Love Me Harder | Taekook

By dameadrasteia

28.6K 2.7K 2.2K

Taehyung, her şeye rağmen aşkının, Jungkook'un peşinden gidecekti; Jungkook ise, Taehyung'un aşkını kabul etm... More

1| ''You will pay the price of playing with me.''
2| ''I'm insatiable to you.''
3| ''I'm jealous of you.''
4| ''But you're lucky, I'm more insatiable than you.''
5| ''After what you told me, I will never tell you come back.''
6| ''There is only one thing I know. I don't want to lose you.''
7| ''I feel uneasy when you're not with me.''
8| ''I'm trying to open myself up to you, to overcome things.''
9| ''I'm crazier than that girl and anyone else.''
10| ''It's too late for us now, Jungkook.''
11| ''I will do anything to win you back.''
12| The resulting secrets.
13| ''The most special and beautiful thing this world has to offer.''
14| The end of everything.
15| ''If you don't want my dad to hear us, you have to make me quiet.''
17| ''I want you to love me harder every time than before.''
Final| ''I love you more than yesterday but less than tomorrow.''

16| ''I want you to have me until it consumes me.''

1.4K 117 36
By dameadrasteia


16| "I want you to have me until it consumes me."

Gün doğmak üzereyken sık ağaçların arasında saklı, gösterişli, müstakil iki katlı evde, uyanık olan tek kişi villanın sahibi Kim Taehyung'tu. Sırt üstü uzandığı pozisyonda amaçsızca ve birazda bıkkın bir tavırla tavanı izliyor, uzanmakta olduğu saten çarşafın üzerinde çiviler varmış da kendisine batıyormuş gibi kıpırdanıp duruyordu. Gözleri gecenin karanlığına inat apaçıktı. Göz bile kırpmıyor, sık kirpiklerinin birbirine değmesini istemezmiş gibi odaklandığı tavanın ışıklandırmalarını seyrederken katiyen uyumaya yönelik bir harekette bulunmuyor, gözlerini kapatmıyordu.

İçinde cıvıl cıvıl bir neşe, süregelen bir koşma isteği, hiç tükenmeyecek türden bir enerji varken burada bu şekilde hareketsizce yatması ve Jungkook'u beklemesi imkansızdı. İlk önce sol tarafına döndü. Jungkook çırılçıplak bir vaziyette yanında yüzüstü uyuyordu. Taehyung'un parmakları usulca Jungkook'un sırtında gezindi. Dokunduğu pürüzsüz beyaz tendeki tek kusur, kusursuzluk niteliğinde Taehyung'un sırtında bıraktığı tırnak izleriydi. Taehyung sırıttı ve yatakta Jungkook'a biraz daha yaklaştı.

Kuruyup, çatlamış dudaklarını omzuna bastırdı. Bu sırada parmakları Jungkook'un belinde gezindi. Kaslı vücuduna nazaran incecik kalan beli Taehyung'un dudaklarını dili yardımıyla ıslatıp sertçe yutkunmasına sebep oldu. Muhteşem bir ihtiras tüm bedenini ele geçirmişti. Jungkook'u tekrar istiyordu.

O an aklında ne babası ne de kız kardeşi vardı. Hiçbir şey umurunda değil gibi davranıyordu. Tek isteği yoğun arzusunu gerçekleştirmenin verdiği sabırsızlık ve biraz da açgözlülüktü. Jungkook'un gece sert darbelerde bulunduğu kalçasının sızladığını ve belinin ağrıdığını farkındaydı. Yine de umursamadı. Yatakta biraz aşağı kaydı. Jungkook'un yüzüne yaklaştı. Jungkook'un yastığa yüzünü bastırdığı için büzülen dudaklarını öptü. "Jungkook..." diye mırıldandı. Jungkook'un uykusu hafifti fakat yorulduğu için uyanmamakta direniyordu. Taehyung bir kez daha "Jungkook." Diye yeniledi. Jungkook yine uyanmadı. Kıpırdanmıyordu bile. Taehyung üçüncü seferinde sabrı taşmış gibi "Jungkook!" diye bağırdı.

Jungkook irkilerek gözlerini açtı. Gecenin karanlığında kirpiklerini araladığı anda karşısına çıkan bir çift göz kendisini korkuttuğu için oturur pozisyona geçti ve gözlerinin karanlığa alışmasını bekledi. Boğuk bir sesle, "Neler oluyor Taehyung?" diye sordu.

Taehyung'un dudaklarında sinsi bir sırıtış belirdi. Dizleri üzerinde emekleyerek kendisini Jungkook'un kucağına attı ve sertçe oturdu. Kalçaları arasında hissettiği henüz uyarılmamış erkeklik yüzünden keyifle kıkırdadı. Kalçalarını hareket ettirdi ve cilveli sesiyle bir kez daha "Jungkook..." dedi. "Seks yapmak istiyorum."

Jungkook kasıklarına sertçe oturan ve kendisini ilk andan itibaren ileri geri sürten sevgilisi yüzünden boğuk sesiyle inledi. Taehyung'un cilveli ses tonu yeni uyanmış olsa bile algılarını alt üst ediyor, zihni bulanıklaştığı için tuhaf tuhaf sevgilisine bakıyordu. Kendisini tutamayarak "Taehyung sen iyi misin?" diye sordu.

Taehyung heyecandan yerinde duramıyor gibi Jungkook'un kasıklarına sürtünmeyi sürdürüyordu. Boğazına dizilmiş solukları arasında "Evet!" dedi. "Evet çok iyi hissediyorum!" Jungkook, Taehyung'un bu kadar enerjik olmasına ve bağırarak konuşmasına şaşkınlık içerisinde bakarken, Taehyung sevgilisine asıl şaşkınlığı "Sabaha kadar beni becermeni istiyorum!" diye bağırdığında yaşattı.

Jungkook refleks olarak Taehyung'un dudaklarına atıldı ve avcunu dudaklarına bastırıp dişleri arasından "Sus." Diye fısıldadı. "Bebeğim neden bağırıyorsun? Gecenin bir vaktinde bu yaptığın nedir? Gerçekten seni anlayamıyorum."

Fakat Taehyung sevgilisini dinlemiyordu. Dudakları üzerine kapanan ve onu susturmaya çalışan sevgilisi, zihninde yeni, kirli ve edepsiz fikirlere öncülük etmişti. Gözlerinin içi parıldadı ve Jungkook'un kucağında sekti. Jungkook neye uğradığını şaşırdı. Bir kez daha "Sen ne yapıyorsun?" diye sordu.

Taehyung ellerini geriye yaslayıp Jungkook'un kaslı üst bacaklarına tırnaklarını geçiriyordu. Sağ elini Jungkook'un bacaklarından istemeyerek de olsa çekti ve sevgilisinin bileğini yakalayıp dudaklarının üzerine kapanan eli çekiştirdi. "Seks yapmak istiyorum." Dedi. "Ağzımı kapatmanı sevdim. Bu beni azdırıyor. Beni bu pozisyonda becerir misin?"

Jungkook'un gözleri irice açıldı. Taehyung'un utanmazca sarf ettiği cümleler kendisini şaşkına çevirmişti. "Ben şu an rüya mı görüyorum?" diye sordu.

Taehyung tatlı tatlı gülüyordu. Jungkook'un kucağında havalandı ve kalçaları arasında belirgin hale gelen penise parmaklarını sardı. "Seni ağzıma alacağım. Böylelikle rüya olmadığını anlayacaksın."

"Hayır dur!"

"Neden duruyormuşum?!"

Jungkook sağ eliyle Taehyung'un belini yakaladı ve düşmemesi için sıkıca tuttu fakat Taehyung belini sıkan büyük ve damarlı el sebebiyle bile inliyordu. Jungkook birkaç saniye Taehyung'un hassaslığı ve edepsizliğine bakakaldı. Ardından sol eliyle zorlukla da olsa komodinin üzerinde duran telefonuna ulaştı ve saate baktı. Saat gecenin dört buçuğuydu.

Jungkook telefonu elinden bıraktı ve "Şu an olmaz sevgilim." Dedi. "Saat gecenin dördü. Bu gece için babanı yeterince delirttik. Adam biraz daha sevişirsek beni evden atar anlıyor musun?"

Taehyung, Jungkook konuşurken yalnızca ince dudakları dikkat kesildi. Her zaman olduğu gibi Jungkook'u dinlemiyordu. Yalnızca birkaç saniye durdu ve ardından "Seks yapmak istiyorum diyorum sana!" diye bağırdı.

Jungkook ağlar gibi sızlandı: "Taehyung, bebeğim, hayatım, güzelim... Neden bağırıyorsun?"

Taehyung sadece omuz silkti ve Jungkook'un bacakları arasına girmek istedi. Jungkook, Taehyung'u sıkıca belinden tuttu ve "Hayır." Dedi. "Taehyung olmaz anlamıyor musun?"

Taehyung, Jungkook'un göğsüne sertçe vurduğunda Jungkook şaşırdı: "Beni reddediyorsun!" dedi ve kucağından kalkıp kendisini yatağa attı. "Beni hep reddediyorsun zaten!"

Jungkook ne olduğunu anlayamadığı için donup kaldı. Taehyung ilk önce Jungkook'a sırtını döndü. Öfkeyle soluyordu. Jungkook fısıltıyla "Çok garip davranıyorsun." Dedi. Fakat bu defa Taehyung konuşmamakta ısrarcıydı.

İlk önce birkaç dakika hareketsizce bekledi. Solukları düzene girdi. Ardından tekrar kıpırdanmaya başladı. Durduğu yerde duramıyor gibiydi. Sağa döndü. Sola döndü. Sırt üstü uzandı ve en sonda yüz üstü yatmaya karar verdi. Jungkook'un tüm odağı Taehyung'tu. Taehyung'un değişen hareketlerini gözlemliyordu. Taehyung yüz üstü yatmaktan da vazgeçti ve yatakta oturur pozisyona geçti:

"Dışarı çıkacağım."

Jungkook, Taeyung'a atıldı ve kolunu tuttu. "Saçmalıyorsun. Bu saatte nereye gidebilirsin?"

"Gece kulübüne gidebilirim."

Jungkook sinirlenmeye başlıyordu. Sert ve baskın sesiyle "Sus artık. Dedi. "Beni sinirlendiriyorsun. Yatağa yat ve uyu hemen."

"İstemiyorum!"

Taehyung normalde olsa Jungkook'un baskınlığı karşısında sessizleşirdi fakat bu defa üste çıkmaya çalışıyordu. Jungkook'un kolunu tutan ellerini ittirdi ve ayağa kalkmaya çalıştı. "Ben dışarı çıkacağım." Diye diretti. "Uykum yok. Gidip biraz eğlenmek istiyorum. Bir partiye katılacağım."

"Beni delirtmek mi istiyorsun?! Ne eğlenmesi? Ne partisi?"

Jungkook, Taehyung'un kendisiyle dalga geçtiğini düşündü. Fakat Taehyung çok ciddiydi. Omuz silkti ve Jungkook'u cevapsız bırakıp giyinme odasına doğru ilerlemeye başladı. Jungkook o kadar şaşkındı ki bir heykel gibi kolları boşluğa düşmüş bir vaziyette kalakaldı. Şaşkındı çünkü Taehyung böyle biri değildi.

