BA (RÜZGAR)

By Veyl_avera

886 30 54

İlk sesine vuruldum, Sonra bakışına, Sonra sevişine ve ruhuna. İsmi gibi kalbimde de hükümdarlık kurmuş ve... More

TU Kİ Yİ HEVAL?
ZEMBİLFİROŞ
DESTMALA A SPÎ Û ŞİN
SİYABENT
EVÎN
EFSUNKÂR
KIY NİKÂHI (Sezon Finali)

NİŞAN

45 2 0
By Veyl_avera

Gördüğüm görüntü tam da gerçekti. Bir an bunun gerçek olmamasını diledim. Kawa karşımda,bir ağa gibi dikilmişti. Ablamla birbirimize bakakaldık. Babam odaya girip Kawa'ya selam verdi. " Selamun Aleykum Dara Ağa."

Ağa? Kaşlarımın çatılması ile Dara'ya döndüm. "B-baba ama-"

"Nasılsınız hanım ağam?" Dedi kaşları çatıldı. Bu hiç bir şey söyleme demekti. "İ-iyiyim." Deyip ayağa kalktım. Hastane terliğini giyip Dara'ya adım attım. Elimi uzatıp dudağıma tebessümümü koyup tokalaşmak istediğimi gösterdim. Elimi tutup tokalaştıktan sonra anında bırakıp babama döndü. "Siz ne zaman gidiyorsunuz İran'a Agit Ağa?" Dedi babama gülümseyerek. "Ne oldu Dara Bey yerimde gözünüz mü var?" Dara kahkaha atarak babama döndü:

"Emin ol Agit Amca, yerinde olmak istesem çoktan almıştım o koltuğu." Babam kahkaha atarak eli ile omzuna dokundu Dara' n ı n. "Hadi bakalım." Dedi tebessüm ederek. Daha dün çoban olan adam nasıl olur da şimdi bir ağa olmuştu? "Baba bu adam çoban değil miydi?"

"Dılba hepsi bir oyundu."

"Ne oyunu ya? Neden bahsediyorsunuz siz?"

"Dılba sana anlattığım Hozan Ağa' y ı hatırlıyor musun?" Hozan Ağa? Evet, çok iyi hatırlıyordum. Tüm Urfa'nın diline düşmüş ve zalimliği ile tüm Doğu bölgesinin korkulu rüyası. Hozan Ağa. "Tamam da Kawa ne alaka?"

"Çok alaka çünkü Dara, Hozan' ı n oğlu."

"Tamam ama siz neden onu çoban olarak tanıttınız bana? Neden bizim hayvanlarımızın çobanı gibi davrandı?"

"Çünkü Hozan'ın bazı hasımları Dara'nın peşindeydi, Hozan'ın en yakınıydım ve kimse aramızdaki muhabbeti bilmiyordu. O yüzden o da oğlunu bize saklama kararı aldı." Üzerimde kalan şok ile hastane yatağına oturdum. "Emin ol Dılba Hanım, bende böyle bir şey istemezdim ama zorundaydım,zorundaydık." Dara'ya baktım. "Tamam, tamam yeter. Sadece bir soru soracağım; Dara hala bu oyuna devam edecek mi?"
"Hayır, artık tam anlamı ile oyun kalmadı ortada."

"Ben ne zaman çıkacağım şimdi buradan?"

"Bir gün daha buradasın, bu süre zarfında yanında Dara kalacak güzelim çünkü neredeyse her aşiret şuan Van'da toplanmış durumda. Yanına arada ablan gelecek ama o da en fazla bir kere gelebilir, biliyorsun onun da eşi ve çocuğu var kızım, Diyar apar topar İran'a gönderildi, Haran hala karısının yanında ama her ikisi de bir harabe. Bugün Dara ile kalacaksın kısacası." Babam yanıma gelip alnıma bir öpücük bırakıp Dara'ya döndü. "Sana da zahmet vermiyoruz inşallah oğlum."

