Dershane Hocam

By S0gukyaz

2.4M 109K 63.3K

Yüce yaradan beni yaratırken bol keseden ego hamuruma katmışsa ben bir şey yapamam abicim. Ego doğuştan gelen... More

Ödev
Bittim
Özür Dilerim
Küçük?
Firariler
Görmüyorsun hiç
Eda
Demir Hoca
Kalp Ağrısı
Sıra Bende
Olmaz
Yüzbaşı
Bir Hafta
Aşıksın
Sevgilim
Yaş Pasta ve Biber Turşusu
Sarı Bebe
Basıldık
Misafir
Yitirilen İrade
Tekrar Kazandık Galiba
Yüzbaşının Kızı
Senden Uzakta
Evim
Kritik Mesele
Bir Adım Öteye
Reziliğin Böylesi
Maviş
Gönderi
Curcuna
Korku
Zamanı Değil
Racon
Bu Adam Benim Kocam
O Gece Bu Gece
İhtiras (I)
İhtiras (II)
İhtiras (III)
Prensim
Müptelam
Dilan
Uzun Süren Ayrılık
Kayıp
Son Bir Adım
Amerika
Evet
Bebemin Anası
Kadınım
(kesit)
Evleniyorum

Vermiyorum

16.5K 944 382
By S0gukyaz

***

Benim size acilen kendim hakkında bir özet bilgi vermem lazım. Tabii genel bilgileri biliyorsunuz. Mesela adımın Melek, soyadımın Arıcı olduğunu.Ya da bir tane kertenkeleye benzeyen ikizimin, bir tanecik de abimin olduğunu bildiğinizi varsayarak geçiyorum. Tabii Fırat Albayrak olan abimin durumu biraz karışık ama...

Günlerden salı ve benim bu gece isteme gecem var. Verecek babam beni ve tahmin edin bakalım kime? Demir mi? Umarım kuru kuruya bir Demir demedin.
Bir de benden dinle.

Dershaneye geldiğinde ondan nefret üstüne nefret ettiğim, her hafta beni ödevlere boğarak resmen beni öldürmek isteyen, benimle sürekli uğraşıp duran, nefes almama izin vermeyen, kara kaşlı, kara gözlü, iri mi iri, çok güzel dudakları olan, her zaman yanımda olan ve ne olursa olsun beni bırakmayan, ilk birlikteliğimi matematik öğretmenimle yayadığım ve şu an rahmimde gün geçtikçe gelişen bir canlının babası bu gece beni istemeye geliyor.Evet Demir, Demir Güngör...

Hiç olmadığım kadar heyecanlı hissediyorum. Elim ayağım titriyor kalbim böyle pır pır diye uçup gidecek diye elim sürekli sol göğüsümün üzerinde. Geceyi düşledikçe suratımda aptal bir tebessüm oluşuyor.

Demirimle bu gece küçük fasulyemiz ve biz, bir aile olabilmek adına ilk adımı atıyoruz.

Düşünsene! Sadece bana ve Demirime ait bir ev ve o evde pat pat diye koşuşturan demircikler ve melekcikler...

"Yaaa!" Başımı uzandığım yastığa gömüp kıkırdadım. Çok güzel hissediyorum ama ben.

Elim karnımın üzerinde yerini aldı. "Ben babana sürekli meymenetsiz derdim bebeğim biliyor musun? Ve şimdi de o meymenetsiz bu gece bizi istemeye geliyor.Sen de heyecanlı mısın oğlum? Aaa yine oğlum dedim! Kız sen oğlan mısın, doğruyu söyle?"

Karnımı ovalarken dudaklarımın arasından bir gülüş kaçtı.O kadar mutlu hissediyorum ki sanırsın dağlarda gezen Heidi'yim anasını satayım.

Benim bir oğlum mu olacaktı? İkidir öylesine ağzımdan çıkıyordu. Oğlum olursa herkese anasının oğlu dedirtecek şekilde yetiştireceğim bebemi. Çatlak! Manyak! Gözükara! Doğal afet!

"Bebem sen çok şanslısın biliyor musun? Bir kere benim gibi bir anan ve bir kaç saat sonra bizi istemeye gelecek olan mükemmel bir baban var.Bak sana tek attı ve şu an sana sahibim."

Bu çocuğun doğmasını her şeyden çok istiyorum. Sonuçta onu yaparken onca acılara katlanan bendim. Tamam zevk de almıştım ama pezevenk ilk falan dinlemeden çatır çutur sikmişti ya. Sabaha kadar uyutmamıştı ve o geceden sonra hamile kalmam benim bu bebeğin nasıl doğacağı konusunda şüphelendiriyordu. İçimden bir ses fazla hiperaktif bir bebe olacağını söylüyordu. Demire çekmese bari.

"Bana bak söyle o genlerine burnun benimki gibi olacak. Böyle kaydırak gibi. Gören kıskansın be. Aaa bak saçların babanın ki gibi olsun. Beyaz tenli ol ama saçların siyaha çalsın.Bakışlarında babanın serseri gibi bakan bakışlarını taşırsan bozuşuruz."

Resmen şu an hücre olan bebemle tartışıyorum. Daha fazla kafayı sıyırmadan şu odadan çıksam iyi olacak.

Sabahtan beri Demirin bana göndereceği elbiseyi bekliyordum. Normalde abim ve Ömerle birlikte bana elbise bakmaya gidecektik ama Demirim yorulmamamı, sadece oturup fasulyemize iyi bakmamı söyleyince bence dediğini yapmıştım. Elbisemi o seçecek ve o gönderecekti ama hâlâ gelmemişti.Saat on iki buçuktu ve dediğine göre saat yedi de geleceklerdi.

Daha çok var çok. Ya bari rengini söyleseydi de ona göre yapacağım makyajın tonlarını ayarlasaydım.
Sürpriz diyip durmuştu. Tabii onu çok açık bir şey seçmemesi konusunda uyarmıştım. Yoksa seçer bir tane gecelik gibi bir şey, her baktığında hallenirdi. Sanki bilmiyorum ben onun niyetini.

Kapıyı açıp odamdan çıktım. Anacım mutfakta kek börek yaparken kaşlarımı çattım. Ya sen şimdi pırt der doğurursun senin ne işin var ayakta ya?

"Anne!"

Öyle dalmıştı ki açtığı fikrimin İnce gülü şarkısını bastıran sesimle yerinde sıçramıştı.

"Ayh Melek! Ne bağırıyorsun güzel kızım? Kalbime inecekti ama."

Kırklı yaşlarda olmasına rağmen hâlâ hem çocuk gibiydi hem de çok güzeldi. Sapsarı saçlarım aynı onunkiydi. Yüz tipim ve burnum da onun aynısıydı. Annemle beni görenler abla kardeş zannediyordu. O kadar genç görünüyordu ki babam her gün onu okuyup üflüyordu.
Nazar değermiş karısına.

Mutfağa adımlayıp "oy oy oy," diyerek yanaklarını kavradım. Başını sağa sola sallarken hafif bir sıkmada hemen kızaran yanaklarını daha fazla kızartmadan ellerimi çektim.

