GEÇMİŞİN KUKLASI +18

By suslu1civcivv

28.5K 1.1K 574

[Şiddet,kendine zarar verme gibi ögeler içermektedir!] Çocuktum ve yaşadığımız şeylerin kaderimiz olduğunu dü... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
Kaktüs ve Kar tanesi
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
İleriki bölümlerden küçük bir kesit- Morg
16.BÖLÜM
GEÇMİŞTE SIKIŞMIŞ KUKLA
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
KIYAMETTEN SONRA AÇAN PAPATYA
NEFRETiN ESİRİ
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. BÖLÜM

6.BÖLÜM

1K 46 5
By suslu1civcivv

İçimde hüzün var, sen benden gideli haftalar oldu hala bazı şeylere alışamadım. Hala terasa çıktığımda kötü oluyorum, orada geçirdiğimiz saatler geliyor aklıma. Boşlukta gibiyim, alışıyorum sanki yokluğuna. Mesela artık saatlerce telefonun başında aramanı beklemiyorum, kokun olmadan uyuyabiliyorum artık. Biraz tuhaf hissediyorum kokunu özlüyorum, geçen gidip kullandığın parfümden aldım. Sana kokun olmadan uyuyorum dedim ya yalan! Parfümü yastığa sıktım ancak öyle uyku tutuyor. Aralık ayındayız ve ben yine yalnız kaldım.

Geçen gece rüyamda seni gördüm, ayrılmamıştık, yanımdaydın, birlikteydik; çok güzeldi. Ama uyandığımda çok kötü olmuştum, çok büyük bir boşluğa düşmüş gibi hissettim, tekrar uyumayı denedim;belki aynı rüyayı görürüm diye,olmadı uyuyamadım.Oturup saatlerce ağladım, sana, bana, bize... Yarım kalan bize.Hakkaten neden Kaan? Neden bir kere bizim için çabalamadın? Neden hep ilk beni gözden çıkardın? Ayrıldıktan sonra farkettim bazı şeyleri, mesela ilk tanıştığımız günlerde olan Kaan ile alakan yok. Beni kırmaktan hiç korkmadığını farkettim. Neden korkasın ki? Sen bahaneler bulup sorun çıkardın, ben kendimde aradım eksiği. Hep Kendi içimde seni haklı çıkarmak için uğraştım. Sen beni kırıdığında özür dilemeyi bile çok görürken, ben paramparça olmuş kalbimi avutup durdum.

Aptalım ben! İki güzel söze kanıp bütün hayatımı zehir edecek bir adama tutuldum. Her geçen gün beni yavaş yavaş tüketen, yok eden sana aldandım. kalbime prangalar vurulmuş gibi sana muhtaç kaldım. Bana bir şeyi çok güzel öğrettin sevgilim, bazı insanlar güzel hisleri haketmez. Bana ömür boyu asla unutmayacağım bir ders verdiğin için teşekkür ederim, artık sayende kimseye inanmayacağım.

🕯️🕯️🕯️🕯️

Ocak,1993
Leyla kartal.

Üstümdeki elbiseyi bakıp derin bir nefes aldım, elbise çok güzeldi ve bana yakışmıştı,asıl sorun şuydu ki bu elbise benim tarzım değildi. Ben genelde beyaz giymeyi severdim ve bu elbise siyahtı, üstelik ben bu kadar dar giyinmeyi sevmiyordum. Bu akşam Kaan beni dışarı yemeğe davet etmişti, ve giyeceğim elbiseyi kendi aldığını söylediğinde itiraz etmedim ama keşke etseydim.

Kaan'a bir şans vermemin üzerinden 10 gün geçmişti,bu süre boyunca Kaan'ım ilgili halini çok sevmiştim. Hatta ondan neden korktuğumu bile anlamıyordum, Kaan gerçekten bana değer veriyordu.

Kapı çaldığında oflayarak kapıya yürüdüm ben bu elbiseyle hiçbir yere gitmiyorum!

Kapıyı açtığımda Kaan'ı görmek kalbime baharı getirdi. Giydiği gömleğin kollarını kıvırıp, üstten birkaç düğmesini açmış dövmelerinin bir kısmını göz önüne sermişti, yoğun parfüm kokusu burnuma sızdı, çok güzel kokuyordu.

Kaan'ın bakışları üzerimde dolaştı, ardından gülümsedi,"melek gibisin Leyla." Konuşmaya başlamasıyla yanaklarım ısındı. Ondan utanmam normal mi? O sana iltifat etti sen de güzel bir şeyler söyle Leyla.

"Sen de bebek gibisin Kaan." Allah benim belamı versin. Kaan gülmeye başladığında kafamı halının altına sokmak istedim. Gerçekten kendimi rezil etmiştim.

"Beğenmene sevindim Selene,"ne dediğini anlamadım ama susmanın bana faydası var. Çantamı alıp Kaan'ın yanında döndüm, sözde elbise konusunda itiraz edecektim. Akıl kalmadı ki. Dayanamayıp konuşmaya başladım"Selene ne demek?"

Kaan Gülümsedi.

