GEÇMİŞİN KUKLASI +18

By suslu1civcivv

20.1K 879 545

[Şiddet,kendine zarar verme gibi ögeler içermektedir!] Çocuktum ve yaşadığımız şeylerin kaderimiz olduğunu dü... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
Kaktüs ve Kar tanesi
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
İleriki bölümlerden küçük bir kesit- Morg
16.BÖLÜM
GEÇMİŞTE SIKIŞMIŞ KUKLA
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
KIYAMETTEN SONRA AÇAN PAPATYA
NEFRETiN ESİRİ

4.BÖLÜM

1.1K 53 20
By suslu1civcivv

Aralık, 1992

Bütün öğrencilerini velilerine teslim ettikten sonra okul kapısından çıktı. Yavaş adımlarla yürümeye başladı, kendini hiç olmadığı kadar yorgun hissediyordu.Hala ev bulamamış, arkadaşının evinde kalmaya devam ediyordu. Evin olduğu sokağa geldiğinde markete uğrayıp eksiklerini aldı.

Apartman kapısının önüne park edilmiş arabayı gördüğünde kendini sakin olmaya zorladı. O gece ona yardım eden adamı bir daha görmeyi istememişti.Sürekli görmezden gelmişti adamı.Ama bu Kaan'ı durdurmamıştı, sürekli bir bahane bulup Leyla'nın karşısına çıkıyordu; tesadüf gibi göstermeye çalışsa da, Leyla tesadüf olmadığının farkındaydı ve sürekli karşısına çıkmasını istemiyordu. Leyla'ya göre, Kaan güvenilir bir adam değildi, bu oldukça açıktı. Belinde silahla gezen bir adamın peşine takılacak kadar aptal değildi. Hayatı yeterince zordu, kendine yeni engeller çıkarmayacaktı.

En doğrusu görmezden gelmek diye düşündü. Sonuç olarak kimse umursanmadığı yerde durmaz. Hızlı adımlarla apartmanın içine girdiğinde adamın peşinden gelmediğinin farkına varıp rahat bir nefes almıştı. Önce üstünü değiştirdi, ardından kendine yemek hazırlamaya başladı. Kapı çaldığında bıkkın bir nefes verdi, ocağın altını kapatıp kapıya ilerledi. Kapıyı açtığında karşısında tahmin ettiği gibi Kaan duruyordu.

"Merhaba."

Leyla kapıya yaslandı.

"Merhaba?"

Kaan gülümsedi.

"Mercimek var mı Leyla?"

Leyla şaşkınlıkla kaan'a döndü.

"Ne?"

Kaan Leyla'nın yüzündeki ifadeye bakıp gülümsedi.

"Çorba yapmak için mercimek."

Leyla hala Kaan'ın yüzüne bakmaya devam ediyordu.

"Sana çok güzel bir haberim var."

Kadının meraklı yüzüne bakıp gülümsedi.

"Yan tarafındaki eve taşındım. Artık komşuyuz. Hatta terası birlikte kullanacağız bundan sonra."

"Öyle mi? Ne güzel."

Sesinde samimiyetten eser yoktu, Kaan'da bunun farkındaydı.

"Ya bak ne diyeceğim. Eskiden biri yeni bir eve taşındığı zaman komşuları onu akşam yemeğine davet ederdi. Artık insanlarda kibarlık,düşünce Kalmamış."

Leyla tek kaşını kaldırarak kaan'a baktı.

"Ne söylemeye çalıştığının farkındayım Kaan. Ve emin ol sana yemek yapacak halim yok, yorgunum."

Kaan tekrar gülümsedi. Leyla'nın yanına geldiğinde elinde olmadan sürekli gülümserdi. Leyla'nın yanında olmayı seviyordu, onun yanında içini kaplayan huzur ve mutluluğu seviyordu. Kalbinin ona gösterdiği hayalleri seviyordu, içinde Leyla'nın olduğu hayalleri. Sarı saçlarını yeşil gözlerini görmek için saniyeleri sayıyor, saçma sapan bahanelerle sürekli Leyla'ya koşuyordu. Tabi Leyla'nın ondan uzak durmaya çalıştığının farkındaydı. Ama Kaan bu mesafeyi kapatmaya kararlıydı.

"Ben yaparım sen zahmet etme."

Kaan evden içeri girdiğinde Leyla' da peşinden girdi. Kaan'ın kolay kolay vazgeçmeyeceğini anlamıştı. İçinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetti. Gülümsedi.

Mutfağa girdiğinde Kaan'ın buz dolabına baktığını gördü. "Ee ne yapacaksın?" Arkasını dönüp Leyla'ya baktı. "Bilmiyorum, karar veremedim daha." Leyla gülümsedi, Kaan'ın yemek yapmayı bilmediğini düşünmeye başlamıştı. Çünkü Kaan etrafındaki eşyalara korku ve şaşkınlık karışımı bakıyordu. "Tamam,sen karar ver ben terasa çıkıyorum." Leyla mutfaktan çıkacakken Kaan'ın arkasından konuşmasıyla durdu. "Yemeği sen seç benim aklıma bir şey gelmiyor." Leyla kolundaki saate baktı, "yani Kaan saat ilerlemiş gitmiş,bu saatte ancak makarna yaparsın." Dedi. Ardından mutfakta bulunan sandalyeye oturdu.

