TOMRİS | Gerçek Ailem

By erzurumluniloyaa

644K 47.6K 20.8K

UFAK TEFEK MANTIK HATALARI VAR (UNUTKANLIĞIM YÜZÜNDEN KWJDIEJDKEDK) EN KISA ZAMANDA DÜZELTİLECEKTİR BU HATALA... More

1) "Radar Müdüre"
2) "Hep Büyük Olmak"
3) "Zengin Züppeleri"
4) "Kağıt Parçası"
5) "Kolej"
6) "Bade Sen Bizi Yaktın!"
7) "Aile"
8) "Bursluluk Sınavı"
9) "Kantin"
10) "Biyolojik Aile"
11) "Gerçekler"
12) "Hastane"
13) "DNA Testi"
14) "Tanışma"
15) "Özür"
16) "Mazi"
17) "Saray Yavrusu"
18) "Junior Güney"
19) "Akşam Yemeği"
20) "Tehlikeli Sular"
21) "Karanlık Sırlar"
22) "Kayıt"
23) "Alışveriş"
24) "Şüphe"
25) "İlk Temas"
Duyuru
26) "Okulda İlk Gün"
27) "Edebiyat Edebiyat İşler"
28) Röportaj
29) "Çakma Robin Hood"
30) "Buzdan Kalp"
32) "İlk Gözyaşı"
33) "Kek"
34) "Voleybol"
35) "Kopan Kayışlar"
36 Part 1) "Darp"
36 Part 2) "Veli"
37) "Gerçekler"
Duyuru
38) "Voleybol Takımı"
ÖNEMLİ DUYURU LÜTFEN HERKES OKUSUN
39) "Yüzleşme"
40) "Ziyaret"
Karakterler
41) "Şüphe"
42) "Baskın"
43) "Tanışma Mı?"

31) "Havuz"

8.3K 1K 1K
By erzurumluniloyaa

Selamınhelloooo!! Nabersiniz?? Sonunda yazdım bölümü ve işte karşınızdayım efenimmm. Şak şak şak 👏🏻

Uzun bir bölüm oldu. Yazım yanlışlarım olabilir çünkü çok karma çorman kontrol ettim. Bu yüzden şimdiden affola diyorum.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Çok fazla hayalet okuyucu var bu beni üzüyor :( Birer yorum ve oy vermek bu kadar zor olmamalı gençler. Hem ücretli de değil, yıldıza basacaksınız, bir yorum yapacaksınız bu kadar. Emeğe saygı lütfen 🙏🏻🖤

Duyurulardan haberdar olmak için beni takip etmeyi unutmayın!! erzurumluniloyaa

Keyifli okumalar

Odaya girdiğimde kapıyı ardımdan örttüm. Çantayı çıkarıp hırsla yere attım. Aptallar! Koca bir aptal sürüsüydü bunlar! Dişlerimi alt dudağıma geçirdim öfkeyle. Gelir gelmez sinirimi bozmuşlardı hemen. Elimle yüzümü sıvazladım. Zamanında bu eve geldiğimde de söylemiştim ben onlara, ben böyleyim demiştim. Kabul ettiklerini sanmıştım, beni bu halimle gerçekten kabul eden birileri olduğunu sanmıştım, ama yanılmıştım. Beyefendiler ilk zorlukta yüzüme yüzüme vurmuşlardı her şeyi.

Oysa bende biliyordum nasıl iğrenç bir insan olduğumu...

Odadaki banyoya attım kendimi. Beyaz lavaboya eğilip musluğu açtım. Buz gibi suyu suratıma çarptım defalarca kez. Su, çenemden boynuma kadar akıp, ateş gibi yanan tenimi üşüttü. Aynaya baktım. Sular yüzümden kayarak birer birer lavaboya damlıyordu. Göz altlarım mosmordu, dudaklarım ısırdığım için tahriş olmuştu ve gözlerim ise kıpkırmızı bir vaziyetteydi. Ağlayamamak daha önce hiç bu kadar koymamıştı.

Bir sinirle elimi lavaboya vurdum. Kaya gibi sert olan taş elimi acıttığında, iki dudağımın arasından bir haykırış kaçtı. İçeridekilerin duymasından korkarak sol elimi yumruk yapıp dudaklarıma götürdüm. Tüm hıncımı ondan çıkarırcasına dişlerimi tenime sapladım. Öfkeliydim, hem de çok. Ama bu öfkem biyolojik unsurlara değildi. Öfkem, sadece kendimeydi. Sanki kırılmaya hakkım varmış gibi onlara kırıldığım için kendime kızıyordum. Barlas'ın dediklerine her ne kadar kızmış gibi görünsem, laf saysamda işin aslı öyle değildi.

Çocuk haklıydı, bencilin tekiydim.

Hem benim Barlas'tan daha ağır, daha hadsizce konuştuğum zamanlar da olmuştu. Buna rağmen bu insanlar her şeyi alttan almışlardı. Ben ise sadece kendime odaklıydım. Sanki sadece ben acı çekmiş gibi davranıyordum. Sanki bunun sorumlusu onlarmış gibi davranıyordum. Sanki onlar zamanında üzülmemişler gibi davranıyordum. Ben merkezci pisliğin tekiydim.