"Ayıp ediyorsun ama Agit Amca, ne demek zahmet."

"Gelek sipas kurê min." Dara gözlerini rica anlamında yumdu ve açtı. Babam biraz daha yanımızda durup ardından ayrıldı yanımızdan. Babam gittikten üzü bir süre konuşmadık, ikimizde sessiz kaldık. "Telefonum nerede benim?"

"Ben daha yeni geldim Hanımağam, nerede olduğunu bilmiyorum."

"Hmm, anladım."

"Dara bir mesleğin var mı? Okudun mu okul?"

"Okudum tabii. Mimarım."

"Ben sanatçısındır zannediyordum."

"Evet, alışkanlık olarak şarkı söylerim, yanık bir sesim vardır bu yüzden genelde şarkıcı sanarlar. Peki siz? On dokuz yaşındasınız sanırım, siz ne okuyorsunuz ya da okuyor musunuz?"

"Ben Güzel Sanatlar okuyorum, ressamlık."

"Anlamıştım, çok renkli ve duygusal bir yapınız var."

"Evet." Dedim gülümserken. "Ben resmî konuşmayı sevmiyorum, madem Hozan Amca'nın oğlusun, evladısın o zaman bizimde dostumuzsun. Sana Dara demenden bir sakınca yoktur umarım.

"Bende resmiyet seven tiplerden değilim, istediğiniz gibi seslenebilirsiniz bana."

"Tamam o zaman çakma şıwan." Dedim gülümserken, onun da dudaklarından bir kahkaha döküldü ve bende gülmeye devam ettim. İçeri giren hemşire yanıma gelerek ilacı şırıngaya aktardı. İğneden öyle ölesiye korktuğum yoktu ama bende azıcık korkardım işte. Gözlerimi yumdum, bu yumuş hayattan kaçmak için olan bir yumuştu belki. Belki de daha fazlasıydı. İğnenin koluma girişini hissettim, ilk başta kısa bir acı hissetsem de daha sonra bir şey hissetmedim. "Bu son iğne takviyesiydi sonrasında on saatiniz kalıyor on saat boyunca ilaç takviyesi görecek ve yarın sabah on gibi hastaneden çıkış yapabilirsiniz."

"Tamam, teşekkür ederim." Dara odadan çıkıp gitti sonrasında gözüm telefonumu aradı ama yoktu sonrasında hemşire tekrar konuştu.
"Telefonunuz komodinin içerisinde, dilerseniz ben vereyim."

"Lütfen, iyi olur." Hemşire telefonumu verip, geçmiş olsun dileklerini ilettiler sonra odadan çıkıp gitti. Telefonumu açıp ablamı aradım. "Alo! Dılba! Ablam!"
"Abla, Abla nasılsın?" Ablamın ağlamaklı sesini duyunca gözlerim doldu. "Kötüyüm Dılba, sen öyle olunca bin beter oldum delala mın."
"Ben iyiyim abla, çok iyiyim."

"Dılba, şimdi sana bir şey diyeceğim ama sakın tek bir gözyaşı dökme, canın yanacak çok yanacak ama sakın kuzum."

"As-Aslan Abime mi bir şey oldu? Ne oldu Dılda açıklasana!"

"Biz sen geldikten sonra İran'a, Siyabent'in nişanına gideceğiz. Annemler hazırlığa başladı, yarın saat öğlen bir de uçakla yola çıkacağız. Güzelim, bak sakın ablam, sakın tek bir -" Ablam daha sözünü tamamlamadan hemen sözünü kestim ve telefonu kapattım. Benimle evlenmek isteyen, beni çok seven o adam şimdi başkası ile evleniyordu, şimdi başkasının elini tutuyor, ona sevgi sözcükleri kuruyordu. Bu yüzden sevmiyordum hayatı, her döneklik yapıp sonra acıyı insana bırakırdı. Dolan gözlerime çoktan yanmaya, çenem titremeye başlamıştı bile. Dolan gözlerimi serbest bırakıp içim dışıma çıkana kadar ağlamaya başlamıştım. Dara içeri girdi ve bakışları beni buldu. "Dılba, çi bû ? Ez tirsîyam.(Dılba ne oldu? Ben korktum.)" Diyemedim,
Sevdiğim, gecelerimin devrimi, gündüzlerimin gülüşlemeleri bana hainlik yaptı diyemedim...
"O adam, sen o adama aşıksın sanırım."
Gözlerimi anında ona çevirdim.
"Sen nereden biliyorsun bunu?"