Adamın yemek yapmasını daha doğrusu savaşmasını büyük bir keyifle izledi. İki defa elini yakıp, üç defa elini kestiğinde Leyla müdahale etme gereği hissetmişti."Kaan, sen hayatında hiç yemek yaptın mı?" Kadının alay dolu sesiyle arkasına döndü. Leyla'nın gülerek ona baktığını gördüğünde yerin dibine girdiğini hissetti. Sırf Leyla'yla biraz zaman geçirebilmek için kendini rezil etmişti. Leyla'nın gülüşüne gözü takıldığında içini huzur kapladığını hissetti. Leyla çok güzel gülüyordu...

Leyla'nın gülüşüne bakarken, kalbine mutluluk tohumunun filizlendiğini hissetti. Kalbini ısıtan kadına bakarken dünyadaki bütün güzellikleri önüne sermek istedi. Yanılmıştı... Leyla güneş kadar değil, güneşten daha aydınlıktı... Gülümsedi Kaan, ah be Leyla... Ah isminde geceyi, benliğinde güneşi ağırlayan kadın...

Kaan makarnadan bir çatal aldığında Leyla'ya döndü."Sanki farklı bir tadı var?"Leyla gülümsedi. "Beğenmedin mi?"

"Hayır. Çok güzel olmuş,ne koydun içine?"

"Kabak rendeliyorum sosun içine öyle çok güzel oluyor bana göre."

Bir süre sonra ikisi elinde kahve fincanı ile salonda oturuyorlardı. İkisim arasında çok az ama bir o kadar fazla mesafe vardı. Kaan'ın, Leyla'ya ulaşmak için aşacağı mesafe onu korkutmuyordu.Hele engellerin sonunda Leyla onun yanında olacaksa çekeceği zorlukların bir önemi yoktu. Radyodan gelen kısık sesli müziğe verdi kulağını.

"Meğer seni öyle çok sevmişim ki,
Şimdi anladım gittiğini ve
Şimdi anladım sevdiğimi...
Biliyorum iş işden geçti.
Ama laf olsun diye soruyorum bebeğim.
Nerdesinnn,nerde?.."

Kaan gülümseyip Leyla'ya döndü, kadının ona baktığını gördüğünde, elini uzatıp yüzüne gelen saçı kenara çekti. Kısık sesli müzik ikisinin kalbine işlemeye başlamıştı.

"Sen benimdin,kaderimdin.
Sevdiğimdin,ayrıldık diyemem.
Sen benimdin,kaderimdin.
Sevdiğimdin,ayrıldık diyemem."

Leyla, Kaan'ın gözlerinin içine bakarken,Kaan gülümsedi. Gördüğü ilk an korktuğu bu adamın, ilmek ilmek kalbine işlemeye başladığını hissetti. Sanki yavaş yavaş kanına karışıyordu.

"Yaz yorgunu deli gönlüm.
Alışamadım ayrılığa.
Çiçeklerin rengine sevmiştim.
Şimdi ben yalnızım yoksun kiii."

Leyla gülümsedi, gelecekte kaan'a gülümsediği her an için azap çekeceğinden habersiz...

"Sen benimdin, sevdiğimdin.
Kaderimdin ayrıldık diyemem.
Sen benimdin,kaderimdin.
Sevdiğimdin,ayrıldık diyemem."

Şarkının sesi yavaş yavaş azalıp, kaybolduğunda içine dolan huzurla başını koltukta geriye yasladı. Leyla'nın kokusu burnuna dolarken, insanların bir konuda yanıldığını farketti. Cennet bu dünyada vardı;Leyla'nın yanında cennette olduğunu hissetti. Leyla'ya,kendi elleriyle cehennemi yaşatacağından habersiz.

"Neden bunu yapıyorsun Kaan? Ne istiyorsun benden?"

Kaan şaşırdı, böyle bir soru beklemiyordu. Peki ne diyecekti? Gerçekten ne istiyordu Leyla'dan? Onu gördüğü ilk andan beri, kalbi Leyla diye çığlıklar atıyordu, Kalbi Leyla'yı istiyordu...

"Kaan, sana diyorum. Neden sürekli karşıma çıkıyorsun? Neden sürekli farklı bahaneler bularak etrafımda dolanıyorsun?"

Kaan,bir süre ne diyeceğini düşündü. Leyla'yı yeni tanıyordu, onu korkutmak istemiyordu. O yüzden ağzından çıkanlara dikkat etmesi gerektiğinin farkındaydı.

"Seni istiyorum."

Leyla'nın gözleri öfkeyle büyüdü ve sehpanın üstünde duran bibloyu alıp Kaan'ın kafasına fırlattı. Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuş bir şekilede bağırmaya başladı.

