GEÇMİŞİN KUKLASI +18

By suslu1civcivv

20K 879 545

[Şiddet,kendine zarar verme gibi ögeler içermektedir!] Çocuktum ve yaşadığımız şeylerin kaderimiz olduğunu dü... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
Kaktüs ve Kar tanesi
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
İleriki bölümlerden küçük bir kesit- Morg
16.BÖLÜM
GEÇMİŞTE SIKIŞMIŞ KUKLA
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
KIYAMETTEN SONRA AÇAN PAPATYA
NEFRETiN ESİRİ

2.BÖLÜM

1.5K 57 25
By suslu1civcivv

16 Şubat, 1994

Leyla gözlerini araladığında hala gece olduğunun farkına varması uzun sürmedi. Bu lanet gece bitmiyordu. Kasıklarında hissettiği ağrı ile gözlerini yumdu. Canı acıyordu, hemde çok, ama şu an ağrısı umursadığı son şey bile değildi.

Aklına bir kaç saat önce olan şey gelince ağlamaya başladı. Başına gelen şeyin korkunçluğu onu mahvediyordu. Daha önce çok duymuştu tecavüz kelimesini. Tecavüze uğrayan insanlar görüp onlarla konuşmuştu. Onları anladığını düşünmüştü. Şu an anlıyordu, aslında sadece anladığını sanmıştı... Bu korkunç hissi yaşamayan bilmezdi. Şu an kendimi iğrenç hissediyordu duş almak istiyordu. Saatlerce suyun altına oturup bedenini arındırmak ardından bir daha uyanmamak üzere uyumak istiyordu.

Ama hayır. Önce polise gidecek başına gelenler karşısında sessiz kalmayacaktı.Olan hiçbir şey onun suçu değildi. Kendini değil onu bu hale getireni cezalandırıp sonra da buradan gidecekti.

Kasıklarında hissettiği ağrı ve düşünceleri ile boğuşurken sesler duydu. İki kişi konuşuyordu, ama hayır.Konuşmuyor tartışıyorlar. Zor da olsa uzandığı yerden kalktı beyaz elbisesi kirlenmişti. Saçları dağılmış,atığı çığlıklar yüzünden boğazı acıyordu. Gözlerini yumdu, fiziksel olarak bütün yaralar kapanırdı bir şekilde,Peki ruhu ne olacaktı? Paramparça olan ruhunu nasıl toparlayacak, hayatına nasıl devam edecekti?

Düşünmeyi bir kenara bıraktı. Buradan gitmesi gerekiyordu gelen seslerin kime ait olduğu umurunda bile değildi. Daha bir kaç adım atmıştı ki sesler kesildi. Leyla içinde bir yerlerde korkuyu hissetti. Hayır tekrar Yiğit ile karşılaşacak kadar güçlü değildi.

Ama yanılmıştı. Karşısında duran kişi yiğit değil, kaan'dı. Ayakta durmaya çalışsa da beceremedi, kaan'ı gördüğü an dizlerinin üstüne çöküp ağlamaya başladı. Ne hissedeceğini, ne yapacağını bilmeyerek sadece ağlıyordu. Belki de yaşadığı korkunç gecenin ardından kendini güvende hissettiği için döküyordu gözyaşlarını...

Kâbusun daha yeni başladığını bilmeden...

Kaan,Leyla'yı kolları arasına aldığında gözlerini yumdu. Kendini hazırlamıştı Yiğit'in yaptıklarını öğrendikten sonra, buraya gelirken Yiğit ile konuşurken kendini hazırlamıştı, onu bu şekilde ya da daha kötü göreceğini biliyordu ama acıyan kalbine engel olamadı. Kapalı gözünden bir kaç damla yaş geldiğinde kendine engel olmaya çalıştı,dün gece sadece Leyla için değil,onun için de kâbus gibiydi.

Bir süre sonra yeni yeni doğmaya başlayan güneş ikisinin bedenini aydınlattı. Leyla geçirdiği ağlama krizinden sonra yeni yeni kendine geliyordu. Kaan'dan uzaklaştı. Ona yakın olmak artık yasaktı, Kaan artık başka birine aitti... Bir an düşündükleri yüzünden gülecek gibi oldu başına gelenlere rağmen hala onu düşünüyordu.

Leyla, etrafına baktı tekrar Yiğit'le karşılaşacak kadar güçlü hissetmiyor,buradan uzaklaşmak istiyordu.Kaan onun düşüncelerinin farkında olarak konuşmaya başladı. "Korkma,Yiğit sana bir şey yapamaz artık."Leyla öfkeli bakışlarını Kaan'a çevirdi. "Yapacağını yaptı zaten." Gözyaşları tekrar yanağından akarken kaan'dan iyice uzaklaştı.

Kaan bir süre sonra tekrar Leyla'nın yanına yaklaştı, onu korkutmak istemiyordu. "Leyla'm hadi toparlan artık seni evine bırakayım. Duş al dinlen biraz." Leyla yanlış duyduğunu düşündü bir an.Öfkeden elleri titremeye başlamıştı.

"Hayır Kaan! Eve gitmiyorum. Gideceğim ilk yer polis karakolu olacak. "

Kaan derin bir nefes aldı. Biliyordu zor olacaktı. Ama Leyla'nın şikayetçi olmasını istemiyordu. Bu olayı kimseye duyurmadan sessiz bir şekilde halletmesi gerekiyordu. Gece yarısı haberi aldığında delirecek gibi olmuştu. Buraya  gelip Leyla'ı gördüğü an onu sarıp ağlamak istemişti. Onu buradan kimsenin olmadığı bir yere götürmek,sonsuza kadar saklamak istemişti. Biraz sakinleştikten sonra ona göre en mantıklı kararı vermişti. Eğer bu olay duyulursa bütün hayatları yerle bir olacaktı. Tecavüz olayı duyulursa,bu polise yeni bir kapı açmak olur,bu yüzden bu olay kimse duymadan kapanmalı. Kaan Acar ailesini korumak zorundaydı.