"Korktun mu sen? " diye bebek gibi konuşunca koyu kahve irisler bana öyle bir baktı ki yerimde doğrulup "tamam ya." Diye mırıldandım. Bu kadın böyle değildi, hep babam bozdu bunu.

"Sen neden ayaktasın? Bunları hazır da alabiliriz biliyorsun değil mi?"

Elindeki akışkan maddeyi kek kalıbının içine dökerken "olsun, benim yaptığımla onların yaptığı bir değil ki." Dedi.Kadın çok baklı. Hadi bay bay.

Elimi kocaman olmuş karnının üzerine koyup okşadım.
Resme bebemin teyzesiyle arasında sadece aylar olacaktı. Bence çok güzel olurdu. Çok yakın arkadaş olurlar ve ben de kimlerle takılıyor ediyor diye kafa yormazdım bari.
Bir dakika teyze mi? Lan! Kız mı yoksa? Allah söyletti.

"Lütfen bir melekcik geliyor de. Bak buna ihtiyacım var.Kurbanın olayım kız olsun."

Dudaklarında kocaman bir gülümseme oluşan anamın dudakları bükülüp "bilmem ki acaba Melekcik mi geliyor?"

Ya kadın söylesene ya.Kardeşimin cinsiyetini bilmeye en çok benim hakkım var ama.

"Anne kulağıma söyle vallaha kimseye söylemem ya."

Kaşlarını kaldırıp "I-ıımm." Demesiyle oflayıp "sen görürsün ben bi öğreneyim ben de sana cinsiyetini söylemem."

Esssselaaaaaaa...

Annemin bana jet hızıyla bir dönüşü, sert mi sert bir bakışı var anlatamam. Ya sen minnak, tatlı matlı bir şeysin! Nasıl bu kadar kötü bakıyor olabilirsin ya?

Melek bir şeyler uydur.Melek hemen şimdi acilen bir şeyler uydur.

"Sen ne dedin?"

Sert bir yutkunuş boğazımdan aşağı kaydı.Elim az kalsın karnımın üzerinde yer alacaktı ki hızla kendimi frenledim.

Nöroncuklarım heeeeğğlpp!

Hızla yüzümü bir gülümseme aldı. Elimi tezgaha koyup rahat bir tavra bürünmüş gibi görünürken aslında kıçımın üç buçuk attığını sadece siz ve ben biliyoruz, çaktırmayın.

"E yani şimdi benim çocuğum olacak değil mi? Sence ben durur muyum Şirin Arıcı? Sana torun yapacağım ilk seneden ve cinsiyetini sana söylemeyeceğim."

Oldu be sanki. Oldu oldu. Olmadı mı? Niye daha kötü bakıyor şimdi!?

Annem bir ayağındaki halı terliğini çıkardığında "ver şunu bana." Dedi. Tabi kendisi yusyuvarlak olduğu için eğilemiyor.

"Bende seni çok I love annecim. Abim beni çağırdı sanırım." Diyerek hızla mutfaktan çıkarken ecel terleri döktüğüm için saç diplerim nemlenmişti resmen.

"Ben seni yakalarım ama."

Görürsem söylerim aney.

Nasıl da yakalanıyorduk ama. Dua edin bir de çocuğu yapma gecesinden anlatmaya başlamadım. Vallahi Melek Arıcıyı dünya üzerinde hiç yaşamamış gibi silerdi.

Bakmayın onun öyle minnoş olduğuna. Bir gözü kara, bir cesur görmeniz lazım. Demekki anneme çekmişim bu özellikler bakımından.Yani tamam babam da cesur ama en çok annemin cesurluğu konuşulur der ve salona girerim.

"UYAN! UYAN! UYAN! KALK AYAĞA ASKER!"

Sesim geniş odada yankılandığında beni kıçlarına takmayan iki şahıs uzandıkları koltuktan biri uyumaya devam ederken biri telefonuyla oynamaya devam etti! Melek Arıcıyı görmezden gelmek de ne demek oluyordu?

Fırat abimin yanına adımladım. Gece aniden askeriyeye gitmek zorunda kalmıştı. Eve döneli daha bir saat oluyorken kendini hemen salona atmış olmalı ki üzerindeki askeri üniformayı bile indirmemişti.

Kafama birden yumuşak bir yastık yediğimde öfke soluyarak Ömer'e döndüm.

Bu da ayrı bir mal. Geceleri uyumuyor sonra da neden bu kadar bitkinsin diye soranlara aşk acısı çektiğini zırvalıyordu. Aslında geceleri motive edici şarkılar eşliğinde duvara dizdiği adam boyu yastıklarla kavga ediyordu ama bu aramızda kalsın.Kimsenin bilmediğini sanıyor da garibanım.

"Döverim seni çocuk."
Bana attığı yastığı alıp sertçe ona fırlatmıştım ki yüzüne değmeden hızla eliyle kavrayıp tekrar bana attığında refleksle eğilmiştim.

Yastık, koltukta derin derin uyuyan Fırat abimin tam ense köküne gelince dudaklarımı dişlerimin arasına alıp ısırdım. UYANIYOR DRAGON!

Başımı çevirip Ömer'e baktığımda hızla ayaklanmış ve kapıya koşmuştu ama ayağının altından kayan paspasla amele sümüğü gibi yere yapışması saniyeler bile sürmemişti.

"Hiii Ömer bir şey oldu mu?"

Gülmemek için kendimi tutuyorum.Gülersem eğer benimde başıma gelirdi çünkü. Kime güldüysem Allah'ın adaleti bir saniye bile gecikmiyor güldüğüm şey başıma geliveriyordu.

"Kolum..."

"Ne oluyor lan?"

Arkamda uykulu bir ses duymamla yerimde sıçradım.Bu ses ne yiğidim? Harbi dragon anasını satayım.

Kızarmış gözler beni buldu. Bir de uyandığında suratı şişmiş oluyor ya tam gülesim geliyor, sonra başıma gelecekleri bildiğimden gülemiyorum.

"Ömer sana yastık attı abi."

Mavişler anında yerden kolunu tutarak kalkan Ömer'i bulduğunda Ömer dolu dolu gözlerle "Meleke attım sana değil." Demişti ağlak sesle.

Kolu çok mu kötü acaba ya? Bu gün benim isteme gecem var, kırık dahi olsa bu günlük susmak zorunda.

Maviş elleriyle yüzünü sıvazlayıp kömür karası saçlarını dağıttı. Buğulu gözleri Ömer'in kolunu bulduğunda kaşlar hafiften çatılmıştı.

"Gel buraya."

Koltuğa tekrar oturdu esnerken.O arada sordum.

"Sen gece niye askeriyeye gittin? Bir şey mi oldu?" dediğimde başını geriye atıp nırçladı.

"Önemli bir şey yok."

"Hmm," diye mırıldandım ellerinin üstündeki soyulmalara bakarak. Kesin birilerini hırplamıştı. Belliydi her halinden. Şu ellere bak, resmen iki kilometre öteden kanlandığı farkedilir.