Bu böyle olmazdı, kendime çeki düzen vermeliydim. Bazı şeyleri yeni yeni kavrıyordum. Gözümdeki perde açılmış gibiydi. Gerçekleri görüyor, empati kuruyordum,.onları anlıyordum. Tam şu an evet. Suçlu ne onlardı ne de ben. Suçlu bunu bize yapandı. Mağdur ne sadece bendim, ne de sadece onlardı. Mağdur, hepimizdik. Artık onları suçlamanın bir anlamı yoktu. Neticede onlar da böyle olmasını istemezdi. İstemezlerdi değil mi?

Kenarda asılı duran yüz havlusunu alıp elimi ve yüzümü kuruladım. Havluyu yerine asarken, aynadan son kez kendime baktım ve banyodan çıktım. Kapının ucuna attığım çantama adımladım, onu yerden aldığımda odanın dışındaki seslere kulak kesildim.

"Ahu'ya da haber verelim mi? O da gelsin bizimle."

Bu Peker'di. Her nereye gidiyorlarsa beni de yanlarında istiyordu, aşağıda söylediğim her şeye rağmen. Hissettiğim suçlulukla ağırca yutkundum. Pişmanlık, vicdanımı yavaş yavaş esir alıyordu.

"Hayır, çağırma sakın. Ortalık çok gerildi. Şimdi yan yana gelmeleri hiç iyi olmaz."

Bu Latif'di. Dediklerine kızamıyordum, çünkü haklıydı. Barlas bugün bana yeterince bilenmişti. Şimdi gözüne gözüküp de ortalığı yeniden velveleye vermeye gerek yoktu.

"Ama hepimiz yüzmeye gideceğiz, o da gelseydi. Birlikte vakit geçirirdik."

Tabi ya, yüzme! Bugün yüzmeye gideceklerdi. Daha doğrusu Pınar'ın kantinde söylediklerinden sonra sadece ikisi gidecek sanıyordum ama anlaşılan diğerleri de onlara katılma kararı almıştı. Peker'in benim için onları ikna etme çabası, şu durumda bile, yüzümü güldürdü. Sanırım iki tarafında gönlünü yapmaya çalışan tek kişi Peker'di.

"Hayır Peker, şu an olmaz abim," dedi Kamer. Konuşana kadar onun orada olduğunu bile anlamamıştım. "Hem Pınar'da bizimle olacak, aramızdaki gerginliği fark eder canı sıkılır onun da. Gerek yok. Ahu'yla daha sonra gideriz."

Ağırca yutkunup geriye adımladım. Kamer'e de hak veriyordum. Sonuçta sürekli huzur kaçıran bir insanı bende en keyifli anımda istemezdim. Kapıdan uzaklaşırken duyduğum son şey Peker'in itirazları olmuştu.

Dakikalardır bakıştığım tavana bakmayı kesip sağ tarafıma döndüm. Gözlerimi kapattım. Ancak rahat edemediğim için bu sefer sol tarafıma döndüm. Gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım. Ancak kafamdaki sesler buna izin vermiyordu.

"Off!" diye sızlandım.

Saatlerdir yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordum. Vakit geçsin diye yapmadığım şey kalmamıştı. Hem telefondan hem de rafımdaki kitaplardan alıp okumuştum. Ancak okuduğum şeyden gram bir şey anlamamıştım. Bu yüzden sonraki şansımı sosyal medyadan yana kullanmıştım. Lakin sonuç yine hüsrandı. Baktığım postlardan da hiçbir şey anlamamıştım. Önüme çıkan her şeyi beğenip geçmiştim. Hatta bir ara yorumlarda gezinirken yanıyorum ara beni diyen bir hesaba mesaj atmıştım.

Tamamen yanlışlıkla olmuştu.

Kadını ikna edeceğim diye göbeğim çatlamıştı. Konumu ve ücreti konuşalım deyip deyip darlamıştı beni. Kadın olduğumu söylediğimdeyse  fark etmez diyerek bana hayatımın şokunu yaşatmıştı. Çareyi en son hesabı engellemekte bulmuştum ve tabi açabileceği diğer hesapları da. Başka bir hesap açar yazardı neme lazım.

Kadın ırzıma göz dikmişti bir kere!

Böyle böyle geçmişti zaman ama eve ne gelen vardı ne de giden! Saatlerdir ses soluk çıkmıyordu biyolojik unsurlardan. Onların gelmesini bu kadar çok istememin sebebi, Barlas ile konuşacak olmamdı. Evet kolay olmayacaktı ama ona bir özür borçlu olduğumu düşünüyordum. Her ne kadar kibirli biri gibi görünsemde öyle değildim. Hatalı olduğumda özür dilemekten asla çekinmezdim. Tıpkı Barlas geldiğinde de çekinmeyeceğim gibi.

Yattığım yerden doğruldum. Bu dört duvar arasında aşırı sıkılmıştım. Gidip mutfaktan bir şeyler aşırsam iyi olacaktı. Hem Pekerlerin geleceği falan yoktu. Belli ki eğlenceye dalmışlardı.

Sesli bir iç çektiğimde yataktan kalktım. Solunum cihazımı, yani telefonumu da, yanıma alarak odadan çıktım. Merdivenleri birer ikişer inerken dış kapının açılmasıyla aniden durmak zorunda kaldım. Sağlı sollu iki tane kocaman merdiven vardı evin girişinde. Dış kapı, merdivenlerin başından bile görünüyordu. Salon ise dış kapının tam karşısında kalıyordu. Yani kapının önündeyken bile salonun bir kısmını görebiliyorduk. Buranın değişik bir mimarisi vardı ama güzeldi, sevmiştim.