Leyla hala öfkeli bakışlarını Kaan'a dikmişti. Kaan ise daha sakin yaklaşmaya çalışıyordu. En azından Leyla'yı daha fazla üzmeden bu olayı kapatmalıydı. Leyla'nın daha fazla zarar almasını engellemek zorundaydı, Ona engel olmanın bir yolunu bulmalıydı. Leyla'nın asla polise gitmesine izin vermeyecekti, en azından kanıtlar yok olana kadar.

"Duydun mu beni? Şimdi hemen polise gideceğim."

Duydukları karşısında şaşırmadı kaan. Leyla'nın böyle tepki vereceğini biliyordu, ki verdiği tepki normal sayılırdı.Ama Leyla'ya izin vermeyecek,ailesinin yanında duracaktı. Durmak zorundaydı. O yüzden daha fazla uzatmadı, hiç istemediği halde içi kan ağlayarak o sözler çıktı ağzından.

"Leyla, önce sakin ol. Benim sana zarar vermeyeceğimi biliyorsun.Seni anlıyorum Yiğit yaptığı şeyin cezasını çekecek. Ama senin düşündüğün gibi değil, bana bırak ben halledeyim herşeyi."

"Kardeşimin cezasını ben vereceğim Leyla."

Leyla duydukları ile kaskatı kesildi. Kalbinin binlerce parçaya bölündüğünü hissetti. Kaan acar, sevdiği adam. Onu aşka inandıran adam.

Hayır.

Kaan acar, kalbini binlerce parçaya bölen adam,sürekli yarı yolda bırakan adam. Aşkına sahip çıkamayacak kadar korkak olan adam.

Derin nefesler aldı Leyla.Her seferinde Kaan'ın ona yaşattığı hayal kırıklığına alışmayı umuyordu. Ama her seferinde ilk defa oluyor gibi kalbi binlerce parçaya bölünüyordu...

Duruşunu dikleştirdi. Acıyan kalbine rağmen konuşmaya çalıştı.

" Sana göre tecavüzün cezası ne Kaan?Hayır!sakin olmayacağım. Böyle bir olayda asla sakin olmayacağım. Kardeşin yaptığının bedelini ödeyecek."

Kaan iki koca adımda Leyla'nın karşısına geçti.

"Leyla, beni yapmak istemediğim şeylere zorlama bak zararlı sen olursun."

Leyla ağlamak istedi ama aynı zamanda kahkaha atarak gülmek istiyordu. Yaşadıkları yüzünden sinirleri harap olmuştu.

"Daha ne kadar zarar görebilirim sen söyle Kaan. Hayatımı mahvettiniz, kardeşinin yaptıklarına rağmen, hala beni susturmak istiyorsun. Senin kardeşin bana tecavüz etti."

Leyla gözlerinden yaşlar akarken zorlukla konuşuyordu. Ama biliyordu boşuna konuşuyordu... çünkü söz konusu ailesi olduğunda Kaan'ın gözü hiçbir şey görmezdi. Karşısındaki sevdiği kadın olsa bile.

"Beni bunu yapmaya sen mecbur bıraktın Leyla. Üzgünüm."

Leyla ne olduğunu anlamadan iki kişi tarafından bir arabaya sokulduğunda,Yanıldığını farketti.

Kâbus daha yeni başlıyordu...

🕯️🕯️🕯️🕯️
Leyla gözlerini zorlukla araladığında etrafına baktı. Bir süre kendine gelmeyi bekledi, başı ağrıyordu. En son hatırladığı arabaya bindirildiği sonrası yoktu. Zorlukla yerinden kalktığında etrafa baktı, başının dönmesi durmuyordu ve hava kararmaya başlamıştı. Kaç saat uyduğunun hesabını yapmak istese de daha önemli işleri vardı.

Odanın içinde sadece bir kapı vardı.O kapıya yönelip açmaya çalıştı ama çabaları sonuç vermedi. Kapı kilitliydi. Bir kaç kez sertçe kapıya vurup açılmasını bekledi, açılmayınca daha şiddetli vurdu. Başı daha şiddetli dönmeye başlarken duvara tutundu, Uzaktan konuşma sesleri geliyordu. İki ses tanıdık diğeri yabancıydı. Gözlerini yumup baş dönmesinin geçmesini bekledi. Adım sesleri geldiğinde yatağa dönmeye çalıştı, ama iki adım bile atamadan yere çakıldı. Hala başı dönüyordu.

Kapı açıldığında kafasını kaldırıp kapıya baktı, çift gördüğü için kimin geldiğini ayırt edemiyordu. Hala anlam veremiyordu, ona ne olmuştu? Neden bu kadar uyuşuk hissediyordu?

Başı şiddetli bir şekilde dönmeye devam ederken birinin onu kucağına aldığını hissetti. Yatağa bırakıldığı an gözleri kapanmaya başlamıştı. Yatağın başında durup konuşan kişilerin sesini duyuyordu. Ama gözlerini açıp bakmıyordu, zihni karanlık bir kuyu gibi onu içine çekiyordu.

"Saatlerdir uyuyor bu normal mi?" Bu ses çok tanıdık geliyordu, bu ses kaan'a aitti.

"Hayır değil."

Konuşulanlara anlam vermeye çalışıyor; ama bir sonuca varmıyordu.

"Ona ne oldu?"

"Sanırım şu an zehirleniyor, verdiğimiz madde sonrası daha enerjik olması gerekiyordu." Sesin sahibini tanımıyordu.

"Ona tam olarak ne verdin?" Diğer adam kahkaha atıktan sonra, son derece sakin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Bir uyuşturucu çeşidi, kafayı güzel yapan halüsinasyon gösteren uçuran bir şey. Ama şu an fazla doz aldığı için zehirlenme geçiriyor."