Kaan'ın arabasına bindiğimizde bir şey farkettim, bu tanıştığımız günkü araba değildi, daha yüksek model, daha lüks bir arabaydı. Kaan'da dikkatimi çeken ilk şey, pahalı şeylere olan düşkünlüğüydü. Maddi durumunun iyi olduğu belliydi. Gerçekten bazı şeyleri abartı görünüyordu bu kadar şatafatlı yaşamak bana göre değildi. Hiçbir zaman maddi anlamda sıkıntı yaşayan bir insan olmadım hatta maddi durumum gayet iyiydi. Ama hiçbir zaman gereksiz ve abartılı harcamalar yapmadım, israfı doğru bulmuyorum.

"Selene ay tanrıçasının adı, isim olarak benim çok hoşuma gidiyor."

Gülümsedim, gelecekten habersiz.

"Belki bir kızın olur ve Selene'den esinlenerek Selen koyarsın adını."

Kaan gülümsedi.

"Belki bir kızımız olur Adını Selen koyarız."

Kaan'ın bakışları yol ve Yüzüm arasında gezdi. Bir şey söylememi bekliyordu, ama ne söyleyebilirim? Kaan'ı tanıyalı birkaç hafta olmuştu, onunla bir ilişkiye başlamıştım ama evlilik ve çocuk uzak benim için. Hele Kaan'ın ne iş yaptığını tam öğrenmeden asla çocuk düşünmüyordum.

"Sessizsin Leyla?"

"Söylediğine nasıl cevap vermemi bekliyordun?"

Az önce söylediği şeye cevap olarak konuştum. Arabayı durdurup bakışlarını yüzüme çevirdi, bakışlarımı gözlerine çevirdim ve bir konuda yanıldığımı farkettim. Gözleri siyah değil,koyu kahverengi. Elimi elleri arasına alıp dudaklarına götürdü, birkaç defa öpüp çekti dudaklarından.

"Aklın karışık değil mi? Doğru bir karar verip vermediğinden emin değilsin."

Anlayışlı sesi ve güzel bakışlarıyla daha da işledi kalbime. Sanki yavaş yavaş kalbimi ele geçiriyordu. Güz mevsiminde hayatta kalmaya çalışan bir gül gibi çabalıyorum bazı şeyler için. Belki de solacağımı bile bile, kalbimin kulaklarımı sağır eden sesiyle ona tamamen teslim olmaktan korkuyorum.

"Kaan, sen benim girmeye deli gibi korktuğum ama geri dönmeye cesaret edemediğim bir sokak gibisin. Karanlıksın, içinde ne sakladığını bilmiyorum. Ama tek yolum sensin gibi vazgeçemiyorum, geri dönmek istemiyorum."

Kaan'ın bakışlarıyla kalbim sıcacık oldu. Yüzünü avuçlarım arasına aldığım, Kaan alnını alnıma yasladı.

"Leyla... Ne hissettiğimi bir bilsen benden kaçmanın ne kadar saçma olduğunu anlardın. Sana herşeyin en güzelini yaşatmak istiyorum. Sen benim ay ışığımsın Leyla."

"Kaan yaralanmaktan korkuyorum, ben güçlü biri değilim."

"Leyla'm,ben senin yarana merhem olurum, gücün olurum, dayanağın olurum ama asla yaran olmam."

Kaan'ın sözleri, güven veren gözleri, hızla atan kalbi; insanı deli edecek kokusu...

O çok güzel.

"Sana yalvarırım Kaan, sana yalvarırım benim yaram olma."

Burnunu burnuma değdirdi, gözlerimi kapatıp kokusunu içime cektim. Dudakları dudaklarıma değdiği an nefes almayı bıraktım, nefes almaktan çok dudaklarına muhtaç gibi. Sanki yaşamım onun dudakları arasında.

"Kaan..."

"Leyla'm"

Konuştuğumda dudakları dudaklarıma değiyordu.

"Eğer beni pişman edersen seni öldürürüm!"

dudakları dudaklarımın üstündeyken gülümsedi.

"Eğer pişman olursan öldür beni."

Kaan arabayı çalıştırdığında birbirimize kaçamak bakışlar atarak gülümsüyorduk. Heyecandan ellerimin titrediğini hissediyorum, Kaan güzel sözleri ve gözleriyle beni zehirledi,ve ben halimden memnunum.

Geldiğimiz restorana baktığımda hiç şaşırmadım, tam kaan'dan beklenecek bir yerdi. Kaan elimden tutup beni yönlendirdi, bize ayrılan masaya geçtiğimizde bir garson gelip siparişleri aldı.

"Beğenmedin mi?"

Kaan'a dönüp dudaklarımı büzdüm.

"Güzel ama bana gire bir yer değil."

Kaan merakla bana bakmaya başladı.

"Hmm sana göre yerler nasılmış?"

Masaya doğru eğilip gözlerimi yüzüne diktim.

"Ben abartı şeylerden hoşlanmam kaan. Hayata bakış açım diğer insanlardan farklıdır, mesela ben çiçeklerin buketlerle satılmasını sevmiyorum. Pahalı şeyleri, gösteriş yapmayı, müsrif olmayı sevmem."