Merdivenin ortasında dikili bir halde dururken eve girenlere baktım. Sonunda Kamerler gelmişti. Hepsi oldukça yorgun görünüyordu. Ama yüzleri gülüyordu, belli ki günleri güzel geçmişti. Onlar adına sevinmiştim. Sabah ki tadsız kavgayı unutmaları iyi olmuştu.

Kamer'in ardından Latif girdi eve. Onun ardından ise Peker ve Barlas. Kapıdan içeri en son, hiç beklemediğim biri girdi.

Pınar.

İçimi bir huzursuzluk kapladı o an. Niye bilmiyorum ama Pınar'ı görmek beni inanılmaz rahatsız etti ve bir o kadar da şaşırttı. Bu şaşkınlığım bakışlarıma da yansırken beni ilk fark eden Peker oldu.

Yüzündeki gülümseyle "Ahu," dedi. "Salona geçeceğiz hadi sende gel."

Gergin bir şekilde gülümseyip "Hoşgeldiniz," dedim söylediklerini es geçerek. Onlarla oturma fikri şu an inanılmaz korkunç geliyordu.

Pınar bana el sallayıp "Ahu! Nasılsın?" diye sordu. "İyiyim," dedim. Sonra ekledim. "Sen nasılsın?"

Yüzündeki koca tebessümle "Teşekkür ederim bende iyiyim," diye cevap verdi.

Kafamı salladım. Gözlerim o an Barlas ile çakıştı. Tam Pınar'ın yanında duruyordu. Ne hissettiğini anlayamıyordum çünkü dümdüz bakıyordu. Gözleri o kadar boştu ki, bana hâlâ kızgın mıydı yoksa değil miydi, çözemiyordum.

Güç bela cesaretimi toplayıp "Barlas," diye fısıldadım. Ancak hepsi sesimi duydu. Barlas ona seslenmeme şaşırdı önce, ancak çok geçmeden toparladı kendini. Hiçbir cevap vermeden, bana aynı ifadeyle bakmaya devam etti. Yine de yılmadım, isteğimi sesli bir şekilde dile getirdim.

"Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordum.

Hepsinin gözlerindeki şaşkınlığı çok net bir şekilde görüyordum. Sadece Pınar ne olduğunu anlamadığı için merakla bakıyordu bize. Barlas ise her şeye rağmen yine hiçbir tepki vermiyordu.

Bu yüzden bir anda konuya girip "Sabah olanlar-" dememle Barlas'ın sözümü kesmesi eş zamanlı oldu. Hâlâ bana bakarken "Pınar havuzda çekindiğimiz fotoğrafları yollasana bana. İnstagramda paylaşayım," dediğinde sarsıldığımda hissettim. Sağ elimin altındaki telefonumu tüm gücümle sıktım. Hatta öyle ki koruyucu ekranın çatladığını bile hissettim.

Pınar heyecanla Barlas'a dönüp "Tamam ama beni etiketlemeyi unutma sakın," dedi gülümseyerek. Barlas gözlerini benden ayırıp Pınar'a içten bir şekilde gülümsedi.

"Unutmam," dediğinde Pınar onun yanağına bir buse kondurdu. Barlas bana baktı. Gözlerimi kaçırdım. Kendimi fazlalık gibi hissetmem normal miydi?

Barlas bana son bir bakış atıp içeri gitti, diğerleri de peşinden. Bir tek Peker ile baş başa kaldık. Merdivenlere bir adım atıp "Ahu, sen onun kusuruna bakma. Sadece biraz sinirli," dediğinde gülümsedim kocaman. Ancak içimde volkan kopuyordu. Hadi Barlas sinirli diye böyle davrandı, peki diğerleri niye hiç konuşmamıştı benimle? Neden sadece Peker vardı şu an yanımda? Düşüncelerime kahkahalarla gülmek istedim. Kaç yıllık kardeşleri yerine benim yanımda olacak halleri yoktu ya. Benimki de laftı işte.

Sahte tebessümüm sönmesin diye üstün bir çaba sarf ederken "Sorun değil Peker, gerçekten," dedim. Sesim, yüzüme nazaran çok daha güçsüz çıkmıştı, adeta fısıldarcasına.

Lakin Peker iyi olduğuma inanıp "Pekala, sende gelsene içeri," dedi.

Kafamı iki yana salladım. "Yok ya. Bir sürü ödevim vardı benim, onları yapmam lazım. Siz bakın keyfinize," dedim. Gülümsemeyi de ihmal etmedim yine. Başını salladı ve o da salona doğru yol aldı.

Onun gitmesiyle birlikte yüzümdeki sahte tebessümü anında sildim. İçerideki kahkaha sesleriniz duyuyordum. Pınar Kamerler ile uğraşıyordu ve onlarda Pınar ile tabi... Latif Pınar'a yürüyen bir çocuktan bahsediyordu. Pınar her ne kadar arkadaş olduklarını söylese de Latifler inanmıyordu buna. Hepsinden itiraz sesleri yükseliyor ve o çocuğu dövmekten bahsediyorlardı.

Pınar'ı kıskanıyorlardı. Tıpkı bir abi gibi.

Daha fazla onları dinlemek istemediğim için merdivenleri dövercesine çıktım ve odaya döndüm. Kapıyı sertçe örttüm ardımdan. Elimdeki telefonu yatağın üstüne fırlattım. Öfkeyle saçlarımı yoldum. Her şey neden bombok bir hale gidiyordu?