Leyla gözlerini zorlukla açık tutmaya çalışırken, duydukları ile kanı donmuştu. Sevdiği adam onu zehirlemişti. Saçlarında gezen bir el hissetti, geri çekilmek, dokunma diye haykırmak istedi... Ama değil konuşmak, gözlerini açmaya hali yoktu.

Bir çakmak sesi işitti ardında sigara kokusu geldi burnuna, kokuyu aldığı an öğürmeye başladı. Bedeninde büyük bir uyuşukluk vardı, midesi bulanıyor, ama neredeyse bir gündür yemek yemediği için kusamıyordu. Saçlarında dolaşan elin uzaklaştığını hissetti,ardından birinin hızlı adımlarla yürüdüğünü gördü, bulanık gördüğü için Kaan'ın karşısındaki kişinin kim olduğunu göremiyordu. Odada boğuşma sesleri geldiğinde kalbinin haddinden fazla hızlandığını hissetti. Artık neden böyle hissettiğini anlıyor,sadece bu işkencenin bitmesini istiyordu Leyla.

"Ona ne verdin? Böyle olacağını bile bile ne verdin?"

"Kaan,çek ellerini üstümden, bunu isteyen sendin. Böyle olacağını tahmin etmeliydin! şimdi sanki olanlar benim suçum gibi üstüme yürümeyi kes! Kardeşinin götünü kurtarmak için kızı zehirlemek senin fikrin, ben sadece sana uydum."

Kaan tekrar üzgün gözlerini Leyla'ya çevirdi.

"Peki şimdi ne yapmam gerekiyor?"

Demir gözlerini yatakta ölü gibi yatan Leyla'ya çevirdi.

"Önce soğuk su ile duş aldır, hastaneye gitmesi gerek, ama götürmeyeceğini biliyorum. O yüzden duş aldır ve kendini sonrası için hazırla. Çünkü bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hem onun hem senin için."

Leyla karşı çıkmak istedi, duş alamaması gerektiğini biliyor, ama karşı çıkacak gücü kendinde bulamıyordu.Eğer duş alırsa onu haklı çıkaracak bir şey kalmıyordu. Kanında uyuşturucu varken,bir şeyleri ispatlaması yeterince zorken, yıkanırsa kanıtlamak imkansız gibi olacaktı.

Gözlerinden yaşlar akmaya başlarken bakışları kaan'a değdi. Başı çatlayacak gibi ağrıyor, öğürmeye devam ediyordu. Karnına saplanan ağrı ile güçsüz bir çığlık attı. Ağrıdan saçlarını yolmak istiyordu ama ona bile gücü yoktu. Kaan onu kucağına aldığında, son kez gözlerine yalvarır gibi baktı. Ama boşunaydı.

Önce kıyafetlerini çıkardı ardından bir poşetin içine koydu, kıyafetleri yakacaktı. Ardından başından aşağı su akmaya başladı çırpındı suyun altından çekilmeye çalıştı ama yapamadı. Elindeki lif ile bacak arasını temizlediğinde Leyla'nın ağzından bir hıçkırık kaçtı. İlk defa Kaan ile hiç karşılamamış olmayı diledi.

🕯️🕯️🕯️🕯️
16 Ekim,2023
Selen Acar

Eve girdiğim gibi yorgunlukla kendimi duşa attım. Duş tahmin ettiğim gibi üstümdeki gerginliği almamıştı. Üstüme saten geceliğimi geçirip elimdeki kahve kupası ile balkona çıktım. Kötü hissediyorum çünkü annem yoktu. Murat yoktu.

Olaydan sonra herkes şaşkınlıkla otelden ayrılmıştı. Güvenlikler gazetecileri dışarı çıkarmıştı. Nasıl olduğunu anlamadığım bir anda Yiğit Acar ortadan kaybolmuştu.Bütün bunlar olurken Kaan acar gözlerini bir saniye bile gözlerimden çekmedi. Beni asıl şaşırtan ise ses kaydının ortaya çıkması Murat'ın hoşuna gitmemişti. Beni eve gönderip babası ile konuşacağını söylemişti.

Gece hüzünleri içinde saklayarak ilerlerken Murat'ın erken gelmeyeceğini anlamıştım. Gözlerimi karanlığa dediğinde korktuğumu hissettim. Karanlığın içinde sakladıkları fazla olur.

Üşüdüğümü hissettiğim için içeri geçtim, kendimi rahat koltuğa attığım an ne kadar yorgun olduğumu farkettim. Koltuğun üzerindeki örtüyü üstüme attığımda gözlerim kendiliğinden kapandı.
🕯️🕯️🕯️🕯️

Vücudumda gezinen hafif dokunuşlar hissettiğimde gözlerimi araladım. Yatakta olduğumu anladığım an doğrulamak istedim ama Murat hafifçe iterek geri yatağa yatmamı sağladı. Murat üzerime eğilmiş bir yandan yüzüme öpücükler konduruyor,bir yandan da iç çamaşırımı indiriyordu.
Dudakları çenemden boynuma indiğinde derin bir nefes aldım.

"Uykunu bölme bebeğim, kısa bir işim var haldeyim rahat bırakacağım seni."
Kafası boynumda olduğu için boğuk gelen sesi ile içimde bir şeylerin hareket ettiğini hissettim. Bacaklarımı beline dolayıp kendimi ona bastırdım, aynı anda ikimizde inledik. Ellerim gömleğinin düğmelerini bulduğunda çözmeye başladım. Onu elleri de boş durmuyordu, önce geceliğimden sonra kendi üstündeki parçalardan kurtuldu.

