Bir Papatya Şarkısı

By KubraKb

56.6K 6.4K 13.8K

Bazı papatyalar siz yapraklarını koparmadan önce son şarkılarını söyler. Işıltılı bir hayatın, ünlü şarkıcı P... More

Bir Papatya Şarkısı
1: Bazı Işıklar Fazla Parlar
2: Bazı Dilekler Uzay Boşluğuna Uçar
3: Bazı Kaçışlar Kaçınılmazdır
4: Bazı Anlar Anlamsızdır
5: Bazı Saatler Yelkovanı Hapseder
6: Bazı Sırlar Sınırları Zorlar
7: Bazı Kahramanlar Pelerin Takmaz
8: Bazı Yolculuklar
9: Bazı Kaoslar
10: Bazı Hayaller Ayakta Gidilen Otobüse Benzer
11: Bazı Hayranlar
12: Bazı Yakınlıklar
14: Bazı Papatyalar Daima Solar
15: Bazı Hisler Ansızın Doğar
16: Bazı Karmaşalar

13: Bazı Anlamlar

1.3K 235 138
By KubraKb

13: Bazı Anlamlar

Bir saat sonra pansiyonun çatı katının küçük balkonunda Polat'la beraber soslu tavuk kanat yiyorduk.

"Hakkımda yazdıkları şeyleri gördün mü? Hayır havalanını birbirine kattığım için güvenlikler beni mimledi. Şimdi yolcu giriş çıkışlarında da başıma bela aldım, ben ne yapacağım? Kadın da gider ayak lafı çaktı kaçtı. Neymiş Bali adasına gidip dileği tekrar tutacakmışım. Dileğin konum bilmesi çok saçma değil mi sence de?"

Tavuğu hırsla ısırırken ona bakıyordum. Sakince başını salladı. "Bu senaryodaki her şey çok saçma ve bir şekilde gerçek."

"Aynen öyle," diye mırıldandım ağzım dolu doluyken. "Şimdi işin yoksa bileti bul, uçağa bin, tanınmamaya çalış... Onu da nasıl yapacaksak? Bulacağız bir yolunu."

Sonra dünyamın tepetaklak olmasından söz etmiyormuşum gibi iştahla tavuğu ısırmaya devam ettim.

"Nasıl olmuş?"

Polat, kanadın birini daha ağzına götürmeden önce beni yokladı, bakışlarını üzerimde hissetmeme rağmen tabağıma eğildim ve çıplak ellerimle tuttuğum tavuğu dişlerimle bir güzel sıyırdım.

"Efsane."

Ağzım dolu dolu mırıldandıktan sonra hemen diğer parçaya uzandım. Yine hayatım boyunca kendimi içinde hayal etmediğim bir an yaşıyordum. Henüz birkaç gündür tanıdığım yabancı bir adamla, yaşadığım şehirde var olduğunu bile bilmediğim ücra bir semtteki küçük pansiyonun çatı katında, insanlar tarafından görülmemek için ışığını yakmadığım balkondaki küçük taburelere oturmuş, masanın üzerindeki tencereden tavuk kanat yiyorduk.

İşin tuhafı öyle iştahım açılmış hissediyordum ki bildiğim tüm sofra adabını, geride bıraktığım süslü yemek masaları ve parıltılı çatal bıçak takımlarını, havalı olduğunu düşündüğüm ve yerken ayılıp bayıldığım yabancı kültürlerin tatlarını aramıyordum.

Elimi yeniden soslu kanata daldırırken Polat yardım etti. "Şurasından tut."

Söylediği şekilde tuttuktan sonra yeniden dudaklarıma götürdüm bol soslu kanadı yemeye başladım. Birkaç gün öncesine kadar diyet sandviçini yerken diyetisyenimin neler söyleyeceğini hesaplayan ben şimdi ödem yapacağını bildiğim turşuyu keyifle ağzıma atarken dünya yansa umursamayacağım bir seviyeye gelmiştim.