🥲

Telefonuma gelen bildirimle elimdeki kalemi bıraktım. Odaya çıktıktan sonra masa başına oturmuştum. Zeynep'ten aldığım notları kendi defterime geçiriyordum. Tabii ki de tüm dönemi  yazacak kadar işsiz değildim. Sadece en son konuyu yazıyordum. Böylece konuyu hem daha iyi anlardım hem de hoca soru sorduğunda yazdıklarıma dönüp bakma şansım olurdu.

Telefonumu alıp gelen bildirime baktım. Sohbet grubundan gelmişti, kızlar yazıyordu. Attıkları mesajları okumaya başladım.

Hayaller Çankaya Hayatlar Ulus
Grup bilgisi için dokun

Bade 05********* numarayı gruba ekledi.

Bade: Evetttt!

Bade: Aramıza hoşgeldin Zeynooo

Siz: Bu Zeynep'in numarası mıydı?

Bade: Evet.

Siz: Tamam kaydedeyim.

Numaranın üstüne tıklayıp rehbere Zey diye kaydettim. Zeyno'dan daha güzeldi bence.

Aşko Kuşko Çağla: Kafir Ahu napıyon

Gözlerimi devirdim.

Siz: Sana ne tirşik!

Aşko Kuşko Çağla: Ay kes kes

Siz: Ben makas değilim kesemem

Aşko Kuşko Çağla: Mal

Siz: Çağla bunun yarını da var. Yani uzaktayım diye kurtuldun sanma. Hatırlatın şunu evire çevire döveyim yarın.

Aşko Kuşko Çağla yazıyor...

Bade: Ay susun artık ya başlamayın gene!

Zey: Selam herkese

Siz: Selam yavru

Aşko Kuşko Çağla: Iyy keko

Siz: Keşke aynısını sevgili olduğun o dağ ayılarına da söyleseydin

Aşko Kuşko Çağla: Lan ben ne zaman bir dag ayisiyla ciktim

Siz: Her zaman

Siz: Seçimlerin hep bok gibiydi

Aşko Kuşko Çağla: İsim ver

Siz: Misal Ali vardı. Giydiğin her kıyafete kumaştan çalmışlar diyordu. Gerzek herif.

Siz: Sonra şey vardı Burak. Sırf crop giydin diye o cehennem sıcağında sana yağmurluk almıştı, giy diye.

Aşko Kuşko Çağla: Bir kere onu yagmur yagiyor diye almisti cocuk

Siz: Ağustos ayında mı?? Anlıyorum...

Aşko Kuşko Çağla: Off sende hicbir seyi unutmuyorsun be

Siz: Dövdüğüm insanları asla unutmam. O halleri zihnimden asla gitmez. Hepsinin suratı halı deseni gibiydi böyle morlu kırmızılı :)

Aşko Kuşko Çağla: Ah hep intikamimi aliyorsun ya bitiyorum sana bebegimsin

Siz: Sende benim 🌹'ümsün

Aşko Kuşko Çağla: SWJDIEJXLWJFIGK

Bade: Siz ikiniz psikolojimi bozuyorsunuz...

Bade: Sen bu salaklara bakma sakın Zeynep. Bu onların normal hali.

Zeynep: Yok ya eğleniyorum ben siz böyle atışınca

Aşko Kuşko Çağla: Ee daha daha nasilsin kiz Zeyno

Zeynep: İyiyim ya ne olsun ödev yapıyordum. Bade yazınca ara verdim.

Bade: Ay ödevi unuttum ben!!

Siz: Ödev mi vardı?

Aşko Kuşko Çağla: Odev ne yeniyor mu?

Siz: Bazen bu zeka kırıntılarıyla bu yaşına nasıl geldiğini merak etmiyor değilim...

Aşko Kuşko Çağla: Sen geldiysen ben hayli hayli gelirim

Siz: Oo 1/C sınıfından Çağla laf soktu tebrikler tebrikler bizden hiçbir bok kazanamadınız 💩

Siz: 1/C Akalay

Bade:  Cidden mi? Bunu yaptın mı?

Aşko Kuşko Çağla: Ceyda kasabali seni görse üstadim der yol verir o derece igrenc espirilerin düsün

Siz: Ceyda kasa balı ben teneke balı

Aşko Kuşko Çağla:

Bade:


Siz:


Zeynep: Kehdjefıjwıfjf aşırı komiksiniz ya

Siz: Üstüme alındım teşekkürler

Bade: Üstüne alınması gereken en son insandın oysa kii...

Siz:

Bade: Bok ye

Siz: 🖕🏼

Bade: 🖕🏼🖕🏼

Aşko Kuşko Çağla: Onu bunu birakin da Ahu evdekilerle durum nasil??

Siz: Evde kiler mi varmış??

Aşko Kuşko Çağla: Ya amina koycam artik sussss

Siz: Aha ss aldım zamanı gelince götüne sokacağım

Siz: Flört yaptığında bu ss'si ona atacağım ve altına da şöyle bir not düşeceğim.

Siz: Bebek sandığın kızın içinde aslında bir Mahmut abi yatıyor

Bade: Mahmut Abi: Ben ne alaka amına 👁️👄👁️

Aşko Kuşko Çağla: Lan sil onu çabuk sil onu!

