Akasya Sokağı

Od payelll

6.1K 1.2K 126

Viac

1. Bölüm
2.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm

3.Bölüm

524 122 7
Od payelll




Ebru'nun açtığı kapıdan önce Ali geçti. Kardeşinin yüksek feryat seslerini işitince ne hissedeceğini bilemedi. Salona giremeden yanından Zümrüt ile Gülru öyle rahatça geçti. Ebru onları yadırgamadı ama Ali yadırgadı. Nazan salonun ortasında, kolunda annesiyle adımlıyordu. Bir eli karnındaydı, yüzü acı çektiğini belirtircesine gergin ve solgundu.

"Ah doktor kızım. Gel gel,"

"Yardım edin," diyerek ağlamaya başladı Nazan. Bir korku oluşuyordu içinde. Doğumuna bir ay vardı, ilk doğumu olduğundan yaşadığı acının da yabancısıydı. Karışık duygu geçişleri yaşıyordu. Gülru yaklaşıp kolunu tuttu. "Tamam, sakin ol! önce Suyun geldi mi?"

Nazan öyle derinden öyle acı bir çığlık attı ki bu sesi tanıdı Gülru. Doğum anındalardı. "Ambulans!" diye bağırdı. Kapının önünde duran Ali taş kesilmişti. Telefonuna uzanırken kapıya çıkmayı uygun gördü.

Saniyeler dakikaları kovaladı. Çok yakın olan hastaneden on dakikadır gelmeyen ambulansa söylenmeye başladı. Ebru oğlunu dışarı dayısının yanına çıkartmıştı. Karşı evin basamağında oturmuş, yerdeki taşla oynayan Talha'ya bakıyordu. Kardeşinin sesi gelmiyordu. Tüm pencereler sıkıca kapalıydı. Turan'ın telefonunu cevapladı. Adamın sesi içine kaçmışçasına azalmıştı. Cevap, soru bile sormadan kapatmıştı telefonu genç baba adayı. Ambulans beş dakika sonra kapıya siren sesleriyle yaklaştı. Kapının üzerindeki anahtarı kullanıp ambulans doktorlarına yol gösterdi ama kendisi dışarıda kaldı.

Ambulansı fark eden komşular pencerelere, kapılara çıkmıştı. Karşı komşuları Sevim Hanım beyaz başörtüsünü bağlarken hem koşuyor hem de soru soruyordu. Ve onu mahallenin diğer kadınları takip ediyordu.

"Ali, oğlum ne oldu?"

"Nazan..." diyebildi Ali.

"Oy kurban olduğum!" Olduğu yerde ok gibi fırladı kadın. Evin açık kapısından içeri girdi. Daha fazla kimsenin girmesini uygun görmeyen Ali, kapının üzerindeki anahtarı alıp kapıyı çekti. Yeğenini komşusu olan genç bir kadın evine aldı. "Çocuklarla oynasın Ali, merak etme," demişti kadın.

İçeride işler rayında, sorunsuz ilerlemişti. Salonun ortasında doğuran Nazan'ın bebeğiyle olan göbek bağı paramediğin uzattığı makasla kesmişti. Bebeği Zümrüt'e uzatırken gülümsüyordu. "Kız..." dedi.

Kızının başucunda duran Nimet Hanım durmadan dua mırıldanıyordu. Bebeği görünce mutluluk gözyaşlarını akıtmaya başladı. "Allah'ım sana şükürler olsun," diyor, kızının saçlarını geriye itiyordu. Bedeninde gevşeme, rahatlama olan Nazan'ın solukları sakinliğine dönüyordu.

"Hocam, tebrik ederim." dedi ambulans doktoru. Genç bir kızdı. Gülru'ya iğne sağlık malzemeleri uzatıyordu. Diğer iki kişi koridorda bekliyordu, Sevim Hanım ve Ebru gibi.

Zümrüt bebeği beyaz bir örtüye sarmadan önce kalbini dinledi, kollarını, bacaklarını ve başını kontrol etti. Sonra da kesik bir kahkaha attı. "Dünyaya hoş geldin güzel bebek." Minik elin arasına parmağını sokuşturdu. Gülru göz ucuyla onlara bakarken sırıttı. "Yakıştı arkadaşım."