"Kimin tarifi bu?"

"Benim," dedi Polat tek lokmada bir kanadı gömerken. "Aşağıda Burhan amcanın mutfağında pişirdim, geldikçe yaparım. O da sever."

"Yanımıza neden gelmedi?" diye sorarken sosa bulanmış parmaklarımı yalıyordum.

Dışarıdan nasıl göründüğümü düşünmeyi es geçeli çok olmuştu.

"O erken yemiş, biraz kestireceğim dedi."

"Ne minnoş uyuyordur şimdi o..."

Yemek yemeyi kesip balkon manzarasından şehrin ışıklarına bakarken derin bir iç çektim. Dedeceğimi hatırlamak bana hüzün veriyordu.

Polat kendini tutamayıp gülmeye başladığında ona döndüm. "Ne oldu?"

"Hiç," dedi yemeğine odaklanıp yeniden ekmeği bölerken. Sonra bana işaret etti.

"Sosunu sıyır, ekmeği böyle bandıracaksın."

"Ay bugün hayatımda almadığım kadar kalori aldım, senin getirdiğin atıştırmalıklardan da yedim. Kendimi tutamadım."

"Çikolataları mı yedin?" diye sorarken sıyırdığı ekmeği ağzına atıyordu.

"Nereden bildin?"

"Ağlamaktan gözlerin şişmiş."

Parmaklarımı peçeteye sildikten sonra telaşla telefonumu çıkarıp ekrandan kendimi incelemeye başladım.

"Gerçekten mi? Kötü mü?"

Sonra aniden bunu da boşverip telefonu masaya bıraktım. "Aman, sanki kameralar mı çekiyor? Salla."

Yeniden yemeğe gömülürken ne kadar acıktığımı fark ediyordum, tüm bu koşturmaca arasında üç kilo verdiğime, bugünse fazlasıyla o kiloları aldığıma emindim.

"Ama o şerefsizin tavrından anlamalıydım!" dedim ağzım turşuyla doluyken.

Sonra Polat'ın gösterdiği şekilde tencerenin dibini ekmekle sıyırıp bandım.

"Garip garip kekeliyordu. Hem baksana, çevremdeki herkes bana düşman olurken beyefendi sevgi gösterisine devam etti. Neden? Çünkü ondaki hisler tersine dönmemiş!"

Ağzımdaki lokmayı çiğnemeye başlarken hüsranla ekledim. "Yavşak herif beni zaten sevmiyormuş!"

Sosa bandırdığım ekmeği çiğnerken büyük bir aydınlanma yaşamaya devam ediyordum. Polat konuşmadan beni dinliyor, ayranını yudumluyordu.

"Bu mantıkla baktığımızda bana karşı aniden nefret besleyen insanların tamamı önceden beni seven kişiler oluyor. Ne bileyim, annem, babam... Hatta onların benden en çok nefret eden kişiler olmaları çok normal. Çünkü dilek böyle işledi, hayatın doğal akışında böyle olması gerekirdi. Sonra... Arkadaşım Firuze, ekiptekiler..."

Bir anda parmağımı şıklatıp, "Evet!" diye haykırdım. "Baterist Yamaç'ın saldırısı bile şimdi anlaşıldı. Demek ki çocuk beni gerçekten seviyormuş, önceden gösterdiği sevgi yalan olsaydı şu anda bu kadar nefret etmesi mantıklı olmazdı. Zaten onun sahne hayatının iyiye gitmesini, ışığınının parlamasını hep çok istedim ve destekledim."

Dudaklarımdaki tatlı tebessümle fısıldadım.

"Canım ya... Beni sevdiği için saldırmış."

"Bu muhabbet kafamı yakıyor."

Polat'ın son lokmasını çiğnerken düşünceli bir şekilde yaptığı yoruma aldırmadım.