Siz:

Aşko Kuşko Çağla: Ahuuuuuuu

Siz: Zıkkım

Aşko Kuşko Çağla: Sik hadi

Aşko Kuşko Çağla: Sil*

Siz: Ne diyorsun kızım niyeti iyice bozdun sen bak

Siz:

Bade: Susun artık Ahu sende konuyu saptırma

Bade: Geçen bir şeyler oldu hiçbir halt anlamadım. Nasıl şimdi aranız? İyi misin sen? Sana kötü mü davranıyorlar yoksa? Ay yoksa sen onların kızı değilsin de zorla mı tutuyorlar seni o evde?

Siz: İki dakikada senaryo yazdın amk

Siz: Düşündüğün gibi bir şey yok

Bade: İyisiniz yani? Alıştın mı onlara?

Siz:

Bade: Bir ciddi ol artık

Siz: Off ne boş muhabbetler bunlar. Ben gidiyorum sizde dağılın gerzekler, aptallar, meraklı melahatlı amipler!

Siz: Sözüm meclisten dışarı Zey, sen üstüne alınma.

Zey: LWJFKEKXİALFIWCUSJV

Zey: Hayatımda hiçbir bu kadar güldüğümü ve sizin kadar samimi insanlar tanıdığımı. hatırlamıyorum. İyi ki tanışmışız.

Bade: Ayy sende çok tatlısın Zeyno. İyi ki tanışmışız gerçekten.

Aşko Kuşko Çağla: İyi kii

Siz: Eyvallah

Aşko Kuşko Çağla: Ahuyu bir gün gruptan atacam ama ne zaman onu kestiremiyorum iste

Siz:

Siz: Hadi ben kaçar

Telefonu kapatıp masanın üstüne bıraktım. Kızlar iyi ki vardı. İki dakikada bozulan moralimi yerine getirmişlerdi. Yarın alınlarından öpmeliydim. Elime kalemi aldığım esnada odanın kapısı çalındı.

"Gel," dedim.

Birkaç saniye sonra Nesli Hanım girdi içeri.
"Ahu, yemek yiyeceğiz hadi gel."

Kalemi bırakıp ayağı kalktım. Birkaç adımda Nesli Hanım'ın yanına vardım. Birlikte odadan çıktık. Merdivenleri birer birer inerken Nesli Hanım konuştu.

"Biz bugün şirketteydik, bu aralar aşırı yoğun şirket. Seninle pek ilgilenemedim o yüzden. Nasılsın Ahu? Bir ihtiyacın var mı? Ya da çocuklarla ilgili bir sorun yaşıyor musun?"

Kafamı iki yana sallayıp "Hayır, her şey bıraktığınız gibi," dedim üstü kapalı bir cevap vererek. Sonra merakla sordum. "Siz ne iş yapıyorsunuz?"

Tebessüm edip "Ben kurum avukatıyım. Bir diğer adıyla şirket avukatı yani. Şirketin yasal süreçleriyle ben ilgileniyorum," dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Aşırı zekisiniz," dediğimde kahkaha attı. "Cidden öyle ama ben asla hukuk okuyamam. Bir kere kazanamam o bölümü. İmkanı yok."

"Niye öyle diyorsun ki? Bu hayatta neler neler başarılıyor, sen mi yapamayacaksın? Önemli olan inanman. Ne kadar zeki olursan ol, bir şeyin olacağına inancın yoksa eğer boşa kürek çekiyorsun demektir. Ne demişler, inanmak başarmanın yarısıdır. Eğer yapacağına inanmazsan o yolu asla yarılayamazsın Ahu."

Kafamı sallayıp "Haklısınız aslında," diye mırıldandım. Merdivenin son basamağını indiğimde ona baktım. "Çok şey yaşadınız değil mi? Çok şey tecrübe ettiniz."

Sorum karşısında bir iç çekti. Bakışları buğulandı, hareketleri durgunlaştı. O an anladım ki bu kadın tahmin ettiğimden çok daha fazla şey yaşamıştı.

"Öyle," dedi soruma karşılık detaya girmeden. "Hayatın bizlere sunduğu bir kader vardır Ahu. Ve biz insanoğlunun o kaderi değiştirmeye bir yerden sonra gücü yetmez çünkü hayat buna izin vermez. Evet çok şey yaşadım ve bunlar fazla sancılı şeylerdi ama atlattım. Bak şimdi çok güzel bir ailem var. Çocuklarım var, en önemlisi sen varsın Ahu. Sana kavuştum, daha dün kundakta olan kızıma."

Sol elini kaldırıp gözümün önüne gelen perçemlerimi kenara çekti.

"Ben geçmişe takılı kalmayı bıraktım Ahu. Sensiz geçen on yedi yılı düşünmeyi bıraktım. Sende öyle yap. Yoksa bu on yedi yıldan çok daha fazlasını kaybedeceğiz."

---------------------------------------

Yemek odasına girdiğimizde gördüğüm yabacı yüzlerle olduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Daha önce hiç görmediğim bir kadın ve bir adam vardı. Kim olduklarını az çok tahmin ediyordum aslında. Kamer'in yanında oturan Pınar çarptı gözüme. Buraya geldiğimden beri hep oturduğum yere oturmuştu. Elimle boynumu kaşıdım. İçimde bir huzursuzluk baş gösterdi. Nesli Hanım'ın yanındaki boş yere adımladım. Aslında Pınar'ın yemeğe kalacağını ve hatta ailesinin de geleceğini hiç düşünmezdim. Şayet geleceklerini bilseydim ben yemeğimi önceden yer sonra da odaya geçer uyurdum. Neyse, bir süre katlanacaktım artık.