"Çocuk doktoruyum ben, yakışacak tabii."

Nazan sedye üzerinde, bebeğiyle ambulansa bindirilirken kocasının arabası sokağa girdi ama Turan arabasını orada bırakıp koşmaya başladı. "Nazan!" diyordu. Nefesi nefesine karışmıştı.

"İyi merak etme!" dedi Ali ama adam kendini son anda ambulansın içine atmıştı. Ali gülümsemeden edemedi. "Geliyoruz birazdan." Kapılar kapandı ve ambulans siren sesiyle geldiği gibi uzaklaştı. Elleri, yüzleri yıkanmış dışarı çıktı kızlar. Salonun hali perişandı. Gitme vaktiydi.

Nimet Hanım peşlerinden geldi. "Allah razı olsun kızlarım."

"Görevimiz Nimet Hanım." dedi Gülru. "Teşekküre ne gerek var."

Ali, kadının ensesinde parlayan ıslak saç tellerine, alnına yapışan nemli küçük tüyleri izledi. Kardeşinin bir nevi hayatını kurtarmış gibiydi. "Yine de teşekkür ederiz."

Gülru ile Zümrüt, Ali'ye dönmüştü. "Rica ederiz." dedi Gülru. "Siz şimdi hastaneye geçersiniz. Anahtarı almamda sakınca var mı?"

"Ali, ver oğlum."

"Anne siz hazırlanın ben eve kadar götürürüm."

"Tamam, oğlum." Nimet Hanım, Gülru'ya döndü. "Evi tutmasan da bebeğimizin hatırına gel bir yemeğimizi ye kızım."

Gülru gülümseyerek başını salladı. Ali'nin aracının arka koltuğuna binerlerken etraflarındaki insanlar fısıldıyor, onlara bakıyordu. Üç ev sağdaki evin balkonunda gözlerini kısmış, elleri ahşabı okşayan Mine, Ali'nin aracına binen kadınları izlemişti. Araba evinin önünden geçerken gözlerini çekmedi. Dudakları sağa sola kıvrılıyor, kesif bir kıskançlık damarlarında geziniyordu. Başını aşağı yukarı salladı. Kadınların kim olduğunu öğrenmesi beş dakikasını almayacaktı nasılsa...

Tamirhanenin önüne gelince arabadan gerçek bir yorgunlukla indi kızlar. Ali vites yanında duran anahtarlar arasından bir tane çekip aldı. İnince karşı karşıya geldiler. Elindeki anahtarı kadına uzattı. Elini açan Gülru'nun avucuna bıraktı Ali. Gülru avucunu kapatıp geriye çekildi. "İyi akşamlar Ali Bey." Arkadaşına dönerek başıyla arabasını işaret etti.

"İyi akşamlar." Vosvosa ilerleyen kadınlara doğru bir iki adım attı. "Eve bakmayacak mısınız?"

Kapısını açan Gülru durup ona baktı. "Gerek yok, tutuyorum. Annenize söylersiniz, yarın yine geleceğim." Aracına binerek kapısını çekti. Teklemeden kalkan vosvosu yola sokarak uzaklaştılar. Arkalarından bakan Ali'nin çenesi sağa sola hareket etti. Burnundan sesli bir nefes alıp dışarı verdi.

"Yalnız vosvos şahaneydi."

                                                            ***

Günün Pazar olmasının bir doktor için ne önemi vardı ki. Zümrüt hazırlanmış halde mutfağa döndüğünde Gülru masayı toparlıyordu.

"Akşam çıkışta gelirim, ben gelene kadar kendini çok yorma. Hem neden temizlik için birini tutmuyorsun?"

Elindeki bezi son kez sıkarak tezgâhın üzerine serdi. "Çok kötü olduğunu düşünmüyorum. Hem yaparız ne olacak. Sorun o değil, kutulu eşyalarımı arabaya tıkıştırmam gerekiyor. Birazını şimdi götüreceğim."