"Gitarist Taylan'a ne demeli? Beni Yamaç'tan koruyordu. Demek ki daha öncesinde gösterdiği ilgili tavır yalanmış. Ya bak sana ne diyeceğim, bu çocuk zaten hep bir çıkar ilişkisi varmış gibi hissettiriyordu bana, ne bileyim benden yardım isterken bile samimiyetine inanamıyordum. Al işte, doğru çıktı. Madem önceden beni seviyordun, Papatya'cım Papatya'cım diye peşimde dolanıyordun, şimdi neden nefret etmiyorsun ulan?"

Ayranımdan büyük bir yudum alıp bardağı masaya çarparken söylendim.

"Eğer beni sevseydi bana saldırırdı!"

Polat bu kez yorum yapmadı. İşler öyle bir çığrından çıkmış, konu öyle tuhaf noktalara gelmişti ki ekleyecek bir kelime bulamıyor olabilirdi.

"Dilek gerçekleşti diye çok kızmıştım ama iyi yönünden baktığında çok işe yaradı. Şuna bak, hayatımda kimin beni çok sevip kimin numara yaptığını anlamış oldum. Dur bakalım, o telaş içinde herkesle iletişime geçemedim. Asıl olay bundan sonra başlıyor, her şey normale döndüğünde kimlere haddini bildirmem gerektiğini iyi seçeceğim."

Tavuk kanadı hırsla ısırdığımı gören Polat beni nazikçe uyarmayı denedi. "Şey, sen yine de sakinliğini koru. Her şeyi anlayalım, olaylar mantığımıza yatsın. Olur mu? Böyle panik yaptığında..."

"Ya bırak allasen!" diye homurdandım kanadı yedikten sonra yeniden ayranımı höpürdeterek içerken. "Ak koyun kara koyun belli oldu işte oğlum, anlasana!"

Polat şaşkın bir şekilde erkeksi bir tavırla dizimin üzerine koyduğum bacağıma, elimdeki bol köpüklü ayrana, tabağımdaki tavuk kanatlarının sıyrılmış kemiklerine ve vahşi suratıma baktı.

"İçinde bir Haydar abi yatıyormuş," diye mırıldanırken hayretler içindeydi.

"Papatya'ydık ne oldu? Kopardı şerefsiz yoksunları."

Polat şaşkınca kaşlarını kaldırdı, bu sırada peçeteyle dudaklarını siliyordu.

"Şimdi de kamyon arkası sözler söylüyorsun."

"Sen nereden bileceksin ki? Hayatı tepetaklak olan benim."

Sonra derin bir iç çektim ve ona şöyle bir baktım. "Sigaran var mı?"

Kaşlarını çattı ve taburesini hafifçe geriye itti. "Abarttın."

"Neden? Kullanıyor olamaz mıyım?"

Gözlerini kısıp beni şöyle bir inceledi. Onun aldığı beyaz tişörtü giymiş, altıma eşofmanı geçirmiştim. Elbette paketlerden bulduğum takı ve tokaları bir yerlere takıştırmayı da ihmal etmemiştim. Rimel yüzünden iyice uzamış olan kirpiklerimi kaldırıp ona baktığımda sırıttı.

"Seninle birkaç dakika geçiren herkes sana zarar verecek herhangi bir maddeyi kullanmayacağını bilir."

Tek kaşımı sorgular şekilde kaldırdığımda daha da sırıttı. "Bu hayatta kendinden daha çok sevdiğin hiç kimse yok."

"Doğru bir tespit."

Hakkını yiyemezdim o yüzden konuyu bu şekilde kapatmasına müsaade ettim.

"Peki sen?" diye sorarken sözcükler dudaklarımdan istemsizce dökülüverdi.

Polat biraz geriye çekilip sorarcasına suratıma bakarken başını salladı. "Ben."

"İn misin cin misin?" diye sordum merakımın boyutunu bilmesini istemediğim için sıradan bir konudan söz ediyormuşum gibi sakince.

Onun gibi taburemi geriye ittim ve hafifçe manzaraya doğru döndüm.