Güney Bey "Kızım Ahu Tomris," diyerek ortamdaki yabancı insanlara tanıttı beni. "Ahu onlar da Pınar'ın anne ve babası oluyor."

Beni dikkatle inceleyen çifte baktım. Onlara tebessüm ettim. Oldukça genç görünüyorlardı. Taş atlasa adamın en fazla kırk beş, kadının ise kırk olduğunu söylerdim. Muhtemelen genç yaşta evlenmişlerdi.

"Memnun oldum," dedim gülümseyerek.

Adam aynı sıcakkanlılıkla karşılık verse de kadın ağzının ucuyla konuşmuştu. Beni henüz tanımadığı için böyle davrandığını düşünerek çok takılmadım bu yaptığına. İlerleyen zamanlarda anlardım zaten kimin ne olduğunu.

Herkes yemeğe başladığında elime kaşığı alıp çorbadan içmeye başladım bende. Üzerimdeki bakışları hissediyordum. Barlas. Beni izlediğini biliyor ancak ona bir karşılık vermiyordum. Zira bakacak cesaretim yoktu. Benim! Cesaretim! Yoktu!

İnanması güçtü biliyorum.

Yemek boyunca kimi zaman Pınar ile göz göze geldim, ona gülümsemekle yetindim. Kamerler kendi halinde konuşuyorken, Barlas bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Bir de Pınar'ın annesi vardı tabi, kadın dikkatli dikkatli süzüyordu beni. Ayak üstü kriminal inceleme yapmıştı. İyiden iyiye geriliyordum. Bir an önce zıkkımlanıp, buradan gitmek istiyordum.

Yemeğimi daha önce yememenin pişmanlığını yaşıyordum.

🍄

Can sıkıntısıyla ofladım. Yenilen yemeklerin ardından bahçeye geçmiştik. Güney Bey, Fethi Bey ile -yani Pınarın babasıyla- sohbet ediyordu. Ve evet, adamın adı Fethi'ydi.

Tam olarak nereyi fethetmişti acaba?

Nesli Hanım ise Pınar'ın annesiyle konuşuyordu, davetlerden, derneklerden bahsediyorlardı. Kamerler de biraz ötemizdeki armut koltuklarda oturmuş, sohbet ediyorlardı. Evin tüm erkekleri oradaydı, Pınar ile birlikte güle oynaya konuşuyorlardı.

Ben ise büyüklerin yanında kös kös oturuyordum işte.

Yanımda Pars vardı ama biraz önce odasına çıkmıştı o da. Böylece tek kalmıştım bende. Her ne kadar Peker onlara katılmam için teklifte bulunsada, kabul etmemiştim. Niye bilmiyorum ama kendimi fazlalık gibi hissediyordum. Ayrıca Barlas bana hâlâ sinirliydi. Her ne kadar bir şey demesede yemek boyunca attığı o öfkeli bakışlardan bunu anlamıştım. Neyse ki şimdi biraz da olsa keyfi yerine gelmiş gibiydi. Hâl böyle olunca yanlarına gidip bunu kaçıran kişi olmayı hiç istemiyordum.

Bir iç çektim. Ama bende sıkıntıdan patlayacak raddeye gelmiştim. Bahçeye baktım, kocamandı. Biraz dolaşmak iyi gelebilirdi belki. Oturduğum yerden kalktığım esnada Nesli Hanımların gözü bana çevrildi.

Gayet nazik bir şekilde "Ben biraz dolaşacağım," dedim.

"Kamerlerin yanına gitsene Ahu," dedi Nesli Hanım. "Bizim yanımızda otur otur canın sıkılmıştır." Kafamı iki yana salladım. "Yok, ben biraz yürümek istiyorum," dedim.

Kimsenin konuşmasına fırsat vermeden yanlarından ayrıldım. Pınar'ın anne ve babasına yani Fethi Bey ile Suzan Hanım'a pek ısınamamıştım doğrusu. Adam neyse de kadın geldiğinden beri bakışlarını üzerimden çekmemişti. Ya o küçümseyici bakışlar atıyordu ya da ben kafamda kuruyordum. Bilemiyorum. Bildiğim tek şey o kadından iyi enerjiler almadığımdı. Sanki beni ötekileştiriyor, yetimhanede büyüdüğüm için küçümsüyor gibiydi. Belki de Pınar'ı kıskandığım içindi tüm bu hissettiklerim, bilemiyorum.

Ve evet Pınarı kıskanıyordum.

Ben hayatım boyunca hiç kimseyi kıskanmamıştım. Sadece küçükken annesi ve babası olan insanlara aşırı özenirdim ama bunun kıskançlıkla uzaktan yakından bir alakası yoktu. Çocuk aklımla imrenirdim veli toplantılarına katılan annelere, okul çıkışı çocuğunu almaya gelen ebeveynlere, kızlarının saçlarını ören babalara ve daha nicesine aşırı imrenirdim. Ve ben o çocuklardan olamadığım için üzülürdüm. Bir anneye ve babaya sahip olamadığım için üzülmek, kimi zaman hüngür hüngür ağlamak, yaşıtlarıma imrenmek, onların hayatlarına sahip olabilmeyi delicesine istemek, kıskançlık değildi. Değildi, değil mi?

Pınar, benim zamanında sahip olmak istediğim her şeye sahipti. Onu seven, her daim yanında olan anne ve babası, oldukça kalabalık olan arkadaş çevresi ve abi yerine koyduğu insanlar... Bunlar daha dağın görünün kısmıydı. Pınar, bu saydıklarımdan çok daha fazlasına sahipti.