"Ne diyorsun sen be? Sen kendini ne sanıyorsun da benimle böyle konuşuyorsun? Ahlaksız herif! Seni öldürürüm!"

Kaan şaşkınlıkla Leyla'ya baktı, başının kanayan yerine elini bastırıp iki adım geri çekildi.

"Leyla, bak yanlış anladın ben o anlamda demedim."

Öfkesinde gram eksilme olmadan adamın üstüne yürüdü.

"Öyle mi? Hangi anlamda dedin peki?"

Kaan, kendini nasıl ifade edeceğini düşündü.Hiç istemediği şekilde anlaşılmıştı söyledikleri.

"Seni istiyorum derken, senin kalbini istiyorum demek istedim."

Bir an yanlış duyduğunu sandı. Kaan söylemek istediklerini döktüğü için rahatlamış,fakat beklentiyle Leyla'nın yüzüne bakıyordu. Kadının boş bakışlarla yüzüne baktığını gördüğünde kalbine bir ağırlık çöktüğünü hissetti.İki adım atıp kadının yüzünü avuçlarının arasına aldı.

"Leyla..."

Leyla, Kaan'ın ellerini itip ondan uzaklaştı.

"Olmaz Kaan."

Kaan, Leyla'nın uzaklaşmasına izin vermedi,elini iki avucunun arasına aldı.

"Neden peki?"

Leyla dolan gözlerini sildi,Kaan'ın kanayan başına baktı.

"Ben senin gibi biriyle yapamam."

Eğilip alnını Leyla'nın alnına yasladı. Kaan'ın başından akan kan Leyla'nın saçına bulaştı.

"Leyla,lütfen..."

"Olmaz Kaan, hem ben sana göre biri değilim, hem de aylardan Aralık."

"Aralık mı? O ne alaka?"

Leyla gülümsedi.

"Aralık... Soğuğun başladığı, gecelerin uzun olduğu ay. Kaan, geceler karanlık olur...karanlık hep kötülükleri saklar içinde... Ben ne soğuğu, ne karanlığı severim. Aralık benim düşmanım. Aralıkta gelen hiçbir şeyi sevmem ben."

Kaan gülümsedi.

"Aralık geçene kadar beklerim Leyla."

Leyla başını iki yana salladı.

"Kaan anlamıyorsun."

"Bırak Leyla.Bırak kendini bana. Ben kalbimi sana bıraktım,sen de bırak. Yemin ederim çok mutlu edeceğim seni. Asla pişman olmayacaksın,sana bu dünyada cenneti yaşatacağım."

Leyla, kaan'a bakarken belki de ilk defa kalbinin bu kadar hızlı attığını hissetti... Gülümsedi, gelecekten habersiz, kaan'a gülümsedi tüm kalbiyle...

🕯️🕯️🕯️🕯️

Mart,1994

Geçmişine baktığında kocaman bir enkaz görüyordu Leyla. Umursamadığı artçılar büyük bir sarsıntıya dönüşüp bütün hayatını yıkmıştı. Geriye sadece enkaz yığını kalmıştı, Leyla enkaz altında kalmıştı... Lânet ediyordu, Kaan'ı tanıdığı, onu sevdiği güne lânet ediyordu...

Bu eve kapatılmasının üstünden 4 hafta geçmişti. O karanlık gecenin üstünden 4 hafta geçmişti.. Bu gün 29.Gün. kabusun 29.Günü. Midesine giren krampla ağlayacak gibi oldu, en son iki hafta önce koluna bir iğne enjekte etmişti tanımadığı bir adam. Bu geçen günkü adamdı adı; Demir.

Uyuyamıyordu, bunun yaşadığı kabusla alakası yok. Ona verdikleri zehir yüzünden uyuyamıyordu. Kabuslar görüyor, sürekli halsiz hissediyordu. Giydiği elbisenin terden sırılsıklam olduğunu gördüğünde yerinden kalkmak istedi ama hâli yoktu. Midesine tekrar giren krampla ağlamaya başladı. Ben bu değilim, diye düşündü. Ben böyle biri değildim,beni mahvettiler...

Kendini kontrol edemiyordu, eksik bir şeyler vardı. Vücudu ondan bir şey istiyordu.Ne olduğunu tahmin etmek zor değildi, o zehiri istiyordu,vücudu o zehire alışmıştı. Ağlamak istemiyordu, vazgeçmek istemiyordu, ama Leyla savaşmadan kaybetmişti. Onun savaşmasına bile izin vermemişlerdi. Bu saatten sonra yaşamın ne önemi var diye düşündü, artık hayatı ona ait değildi. O artık bir esirdi, o artık bu zehirin esiri olmuştu.

Duyduğu adım sesleriyle gözlerini yumdu. Yine gelmişti, onu görmek istemiyordu, sesini duymak istemiyordu.Kaan, Leyla'nın en yanlış seçimiydi.

Güven olmazsa ihanet olmaz.

Aşk olmazsa ihanet acıtmaz...

