SATIRLARIMDAN BİR SEN GEÇTİ

By birincitanesii

2.9K 291 168

"O gün sana yazdığımda Arthur, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum..." "Satırlarım san... More

SATIRLARIMDAN BİR SEN GEÇTİ
1. KALPTEKİ DAMARLAR 💌
2. GÜMÜŞİ GÖZLERDEN 💌
3. GÜZEL KELİMELER 💌
4. SARMAŞIK 💌
5. VİRAN 💌
6. KALBİN DEV AYNASI 💌
7. RUH İZİ 💌
8. İNANÇ 💌
9. ALEV ALEV 💌
10. MASUM SUÇLULUK 💌
11. İHTİLAL 💌
12. KALBİN KAFESİ 💌
13. UMUDUN AYAK SESLERİ 💌
14. KALIPLAR VE DUVARLAR 💌
15. GEÇMİŞTEKİ KAHKAHA 💌
16. HAYALCİ 💌
17. İFADE ETMEK 💌
18. DÜŞÜNMEK 💌
19. GELMEDEN GİTMEK 💌
20. HÜZNÜN BAHARI 💌
21. GELDİĞİNDE BULAMAMAK 💌
22. BEKLEYİŞ VE DÖNÜŞ 💌
23. YENİ MERHABA ve YENİ HABERLER 💌
24. İNANMAK yada İNANMAMAK 💌
25. UMUTLANMAK 💌
26. SERGİ🤍
27. GERİDE KALAN 💌
28. BURUK ÖZLEM 💌
29. HARBİN IŞIĞI 💌
30. KORKULAR 💌
31. KOPMAK 💌
32. NEREDESİN? 💌
33. YOK OLMAK 💌
34. İSYAN🤍
35. KALPLERİN KADERİ🤍
36. SENİ GÖRMEK🤍
37. ANLAMAK 💌
38. İSTEMEK ve SEVMEK🤍
39. BIRAKMAMAK🤍
40. DÜĞÜM 💌
41. ENGEL🤍
42. YARA ALMAK ve YANMAK🤍
43. ASKERİYE'DEN 💌
44. KALPLE SAVAŞMAK 💌
45. ÇARESİZLİĞİN SESİ🤍
46. SAVAŞA DAVET🤍
47. AŞIKLAR VE AŞK 💌
48. KARŞILIK 💌
49. KALBİN DEVRİMİ 💌
50. KAÇINILMAZ🤍
51. YANSIMA 💌
52. ULAŞ 💌
53. SIRT SIRTA 🤍
54. VURULMAK ve SAVRULMAK 🤍
55. KALBEN 💌
56. ÖNSEZİ 💌
57. HİCRAN🤍
58. KALP KALBE 🤍
60. SON 🤍

59. SES GETİREN 🤍

45 3 11
By birincitanesii

İlahi bakış açısıyla... 

Onu en çok görmek istediği şekil; gökyüzünün altında, saçlarını rüzgar yakarken ve gözleri, o uğruna kalbini ateşe verecek kadar güzel gözleri gözlerine bakarken son kezmiş gibi sımsıkı sarılmak, bırakacağını bile bile hiç bırakmayacakmış gibi ona bağlanmak ve geçti demek... Geçtiğini bilerek ve bunu ona kemiklerini sıka sıka hissettirerek. 

Önce kapkara bulutlar gördüğünü sandı ama sonra o bulutların rahmine inmiş bembeyaz bir ışık gördü;  o ışığa doğru yürüdü ışık onu yakmaz sandı ama bilmiyordu onun kalbini yakan bir ışıktan çok daha fazlası çok daha güzeli en iyisiydi. Işık söndü, karanlık baki kaldı ve sonra ona seslenen, dünyasının en güzel sesini duydu. 

Etrafına baktı. Kıyafeti kanlar içindeydi ama neden bir damla bile akmıyordu? "Arthur!" dedi, bir yandan döndü durdu ama sadece sesi duyuyordu. "Uyanmalısın artık..." Uyuyor muydu ki uyansındı. Arthur'un kendi bile ölse, emindi ki toprağında biten çiçekleri hiç solmazdı. Hisleri yaşatırdı. Hisler hiçbir zaman ölmezdi.

"İyisin, sadece uyanman lazım..." Mia'ya seslenmek istiyordu, diline sözcükler geliyor tıpkı bir bardak gibi ağzından taşmak istiyordu ama bunu yapamıyordu. O an bu her şeyden güç bir eylemdi. 