Rüzgarın şiddetli sesi kulaklarıma çarptı. Serin hava yüzüme yüzüme vurdu, tıpkı Barlas'ın gerçekleri yüzüme vurması gibi... Ellerimi üzerimdeki poların ceplerine koydum. Tenim, karakterime zıt bir şekilde çok hassastı. Soğuğa değmeye gelmiyordu. Dudaklarım veyahut ellerim anında çatlıyor ve kuruyordu. Bunun verdiği histen nefret ettiğim için genelde önlem almadan çıkmıyordum dışarıya.

Kıştan nefret ederdim.

Etrafıma baktığımda havuzun kenarında olduğumu fark ettim. O kadar dalgındım ki, buraya ne ara geldiğimi bile anlamamıştım. Rüzgarın esmesiyle, ağzına kadar dolu olan havuz dalgalar halinde ilerledi. Bu zemheri soğuğunda havuz neden doluydu, anlamış değildim doğrusu. Suyun üzerindeki yansımama baktım. Yüzüm her zamankinden daha fazla soluktu. Suratsız ve tadsızdım. Senin bu normal halin dediğinizi duyar gibiyim ancak daha farklıydı bu. Her zamankinden daha mimiksiz, buz gibi, ketumdum.

Sebebini gayet iyi biliyordum ama dile getirmekten kaçıyordum.

Öylece suyun üzerindeki yansımamı izlerken birinin adımı zikretmesiyle daldığım yerden sıyrıldım. Bana seslen kişiye baktım, Pınar'dı. Gülümsemeye, düşük olan modumu yükseltmeye çalıştım.

Birkaç adımda yanıma gelen kız "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu gülümseyerek. Kız bana gayet samimi yaklaşıyordu ama ben onu kıskanıyordum. Olacak iş değildi doğrusu.

"Hiç öyle dolaşıyordum," diye cevap verdim sorusuna.

"Niye hiç yanımıza gelmedin?"

Nihayet beklediğim soru geldiğinde bir iç çektim. Ancak hazırlıksız yakalandığım için ona bir cevap veremedim. Ben sükûnetimi korusamda bu sessizliği bozan yine Pınar oldu.

"Sanırım hâlâ alışamadın," diye mırıldandı. Havuzda olan gözlerimi, dakikalar sonra ilk kez ona çevirdim. "Sıkma hiç canını, alışırsın zamanla. Sonuçta bir anda olacak bir şey değildi bu, düştüğün durum oldukça ağır. Ama sen güçlü bir kızsın Ahu, bunun da üstesinden geleceğine eminim."

Ona şaşırarak baktım. Ve biraz önceki düşüncülerim yüzünden kendimden utandım. Bu kız bana bu kadar iyi yaklaşırken ben nasıl olur da onu kıskanırdım? Ne ara bu kadar kötü ve bencil bir insan olmuştum?

Yüzümün aldığı hal artık nasılsa Pınar kıkırdadı.

"Şaşırma bu kadar ben doğruları söylüyorum," dedi hâlâ gülerken. "Gerçekten çok güçlü bir kadınsın sen Ahu, bunu öylesine söylemiyorum. Bunca sene her şeyle kendin başa çıkmış, göğüs germişsin. Bu çok takdir edilesi bir durum. Şayet ben senin yerinde olsaydım muhtemelen daha yolun başında pes ederdim."

Tebessüm ettim. "Hayır, deme öyle," diye itiraz ettim dediklerine. Her ne kadar benim hakkımdaki düşüncelerini sevsemde, kendisini güçsüz görmesi hoşuma gitmemişti. "Emin ol her kadın güçlüdür Pınar, sende öylesin. Sadece içimizdeki gücü fark etmemizi sağlayan bazı dönüm noktaları olur. Ve belki de sen henüz bu dönüm noktasında değilsindir. O yüzden küçümseme kendini."

Gülüp "Niye kadar mütevazısın ki?" dediğinde gülüşüne eşlik ettim. Tam o an Barlas'ın Pınar'a seslenmesiyle gülüşüm saniyeler içerisinde soldu. Pınar Barlas'a bekle dercesine bir işaret yapıp tekrar bana döndü.

"Hadi sende gel bizimle. Öyle uzak durursan alışamazsın hiçbir şeye."

Kafamı iki yana sallayıp onu kibarca reddettim.

"Yok ben gelmeyeyim. Belki başka zaman olabilir ama şimdi aşırı uykum geldi. Bir dahakine sözüm olsun," dedim.

Gerçekten de inanılmaz yorulmuştum, gözlerimden uyku aktığına emindim. Kamerleri beklerken saatlerce ekrana bakmak, tahmin ettiğim daha fazla yormuştu beni.

Pınar fazla ısrar etmeden "Peki, sen bilirsin. Sözünü aldım ama kaçışın yok," dedi.

Başımı salladım gülerek. İyi geceler dileyerek yanından geçtim. Bu sırada omzum onun omzuna çok azıcık temas etti. Ancak her ne olduysa Pınar'ın yanımdaki varlığı gitti, gürültülü bir su ve ardından çığlık sesi duyuldu koca bahçede. Panikle kafamı yana çevirdiğimde Pınar'ın havuza düştüğünü gördüm. Şaşkınlıkla çığlık attım. Girdiğim transtan çıkıp ona yardım etmek için dizlerime çöktüğümde herkes çoktan başımıza üşüşmüştü bile.