Bu dünyadaki en lânet duygu aşk.

Bu dünyadaki en muhtaç duygu aşk...

Kapat gözlerini Leyla,

Sen görmezsen yok olmaz ama, belki bu kadar da acıtmaz...

Ağla, susma, haykır!

İçindeki ateşi kus, hepsi kalbindeki ateşle yansın!

Ağla Leyla, ağla, hepsi gözyaşlarında boğulsun...

Gözlerinden yaşlar akmaya devam ederken açmadı gözünü. Midesine bir kramp daha girdiğinde acıyla çığlık attı. Ne olursa olsun gözlerini açmayacaktı. Gözlerini açıp Kaan'ı görmeyecekti.Bir zamanlar hayatının ışığı olan adamı, şimdiki enkazın mimarı olan adamı görmeyecekti. Midesinin bulantısı ile uzandığı yerden kalktı, başı dönüyordu. Bir adım bile atamadan tökezledi, beline sarılan eli itip yere bıraktı kendini. Gözyaşları durmadan akmaya devam ederken, bağıra bağıra ağlamaya devam etti.

"Ne olur bana ne verdiysen tekrar ver.Dayanamıyorum Kaan. Çok acıyor, dayanamıyorum."

Kaan bir şey demeden odadan çıktı. Arkasından bakarken daha da şiddetli ağlamaya başladı. Kaan'ın gitmelerine alışması gerekiyordu. Ama hayır, Kaan'ın arkasında kalmaya asla alışamayacaktı...

Leyla hâlâ olduğu yerde uzanırken Kaan geri döndü. Elindeki paketi Leyla'ya uzattığında pakete baktı.

"Ne bu?"

Derin bir nefes aldı Kaan. Bunu söylemek onun içinde zordu.

"Hamilelik testi."

Birkaç saniye donup kaldı; göğüs kafesinin kalbini sıktığını hissediyordu.

Başını iki yana salladı,hayır.Öyle bir şey olmamıştı,olamazdı...
Karnında bir bebek yoktu, olamazdı.Karnında Yiğit'in bebeğini yaşatamazdı!

Anne olmayı çok istedi, bütün hayatı boyunca anne olmanın hayalini kurdu, bu şekilde değil.Kalbine saplanan hançer, ruhunda kopan fırtınalar, kaderinin oyunları ağır geliyordu artık.

"Belirtiler uyuyor Leyla.Yap şu testi."

Leyla öfkeyle Kaan'a baktı.

"Sen nereden biliyorsun belirtileri?"

Kaan yutkundu.

"Ceren hamile Leyla."

Ceren. Kaan'ın karısı...

Gözyaşını silerek başını iki yana salladı.
Leyla herşeyle başa çıkacak kadar güçlüydü, hayır, tecavüz sonucu olan bir bebekle başa çıkacak kadar güçlü değildi...

"İstemiyorum Kaan."

Gözyaşları içinde zorlukla konuştu ama boşunaydı.

Testi yaptı, sonucun onu öldüreceğini bile bile.
Çift çizgiyi gördüğünde artık hayatının bittiğine emin olmuştu. Ve kaan sonucu öğrendikten sonra yine hiçbir şey söylemeden gitmişti.

Şimdi banyonun zemininde oturmuş, tam şu an ölmek için dua ediyordu. Ama duasının kabul olmayacağınım farkında aynadaki yansımaya bakıyordu.

Ölmek istiyordu.

Yok olmak, duman gibi göklere süzülüp bulutların arasına karışmak istiyordu. Bir mezar bile istemiyordu, biliyordu,onu mezarında bile rahat bırakmazlar.

Eline aldığı cam parçasına baktı, gülümsedi. Cam parçasını eline bastırdığında içinin acısını azalmasını bekledi. Kanı yere damlaya başladığında kana bakıp gülümsedi.

Bitiyordu.

Leyla Kurtuluyordu...

🕯️🕯️🕯️🕯️
2023

Acıyor, hemde çok.
Sensizlik neyin cezası?

Ruhuma saplanan her hançer,
Kalbimi parçalayan her ihanet,
Üstüne eklenen hasretinle yanıyorum.

Korkuyorum, ölümden değil, yaşamaktan.

Nasıl yaşanır sensiz?
Nasıl uyurum kokun olmadan?

Hiç mi kalbin acımadı bana?
Hiç mi sevmedin?

Canımın özü, sevgilim.
Kalbim çığlık çığlığa bağırıyor,
Yalvarıyor senin için.

Biliyorum geri döneceksin.
Ama sen dönene kadar benden geriye bir şey kalır mı bilmiyorum.

Söyle canımın özü, ben, sen diye kafayı yemişken nasıl gidebildin?



Gözyaşlarıyla ıslanmış kağıt parçasını katlayıp kitabın arasına sakladım. Mektupları kitapların arasına saklamayı seviyorum. Annemin babama yazıp asla vermediği mektuplar.Kalbinin acısını bir kaç satıra sığdırmaya çalışan, çaresizce aşık kadın.

