ISTIRAR

Autorstwa QnmTqn

202 82 26

"Istırar dediğin şey ben miyim?" Dedi sakince solmuş göz harelerinin ardından. "Istırar dediğin şeyden seni... Więcej

TANITIM
KARAKTER TANITIMı

1. BÖLÜM

37 21 4
Autorstwa QnmTqn

Ne yana baksak Denizli,maviydi,ışıktı sonra bir çaresizlikti zifir, akıntıya kapılmış gemiler gibiydik.

🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳

Tik tak tik tak... Yalının dev salonundaki karşımda duran dev saatte saniyeler, dakikalar ve saatler birbirini kovalarken henüz birkaç saat önce yaptığım şey geliyor aklıma.

Şu anda aynı salonda kendileri ile bulunduğum Bige Atasoy' un bakışları altında eziliyorum. Bige Atasoy bana küçük gören bakışlarını fırlatırken Asel Atasoy olanlara bir anlam vermeye çalışır gibi bakıyor.

Utana sıkıla  kafamı ayak seslerinin geldiği yöne çevirirken bir yandan da titreyen bacaklarıma engel olmaya çalışıyorum. Fakat beynimin kontrolünden çıkan bedenim zangır zangır titriyor.

Korku muydu bu? Endişe? Ya da çaresizlik? Hangisiydi?


Hakan Atasoy ve Gediz Atasoy dev
salondan içeriye giriyor. Zar zor da olsa ayağa kalkıyorum ben de. Kesilecek fermanıma odaklanmak için kulak kabartıyorum Hakan Atasoy ' un söyleyeceklerine. " Gediz bana her şeyi anlattı kızım. Bana da bunu olgunlukla karşılamak düşüyor. Yarından tezi yok düğün hazırlıklarına başlayacağız."

Hafif ağarmış saçları ile iri mavi gözleriyle bana bakıyor gülümseyerek Hakan Atasoy. Başımı olumlu anlamda sallayıp Bige hanım ve Asel ' e bakıyorum. Asel aniden seviniyor ve bana sıcacık bir gülümseme sunuyor. "Harika o zaman. Madem öyle ben Burak abime de haber vereyim." Asel sarı saçlarını savurarak koşar adım çıkıyor salondan.

Gediz, Hakan bey ve Bige hanım ile kalıyoruz sarayı andıran dev salonda. Bige hanım yanıma geliyor ellerini havaya kaldırmış alkış yaparken ve eşi Hakan beye dönüyor. Samimiyetten yoksun bir kahkaha atıyor Bige hanım ve ardından susuyor. "Sen ciddi misin Hakan? Oğlumuz bu ne olduğu belirsiz kızla mı evlenecek? "

İnsanlar için ne olduğu belirsiz bir şeydim. Hak vermiyor değildim ama olaylar böyle gelişmişti. Böyle gelişmek zorunda kalmıştı. Hakan bey bozulmuş bir ifadeyle eşi Bige hanıma bakıyor. "Ben gayet ciddiyim Bige. Gediz ve Eflin birbirlerini sevmişler ve evlenmek istemişler. Bizim de oğlumuzdan beklediğimiz bu değil miydi zaten? Doğru düzgün biri olması, düzelmeye karar vermesi ve evlenmek istemesinin nesi kötü?"

Bige hanım bu defa bu defa Hakan beyin yanına gidiyor. Gediz ise bana güven vermek istercesine bakıyor. "Biz bu kadar mı düştük Hakan? Cemiyetten bir arkadaşımızın kızı da  olabilirdi. Bize denk biri olabilirdi. Bu paçavraya Atasoy soyadını mı vereceksiniz siz şimdi?"

Bu kadar da olmazdı. Bu kadar hakaret canımı acıtıyor, bu kadar aşağılanmak ağır geliyordu. Kararlı bir şekilde salonun çıkışına ilerliyorum tüm bu sözlerin üstüne. Tam Gediz ' in yanından geçip gidecekken Gediz önce kolumdan sonra ise elimden tutuyor.