"Bakışlarını gördüm. Ona karşı olan o bakışların ele verdi seni. O neyin oluyor senin?"

"Pismamê mıne.(Amcamın oğlu. )"

"Pismam ha?(Amca oğlu ha?)" Dedi soru sorar bir şekilde.

"Senin sesin güzel, şarkı söyleyelim mi?

"Ağlarken mi?" Konuşurken bile ağlıyordum. Gözyaşları arasında gülümsedim.

"Evet, ağlarken."

"Şarkını seç." Şarkıya başladım.

Roj çu ava,
(Güneş battı)

Dîsa bu tarî,
(Yine karanlık çöktü)

Derdu, kul dîsa li min dibari,(Dert,keder yine üzerime yağdı)

Birînam kurê u pir xedari,
(Yaram derindir,ağırdır)

Histir şîrîn li çawa min hur hur dibari.
(Gözyaşı gözümden tatlı, küçük küçük yağıyor)

Ardımdan devam etti.

Li min pirs ne kê,
(Bana sorma)

Derd û kuli min,
(derdimi,kederimi)

Bûye spî ketîye bi navê pore min,(Kır olup düştü saçıma)

min dur here,
(Benden uzak dur)

Jı ber çavê min,
(Gözümden uzak dur)

Te dibîn im,
(Seni gördüğümde)

Tev dibe derd û kule min, (Derdim,kederim birbirine karışıyor)

Sustu, ben devam ettim.

Min baveri soza te anî,
(Ben senin sözüne inandım)

Min nizanibû tu vêr xaini,
(Ben senin bu kadar hain olduğunu bilmiyordum)

Ew gas bi bavi, ew gas zalimi,
(Bu kadar gaddar, zalim olduğunu bilmiyordum)

Jı min dur here li zalimi,
(Benden uzak dur zalim)

Ez te nebibinim.
(Ben seni görmeyeyim)

Ağladım daha fazla dayanamadım,

Roj çu ava,
(Güneş battı),

Dîsa bu tarî,
(Karanlık yine çöktü)

Derd û kul dîsa li min, dibari,
(Dert,keder yine üzerime yağdı)

Birînam kurê û pir xedari,
(Yaram derindir, çok ağırdır)

Hestir şîrîn li çavê min hur hur
dibari...
(Gözyaşı gözümden tatlı, yavaş yavaş yağıyor)

Onun gözlerine baktım, hiç bir duygu emaresi yoktu, kahveyi andıran harelerinde hiç bir emare bulunmuyor, sadece bana bakıyordu, ben ağladım o sustu, ben sevdiğimin ismini binlerce kez andım, o baktı. Yaşadığım katarsis üzerime koca bir acı ve ağırlık bırakmıştı ve sonrasında derin bir uyku...

***

Sabah saat dokuzda Dara'nın şarkısı ile kalkmış gizliden gizliye onu izlemiştim sonrasında beni farkedip susmuştu. Yarım saat daha yatıp, çıkışıma yarım saat kala uyanıp hazırlanmış ve hastaneden kısa süren bir check-up yaptırıp çıkmıştık. Eve ulaşmış ve uçağa doğru yola çıkmaya başladık. Sessizliğimizi kesen Aslan Abim olmuştu. "Kızlar peçeyi nerede takmayı düşünüyorsunuz?" Ablam abimin yüzüne bile bakmadı, beni dürttü cevap vermem için. "Uçak da, tuvalet vardır illa ki orada takarız hemen." Dedim yüzümü camdan ayırmadan. Aslan Abim kırgın bir sesle bizi onayladı.