Ah annem. Keşke senin bütün hayatını değiştirecek güçlerim olsa...

Acını kalbimde hissediyorum, çok acıyor anne. Senin yaşadığın çaresizlik çok acıtıyor.

Bebeğimi hissettiğim her an aklıma annem geliyor. Nasıl dayandın bu kadar şeye?

Elimi karnıma bastırıp gülümsedim. Bebeğim... Benim umudum. Geleceğimin ışığı...
"Bebeğim, seni çok seviyorum. Bunu asla unutma olur mu? Annen seni çok seviyor, annen senin için herşeyi göze almaya hazır."

Telefonun bildirim sesi ile aynadan uzaklaştım. Koltuğun üzerine bıraktığım telefonu elime aldım.

Gelen. Mesaj : Acar:
Ecrin olayı ile ilgili bir şeyler buldum müsaitsen ara.

Giden mesaj : Acar:

Yarın sabah uğrarım, kahvaltı hazırlarsın artık:)

Gönderilen mesaj: Acar:
Zıkkım ye.

Alıcı: Acar:
💔🥺

Telefonu sehpanın üstüne bırakıp son defa aynaya baktım. Mükemmel olmam gerekiyordu. Bu akşam Murat'ın ailesi ile yemeğe çıkacaktk. Yarın hastaneye gidecektik, engel olmadığım bir gerginlik var içimde.

sehpaya bıraktığım telefonu elime aldım bazı konularda acele etmem gerekiyordu. mesaj kutusuna girip aradığım kişiyi buldum.

Gönderilen mesaj: Araf:

saat 00' da vakfın yerine öğrenmiş olurum umarım. Yoksa gecenin devamını yiğit Acar'ın deposunda geçirirsin:)

Cevap gelmedi, zaten bir cevap beklemiyordum. Vakfın yapılacağı adresi bulmam gerekiyordu, o vakfın açılmasına engel olmam gerekiyordu. Yiğit Acar, asla bir kârı olmadan böyle bir iş yapmaz. başka bir amacı var, ve bu amacın iyilik getirmeyeceğini Bilecek kadar onu iyi tanıyorum.

Yigit Acar, bu hayatta herşeye hakkı olduğunu düşünen biri. birinin öldürmeye hakkı var, bir kadına tecavüz etmeye hakkı var.O hep haklı görür kendini,herkes ona ve yaptıklarına katlanmak zorunda.

salonda annemi aradı gözlerim ama bu gelmemişti,dolan gözlerimi sildim. Annemin hayalini ilk gördüğümde saatlerce ağlamıştım, şimdi ise hayali yok diye ağlıyordum. Ben anneme muhtaçtım kac yaşına gelirsem geleyim bu hep böyle kalacak.

Evin kapısının açıldığını duyduğumda göz yaşlarımı sildim. Murat'ın gelmesiyle içimi huzur ve mutluluk kaplamıştı. karanlık gecenin ardından doğan güneş gibi aydınlatıyor hayatımı...

Murat benim ışığım.

Koltuğa oturup salona girmesini bekledim. Sebebini bilmediğim bir şekilde kötü hissediyorum bu akşamın bir an önce bitmesini istiyorum.

Salona girdiğinde yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Bir an Araf'ın Murat'a konuşacağı ihtimali içime korku tohumları ekti. Sakin ol Selen. Öyle bir şey olsa Murat bu kadar sakin olmazdı.

Yavaş adımlarla Murat'a yaklaştım, bu adam niye öyle alık alık bakıyor yaa? Neyse konumuz bu değil."Aşkım hoşgeldin." Gülümseyerek konuştuğumda bakışları yüzümde gezindi. Yok yok kesin bir şey var bu adamda.
Beni kendine çekip sarıldığında, kollarımı beline doladım. "Hazırsan çıkalım."

Başımı salladım önce, sonra kollarımı boynuna doladım. Dudaklarımı dudaklarına değdirip bekledim. Kokusunu içime çekip rahatlamak istedim."Neyin var senin? " konuşurken dudaklarım dudaklarına sürtünüyordu. Bakışları yüzüme değdi tekrar.

"Önce şu yemeğe gidelim. Gece konuşuruz canım." Bakışları boynuma indi; eskiden annemin olan, üstünde melek sembolü olan kolyeyi inceledi. Sonra boynumdan çıkardı. Ben şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Murat! ne yapıyorsun sen?"

Kolyeyi cebine attığında, şaşkınlık yerini öfkeye bıraktı. Ellerim titremeye başladı; "Murat!Sana diyorum!"Sakin bir şekilde yüzüme baktı."Nesrin hanım, alışveriş yapmaya gitmiş. Onu almaya gitmek zorunda kaldım, kendine yeni mücevherler alıyordu, orada çok güzel bir kolye gördüm. Sanki senin için yapılmış gibiydi. Almak istedim, ama vazgeçtim. Sen normalde pahalı takıları seversin, ama bu kolye hiç senin tarzın olmamasına rağmen asla boynundan çıkarmıyorsun. Senin için çok değerli olduğu belli.Şimdilik bu kolye bende kalsın birkaç güne geri vereceğim."