Gediz ' in yönlendirmesiyle ikimiz birlikte Bige hanımın karşısına dikiliyoruz. "Biz Eflin ile birbirimize çok aşığız. Bir karar verdik ve senden de saygı bekliyoruz. Kim ne derse desin ben Eflin ile evleneceğim. Eflin benim karım olacak." Gediz bunları annesine söyledikten sonra bana bakıyor. Okyanus mavisi gözleriyle gözlerimin ta içine, en derinine bakıyor.

Tuttuğu elimi bir mesaj niteliğinde sıkıyor yavaşça. Ne söylemeye çalıştığını anlıyorum ve gözlerimi gözlerinden çekiyorum.

"Madem öyle Gediz efendi, ben tasarımcımızı arayayım da gelip gelinlik için Eflin ' in ölçülerini alsın." Bige hanım Gediz ' e son bir bakış atıp çıkıyor dev salondan. Hakan bey ise çalan telefonunu cebinden çıkararak aramayı yanıtlayıp kulağına götürüp eşinin arkasından terk ediyor salonu.

Gediz ile başbaşa kalıyoruz dev salonda. Gediz yavaşça elimi bırakıyor. " Merak etme. Herşey istediğimiz gibi olacak. Güven bana." Belki de guvenmeliydim. Belki de guvenmem gereken tek kişi oydu.

🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳

İKİ GÜN ÖNCE...

"Hayır baba, hayır. Bunu asla yapmayacağım. Karşı çıkıyordum. Karşı çıkmalıydım da zaten. Başkası yüzden bu yola girip de bu yola da kader demeyecektim. Babam üzerime doğru yürümeye başlayınca sırtım yalnızca benim ve babamın olduğunu hastane odasının buz gibi duvarıyla buluştu.

Elini kaldırıp çeneme koyunca yüzümü olabildiğince buruşturacağım bir acı hissettim güçlü parmaklarının altında. "Ben ne diyorsam o olacak. Ben nasıl istersem öyle olacak."

Bir yandan elinin altında çırpınıp bir yandan da babamın çenemdeki elini çekmeye çalışıyordum. Sirayetsizdim ona karşı. Güçsüz ve zavallı.

Bulunduğumuz odanın kapısı aniden tıklatılınca babam çenemdeki elini çekip beni rahat bıraktı. Sırtım duvara yapışık yere yığılırken dizlerimin üstüne düştüm.

Kapıyı tıklatan kişi bu işlemi iki defa daha yaptıktan sonra bu defa kapının kolunu çevirerek açmaya çalıştı ama olmadı. Çünkü cani babam odaya girdikten sonra kapıyı kilitlemiş anahtarı da cebine atmıştı.

Kapıyı açmaya çalışan kişi gidince daha doğrusu gittiğini hissettiğimde elimi çeneme götürüp sesli bir şekilde acıyla inledim. Babam acımasız bakışlarıyla beni sürerken "Yemin ederim gebertirim seni Eflin. " dediğinde dizlerimde kalan bir parça dermanımla hiddetle ayağa kalktım.

"Dediğini yapmayacağım. Ben kimseyle kimse için zorla evlenmem!"
Babam dalga geçer gibi iğrenç bir gülüşle "Çıkar o beyaz önlüğü." Dediğinde bunu neden söylediğine bir anlam veremesem de tereddüt içinde dediğini yaptım.

Önlüğü odadaki masanın üzerine bırakırken babam cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. "Düş önüme, eve gidiyoruz!" Babamın ne yapmaya çalıştığını hiç anlamadan kafamı olumsuz anlamda sallayıp "Olmaz. Mesaim bittiğinde geleceğim zaten."
Dediğimde ben daha ne olduğunu anlamadan kolumdan sürükleyerek çıktık bulunduğumuz odadan.