Ellerim ve dizlerim yerde Pınar'a uzandım. Yüzme bilmediğim için elimden sadece bu geliyordu ne yazık ki. Ancak o sırada Kamer yanıma çöktü, eliyle beni ittirdiğinde dengemi sağlayamayıp geriye doğru savruldum. O ise bunu fark etmedi. Kollarını uzatıp Pınar'ı kucakladı. Olayın şokunu hâlâ atlatamayan kız, fazla su yutmuş olacak ki defalarca kez öksürdü.

"Ne oldu burada?" diye sordu Peker.

Suzan Hanım ise oldukça abartılı bir tepki verip "Pınar! Kızım ne oldu sana böyle? Ne yaptılar sana?" diyerek naralar atmaya başladı.

Şu an onu umursamayacak kadar şaşkındım. Hiçbir kuvvet uygulamadığım halde bu kız suya nasıl düşmüştü? Sadece omzum omzunu sıyırıp geçmişti, onu benim düşürmüş olmama imkan yoktu.

Herkes panikle Pınar'a nasıl olduğunu soruyordu. Pınar ise henüz kendini toparlayamamıştı. Aslında düşününce endişelenecek pek bir şey olmadığını anlıyordu insan. Sonuçta bu kız her ay yüzmeye giden biriydi, boğulacak hali yoktu ya!

Dakikalar sonra kendine gelen kız "Ahu yüzünden düştüm," dediğinde hayatımın şokunu yaşadım. Nutkum tutulmuş bir halde ona bakarken herkesin gözünün bana çevrildiğini hissettim. Ne demekti Ahu beni düşürdü? Tam kendimi açıklayacağım sırada Kamer benden önce davrandı.

Öfkeli bir şekilde "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye sordu sertçe. İtiraz etmek için dudaklarımı aralamıştım ki buna müsaade etmedi. "Sus! Senin gereksiz kaprislerini, bağırışlarını dinleyecek halim yok. Bugün kotanı fazlasıyla doldurdun zaten."

Şaşkınlığım git gide artıyordu. Buna ek olarak kırgınlıkta vardı hislerimin arasında. Gereksiz kapris demişti. Bunu nasıl söylerdi bana? Biraz olsun tanımamış mıydı beni?

"Cidden artık abarttın Ahu," dedi Latif. Şaşkın bakışlarım bu sefer ona çevrildi. "Artık dur lütfen, durmayı bil."

Ne oluyor bu aşağılık yerde?

Henüz Kamer'in dediklerini atlatamamışken Latif'in bunları demesi beni daha fazla sarstı. Kırgınlığım anbean artarken kendimi açıklamak istedim ancak yine susturuldum. Konuşmama izin vermeyen kişi bu sefer Barlas'dı.

"Gittikçe çirkinleşiyorsun," dedi hiçbir duygu barındırmayan sesiyle. Kalbim acıyla kasıldı. "Gittikçe iğrençleşiyorsun, gittikçe saçmalıyorsun. Dur artık!"

Peker'e baktım bir umut. O beni anlardı her zaman, hak verirdi bana. Değil mi?

"Peker öyle değil gerçekten," dedim fısıltıdan farksız bir ses tonuyla. Ancak Peker'de beni hayal kırıklığına uğratarak başını iki yana salladı.

"Bu sefer gerçekten sınırı aştın Ahu," dediğinde sanki bir savaşın ortasında o son ve öldürücü darbeyi almışım gibi hissettim. Titreyen ellerimle yerden destek alıp zor güç ayağı kalktım. Kamer'in kucağında sırılsıklam olmuş kıza, nefretini kusan abi tayfasına, ne olduğunu anlamaya çalışan ebeveynlere hayal kırıklığıyla baktım. Ancak onlar beni umursamadan kalktığım yere geçerek Pınar'a baktılar. Bu görüntü karşısında sertçe yutkundum. Hızla arkamı döndüm ve eve doğru yürümeye başladım.

Şu hayatta belki de ilk kez hakkımı savunamadım.

Bölüm Sonu

Herkes Ahu'nun üstüne geliyor... Yalancının evi yanmış hesabı bu arkadaşlarlarr yine de biyolojiklerin sürünmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Ya siz??

Sizce Pınar neden böyle bir şey söyledi? Amacı neydi?

Sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın ve Tomris gibi güçlü kalın...

Continue Reading

You'll Also Like

1.9K 332 31
🍀 Bu dört yapraklı yoncaların hikayesi Ben sadece tatlı bir kızdım Pembiş hayaller dünyasında gerçeklerden uzaktım Ama kim bilebilirdi ki pembe dün...
393K 33.6K 81
'Kafamın içindeki çığlıkları, senin ruhunun fısıltısı susturdu.'~Ayza A. *ESKİ İSİM: ABİLERİM Mİ?* ... Bir kız düşünün, şizofren.. Evet bu kız Ayza...
DENİZ By Geceee

Teen Fiction

11.2K 502 15
Yeni kanser olduğunu öğrenen genç bir kız hayatına nasıl devam edebilir? Önüme daha ne engel çıkabilir derken ya her şey üst üste binerse? . . . . ...
18.5K 1.4K 27
Deli olduğunu kabullenmek mi delilikti? Deli olmadığını iddia etmek mi ? Ben Leyal Bulut . Kızkardeşimin intikamı için deli damgası yiyip gerç...