"Tamam. Birkaç parça indireyim giderken."

"Olur."

Zümrüt arkasını dönmüş kapıya giderken geri döndüğünde Gülru dibindeydi. "Bu Ali..."

"Ne olmuş Ali'ye?

"İlk gün arabanın önüne kendini atan adamdı, tanımadın mı?"

Gülru kısa bir an düşününce hatırladı. "Cidden."

Zümrüt tekrar kapıya yürüdü. "Dün gece düştü aklıma dan diye."

Eline birkaç poşet alıp aşağı indi Zümrüt. Aracın yanına bırakıp motoruna ilerledi. Kaskını takıp gaza bastı. O uzaklaşırken Gülru elinde koliyle indi. Arkadaşının bıraktıklarıyla birlikte hepsini araca tıkıştırdı. Eğer bir vosvos sevdalısı olmasaydı kendine dünkü, o beyaz şahane arabadan alabilirdi. Uzun yıllar borcunu öderdi belki, ama yine de alırdı. Arabalara sadece erkeklerin dibi düşmezdi. Kadınlarda pekâlâ fazlasıyla severdi güzel arabaları.

Siyah bir kot giymişti. Yine siyah sıfır kol bluzuyla tamamlanmıştı. Bugün işi çoktu, özenmeye ne gerek vardı. Saçlarını kıskaçlı bir tokayla tepesine topladı. Çantasını yanına bırakıp Kuzguncuk'un yolunu tuttu.

Gıcır gıcır sarı vosvos sokağa girdi, dünkü yerine park edildi. Çantasından telefonunu ve anahtarlarını aldı. Telefonunu arka cebine sıkıştırdı. Aracını kilitleyip, tamirhanenin açık büyük kapısına ve onun hemen yanındaki mavi boyalı tahta kapıya baktı. Başını kaldırdı, yeni evine göz attı. Bu kapıdan girildiği belliydi. Anahtarı yuvaya yerleştirdi. Kilit sesiyle heyecanlandı. Kapıyı ardına kadar açıp içeri bakındı. Otomat yanınca üst kata çıkan dar merdiven göründü. İçeri adım atacağı anda ayaklarının dibinden geçen küçük fareyi görünce anlık korkuyla kocaman bir çığlık attı. Bir pazar sabahı, sakin bir sokakta kocaman bir çığlık yankılandı. Gözleri kapanırken eli kalbinin üzerine giderek orada öylece durdu. Sakinleşmek adına kımıldamıyordu.

Ali ile Tekin duydukları çığlıkla koşar adım kapıya çıktıklarında genç kadını tutulmuş, gözleri kapalı buldular.

"Abla!" diyerek yaklaştı Tekin.

Gülru gözlerini açıp soluğunu bıraktı. Küçücük bir fare yüzünden rezil oluyordu. "Şey... Kapıyı açınca fare çıktı da..."

Ali'nin gizli gülüşü dudaklarında saklanmak için çaba sarf ediyordu ama eğlenen bakışlarını nasıl saklayacaktı. "Kesin içeride de vardır. Emin misiniz evi tutmakta?"

Gözlerini kıstı Gülru. Evi tutmasını istemiyordu, bunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yoktu. "Eminim! Bir fare bana ne yapabilir?"

Ali elindeki tornavidayı sağa sola çevirdi. "Yani... Belki iki belki de üç tanedir. Kim bilir."

"O zaman bende onları toplar laboratuvara deney faresi diye hediye ederim."

Ali'nin eğlenen gülüşü sönerken gözleri kısıldı. Birbirlerine bariz bir meydan okumayla bakıyorlardı. İkisi de birbirinden pek hoşlanmışa benzemiyordu.

"A! Hayallerimin kadını gelmiş," diye bağırdı Seda. Üç başta karşı evin penceresine döndü. Seda'nın arkasında meraklı başlar da vardı. "Doktor ablam, sen burada ne arıyorsun? Dün soramadım?"