Saçlarının üzerine defalarca kez öpücük kondurdu Mia. Sabaha kadar tam bin beş yüz on dokuz kez saçlarına, iki yüz on dokuz kez yanaklarına ve on dokuz kez dudaklarına öpücük kondurmuştu. Arthur sabaha kadar ateşler içinde yanmıştı ve gün yeni yeni doğup geceye veda ettiği vakitte ateşi ancak düşebilmişti. 

Mia onu görene kadar bomboş bir yol da, bomboş dalgasız bir deniz de bomboş hislerin içinde dolanıp durduğunun farkında bile değildi. 

O olduğunda nasıl olsa geçer diyebilmişti. 

Az kalsın ellerinden kayıp gidecekti. Tam zamanında onu bulmuş, göğsüne yediği o darbeyi güçlükle sarmalamıştı. İyi ki inat etmişti, iyi ki söz dinlememiş oturduğu yerde durmamış, kendini ve Arthur'u yok saymamıştı. 

Arthur'a dakikalardır sesleniyordu. Onun geldiği revirdeki herkes taburcu olmuştu ama o hâlâ orada uzanmaya Mia'yı içinde kurduklarıyla boğmaya devam ediyordu. "Uyan aşkım," dedi  yeniden. Kendisi bile bu kelimeden sıkılmıştı artık. Ne var ki o da sıkılmış olsa ve uyanıp başını şişirdiği için Mia'ya kızsa. 

Kapıdan çıkmadan yanaklarına bir kez daha öpücük kondurdu. Öpücüğünü kondururken tekrar etti: "Bin beş yüz yirmi oldu borçlusun bana." Uzaklaştı, babasının yanına gitse iyi olacaktı. Onu boşlamamalıydı. Revirden çıkmak üzereyken küçük bir sızlanma duydu. O kadar cılız, o kadar ele avuca sığmaz bir sesti ki emin olamadı. "Mia," dedi. Arthur gözlerini kapattığındaki hayatı da o'ydu, gözlerini açtığındaki hayatı da. Mia koşa koşa yanına vardı, dizlerini büküp gözlerine daha güzel bakabilmek için çömeldi. 

"Söyle, ne istiyorsun?" 

"S..e.." Mia, gece içtiği su bardağını bulmak için atılmak istedi. Arthur bunun olmasından nefret etmiş gibi parmağını Mia'nın eline uzattı. Hiç güçlü değildi bu dokunuş ama Mia'nın kalbini titretmeye yetmişti. "Bekle hayatım, geleceğim." Arthur başını sağa sola salladı, kafasına ani bir acı saplandı, inlememek için kendiyle savaştı. "S..e..n" Mia etrafa saçtığı bakışlarını altın sarısı gözlere dikti. "Ben mi?" Başını salladı. Mia gülümsemekle yetindi. O an ikisinin kalbinde doğan o güneşi birbirlerine bakarken hissetmiş olmak onlar için eşsiz bir şeydi. 

"Buradayım, Arthur. Yanındayım ve biliyor musun gitmek yok." 

"Burada...sın." Başını salladı. Arthur parmaklarının uyuşukluğuna inat hayal ettiği şeyi yaptı. İşaret parmağıyla Mia'nın yanağına dokundu. Yüreğinde bir kuşun kanat çırptığını hissetti. Önce yanaklarına sonra çenesine ve en son dudaklarına. Yavaş yavaş sanki ezberlemek istiyormuş, sanki hep dokundukları orada izini çıkarsın, hep orada onunla kalsın istermiş gibi. 

"Seni çok özledim," dedi Mia. "Seni görmeden önce özlediklerim seni gördükten sonraki özlemlerim kadar acıtmıyormuş." Arthur içi cız ede ede yanaklarına dokundu. Keşke hep bu şekilde kalabilselerdi. Mia Arthur'un yanaklarına dokunan parmağına küçük bir öpücük kondurdu, sonra onu yerine geri koydu. Parmakları ne güzel hissettirmişti ona. Sanki dünyanın en güzel yüzüymüş, dokunurken anlam kazanmıştı

"Seni çok seviyo...rum." Arthur göğsündeki sızlamadan dolayı rahat rahat konuşamıyordu ama bunu Mia'nın duyması gerekiyordu. Onu sadece satırlarda değil, kalbi bu kadar yakınında atarken de çok seviyordu. 