Dudakları dudaklarımı bulduğunda, hafifçe içime girdiğini hissettim. Başımı arkaya atarak inledim, tırnaklarım sırtında gezerken gözlerimi yumdum. Aynı anda Murat boğazımı sıkarak beni altına sabitledi. İçimde hareket eden sertliği başımı döndürmeyi başarıyordu. Boynumu iyice sıkıp dudaklarını dudaklarıma daha sert bastırdı. İçimdeki hareketleri hızlandığında ellerimi ensesinde birleştirip mümkünmüş gibi daha fazla kendime çektim.

....
Murat'ın üstünde uzanmış nefesimin düzene girmesini bekliyordum. Hızla inip kalkan göğsü, parfüm kokusuna karışmış ter ve sigara kokusu başka birinde olsa midemi bulandırırdı.Bir elim yanağında gezerken diğer elim onun elini tutmuştu. Üstünden çekilmeye çalıştığımda boşta olan elini belime atıp izin vermedi. Elini belimden çekip çenemden tuttuğu gibi dudaklarını dudaklarımda hissettim, karşılık vermeme fırsat vermeden ard arda küçük öpücükler sıraladı dudaklarıma.

"Duş almamız gerekiyor."

Dudaklarını saçlarıma bastırdı.

"Sabah bir Kereden alırsın."

Benimle daha işi bitmedi demek oluyordu bu.
Başımı kaldırıp gülümsedim. Onu seviyordum. Herşeye rağmen onu çok seviyorum. Ama beni korkutan çıktığım bu yolda onu kaybetmek. Eğer hayatımdan giderse o olmadan nasıl yaşarım bilmiyordum. Bakışlarım yüzünde gezerken korkarak o soruyu sordum.

"Aşk herşeyi affeder mi?"

Bakışları yüzümde gezdi ben nefesimi tutmuş vereceği cevabı bekliyordum.

"Aşk herşeyi affeder mi? bilmem. Ama ben affederim hele işin ucunda sen varsan benim affedemiyeceğim şey yok Selen."

Gözlerimi sıkıca kapatıp ona sokuldum. Onu seviyordum, hemde çok. Ama herşeyden önce ona ihtiyacım vardı. Eğer ki Acar ailesi ile uğraşmaya devam edeceksem onun koruması altında olmam gerekiyor. Çünkü Acar ailesini her anlamda korumakta görevli güçlü kişiler var.

İlk anlaşma ne zaman oldu bilmiyorum. Ama uzun yıllardır devam ettiğine eminim.

Uyuşturucu, kara para, silah ticareti ve fuhuş bunlar babam gibilerin uğraştığı işlerin bir kısmı.Hepsi birbirinden tehlikeli işler ve insanlar. Tabi bütün bu insanların ve işlerin akışını sağlayan, ve kendi içlerinde karmaşaya engel olan lider var.

Herkesin kendine ait bölgesi ve bir işi var. Kimse kafasına göre başka birinin bölgesinde iş yapamaz, işi uyuşturucu ise başka birinin bölgesinde silah ticareti ya da fuhuş işine karışamaz. Herkesin kendi bölgesi ve uzmanı olduğu iş var. Bu düzen eskiden böyle değilmiş; herkes kafasına Göre davranıyor, yeni düşmanlıklar ortaya çıkıp duruyormuş, ve sürekli zarar gören taraf aileler, yani masumlar oluyormuş.

Kendilerine Ateşin çocukları diyen bu grup ortaya çıkana kadar böyle devam etmiş. Önce yeraltının en büyük isimlerinden birini hem maddi hem manevi olarak bitirip yerine geçmiş. Sonra kendilerinin lider ilan etmişler, ama bu liderlik yeraltındaki diğer kişilere yararlı olacak şekilde planlanmış.

Bu Ateşin çocukları denen binlerce kişiden oluşan grup, herkesi çizgiye getirmeyi başarmış. Yeraltının bütün düzenini onlar almış, karşı çıkan herkesi bir şekilde ortadan kaldırmışlar. Diğerleri kendi isteğiyle ateşin çocukları çetesini kabul etmiş, tabi onlarında işine gelen kısımlar var.Yeraltında onlardan olan herkesi koruma görevi onlara aitmiş, tabi ailelerinin güvenliği dahil. Emniyetin içindeki adamları sayesinde polis baskınlarından da korudukları için herkes ateşin çocukları ile anlaşma yapmış. Ateşin çocukları yeraltı dünyasının hayat sigortası oluyor. Tabi bu hizmetin karşılığını fazlasıyla alıyorlardı.

Eğer Acar ailesi ile uğraşmaya devam edersem onların dikkatini çekecektim. Ve bu benim sonum olurdu. Her ne kadar Kaan acar'ın kızı olsam da onlara verdiğim her zararda yılanlar müdahale ederdi, ve ben resmi olarak Kaan acar'ın evlatlık kızı oluyordum. Bu demek oluyordu ki gözlerine kestirdikleri an artık cesedemi bile bulmak imkansız olur.

Ama Murat'ın karısı olduğumda işler değişiyordu, çünkü ateşin çocukları Murat'ın ailesini korumakta görevliyidi. Murat'a muhtaçtım. Onu aşıktım ama Acar ailesine olan nefretim herşeyden önemli benim için.Murat'ı bile kaybetmeyi göze alarak çıkıyorum bu yola.

Dört sene önce Murat'la bir ilişkiye başladığımda aklımda böyle bir plan yoktu. Sadece onu sevmiştim. Kendimi ona bırakmıştım. Tam dört yıl sonra ona iyice alışıp, aşık olduktan sonra intikam almak isteyerek büyük bir risk alıyorum. Eğer Murat evlilik teklifini intikam için kabul ettiğimi öğrenirse beni hayatından silerdi. Bu benim içim ölüm ile aynı şey oluyor, Murat'ı kaybetmekten korkuyorum o olmadan yaşayamam. Onun kokusu olmadan nasıl yaşarım bilmiyorum.