Hepimiz bir yerimizden kırılmıştık işte. Bazılarımız kalbinden, bazılarımız dilinden, bazılarımız ruhundan, bazılarımız ise bedeninden paramparça olmuştu.

Peki ya en çok kırılan kimdi?

Kalp mi? Ruh mu? Dil mi? Beden
mi?

En çok kırılan kesinlikle kalpti vesselam.

Aralarında en çok zarar alan ve sadece bir kere değil, bin kere ölendi kalp. Peki o kırmış mıydı?

Kırmıştı. Kalp kendini kırmıştı.

Sözümü dinlemedi, ne hissederim düşünmedi, düşürdü kendini,ezdi paramparça etti kendini...

***

Aradan üç saat geçmişti ve biz şimdi İran'ın en büyük meydanında iniş yapmıştık. Şuan Fars'ın Şiraz şehrinde bulunuyorduk. Şiraz geceleri mükemmel derecede güzel ve sıcak olur. Hele ki Yaz aylarında tam tadındadır. Hafif esen poyraz kadınların peçelerini uçurur güzel bir görünüm bırakırdı. Bazı kadınlar-soylu olanlar- kafalarını tülbent ile hafif kapatma şartı ile saçlarını açabilirlerdi. Biz de genelde ablam ile öyle yapardık. Haran Eniştem ablamın kesinlikle kapanması için bir baskıda bulunmamıştı. Akşamları da saat gece bir gibi kimse olmazdı Şîraz'da. Biz o yüzden başımızı açar, saçlarımız ile gerçekten tam bir görsel şölen oluştururduk. Saat beşe yaklaşırken biz çoktan Argeş Amcamın oturduğu konağa tabiri caiz ise şatoya gelmiştik. Argeş Amcam da İran'ın sevilen ve sayılan ağalarındandır. Argeş Amcam Siyabent'in babası. Biz Amcam ile selamlaşma faslını bitirmiş üzerimizi giymiş hazırlıklara başlamıştık. Nişan İran'da meşhur olan Çehel Sütun Sarayı'nda olacakmış. Hayallerimi şimdi bir başkası yaşıyor, ne de mutlu bir gün ama! Üzerime siyah beli inci detaylar ile süslenmiş ve dekolte oluşturmuş uzun balık modeli bir elbiseydi. Nişanda açık giyinebiliyorduk, iznimiz vardı, olmayanlar yansın derdine. Saçlarımı hafif dalgalandırıp, güzel bir hava bıraktıktan sonra güzel sade ama bir o kadar da dikkat çekici bir makyaj yaparak hazırlığımı sonlandırdım. Ayağıma siyah bilek kemeri inci olan siyah stiletto tarzı ayakkabımı giyip elime siyah mat clutch çantamı alıp odamdan çıktım. Koridorda yürürken Siyabent'in sesini duydum. "Dılba."

"Keremê xwe.(Buyur.)"

"Nasılsın? Çok güzel görünüyorsun."

"Ya sen ne yüzsüz adamsın Siyabent! Bana ilk beni sevdiğini, benimle evlenmek istediğini söylüyorsun, duygularımla oynuyorsun sonra ise hasta yatağımda ölürken elinde başka bir kadınla geliyorsun! Hala nasıl yüzüme bakıyorsun!"