"Anladım." dediğim sıra korka korka yanına yaklaşan Ömer'in tuttuğu koluna yavaşça dokundu.

"Kendini bu kadar çok sakatlamayı nasıl beceriyorsun oğlum ya?"

Bıkkınlıkla solurken daha bir kaç gün önce, kaşını mutfak dolabına vurmuş ve yarmıştı. Fırat abim bunu kastetmişti. Ömer hep sakardı.

"Ayağım kaydı. Kolum fena ağrıyor, kırıldı mı acaba? Hani bir de sol kolum abi!"

Sol kol olunca ne oluyor? Demek sağ kolunu kırılacak kadar çok sevm-
Gözlerimi kısıp Ömer'e baktım.Bu pezevenk fesat bir şey için böyle dedi değil mi?

Maviş de anlamış olacak ki uyarı dolu bakışlarla Ömer'e baktı. Ömer anlamadı tabii. Önce kaşlarını çattı bir kaç saniye mavişlerle bakıştılar.

"Yav!" Dokuzgen köşeli olan jeton düştüğü an açıkladı.

"Solağım ya ben abi. Lan ne kadar fesat insanlarsınız. Başımıza ne geliyorsa hep sizin yüzünüzden."

"Senden başka fesat?"

Abim koluna hafif bir baskı uyguladığında yüzü şekilden şekle giren çocuk sanki beceriliyormuş gibi inlemişti. "Ahh!"

"LAN ÖMER!"

Dudaklarımdan bir gülüş kaçtığında Fırat abim resmen dellenirken Ömer hızla "pardon abi." Demişti tövbe estağfurullah çeken adama.

Bana bakıp göz kırptı. "Böyle acıyor mu?" Diyen abim biraz daha bastırmış olacak ki " yamete kudasai, ahh," diye bağıran Ömerle  gülmem artarken hızla yerinden kalkan iri bedenden önce davranıp salondan koşarak çıktı.

"Elimde kalacaksın Ömer!"

Daha yeni uyanınca sinirli olan adamı dellendiren Ömer dua etsinki arkasından gitmedi. Bu da gösteriyor ki haddinden fazla yorulmuş.
Zaten kendisini koltuğa atmasından belli.

Başını koltukta geriye doğru yatırıp gözlerini kapadığında şöyle bir baştan aşağı süzdüm kendisini. Abim diye demiyorum resmen adam Hulk!

Şu kollara bak kollara. Tam Dilanlık. Aaaaaaaa Allah söööyleeettiii.

"Abim bir şey mi söyleyeceksin?"

Başını bana doğru çevirip gözlerini arladığında gökyüzü kadar berrak olan mavilerine bakmaya çekindim.Ben ona yalan söylemiştim dün değil mi? Demirin yanına kaçarken market bahanesini sunmuştum ama adam yememişti.

"Ya abi," diyerek yanına adımladım. Koltukta yanına oturup sıkıca sarıldığımda "ben özür dilerim, dün yalan söyledim." Dedim utana sıkıla. Ama her şey bebem içindi ben ne yapayım?

Uzunca bir nefes veren abimin iri ve içleri nasırlaşmış eli saçlarımı okşadı.

"O yalanın Demire ait olduğunu biliyorum.Yani sen söylememiş oluyorsun, o sana söyletmiş oluyor."

Başımı geniş omzundan kaldırıp şöyle bir baktım yüzüne. Bak sinirleniriyorum ama.

"Ya sen nesin?" Dememle kaşlar hafiften çatılmıştı.

" Arkadaş nasıl bilebilirsin?" Demem üzerine dudaklarında yorgun bir tebessüm yeşerdi.

"İşim bu benim."

Şöyle bir de göğüsü gerine gerine söylemesi yok mu? Kocaman gülümseyip yanaklarına şalp diye ellerimi koyunca korku dolu gözlerle baktı. "Yapma, hayır Melek! Melek bakma öyle. Sakın!"

"Artık çok geç,"

Omuzlarını yenilmişçe düşürürken yanaklarını ölümüne sıkıp sertçe öptüm. Yanak dediğime bakmayın ama siz.Adamda yanak yok ki. Ful kemik anasını satayım.

Vura vura, öperken gözlerini kısıp yüzünü buruşturuyordu. İstese tek eliyle ensemden tutar, enik gibi bir köşeye fırlatabilirdi ama yapmadı.

Burnunu sıkıp yanağına dişlerimi geçirince "aşıların tam mı?" Demişti ki tüm hevesimi kursağımda bıraktı.

"Kuduzum ben.Tabii canım bir diş atsam var ya hastanelerde gezeriz." Diye bozulmuş gibi konuştuğumda burnundan güldü.

"Gel buraya gel." dediğinde kollarını kocaman açmasıyla anında tribimden sıyrılıp hızla kollarının arasına girdim.

Sıkıca sarıldı. Aslında bu sıkışın kendi gücünün sadece yüzde birlik kısmı olması bile beni nefessiz bırakıyordu.

"Abi ölüyom." Ama harbi ölüyorum. Hem benim bebem var bir kere. Hayır abartmıyorum.

Kollarını biraz gevşetti.

"Demek benim gülümü bu akşam istemeye gelecekler."
Çenemden tuttuğu gibi yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu.

"Seni vermeyeceğim biliyorsun değil mi?"

Başımı anında salladım. "Yoo vereceksin."

Kaşlarını hayır anlamında kaldırıp indirdiğinde kollarımı göğüsümden bağladım.

"Ağlarım." En büyük tehditim zırıl zırıl ağlamaktı. Hatta bir keresinde sırf beni ciddiye almamış ağla demişti diye ağlaya ağlaya hastanelik olmuştum.

"Öff saçmalama." Dedi birden ve ne ara olduğunu anlamadan başımı kolunun altına almış cırlamıştım.

"YAPMAAAAĞĞĞ."

"Bende sana yapma demiştim."

Eli saçlarımı karman çorman yaparken gücümü sonuna kadar kullanıyordum ama adama tık etmiyordu.

Saçlarımın içine sıçtıktan sonra alnımdan öperek odadan çıkarken resmen ağlayacaktım.

"SAÇLARIMI DALGALI YAPMAK İÇİN NE KADAR UĞRAŞTIM BİLİYOR MUSUN SEN?! ABİİİİĞĞĞ!"

Gece için hazır olan tek şey saçlarımdı ve şimdi saçlarımın içine sıçılmış olması hamilelik hormonlarımı aktifleştirmişti.
Gözlerim anında dolarken bir de çalan kapıyla annemin "Melek bağrımayı bırak da kapıya bak." Demesiyle resmen yerimde tepindim.

Elektrik verilmiş gibi olan saçlarımla istemeye istemeye kapıya doğru adımladım.

"SEN GÖRÜRSÜN ABİ!" Ben sana yapacağımı biliyorum.
Elimde Dilan diye bir koz var da.