Gözlerimi sıkıca yumup ona daha da sokuldum aynı anda geri çekildi. Şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyordu. "Selen,sen iyi misin? neden gözlerin doldu?" Ne söyleyecektim? 'Sana köpek gibi aşık olmama rağmen seni kaybetme ihtimali aldığım aklıma geldi ona ağlıyorum' mu diyecektim?Ben konuşamazdım.Dolan gözlerimi silip yaşları geri göndermeye çalıştım. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

"Beni hiç bırakma." Bakışları değişti, anlamıyordu.Bir anda neden böyle davrandığımı anlayamıyordu.Gerçi o nerden bilsin benim içimdeki acıyı, nefreti. Bilse beni hayatına aldığına pişman olur, şuracıkta bırakır giderdi.
Önce beni kendine çekip saçlarımı öpüp beni yastığa bıraktı kendide yanıma uzandı.

"Babam,nişan yapmamızı istiyor en kısa sürede."

Tahmin ettiğim gibi konuyu değiştirdi.
Murat'ın bakışları tavanda geziyor açık pencereden süzülen ay ışığı yüzünü aydınlatıyordu. Bir an neden bu kadar yakışıklı diye düşündüm. Keşke biraz çirkin olsaydı, o zaman benden başka kimse ona bakmaz, tamamen bana kalırdı. Gözlerimi tavanda gezdirdim önce, sonra açık pencereden görünen gökyüzüne baktım.konuşulan konu hoşuma gitmediği zaman cevabımı geciktirirdim. Kendime sakinleşmek için bir kaç saniye veriyorum çünkü dilimin kemiği yok. Ağzıma geleni söylerdim. Murat'ın babası Demir Bey'in bir şeyleri yönetmeyi çok sevdiğini biliyordum. Ama yöneteceği şeyin benim evlilik hazırlıklarım olmasına izin vermeyecektim. Bu evlilik ben ve Murat'ın evliliği. Doğal olarak nişan yapıp yapmayacağımıza babasının karar vermesini istemiyordum. Nişan nereden çıkmıştı? Ben hemen evlenmek istiyorum.

"Nişanlı kalacağımızı düşünmemiştim." Murat'ın derin bir nefes aldığını hissettim. Genelde açıklama yapacağı ya da konuşulan konunun hoşuna gitmediği zaman derin nefesler alırdı.

"Aslında bende düşünmemiştim ama babam bir süre nişanlı kalmamızı istiyor." Kendimi sakin olmaya zorladım. Sonuçta öfke insanın en büyük düşmanıydı. Derin bir nefeste ben aldım ama benimki sakinleşmek için.

"Biz bu evlilikte her adımı babanın uygun gördüğü şekilde mi atacağız? Ya da yaptığımız her şey için onun onayını mı alacağız? "

"Selen, saçmalama istersen. Sen nişanlı kalmak istemiyorsan nişan yapmayız." Başım göğsüne daha da gömüldü. Biliyordum. O beni hiçbir şeye zorlamazdı; Benim ne istediğimi önem verirdi. Bir anda kalbimin içinde bir sızı hissettim, sanki kalbime iğne batıyormuş gibi. Aynı saniyeler içinde Murat'ın yataktan kalkması beni huzursuz etmişti.Ondan uzaklaşmak istemiyorum. İç çamaşırını giyip sigara paketini alıp odadan çıktı. Ardından bakarken gözlerimin yanmaya başladığını hissettim.

Geceliğimi üstüme geçirip kendimi banyoya attım. Kulağıma fısıldama seslerin gelirken zarzor kapıyı kilitledim. Aynaya yani yansımama baktığımda kızaran ve dolan gözlerimi gördüm.

Sesler gittikçe artarken gözlerimi yansımama diktim. Ben konuşmadım. Dudaklarım hareket bile etmedi ama aynadaki yansımam önce güldü, ardından konuşmaya başladı.

İstediğin kadar inkar et. Senin onlardan farkın yok.

Aynı babanın annene yaptığı gibi sen de Murat'ın hayatını mahvedeceksin.

O seni seviyor. Onunla onu sevdiğin için evlendiğini sanıyor.

Yansıma konuşmaya devam ederken daha fazla dayanamayarak dizlerim üstüne çöktüm.Gözlerimden yaşlar akarken. Omzuma bir el dokundu. Arkamı döndüğümde onu gördüm. Ona sarıldığım an kokusunu soluduğum an sakinleşmiştim.Ona ihtiyacım vardı,ona herşeyden çok ihtiyacım vardı.

"Anne, sakın beni bırakma sen olmadan yaşayamam ben"

Beni kendine daha fazla çekti.

"Selen, ben oniki yıl önce öldüm."

Gerçekler yüzüme çarptı. Gülümsedim, Acı doluydu.

"Hayır.Buradasın karşımdasın."

Güldü.

"Selen, ben gerçek değilim. Öldüğüm günü unutun mu?"

Gözyaşlarım daha da hızlandığında ona daha sıkı sarıldım. Kalbim acıyordu. Gitmesini istemiyordum hayal olsa bile benimle kalsın istiyordum.Ama bu da diğer isteklerim gibi anında reddoldu oldu sanki. Banyonun kapısı çaldığında annemin hayali gitmişti. Yine arkasında beni gözyaşları içinde bırakarak gitmişti.

Ben omuzlarım sarsılarak ağlarken banyonun kapısı bir kere daha çaldı. Gözlerimden akan yaşlar durmak bilmiyordu, yüzleştiğim her gerçek Keskin bir bıçak gibi kalbime batıyordu.

Annem ölmüştü.

Benim annem ölmüştü.