Kaan'ın dikkatle beni dinlediğini farkettiğimde konuşmaya devam ettim.

"Mesela bana çiçek buketi alacağına, saksıyla almanı tercih ederim. Şimdi diyeceksin ki çiçek bu illa solacak, solacaksa ait olduğu yerde, doğru zamanda solsun. Hayvanların öldürülmesini doğru bulmuyorum bu yüzden et yemiyorum."

Kaan gülümsedi.

"Çok hassas bir kalbin var,seni çok üzerler."

"Dalga geçme yaa, hadi sen biraz kendinden bahset."

Duruşu dikleşti.

"Ciddiyim Leyla. Dünya kötü bir yer bu kadar detaylı düşünürsen canın yanar."

"Kendinden bahset Kaan."

Bir süre boyunca sessiz kaldı, birkaç dakikanın sonunda konuşmaya başladı.

"İsmim Kaan-" konuşmaya başladığı gibi güldüğüm için susmak zorunda kaldı.

"Ciddi olmazsın ismin Kaan mı?"

Tekrar gülmeye başladığımda sahte bir kızgınlıkla arkasına yaslandı. Bir süre sonra kendimi durdurmayı başardım.

"Ciddiye almayacaksan konuşmayacağım?"

Geriye yaslanıp gülümsedim.

"Tamam ciddiyim."

Bakışlarını gözlerime diktiğinde dayanamayıp tekrar gülmeye başladım ve Kaan'da bana katıldı. İkimiz neye güldüğümüzü bile bilmeden dakikalarca güldük. Etrafımızdaki insanların tuhaf bakışları eşliğinde gülüşmeye devam ettik. Sonunda kendimi topladım,"anlat bakalım," dedim.

"Aslında ismimin doğrusu'Kağan' ama nüfusta, Kaan olarak yani yanlış şekilde kimliği çıkardılar. İnşaat işiyle uğraşıyorum, ailenin ilk çocuğuyum."

Bu soruyu sorup sormamak arasında kaldım, onunla bir ilişkiye başladım ve kafamdaki tüm soru işaretlerini gidermem gerekiyor.

"Neden silah taşıyorsun Kaan?"

Kaan'ın gerildiğini hissettim böyle bir soru beklemiyordu.

"Güvenlik için."

Ne dediğini anlamaya çalıştım.

"Nasıl yani?"

Kaan gülümsedi, uzanıp elimi tuttu.

"Sana söyledim ya inşaat işindeyim, bazen küçük anlaşmazlıklar oluyor sadece kendimi korumak için."

İçim rahatlamıştı silahları oldum olası sevmem ve yanımda sürekli birinin silah taşımasını istemem.

"Yani düşündüğün gibi bir şey yok."

"Kaan bana karşı dürüst ol."

Gözlerinden bazı duygular geçti, bakışları değişti.Bakışları yüzümde gezdi ardından etrafta gezidirdi bakışlarını.Sonra karşıda duran garsonu çağırdı garson hesapla birlikte geldiğinde şaşkınlıkla kaan'a baktım, tek Kelime bile etmeden cüzdanını çıkarıp hesabı ödedi ardından elimi tutup beni çıkışa yönlendirdi.

Arabaya bindiğimizde Kaan aşırı tedirgin duruyordu. Hızla arabayı çalıştırdığında restorandan uzaklaştık. Kaan ağzının içinde bir şeyler mırıldanıp sürüyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra ormanlık bir alana girdiğimizde kaan arabayı durdurdu. Kalbim korkuyla atmaya başlamıştı, Kaan ceketini çıkarıp üstüme attı, sanırım soğuktan titrediğimi sanıyordu, hayır,benim titreme sebebim korku.

"Şimdi ben arabadan ineceğim ben gelene kadar sakın arabadan çıkma tamam mı?"

Başımı salladım Kaan eğilip saçlarımı öptü.

Kaan arabadan inip gitti. Kaç dakika geçti bilmiyorum, en son dayanamayıp arabadan indim. İlerden bağırış sesleri geliyordu, gidip gitmemek konusunda kararsız kaldım ve sonunda sese doğru yürümeye başladım. Ben yaklaştıkça ne dediklerini daha net duyar olmuştum.

"Öyle bir şey olmayacak!" Bu ses Kaan'a ait, iki kişinin daha sesini duymuştum.

"Kaan! Anlaşmayı unutma! Ateşin çocuklarını karşına almak istemezsin!"

Tanımadığım adama ait öfkeli sesle daha fazla yaklaşmaya cesaret edemedim.

"Ben anlaşmayı bozacak bir şey yapmadım!"

Kaan tekrar bağırdığında olduğum yerde kalakaldım, onu ilk defa bu kadar öfkeli görüyordum. Karanlıkta olmasına rağmen 2 adamında boynundaki alev dövmesini gördüm. Bu ne anlama geliyor? Bir çeşit tarikat falan olabilir mi?

"Liderimiz kızla tanışmak istiyor. Kuralları biliyorsun! Sorun teşkil edip, etmediğine bakmamız gerekiyor."

Ne liderinden bahsediyor bunlar? Ne kuralı?