Ben hala hiçbir şey anlamamıştım. Murat elimi tutup beni kapıya yönlendirmeden önce yanağıma birkaç öpücük bıraktı, ardından dişlerini yanağıma geçirince onu ittim."Pislik!Ne ısırıyorsun bulduğun her fırsatta? Makyajımı bozdun." Gülümsedi, gülümsemesiyle baharı getirdi gönlüme.

Araba hızla ilerlerken küçük el aynasından makyajımı düzeltmeye çalışıyorum. Tabi bu pek mümkün olmuyordu. Murat'a öfkeyle baktığımda gülmeye başladı."Canım... Ya tamam kızma. Valla artık ısırmam seni." Bakışlarım karnıma indi, hafifçe okşadım karnımı."Bebeğimiz sana benzerse ikiniz sayesinde kafayı yerim herhalde.Sonum akıl hastanesi olur." Murat'ın yanımda gerildiği hissettim,"böyle konuşma hastane falan." Elimi dudaklarına götürdü, birkaç defa öpüp yüzüme baktı,"ısırayım mı?" Öfkeyle elimi geri çektiğimde gülmeye başladı.

Murat'ın ailesinin evine geldiğimizde, Murat elimi tutup yürümeye başladı."Kim var içerde?" Gösterişli eve bakıp derin bir nefes aldım."Sinan, ablam ve ev sahipleri var." Sinan,Murat'ın kuzeniydi, onu bu akşam burada bulmayı beklemiyordum. Duruşumu dikleştirip Murat'ın elini daha sıkı tuttum.

Hizmetli kapıyı açtığında, neşeyle sohbet eden insanlar görmeyi isterdim, ama birbirlerine öldürecek gibi bakan aile fertlerini görünce içim açıldı resmen! Salona girdiğimizde bizi görüp ayağa kalktılar.

İki yüzlüler.

Murat'ın ablası Sevde bana sarıldığında karşılık verdim. Onun hakkında pek bilgi sahibi değildim,tek bildiğim küçük bir oğlu var. İlyas'ın duygusuz bakışlarıyla uzattığı elini sıktım. Tipe bak hele, maymun.Murat'ın kuzeni Sinan, baş selamı vermekle yetindi. Bakışları son derece soğuktu, tabi amcam kardeşini öldürdüğü için bana öldürecek gibi bakması normal. Murat'ın babasına selam verip sonunda masaya geçmiştik. Allah'ım selam vermek yarım saat aldı.

Hizmetliler servisi yaparken, Murat masanın altından elimi tuttu."Nesrin hanım yok mu?" Demir beyin bakışları bana döndü, Yüzümü inceledi ardından cevap verdi: "Tansiyonu yükseldi bir anda, odasında uyuyor,"
beter olsun."Çok üzüldüm gerçekten, geçmiş olsun." Sevde gülümsedi. "Korkma Selen, ona bir şey olmaz."Babasına bakarak konuşunca sandalyeme yaslandım. Anlaşılan Sevde,üvey annesine hala alışamadı. İlyas'ın öfkeli bakışları Sevde'ye döndü. "Abla! kalbini kırmak istemiyorum!" Tabi ilyas annesine asla laf söyletmez.Murat'ın yanımda gerildiğini hissettim."İlyas!Ben de senin kalbini kırmak istemiyorum!" Aileye bak beş dakikada birbirlerine girdiler.

"Kendinize gelin!Çocuk değilsiniz!" Demir bey,öfkeyle konuştuğunda hepsi yerinde toparlandı. "Hepiniz bana bakın." Sevde'nin oğlu konuştuğunda herkes ona baktı. Gözlerini şaşı yaptığını görünce dayanamayıp güldüm. Masada oturan herkes gülmüştü, Oğuz kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı,"baktım hepiniz kızgınsınız,dedim sizi güldüreyim." İçimi sıcaklık kapladı, benim bebeğimde böyle büyüyecekti.

İçime huzursuzluk çöktüğünde karşıma baktım. Annem, masadaki boş sandalyede oturuyordu. Ama bakışları çok başkaydı. Bana ilk defa böyle soğuk bakıyordu... Bakışları demir'in olduğu yere kaydı; gözleri dolu dolu gülümsedi. "Onu tanıyor musun kızım? Onun bana ne yaptığını biliyor musun?"
Boğazım düğümlendi, kulaklarım uğuldamaya başladı. Annemin gözlerinden yaşlar akıyordu. "Selen, ellerime bak." Korkuyla ellerine baktığımda bileklerinde olan kesiği ve enjektör izlerini gördüm. Ellerinden yere kan damlıyordu..."Bak Selen, benim ellerim paramparça oldu. Bak iğne izlerini görüyor musun? Hepsini o açtı." Masanın başında oturan demir yıldırım'ı işaret etti. "Beni o zehirledi!Çok canım yandı biliyor musun? Ölüyor gibi oldum, ama ölmedim! Acı çekerek yaşamaya devam ettim. Ölmeme bile izin vermediler..."