Sadece üç Kelimelik bir cümle insanın canını bu kadar yakabilir mi? Ölüm gideni değil ardından kalanları yakıyordu.Bir eve giren ölüm o evde yaşayan diğer kişileri sakat bırakıyordu. Diğer kişilerin kalbinde ömür boyu sürecek bir sakatlık başlıyor.O sakatlığı Bitirmeye kimsenin gücü yetmiyor;Ölümü diliyor, ölümü istiyor ama bu hayata devam etmeye mecbur.

Gözlerimi sıkıca kapatıp bacaklarımı kendime çektim. Kaçıncı terk ediliş bu? Kaçıncı mahvoluş? Önce annem sonra abim. Hepsi tek tek gitti, peki ben neden yaşıyorum? Yaşamaya değecek bir hayatım yok benim. Neden hala inatla bir şeyleri düzeltmek için uğraşıyorum? Bir insan çocukluğunda mutluysa hayatının geri kalanında mutlu olur. Kötü geçen bir çocukluk bir insanın en büyük eksikliği olur. İlerde hayatın ne kadar güzel  olursa olsun hep çocukluk acılarında takılı kalır. Benimki de öyleydi, mutsuz, acı dolu, bol gözyaşları içeren bir çocukluk.

"Selen, iyi misin? Neden kapıyı açmıyorsun?" Gözyaşlarımı silip,elimi yüzümü yıkadım.Toparlan Selen artık ağlayan sen olmayacaksın. banyonun kapısını açtığımda Murat karşımda duruyor, şaşkınca yüzüme bakıp neden ağladığımı anlamaya çalışıyordu.Ah sevgilim, sen hayatını nasıl bir insana bağlamak istediğinin farkında değilsin.Benim yanımda değişen duygulara alışman gerekecek.

Gözlerimi yumup Murat'ı kendime çektim. Kokusunu içime çekerek sakinleşmeye çalışırken,nasıl bir bahane bulacağımı düşünüyorum."Murat ben kendimi pek iyi hissetmiyorum. Midem bulanıyor başım dönüyor. Demin kusmaya çalışırken mahvoldum." Geri çekilip yüzüme baktı. Endişeli bakışları yüzümde gezmeye devam ederken ona tutundum. Beni kucağına aldıp yatağa bıraktı ardından giyinme odasına yöneldi. Ben şaşkınlıkla ona bakarken, hem benim hem kendi için kıyafet çıkarıp yatağın üstüne bıraktı.

Önce pantolon ardından gömleğini giydi ve bana döndü. "Selen,hadi giyinsene."
Benim şaşkın bakışlarımı gördüğünde açıklama yaptı. "Hastaneye gidiyoruz. Akşamdan beri iyi görünmüyorsun." Ben hala ona bakıyordum çünkü hareket edecek halim yoktu. Murat bunu farkedip yanıma geldi önce geceliği indirdi. Benim için çıkardığı elbiseyi bana giydirdi. Yataktan yavaşça kalktığımda elimi tutup çıkış kapısına doğru yürümeye başladı. Zihnim o kadar karışıktıki karşı çıkacak gücü bulamıyorum. Sadece ona ayak uydurdum. Fısıltılar tekrar başladığında gözlerimi kapatıp Murat'a tutundum. Bir şeyi kabul etmem gerekiyor,ben iyi değilim.

Murat ön koltuğun kapısını açtığında kafamı iki yana salladım. Arka kapıyı açıp rahat koltuğa uzandığım an gözlerim kapanmaya başlamıştı. Murat arabaya binip hastaneye doğru yol aldığında, saçlarımda bir el hissettim. Gözlerimi kapattım, yapma bunu kendine, o gerçek değil. O öldü, bir halüsinasyon ile yaşamak seni daha da mahveder.

Merkeze yakın oturduğumuz için kısa sürede hastaneye varmıştık. Acil bölümünden doktor odasına geçtiğimizde hala konuşmaya mecalim yoktu. Doktor kibar bir şekilde şikayetimi sordu, benim yerime Murat cevap verdi. Bir kaç dakika sonra bazı tahliller için kan verip kolumdaki serumla hasta yatağına uzanmıştım. Murat, elimi tutmuş yüzümü inceleyip boştaki eli ile saçlarımla oynuyordu. "Serum etkisini göstermeye başlar birazdan daha iyi misin? " Gülümseyerek başımı salladığım an eğilip gülüşümü öptü.
"Uykum var "
Şikayet eden sesimle gülmeye başladı. "Hastalandığında aynı küçük kız çocuklarına benziyorsun. Uyu sevgilim, serumun bitmesine daha var." Yanımdaki boşluğu işaret ettiğimde gülümseyip yanıma uzandı. Saçlarımdan öperek bana sarıldığında yavaşça gözlerim kapandı.

Ne kadar uyudum bilmiyorum. Ama gözlerimi açtığımda bir hemşire serumun iğnesini çıkarıp koluma pamuk bastırdı. Yan tarafında Murat vardı, pamuğu çöpe atıktan sonra elimi tutup beni kaldırdı. Hava aydınlanmaya başlamıştı, Murat beni tekrar doktorun odasına getirdiğinde tahlilleri unuttuğumu farkettim.Doktor bilgisayarından tahlilleri inceledi sonra bize döndü. "Şikayetlerinizi dikkate alarak bazı tahminlerde bulunmuştum. Sonuçlara bakınca yanılmadığımı görüyorum. Murat'ın yanımda gerilediğini hissettim. "Kötü bir şey mi var?" Murat'ın sorusu ile doktor hafif gülümsedi. "Normalde güzel bir şey olarak görülür ama bilemiyorum."