Kolumu sıkarak çekiştirmesiyle kolumun açısından daha ne olduğunu idrak edemeden hastanenin önce çıkış kapısından sonra ise bahçenin kapısından çıktık. Yanımıza yaklaşan lüks araç tam önümüzde durduğunda babam hala tutmakta olduğu kolumdan sürükleyerek aracın arka kapısına ilerletti.

"Bin hadi!" Babam hiddetle emir verirken tuhaf tuhaf baktım yüzüne. "Bu kimin arabası? Ayrıca ben niye biniyorum ki buna?" Babam yüzüme öldürecekmiş gibi bakıp kolumu daha da sıktı artık açıdan kıvranacak duruma gelirken.

"Kes aptal aptal sorular sormayı! Sana ne diyorsam onu yap!" Babam daha kendisine cevap vermeme izin vermeden arabanın arka kapısını açıp bir paçavra gibi beni arabanın içine fırlattı.

Acıyla yüzümü buruşturup tutup sürüklediği koluma baktım. Morarmıştı her zamanki gibi. Bir süre kolumu incelerken acıyla gülümsedim bu defa. Her zamanki şeyler değil mi bunlar Eflin? Daha alışamadın mı? Yazıklar olsun hiç mi bağışıklık kazanamadın? Babam kapıyı kapatıp ön yolcu koltuğuna geçip oturdu.

Şoför koltuğunda neredeyse elli yaşında olduğunu tahmin ettiğim adam önündeki aynadan arkadaki bana baktı. "Ne zamandır bugünü bekliyorum. Oğlun iyi ki ödeyemedi bu borcu." Adamın ne anlatmaya çalıştığını anlamak bir kenara dursun neden böyle yılışık yılışık konuştuğuna da bir anlam verememiştim.

Adam arabayı çalıştırdığında yaklaşık yarım saat süren bir yolculuğun ardından evimizin önüne gelmiştik. Araba durduğunda hızlıca kapıyı açıp çıktım ve arkamdan hiç kapatma gereği bile duymadan bahçe kapınızdan içeriye girdim. Kapıyı alacaklı gibi çaldığımda açan kız kardeşim Damla olmuştu.

"Aa  abla daha erken değil mi neden geld-..." şaşkın nidalarıyla soracağı soruları beklemeden direk olarak içeri girdim. Babam da arkamdan gelince annem de hızlıca mutfaktan elindeki bez ile salona geldi.

Tişört giydiğim için açıkta kalan kolumun morluğu annemin gözüne çarpmış olacak ki "Endişe ile yanıma gelip "Ne oldu sana kızım? Kim yaptı bunu sana? Diye sıraladı sorularını.
Tuhafıma gitmişti annemin sorduğu sorular. Abim haricinde babamdan başka kim zarar verebilirdi ki bu evde bize?

Babam da tıpkı benim gibi annemin sorusunu duymazlıktan gelip dişlerinin arasından konuşmaya başladı. "Yarın bu kızın düğünü var. Hazırlık yapacağız Gülsüm." Annem babamın sözlerinin üzerine şaşkınlıkla "Ne düğünü Necip? Kime verdin kızımı?" Diye sorunca babam bana küçümser gibi bakıp "Az önce bizi eve bırakan, yani kumarhanenin sahibine verdim." Dediğinde ne yapacağımı bilemez halde beynimi de benliğimi de bir savaşın ortasında buldum.

Beni birine zorla veriyordu biliyordum. Ama beni verdiği adamın o elli yaşındaki yaşlı adam olduğunu bilmiyordum. Gücüm kalmamıştı sanki. Dizlerimin üstüne çöküp düştüm. Beynim talan olmuş bir savaş yeriydi. Kendini savunmaya çalışan küçük askerlerle doluydu. Gözyaşlarım hıçkırıklarım eşliğinde bir bir intihar etti yüzümden.

"Ben kimseyle evlenmem." Dedim sessizce. Babam söylediğim şeyle hiddetlenip üzerime geldi. "Benim bir tane oğlum var. Onu da kimseye kurban etmeye niyetim yok! Evleneceksin diyorsam evleneceksin. İnsan abisi için fedakarlık yapmaz mı benim güzel kızım ha?" Sesinde soru soran bir hava yoktu. Aksine tehdit tınısı vardı.