Elini kaldırıp üst katı gösterdi Gülru. "Bu evi tuttum. Artık burada yaşayacağım."

Başını sağa sola sallayan Ali tamirhanenin içine girerken ağzının içinde bir şeyler homurdanıyordu. "Tekin!" diye bağırdı. "Geldim usta!" diyerek yerinden fırladı genç çocuk.

Ali'nin gidişine göz devirdi Gülru. Karşıdaki pencerede hummalı bir konuşma vardı. "Görüşürüz kızlar," diyerek arkasını dönmüştü ki Seda tekrar konuştu. "Abla, sen şimdi evi temizlersin. Topluca yardıma geliyoruz."

Dudakları aralandı, bir şeyler diyecek oldu ama kızlar anında pencereyi boşalttı. Gülümseyerek önüne döndü. Besmele çekerek girdi eski binaya. Etrafına bakına bakına çıktı. Daire kapısına taktı anahtarı çevirip yeni yuvasına girmenin heyecanını yaşadı. Ahşap girişe bastı. Kapıyı açık bırakıp sağına soluna döndü. Geniş bir alan karşıladı onu, solunda bir oda, hemen yanında da mutfak vardı. Mutfak dolapları ne yeni ne eskiydi. Temiz ve bakımlıydı. Dönerek arka tarafa geçti. Banyo ve iki oda daha buldu. "Fazla büyükmüş," diye mırıldandı. Tüm odalar, evin her yanı ışık alıyordu. Arka tarafta bir balkon vardı. Oradan aşağıya baktı. Attaki tamirhaneye aitti. Derli topluydu bahçe, kenara bir masa sandalye konuşmuştu. Ön tarafa geçti tekrar, salon olarak kullanıldığı anlaşılan odanın balkon kapısını açtı. Mavi ahşap oymalara hayranlıkla baktı. Eski bir saray havası veriyordu ahşapların yapısı. Tüm yaz burada yaşayabilirdi.

"Şuraya balkon mobilyası almalıyım," diyerek ellerini birleştirdi. Gülüşü büyüdü, geleceğin güzel hayallerine daldı. "Zümrüt ile burada sabahlanır. Babam da gelir arada, çok güzel olacak."

Binanın içinden gelen seslere kulak kabarttı. Bir kız ordusu evine doğru yaklaşıyordu. Konuşmalara gülümsedi.

"Mutfak benim," diyordu Eda.

"İyi çitile." dedi Seda. "Mahallenin kahramanının evi burası."

Gülru kaşlarını çatarak anlamak istedi ama çözemedi. Kimdi kahraman? Kızlar bir anda ellerinde kovalar, bezler, deterjanlarla içeri daldılar.

"Merhaba hocam?" dedi Irmak. Sarı saçlı ela gözlü güzel. "Ben Irmak."

Diğer kızlar da kendilerini tek tek tanıttıktan sonra Seda, Gülru'ya yaklaştı. "Hayallerimin kadını, sen dün kahraman oldun."

"Nasıl?" Gözleri şaşkınlıkla aralanmıştı.

"Hocam bu sokağın ihbar hattı wattsap grubu var. E bizde yıllardır buranın bir sakiniyiz. Nazan ablanın bebeğinin dünyaya gelişine eşlik ettiniz ya. Tüm sokak sizi konuşuyor." dedi Defne.

Seda iki elini havaya açtı. "KAHRAMAN DOKTOR HANIM! Sokağımıza doktor geldi. Nasıl da güzel, nasıl da içten, nasıl da... diye devam ediyor.

Küçük çaplı bir şokun ardından gülümsedi. "İşimiz bu aslında ama teşekkür ederim."

"E hadi o zaman herkes iş başına!" dedi Gözde.

Girişteki alanda bir anda etrafı boşaldı. Kızlar dört bir yana dağıldı, Gülru evi tuttuğuna bir kez daha mutlu oldu. "Yardım edeyim bari."