Ben doktorun bir an önce konuşması için ağzına bakarken. O televizyon program sunucusu gibi uzatıp duruyordu. "Tebrikler hamilesiniz." Ben şaşkınlıkla Murat'a döndüğümde onun bana baktığını gördüm. İkimizin yüzünde şaşkınlık vardı. İkimizde ne tepki vereceğimizi bilmiyor gibiydik. Bu nasıl olurdu? Ben korunuyordum, Hamile kalamazdım. Ben şaşkınlığımı üstümden atamadan doktor tekrar konuşmaya başladı."haberiniz olduğunu sanmıyorum, daha çok yeni. En kısa sürede bir kadın doğum uzmanına görünmenizi tavsiye ederim. Size şu anda ilaç yazamıyorum bebek için doğru olmaz."

Hastaneden çıktığımızda İkimizde tek kelime etmedik. Evden içeri adım attığımız gibi Murat banyoya gitmişti. Bir kaç dakika Murat'ın banyodan çıkmasını bekledim ama çıkmadı. Zaten banyodan su sesi gelmiyordu. Kendime rahat bir gecelik çıkarıp giydim. Saat sabahın erken saatleri olduğu için kahve içmek istedim, ama sonra vazgeçtim. Tabletimi alıp son dakika haberini açtığımda karşıma beklediğim gibi Yiğit Acar çıkmıştı. Birçok haber sayfası Yiğit Acar'ın yardım gecesinde çıkan olayı konuşuyordu. Harika; Herşey istediğim gibi gidiyor. Telefonu elime alıp mesaj kutusuna girdim.
Gönderilen mesaj: Acar: Bu gün yüzyüze konuşmamız lazım. Müsait olduğunda şirkete gel.

Telefonu bırakıp mutfağa yöneldim. Kendime tost yapıp, oturma odasına döndüğümde Murat sonunda banyodan çıkmıştı. Bebek ikimizi de şaşırtmıştı ama Murat'ın tepkisi daha farklı gibi. Sanki bebek değilde daha kötü bir haber almış gibi tepki veriyordu. Bebek istemediğini söylemişti Murat, bebek konusunda en başında anlaşmıştık. Ama bir defa oldu; ne yapacağımıza karar vermemiz gerekiyor,ama Murat konuşacak gibi durmuyordu, bende onu zorlamak istemiyordum. Konuşmak istediğinde kendisi dökülecek zaten.

Tam tahmin ettiğim gibi Murat kaçar gibi evden çıkmıştı. Murat'ın ardından ben de hazırlanıp evden çıktım. Yapmam gereken çok şey vardı.

Arabamdan inip yavaş adımlarla yürümeye başladım. Topuklu ayakkabıların zeminde çıkardığı sese bayılıyorum. Binadan içeri girip odamın olduğu kata geldiğimde etrafa bakındım. Acar hala gelmemişti. Odama geçtiğimde asistanım geldi yanıma, birkaç imza attıktan sonra yalnız bırakmıştı beni. Bilgisayarımı açıp biraz çalışmaya çalıştım ama odaklanamıyorum.

Elim istemsizce karnıma gittiğinde içimi bir sıcaklık kapladı. Dünyadaki bütün hislerden farklı, hepsinden daha güzel. Elimi karnıma daha sıkı bastırıp gözlerimi kapattım. Onu hissetmek istedim, onun beni hissetmesini istedim. Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu. Ben hamileyim. Bütün hayatım boyunca hayalini kurduğum şey gerçek olmuştu.

Aklıma Murat'ın tepkisi geldiği an gülümsemem yüzümde dondu, bebek istemediğini biliyordum. Murat'ın kolay kolay fikri değişmezdi. Bütün neşemin kaçtığını hissettim.

"Murat'ın fikri değişir güzelim." Arkamı döndüğümde annemi gördüm. Yine her zamanki gibi beyaz giymişti. Odadaki ikili koltuğa oturduğunda gidip dizine uzandım.

"Hiç sanmıyorum, Murat en başından beri çocuk istemiyorum demişti."

Annem güldü. Gerçekten gülüşü çok güzeldi.

"Değiştirmesine yardım et o zaman."

Elleri saçlarımda gezerken uykum gelmeye başladı.

"Yapabilir miyim bilmiyorum?"

Annem tekrar güldü, bu defa gözleri dolu dolu güldü.

"Anneler çocukları için her yolu dener. Ben hem senin hem abin için her yolu denedim."

Abimin konusu açıldığında içimdeki kötü his giderek büyüdü. Onu uzun süredir görmüyordum.

"Anne,abime hamile kaldığını öğrendiğinde ne hissettin?"

Bu soruyu sormak istemesemde kendimi tutamadım. Annemin başına gelen şeyi öğrendikten beri hep bunu merak ettim. Tecavüz sonucunda rahmine giren bebeğe nasıl tepki vermişti?Karnında Yiğit Acar'ın bebeğini aylarca nasıl taşımıştı?

"O gece benim hayatım bitti Selen. Hamile olduğumu öğrendiğim gün intihara kalkıştım. Bu bebeği istemediğim için değil, kendi iğrenç, acılarla dolu hayatıma onu dahil etmemek için."

Gözlerinden birkaç damla yaş düştü.

"Kürtajı cinayet olarak görenler, bir çocuğu acıya, mutsuzluğa mahkum etmenin de cinayet olduğunu kabul etse keşke."

Annemin gözyaşları durmadan akmaya devam ederken, bir anda odanın kapısı açıldı. Acar içeri girdiğinde, annem kaybolmuştu.

Ben gözyaşlarımı silerken, Acar bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
"Selen, niye ağlıyorsun?" Bir şey söylemeden ona sarıldığımda kollarını belime sardı. Ağlamam şiddetlendiğinde Acar iyice şaşırmıştı.

Bir süre sonra sakinleştiğimde. Acar karşımda oturmuş konuşmamı bekliyordu."Acar, çok canım yanıyor. Benim ailem dağıldı, annem gitti, abim gitti. Ben kaldım. Çok canım yanıyor, çok acıyor. Acar,ben ölüyorum. Ama kimse görmüyor, benim hayatımı mahvettiler." Gözlerimden yaşlar tekrar akarken ona döndüm. "Bu saatten sonra hiçbir şey umrumda değil,Onlarında canı yanacak. Annemin intikamını alacağım, çocukluğumun intikamını alacağım."