"Dılba bir dinle beni! Dinlemeden yargılama bir beni! İsteyerek evlenmiyorum ben! Abimle kız arasında bir ilişki varmış, kızda bizi ifşa etmekle suçladı. Abim kızı kabul etmeyince doğal olarak ben evleniyorum kızla! Ben seni her zaman sevdim, vazgeçmedim, vazgeçemem ki rindê*." Gözlerimi doldu, inanmak istedim, gerçekten tekrar kanmak istedim. "Tamam artık ne olursa olsun bitti, sen artık evleniyorsun benimle işin yok. Hayatında hep mutlu ol, ne olursa olsun hel karını tut Siya, hiç bir zaman yalnız bırakma. Karın senin ailen, yuvan ne olursa olsun saygı duy, sevgi duy. Tekrar diyorum, Allah ne dileğin varsa hepsini gerçek kılsın İnşallah." Alnını alnıma yasladı, gözlerini yumdu. "Tek dileğim sendin,sensin." Ondan ayrılıp kaçarcasına aşağı indim. Bahçeye çıkıp temiz hava aldım. "Yardım et Allah'ım, yardım et, ne olur yardım et." İçimden Allah'a dökülen yardım nidaları ile abimin olduğu arabaya doğru gittim. Arabaya binip yola çıktık, hayatım gibi bu yolda uzundu, daha ilerlemenizi gereken kilometreler çoğalmıştı.

***

Nişan için saraya gelmiş, hepimiz misafirleri karşılamak için dizilmiştik. Ben tüm misafirleri karşılayıp bana ayrılan yere geçmiştim. Oturdum yerime ve Siyabent ile eşini izlemeye başladım. Ölüm yokmuşcasına eğleniyorlardı. Babam yanıma geldi, alnımdan öptü. Onlar eğlenirken biz babam ile sohbet etmiştik tüm gece. Ablam İran'a geldiğimiz gibi evine gitmiş oğlu ve eşine dönmek istemişti. Babam ile ne var ne yok her şeyi konuşmuştuk. Bazen acı, bazen tatlı en güzel sohbetleri birlikte ettik. Birlikte amcamın konağına gelip odalarımıza çekildik. Ben tüm gece acı dolu haykırırken onlar mışıl mışıl uyumaya adım atmışlardı bile...

Herkese merhaba Adenlerimmm! Nasılsınız! Umarım mükemmelsinizdir!(Her zaman öylesinizz) Biliyorum çok uzun zamandır bölüm atmıyorum ama beni burada anlamanızı istiyorum çünkü çok yoğunum ve sınav haftasındayız. Bölümün uzun bir kısmını inanın bugün tamamladım ve daha yeni yayımlıyorum. Yarın İstanbul Kitap Fuarında olacağım için yarın bölüm yetiştirmem imkansızdı o yüzden bugün yetiştirdim. Tekrar özür dilerim ama dediğim gibi çok yoğunum ve zaman bulamıyorum.

Eğer yazım hatası varsa affola.

LÜTFEN OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!

Hepinizi çok seviyorum cennet parçaları🍀❤️









Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 194K 138
《 𝖲𝗍𝖺𝗍𝗎𝗌: 𝖢𝗈𝗆𝗉𝗅𝖾𝗍𝖾𝖽 // 𝖾𝖽𝗂𝗍𝖾𝖽 𝗏𝖾𝗋𝗌𝗂𝗈𝗇》 𝖬𝗒𝖺𝗇𝗆𝖺𝗋 𝖳𝗋𝖺𝗇𝗌𝗅𝖺𝗍𝗂𝗈𝗇 𝗈𝖿 ❝穿成玛丽苏文里的女配❞ . 𝖮𝗋𝗂𝗀𝗂𝗇𝗂𝖺𝗅 𝖺𝗎...
A and D By Louisse

Teen Fiction

45.5M 818K 51
Nerdy Dakota Evans makes the biggest mistake of her life by falling in love with her best friend, Aaron Ford. Despite coming from entirely different...
MIRACLE By Ara

Teen Fiction

307K 11.3K 45
"My mother named me Miracle, but I am anything but a miracle in her and our family's life. I am a mistake. I am a product of a heinous crime." Miracl...
124K 3.1K 84
- 𝙄𝙉 𝘽𝙀𝙏𝙒𝙀𝙀𝙉 - started: 12/29/23 finished #1 | 2009 #1 | diorgoodjohn #2 | jessicaalba #3 | vancouver #3 | stuckinthemiddle #3 | diorgoodjo...