Bu asi, utanmaz ve hırçın hareketler Taehyung'a has değil... diye düşündü. Taehyung asla Jungkook ile mışıl mışıl uyumak varken gece kulübüne gitmek istemezdi. Taehyung yatakta arsızlaşır, yasak olan şeyleri yapmaktan ayrı bir haz duyardı fakat asla sevişmek için bu denli diretmezdi. Bir kere hassas bir yapısı vardı. Jungkook tarafından reddedildiğinde muhtemeldir ki ağlardı, fakat şu an öfkeleniyor ve başına buyruk hareket ediyordu.

Jungkook, Taehyung'u yalnızca bir defaya mahsus, kendi benliğinin dışında hareket ederken gördüğünü düşündü. O da tanıştıkları gün yaşanmıştı. Jungkook, Taehyung'un o gün Changwook'u bir partide aldattığını hatırladığında inanılmaz bir hiddetle ayağa kalktı. Hızla iç çamaşırını giydi ve giyinmek üzere olan Taehyung'a doğru yürümeye başladı. Kalbi korku ve öfkeyle gümbür gümbür atıyordu.

Giyinme odasına girdi. Taehyung siyah renkli bir kadın iç çamaşırı giymişti. İnce ipleri Taehyung'un kalça arasına yerleşiyor ve dolgun kalçaları tamamen belli oluyordu. Ardından üzerine bu kez de tül, siyah bir sabahlık giydi ve kuşağını ince beline bağlayıp sıktı. Yarı çıplak görüntüsü hoşuna gitmiş gibiydi. Kendisini aynadan incelemeye başladı. Beli incecikti. Elleri bedeninde gezindi. İnce ve pürüzsüz bacaklarının da hoşuna gittiğini içinden geçirdiğinde dikkati dağılmış gibiydi.

Taehyung neşeyle şarkı söylemeye başladı. Dolabına doğru birkaç adım attı fakat sonra vazgeçti. Bunun yerine takılarının bulunduğu çekmeceden küpelerini denemeye koyuldu. Jungkook bir anlığına duraksadı ve kapının önünde dikildi. Buradan çıkmasına izin vermeyecekti. Taehyung'u izlemeye koyuldu; Taehyung ışıltılı, gösterişli ve birbirinden güzel küpelerini denerken keyifle gülüyordu. Takı kutusunu eline aldı ve bağdaş kurarak yere oturdu. Kutudaki tüm her şeyi beyaz halının üzerine boşalttığında Jungkook dikkatle Taehyung'u izliyordu; Taehyung'un dikkati tamamen dağılmıştı. Dışarı çıkmak istediğini unutmuş gibiydi.

Küçük bir çocuğun oyuncaklarla oynaması gibi Taehyung'ta küpeleriyle oynamaya başladı. Jungkook orada ne kadar süre dikildiğini bilmiyordu. Taehyung ilk önce küpelerini sonra kolyelerini ve en sonunda da yüzüklerini halının üzerine dağıttı. Jungkook neredeyse yaslandığı kapıda uyuyakalacaktı. O da yere oturdu. Sırtını kapının pervazına yasladı. Bakışlarıyla Taehyung'u takip ediyordu.

Taehyung sevgilisinin kendisini izlediğini fark etmedi. Dikkati fazlasıyla dağınıktı. Enerjisi bir türlü bitmek tükenmek bilmiyordu. Mücevherlerinden sıkılmıştı. Ayağa kalktı ve dolabına yöneldi. Bu defa da gömleklerini dağıtmaya başladığında Jungkook sevgilisinin dışarı çıkmayacağına emin oldu. Üzerine dağınık halde duran Taehyung'un gömleklerinden birini örttü. Çok uykusu vardı ve buram buram Taehyung'un kokusunu soluduğu gömlek onu uykunun kollarına itiyordu. Kısa sürede uykusuzluğa yenildi.

***

"Jungkook uyanmalısın."

Jungkook gözlerini zorlukla araladı. Taehyung ışıltılı gözlerle sevgilisine bakıyor ve gülümsüyordu. Jungkook "Taehyung..." diye mırıldandı. Oturduğu yerden kalkmak istiyordu fakat beline saplanan şiddetli acı hareket etmesini önledi. "Saat kaç?"

"Sekiz."

Jungkook'un kısık gözleri yavaş yavaş aralanıyordu. "Sen hiç uyumadın mı?"

Taehyung omuz silkti ve şirin sesiyle konuştu: "Uykum yok ki."

"Ben uyurken ne yapıyordun?"

Taehyung neşeyle "Makyaj yaptım!" diye bağırdı ve Jungkook'un yüzüne eğildi. Gözlerini irice açıyor ve yaptığı göz makyajının Jungkook tarafından fark edilmesi için uğraşıyordu. "Güzel olmuş mu? Senin için yaptım. Dün benimle seks yapmak istemedin ama bugün daha güzelim. Kesinlikle isteyeceksin!"

Jungkook, Taehyung'u dikkatle inceledi. Taehyung'un koyu göz makyajına baktı. Yüzü ışıl ışıldı ve dudaklarında belirgin bir kırmızılık mevcuttu. Kırmızı ruj sürdüğü çok belliydi. Jungkook gülümsedi ve "Çok güzel olmuşsun bebeğim." Dedi. Yine de Taehyung'un gece boyunca uyumak yerine makyaj yapmasını garipsediği için yapay bir tepki vermişti.

Taehyung bunu fark ettiğinde dudaklarını büzdü ve "Beğenmedin." Dedi. Jungkook sinirli mi yoksa üzgün mü olduğunu anlayamıyordu. Taehyung'un kaşları çatık ve sert tonu sertti fakat büzdüğü dudaklarıyla üzgün gibi gözüküyordu. "Neden beğenmedin? Güzel olduğumu düşünmüştüm. Yine mi benimle seks yapmayacaksın?"

Jungkook, Taehyung'tan iyice şüphe duymaya başladı. "Neden seks yapmamız konusunda bu kadar ısrarcısın?"

Taehyung hiçbir utanma belirtisi göstermeden "Azgın hissediyorum." Dedi. "Eğer bir kere birlikte olursak daha sonra ısrar etmeyeceğim."

"Şimdi olmaz. Baban evde ve biz çok fazla ses çıkarıyoruz. Gittiği zaman seninle istediğin kadar seks yapacağım ama şimdi daha fazla sorma çünkü beni geriyorsun." Zorlukla ayağa kalktı ve "Duş almam gerekiyor." Diyerek konuyu kapatmak adına çaba sarf etti.

Taehyung kesinlikle kendisinde değildi. Jungkook uyku sersemliği ile bunu fark etmekte zorluk çekiyordu. Yine de artık tamamen emindi. Yalnız kaldığı ilk anda Jackson'u ya da Song Yunah'ı arayacaktı.

Taehyung sinirli sinirli Jungkook'a baktı fakat konuşmadı. Üzerinde hala aynı sabahlık vardı fakat altına siyah, saten, kısacık bir şort giymişti ve içinde de siyah askılı crop vardı. Odadan çıkmak üzereyken Jungkook "Böyle mi aşağı ineceksin?" diye sordu.

Taehyung sevgilisi umursamaz bir şekilde "Evet." Diyerek yanıtladı. "Ne oldu?"

Jungkook, Taehyung'un kalbini kırmamak için yumuşak bir sesle "Normalde de evde böyle dolaştığını biliyorum ama..." dedi fakat Taehyung kendisine o kadar kötü bakıyordu ki cümlesi yarıda kesildi. Boğazını temizledi ve kısık sesle devam etti: "Bir defaya mahsus üzerini değiştiremez misin? Babanın karşısına böyle çıkman uygun değil güzelim."

Taehyung, Jungkook'un yüzüne dik dik baktı ve ardından kapıyı çarpıp çıktı.

Jungkook, Taehyung odadan çıktığı anda komodinin üzerinde bulunan telefonuna sarıldı ve Song Yunah'ı aradı. Song Yunah'a dün gece yaşananları ve Taehyung'un değişmekte olan hareketlerini anlattı. Jungkook'un aşinası olmadığı durum Song Yunah tarafından direkt olarak algılanmıştı. Jungkook'a yarım saat içerisinde geleceğini söyledi ve telefonu kapattılar. Jungkook derin düşünceler içerisinde duş almak için banyoya gitti. Aklı aşağıda ne yaptığını bilmediği sevgilisinde kalmıştı. Taehyung'un hasta olduğunu biliyordu fakat ilk defa şahitlik ediyordu; ya da ilk defa davranışlarında farklılık sezecek kadar Taehyung'un ruhunun derinliklerine inmeyi başarıyordu.

***

Kahvaltı masasında gerginlik hakimdi. Yuna ağabeyinin davranışlarını anladığında sessizce sofrada oturmaya karar verdi. Bay Kim, oğlunun hastalığından habersizdi. Bu yüzden cıvıl cıvıl bir neşeye sahip olan ve keyifle kahvaltısını yapan oğluna garipseyen gözlerle bakıyordu. Song Yunah rahattı. Hatta itiraf etmek gerekirse Taehyung'un bu hallerini daha çok seviyordu. Bir kuş kadar özgür ve çocukken hasretini çektiği biçimde neşeliydi.

Bu durumdan şüphesiz en çok etkilenen Jungkook'tu çünkü Taehyung o kadar arsızdı ki kahvaltı yaparken bile boştaki eliyle Jungkook'un şortunu üst bacağına doğru çekiştiriyor ve çıplak bacaklarını edepsizce okşuyordu. Hatta arada sırada hızını alamıyor ve dudaklarını ısırarak Jungkook'un gözlerinin içine bakıyordu. Bu sırada kabarıklığa avcunu bastırıyor ve kulağına eğilerek "Odamıza çıkalım mı?" şeklinde sorular soruyordu.

Jungkook'un dişlerini sıkmaktan çenesi uyuşmaya başlamıştı. Hem utanıyordu hem de Taehyung'tan müthiş biçimde etkileniyordu ve eğer Bay Kim giderse istediği biçimde Taehyung'u saatlerce becerebilirdi. İnanılmaz bir arzuyla dolmuştu. Sıktığı dişleri arasından şortunun içine girmeye çalışan parmaklara yönelik "Bebeğim." Dedi. "Yalvarırım ellerini çek artık."

Taehyung elindeki çubukları sertçe porselen tabağın üzerine bıraktı ve "Çok sıkıcısın Jungkook" Dedi. Jungkook gibi kısık sesle konuşmuyordu. Herkesin bakışları Taehyung'a döndü. Taehyung kendisine dönen bakışları fark ettiğinde gururla gülümsedi. "Çok güzel olduğum için mi bana bakıyorsunuz? Makyajımı beğendiniz öyle değil mi?" dedi.

Direkt olarak Bay Kim'in gözlerinin içine bakıyordu. Bay Kim cevap vermesi gerektiğini fark ettiğinde yalnızca kısık bir sesle "Evet" Dedi.

Taehyung dirseklerini masaya yasladı ve yumruk yaptığı ellerini çenesinin altında birleştirdi. "Neden konuşmuyorsun baba? Böyle olmam senin için garip mi yoksa?"

"Hayır yalnızca-"

"Ah! Yoksa dün seslerimizi duyduğun için utanıyor musun?"

Jungkook gözlerini sıkıca kapattı ve fısıltıyla "Utanması gereken biziz." Dedi. Fakat Taehyung sevgilisini duymuyordu bile. Jungkook sakinleşmek adına önündeki bardağa uzandı. Utancından yerin dibine girmeyi ve bir daha hiç çıkmamayı yeğlerdi.

