu."Murat, abim yaşıyor!" Bir anda ağzımdan çıktı sözler. Murat'ın donup kaldığını hissettim. Şok olmuş bir şekilde yüzüme baktı; bakışlarına korku çöktü. Ağzını açtı bir şey söylemek için sonra geri kapattı. Sanki kafasının içinde bir şeylerin tartıyordu.

"Selen, saçmalama lütfen." Dakikalarca sustuktan sonra ağzından çıkanlar bunlar olmuştu. Yüzü allak bullak olmuştu,"Murat, o olay olmadan bir gün önce konuştu benimle, bir planı olduğunu söyledi." Murat ağzımdan çıkan her sözle daha da şaşırdı, belimdeki elleri gevşedi; başını yatak başlığına yasladı."Bu imkansız." Tekrar konuştuğunda gülümsedim, "benimle konuştu diyorum! Geri gelecek o, çok az kaldı." Murat beni yatağa bıraktı yavaşça, kalıp geniş yatak odasında bir sağa bir sola yürümeye başladı. Saatlerce koşmuş gibi nefes nefese kalmıştı, ellerini saçlarına geçirdi. Tekrar yürümeye başladı odanın içinde.

Bakışları makyaj masasının üzerinde duran çerçeveye takıldı, yutkundu. Çerçeveyi eline aldı, ikimizin fotoğrafına baktı.

Akrep ve yelkovan birbirini kovaladı, bir saat diğerine bıraktı yerini. Ay, güneşe teslim etti günü. Murat hala aynı yerde, aynı fotoğrafa bakmaya devam etti.

"Eğer abinin yaşadığını düşünmeseydin şu an yanımda olamazdın." Benimle konuştuğunu sandım, ama Kendi kendine konuşuyordu. "Asla sevmezdin beni." Sesi çok yorgun çıkıyordu. Yataktan zorlukla kalkıp yavaş adımlarla yanına yürüdüm. Yaram acıyordu, yüzümü buruşturdum; "Murat, bana inanmıyor musun?" Herşeyi bekliyordum, her cevaba hazırdım. Murat çerçeveyi yerine bıraktı ve bana döndü. Eğilip dudağımın kenarındaki yarayı öptü. "Hayır, hayır, inanıyorum; sadece şaşırdım. Hepsi bu." Kalbim umutla doldu,"geri gelecek değil mi Murat?" Murat gülümsedi. "Gelecek güzelim, ama sen sakın kimseye bahsetme bundan! Kendine ve bebeğimize odaklan ve sabret. Herşey çok güzel olacak." Beni göğsüne çekince rahatlayarak göğsüne sindim, Murat bana inandığı için çok mutluydum. Ve artık eminim abim geri gelecek.

🕯️🕯️🕯️🕯️

Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum.🙏❤️

Bu güne kadar okuduğumuz bölümler başlangıç bölümleri gibiydi. Asıl olaylar bundan sonra başlayacak.

Bundan sonra bir bölüm geçmişte, Leyla'nın yaşadıklarını okuyacağız.
Diğer bölüm ise gelecekte yani Selen'i okuyacağız.

Sosyal medya hesaplarımı takip ederseniz sevinirim.🙏❤️

Tiktok: sayfalar_ve_ben_

Instagram: susluu1civciv






Continue Reading

You'll Also Like

10.9M 325K 55
(+18 | Yetişkin içeriklidir.) Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar...
358K 23K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
207K 12.8K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
2.2M 56.9K 26
YETIŞKIN IÇERIK +18 Parmakları eteğim altından ince çamaşırıma dokunduğunda başını boynuma yaslayıp hırıltılı nefesini kulağıma üfledi. "Ne renk?" be...