Annem acıyla gülümsedi..."kızım benim çok canım yanıyor." Hızla sandalyeden kalktığımda herkesin bakışları bana döndü. Annem hala karşımda oturuyordu ve kanı yere damlaya devam ediyordu."Selen,iyi misin sen?" Murat'ın endişeli sesiyle gülümsemeye çalıştım. "İyiyim, sadece midem bulandı bir anda" Ellerim titremeye başlamıştı, kendimi kontrol edemiyordum. Murat,bendeki değişimi farketmiş olmalı ki ayağa kalktı."Tamam, canım. Gel biz lavaboya gidelim." Elimden tutup beni salondan çıkardı. Lavabonun önüne geldiğimizde, elini bıraktım,"iyiyim ben." Zorlukla gülümsedim, hayır iyi değilim. "Yüzün bembeyaz oldu, hastaneye gidelim mi?"

"Hayır.Ben iyiyim merak etme." Kapıyı kapattığım an annem karşıma çıktı. Onu umursamadım soğuk suyla ellerimi ıslatıp boynuma sürdüm."Selen, Murat senin abini öldürdü!" Annemin öfkeli sesiyle ona döndüm."Benim abim yaşıyor! Ölmedi!" Annem öyle imalı bir şekilde gülümsediki kalbimin paramparça olduğunu hissettim. "Benim abim yaşıyor! Dönecek! Söz verdi bana!" Annem gülümsedi. Bileğinden akan kan elbisesine bulaşıyordu. "Selen, intikam istiyorsun ya, listeye eklemen gereken bir kaç kişi daha var." Annem bana öyle bir baktı ki, ne dediğini konuşmadan anladım. Titreyen ellerimle kapıyı açıp çıktım, çıkarken ışığı kapatmadım annem karanlıktan korkar.

Masaya döndüğümüzde artık ne yapacağımı biliyordum.Yüzümde son derece sahte bir gülümseme vardı. "Daha iyi misin Selen?" Demir beyin Samimiyetsiz sesiyle ona döndüm. "Evet. Daha iyiyim, ilk aylarda olduğumuz için zorluyor beni." Karnımı okşayarak konuştuğumda masayı kısa bir sessizlik kapladı. Murat, ne yapmaya çalıştığımı anlamak ister gibi yüzüme bakıyordu. Yüzümde sahte bir şaşkınlık ekledim."Aşkım ailene söylemedin mi?" Demir bey, Murat'a bakıp tek kaşını kaldırdı,"ben de bir anda neden evlilik kararı aldığınızı anlamaya çalışıyordum." Gülümsedim, Murat'ın masanın üstünde olan elini tuttum. "Bebeğimizden haberdar olur olmaz böyle bir karar verdik." Sevde'nin anlamsız bakışları Murat ve benim aramda gezdi."Tebrik ederim Selen." Gülümsedim Sevde'ye. İlyas ve Sinan sessizliklerini korumaya devam ediyorlardı.

"Evlilik işini hızlandırmanız daha doğru olur." Demir bey konuştuğunda, herkes ona döndü. "Haklısın baba." Murat babasını onayladı.Oğuz uyuklamaya başlamıştı."Ne oluyor yine? Herkes çok ciddi olmuş." Oğuz zorlukla açık tuttuğu gözleriyle bize bakıyordu. Sevde oğlunu kucağına aldı ve"ben Oğuz'u yatırıp geliyorum." Dedi. Salondan çıktığında, Demir bey tekrar konuşmaya başladı."yarından itibaren hazırlıklara başlayın, iki hafta sonra da düğünü yaparız. Murat yerinde kıpırdandı."İki hafta erken baba. Daha gelinlik yok, ev bakmadık, çok iş var ve aceleye gelmesini istemiyorum. "

"Onlar hallolur oğlum, evlendikten sonra burada kalacağınızı düşünmüştüm." Murat, Babasına bakıp gülümsedi."Baba, burası sizin eviniz, ben Selen ve bana ait yeni bir ev istiyorum. Rica ediyorum lütfen evlilik hazırlıklarına kimse karışmasın, herşeyi ben ve Selen seçeceğiz." Murat'ın son derece sert bir şekilde konuşması hoşuma gitmişti. Aslında ev olarak burada kalmam daha iyi olurdu. Her istediğime gayet kolay bir şekilde erişim sağlardım ama şimdilik bu konuyu kapatmak daha iyiydi."Sen bilirsin oğlum, ben güvenlik açısından söylemiştim. Selen hamile, Dostumuz kadar düşmanımız var bizim." Düşman kelimesini söylediği an, Sinan'ın bakışları bana döndü. "Yarın öbür gün bir sorun çıkarsa pişman olma diye söylüyorum." Adam uyuşturucu üreticisi, çok düşmanı vardır tâbi.

Telefonumun bildirim sesiyle herkesin bakışları bana döndü."Afedersiniz." Telefonumu alıp masadan uzaklaştım bahçeye çıktığımda. Kimin aradığına baktım,Araf arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Vakfın yerini buldum."