"Ben seni daha çok seviyorum." Uzun zaman sonra bu kadar huzurlu ve mutlu hissetmek Mia'ya çok iyi gelmişti. Tüm buz tutmuş hislerinin Arthur'un bir bakışıyla ısınmaya başladığını hissediyordu. "İyisin değil mi?" Arthur gülümsedi, başı her mimiğinde ve seslenişinde zonkluyordu. Yine de bu Mia'yla arasına girecek kadar önemli değildi. Hiçbir şey onun kendisine bakan güzel gözlerini görmesinden, yanağına dokunurken ki mutlu oluşunu hissetmesinden güzel değildi. 

Tanrım, dedi içinden. İyi ki onu yoluma düşürmüşsün ve ben onu kaybetmeden kıymetini bilmişim. 

"Seni kaybettiğimi sandım, Arthur." dedi Mia. Dudaklarına parmaklarını anlık bastırdı. "Kendini zorlamanı istemiyorum. Beni dinle, sana anlattıklarım kadar anlatamadıklarım var. Sana ilk aşık olduğum zamandan şimdiye kadar o kadar çok şey var ki... Susmuş olsa kalbim, dayanamaz çıkar kafesinden anlatır sana. Öyle çok seviyorum ki seni." Mia'nın duyguları sözcükleri gibi gözyaşlarının ardından dökülmeye başlamıştı birer birer. "Tıpkı ağlamak gibiymiş aşık olmak, bak, yağmur taneleri gibi dökülüyor ama hiç azalmıyor..." Arthur kıyamazdı ona. Parmaklarıyla sanki tutabilecekmiş gibi gözyaşlarının üzerine bastırıyordu. Üzgün değildi, sadece üzüldüklerine ağlıyordu. 

"O kadar imkânsızdın, anlaşılmaz, ulaşılmazdın ki benim için; şimdi seni böyle görebilmek..." Arthur hıçkırıkları sıklaşan kadını göğsüne çekmek, acısını oraya akıtmak istedi. Kendi yanabilirdi ama onun yangınını görmektense kül olmayı tercih ederdi. Başının arkasına parmaklarını bastırdı. Avucuyla boynunu okşadı Mia yaşlı gözlerle burnunu içine çekti. Teklifi reddedemezdi. Göğsüne, doktorla yaptıkları bandaja dikkat ederek yerleştirdi başını. Ayaklarını biraz daha topladı ve dirseklerinden birini yatağa birini göğsünün hemen kenarına yerleştirdi. 

"Seni çok özledim, özlediklerim kadar öpmek istedim ama yetmedi. Hem bana borçlusun hem de daha öpeceklerim var..." Arthur kızıl saçların arasına parmaklarını daldırdı. Olmak istediği yerde değil ama olmak istediği kişiyleydi bu yüzden mekan umurunda bile değildi. 

"Seni kaybettim sandım, sana ulaşamadım içimde yanan o ateşi nasıl belli etmeden söndürdüm bir bilsen, cehennemi içimdeki aşkınla söndürdüm." Arthur anlıyordu aynı duyguları kendi kalbiyle yaşıyordu. 

"Saçların çok güzel." Tek solukta söyleyebilmişti. "Senin için taradım," dedi Mia. Kocaman bir kadındı ama içindeki o çocuğun böyle cümleler duydukça başı okşanmış hissediyordu. Aşık olmak böyle bir şeymiş dedi o an içinden, Arthur saçlarını okşamaya devam ediyordu. Kalbinin atışlarını kulaklarıyla duymak, o atışlar için şükretmek ve o atışları duyabilmek için sönmeyecekmişçesine yana yana yanmak, tükene tükene bırakmamak...

"Çok güzel," dedi Arthur. Bir öpücük kondurmak istese izin verir miydi. "Seni... Öpe... bilir miyim?" Mia gözyaşlarının arasında gülümedi. "Seni sabaha kadar öpen bana mı soruyorsun?" Kıkırdadı, öyle güzel gelmişti ki ona. Hiç gitmeyecekmiş gibi gelmişti. Mia Arthur zorlanmasın diye yanaklarını burnunun ucuna kadar getirdi ve kedi yavrusu gibi bakmaya başladı. Arthur yanağına çok tatlı bir buse kondurmuş bulundu, yetinemedi art arda öptü. 