"Kız bizim hakkımızda bir şey bilmiyor! Hiçbir şey anlatmadım ona."

Bir an yanlış duymuş olmayı umdum, daha birkaç saat önce sana merhem olacağım diyen adamın sözleri beni yaraladı. Neden insanlar böyle ki? Kaan gözümün içine baka baka yalan söyledi. Ayağımın altındaki dal çıtırdadı ve hepsini bakışları bana döndü. Kaan beni görünce önce şaşırdı, yüzümdeki ifadeye bakınca herşeyi duyduğumu anladı ve endişe çöktü gözlerine.

"Leyla-" konuşmasını bitiremeden yanındaki bir adam kolundan tutup onu uzaklaştırdı.Dolan gözlerimi saklamakta zorlanıyordum. Kaan'ı arabaya bindirdi,diğer adam bana doğru gelip arabayı işaret ettiğinde sadece boyun eğerek arabaya doğru yürüdüm.

Geldiğimiz yere baktığımda tüylerim ürperdi. Etrafı yüksek duvarlarla çevrili kale gibi bir yer. Etrafta köpek sesleri duyuyordum, elinde silahla bahçede dolaşan adamları gördüm. Daha fazla etrafı incelemek istemedim ve önde yürüyen adamı takip ettim, Kaan ve diğer adam arabanın yanında kalmıştı.

Evin daha doğrusu kalenin içine girdiğimizde gerçekten şaşkınlıktan dilimi yutacaktım. Hayatım boyunca güzel evlerde yaşamıştım, ama şu an olduğum yere ev demek doğru olmazdı. Bizi karşılayan holü takip edip oturma odası olduğunu tahmin ettiğim yere girdik bütün duvarlar siyaha boyanmış kocaman bir yerdi. Duvarda asılı tablolar kanımı dondurdu, Alevlerin içinde yanmadan duran çocuklar, bazılarında ise bebekler vardı.Bir üst kata çıktığımızda 20'den fazla kapı dikkatimi çekti, birinin içine gözüm çarptı; kocaman olan odaların içinde, birkaç tane 2 katlı ranza,çalışma masası ve demir dolaplar vardı. Burada kaç kişinin yaşadığını düşünmeden edemedim. Çünkü fazla gürültü vardı.

Tekrardan merdivenlere yönelip bir üst kata çıktık. Burada benzer tablolar vardı ama oda sayısı daha az duruyordu. En fazla 10. Oda vardı. Duvarları simsiyah boyanmış nerdeyse hiç penceresi olmayan bir evdi burası. Büyük bir kapının önünde durdu adam ardından bana döndü,"burada bekle geliyorum ben!" Sert sesiyle uyarıp kapıyı çalıp içeri girdi, birkaç saniye bile geçmeden geri geldi."içeri gir!" Sert sesiyle uyardığında bir şey demeden daha doğrusu korkudan konuşamadan içeri girdim.

Büyük odanın içine girdiğimde an daha da korktum, uzun boylu iki adam pencerenin önünde duruyordu. Oda nerdeyse tamamen karanlıktı. Diğer adamlarda olduğu gibi boyunlarında alev dövmesi vardı ama bunların dövmeleri daha büyüktü.

İkisi bir anda bana doğru döndüklerinde korkuyla yerimde irkildim. Korktuğumu görünce yüzünde hafifçe bir tebessüm oldu birinin,diğeri ifadesiz bakışlarla yüzüme bakmaya devam etti.

"Korkma insan yemiyoruz!" Bunu beni daha da korkutmak için söylemişti ifadesiz adam.

"Polat! Kızı korkutma!" Az önce bana gülümseyen adam konuştu.
Adının Polat olduğunu öğrendiğim adam beni süzerek sırıttı.

"Doğru, yoksa bize bir cevap bile vermeden korkudan bayılacak." İçimi öfke kapladığını hissettim, tamam korktuğum doğru,bunu yüzüme vurmak zorunda mı?
Sonra boş bir sandalyeyi işaret etti, inşallah elimi bağlamazlar.

Sandalyeye oturduğumda az önce bana gülümseyen adam karşımdaki sandalyeye oturdu. adının Polat olduğunu öğrendim adam karşımda ayakta durdu.

"Adın Leyla'ydı değil mi?"

Başımı salladım.

"Benim adım Baybars. Bizden korkmana gerek yok Leyla. Tabi bizi zarara sokacak bir şey yapmadığını sürece!"

Polat sandalyemin etrafında döndü ve bakışlarını bir an bile yüzümden çekmedi.

"Şimdi bize anlat bakalım, Kaan ile aranda nasıl bir ilişki var? Onun hakkında neler biliyorsun?"

Baybars gözlerimin içine bakarak konuşuyordu, içimi görüyor gibi bakıyordu. Polat ise duvara yaslanıp kollarını göğsünde bağlamış beni inceliyor.

"Kaan ile aramızda adını koyduğumuz bir ilişki yok!" Az önce Kaan'ın bana yalan söylediğini öğrendikten beri içimi öfke kaplamıştı.

"Peki onun hakkında ne biliyorsun?"

Sıkıntılı bir nefes verdim.

"Hakkında tek bildiğim adının Kaan olduğu."