"Kendi halinde bir adamım," derken sesinde tatlı bir mayhoşluk vardı.

Bu bana rahat hissettiğini düşündürdü.

"Kendini böyle mi tanımlıyorsun?"

"İzdivaç programlarındaki gibi bir şey istiyorsun sanırım."

Sırıttım. "Olur."

Hafifçe öksürdü ve küçük oyunuma ayak uydurdu. Tişörtünün yakasını hafifçe kaldırıp dikleşir gibi yaptığında keyifle izliyordum.

"Ben Polat Karathan. Otuz iki yaşındayım."

"Ne?" diye şaşkınca bağırdım. "Gerçekten mi?"

Yüz ifadesi bozulur gibi oldu. "Daha yaşlı mı gösteriyorum?"

"Yok canım," diye elimi havada salladım. "Soyadına şaşırdım. Karathan... İnsanların hayatlarını mı karartıyorsun?"

Esprimin yarattığı keyifle sırıtırken o hiç gülmüyordu. Meydan okurcasına üzerime geldi.

"Parlar... Sen ne yapıyorsun? İnsanlara yapay bir ışık sunuyor gibi bir halin var."

"Ha-ha," diye taklit ettim. "İki dakika dalga geçtirme canım."

Sonra kendi kendime güldüm, düşündüğüm şey o kadar komik geldi ki omuzlarım sarsılmaya başladı, elimle ağzımı kapattım.

"Ben insanları parlatıyorum, sen de karartıyorsun. Dengelendik."

Söylediğim şey bana gayet masum gibi gelirken Polat'ın yine gülmediğini fark ettim. Ciddi bir yüz ifadesiyle beni izlerken ne düşündüğünü anlayamıyordum.

"Bu da mı çok kötüydü?" diye tereddütle sorduğumda ona takılmaya çalışıyordum.

"Hayır," dedi. "Hoşuma gitti."

Birçok tepki beklesem de bu ciddi yüz ifadesiyle hoşuna gittiğinden bahsetmesi kesinlikle aralarında yoktu. Gözleri neden böyle yoğun bakıyordu? Böyle anlarda yüzünden hiçbir şey anlayamıyordum.

"Evet," dedim bu anı bölmek için. "Tanıtıma devam edelim."

"Annemle birlikte burada yaşıyorum. Bir kız kardeşim var, şehir dışında eğitim görüyor. En büyük hobim onun moralini bozmak."

Söylediği şeye kıkırdarken, "Sen ne yapıyorsun?" diye sordum.

Kısa bir sessizliğin ardından, "Ben otomobil alanında çalışıyorum," dedi.

"Aa!" diye şaşkın bir nida kaçırdım. "Hangi otomobil şirketi? Geçenlerde biriyle reklam çekimi yapacaktık. Gerçekten büyük paralar dönüyor! Bak yine aklıma geldi."

Polat söylediğim şeyi dinledikten sonra bardağına uzandı ve ayranını yudumlarken cevapladı.

"Oto-yıkama ve alım satım işi birlikte. Şirket değil, sanayide iş yapıyorum."

Duyduğum şeyle donakalırken gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Koca bir çığlık basmak, bastırdığım tepkiyi göstermek istiyordum ancak beynim bunun hiç uygun olmayacağını mırıldandı.

"A-anladım," dedim ben de sıradan bir sohbetteymişiz gibi ayranımı yudumlarken. "Ne güzel. İşini severek yapıyorsun sanırım."

Polat omuz silkti. "Fena değil, kazanıyoruz bir şeyler. Bana yetiyor."

Sonra bana muzip bir bakış atıp göz kırptı. "Bayılacakmışsın gibi bir halin var. Korkma, insan yemiyorum."

"Yok, yok canım!" dedim utançla. "Benim çok sık rastladığım bir meslek grubu olmadığından..."

"Altındaki milyonluk arabalar da bozulunca benim önüme geliyor. Böyle düşündüğünde çok uzak sayılmaz," diye açıklarken aynı muzipliğini koruyordu.