Zil tekrar çaldığında nasıl göründüğümü siktir edip kapının kulpunu aşağı indirdim.

Beni karşılayan bir kargocu oldu. Koyu kahve irisleri şöyle bir bende dolanmıştı.

Hayırdır abi? Tamam kötü göründüğümün farkındayım ama Dabbe görmüş gibi bir yüz ifadesini de hak ettiğimi düşünmüyorum yani.

"Demir Güngörden paket-" hemen sözünü kesip "biliyorum, paketi alayım." Dedim tripli bir sesle. Ya Melek o kargocu kargocu dediğinizi duyar gibiyim. İyi de bundan banane? O niye öyle cin görmüş gibi bakıyor bana?

"Önce şurayı imzalayın." Kalemi ve imzalayacağım kağıdı bana doğru uzattı.

Elinden tripli tripli çekip aldım. "Bakma öyle yemin ederim oyarım gözlerini."

Hızla bakışkarını kaçırdı. Dik dik ona bakmayı bir kaç saniye daha sürdürüp en sonunda kağıda, şahsi imzamla alakası olmayan bir imza atıp ona uzattım kağıt ve kalemi.

"Buyrun," diyerek büyük paketi bana doğru uzatmıştı.

Ya Demirim,birtanem, aşkım. Ben gece defile mi yapacağım ya? Şu kutunun büyüklüğüne bir bak. Gece kaç kostüm değiştereceğimi düşünüyordu acaba?

Kutu görüş açımı kapatırken içeri geri geri girip ayağımla kapıyı bulmayı çalıştım.

"Abla kapatayım mı kapıyı?"

"Ya kurban olduğum sana zahmet bir çek ya."

İçeri geri geri bir kaç adım daha atıp kapıdan uzaklaştığımda "Kapatıyorum." Diyen çocuğa karşılık "kolay gelsin,"dedim.

"Sağol abla." Dedikten sonra kapı kapanmış bende elimdeki koca kutuyla odama girmiştim.

Kapımı kapadım ve kutuyu yatağımın üzerine bırakıp özenle pembe kağıda sarılmış olan, beyaz bir iple bağlanmış kutuyu açmam saniyeler sürdü.

"Bakalım baban anneye neler almış?"

Karnımın üzerini ovalayıp gülümsedim. Hadi bakalım.

Kutunun kapağını üzerinden aldığımda beni bembeyaz bir elbise karşılarken güldüm. E birtanem direkt olarak gelinlik yollasaydın ya.

Kıyafeti omuzlarından tutup kaldırdığımda yüzümdeki gülüş dakikalar geçtikçe daha da büyüyordu

Onu uyarmıştım açık bir kıyafet olmaması konusunda ve beni dinlemişti şükürler olsun.

Elbise saten tarzıydı.Parlak kumaşı hoşuma gitmişti. Uzundu ve bedenime yapışacak kadar dardı.Uzun kollu düşük omuzluydu.

Sanırım cidden babama burada bir gönderme yapıyor.Gelinlik gibiydi ve bunu giydiğimde babamın alacağı yüz ifadesini merak ediyordum. İnşallah ağlamaz yoksa bebemin bana kazandırdığı hemencecik ağlama özelliğim aktifleşiverir.

Elbiseyi yatağımın üzerine bırakıp tekrar kutuya döndüm.O koca kutunun sadece bu elbise için olduğunu zannetmediniz herhalde. Zaten birde ağırdı.Demekki daha çok şey vardı için- OHA PIRLANTA MI LAN ONLAR?

Gözlerim irice açılırken hızla kalpli kutuyu aldım.Kutu içinde kutu.Çok heyecanlı...

Kalpli pembe kutunun nasıl açılacağını bilmiyordum. Biraz uğraşınca yana doğru açılan üçlü çekmecesi olduğunu görünce heyecanımdan yerimde duramıyordum.Vay anasını be.

En üst katında özenle yerleştirilmiş parlak yüzükler yer alırken bana evlilik teklifi yaparken tercih ettiği yüzüğüm kadar güzellerdi.
Gerçek mi acaba bunlar? Ona göre Ömerden saklamam gerekecek de. Ya ayrıca gerçek olsa neden bu kutunun içinde gelsin?

İkinci katta gözüme çarpan kolyeyle gözlerimden gerçekten dolar işareti çıkacak sandım.Bu pırlanta halis mi dostlarım?

Kolyeyi yerinden çıkarıp boydan aynamın önüne geçerek boynuma taktım.

Şekli göz damlasını anımsatıyordu. Pırlantalar ışıl ışıl parlarken boynumu süsleyen bebeğe baktım. Sahte dahi olsan çok güzelsin be sen.

"Oğlum bak gör baban annene ne almış. Bu adamı seviyorum ya.Ama normal bir sevgi değil benimkisi.Çok fantastik seviyorum."

Boynumdaki bebekle tekrar yatağın üzerine oturduğumda içinde gördüğüm ayakkabıyla hem içim sıcacık oldu hem de gözlerim anında doldu.

Bir avucumda tuttuğum iki pembe ayakkabıyla ağlamamak için kendimi zor tutarken "baban seni unutmamış bebeğim." Diye mırıldandım.

Üzerinde kocaman kurdalesi olan pembe minicik ayakkabıyı alıp içime saklayasım vardı. Bu kadar tatlılık bana fazlaydı.Çok fazlaydı abicim.


"Babana göre sen kızsın ama ban göre erkek." Diye mırıldandım. Yazı turayla cinsiyeti belirleyemiyor muyuz ya? Ama ben şimdi meraktan ölerim.

Ayakkabıları dikkatlice kıyafetimin üzerine koydum. Ortaya çıkan görüntü tatlılığıyla cidden beni ağlatmıştı.

Ya ben ne ara büyüdüm de anne olacağım ya. Daha geçenlerde, mavi bisikletimle sokakların tozunu attırıyordum. YA ARKADAŞ BEN EVLENİYORUM. HERKES BURAYA BAKABİLİR Mİ?

BEN BABA EVİNDEN GOOOO. AĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞA! BANA AİT BİR EV VE İÇİNDE DEMİRİM BİRDE MİNNOŞ BEBELERİM.

Ben iki dakika baylıp geliyorum bekleyin.

Gözlerimden yaşlar durmadan akarken kendime bir an önce gelmem gerekliydi.Hazırlanmaya başlamam lazımdı.
Şey bebemin babası beni istemeye geliyor da.
Hayır bu terslikte bir iş yok.Önce çocuk yapılır sonra kız istenir.
Şaka şaka.Biz sadece biraz farklılık olsun diye öyle şey etmiştik de neyse.

Aaa o kutunun içinde olanların hepsi şekerleme mi? İşte tam olarak ihtiyacım olan şey.

***

Dudaklarıma hafif bir renk veren parlatıcımı sürdükten sonra aynadan son defa kendime baktım.

Ben size bir şey diyeyim mi. Aklınızda peri denince ne canlanıyorsa şu an ben oyum.Allah çarpsın peri beni görse ben neyim gardeş der mi der vallahi.