Seslice güldüm son söylediği şeye. Beni abimin kumar borcu karşılığında yaşlı bir adama mahkum etmeye çalışıyor ve buna da fedakarlık diyordu. Ayağa kalktım ve var gücümle bağırdım. "Ben o adamla evlenmem!" Babam zaten çok yakınımdaydı. Bu mesafeden de bana istediğini yapabilirdi. Elini havaya kaldırdı ve tahmin ettiğim şeyi yapmaya çalıştı.

Ama ona engel olan biri vardı ki o da canım annemdi. "Kızıma istemediği bir şeyi yaptıramazsın Necip. Belli ki Acar yine kumar borcuna bulaşmış. Eğer borcunu ödemeyi çok istiyorsa gerekirse canıyla ödesin. Ben kızımı yakmana izin vermem. Acar da benim evladım ama onun günahını Eflin çekmeyecek." Annem beni yanına çekerken babam sesli bir şekilde güldü.

"İkisi de senin çocukların değil Gülsüm. Bunların anneleri kahpelik yapıp zengin bir herife kaçtı. Bunları yüzüstü bıraktı. Sen sadece Damla ' nın annesisin bunu unuttun galiba." Bir kurşun daha atıldı savaş alanı beynimde. Yine vurdu babam gerçeği yüzümüze.

Ben herşeyin farkındaydım. Abimi on beni beş yaşında bırakıp giden bir kadın annem, annemiz olamazdı zaten. Benim bir tane annem vardı ve o da yanımdaydı. Öz olmasa da bu kadın benim annemdi.

Annem beni koltuğunun altına aldı ve odama doğru yürümeye başladık. Odama geldiğimizde yavaşça yatağıma doğru gelip kıvrılarak uzandım. Bakışlarımı tavanla buluştururken annem de hemen yanıma geldi. Aniden açılan odamın kapısından içeri giren Damla ' ya döndü bakışlarımız. "Babam, Eflin bu odadan çıkmayacak, ne su ne de yemek yok ona dedi. Söylediği şeyi adam akıllı kabul edene kadar böyle dedi."

Damla da gelip yatağımın yanına çökerken yalvaran bakışlarımı anneme çevirdim. Annem hızlıca hiç bir şey söylemeden yanımızdan kalkıp çıktı odadan dışarı. Damla da ben de konuşmadık annem tekrar odaya dönene kadar.

Annem elinde bohça şekline getirdiği beyaz küçük bir örtüyle odaya girdi. Gözlerim annemin elindeki küçük bohçaya takılı bir şekilde kendimi düzeltme ihtiyacı duydum ve yatağımın üzerinde oturur bir pozisyon aldım. Annem de gelip bu sefer yatağımın ucunda oturup bohça şeklinde büzdüğü beyaz örtüyü açtı.

Gördüğümüz şeyle benim de Damla ' nın da kaşları eş zamanlı şaşkınlıkla havalandı. "Bunlar ne anne? Nereden buldun bunları?" Damla benden önce davranarak lafı ağzımdan almıştı. Örtünün içinde birkaç altın ve bir miktar para vardı. Aklımdaki tek soru ise annemin bunları nereden bulduğuydu. Bizim elimize hiç para geçmezdi ki. Ben bile babamın zoruyla tüm kazancımı abimin eline verirdim.

"Bunlar senin kızım. Bunlar seni bir süre idare eder. Bunları al ve kaç buradan." Annemin söyledikleriyle bu sefer kaşlarım çatılırken "Ne diyorsun anne sen? Sen nereden buldun bunları? Ayrıca nereye gideyim ben?" Diye sordum, İçimde nifak tohumları ekilirken. Annem örtüyü tekrar büzerek eski haline getirdi ve elime sıkıştırdı.