Polat bana doğru yaklaştı ve gözlerimin içine bakmaya başladı.

"Onu ne zamandır tanıyorsun?"

Mavi gözlerini gözlerime dikip baktı, bakışları değişti ve hemen geri çekildi. Baybars şaşkın bir şekilde ona bakmaya başladı.

"4,5 hafta oldu."

Polat ve Baybars birbirlerine imalı bir şekilde baktılar.

"Yaptığı işi biliyor musun Leyla?"

İçimi tekrar öfke kapladı,"hayır, bilmiyorum. Bana inşaat işiyle uğraştığını söyledi ama bu akşam o kadarıyla sınırlı olmadığını anladım."

Polat bir sandalye çekip karşıma oturdu.

"Bizim kim olduğumuzu biliyor musun Leyla?" Başımı iki yana salladım.

"Biz ateşin çocuklarıyız."

Gururla birbirlerine baktılar, Allah'ım bu kuluna biraz sabır ver lütfen.

"Bizim dünyamız biraz farklı Leyla. Biz gelmeden önce burası çok karışıktı. Uyuşturucu, silah ticareti, fuhuş aklına gelecek her pis işi yapanlar vardı. Tabi bunlar sürekli birbirlerine karışan hatta birbirlerinin ailesini yok eden malına çöken insanlardı. Hiçbir düzen yoktu gücü olan kazanıyordu ve en çok masumların canı yanıyordu."

İkisi gururla birbirlerine bakıyordu, biri susunca diğeri heyecanla konuşmaya başladı.

"Sonra biz geldik, onlara bir düzen sağladık. Önce en güçlülerinin kafasını koparıp önlerine attık. Artık o adam ait herşey bizimdi."

Büyük bir gururla yaptıkları şeyden bahsediyorlardı.

"Bir anlaşma teklif ettik, kimisi kabul etti kimisi bizi yok etmeye çalıştı ama sonunda hep biz kazandık."

Birbirlerine bakıp gülümsediler.

"Gel sana biraz anlaşmadan bahsedelim."

Polat sustu Baybars konuşmaya başladı.

"Sana söyledim yaa eskiden herkes birbirine saldırıp dururdu. Birbirlerinin sevkiyatına saldırır, mekanlarını yakar, adamlarını öldürürlerdi. Biz buna engel olduk herkese bir bölge verdik herkes kendi işini yapacak ve başkasının bölgesinde iş yapmayacak,en önemli kural ise kimse asla aileden olanların, özelikle kadın ve çocuklara dokunulmaz! Eğer biri kurallara uymadı ve başkasının ailesinden birini öldürdü diyelim,işte o zaman biz devreye giriyoruz ve ailesinden birini öldürüyoruz.Ya da başkasının bölgesinde iş yapmaya kalktı diyelim,o zaman kendi ailesinin vârisi olmaktan çıkıyor
ve bizim belirlediğimiz cezayı çekiyor. Birde polise yakalandıklarında götlerini kurtarmak yine bize düşüyor."

Duyduklarım karşısında dilimi yutacaktım, ben nasıl insanlara bulaştım?

"Peki siz bunu iyilik olsun diye mi yapıyorsunuz?"

İkisi birbirlerine bakıp güldü. Polat konuşmaya başladı

"Hayır öğretmen hanım, bu iş bize baya kazançlı oluyor. Bizimle anlaşma yapan herkes  aylık kazancının yüzde ellisini veriyor bize."

Şaşkınlıkla gözlerimi açtım böyle bir şey beklemiyordum.

"Kaan'la aranda nasıl bir ilişki var bilmiyorum öğretmen. Ama Sakın saçma sapan bir şey yapma,sakın kimseyle bunu konuşma!Yoksa kimse seni bizim elimizden kurtaramaz!"

Başımı olumlu anlamda salladım. Baybars odadan çıktığında Polat'la yalnız kaldık. Polat'ın kaçamak bakışlarını üstümde hissettim ve cesaretimi toplayıp konuştum.

"Kaan ne iş yapıyor?"

Gözlerimi gözlerine diktim, vereceği cevap beni korkutuyor ama hiçbiri bilinmezden kötü değildir.

"Silah ticareti."

Gözlerimi yumup birkaç saniye bekledim, bu gün gerçekten çok tuhaf davranıyordum, bu kadar tepkisiz olmam normal değildi.

"Kime satıyor peki?"

Bu cevap beni daha da korkuttu, çünkü masum insanların canına kastediyorsa bununla nasıl başa çıkarım? Polat yüzümdeki ifadeye baktı bakışlarına değişik bir ifade düştü, sanki bana üzülürek bakıyordu.

"Parasını veren herkese." Gözlerim doldu, başımı salladım; ben bu gün ilk defa sevmeye başladığım adamı tanıyordum. Kaç yüzün var be adam?

"Sence ne yapmalıyım?"

Polat gülümsedi.

"Ben senin akıl hocan değilim öğretmen!"

Dolan gözlerimi sildim, "belki de bir akıl hocası bulmam gerekiyor, fazla aptalım!"

Güldü."Doğru,aptalsın."