Gözyaşlarım durduğunda, içimi kocaman bir öfke ve hırs kapladı. Benim annemin hayatını çaldılar. Benim annemi acıya mahkum ettiler.Benim, abimin hayatını mahvettiler.Bundan sonra mahvolan da ağlayan da onlar olacak. "Selen, kardeşim. Bak ben senin yanındayım. intikam mı istiyorsun? Alırız. Ama benim karşıma geçip ağlama. Hem annenin, hem abinin intikamını alacağız. Ama şimdi sende bana karşı dürüst ol."

Ne soracağını biliyordum.

"Murat'la Demir Yıldırım'ın oğlu olduğu için mi birliktesin? Demir senin abinin öldürdü diye,Murat'ı kullanarak intikam almayı mı planlıyorsun?" Kafamı iki yana salladım. Hayır. Murat'ı kullanmayacaktım. Murat'ın ailesi ile Bir derdim yok, Nesrin hariç.
🕯️🕯️🕯️
Bahçedeki salıncakta sallanırken, başım abimin göğsündeydi. Elleri saçlarımda geziyordu, kalbim huzur doluydu. Ama abimde bir şey vardı. O konuşmasa da anlıyordum ben.

"Hadi söyle,neyin var?" Başımı göğsünden çekip ona çevirdim bakışlarımı.Bana bakıp gülümsedi.
Ardından geriye yaslanıp gökyüzüne bakmaya başladı. Ben hala yüzüne bakarken gökyüzüne bakmayan devam etti. Konuşmadı, sustu uzun bir süre.

"Gitmem gerek. Ama bu normal bir gidiş olmayacak." Şaşkınlıkla ona baktığımda, gülümsedi. Gülümserken aynı anneme benziyordu.

"Babam olacak piç yine başıma bir iş sardı. Uyuşturucu işine girmiş demir yıldırım'ın bölgesinde hemde. Tabi birbirlerine girmişler. Demir yıldırım'ın yeğenini öldürmüş." Sıkıntılı bir nefes verip arkasına yaslandı, beni kolunun altına aldı. İçimde huzursuz bir his oluştu. Boğazım düğümlendi bu olayın nasıl biteceğini biliyordum. Gözlerim dolduğunda abim beni daha sıkı sardı.

"Peki ateşin çocukları neden müdahale etmiyor? Hani bu tür karmaşlara karşı çıkmak için vardılar." İçimde bir Umut filizlendi.

"Edemezler, çünkü suçlu babam. Kurallara uymadı, demir'in bölgesine girdi üstüne gidip demir'in yeğenini öldürdü. Demir'in kan dökmeye hakkı var artık. Demir yapmazsa ateşin çocukları daha kötüsünü yapacak. İşin ucu sana, Esra'ya daha doğmamış bebeğime kadar uzanacak."

Onu ilk defa böyle çaresiz görüyordum. Onun korkusu kendisi değil yine bizim içindi. Gözlerimden yaşlar akarken ona döndüm.

"Ne olacak peki? Seni öldürmelerine izin mi vereceksin? Peki biz ne olacağız abi? Esra ne olacak? Abi gidelim bulamasınlar bizi."

Abim gözyaşlarımı sildi önce, sonra eğilip saçlarımı öptü.

"Selen, yarın ya da diğer gün gelip öldüğümü söyleyecekler. Ama sen onlara inanma ben geri döneceğim. Sadece inanmış gibi yap fazla üzülme, ağlama. Ben geri döneceğim tamam mı?"
🕯️🕯️
Acar'ın gözlerine bakarak başımı iki yana sağladım. "Ateşin çocukları, eğer Acar ailesi ile uğraşmaya devam edersem beni sağ bırakmaz biliyorsun. Çünkü ben Kaan Acar'ın pis işlerini ortaya çıkardıkça onunla ortaklık yapan herkese varacak zarar.Ben resmi olarak Kaan'ın evlatlık kızıyım, bu yüzden aileden saymıyorlar beni. Ama Murat ile evli olursam işler değişir biliyorsun. O zaman bana karışamazlar çünkü onların sözü aileden olanları korumak, Murat'ın ailesinden oluyorum."

Acar kafasını iki yana salladı.
"Bu Murat'a karşı hislerim yok demek mi ?"
Başımı iki yana salladım.
"Acar ben Murat'a aşığım. Ama kalbimdeki intikam arzusu herşeyin önüne geçiyor. Bana bu işte yardım et karşılığını fazlası ile alacaksın."

"Tamam.Sana yardım edeceğim alacağız intikamını. Ama karşılığını istemiyorum Selen. Sadece seni bu acıdan öfkeden kurtarmak istiyorum."

Acar'a gülümsedim.
"Hayır. Karşılığını alacaksın Acar. Bulaşacağımız tipler normal tipler değiller, karşılıksız olmaz."

Sabır dileyerek başını yukarı kaldırdı.

"istemiyorum dedik ya. Hem sen gidip şu tipini düzelt. Çarpılmış gibisin."

"Önce senden bir şey isteyeceğim."

Acar merakla yüzüme baktı.

"Bana şu dün akşam bahsettiğin Ecrin ile Murat arasında nasıl bir bağlantı olduğunu bulacaksın"

Dün akşam babamın öylesine konuşmadığını bilmiyordum. Ayrıca Murat'ın neden gerildiğini merak ediyorum.





Continue Reading

You'll Also Like

206K 9.2K 15
Kimimbilmem: O beyaz tenini kıpkırmızı yapıcağım günü bekliyorum Argo ve cinsellik içermektedir rahatsız olacaksanız okumayın Homofobiklere yasak /
2.7M 86.7K 60
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı?
25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...