Bay Kim şaşkın şaşkın oğluna baktı: "Hangi sesleri? Hiçbir şey duymadım."

Yuna kendini tutamayıp güldü ve "Babam dağdan inen bir dağ tavşanı ve yavru kaplanın seslerini duyduğunu sanmış olmalı..." dedi.

Taehyung abartı ve keyifli bir kahkaha attı. "Jungkook gerçekten tavşana benziyor! Ama tavşana benzediğine aldanmayın sakın," derken sol elinin tersiyle sertçe Jungkook'un sıkı karnına vurdu ve siyah tişörtünü çekiştirmeye başladı.

Jungkook, Taehyung'un aniden karnına vurmasıyla birlikte suyu dudakları arasından püskürttü ve soluk borusuna kaçan su yüzünden öksürmeye başladı. Kekeleyerek "N-ne yapıyorsun?" diye sordu.

Taehyung "Jungkook çok kaslı ve, ve," derken bir taraftan da sevgilisinin tişörtünü çıkarmaya çalışıyordu. "Ve-Tişörtünü çıkarsana! Onlara kaslarını göstereceğim!"

Jungkook, Taehyung'un ellerini tuttu ve göğsünün üzerinde birleştirip sevgilisini kendisine çekti. Sakin bir ses tonuyla "Kimseye kaslarımı göstermene gerek yok, hayatım." Dedi.

Taehyung sağ yanağını Jungkook'un göğsüne yasladı. Elleri sıkıca tutulduğu için hareket edemiyordu. Dudaklarını büzdü ve masum masum kendisine bakan insanları inceledi. Bir anlığına sakinleşmişti: "Ama çok güzeller... Göstermek istiyordum... Bir kere aç lütfen. Sevgilimin kaslarını görsünler istiyorum."

"Kimse kaslarımı görmek istemiyor ki..." derken Jungkook'ta sakinleşmişti. Taehyung'u nasıl zapt edeceğini bilmediği için her yolu deniyordu. Bu defa ellerini Taehyung sırtına yerleştirdi ve rahatlaması için okşamaya başladı. Bunun Taehyung'u kısa süreli de olsa sakinleştirdiğini ve hareketlerinin durağanlaştığını fark etti.

Taehyung'un gözleri kapanır gibi oldu fakat birkaç saniye sürdü. Ellerini kıpırdatmaya başladı. "Beni bırakır mısın?" diye sordu.

"Neden?" Jungkook bunu istemiyordu. Keşke her an Taehyung'u kolları arasında hapsedebilseydi. O zaman her şey daha kolay olurdu. "Sana sarılmak istiyorum. Böyle kalamaz mıyız?"

"Aklıma bir şey geldi. Şimdi bırak, işim bittiğinde geri gelip sana tekrar sarılacağım."

"Söz mü?"

"Söz veriyorum, aşkım."

Jungkook, Taehyung'un kendisine ilk defa 'aşkım' dediğini duymuştu. Şaşkınlık içerisinde Taehyung'u serbest bıraktı. Taehyung sandalyesini gürültüyle geriye itti ve koşarak merdivenlere yöneldi. Jungkook, sevgilisinin arkasından çaresizce bakıyordu.

Tüm yaşananları sessizce izleyen Yunah, Jungkook'a yönelik olarak "Taehyung'un çalışma odasına gidelim." Dedi.

Jungkook başıyla onayladı ve Bay Kim'e saygıyla selam verdikten sonra ayağa kalktı. Bay Kim kederli düşüncelere sürüklenmişti. Oğlunun davranışları, hastalığını bilmese bile karısının davranışlarıyla o kadar eşdeğerdi ki bir anlığına zihninde çeşitli düşünceler doğmaya başladı. Neredeyse küçük bir çocuk gibi ağlamak istedi. Dün buraya gelerek çok büyük bir hata yaptığını fark etmişti. Taehyung'a annesinden bahsetmeleri, Taehyung'un ruh halinde dalgalanmalar meydana getirmişti.

Bu sırada Song Yunah ve Jungkook çalışma odasına ilerledi. Song Yunah sakinliğini koruyordu. Dikdörtgen masanın en başına oturdu ve Jungkook'a da oturmasını rica etti. "Seninle daha önce konuşmamız gerekiyordu. Bunun bir gün yaşanacağını biliyordum. Yalnızca, her şey o kadar üst üste geldi ki Taehyung'un hastalığını geri plana attık. Bunun için vicdan azabı çekiyorum."

"Bana en başından her şeyi anlatır mısınız?" dedi Jungkook. "Çünkü şu an ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ve tam olarak anlayamıyorum da."

Song Yunah arkasına yaslandı ve derin bir nefes aldı: "Taehyung şirketime ilk geldiğinde, stajyer olduğunu dönemlerde -henüz birinci ayındaydı- depresyon belirtileri göstermeye başladı. Onu ikna etmek fazlasıyla zor oldu fakat sonunda doktorla görüşmelerini sağlamıştım. Taehyung sahiden de depresyonla mücadele ediyordu ve doktorunun tavsiyeleriyle antidepresan kullanmaya başladı. Fakat bu antidepresan ilaçları ileride Taehyung'un hipomani atakları geçirmesini sağladı. Doktor o zamanda bize, daha doğrusu bana hipomaninin depresyon sebebiyle, antidepresan kullanan kişilerde izlenebileceğini söylemişti fakat başka çarem yoktu. Taehyung'un iyileşmesini istiyordum. İlaçları kestiğinde bu hastalığın kendiliğinden düzeleceğinin garantisi de yoktu. Ve tahmin ettiğin üzere olmadı. İlerlemeye devam etti."

Jungkook pür dikkat Song Yunah'ı dinliyordu. Yuna'nın kendisine ağabeyinin günlerce yattığını ve ilaçlar kullandığını söylediğini hatırladı. Depresyona girdiği için Jungkook'u suçlamıştı fakat Jungkook şimdi düşündüğünde bunun sebebinin kendisi olmadığını anladı. Taehyung'un hastalığını tetikleyen, kalbindeki en derin kırgınlığı, annesiydi.

"Bu bahsettiğiniz şey tam olarak nedir?"

"Taehyung üç-dört gün kadar sürekli bu şekilde davranacak demek; seni dinlemeyecek, hiç kimseyi umursamayacak, dikkati dağınık olacak, çok konuşacak, gürültü çıkaracak, cinsel istekleri çok yoğun olacak, neredeyse hiç uyumayacak, tehlikeli şeyler yapmaktan hoşlanacak, aniden sinirlenecek, aniden neşelenecek... Kısacası seni zorlayacaktır. Bunu yaptığını kendisi fark etmese bile, dışarıdan bakıldığında biz hareketlerinin ne kadar değiştiğini anlayabiliyoruz. Sonuç olarak sen de fark etmiş olmalısın ki beni aradın."

Jungkook yalnızca kuru bir "Anlıyorum." Demekle yetindi. Derin düşüncelere dalmıştı; Taehyung'u ilk defa böyle görmemişti. Tanıştıkları günde Taehyung tıpkı bu şekilde davranmıştı. Jungkook bunu algıladığında kendisini aniden berbat hissetmeye başladı. Bu zamana kadar Taehyung'u, Changwook'u aldatmakla suçlamış ve bu konuda üstüne gitmişti. Fakat şimdi Taehyung'un neden öyle davrandığını ve Changwook'u aldattığını anlıyordu.

Öte yandan Jungkook, Taehyung'un annesi konusunda da sevgilisine acımasız bir yaklaşım benimsemişti. Onun herkes tarafından sevildiğini, yalnızca annesi tarafından sevilmediğini dile getirdiği içinse onun şımarık ve elindekilerle yetinmeyi bilmeyen biri olduğunu söylemişti. Şimdi ise çok iyi anlıyordu; Taehyung'un bu hayattaki en büyük zaafı, küçüklüğünden itibaren ruhunun derinliklerinde yetiştirip büyüttüğü, en yoğun ve sarsıcı acı, ona sevgi göstermeyen annesiydi.

"Ben kibar bir dille Bay Kim ve Yuna'nın evden gitmesini rica edeceğim." Diyerek Yunah bir kez daha konuyu açtı. "Ve bir şey daha var; bu zamana kadar ben de dahil hiç kimse Taehyung'u ikna etmeyi başaramıyordu fakat sen yapabilirsin Jungkook. Senin için iyileşmeyi kabul edecektir. Şimdilik bunları konuşmayalım fakat bu süreç bittiğinde, senin Taehyung ile konuşmanı rica ediyorum." Ayağa kalktı ve samimi bir sevgiyle Jungkook'un omuzlarını sıktı. "Şimdilik yalnız kalın. Yorulduğun zaman ise Jackson'u arayabilirsin. Muhakkak uykusuzluktan şikâyet edeceksin. Taehyung'un seni uyutup evden kaçma ihtimali çok yüksek."

Jungkook başını salladı ve "Teşekkür ederim." Dedi. "Sevgilimle kendim ilgilenebilirim."

Sözlerinde samimiydi. Taehyung ile kendisi ilgilenecekti. Taehyung uyumuyorsa o da uyumayabilirdi; tüm günlerini seks yaparak geçirmek isterse kabul edebilirdi. Taehyung'un her şeyiyle ilgilenecekti. Bu halleri biraz zorlayıcıydı, kabul ediyordu fakat bir yandan da Taehyung oldukça tatlıydı. Kuşlar gibi cıvıldıyor, yürüme çağına yeni erişmiş çocuklar gibi oradan oraya koşuşturuyordu. Jungkook kendi kendisine güldü ve ne yaptığı hakkında hiçbir fikri olmadığı sevgilisini evin içerisinde aramaya koyuldu.

***

Herkes evden gittiğinde Taehyung ve Jungkook baş başa kalmıştı. Taehyung yaklaşık iki saattir banyodaydı ve Jungkook'un hiçbir çağrısına yanıt vermiyor, kendisini biraz beklemesini söylüyordu. Jungkook bu süre zarfında uykuya dalmıştı ki Taehyung'un çığlığı ile sıçrayarak uyandı.

"Ne oldu?!" diye bağırdı ve kilitli banyo kapısına vurmaya başladı. "Taehyung ne oldu? Neden çığlık attın?! Kapıyı açmalısın!"

Taehyung hayret edici bir şaşkınlık ve sevinçle "Jungkook!" diye bağırdı. "İnanamıyorum... Çok güzel oldum!"

Jungkook tuttuğu nefesini üfledi. Taehyung'a bir şey olduğunu düşündüğü için çok korkmuştu. Kulağını kapıya yaslandı ve "Bebeğim benim de görmemi istiyorsan kapıyı açmalısın." Dedi.

Banyodan bir şeylerin devrilme sesi geldi fakat Taehyung bunları umursamıyor gibiydi. Neşeyle gülerek kapıyı açtı Jungkook'un kucağına atladı. Jungkook sevgilisinin koyu kırmızı renge boyadığı saçlarına bakmak isterken, Taehyung'un aniden üzerine atlamasıyla birlikte geriye doğru yalpaladı ve kalçasının üzerine düştü.

"Hay sikeyim!"

"Beni mi?!"

Taehyung, Jungkook'un sırt üstü düşmesini fırsat bilerek Jungkook'un kasıklarına oturdu "Beni sikmek istiyorsun öyle değil mi? Ben hazırım. Sabahtan itibaren bunu bekliyorum. Hadi yapalım!"