Odanın çıkışına doğru yürüdü,
"belki de aptal değilsin, sadece iyi bir kalbin var.Unutma Leyla, temiz seven her kalp acıya mahkûmdur."

🕯️🕯️🕯️🕯️🕯️
2023

Murat karşımda öfkeyle yüzüme bakıyordu."sana bir soru sordum Selen! Bizi polise sen mi ihbar ettin?"

Allah'ım yardım et, aklıma yalan gelmiyor dondum kaldım.

Acaba bayılma numarası yapsam inanır mı?

Aklıma Melek geldiğinde öfkeyle Murat'a baktım. Bu olayı susarak halletmem imkansız, bir an önce Esra'nın yanına gitmem gerekiyor.

"Murat sonra konuşalım lütfen." Sinirle arkasına döndüğünde ağzının içinde bir şeyler mırıldandı, bana dönüp elini arkamdaki duvara vurdu. Refleksle gözlerimi kapattım, aynı anda aklıma dün gece geldi,Murat bunu nereden öğrenmiş olabilir? Evin içindeki bütün kamera kayıtlarını Acar silmişti

"Neyi sonra konuşacağız Selen? Bana cevap ver! Yapmadım demek bu kadar zor değil!" Bana tekrar bağırdığında gözlerim doldu. Aynı anda annemi gördüm karşımda durmuş bana bakıyordu.

Aynı anda aklıma dün gece Murat'ın ailesinin evinden çıkmadan önce olanlar geldi.
🕯️🕯️
Murat dudaklarını dudaklarıma değdirip gülümsedi.

"Murat, hadi evimize gidelim." Kapıya yöneldiğimde Murat'ın telefonu çalmaya başladı, arkamı dönüp yüzüne baktığımda gergin bir şekilde telefona baktığını gördüm,aynı yardım gecesinde olduğu gibi.

"Canım sen in, ben şu telefona bakıp geliyorum." Kafamı olumlu anlamda salladım ve kapıya yöneldim. Kapıyı hafif aralık bırakıp önünde bekledim, buradan Murat'ın sesini net bir şekilde duyabilirim.

"Ben sana beni arayıp durma demedim mi? Müsait değilim, Selen'in yanındayım."

Karnımda tuhaf bir his oluştu, içimi huzursuzluk kapladı. Kim bu? Murat neden bu kadar huzursuz oldu?

"Sana kaç defa dedim, önemli bir şey değilse arama beni. Salak mısın sen? Ya Selen görse bu aramaları? Ya Selen açsa bu telefonu?"

Kulaklarım uğuldamaya başladığında daha fazla kapının önünde durmak istemedim. İlyas'ın odasına girip kapıya yaslandım. Gözümden iki damla yaş düştü.

Ne olur Murat tahmin ettiğim şeyi Yapma.

Ne olur beni kendinden uzaklaştırma. Çünkü sadece sen kaldın, senden vazgeçemek zorunda bırakma.

Titreyen ellerimi zorlukla kontrol ediyordum.

Kulağımdaki sesler artmaya başladı.

Daha fazla dayanamayıp odadan çıktım aynı anda Nesrin hanımı karşımda buldum.

Tek kaşını kaldırmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Hayırdır Selen, odaları mı karıştırdın?"

Konuşacak halde değildim, dolu gözlerime bakıp gülümsedi.

"Yoksa Murat'ı cebe attın sıra İlyas'a mı geldi?"

Yaptığı ima midemi bulandırdı, bir anda zihnimdeki bütün sesler sustu. Az önce titreyen benden eser yoktu.

Üstüne yürümeye başladığımda şaşkınlıkla bana baktı, gözlerimdeki nemi alıp gülümsedim.

"Nesrin hanım sizin için farketmez biliyorum ama lütfen beni kendinizle karıştırmayın. Kocanızı, Demir bey ile aldatmış olabilirsiniz ama ben kendime böyle şeyleri yakıştırmam. Ve herkes kendine yakışanı yapar."

Ona üsten bakarak yanından geçtim. Yüzünün aldığı hâl hoşuma gitmişti.

Bahçeye çıktığımda aklıma Murat'ın demin yaptığını telefon konuşması geldi.

Umarım beni katil yapmazsın Murat.
🕯️🕯️

"Tamam. Ama önce sen bana bunu nereden duyduğunu söyleyeceksin!"

Murat etrafa bakıp derin bir nefes aldı.

"Nesrin hanım seni ilyas'ın odasından çıkarken görmüş."

Yılan! Ben sana gününü göstermesini bilirim.

"Öyle mi? O beni orada gördüğünü söyledi, sen de hemen bana hesap sormaya geldin öyle mi?"

Murat çenemi tutup yüzüne bakmamı sağladı.

"Selen! Konuyu saptırma!"

Sesini yükselterek konuştuğunda korkuyla irkildim, irkildiğim an Murat'ın bakışları yumuşadı.
Aklıma Melek geldiğinde gözlerim doldu.

"Dün gece telefonun çaldığında odadan çıktım, aşağı ineceğim an senin konuşmalarını duydum."

Murat'ın bakışları değişti, yüzü yakalanmışlık hissiyle kasıldı.