Demir bey, pencerede durmuş bana bakıyordu. Sesimin ona gittiğine eminim

"Yaa ne güzel,ama ben özel dikim istiyordum gelinliği. Neyse yarın gelir bakarım."

Araf, derin bir nefes aldı.

"Anlaşıldı müsait değilsin. Vakfın yerini buldum rahat bırak artık beni."

Gülümsedim.

"Sen benden daha iyi bilirsin ki bu işler öyle kolay değil. Önce bazı detayları sevmem şart."

Tekrar gülümsedim.

"Neyse sen bana fotoğrafları at. Tamam canım görüşürüz sonra."

Telefonu kapatıp arkama döndüm. Gelen bilirdim sesiyle gülümsedim. İşte oyun başlıyor.

Eve girdiğimde Murat'ın üst kattaki odasına çıktığını gördüm. Peşinden merdivleri hızlı adımlarla çıktım. Odasına girip kapıyı kapattığında, gözüm ilyas'ın odasına kaydı. Etrafta göz gezdirdim kimse yoktu, hızlı adımlarla ilyas'ın odasına girdim.

Odaya göz gezdirdim yatağın üstünde duran telefonu gördüğümde gülümsedim. Telefonu elime aldığımda tahmin ettiğim gibi şifre yoktu. Hızlı bir şekilde mesaj uygulamasına girip en güvendiği adamına,Araf'ın atığı adresi yazdım.

Alıcı: Can:
Bu akşam burası kül olacak.

Mesaj gittiğinde mesajı sildim. Birkaç saniye içinde cevap geldi.

Gönderen: can:
Tamamdır, bu akşam çıkacak mallar tamam, tırlar birazdan çıkıyor.

Kapıyı kontrol ettim, gelen giden yoktu. Rahat bir nefes alıp telefonu karıştırmaya başladım. Gördüğüm şeyle gülümsedim. Bu akşam çıkacak tırların plakasını not almış. Hızlı bir şekilde plakları kendi telefonuma kaydettim.

İlyas'ın odasından çıkıp Murat'ın odasını adımlarken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Murat'ın odasına girdiğimde telefonla konuştuğunu gördüm. Bakışları bana döndü, ona bakmadan salınarak yatağa yürüdüm.

Yatağa oturup telefonu elime aldım kaydettiğim plakaları Acar'a gönderdim.

Alıcı: Acar:
Polisi ara bu plakaları ver. Bu akşam yola çıkacak uyuşturucu tırlarının plakaları.

Mesajı gönderdikten sonra telefonu tamamen kapattım. Yatağın üstüne bıraktığım telefondan gözlerimi ayırıp Murat'a baktım. Gözlerimiz kesişti gülümsedim.

Murat telefonu kapatıp iki adımda yanıma geldi. Elimden tutup yataktan kaldırdı.

"İçerde yaptığın neydi? Bizim evlilik kararı almamızın bebekle bir alakası yok Selen!"

Murat'a gülümsedim. Gömleğinin üst düğmesini açıp dudaklarımı oraya bastırdım. Dilimi tenine değdirdim an gerildiğini hissettim. Dilimi önce boynuna, çenesine ve dudaklarına değdirdim. Nefesimiz birbirine karışırken gülümsedim.

"Murat..."

Gülümsedi.

"Canım..."

"Hadi eve gidelim, beni orada sorgula biraz."

Göz kırptığımda kalçamı avuçladı.

🕯️🕯️🕯️
İçimde sert bir şekilde gidip gelirken ensesinden tutup dudaklarımızı birleştirdim. Bacaklarımı iyice aralayıp kendimi ona bastırdım.

Terimiz birbirine karışırken gülümsedim. Tırnaklarımı sırtına bastırdığım an daha da hızlandı. Göğüslerimi avuçlayıp sıkmaya başladığında inleme seslerimiz tüm evi sardı. Başımı geriye atığımda eğilip çenemi ısırdı. İkimiz aynı anda gülmeye başladık.

Murat'ın telefonu çalmaya başladığında bacaklarımı beline sardım. "Bırak çalsın." Dudaklarını boynumda gezdirirken kararsız bir şekilde salona baktı. "Gece yarısı oldu önemli bir şey olabilir."

Onu yatağa itip kucağına çıktığımda gülümsedim." İlyas var baban var. Sen olmadan da hallederler,seni çok özledim,gitme bu gece." Dudağının kenarını öptüğümde gülümsedi, kollarını belime sarıp hareketlerime yön verirken ben de gülümsedim. Başımı Murat'ın boynuna gömüp hareketlerimi hızlandırdım.

Telefon salonda çalmaya devam etti, ikimizde umursamadık.
Ortalığın karıştığının farkındayım, işte bu yüzden Murat'ın bu gece bu evden çıkmasına izin vermeyecektim.













Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 38.9K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.2M 87.5K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

2M 34.7K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
2.7M 88.1K 60
İtalya da başlayan bir hikaye...