Jungkook evde hiç kimsenin olmamasının verdiği rahatlıkla Taehyung'u kendisine çekti ve yerlerini değiştirdi. Artık Taehyung yerde sırt üstü uzanıyor, Jungkook ise aralık bacaklarının ardında sevgilisine bakıyordu. Taehyung hemen bacaklarını Jungkook'un beline doladı ve dudaklarını birleştirmek istedi fakat Jungkook geri çekildi. "Şimdi seninle bir oyun oynayacağız, anlaştık mı?"

Taehyung şirince dudaklarını büzdü. "Ne oyunu?"

"Seninle seks yapacağım ama bittiğinde güzelce uyuyacağız. En az dört-beş saat uyuman gerekiyor. Sonra hazırlanacağız ve birlikte dışarı çıkacağız. Seni nereye istersen götürürüm ama benim yanımdan asla ayrılmayacağına söz vermelisin."

Taehyung kısa süreliğine düşündü. Jungkook'a uyuyorum deyip uyumayabilir ve kolaylıkla yalan söyleyebilirdi. Uysal bir şekilde başını aşağı yukarı salladı. "Söz veriyorum aşkım."

Hınzır gülüşü Jungkook'un gözünden kaçmamıştı. "Beni kandıracaksın öyle değil mi?" diye sorduğunda Taehyung kıkır kıkır güldü. "Yaramaz bir bebek mi olmak istiyorsun?"

"Hayır, kandıramayacaktım ki..." derken Taehyung hala sevimli bir şekilde gülüyordu. Gülerken kısılan gözleri, kare şeklini alan dudakları ve başını iki yana salladığında uçuşan saçlarıyla çok sevimliydi. "Aşkım gerçekten uslu olacağım!"

Jungkook en çok da Taehyung'un kendisine alışkanlık haline getirdiği üzere aşkım demesine bayılıyordu. "Ben senin aşkın mıyım?" diye sordu.

Taehyung başını aşağı yukarı salladı ve onaylayan bir mırıltı çıkardı. "Hem de... İlk ve tek aşkımsın."

Sevgilisinin sevimliliği karşısında Jungkook kafayı sıyıracağını düşünüyordu. "Sende benim için öylesin." Dediğinde Taehyung iyice keyiflenmişti. Sanki Jungkook ile ilk defa flört ediyor gibi heyecanlıydı ve heyecanlı halleri Jungkook'a oldukça tatlı geliyordu. Jungkook, Taehyung'un güzel gülümsemesini daha çok görmek istiyordu. Taehyung'u gıdıklamaya başladığında şen şakrak kahkahaları tüm evde yankılanacak kadar gür çıkıyordu. Jungkook gözlerinden yaşlar gelene kadar Taehyung'u gıdıkladı ve dakikalarca güldürdü.

Biraz da Taehyung'u yormaya çalışıyordu. Amacına ulaşmış gibiydi. Taehyung'un elleri iki yana düşene kadar Jungkook, Taehyung'la uğraşmayı sürdürdü. Ardından başını Taehyung'un göğsüne yasladı ve "Uyuyalım mı sevgilim?" diye sordu. Taehyung'un dün geceden beri hiç uyumadığını hatırladığında ister istemez endişeleniyor ve biraz olsun uyumasını istiyordu.

Yalnızca ufak bir ihtimale sığınmış ve Taehyung'u kandırabileceğini düşünmüştü fakat Taehyung'un "Beni başından atmaya mı çalışıyorsun?!" diye bağırmasıyla, Jungkook yanlış yolda ilerlediğini anladı.

Hiçbir şey olmamış gibi Taehyung'u kucağına aldı ve yatağa taşındı. "Şaka yapmıştım sevgilim." Dediğinde Taehyung kendisine dik dik bakıyordu fakat daha sonra bunu boş vermiş gibi üzerindeki sabahlığı bir çırpıda üzerinden çıkardı. Hala aklı fikri Jungkook'u yatağa atmaktı.

Jungkook daha fazla Taehyung'a direnmek istemedi; üzerinde siyah tişörtü seri şekilde çıkardı. Yatağın kenarında ayakta duruyordu. Taehyung dizleri üzerinde emekleyerek yatağın köşesine, Jungkook'a doğru ilerledi ve sevgilisinin kaslarına, alev topu kadar sıcak parmak uçlarıyla dokundu. Jungkook'u yemek istiyor gibi büyük bir açlıkla ve arzuyla bakıyordu.

"Karın kasların beni azdırıyor."

Jungkook tek kaşını kaldırdı ve başını sağ omzuna eğdi. Sağ eli Taehyung'un çenesini buldu ve okşadı. "Bunu bana göstermelisin."

Taehyung uysal bir şekilde başını salladı. "Seve seve."

Jungkook'un önünde dizleri ve elleri üzerinde duruyordu. Başını eğdi ve Jungkook'un karnındaki belirli çizgiler boyunca dilini gezdirdi. Jungkook sertçe yutkundu, karnı içe doğru göçüyor ve hissettiği ıslaklık ve Taehyung'un çıkardığı ıslak sesler algılarını kaybetmesine sebep oluyordu. Elleri Taehyung'un saçlarını buldu ve hafifçe çekiştirdi. Taehyung bir çırpıda Jungkook'un siyah şortunu dizlerine kadar indirdi. Dili, ıslak öpücükleri Jungkook'un kasıklarını buldu. Bu pozisyonda ayakta durmak Jungkook'un bacaklarını titretiyordu. Dizlerini yatağa yasladı ve kendisini biraz daha Taeyung'a ittirdi. Taehyung, Jungkook'un kaslarını okşarken kasıklarını öpüyor, dilini ereksiyon halindeki penisin çevresinde gezdiriyor fakat ağzına almayarak Jungkook'un sızlanmasına sebep oluyordu.

Jungkook "Beni ağzına al." Dedi ve Taehyung'un kırmızı saçlarını çekiştirdi. Tıpkı Taehyung gibi utanmaz şekilde konuşuyordu ve sevgilisi keyifle güldüğünde bundan haz aldığını fark etti.

Taehyung kısa süreliğine saçlarını sıkıca tutan ellere uzandı ve aşağıdan Jungkook'un gözlerinin içine baktı. Tüm edepsizliğiyle "Daha sert davran." Dedi. "Bugün beni parçalamanı istiyorum."

Ardından Jungkook'un konuşmasına izin vermeden, sevgilisinin isteğini yerine getirdi ve okşadığı penisi ağzına aldı. Dilini ucunda döndürdü, yarısını ağzına aldığında ve dişlerini sürterek köküne indiğinde Jungkook'un dişleri arasından hırlamaya benzer bir ses çıkardığını işitti. Jungkook'un sesini duymak istiyordu. Sağ dirseğini yatağa yasladı. Geri çekildi ve sol elini Jungkook'un gözlerinin içine baka baka yaladı. Ardından Jungkook'un ereksiyon halindeki penisini bir kez daha ağzına aldı. Sol eliyle penisi çekiştiriyor ve bir yandan da yanakları içe göçecek kadar güçlü bir şekilde emiyordu.

Jungkook kendisini Taehyung'a bıraktı. Geri çekilmeyecek ya da durmasını istemeyecekti. Taehyung'un istediği gibi hoyratça tuttuğu saçlarını çekiştirdi ve çenesinin kasıklarına çarpmasını sağlayacak kadar kendisini Taehyung'a ittirdi. Taehyung için sevgilisinin ani hareketi beklenmedikti. Heyecanlanmıştı, kalbi hızla atmaya başladı. Nefesi boğazına dizildi ve boğazına dayanan sert penis, Jungkook her kalçalarını ve tuttuğu saçları yardımıyla başını ileri geri hareket ettirdiğinde boğazına sertçe çarptığı için refleks olarak öğürdü fakat bu çılgınca hoşuna gidiyordu.

Nefes alma ihtiyacıyla geri çekildi. Başını kaldırdı ve ağzı açık bir şekilde sık nefesleri arasında dolu gözleriyle Jungkook'un gözlerinin içine baktı. Jungkook baş parmağıyla alt dudağını okşadı. Beklentiyle ve dolu gözleriyle kendisine bakan sevgilisine "Bu hoşuna gidiyor mu bebeğim?" diye sordu.

Taehyung hızlı hızlı başını salladı. "Çok hoşuma gidiyor." Dedi. Heyecandan sesi titriyordu. Sanki ilk defa Jungkook'la seks yapacakmış gibi bir his, heyecanlanmasını sağlıyordu. Bu yoğun ihtiras ve heyecanla harmanlanmış şevkin sebebi biraz da hastalığından kaynaklanıyordu. Vakit kaybetmeden bir kez daha Jungkook'u ağzına aldı ve başını öncekinden daha hızlı hareket ettirdi.

Jungkook'un penisinden sızan zevk suyu ve tükürükle harmanlanmış tat, Taehyung'un hoşuna gidiyor gibiydi. Sanki bulutların üzerine çıkmış ve sonsuz bir mesafeden kendisini aşağı atıyordu. Hiç bu kadar uçtuğunu ya da kendisini kaybettiğini hatırlamıyordu. Jungkook'u tüketmek ister gibi penisini daha güçlü bir şekilde emdi. Her şeyini istiyordu. Ağzına gelmesi için biraz daha hızlandı. Bir taraftan da sardığı parmaklarıyla penisi çekiştirmeye devam ediyordu.

Jungkook kalçalarını hareket ettirerek kendisini Taehyung'a itmeyi sürdürdü. Taehyung'un sıcak ağzı ve arsızca ucunda dolaştırdığı dili; beklenti içinde başını kaldırıp dolu gözleriyle, gözlerinin ta içine bakması aklını başından alıyordu. Güçlü bir titreme dalgası baştan ayağı vücudunu ele geçirdi. Bilinçsizce sarkan elleri Taehyung'un saçlarını buldu ve onu güçlükle kendisinden uzaklaştırdı.

Taehyung bunu istemediğini belli ederek "Hayır." Diye sızlandı. "Onu istiyorum." Biraz sinirlenmişti. "Bana istediğimi ver."

"Güzelim." Jungkook kışkırtıcı bir şekilde güldü ve sağ elini ereksiyon halindeki penisine sardı. "Ağzını açık tut ve dilini dışarı çıkar."

Taehyung'un dudakları kendiliğinden aralandı ve derinden gelen sesiyle öyle yoğun inledi ki Jungkook onun iç çamaşırına gelmiş olduğunu düşünüyordu. Bu davranışı Taehyung'un sınırlarını darmaduman etmişti. Taehyung, Jungkook'un emirlerine uydu. Dilini dışarı çıkardı. Dolu gözleriyle sevgilisinin gözlerinin içine bakıyor, coşkuyla ve tüm açgözlülüğüyle Jungkook'u bekliyordu.

Jungkook gözlerini kırpmadan Taehyung'un gözlerinin içine bakarken kendisini hoyratça çekiştirmeye başladı. Taehyung duyduğu ıslak sesler, Jungkook'un hareketlerini hızlandırdıkça kasılan yüzü, titremeye başlayan bedeni ve hırıltılı sesi yüzünden heyecandan öleceğini düşünüyordu. Ellerini dizleri üzerine yerleştirdi ve dilini biraz daha dışarı çıkarttı; Taehyung'un bulunduğu konum bile Jungkook'un orgazm olması için yeterliydi.