Kalbi her öpücükte yerinden oynuyordu. 

Ruhunun gıdasına kavuşmuştu. 

Mia Arthur'un yorulduğuna kanaat getirdikten sonra geri çekildi. "Seni daha fazla yormak istemiyorum aşkım, dinlenip bir an önce toparlanmalı aramıza dönmelisin." Bir an için Arthur bulundukları savaştan, mekandan ve en kötü hislerden uzakta hissetmişti kendini ama ne mümkün her şey olduğu gibi ilerliyordu ve savaş bitmek bilmiyordu. 

"Bitsin istiyorsak son kez mücadele etmeliyiz."

"Son kez?" Mia yüzünü sildikten sonra ayaklandı, babasını ve hekimi çağırmalıydı. 

"Bizim için son kez, bu arada göğsün için beraber pansuman yaptığımız hekim ve babamı çağırmam gerekiyor." 

Arthur Mia'nın üstüne hiç dikkat etmemişti bembeyaz bir elbise giyiniyordu ve başında küçük şapkası vardı. 

"Sen..."

"Ben lise eğitimimi hastabakıcılık üzerine okudum, babamın tarlasını ekip biçmedim sadece hem iyi bir lisede eğitim aldığımı biliyorsun..." 

Arthur Mia hakkında öğrenecekleri için heyecanlıydı. Güzel aşkının sürprizleri dediği gibi anlatamadıkları çoktu.

"Ben gidiyorum ama geleceğim." Yüzüne odadaki kabın içinden aldığı suyu çaldı. Kızarıklığı gitmiş olurdu. 

"Mia?" Mia hızla döndü. 

"İyi ki sen..." 

Mia gitmeden önce son kez gülümsedi, çilli yüzünde koparılmış bir çiçeğin solgun tebessümü değil, toprağına ve suyuna kavuşmuş aşkın filizleri açmıştı. 

"İyi ki," dedi. "İyi ki biz Arthur." 

Her şey olacağına varırdı ve her şey kaderin içindeki gayrete aşıktır, tıpkı bir kalbin diğer kalbe aşık olduğu gibi... 

****

BÖLÜM SONU. 

*Sonunda dediğinizi duyar gibiyim, içim rahatladı yemin ediyorum. 

*Arthur ve Mia'nın kavuşmasını nasıl buldunuz? Çok hüzünlü ve tatlı değiller mi? Hele Mia'nın kendi anlatmak isteyip de hislerinin altında kalıp anlatamayışları... 

*Buraya bölüm hakkındaki genel düşüncelerinizi bırakabilirsiniz, buralar değerlendiğinde okur okur çıldırırız artık sfsdfsdfdgdfg

* Mia'nın babasını diğer bölümde göreceğiz kızı da hele geldi ki değmeyin eğlenceye.

*Mia'nın aynı zamanda iyi bir hastabakıcı olduğunu biliyor muydunuz? Öğrenmiş oldunuz. :))) Benim kızım kendini geliştirmeyi seven kültürlü bir hanımefendi. 

*Diğer bölüm final yapacağız. Bir tık uzun yazmayı planlıyorum tadından yenmeyecek bir final olmasını istiyorum. 

*Sizleri seven ve sevecek,

-Simonuz. 

Continue Reading

You'll Also Like

CAN SUYU By ilayda

Teen Fiction

215K 15.9K 42
Kaderin oyunlarının içine düşmüş birden fazla can. Canı acıyacak birçok insan. Bolca hüzün, korku, az biraz da mutluluk. Ama sonucu çokça sevgi. * Dr...
31.5K 16.6K 13
'Ağlamak' kulağa nasıl geliyor? Zayıflık, acizlik, bir adım daha atsan içinde kalanların yerlere tane tane dökülmesi ya da acının somut yansıması...
Muhal By m.

General Fiction

3.6K 212 9
Bu kitap ben tarafından yarım bırakılan hayatların avucuna bırakılan bağışlanma isteğidir.. Yazmayı unutan adamın âhı, kendini milyon defa anlatmaya...
179K 11.8K 47
Bir ritüele kurban edilmişti hayatım, Osmanlı'nın kaderini değiştirmek uğruna 1450'li yıllara itilmiş ve bilmediğim bir çağda yaşamaya mahkûm edilmiş...