"Kiminle konuştuğunu bilmiyordum ve sözlerin yanlış anlaşılmaya çok müsait. Kendimi kötü hissettmeye başladım, kimse beni o halde görmesin diye ilyas'ın odasına girdim. Bir kaç dakika kendimi toparlayıp çıktım, zaten kapıda Nesrin hanımı gördüm."

Murat sessizliği korurken daha fazla bir şey demeden arabama yöneldim. Birkaç adım atmıştım ki Murat kolumu tuttu,"Selen,bana bak.Beni yanlış anlama." Onları ben ihbar etmiştim beni suçlamasına kızacak değildim. Beni üzen şey Murat'ın üzgün bakışları ve dün gece kiminle konuştuğunu saklaması.

"Murat, Melek yok! Esra'nın yanına gitmem gerekiyor lütfen bırak kolumu." Sonlara doğru kısılan sesimle zorlukla konuştum.

"Nasıl yok?"

"Yiğit Acar götürmüş." Adını söylemek bile midemi bulandırmaya yetmişti. Şu an Melek'in onun yanında olması beni mahvediyor, o iğrenç ruhlu adam yeğenime zarar verirse abimin yüzüne bakamazdım.

"Tamam, ben de geleceğim." Gelmesini isterdim ama Esra'nın vereceği tepkiyi bilerek onu oraya götürmem doğru olmazdı.

"Gelmesen daha iyi olur." Murat söylediğime bozulmuştu. Bunu belli etmemeye çalıştı,"yapabileceğim bir şey olursa haber ver."

Onu onaylayıp yürüyeceğim sırada tekrar kolumu tuttu. Yüzümü avuçları arasına alıp alnını alnıma yasladı,"Selen, abinin ölümünde benim bir suçum yok." Gözlerim dolduğunda başımı iki yana salladım.

"Eğer bir alakan olduğunu düşünseydim şu an yanında olmazdım. Ne gelecekte, ne geçmişte hayatının hiçbir yerinde olmazdım Murat." Abimin yaşadığını ona söylemeyecektim.

Murat gözlerimi tuhaf bir şekilde baktı. "Öyle deme geçmiş benimdi, gelecekte bizim olacak." Elini karnıma bastırıp konuştuğunda gülümsedim.

"Gelecek bizim olacak Murat, sen, ben ve bebeğimiz."

Gülümsedi.

"Gelecek bize ait sevgilim."

Başım ağrımaya başlamıştı.

"Murat, şimdi gidiyorum ama döndüğümde bana kiminle konuştuğunu söyleyeceksin!"

Sesimi yükselttiğimde gülmeye başladı, "tutmayın küçük enişteyi." Kahkahalarla gülmeye devam ettiğinde öfkeyle omzuna vurdum, beni kendine çekip öptüğünde içim eriyerek karşılık verdim.

Birkaç saniye geçmedi ki kafamızdan aşağı dökülen suyla şaşkınlıkla geri çekildik. İkimiz aynı anda yukarı baktığımızda yaşlı bir kadının pencereden öfkeyle bize baktığını gördük.

"Utanmazlar!" Pencereyi kapatıp içeri girdiğinde gülmeye başladık. Aklıma Melek'in gelmesiyle arabama yürüdüm.

"Ben gidiyorum Murat."

"Bir şeye ihtiyacın olursa ara."

Esra'nın evinin önüne geldiğimde kapıyı çaldım. Birkaç saniye geçmeden kapı açılmıştı, Esra'nın mahvolmuş halini görünce gözlerim doldu. Esra'yı kendime çekip sarıldığımda şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı.

"Selen,kızım gitti."

Hıçkırıkları arasında zorlukla konuştu. Gözüm dışarıda duran arabaya takıldığında öfkeyle nefesimi tuttum.

"Esra,bana bak.Söz veriyorum getireceğim kızını. Ne olursa olsun Melek'i getireceğim sana."

Ağlayarak beni onayladı ama benim gözüm hala dışarıdaki arabadaydı.

"Ben telefonumu arabada unutmuşum onu alıp geliyorum."

Esra içeri girdiğinde topuklarımı yere vura vura bahçeden çıktım. Arabanın önüne geldiğimde camını tıklatım. Birkaç saniye geçmesine rağmen ses çıkmayınca öfkeyle konuştum.

"İçeride olduğunu biliyorum, şu camı aç yoksa ben levye ile açmasını bilirim."

Cam açılır açılmaz karşımdaki adama diktim öfkeli gözlerimi.

"İn aşağı!"

Mert kararsız bir şekilde yüzüme bakınca öfkeyle bağırdım. Neden tek seferde anlamıyorlar?

"Mert sana in dedim!" Arabadan indiğinde önünde durdum dik bir şekilde.

"Murat senin artık Sinan'ın şoförü olduğunu söylemişti, ama sen bekçi olmuşsun."

Başını eğdi.

"Daha doğrusu gözcü olmuşsun."

"Selen han-"

"Kes sesini!"

Üstüne yürüyüp son derece sakin bir şekilde konuşmaya başladım. Esra içeride zaten perişan bir haldeydi,Mert'i görürse herşey daha kötü olurdu.