Kendisini daha fazla tutamadı ve menilerini Taehyung'un yüzüne bıraktı. Sıcak sıvı Taehyung'un yüzüne sıçradığında ve belirli bölgelerine tutunduğunda Taehyung'un gözleri kendiliğinden kapandı ve dilini ağzına götürdü. Dudakları içe doğru kıvrıldı ve dudaklarına bulaşan sıvıyı büyük bir istekle yaladığında, Jungkook'un hala bilinçsizce kendisini yavaş da olsa çekiştirdiğini çıkan seslerden algılıyordu.

Jungkook elinin hareketleri durdurduğunda Taehyung ilk önce Jungkook'un elini tuttu ve meniye bulanan parmaklarını teker teker, etkisi güçlü şekilde yaladı. Ardından yüzüne sıçrayan tüm menileri Jungkook'un parmak uçlarına bulaştırdı ve tekrar ağzına götürdü. Tüm bunları yaparken gözlerini, Jungkook'un gözlerinden ayırmıyor ve sanki tadı lezzetli bir şey yiyormuş gibi zevkle mırıldanıyordu.

Jungkook'un bacakları güçsüz düşmüştü. Taehyung'un akıl almaz hareketleri yüzünden başı şiddetle dönüyordu. Birazda orgazmın etkisiyle şapşallaşmıştı. Ellerini çekti ve yatağa sırt üstü uzandı. Derin derin soluklandı. Taehyung tıpkı bir kedi yavrusu gibi Jungkook'un göğsüne sağ yanağını yasladı. Yanağını göğsüne sürttü ve mırıldandı. Yorulmamıştı ve durmak istemiyordu.

Jungkook yorgun argın "Taehyung... Enerjine nasıl ayak uyduracağımı bilmiyorum." Dedi.

Taehyung'un cevabı hazırdı. Hemen başını kaldırdı ve heyecanla "Yeni şeyler denemek ister misin?" diye sordu.

Jungkook orgazmın verdiği sersemlikle konuştu:

"İlk defa yüzüne boşaldığımı düşünürsek bence yeterince yeni şeyler deniyoruz."

"Ama... Ama bu defa daha farklı olacak."

Jungkook dirseklerini yatağa bastırdı ve başını kaldırıp Taehyung'un yüzüne bakmaya çalıştı. "Ne yapmak istiyorsun?"

"Burada bekle, hemen geliyorum!"

Taehyung yataktan kalktı ve minik adımlarla şirin şirin koşarak giyinme odasına gitti. Jungkook bir kez daha sırtını yatağa yasladı. Yorgundu. Dün gece neredeyse hiç uyuyamamış ve sabaha karşı uyuduğunda ise, kapıya yaslanarak ve yerde uyuyabilmişti. Uykusunu alamadığı için tüm bedeni ağrıyor gibiydi. Uyuşmasına yardımcı olacak bir şeyler tüketmeliydi. Ayaklandı. Taehyung ortadan kaybolmuştu. Kendisi de bu esnada salona indi. Evde hiç kimsenin olmamasının verdiği rahatlıkla çırılçıplak dolaşabiliyordu. Taehyung'un vitrininde bulunan sert viskilerden birini seçti ve eline aldı. Direkt olarak kapağını açtı ve dudaklarına yasladı. Odaya geri döndüğünde Taehyung'un elinde bir kravat olduğunu gördü. Başka bir şey daha vardı fakat Taehyung onu hızla başının arkasından geriye doğru, giyinme odasına fırlattı.

Jungkook şaşkınca "Fırlattığın şey de neydi?" dedi.

Taehyung çoktan neyi fırlattığını unutmuştu. Heyecanla sevgilisine koştu ve "İçki mi aldın?!" diye sordu.

"Evet..." Jungkook sevgilisinin neden bu kadar heyecanlandığını anlamamıştı. Bir elindeki cam şişeye bir de Taehyung'a baktı. Taehyung sevgilisinin göğsüne cilveli bir şekilde vurdu.

"Senin fikrine de bayıldım."

"Benim bir fikrim mi varmış?"

"Elindeki içkiyi benim üzerime dökmeyecek misin?"

Jungkook aptal aptal sevgilisine baktı. "Neden böyle bir şey yapayım?"

"Herkesin değişik heves ve istekleri vardır. Fantezi yani..."

"Benim yoktu. Sen bunları nereden biliyorsun?" Gözleri irice açıldı ve Taehyung'un üzerine yürüdü. "Yoksa... Yoksa eski sevgililerinle bu boktan heves ve istekleri gerçekleştirdin mi?!"

Bu defa boş boş sevgilisinin yüzüne bakma sırası Taehyung'taydı. "Ne?"

Jungkook elindeki içkiyi dudakları arasına yasladı ve birkaç yudumu peş peşe, nefes almadan yuttu. Zihninde Taehyung ve Changwook'u aynı odanın içerisinde hayal ettiğinde bile kıskançlık tüm uzuvlarına sinsice işliyor ve Jungkook'un kinlenmesine sebep oluyordu. Yatağın üzerine oturdu ve Taehyung'a diktiği gözleriyle rahatsız edici şekilde bakmaya başladı.

Taehyung masum bir ses tonuyla "Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sordu.

"Yok bir şey."

"Ama kızgın gibisin-"

"Changwook'a sor!"

"Ne alakası var şimdi?"

Jungkook'ta aynı şeyi düşündüğünde içinden kendisine lanetler etti ve "Üzgünüm bebeğim." Dedi. Changwook ismini duyduğunda adeta kendisini dünyadan soyutluyordu. Her insanoğlunun bir takıntısı varsa, Jungkook'un takıntısı kesinlikle Changowok olarak kalacaktı. "Yok bir şey. Hadi yatağımıza gel ve-" derken Taehyung'un elinde tuttuğu siyah kravata baktı. "Onu ne yapacaksın?"

Taehyung sanki basit bir şeyden bahsediyormuş gibi gülerek kravatı elinde salladı ve "Seni yatağa bağlayacağım." Dedi. Bu sırada Jungkook'un üzerine yürüyordu.

Sevgilisi ise bu karara şiddetle karşı çıktı ve "Olmaz." Dedi. Dehşete düşmüştü, "Hayır aklının ucundan bile geçirme bunu."

Taehyung kızgın kızgın sevgilisine baktı. "Sana sormadım ki ben!"

Jungkook bunu istemiyordu çünkü elleri bağlıyken Taehyung'u zapt etmesi imkansızdı. Taehyung üzerine doğru yürüdüğünde elindeki içki şişesini komodinin üzerine bıraktı ve sevgilisinin isteğini yerine getirerek, sırtını yatak başlığına yasladı. Taehyung, Jungkook'un kendisine itaat etmesine gülerek yanıt verdi. Emekleyerek sevgilisinin yanına ulaştı ve "Ellerini başının üzerinde birleştirmen gerekiyor şu an," Dedi. "Hadi çabuk ol! Vaktimiz geçiyor!"

Jungkook yalnızca birkaç saniye düşündü ve Taehyung'u belinden tutup kendisine çekti. "Bebeğim... Üzgünüm ama beni bağlayamazsın," derken kendisine göre cılız kalan sevgilisini altına aldı. Taehyung'un ince bacaklarını, kaslı bacakları arasına sıkıştırdı ve tek eliyle Taehyung'un bileklerini sıkıca tutup başının üzerinde birleştirdi:

"Ama ben seni bağlayabilirim."

Taehyung düzmece şekilde birkaç defaya mahsus kollarını ve bacaklarını kıpırdattı. Fakat Jungkook'un kendisini bağlaması oldukça hoşuna gidiyordu; sevgilisinin dizleri yanlışlıkla kasıklarına çarptığında yoğun bir hazla "Ah!" diyerek, incelttiği sesiyle inledi. Jungkook kravatı bileklerinden geçirdiğinde ve ellerini bağladığında sabırsızca kıpırdandı ve "Beni azdırıyorsun." Dedi. Başının üzerindeki ellerini hareket ettirmeye çalıştı fakat başarılı olamadığında heyecanla konuştu: "Jungkook bu, bu cidden beni fena halde azdırıyor."

Jungkook, Taehyung'un sahte kıpırdanmaları yüzünden fazla uğraşmıştı. Hızlı solukları arasında geri çekildi. Taehyung'un iki yana genişçe açtığı bacaklarının arasına otururken, Taehyung'un şortuna dokundu. Neyin ne olduğunu belli eden saten, ince kumaş Taehyung'un belirgin erkekliğini ve çevresindeki ıslaklığı gözler önüne sunuyordu. Jungkook, sevgilisinin kasıklarını hafifçe okşadı ve arsız bir tebessüm sundu. "Sırılsıklam oluşundan anlıyorum bebeğim, merak etme."

Taehyung yatakta sağa sola kıpırdandı. Üst bedenini yataktan kaldırmaya çalışıyordu fakat elleri bağlıyken hareketleri fazla kısıtlıydı. Sabırsızca "Soy beni." Dedi. Fakat Jungkook, Taehyung'un hareketsiz oluşunu fırsat bilerek kısa bir süreliğine dinlenmeye karar verdi. "Jungkook... Neden bekliyorsun? Hadi sevişelim artık. Seni istiyorum."

Jungkook komodinin üzerinde duran viski şişesini aldı ve birkaç yudum daha içti. Bu sırada Taehyung pür dikkat kendisini izliyordu ve susmuştu. Jungkook'un bir sonraki hamlesini bekliyordu. Bunun üzerine Jungkook güldü ve "Hayır." Dedi. Başını iki yana sallıyordu. "Aklından ne geçtiğini biliyorum ama bunu üzerine dökmeyeceğim."

Taehyung dik dik Jungkook'a baktı; yalnızca bir saniye. Düşünmesiyle birlikte ayağıyla Jungkook'un elindeki şişeye vurması bir oldu. Jungkook şişenin Taehyung'un karnına düşeceği korkusuyla şişesi yakalamaya çalıştı fakat şişeden dökülen içki, çoktan yatakla ve Taehyung'un bedeniyle buluşmuştu.

Odalarını şen kahkahalar kutsuyordu. Taehyung keyifli kahkahalarının arasında, oyuncu bir tavırla "Jungkook... Ne kadar da edepsizsin!" dedi. "Utandığın için yanlışlıkla dökmüş gibi yaptın öyle değil mi..."

Jungkook'un ağzı açık kalmıştı. Taehyung'un bunu yapacağını asla tahmin etmemesi bir yana, şişenin Taehyung'un üzerine düşeceği ve kırılacağı korkusuyla, kalbi göğsünden çıkacak gibi hızla atıyordu. "Taehyung beni korkuttun." Diye sızlandı. Kendisine sinirleniyordu. Taehyung'un bunu umursamayacağı apaçık ortadaydı. Evleri yansa Taehyung bunu kahkahalar eşliğinde izleyecek durumdaydı.

Hemen son anda tuttuğu şişeyi yatağın kenarına sakince bıraktı. Taehyung'un üzerine dökülen alkolü temizlemek üzere yatakta hareketlenmeye çalıştı fakat Taehyung tehlikeyi çok önceden sezmişti; bacaklarını, Jungkook'un beline doladı ve üzerine doğru çekti: "Asla. Asla silmeyeceksin tamam mı? Seninle küserim ve bir daha hiç konuşmam."

Sevgilisinin tehdidi Jungkook'u ürkütmüştü. Taehyung'u dikkatle inceledi ve "Ellerin bağlıyken bile nasıl hala yaramazlık yapmaya devam edebiliyorsun?" diye sordu.