Saat öğlen biri gösterdiğinde tüm işler bitmişti. Ev pırıl pırıl olduğunda Gülru evini daha bir sevmiş daha bir benimsemişti. Arasının arkasındakileri bile taşımıştı kızlar. Tüm iş saatleri içinde sohbetleri derine inmişti. Kızların hangi bölümlerde okuduğunu öğrenmişti. Seda tıp, Eda ve defne hukuk, Kumru gıda mühendisi, Gözde bilgisayar mühendisi, Irmak gazetecilik bölümünde okuyordu. Kimi geçen yıl, kimi birkaç yıldır buradaydı. Gülru kızların enerjisine, sohbetlerine hayran olmuştu. Bir zamanlar kendisi ve arkadaşları gibiydiler.

Binanın ahşap kapısını çekip sokağa çıktılar. "Hepinize teşekkür ederim kızlar. Eve yerleştiğimde bir akşam yemeğe bekliyorum."

"Geliriz Gülru abla." dedi Eda. Hocamdan ablaya geçmişlerdi.

"Eşyaların gelince de yardım ederiz. Beş dakikada döşeriz." dedi Irmak.

"Şimdi onu halletmeye gidiyorum, daha sonrada Nimet Hanım'a gideceğim. Buralarda ikinci el eşya satan bir yer varmış. Adı..." Hatırlamaya çalıştı ama dün öylesine duyduğu bir isimdi. Gelmiyordu hatırına.

"Hazım amca mı?" dedi Seda. "Biz de oradan almıştık."

"Sanırım öyle bir isimdi. Nazan Hanım demişti dün. Nerede bulabilirim? Bugün açık mıdır?"

"Açıktır, kapatmaz Hazım amca. Bir yarısı da antikacıdır. Hep birlikte gidelim, yabancı olmadığını anlar. Şansın varsa akşama eve çıkar eşyalar."

"O hâlde hemen gidelim. Ne kadar erken o kadar iyi."

"Hepimiz gitmeyelim." dedi Kumru. "Siz gidin, Gözde sen de kal, çay yapalım. Gülru abla geri dönersin, yemek yeriz."

"Haklısın." dedi Gözde.

"Eşyaları taşıyacak yiğitlere haber salın." dedi Seda.

"Onlar kim?" dedi Gülru.

Eda iki ev solunu işaret etti. "Abla şu evde bizim gibi öğrenci olan bir gurup erkek arkadaşımız var. Hepsi de iyi çocuklardır. Beş dakika el atarlar."

"Ali abi de var." dedi Irmak.

"Onun yardım edeceğini sanmam. Evi tutmamam için elinden geleni yaptı."

Altı kızda Gülru'ya bakıyordu. "Ali abi mi?" dedi Seda. "Mümkün değil, olamaz. O bu sokağın en nadide parçası."

Gülru bir an adamı yanlış anladığını düşündü ama üzerinde durmadı. "Neyse... Hadi gidelim." Kızların üçü eşya bakmaya kalanı da eve yemek hazırlamaya geçti.

Akşam altıda Suziki siyah motor Akasya Sokağa girip tamirhanenin önüne park yapıldı. İki adımını da yere basan Zümrüt kaskını çıkarıp motora taktı. Saçlarını düzeltip eve döndü. Evin kapısı kapalıydı. Telefonunu çıkarıp Gülru'yu aradı.

"Neredesin?"

"Sen?"

"Evinin tam önündeyim. Araban burada, evdeysen kapıyı aç."

"Evde değilim. Eşyalar şu anda kamyona yükleniyor."

"Ne eşyası ne ara?"

"Ah sorma, konuşuruz. Ben geliyorum beş dakikaya."

Telefonu kapatan genç kadın dudak büküp motoruna yaslandı. Tamirhanenin içinden erkek sesleri geliyordu. Arada bir de motor sesi. Telefondaki oyunlarından birini açıp oynamaya başladı. "Şu şekerler bir denk düşmüyor." Yıl olmuştu 2023, Zümrüt hâlâ Candy Crush Saga oynuyordu. Kaç dakika geçti bilmiyordu. Arkasındaki kaba motor sesiyle başını çevirdi. Bir kamyonet yanaşıyordu hemen yanına. Orta yaşlı bir adam başını camdan çıkardı. "Abla motor senin mi?"