Saçlarımın buklelerinin içine sıçan abimden dolayı saçlarımı tekrar yıkamış, kurutmuş ve maşayla şekillendirmiştim. Dalgalar omzuma düşerken abartı olamayan makyajım yüzümle uyum içindeydi.

Elim karınımın üzerinde yerini alınca suratımda sabahtan beri hiç düşmeyen gülümsemeyle "annecik nasıl oldu bebeğim?"diye mırıldandım.

"Aferin çok güzel olmuşsun dediğini duydum ben."

Bu çocuk bir an önce doğmazsa acaba kafayı yer miyim?

Başımı kaldırıp tekrar kendime bakacaktım ki "girebilir miyim?" diyen sesle aynadan uzaklaştım.

"Evet."

Kapının kolu aşağı indi.Başını içeri sokan ikizim beni görmeden ilk gördüğü şey hakkında yorum yaptı.

"Kolye gerçek mi?"

Allah belanı versin.

"Aynen Ömer gerçek. Dızlama dürtülerin ayağa kalkmasın sakın.Seni yerden yere vururum çocuk."

Bu çocuk tam bir pezevenk.Hem dolandırıcı hem de bebek yüzlü.İnsanların buna bu kadar çabuk kanmasının asıl sebebi yüzünün tatlılığı sanırım.

"Öff abartma sanırsın boynundan çekip alacağım. Tam olarak ne zaman bana verirsin?"

Gözlerimi sabır çekerek kapattığımda sinir bozucu bir gülüşle içeri girdi.

"Bana bak tepsiyi ben tutacağım. Makas kesmiyor diye diretirsem ve sen de o anın içine sıçarsan şu özenle yaptığın saçlarına veda edersin." Bu çocuk böyle tahdit seven biri değildi. Tabii para olunca diğer kişiliğine transfer oluyordu, unutmuşum.

"Sevgilimi soyma!"

Dilini dişlerinin üzerinde gezdirip sırıttı. Ben bu bakışı tanırım abii.

"Tamam sadece beş bincik alacağım." Gözlerim irice açıldı yüzük parmağıma, eşsiz yüzüğümü takarken.

"Seni beş bin kere tokatlarım. Bana bak sakın-" dedim işaret parmağımı tehditvarice ona doğru sallarken. Hiç umrunda değilmiş gibi görünüyordu.

"Sadece bir iki yüz gibi bir şey al yeter." Hoşuna gitmemiş olacak ki yüz buruşturdu.

"Ben o bir, iki yüzü yolda geçerken dilenciye veriyorum. En az bin."

"Sen dilencilerden dolmuş parası isteyen adamsın, kimi kandırıyorsun lan?" Sertçe bir nefes verdim. Beni sinirlendirmeyi seviyordu. " En fazla beş yüz tl."

Göz devirdi ve ofladı. Bu çocuk para için her şeyi yapardı yeminle. Korkuyorum ki doğru yoldan sapa.Tövbe yarabbi.

"Yav he he. Her neyse hadi gel, gelmek üzereler."

Hayatımda hiç bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. Kara gözlüm geliyor yol açın!

"İçerideyim." Diyerek üzerindeki ceketi düzeltti ve odamdan çıktı.

Tamam Melek sakin kızım. Heyecan yapma, heyecan yok! Şşşşt!

Ellerimi birleştirip kalbimin üzerine koydum ve derin bir nefes alıp verdim.Tamam tamam sakinim.

Boy aynasından tekrar kendime baktım. Peri masallarından fırlamış gibiyim ha. Şu endama şu boya şu pos-

Telefonuma gelen bir bildirim benim kendime sarfettiğim ego okşayıcı sözlerin içine yıldırım gibi düşerken yatağıma yaklaşıp siyah telefonu elime aldım.

Bildirim Instagramdan gelmişti. Dilan yeni bir gönderi paylaşmıştı ve hızla telefonu açıp gönderisine baktım.

Gördüğüm fotoğrafla "oha," diye mırıldanırken kara gözlümün arkadan çekilen fotoğrafında tek dikkatimi çeken sanki kız almaya değil de savaşa gidiyormuş gibi olan yürüyüşüydü. Bu havalara mı girmiş ne? Ya yerim seni adam.

Dln.gngr:

Dln.gngr: Güller az oldu diye diretmesi...

@ yusufk.ara : Bence de az olmuş. Kaç TL var orada?

@ tullayyyutku : Ağağağağağağa kim ki isteyeceğiniz kişi?
Demir abiciğim hep hayallerimde kalacak sanırım.

@ dln.gngr > @ tullayyyutku : Bence sen hayallerinden de çıkar.

@ Burak_yurrt : Sıra sana geldi sanırım. E seni ne zaman istemeye geliyorum yavrum?

@ Utku.ula_ş : hayırlı olsun bebem.

@ omer_arc : Dilancım söyle o abine hâlâ çok geç değil.

@ Ker_emmy : Demir hocamızın artık başı bağlı ha. Hayır ben bunu kızlara söyleyemem.

@ furkitolkiderlergenelde : LAN MELEKİ Mİ İSTİYORSUNUZ? BENİM NEDEN HABERİM YOK AMK? MELEEEEREEEĞĞĞKKK @ arıcı_mlk

@ ruzgarr_ gun.gr : Beklediğimden daha kısa sürede onay almamanız gerekiyordu. Plan yerli yerinde işlemediğine göre boşa sevinmeyin derim.

"Melek annecim hadi. Geldiler."

Annem kapıyı heyecanlı ve buruk bir ses eşliğinde açarken beni ilk gördüğünde nasıl gözleri dolmuşa bilmem kaçıncı görüşünde yine gözleri dolu dolu oluverdi. Telefonu kapatıp yatağımın üzerine bıraktım.

"Anne ağlama sakın. Bak hayır makyajım bozulacak." Melek ağlama, dayan yiğidim hadi.

Annem öyle bir iç çekti ki oturup yere istemiyorum, istemesiler beni diye zırıl zırıl ağlayabilirdim.

"Yok ne ağlaması." Derken bile gözleri buğuluydu. Başını biraz yukarı kaldırdı ve kocaman gülümsedi.

"Hadi kızım, geliyorlar bak."

Heyecanım dağ oldu önümde adım atmamı engelledi resmen. Ya ben normalde heyecan yapmam hiç bir şeyi! Ne oldu da şimdi heyecandan bayılacak duruma geliyorum arkadaş.

Derin bir nefes alıp verdikten sonra kendimi zorlayarak adım atmıştım şükür.

İlk adımın devamı da geldi.Koridorda bizimkileri tek sıra halinde görünce yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Babamın şu somurtan yüzüne bir bak! Yaa yerim şu adamı ama. Mavişimdeki karizma ve asalet der susarım.

Başını telefondan kaldıran çatık kaşlı mavişim beni gördüğü gibi kaşları düzelirken babamın beni görmesiyle gözlerinin içi parıldadı resmen.