Taehyung kendisiyle gurur duyuyordu. "Çünkü ben Kim Taehyung'um."

Taehyung'un karnına dökülen ve yatağa doğru usulca akan soğuk sıvı, giymiş olduğu askılı, ince crop sayesinde rahatlıkla esmer tenine tesir etmişti; yarı çıplak bedeni soğuğun etkisiyle hafif hafif, bir yaprağın güçsüzce dala tutunmaya çalışması gibi titriyor, Jungkook'un dilini gezdirerek kendisini temizleyeceğini hayal ettiğinde inlememek için dudaklarını ısırıyordu. Sabırsızca kıpırdandı ve "Hadi!" dedi. Ses tonu yükselmişti çünkü sinirlenmeye başlıyordu. "Yap şunu artık."

Jungkook sevgilisinin suratına ters bir bakış attı: "Ne yapacağım?"

"Yalayacaksın."

Jungkook bunun azdırıcı bir şey olduğunu kesinlikle kendisine itiraf ediyordu fakat Taehyung'un sınırsız isteklerine dur demesi gerektiğinin bilincinde sakin ve umursamaz yaklaşmaya çalışıyordu. Yine de pes etti. İş işten geçmişti. Elleri bağlıyken, hatta kendisinde değilken bile Taehyung, Jungkook'un üzerinde rahatça baskınlık kuruyor ve sevgilisini etkisi altına alıp, tüm isteklerinin emir yerine geçmesini sağlıyordu.

Jungkook, Taehyung'un üzerindeki ince, ıslak kumaşı sıyırıp attı. Sevgilisinin üzerine eğildiğinde ilk olarak dudaklarını, yuvası bildiği ve her fırsatta sığınmakta olduğu boynuna bastırdı. Burnunu esmer, pürüzsüz tene sürttü ve kokusunu içine çekti; Taehyung her zaman aynıydı. İçkinin ağır ve sert kokusu bile, ilkbaharda açan çiçeklerin kıskanacağı türden, güzelliklerle dolu ve huzur veren o eşsiz kokuyu bastıramıyordu. Jungkook bu kokunun ciğerlerine işlemesini istedi; ağır ağır soludu ve her nefes alıp verişinde yeni bir öpücük, Taehyung'un esmer boynunda çiçek gibi açtı.

Taehyung bugün için ilk defa uykusunun geldiğini düşündü. Gözleri kendiliğinden kapandı ve bacakları da gevşekçe bedeninin iki yanına düştü. Jungkook'un tüy kadar hafif öpücükleri boynundan, çenesine doğru süregelirken bunun farklı olduğunu bedeni adeta haykırıyordu; sanki Jungkook'un öptüğü her bir uzvu, Tanrı tarafından kendisine tekrar bahşediliyordu. Yenilenmiş ve arınmış hissediyordu. Başını geriye doğru attı ve Jungkook'a geniş bir alan sundu. Jungkook'un dudakları çenesinin altında dinlenirken, "Sevgilim." Diye mırıldandığını işitiyordu. "Her ne olursa olsun, seni çok seviyorum." Aralık dudaklarının üzerinde sert bir baskı hissetti: "Her zaman seveceğim."

Göz kapakları kendiliğinden aralandı ve Jungkook ile göz göze geldi. Dudaklarında sıcacık bir tebessüm belirdi. Eğer elleri bağlı olmasaydı Jungkook'a sıkıca sarılmak isterdi. Taehyung kalbinden gelen inatçı sesleri işitiyordu. Adeta karşısında, gözlerinin içine bakan ve onu dudaklarıyla iyileştiren adama olan aşkını haykırıyorlardı. Taehyung'un zihni o anlarda karmakarışıktı fakat rahatlıkla "Ben de seni çok seviyorum." Diyebildi. "İlk günden, hiçliğe kavuşacağım son güne kadar."

Jungkook eğilip Taehyung'un yanaklarını yavaşça öptü. Dudaklarını çenesine yasladı ve gözlerini kapattı. "Ben de öyle sevgilim."

Taehyung şimdi tamamen sakinleşmiş gibiydi. Jungkook kısa bir süreliğine kendini huzurun getirmiş olduğu miskinliğin kollarına bıraktı. Taehyung'u öptü, kokladı. Yeniden keşfetmek ister gibi her bir detayını inceledi. Güneş, aralık perdeden içeri süzülüyor ve Taehyung'un esmer tenine vuruyordu. Jungkook buna içtenlikle sevindi çünkü Taehyung'u güzelce izliyordu.

Fakat Taehyung çok çabuk bulundukları durumdan sıkılmıştı. Kıpırdanmaya ve mızmızlanmaya başladı. Jungkook yalnızca güldü; bunun olacağını çok iyi biliyor ve hatta içten içe Taehyung'un ne zaman hareketleneceğini düşünüyordu.

Dudakları bir kez daha sevgilisinin tenini keşfe çıktı. Bu defa boynundan aşağı süzüldü ve ıslak göğsüne doğru yol aldı. Diliyle boydan boya, düz bir çizgi boyunca, göğüs arasından göbek deliğine kadar indi. Taehyung tiz sesiyle inleyerek başını geriye attı. Ellerini hareket ettirmeye ve "Jungkook..." diye sızlanmaya çoktan başlamıştı. Şimdiden ellerin bağlanması fikrine lanetler ediyordu.

Jungkook dilini sevgilisinin göbek deliğinin etrafında gezdirdi. Taehyung'un karnı içe göçüyor ve huylanıyormuş gibi kıpırdanıyordu. Jungkook ise hissettiği alkolün sert ve acı tadıyla karışan Taehyung'un esmer pürüzsüz tenine öylesine hayran olmuştu ki alkolün döküldüğüne seviniyordu. Yumuşak karnında dilini dolaştırdı. Dudaklarını bastırdı ve alkolün tadını her alışında bilinçsizce emmeye başladı. Jungkook'un da zihni yavaş yavaş uyuşuyordu.

Dudakları bu kez yukarı tırmandı. Hassas göğüs uçlarını öptü. Taehyung arsızca inliyor ve sürekli kıpırdanıyordu. Dilini sertleşmiş tepeciklerin etrafında gezdirirken Taehyung'un kendisine, "Ellerimi açar mısın?" diye sorduğunu işittiğinde güldü.

Dizleri üzerinde oturur pozisyona geçti: "Neden açıyormuşum?"

Taehyung kendisinden beklenildiği gibi abartıya kaçan bir tatlılıkla "Bu pek güzel bir oyun değilmiş..." diye mırıldandı. Dudaklarını birbirine bastırdı ve gözlerini irileştirerek Jungkook'a baktı. "Bence bunu," derken gözleriyle başının üzerindeki kravatı işaret etmeye çalıştı. "Şimdi çıkaralım, öyle değil mi? Çünkü bu kötü bir oyun, çok kötü..."

Jungkook'u sevimliliğiyle kandırmaya çalışması sevgilisinin keyifli bir kahkaha atmasını sağladı. "Cezandan kurtulmak için bana şirinlik mi yapmaya çalışıyorsun?"

Taehyung git gide irileşen gözleriyle başını şiddetle iki yana sallıyordu fakat inandırıcı olmaktan son derece uzaktı. Jungkook bir kez daha neşeyle güldü. Eğilip Taehyung'un dudaklarını öptü ve "Fantezi yapmaktan bahsediyorsun ya?" diye sordu. Taehyung durdu ve heyecanla Jungkook'un ne söyleyeceğini bekledi: "Bugün sana cezalar vereceğim ve sende zorla da olsa uygulamak zorunda kalacaksın. Bu da bizim fantezimiz olacak. İlk cezan... Ben isteyene kadar asla o kravatı çözmemek olacak. Bana sorma bile. Ben ne zaman istersem o zaman." Gözlerini Taehyung'a dikti. "Anlaşıldı mı bebeğim?"

Sevgilisinin sözleri karşısında heyecanlanan Taehyung itaat etti ve başını salladı. "Anladım."

Jungkook daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu. Ellerini Taehyung'un şortuna geçirdi ve iç çamaşırıyla birlikte dizlerinden aşağı sıyırdı. Ardından kollarını sevgilisinin beline doladı ve "Kalçalarını bana sunmanı istiyorum." Dedikten sonra yüz üstü uzanmasına yardımcı oldu. Kalın ve hırıltılı ses tonu Taehyung'u azdırıyordu. "Ellerini yatak başlığına yasla, dizlerinin üzerinde dur ve kıpırdamayı kes."

Taehyung tüm bunları yapmazsa başına ne geleceğini merak ettiği için, dizleri üzerinde biraz zorlanarak da olsa durdu ve kalçalarını Jungkook'un kasıklarına itti. Bu sırada dolgun kalçalarını sağa sola salladı ve hissettiği sertlikle cilveli bir şekilde inledi. Kendisini, Jungkook'un penisine arsızca itmeye çalışıyordu.

Karşılığında ise sağ kalça yanağına sert bir şaplak yedi ve sarsılarak çığlık attı. "Ah..." Daha çok inliyor gibiydi. Bu öyle hoşuna gitmişti ki baştan ayağa titredi. Başı yatak başlığına tutunan ellerinin üzerine düştü.

Jungkook, Taehyung'un üzerine çıktı. Ayaklarını sevgilisinin bel hizasından yatağa bastırdı. Şimdi kasıkları tamamen Taehyung'un avuç içlerine sığmayan dolgun kalça yanaklarıyla temas halindeydi. Dudaklarını, Taehyung'un ensesine bastırdı ve "Cezam hoşuna gitti mi?" diye sordu. Ereksiyon halindeki penisini birkaç defaya mahsus Taehyung'un kalça yanakları arasına sertçe ittirdi. Taehyung'u zevkle ve titreyen sesiyle inletiyordu. "Bu da sana kötü geliyor mu güzelim?"

Taehyung başını hızla kaldırdı. Başı Jungkook'un çenesine hafifçe çarptığında kısılan sesiyle "Çok hoşuma gidiyor." Diyebildi. "Daha fazlasını istiyorum." Jungkook'un dudaklarını yeni boyadığı kızıl saçlarının üzerinde hissettiğinde gözleri kapanır gibi oldu. Jungkook'un yumuşak öpücükleri bile Taehyung'un zevki kucaklamasını sağlıyordu:

"Aşkım... Beni tüketene kadar bana sahip olmanı istiyorum."

Jungkook bu cümleyi duyduğu için küstah bir tavırla güldü. İki sevgili de yatakta farklı kimliklere bürünüyordu ve bu anlarda Jungkook, Taehyung'un fikrine göre kesinlikle sevimli olmaktan öte, otoritesiyle ve kendini beğenmiş tavırlarıyla Taehyung'u titretiyor, sınırlarını dağlıyor ve zevkten ağlayacak kadar farklı diyarlara uçup gitmesini sağlıyordu.

Jungkook sağ eliyle Taehyung'un çenesini sertçe kavradı. Taehyung'un başı geriye doğru çekildiğinde acıyla inledi. Bulundukları pozisyonda boynu acıyordu fakat bu acıya tapacak kadar Jungkook'un canını yakmasından hoşlanıyordu. Jungkook sol elinin üç parmağını sertçe Taehyung'un ağzına ittirdi ve "Tüm gün... Hatta tüm gece, bana yoruldum desen bile seni bırakmayacağım." Dedi. "Duyuyor musun?"