"Ay çok haklısın," dedim gereksiz hızlı şekilde başımı sallarken. "Doğru!"

"Sonra," diye mırıldandı gözlerini gözlerimden çekmeden. "Arabanın iç dış bakımını da yapıyorum. Tuttuğun direksiyon, dışarıyı seyrettiğin camlar, oturduğun koltuk..."

Ayranı püskürtmemek için ağzımı kapatınca içtiğim şey boğazımda kaldı, genzime kaçan sıvıyla beraber öksürmeye başladım.

"Helal, helal," diye sırtıma vururken sırıtıyordu.

"İyiyim," dedim konuşabildiğim ilk an. "Sorun yok."

"Aklına yanlış şeyler gelmesin," derken sesi tam da aklıma yanlış şeyler getirecek kadar çekici çıkıyordu.

"Hava ne kadar soğudu ya? Cereyan yaptı, sırtıma sırtıma geldi vallahi. Kalkalım mı?"

"Balkon cereyan yapmaz ama kalkalım."

"Yaptı yaptı," dedim durumun saçmalığını boşverip hemen ayaklanırken.

Sonra peşimden atlı koşuyormuş gibi içeri kaçtım, bir kat aşağı indiğimizde karşılıklı odalarımızın olduğu bölüme geldik. Ben hemen kendi kapımı açıp içeri sıvışacakken arkamdan sakince gelen Polat kısık bir sesle sordu.

"Korkmayacağına emin misin? Eğer istersen yanında kalabilirim."

Hemen atladım ve böbürlenerek konuştum. "Benim inanılmaz bir gücüm var."

İnanmadığını belli eden şüpheci bakışlarını üzerimde tuttuğunda, "Vallahi bak! Görmedin mi meydan dayağı attım, isteyince her şeyi yapabilirim," diye kol kasımı gösterip birkaç kez sıktım.

"Öyle diyorsan..."

"Öyle öyle. Haydi iyi geceler."

Kapıyı kapatmak üzere atılmıştım ki tek elini uzatıp engel oldu, kapıyı yavaşça tuttu.

"Söylemek istediğin başka bir şey var mı?"

Gözlerini gözlerimden ayırmadığı bir saniyelik zaman diliminde zihnimden yüzlerce cümle geçti.

Nasıl bu kadar sıradan görünüp çevremdeki herkesten daha çekici bir tavra sahip olabilirsin? Gözlerinin böyle yoğun bakması için ekstra bir çaba sarf ediyor musun? Bu kadar güçlü olmak yorucu değil mi? Kasların için vergi ödüyor musun? Sence ben güzel miyim? Benim hissettiğim o aptal elektrik akımını sen de hissediyor musun yoksa tek başıma mı çarpılıyorum? Neden beni kurtarıp duruyorsun? Ruh hastalığı seviyem giderek ilerliyor olabilir mi? Neden hala yanımdasın?

Gözlerime bakmaya devam ettiğinde fısıldadım. "Tavuk süperdi, eline sağlık."

Karanlıkta bakıştık, soluk alışverişlerimizi hissettiğimiz o sessiz anda cümlemin anlamsızlığı havada bir buhar gibi süzülüp yok oldu.

Polat ne düşündüğünü hiç anlamadığım o düz surat ifadesiyle başını salladı. "Beğenmene sevindim."

Kapıyı kapatıp bir an evvel içeri kaçmak isterken son anda kafamı uzattım.

"Bir soru daha. Sen de saçını sabunla mı yıkadın?"
-

Yüksek gerilim hattı, dikkat :)

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

381K 5.8K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
1.2M 4.3K 2
*Kitap olduğu için bölümler kaldırılmıştır. Uluslararası Bir Aşk Hikâyesi, Ephesus Yayınları farkıyla artık raflarda! ❤ Kitabın Tanıtım Videosu: htt...
741K 6.4K 21
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
245K 1.5K 20
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.