"Nasıl olmuşum?" Dedim etrafımda üç yüz altmış derece dönüp babamın karşısında durdum.

"Yani işte," dedi umursamaz bir sesle. " her zamanki Melek. Yine çok güzel."

Ağlarım.

Babama kocaman sarıldığımda karşılık verip başımın üzerinden kocaman öpmüştü.

"Ben senden daha güzel olmuşum ama." Babamın yanında bana pis pis bakan çocuk konuşunca "hmm," dedim. " bildiğin Arizona kertenkelisisin be."

Bundan zevk almış gibiydi.Başını geriye atıp gülerken dudaklarında küçük bir gülümsemeyle beni seyreden mavişime doğru adımladım.

"Seni vermeyeceğim biliyorsun artık değil mi?"

Kalın kolları arasına girdiğimde "sabır." Diye mırıldanmıştım ki gülmeye başladı.

"Hadi hadi, geldiler.Kapının orada dur."
Diyerek benden uzaklaşınca çalan zil tüm bedenime, unuttuğum heyecanı yaydı.

"Bekle açma.Çalar çalar giderler." Sen ciddi misin beybaba?

"Aç kızım, sen babana bakma." Annem uyarıcı bakışlarla babama bakarken babam sırıtıyordu.

Senin kız bu aileden goooo babacım. Umarım bunun farkındasındır. Kızını bu son görüşün bile olabilir Bilal Oğuz Arıcı. Elin oğlu onca yıl büyüttüğün kızını alıp gideyeeehh.

Kapının kulpunu tuttum. " Bence açma." Diyen babamı umursamadan kapının kulpunu aşağı indirdim ve kapıyı açtım.

Kalbim kanatlandı resmen.Duygularımın hepsi bir bir ayaklanırken ben hangi duyguyu yaşayacağımı bilemedim.Şu an ne hissediyorum onu bile bilmiyorum.

Elinde kocaman kırmızı güllerle süslenmiş bir buket tutan sevgilimin kahveleri üzerimde ağır ağır dolandı. Yutkunuşu adem elmasını yukarı aşağı oynatırken onun bu karismazı ve yakışıklılığına bir maşallah diyip, dualarımı okudum.

Bebem görüyor musun babanı? İşte oğlum sen ona benzeyeceksin. Şu kemikli yüzünde oluşan sırıtışa bak Allah'ım! Demir lütfen sınırlarımı zorlama. Allah belamı versin atlarım üzerine görürsün.

"Selamün aleyküm." Diyerek içeri ilk giren güler yüzlü kayınbabacığım olurken "hoşgeldiniz." diyerek karşıladım ikinci babamı. İkinci anamda ondan hemen sonra girmiş ve Dilan arkada beklerken Demirim içeri adımlamıştı. Kalbim nerede benim? Uçtun mu lan?

Bakışlarında anlamam gereken her şey vardı. Dudaklarındaki o sırıtış... Allahsız çok ateşli görünüyordu. Bu Gece beni bir hayli zorlayacak gibiydi.

Elinden çiçekleri alırken " az olmuş bu." Dememle gülüşü genişledi. "Diğer yarısı arabada."

Gözlerim şokla açıldığında göz kırpmış babamın sert öksürüğüyle benim yanımdan ayrılmadan önce yanaktan birbirimizi öpmüştük. Bu bize çok kuru kalırdı ya. Bizim için ıslak öpüşlerimiz daha cazipti.
Neyse idare edeceğiz artık.

Benden ayrılıp önce Fırat sonra Ömer ve en arkada duran babamla en son selamlaşıp içeri girmişti.

Dilan ayakkabılarını çıkardı. Gözlerim abimi bulduğunda ona bakacağımı biliyormuş gibi gözleri imalarla dolu bir şekilde bana bakıyordu.

Hızla gözlerimi kaçırdım. Bu adam beni çok korkutuyor. Hele o mavişler bi tehdite bürünsün yanında bir saniye bile durmak istemezsin.

"Merhaba." Dedi giydiği şeker pemebesi simli elbisesiyle çok tatlı ve hanım hanımcık olan kız.

Gülümsedim ve içeri giren bedene sarıldım. Görümcem de görümce ama ha. Tam Fıratlık. Ayh Allah mı söyletti ne? Ehehehehe.

"Merhaba, hoş geldin." Dediğimde aynı samimiyetle karşılık verirken kapıyı kapadım.

"Dilancım kendi evin gibi takıl.Ben içerideyim. "

"Tamam Ömer, sen git ben geliyorum." Dedi gülen kız.

Baş parmağını yumruk yaptığı elinden çıkarıp onu onaylarken gözlerim istemsizce yine mavişe kaydı.

Ya şu bakışlara bak bakışlara! Resmen götünden bile kalp çıkacak hâlâ diyor kimseyi sevmiyorum.

Ya sen kimi kandırıyorsun tırrek? Bi kendine gel ve kime yalan söylediğinin bir farkına var. Melek arıcıdan asla kaçmaz!
Bal gibi de aşıksın işte.

"Hadi geçelim içeri." dediğimde Dilan Fırat'ın önünden geçerken sadece ufak bir baş selamı vermişti. Abim öküzün trene baktığı gibi kıza bakarken gülmedim değil.

O sıra bana dönen bakışlarıyla elimi kaldırıp dudaklarıma fermuar çeker gibi yaptım. Bitanem o kadar yorgun görünüyordu ki sabahtan beri annemin siparişlerini almakla meşgul olmuştu.

Ona öpücük yolladığım gibi koridordan hızlı adımlarla ilerleyip içeri geçtim. Demirimin bakışları anında beni bulurken dudaklarından silinmemeye ant içmiş gibi duran sırıtışı beni fazla heyecanlandırıyordu. Şerefsiz! Bu gece üzerine atlamamak için zor duracağımı biliyorum.

"Demir oğlum sen nasılsın?" Diyen babamla bir soğukluk vücudumu titretiverdi.

Demir fazla saygı içeren sesiyle "iyiyim efendim, sizi sormalı."

Pekâlâ bu geceyi çarpı ikiye alamıyor muyuz?

***

"Melek bol tuz koysana. Hatta biraz da içine zeytinyağı, pul biberi, karabiber falan da koyalım. Lütfen koyalım." diye direten Dilana ters ters baktım.

"Kızım abini zehirlemek için bu anı mı bekledin?"

Anlamayarak kaşları çatıldı.              " Böyle olmuyor muydu?"

Elimdeki cezvedeki kahve görünümlü sıvıyı kocamın bardağına boşalttığımda "olmuyor Dilancım." Dedim elindeki nesquikleri yiyen kıza.

"Vallahi Dilan abini kendi ellerimle zehirleyip bu genç yaşımda bir de dul kalamam. Farkındaysan ona kahve bile yapmadım."

Evet bebeğime kahve yapmamıştım. Bir ara midesinin çok hassas olduğundan bahsetmişti ve şu an içeride tuzlu kahveyi nasıl içeceğini düşünüp ecel terleri döktüğünü biliyordum. Ben kıyar mıyım ona?