Telefonu cebine tıkan Zümrüt elini kaldırdı. "Çekiyorum hemen." Motorunu ilerideki Land Rover'in önüne park edip geri döndüğünde Gülru gelmişti.

"Kanka ne oluyor? Temizlik yapacaktık."

"Yapıldı canım. Eşyaları da aldım, eksik var tabii ama çoğu bitti sayılır."

"Sihirli değnek mi değdi?"

Gülümsedi Gülru. "Öyle de denebilir."

Kamyonetin arkasından gelen erkek sesleriyle Zümrüt ile Gülru arkaya dolandılar. Ömer, Pamir, Kuzey ve Yakup kamyonetin arkasından itişerek indiler. Metal kasa açılırken Zümrüt bu gençlerin kim olduğunu düşünüyordu.

"Sıkı tut, Pamir." dedi Ömer.

"Çek," diyerek uyaran Pamir'in yönlendirmesiyle kasa açıldı. Seda, Eda ve Defne de yürüyerek gelmişlerdi. "Haydi yavru kurtlar," diye bağırdı Seda. "Abla kapıyı açsana."

Gülru kapıyı açarak kenara çekildi. Kuzey, Ömer ve Yakup mobilyaları teker teker indirmeye başladı. Kızlar da koltuk minderleri sehpa gibi ufak eşyaları yüklendi. Zümrüt ile Gülru da alabildiklerini kucakladı. En son buz dolabı, çamaşır, bulaşık makinası kalmıştı. Onları indirip kapı önüne bıraktılar. Kamyonet uzaklaşırken nefeslenen gençler son kalan üç parçaya bakıyorlardı. "Abla kapıdan geçmeyecek sanki." dedi Yakup.

"Öyle mi dersin," diyen Gülru kapıya yürüyüp inceledi. Evet fazla geniş değildi ama daha önce de bu eve dolap gibi eşyalar girmiş olmalıydı.

"Deneyelim," dedi Kuzey ve bir omuz yüklendiler ama geçmedi.

"Ali abiye soralım." dedi Eda. "Bir yolu vardır mutlaka."

"Ali abi!" diye bağırdı Pamir.

Elinde çay bardağıyla aheste adımlarla göründü Ali. "Efendim," derken yorgunluktan ter atmış gençlere baktı.

"Abi eşyaları kapıdan nasıl geçireceğiz, biliyor musun?" dedi Seda.

"Hı hı, biliyorum." Öyle gamsız öyle umursamaz görünüyordu ki Gülru'nun sinirlerine dokundu. Neredeydi sabahtan beridir ona yardım eden şu insanlar, nerede bu umursamaz insan.

"Bir zahmet yardım etseniz o zaman," demekten kendini alamadı. Ali'nin dik bakışları Gülru'nun kara gözlerinde durdu, oyalandı, kısıldı. "Tekin, tornavida getir."

Tekin'in koşarak getirdiği tornavidayı alıp, bardağını bıraktı. Gençlerin arasından süzülüp kapının arkasına geçti.

"Burada ne oluyor," diyen başka bir erkek sesiyle tüm başlar ona döndü. Genç, yakışıklı biri hepsine tek tek bakmıştı.

"Hoş geldin Damat Ferit abi." dedi Seda. "Doktor ablamın evini taşıyoruz."

Damat Ferit lâkaplı genç adam işaret edilen kadına döndü. Çapkın, birazda şirin bakışları Gülru ile buluştu. Yaklaşıp elini uzattı. "Merhaba, hoş geldiniz. Ben Timur."

Yirmi yedi yaşında olan Timur ikinci üniversitesini okuyordu. Mühendisliği beğenmeyen genç adam, şansını bir de hukuk dalında denemeye karar vermişti. Ömer ve diğerleriyle aynı evde yaşıyordu. Derslerinde son derece başarılıydı, iki sene sonra da savcı olmayı planlıyordu. Tek kusuru tüm kadınlar ona eşsiz güzel görünüyordu. Her çiçekten bal alma arzusu onu çapkın birine dönüştürmüştü. Bundan sonraki hedefinin Gülru olacağını orada onu tanıyan herkes anlamıştı.