Taehyung boğazına dayanan parmaklar yüzünden konuşamıyordu. Gözleri geriye doğru kayarken başını zorlukla sallayabildi. Jungkook sevgilisinin ağzını doldurduğu halde cevap vermemesine karşılık hırıltılı bir inleme bıraktı ve kendisini bir kez daha sertçe Taehyung'un dolgun kalçalarına ittirdi. Taehyung'un her kendisini ittiğinde kayan gözlerine baktı. "Bu hallerine bayılıyorum." Dedi. Güldü, dalga geçiyor gibi bir hali vardı: "Nasıl mahvolduğunu benim gözümden görmeni isterdim, öyle güzel ve baştan çıkarıcısın ki..."

Taehyung gözlerinin dolduğunu bulanıklaşan görüntüsüyle fark etti. Bir an önce kalçasına yaslanan penisi içinde istiyordu. Kalçalarını Jungkook'un kasıklarına itti. Jungkook onun hareket etmesine öfkelendi. Kendisini Taehyung'a biraz daha bastırdı. Sevgilisinin kendisine göre cılız kalan bedeninin üzerine çıkmıştı ve ağırlığını verdiğinde Taehyung'u boğmak istiyor gibiydi; Taehyung'un nefesi kesildi ve dolu ağzına rağmen güler gibi bir ses çıkardı. Neden güldüğünün bilincinde değildi. Hareketlerine bir anlam veremiyordu. Jungkook'un baskınlığı kendisini çılgına çeviriyor, delirtiyordu.

Taehyung ağzına yerleşen uzun parmakları emmeye ve kendisi için hazırlamaya başladı. Jungkook hala çenesini sertçe tutuyor ve başını arkaya yatırıyordu. Taehyung günün sonunda çenesinde kalacak izi düşündü. Bu hoşuna gidiyordu. Jungkook'un tüm bedeninde kalıcı izler bırakmasını arzuluyordu. Yanakları içe göçecek kadar sertçe ve seri bir şekilde ağzında yer edinen parmakları emdi. Kendisi için hazırladı. Çıkan ıslak sesler ve bulundukları pozisyon ikisini de zorluyordu.

Jungkook, Taehyung'un kendisi için kasılıp gevşeyen ıslak deliğine girmeden ve dolgun kalçalarını arasında yer edinmeden orgazm olmak istemiyordu. Kendisini geri çekti ve dizleri üzerinde yatakta oturur pozisyona geçti. Taehyung hala aynı pozisyondaydı ve ellerini kullanamadığı için hareket etmekte zorlanıyordu. Jungkook, Taehyung'un ıslattığı parmaklarını penisine sardı ve kendisini ağır ağır okşadı.

Jungkook yüzünü Taehyung'un dolgun kalçalarına yaklaştırdı. Bir taraftan hala kendisini okşuyordu. Yumuşak kalça yanaklarını tüy kadar hafif öpücükler kondurdu. Taehyung o kadar hassastı ki bacakları titriyor ve her an yüz üstü yatağa yığılacak gibi duruyordu. Jungkook bunu fark ettiğinde boştaki eliyle sevgilisinin ince belini sıkıca tuttu. Şimdi Taehyung'un sarsılmakta olan bedeni denge sağlamıştı.

Jungkook'un dudakları Taehyung'un kendisi için ıslanan deliğini bulduğunda, etrafına acelesi yokmuş gibi yumuşak öpücükler bıraktı. Taehyung'un ıslaklığını emdi. Dilini içeri itmemek için direndiği sırada Taehyung'un kalçalarını yüzüne bastırmaya çalıştığını fark etti ve gülerek geri çekildi. Taehyung'un kalçalarına bugün ikinci kez sertçe şaplak attığında, hala belini tutmasaydı Taehyung'un yatağa yığılacağını biliyordu.

"Sana ne söylediğimi unuttun mu?" dedi, sert bir tonda. "Kıpırdamayacaksın."

Taehyung bunun karşılığında "Jungkook..." diye sızlandı. Sanki gün boyunca arsız hareketlerde bulunan kendisi değildi; tıpkı bir bebek gibi mızmızlanıyordu. "Bacaklarım titriyor."

"Üzgünüm bebeğim." Derken bugün için Jungkook'un Taehyung'un isteklerine uymayacağı daha da önemlisi şirin hareketlerine kanmayacağı kesindi. "Ben seni bu pozisyonda becermek istiyorum."

Taehyung hem bu durumdan inanılmaz derecede etkileniyor hem de sızlanarak ağlamak istiyordu. Artık sabrı kalmamıştı. Jungkook'u bir an önce istiyordu. Kendisini yatakta geriye ittirdi. Dirseklerini yastığa yasladı ve kollarını ileri doğru uzattı. Yüzünü kolları arasına gömdüğünde Jungkook bu pozisyondan hoşlandığını belli etmek istedi ve sevgilisinin kalçalarına tekrar vurdu ve güldü. "Hep böyle uslu olsan keşke."

Taehyung yüzünü yastığa bastırdığı için boğuk ve incelttiği sesiyle inledi. Jungkook kendi akıl sağlığı için daha fazla oyalanmamaya karar verdi. Dilini Taehyung'un sıkı deliğinden içeri ittirdi. Bir taraftan da kendisini ağır ağır okşuyor, hem kendisini hem de sevgilisini hazırlıyordu. Dudakları deliğin üzerine kapandı ve ıslak deliği tüketmek ister gibi emdi. Dilini içeri ittiğinde ve sevgilisini keşfetmeye başladığında Taehyung'un ismini inlemesine sebep oluyordu. Taehyung burnunu çekerken "Jungkook-ah!" diye bağırdı. "Ç-çok iyi hissediyorum, devam et..." Sesi çığlık atıyormuş gibi gür çıkıyordu.

İçinden geçen tek düşünce, Jungkook'un dolgun kalçalarına sürten uzun saçları arasına yerleşen güzel parmaklarıydı. Sevgilisinin saçlarını acımasızca çekiştirmek, yüzünü deliğine bastırmak ve kendisini de yüzüne itmek istiyordu. Ellerinin bağlı olmasına bir kez daha lanet etti ve bulunduğu duruma dayanamıyormuş gibi sızlana sızlana inledi.

Jungkook Taehyung'u diliyle genişletmeyi sürdürürken başını iki yana salladı ve Taehyung'a çığlık attırırken ve onu yerken, acımasızca yaptığı işlemi daha hoyrat ve sert şekilde sürdürdü. Buna bayılıyordu. Daha önce hiç kimseyle denemediği ve hayatı boyunca da denemeyeceğini bildiği her şey Taehyung ile yaptığında gözüne ulaşamayacağı bir ödül kadar değerli geliyordu; Taehyung'un yanında utanma duygusu yoktu, onun her bir uzvunda gezen dudaklarında iğrenme belirtisi yoktu, aynı şeyi defalarca kez, hiç utanmadan ve hiç çekinmeden sürekli tekrarlayabilirdi. Ruhuna yerleşen bu yoğun haz asla son bulmayacak, Taehyung yanında olduğu sürece ancak katlanarak devam edecekti.

Jungkook dudaklarını kapandığını yerden geri çektiğinde solukları boğazına dizilmiş vaziyetteydi. Burnundan sert bir nefes aldı. Dudaklarının üzerindeki ıslaklığı, dilini dudakları üzerinde gezdirerek temizledi. Taehyung'un ıslaklığı çenesine kadar bulaşmıştı. Elinin tersiyle yüzündeki ıslaklığı sildi ve gözlerini kendisi için kasılıp gevşeyen delikten ayırmadan soluklandı.

Kendisi her seferinde yorulan taraf olsa da Taehyung'un içi kıpır kıpırdı. Hiperaktif çocuklar gibiydi; asla yorgunluk belirtisi göstermiyordu. Kalçalarını hevesle salladı ve "Hadi." Dedi. Jungkook'a kendisini bu kadar beklettiği için öfkeleniyordu. Oldukça sabırsızdı. "Sok artık şunu."

Jungkook güldü ve bu defa Taehyung'un, boğazının yırtılacağını düşündüğü kadar yüksek tondaki çığlığını deliğinin tam üzerine sert bir şaplak attığında gerçekleştirdi. "Cezan devam ediyor, unutma."

Jungkook erkekliğini okşayarak Taehyung'un üzerine eğildi. Kendisini ileri geri birkaç defaya mahsus deliğe sürttüğünde daha fazla sabrı kalmamıştı. Penisini kasılıp gevşeyen deliğin üzerine vurduğunda Taehyung'un inlemeleri ve çıkan ıslak sesler aklını başından alıyordu. Kendisini yavaşça deliğe itti. Zorlandığı için boğazından hırıltılı nefesler bıraktı.

Taehyung saatlerdir bunu beklediği için rahatlamış gibi, "Oh..." diyerek derin sesiyle inledi. Bir taraftan ise o kadar heyecanlıydı ki kendisini istemeden de olsa kasıyor ve Jungkook'u zorluyordu.

Jungkook kendisini biraz daha itmek istedi fakat başarılı olamadı. Bu durum canını yaktığı için dudaklarını ısırdı. Terden alnına yapışan uzun siyah saçları sertçe geriye savurdu ve başını geriye atarak soluklandı. Ardından Taehyung'un üzerine eğildi ve kulağının altına yumuşak bir öpücük kondururken "Kasma kendini bebeğim." Dedi.

Fakat Taehyung sevgilisini dinleyecek durumda değildi. Bunun üzerine Jungkook sabırsız ve sert bir tavırla kasıklarını sertçe dolgun kalçalara vurdu; bu sırada ellerini Taehyung'un beline yerleştirdi. Taehyung sevgilisinin sert darbesiyle öne doğru savruldu fakat belini sıkıca tutan eller sayesinde hareket edemiyordu. Acısına ortak olan çığlıkları odanın duvarlarında yankılanıyordu.

Jungkook yavaş hareketlerinin Taehyung'u daha çok zorladığına kanaat getirdiğinde hareketlerini hızlandırdı. Taehyung'un sıcaklığı ve darlığı sebebiyle durması imkânsız hale geliyordu. Daha fazla dayanamadığını belli edercesine kendisini birkaç defaya mahsus sertçe, sonuna kadar sevgilisinin içine itti. Hareketleri hızlı değil sert ve Taehyung'u sarsacak kadar şiddetliydi. Taehyung, Jungkook her kasıklarını şiddetle ve acımasızca kalçalarına çarptığında çığlık atıyor; ellerini kıpırdatıyor ve belini sıkmaktan morartan sevgilisinin ellerini tutmak için can çekişiyordu.

Böylelikle geçen birkaç dakikanın ardından Taehyung'un acısı yerini tamamen zevke bırakmıştı. Jungkook git gide hızlandı; kalçasını öyle şiddetli hareket ettiriyordu ki duyulan tok sesler kulağını çınlatıyor ve duvardan dışarı taşıp, koridor boyunca yankılanıyordu. Sessiz evin her köşesinde tahrik edici inlemeler, şehvetin getirisiyle dökülen çığlıklar ve uyum içerisindeki tenlerin birbirlerine sertçe çarpma sesi duyuluyordu.

Jungkook bu durumdan hoşnuttu. Taehyung'u istediği gibi sertçe ve acımasızca beceriyor, gözlerinden yaşlar akan sevgilisinin zevk noktasına kendisini sonuna kadar ittirip birkaç saniye boyunca hareketsizce bekliyor, Taehyung'un hıçkırıkları hoşuna gittiği için hırıltılı inlemeleri arasında gülüyordu. "Beni delirtiyorsun." Dedi. Hareketleri o kadar sertti ki kendisi de sarsılıyor ve sesi titriyordu. "Taehyung, sikeyim seni, beni delirtiyorsun; seni asla bırakmak istemiyorum. Buna her saniye, nefes aldığım her saniye devam etmek istiyorum."