Bu yüzden evdeki nesquikleri havanda biraz ezmiş ve sütü ısıtıp ezdiğim nesquikleri üzerine boşaltmıştım. Kahve gibi görünüyordu ve babam bunu fark etmezdi. Hem sevgilim babama uzakta oturuyor hem de uzaktan kahve gibi görünüyordu.

"Dul kalmak için evli olup sonrasında boşanman gerekmez mi? Ya da kocan ölürse öyle diyorlar."

Tera ters Dilana baktım. "Dilan Allah için sus. Abim artık kocam işte. Ha bu gün ha yarın kocam olacak sonuçta."

Başını belli belirsizce salladı ve "yani evet doğru." Diye mırıldandı.

"Melek," diyerek içeri giren yapılı adamın gözleri beni görmeden ayakta, nesquikleri götüren kızı gördü.

Dilan gözlerini kaçırdı. Mavişim bir iç çektiğinde kaşlarımı kaldırdım. E ben bu tepsiyi Dilana vereyim sen geç içeride otur. Dilan sana kahveyi getirsin abim. Sonrada isteme sırasında arada kaynayıverin. Nasıl fikir?

"Efendim abi?"

Dikkatini üzerime çekmeyi başarmıştım. Mavişler yorgunca bana bakarken "yavrum," dedi birden. Bu kelimenin üzerine neden böyle basa basa söylemişti şimdi?

Göz ucuyla kaşları çatılmış kıza baktı. Bakışı saniyelik desem yeridir.
Tekrar bana dönen bakışlarıyla "hadisene iki saattir girdiniz mutfağa, çıkmak bilmediniz."

O kadar olmuş muydu ya? Aslında daha yeni girmiş gibiydik. Tabii ben nesquikleri bulmakla fazla vakit kaybetmiştim. Belki de yirmi dakikadır mutfakta oyalanıyorduk.

"Tamam abi gidiyorum."

"Tamam bebem."

Ayh ne oluyor be buna? Hiç kullanmadığı kelimeler bunlar? Ayrıca bir de neden üzerine basa basa söylüyor?

Dilan gözlerini irice açıp başını hızla kaldırarak mavişlere bakmıştı ki ikisi arasında oluşan gerginlik fazla bunaltıcı gelmişti. Bunların ikisi arasında neler oluyor?

Fırat abimin düz bakışları kızın ela gözlerine perçinlenmiş gibiydi. Ne bir yere bakıyordu ne de gözlerini kırpıyordu.Direkt olarak gözleri karşısındaki kızın üzerindeydi.

Yalnız abiciğim eğer biraz daha böyle bakmaya devam edersen kız korkup komalık olacak anasını satayım. O nasıl bir bakıştır? Seviyor musun, düşmanın mı  anlamadım ha.

Dudaklarımda sinsice bir gülümseme oluşurken mutfaktan seri adımlarla çıktım. Benim daha önemli bir işim vardı.

Salona girdiğimde babam ve dünürü hunharca gülerken Ömer sevgilimi sıkıştırmış bir şeyler anlatıyordu. Demirimin yüzünden belliydi ne kadar çok sıkıldığı. Birazdan onun sıkıntısını alacaktım ama.

Çok fantastik fikirlerim var.

Tüm gözler bana dönerken sıkıntıdan kapanmak üzere olan gözler beni bulduğu an resmen ışıl ışıl parlayıvermişti.

Cilveli cilveli ona doğru yürürken kararan bakışlarına anbean şahitlik etmek çok güzeldi. Seni ısıracağım adam. Gözüme çok güzel göründü.

"Tuzu doldurdun değil mi? Sana söylediğim gibi yaptın?" Ömer'in konuşmasıyla sevgilim sertçe yutkundu.

"Bak, bak, bak. Oğlumla derdin ne Ömer?" Diyen Beste anneme yavru köpek tatlılığında gülümseyip " benim eniştemle ne derdim olabilir beste ablacığım. Kendisine hayranımdır."

Eğer çocuk yanlış bir şey söylersen ağzının orta yerine uçan tekmemle dalarım. Kıyafetim pek müsait değil ama bir şekilde yaparım.

Tepsiyi sevgilimin önüne koyduktan sonra yanındaki sandalyeye geçip oturdum.

"Doğruyu söyle çok mu tuzlu?"

Fısıltısıyla bi gülesim geldi anlatamam. Ama bu dediğini babam duymuştu.

"Hayırdır damat, tuzlu kahveyi içecek kadar yürek yok mu?" Baba!

Dünürü bıyık altından gülerken Demirimin çenesi seğirmeye başladı. Allah'ım umarım bu gece kazasız belasız hallolurdu.

"Ne kadar yürekli olduğumu iki bin on altı yılında kanıtladığımı düşünüyordum yüzbaşım."

Kaşlarım çatılırken babamın dudaklarındaki gülümseme yerini düz bir çizgiye bıraktı. İki bin on altı yılında benim sevgilim babamla birlikte girdikleri çatışmada yaralı olmasına rağmen babamı kurtarmıştı. Babamın bozulmuş ifadesi her şeyi açıklıyordu.

Babamın gözlerinin içine baka baka fincanı kavrayıp dudaklarına yaklaştırıp tek attı.

Babamın biraz modu düşmüş gibiydi. Dünürü ise oğluyla gurur duyuyor olmalı ki yerinde doğrulup oğluna bakıyordu.

Demirin yüzünün aldığı şekil çok komiğime gitti. Tuzlu kahve beklerken sütlü nesquikli sıvının ağzında bıraktığı tatlılık ona ters köşe yaptırmış olmalıydı.

Ona göz kırptığımda sanki bana tekrar ve tekrar aşık oluyormuş gibi bir yüz ifadesine bürünmesi kalbimi horona kaldırırken babamın fazlasıyla canını sıkmıştı.

"Seni seviyorum." Diye mırıldanan adamın sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki salondaki herkes duymuş ve bu nedense utanmama neden olmuştu.

"Oooo, ben bile yükseldim."

Salondakiler Ömer'in dediğine gülerken daha yeni içeri giren Dilan ve abimle eyvah diye mırıldandım. Demir hayır! Demir bak sakın.

"Bunlar sabahtan beri nerede?"

Salondaki sesten faydalandım.           " Demirim sonra. Lütfen sorun çıkarma sevgilim."
Sert bir nefes verirken gözleri dağ gibi olan adamdaydı. Fırat abim kendini ikinci annemin yanına atarken Dilan ise babamın yanına geçip oturmuştu.

Şimdi karşı karşıyalar. Gözlerim Fırat abimde dolanırken ellerinin üzerinde gördüğüm kremle tek kaşım havalandı. Bak sen... Dilan mı sürmüştü yoksa? Uuuuvv havada fena halde love kokusu var.

"Saat çok geç olmadan biz artık asıl meseleye gelelim." Kayınbabam yerinde doğrulup karşısında duran babama karşı hoş bir ifadeyle asıl meseleye giriş yapmıştı.

Bebeğim bak şimdi nasıl veriyor bizi babaya. İyi izle.