"Gülru," diyerek elini uzattı. "Hoş buldum." Gülümserken Zümrüt elini uzattı Timur'a. Sert bakışlarıyla Timur'un elini sıkıp salladı. "Selam bilader, ben de doktor Zümrüt."

"Memnum oldum." Timur elini çekip yumruk yaptı çünkü Zümrüt güzel sıkmıştı. Kapıyla uğraşan Ali kendini izleyenlere dikkat dahi etmeden işini yapıyordu. Gülru birkaç adım atıp yanına geldi. Ne yaptığına bakmaktı niyeti, tam o anda kapı yerinden çıktı. Kapıyı iki yanından tutup dışarı çıkarttı. Timur'a bir bakış atmayı da ihmal etmedi.

"Zahmet oldu, teşekkür ederim."

"Olmadı zahmet, önemli değil."

"Timur abi, Ali abi hadi bir el." dedi Yakup.

Gülru eşyaya dokunacağını bile sanmıyordu ama elindeki tornavidayı Tekin'e uzatan adam yanından geçip dolabı tutarak eğdi. Ful bakımlı ve şık giyimli olan Timur da mecbur kalarak yüklendi dolabı. Bir iki derken sokakta eşya kalmadı. Gençler teker teker evi terk ederken Gülru kapıda onları geçiyordu.

"Gençler, en kısa zamanda yemeğe geleceksiniz, söz mü?"

Timur hepsi adına mutfaktan çıkarken konuştu. "Tabii ki geliriz." Ellerini birbirine sürtüp havada tuttu. Gülru ona dikkatle bakarken iç yanağını ısırıyordu. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim. Artık komşuyuz, teşekküre gerek yok."

Zümrüt, Timur'a bakarken yüzünü buruşturmuştu. Kapı pervazına omzunu vermiş gitmesini bekliyordu. Hiç hoşlanmamıştı Timur'dan, bakışlarını dahi itici bulmuştu.

En son Ali dolabı son kez yerine oturtup kapıya yürüdü. Kızların arasından geçip çıktı ve tek kelime etmedi. "Size de teşekkür ederim Ali Bey."

"Önemli değil," dese de Ali, dönüp bakmamıştı bile. Gülru kapı önüne çıktı. Merdivenleri inen adamı durdurdu. "Şey... Anneniz hanımefendi evde midir?"

Ali mecbur kalarak döndü, başını kaldırıp baktı. "Annem, kardeşimin evinde. Birkaç gün döneceğini sanmıyorum." Gitmek için döndü ama kadının sesiyle tekrar durup döndü.

"Biraz bekler misiniz?" diyerek eve girdi Gülru, birkaç saniye sonra elinde kartıyla geri döndü. Kartını Ali'ye uzattı. "Hastane eski tabii ama numaram aynı, anneniz beni ararsa sevinirim." Ali kartı alırken, "Kardeşiniz ve bebek nasıl?"

"Çok iyiler. Ben anneme iletirim."

"Tamam..." İki saniyeyi geçmeyen sözsüz bakışların ardından Ali arkasını dönerek merdivenleri indi. İçeri geçip evi tekrar gezmeye başladılar.

"Timur'dan hoşlanmadım."

"Sevimli bence, kendini çapkın sanıyor." Birbirlerine bakan kızlar kahkaha attı. İkisi de işaret parmağını birbirine yöneltti. "Orhan!" dediler aynı anda. Okuldan eski bir arkadaşları akıllarına düşmüştü. "Ne adamdı ya, haklısın ona benziyor. Eğer öyleyse zararsız olabilir." dedi Zümrüt.

"Neyse... Burası böyle kalsın. Yarın yine geleceğim. Perde ve halıları hallettik mi tamam. Sonra zevkime göre döşerim."

"Çıkalım o zaman."

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

691K 26.3K 87
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
349K 30.7K 28
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
47.1K 1.9K 21
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...