Taehyung başını aşağı yukarı, delirmiş gibi şiddetle salladı ve "Ben de!" diye bağırdı. Hiçbir utanması yoktu. Acıya alıştığında artık o da kendisini Jungkook'un kasıklarına itiyor ve birbirlerine uyum sağlıyorlardı. Bu sırada zevk noktasının ardı ardına ezilmesinden ötürü ayak uçlarından başlayan yoğun bir titreme dalgası tüm bedenini ele geçirdi ve "Geleceğim." Diye sızlandı. Kendisine dokunmak istiyordu: "Ellerimi çöz, yalvarırım."

Jungkook bir kez daha güldü. "Şimdi de bana yalvarıyor musun?" Sağ eli, sevgilisinin sıkı tutuşundan ötürü morarttığı ve iz bıraktığı belinden ayrıldı ve sızdırmakta olan erkekliğini buldu. Parmakları etrafına sardı ve baş parmağını yarığın üzerine bastırdı. "Bana yalvarmanı sevdim, buna biraz daha devam etmelisin."

Taehyung'un hıçkırıkları boğazına dizildiğinde güçlükle nefes alıyordu. Tir tir titreyen cılız sesiyle "Lütfen." Dedi. Yalnızca bu kadarını söylemeye dili varmıştı. Orgazm tüm bedenini sarsa bile Jungkook'un parmağı yüzünden zirveye ulaşamıyor ve çıldıracak gibi hissediyordu.

Jungkook bunu beğenmedi. Kendisini daha güçlü şekilde sevgilisine ittiğinde Taehyung'un da bu duruma eşdeğer olarak gözyaşları daha şiddetli akıyordu: "Lütfen ne?" dedi. Söylemesini istediği başka bir şey vardı.

"Lütfen, lütfen hyung..."

Jungkook sevgilisinin kızıl saçlarının üzerine öpücük bıraktı. "Aferin bebeğim." Dedi. "Ne söylemen gerektiğini biliyorsun. Bu şekilde inlemeye devam et."

Ardından zirveye ulaşmak adına, günün sonunda yorgunluktan kollarını kaldıramayacak hale geleceğini bile bile, olabilirmiş gibi daha da hızlandı. Jungkook'un kondisyonlu bedeni bile yorulmuştu. Kasları ağrıyor, bacaklarına kramp giriyordu. Buna rağmen durmadı. Taehyung'u istediği gibi, bugünü bir daha aklından çıkaramayacağı kadar sert bir şekilde sevgilisiyle bedenlerini birleştirdi.

Eş zamanlarda orgazm bedenlerine tesir etmişti; Jungkook kendisini sevgilisinin en derinlerine bıraktığında, bilinçsizce, yavaşta olsa içinde hareket etmeyi sürdürüyordu. Bu sırada Taehyung'ta sevgilisinin istediği gibi, 'Hyung' diye bağıra çağıra kendisini Jungkook'un parmakları arasına ve siyah, saten çarşafın üzerine bıraktı. Jungkook ellerine bulaşan menileri Taehyung'un dudaklarına götürdü. Taehyung hiçbir uslanma belirtisi göstermeden zevkle sevgilisinin parmaklarını yaladığında, yorgun olmasına rağmen Jungkook'tan bir kıkırtı kazandı: "Asla uslanmayacaksın."

Taehyung sanki saatlerdir seks yapmamış gibi kıkır kıkır güldü ve "Asla." Dedi.

Jungkook, Taehyung'un içinden çıktı. Ter ve meniye bulanan kızarık kalça yanaklarını okşadı fakat o kadar yorgundu ki sevgilisine ilgi göstermeyi kısa süreliğine erteledi. Taehyung'un üzerine eğildiğinde bileklerindeki kravatı çözmesiyle birlikte sırt üstü yatağa yığılması bir oldu. Sanki göğüs kafesinin ardında bomba patlamış gibiydi. Ciğerleri yanıyor ve tüm bedeni ağrıyla kasılıyordu.

Taehyung kravatla bağlanmış olan bileklerini okşarken oflaya puflaya yatakta oturur pozisyona geçti. Canı fena halde acıyordu. Öte yandan hala yorgunluğa dair en ufak bir belirtisi yoktu. Jungkook'u seyretti ve gülümsedi: "Çok yorulmuşa benziyorsun."

"Sanırım yaşlanıyorum Taehyung. Eskisi gibi değilim, seks yapmak beni yoruyor."

Taehyung keyifle güldü. "Benden küçüksün..."

Jungkook miskin bir tavırla yatakta yan döndü. Taehyung'un gözlerinin içine baktı. Bu defa gülme sırası kendisindeydi. "Ama bana hyung diyorsun."

Sevgilisi dudaklarını büzdü ve düşünür gibi yaptı: "Yalnızca yatakta."

"Öyleyse... Bundan sonra herkesin içinde söylemeye başlamalısın. Beni 'hyung' diye çağırmanı istiyorum."

Taehyung'ta sırt üstü uzandı ve tıpkı Jungkook gibi yan döndü. Şimdi iki sevgili birbirlerinin gözlerinin içine dikkatle bakıyordu. "Söyleyebilirim, bunu söylemeyi seviyorum."

Jungkook kollarını açtı ve "Buraya gel." Dedi. Taehyung uyumak istemiyordu. Bu yüzden isteksiz bir şekilde Jungkook'un kolları arasına yerleşti. Jungkook kollarını sıkıca sevgilisinin bedenine doladı, başını boynuna yasladı. Sağ bacağını da bacaklarının üzerine attığında Taehyung'u hareketsiz bırakmayı başarmıştı.

Taehyung zorlukla ellerini Jungkook'un ellerinin üzerine attı ve sıkıca tuttu. Uyumadan önce farkında olmasa bile her zaman bunu yapardı. Jungkook bunu fark ettiğinde gülümsedi. Taehyung ise sızlanıyordu: "Boğuluyorum..."

"Boğulmuyorsun, gözlerini kapat."

Taehyung sevgilisinin emirlerine uydu ve gözlerini kapattı. Yalnızca on saniye sürdü. Gözleri yavaşça geri açıldı. Kısa bir süreliğine tavanı izledi. Tüm ebeveynleri uyuduğunda, dolaptaki pastayı gizlice yiyecek olan çocuklar gibiydi. Başını sağa çevirip Jungkook'un uyuyup uyumadığını anlamaya çalıştı; sevgilisinin bunu bekliyormuş gibi hızla gözleri aralandı ve iki sevgili göz göze geldi.

Taehyung "Uyuyorum!" bağırdı ve hızla gözlerini tekrar kapattı.

Jungkook sevgilisinin sevimliliğine gülmek istese de boğazını temizledi ve "Uyu." Dedi. "Eğer yataktan kalkarsan hissederim." Taehyung yanaklarını şişirdi ve sesli sesli ofladı. Jungkook ise aklına gelen ilk fikri uygulamak üzere, "Güzel şeyler düşün." Dedi. Taehyung'un bakışları kendisine döndü. Ne söylemek istediğini anlamamıştı. "Kapat gözlerini." Dedi.

Taehyung bir kez daha gözlerini kapattığında, Jungkook zihninden geçen hayalleri ortaya döktü: "Mesela... Bir aile olduğumuzu düşünebilirsin. Sen ve ben. Sonunda bu mesleği bırakıyoruz. Hiç kimsenin bizi tanımayacağı, tanısa bile rahatsız etmeyeceği bir ülkeye yerleşiyoruz. Mesela ben Norveç'e gitmeyi çok isterdim. Kış mevsimini çok seviyorum, sende seviyorsun öyle değil mi? Tıpkı şimdi olduğu gibi sürekli karlar yağacak. Soğuk olacak ama ufak tefek bir evimiz olursa eğer, şöminenin önünde kolayca ısınırız. Bu fikir güzel öyle değil mi?" dediğinde Taehyung'un mırıldandığını işitti ve güldü. İşe yarıyor gibiydi. "Ben yine çalışmak isterdim. Balıkçılık yapardım mesela, sende... Eğer istersen küçük bir kafe açıp işletebilirdin. Ya da ikimizde evde olurduk ve çocuklarımızla ilgilenirdik."

Taehyung boğuk sesiyle, "Çocuklarımız mı?" diye sordu. Uyku kendisini kollarına çektikçe sesi kısılıyordu. "Birden çok mu olacak?"

"Ben üç tane olmasını istiyorum."

"Neden ki?"

Jungkook güldü, "Hatta dört bile olabilir. Bir ailemin olmasını çok istiyorum. Gerçek bir aile," derken duraksadı. Eksikliğini çektiği her şeyi, biraz da Taehyung'un uyku sersemi olmasını fırsat bilerek anlatmaya koyuldu. Normalde olsa anlatamayacağını biliyordu. Bunları dile getirmek bile kendisine zor gelen, acı verici detaylardı:

"Eğer çocuklarım olursa, hepsini çok seveceğim. Hepsiyle ayrı ayrı ilgileneceğim ve bir gün asla, ne olursa olsun onları kararları ve istekleri yüzünden eleştirmeyeceğim. Onlara olan sevgimin azalmasına izin vermeyeceğim. Herkes sevilmeyi hak ediyor. Özellikle de henüz küçük yaştaki masum çocuklar. Ben bunları yaşayamadım. Biraz da bu yüzden eksik hissediyorum fakat kendi kalbimdeki tüm kırgınlıkları ve geçmişin acı veren detaylarını, çocuklarımı severken unutacağıma inanıyorum. Onlar her bana gülümsediğinde, ruhumda yer edinen kırgınlıkların üzerinde yeni bir çiçek açacak; karanlık ruhum aydınlığa kavuşacak. Gecenin karanlığını nasıl ay tek başına aydınlatıyorsa, senin bana sunduğun ailede, benim ruhumun ayı olacak. Yıldızlar ise geleceğe dair umutlarımız..."

Taehyung'a döndü. Taehyung'un uyuyakaldığını fark ettiğinde içtenlikle gülümsedi. Dolu gözlerini hızlı hızlı kırpıştırdı. Dinginleştiğini hissediyordu. Taehyung uyurken bile olsa, kalbinden geçenleri birisine anlatıyor olmak mutlu hissetmesini sağlıyordu. Son olarak, "Buna tüm kalbimle inanıyorum." Dedi. Başını bir kez daha Taehyung'un boynuna yasladı ve gözlerini kapattı; o da tıpkı sevgilisi gibi, geleceğe dair umutlarına sığınarak kendisini uykuya teslim etmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

mi geisha By ruby

Fanfiction

30.8K 1.6K 2
Maiko Jeongguk, geyşa olabilmek için kendine bir efendi arıyor. Ronin Taehyung ise onu korumak için altın ormana gönderilen, efendisi ölmüş sıradan b...
358K 32K 31
ı wαnnα mαkє ın lσvє wıth чσu
7.3K 581 7
Mercedes pilotu Taehyung, Ferrari takıntılı Jeongguk'un dikkatini çeker. Taehyung ise Jeongguk'un bedeni hakkında biraz fazla meraklıdır. domtae! slo...
8K 463 3
if you love me right, we fuck for life.