"Buraya gelmeni Sinan mı istedi?"

Başını olumlu anlamda sakladığında, gözlerimi yumup sakinleşmeyi bekledim. Sakin ol Selen. Öfke sadece zarar Selen.

"Sinan'ı ara telefonu bana ver."

Bakışlarına korku çöktü, alayla güldüm.

"Mert, sen Sinan'dan değil, benden kork!"

Şaşkınlıkla bana baktığında üzerine yürüdüm. Kasıklarına tekme atmamla iki büklüm olup yere çöktü, ağzından acıyla bir nida kaçtı.

"Mert, hemen Sinan'ı ara!"

Sinan'ı arayıp bana verdiğinde gülümsedim."Bak ne kadar kolaymış." Birkaç çalış sonra açılan telefonla gülümsedim.

"Ne var Mert?"

Alayla güldüm.

"İyilik canım, sen de ne var?" Hattın diğer ucunda sessizlik oldu.

"Sinan ah Sinan, ben gerçekten seni akıllı sanıyordum."

Sinan'ın öfkeyle nefesini verdiğini hissettim.

"Selen bak-" sözünü tamamlamasını beklemeden ben konuştum.

"Kes sesini! Sesini kes ve beni dinle,bu hissettiğin vicdan mı? yoksa basit bir hoşlantı mı? Hangisi bilmiyorum.Ama duracağın yeri bil! Haddini aşma Sinan!"

Sessizlikle beni dinlediğini farkettiğimde gülümsedim.

"Senin aptal hislerin yüzünden ne Esra, ne yeğenim korkup, üzülmeyecek! Senin yüzünü bile görmeye tahammülü olmayan bir kadının kapısını adam dikmek nasıl bir eziklik?"

"Selen, çizgiyi aşma!"

Esra'nın evine bakıp gülümsedim.

"Ona nasıl baktığını gördüm Sinan. Seni uyarıyorum, Esra'yı üzme. Yoksa çok başka bir şekilde konuşuruz!"

Derin bir nefes aldım.

"Bu gün yaptığınla çizgiyi aştın Sinan, ha bu arada bir daha gözcü olarak daha iyi birini bul."

Konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapatıp Mert'e doğru fırlattım.

Arkamı dönüp eve doğru yürümeye başladığımda telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığına bakmadan açtım.

"Efendim."

"Sarı kız, naber?" Adımlarım duraksadı, ellerim titremeye başladığında gözlerim Mert'e kaydı. Sessiz bir şekilde beni izliyordu.

"Melek nerde? Allah'ın belası."

Hattın diğer ucunda güldüğünü duyduğumda kaskatı kesildim.

"Ben de seni bu yüzden aradım. Melek yanımda ama aynı senin küçüklüğün gibi sadece ağlıyor. Annesini istiyor, anne sevdası genetik sanırım."

Kulaklarım uğuldamaya başladığında karşımda annemi gördüm. Bileklerinde sargı vardı.

"Yiğit, senin ölümün benim elimden olacak. Bunu unutma olur mu?"

Kahkahalarla gülmeye başladığında tırnaklarımı avucuma bastırdım, yaralı elim sızlamaya başladığında gözümden bir damla yaş düştü.

"Biliyor musun selen? Sen aynı bensin, valla o saf annene benzeyeceksin diye düşünmüştüm ama sen beni şaşırttın."

Yaralı elime baktığımda sargının kırmızıya bulandığını gördüm.
"Melek nerde?"
Uğuldayan kulaklarım yüzünden çığlık atacaktım."Senin olduğunu biliyorum Selen. Yıldırım ailesi yapmış gibi gösterdin ama bu işi senin yaptığını biliyorum. Vakfı sen yaktırdın."

Alayla güldüm.

"İftira atıyorsun bana."

Öfkeyle nefesimi verdiğini hissettim.

"Şimdi beni dinle Selen! Bir saat içinde eskiden annenin kaldığı eve geliyorsun. karşılık olarak Melek'i annesine veriyorum."

Gözlerimi anneme dikip gülümsedim.Bana gülümsedi.

"Melek'i annesine vereceğini nerden bileceğim?"

"Seçim şansım yok Selen, gel ve yeğenini al!"

Telefon yüzüme kapandığında anneme bakıp gülümsedim. Madem yiğit oyun istiyor oynamamak olmaz. Tabi ben hiçbir oyunu kazanmadan bırakmam.
































Continue Reading

You'll Also Like

518K 31K 32
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋 Herşey kurgu gerçek hayatla bağlantısı yoktur.
2.4M 206K 49
Bir kız... Bir de ses... Hayalet bir ses... Ama gerçek. Biraz da doğa üstü... 《Korku kitabı değildir.》 Derin, sürekli derinlerden duyuyordu ismini...
2.6M 109K 27
Psikiyatrist, karanlık kadar çekici ve zeki bir adam... Şizofren, öldürücü güzellikte bir kadın... Her şey çok normaldi ta ki kadının aslında şizofre...
2.8M 127K 43
|TAMAMLANDI| Yarası kendinden güzel adam ve onun güzel Ay'ı. 02.09.2019