"Ben ne dediğimi gayet iyi biliyorum kızım. Nereye gideceğine de gelirsek ise hani hep İstanbul ' a gitme hayalin vardı ya oraya git kızım. Kendine iyi bir hayat kur. Merak etme baban ve abinin ruhu bile duymayacak."

🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳🔳

Annemin zorlamasıyla ikna olan tarafımla, elimde valizimle çıkıyordum evden. Damla ve annem kapıda arkamdan üzülürken akan göz yaşlarımı elimin tersiyle tersiyle sildim. Anneme ve Damla ' ya son kez sarılıp veda ettim onlara.

Otogara gelip biletimi muavine gösterip numaramın bulunduğu koltuğa oturdum. Otobüs hareket ettiğinde Diyarbakır sınırlarından çıkmaya hazırdık artık. Yollar gözlerimin önünde bir şerit gibi akıp giderken. Annem, Damla, ailem, yaşadığım şehir...
Gözlerimi kapatıp acıyı içimin en derinine gömdüm.

Bir buçuk gün sonra İstanbul ' daydım sonunda. Otobüsten iner inmez elimdeki annemin para ve altınla dolu olan çantam elimden çekiştirilerek çalındı ve ne kadar bağırıp çağırsam da hiç kimse elini atıp bana yardım etmedi. Oturduğum yerde çöküp ağlamaya başladım.

Bir süre oturup ağladığım yerde kaldım. Ta ki bana uzanan eli fark edene kadar...
Okyanus mavisi gözlerin sahibine kafamı kaldırıp baktığımda "Sana yardımcı olabilir miyim?" Dedi ve uzattığı eline bir süre baktıktan sonra elini tutup ayağa kalktım. Karşıma geçip çimen yeşili gözlerimin içine bakmasına izin verdim.

"Neyin var? Bana anlatabilirsin." Gerçekten bu yabancıya anlatacak mıydım? Gerek yoktu böyle bir şeye. "Gerek yok." Dedim sakince.
"Hadi ama, bir yabancıya anlatmak daha iyidir İnan ki. Çünkü o yabancıdır ve seni yaptıklarınla yaşadıklarınla asla yargılayamaz." Sözleri bana güven vermişti nedense. Anlatmalı mıydım? Anlatmalıydım.

Başımdan geçenlerin tümünü tek tek anlatım karşımdaki yabancıya. "Sana bir teklifte bulunacağ-..." devamını getirmesini istemiyordum. Bana yardım etmeyi teklif edecekti ve ben bana bir yabancının yardım etmesini istemiyordum. Öz babam beni bu hale düşürmüşken bir yabancı benim için ne yapacaktı ki?

"Teklif ya da yardım istemiyorum." Diye reddettim kesin bir dille. "Bak hayatın kurtulacak. Annen ve kız kardeşin de babandan kurtulacak. İstediğin her şart yerine getirilecek. Senden istediğim sadece bir anlaşma."

Susmamış beni de can evimden vurmuştu. Annem ve Damla ' dan bahsederek. Canım annem bunca yıl öz annem olmamasına rağmen babama katlanmıştı. Damla ise lösemi hastasıydı. Babam onu tedavi ettireceğine bütün parayı abime verirdi. "Ne istiyorsun?" Diye sordum.

Dudaklarına bir gülümseme yerleştirip "Anlaşmalı bir evlilik." Dediğinde şaşırıp kaldım öylece.
"Ben seni tanımıyorum bile..." dememle elini tekrar uzatıp "Gediz Atasoy." Dedi ben de elimi uzatıp "Eflin Özgün." Derken.

Elimi tutup yürütmeye başladı. "Eflin Özgün, Gediz Atasoy ' un karısı olacak." Kendi kendine konuşarak elini tutup yürüdüğüm bu yabancı neden içime bir güven duygusu veriyordu ki?







Czytaj Dalej

To Też Polubisz

173K 8.5K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
6.1M 197K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
1M 37.8K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
121K 6.7K 50
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...