"Çocuklar birbirini görmüş, sevmişler. Bize de böyle bir durumda onlara engel değil destek olmamız lazım." HELAL LAAAĞĞN! İŞTE BENİM KAYINBABAM.

"Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızın Meleki oğlum Demire istiyorum."

Babam bıyık altından sırıtıp kahve bardağının yanındaki lokuma uzandı ve ağzına attı. İçeriye bir sessizlik çökmüş ben ve Demir diken üzerinde otururken annem babama uyarı dolu bakışlarını gönderiyordu.

Lokumu yutana kadar sesini çıkarmadı. Fırat abim başını ovalarken bizim ela gözlünün bakışları abimi yiyip bitiriyordu resmen.

Herkes babamın dudakları arasından çıkacak olan kelimelere odaklanmışken sonunda konuşmuştu.

"Vermiyorum!"

"Ne!?"

"NE!?"

Salondakilerle koroca son defa "Ne!?" dediğimizde babam bundan zevk alıyormuş gibi duruyordu.

"Vermiyorum." Dedi tekrar. Beni bir ağlama tuttu anlatamam.

"Yüzbaşı!" Demirimin sesiyle bir siktir çekip hızla ona döndüm.

"Demir lütfen sakin ol." İçleri öfkeden dönen gözleri beni bulunca biraz da olsa yumuşarken hızla babama döndüm.

"Baba," bana bakmadı bile. Kahvenin kenarındaki lokumu alıp yerken bu rahatlığı kanıma dokunuyordu.

"Bilal bak bu gece güzel ve hayırlı bir iş için hepimiz toplandık. İnat etme sende. Bilirim kız babası olmak ne demek ama artık her şey net. Sonsuza kadar yanımızda tutamayız ya."

Kayınbabam çok güzel konuştu ama babam bunu umursamadı bile.

"Önce büyükler evlenir sonra küçükler Tayfun. Fırat ne zaman bu evden çıkarsa Melek de o zaman evlenir." Ya vereceksin en sonunda şu bahaneye bak!

Fırat abimin yorgun mavişleri babamı buldu. Ben ne alaka der gibi bakıyordu.

"Olur mu öyle şey Bilal?" diyen adam da artık tavırlı gibiydi.

"Baba benim bu evden anca cenazem çıkar biliyorsun."

Abim dediği şeyle annem "Fırat!" Diye azarlarca konuştu. "O nasıl söz annem? Bir daha duymayacağım!"  Sesi titreyen annemin gözleri dolu dolu oluverdi.

"Hayır anne doğru duydun." Yerinde doğruldu ve devam etti babama bakarak.

"Cenazemin çıkması yakındır. İşi dağlarda olan bir adamın hayatı tek bir kurşuna bakar. Sen benim evlenmemi beklersin de beklediğin şey cenazemden başka bir şey değil baba."

Bu manyak neden böyle konuşuyordu!?
Ne olmuştu ona bu gün? Dün akşam gecenin bir körü askeriyeye gitmiş eve geldiğinde elleri soyulmuş askeri üniforması kanlıydı. Kanın ona ait olmadığını biliyordum ama ne olduysa dün gece olmuştu.

Babam şok olmuş şekilde mavişlere bakarken mavişler babamın yanında oturan kıza bakmış ela gözlerden düşen yaşları gördüğü an gözlerini kaçırıp halıya dikmişti.

Ben anladım neden böyle konuşuyor. Dilana söylemek isteyip söyleyemediklerini üstü kapalı söylemiş oldu. Ama yüreğimizi yakmıştı haberi var mıydı?

Demir bile ilk defa gerçekten üzüldüğünü belli ediyordu. Mimikleri her şeyi açıklıyordu.

"Fırat oğlum böyle konuşma. Kaderi ancak Allah bilir. Sen dersin bir kurşunla öleceğim kaderinde başka bir şey yazar. Ne bu karamsarlık?"

Tayfun amca incitmekten korkarmış gibi konuşmuştu. Abimin şu an içinin sıkıldığını fark etmiş olmalı ki bir baba şefkatiyle konuşmuştu.

Abim derin bir nefes alıp verdi. Dudaklarını araladı ama bir şey söylemeden geri kapadı.

Annem başını önüne eğmiş göz yaşı dökerken saçlarını karıştıran abim en sonunda konuşmuştu.

"Dün akşam askeriyeden çağırdılar. Dağlarda çakallar yine çoğalmış. Operasyonlara başlayacaklarını söylediler. Bu operasyon hayatım boyunca girdiğim operasyonlardan daha tehlikeli. Bu güzel günde söylemek istemezdim ama babamın madem benim hakkımda evlilik gibi bir düşüncesi var, söylemeden de edemedim kusura bakmayın. "

Abim operasyona mı gidiyordu? Demek sabahtan beri bu yüzden morali yoktu. Hayır hayır onun moralini bozan operasyon değildi. Belki de birine daha gönül kaptırıp hemen ardından ondan uzaklara gitmesiydi.
Tabii ya o yüzden morali yoktu.

Salonda birden değişen atmosferle hiç kimse nefes alamaz hale gelmişti. Konuştukları hık diye içimize oturmuş kimse ağzını açamıyordu.

"Allah yardımcınız olsun oğlum. Kazasız belasız gider dönersin inşallah."

Beste ablam Fırat abimin bacağını patpatlayıp gülümsediğinde Fırat abim sadece bir baş sallamayla karşılık verdi.

Ellerimin üzerinde hissettiğim temesla tüylerim diken diken olurken bana bakan kahvelerle karşılaştım. Teselli edercesine bakıyordu ama içim yanmıştı birden. Uzun zamandır operasyon olmuyor ve böylelikle askeriyeye sabah gidip akşam geliyordu. Birbirimize tam alışmışken ne zaman geleceği belli olmayan bir yere gitmesi fena moralimi bozmuştu.

"Kızımı üzersen Güngör, karşında beni bulursun."

Babamın sesi sessizliğe bomba gibi düşüverdi. Herkes dikkatlerini babama verdiği sıra " Madem sevmişler birbirlerini, verdim gitti."

Dediği an büyük bir patlama odayı dolduruverdi.

"Lan yanlış konfeti bu tüh!"

Ömerin patlattığı konfetiden çıkan bitch yazılı kağıtlar her yere dağılırken gözlerimi kapatıp güldüm.

Hiç bir şeyimiz asla normal olamayacaktı değil mi?

Evet bebeğim artık rahatlayabiliriz. Babacık bizim biz onunuz .

Sonunda...

~Bölüm Sonu~

Oy and yorum lütfen. Yazdığım en uzun bölüm oldu.

5522 kelime  😎

Ve finale son bir bölüm...

Continue Reading

You'll Also Like

271K 20.6K 54
Bebekliğinden beri kendi elleriyle büyüttüğü çocuğun yaramazlıkları ile uğraşan bir adam. {TAMAMLANDI}
4.1M 115K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :
927K 57.9K 38
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
5.8M 190K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...