CEBİMDEKİ ASKER

By aciicv

3.2M 196K 66.3K

Başak, askerdeki abisine saçma sapan mesajlar atıp eğlendiğini zannederken, telefonun ucundaki kişi gerçekten... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 45
BÖLÜM 46
BÖLÜM 47
BÖLÜM 48
BÖLÜM 49
BÖLÜM 50

BÖLÜM 44

24K 2.5K 1.6K
By aciicv


Önceki bölümün yorumları için çok teşekkür ederim, böyle devam edelim lütfen 🥹❤️

Bu bölümde de 1.5k yorumu bulalım mı? Öptüm hepinizi<3

Keyifli bölümler!



*




"Başak," diye arkamdan bana seslenen annemle gözlerimi kapattım ve kendime birkaç saniye vermeye çalıştım. Ortam birden o kadar gerilmişti ki sanırım hayatım boyunca ilk defa kendi aramızda bu denli gerilim yaşamıştık. Selin teyze ve Hasan amcanın yüzlerine bakamayacak kadar utanıyordum. Annemi yine idare edebilirdim ama aynı anda babamın da öğrenmiş olması tamamen yer yarılsa da içine girsem dedirtiyordu.

"Sakin ol," diye fısıldadı Çınar tek benim duyabileceğim şekilde.

"Herkes öğrendi," diye mırıldandım.

"Zaten öğreneceklerdi," dedi Çınar. "Halledeceğiz her şeyi. Tamam mı?"

Hafifçe başımı salladım. Selin teyze ve Hasan amca seslerini çıkarmadan izliyor olsalar da bu duruma mutlu olmadıklarına yemin edebilirdim. Çınar birkaç saniye daha bana baktıktan sonra arkasını döndü ve evlerine doğru ilerledi. O kendi ailesini ben kendi ailemi idare etmeliydim. Bundan sonra ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Arkamı dönüp ben de eve doğru ilerlerken bakışlarımı anneme çevirdim. Anlardı o gözlerimden ne demek istediğimi. Babamı şu anlık idare etmeliydi. Kaşlarını çatmış bana bakan adam kesinlikle bugün kalbimi kırar, korktuğumu başıma getirip Çınar'la ilişkimi onaylamazdı.

Annem de her ne kadar memnun olmasa da "Onunla önce ben konuşayım," diyerek babamın koluna dokundu.

"Hep birlikte konuşulacak! Sokağın ortasında bas bas bağırmasını biliyordu ama!"

Annem sertçe "Osman," diyerek onu susturmaya çalıştı. Onların yüzüne bakamadan evin içine girdim. Hissettiğim utanç duygusu azımsanamayacak kadar çoktu.

Herkes bir bir içeriye girdiğinde babam "Bu ne demek oluyor Başak?" diye sordu. Bakışlarımı ona çeviremedim ve cevap da veremedim.

Bu şekilde öğrenmemelilerdi. Hiçbir şey bu şekilde olmamalıydı. Birden Yaren yüzünden tüm hayatım tepetaklak olmuştu.

"Cevap versene!"

"Baba, sonra konuşalım lütfen," diye araya girdi Burak.

"Çınar'la ilişki ne demek oluyor ya? Kafayı mı yediniz siz?" diye bağırmaya devam etti babam kimseyi umursamadan. İçimde ufak bir cesaret görebildiğimde başımı kaldırdım ve gözlerine baktım. Siniri gözlerine bile yansımıştı.

"Bu neden sizin için sorun oluyor baba?" diye sordum normal düzeyde tutmaya çalıştığım sesimle. Eğer kendimi sıkmasaydım muhtemelen sesim titrerdi. Babamla bu konuyu konuşmak beni hiç olmadığım kadar gergin bir insana dönüştürmüştü.

"Neden mi sorun oluyor?" diye sordu babam sinirli bakışlarını üzerime sabitleyerek. "Hasan ve ben yıllardır arkadaşız arkadaş!"

"Asıl arkadaş olmanız iyi bir şey değil mi?" dedim kendimi tutamayarak. "Gerçekten tam olarak neyi sorun ediyorsun? Hiç tanımadığın, huyunu suyunu bilmediğin birisiyle bir ilişkim olsa daha mı iyi olurdu?"

"Ben Çınar'ı sizden ayırmadım, nasıl şimdi ona damat gözüyle bakabilirim?" dedi babam bağırarak. "Nasıl bakacağız biz şimdi onların yüzüne?"

"Baba neden utanılacak bir şey yapmışız gibi konuşuyorsun?" diye sorarken buldum kendimi. Artık gerginliğe dayanamadığım için gözlerim dolmuştu. Stresten başıma ağrılar saplanıyordu. Şu an tek istediğim kendimi yatağımın içine bırakıp saatlerce uyumaktı.

"Başak, odana çık," dedi babam bana cevap vermeden. Gözyaşlarım yanaklarımdan akmaya devam ederken bakışlarımı anneme çevirdim. Gözlerini hafifçe kırptı. Bu onun nezdinde sakin ol ve şimdilik odana çık demekti. Burak elini omuzuma atıp bana destek olduğunda yutkundum.

"Utanılacak hiçbir şey yapmadım," dedim sadece.

"O zaman neden başını yerden kaldıramıyorsun?" diye sordu babam acımasız bir sesle. Yutkundum ve bakışlarımı ona çevirdim.

"Kaldıramıyorum çünkü bir sevgilim olduğunu böyle öğrenmenizi istemiyordum," dedim kısık bir sesle. "Babamsın ya sen benim. Çınar değilde bir başkası olsaydı şu an söz konusu olan, aynı tepkiyi verirdim. Çünkü babalar kız çocukları için ne kadar güvenilir bir dağ olursa olsun onlardan her zaman utanıp çekinirler baba." Babam cevap vermeden gözlerime baktı. "Kötü bir şey yapmadım. Utanacağın, yüzlerine bakamayacağın hiçbir şey yok ortada. Her şey olduğu gibi devam ediyor. Lütfen sen de onların yüzüne nasıl bakacağım diye düşünmek yerine bana nasıl destek olabileceğini düşün. Çünkü artık karşımda durmanız için çok geç. Herkes her şeyi öğrendi. Bu saatten sonra eğer Çınar'la ayrılırsak bu sadece bizi değil sizleri de etkileyecek. Yılların dostluğunun bitmesini istemem. Onlar benim çocukluğum. Şimdi izin verirsen odama çıkıp uyumak istiyorum."

Babamın cevap vermesini beklemeden arkamı dönüp her ne kadar yorgun hissetsem de hızlı adımlar atarak odama çıktım. Kapıyı usulca kapattım ve yüzümdeki aptal bir hevesle yaptığım makyajı bile çıkarmak için bir ıslak mendil aldıktan sonra bedenimi yatağımın içine soktum. Yattığım yerde gözlerimi, yüzümü, dudaklarımı sertçe elimdeki ıslak medille silerken bir yandan da ağlıyordum.

Havalar her ne kadar deli gibi sıcak olsa da bedenim tir tir titriyordu. Kendimi ısıtamadığımı hissettim ve ıslak mendili yere attıktan sonra battaniyemi başıma kadar çektim. Kalbim deli gibi hızlı atıyor, tüm bedenim zangır zangır titriyordu. Panik atak geçiriyor olabilir miydim?

Nefes alamadığımı hissettiğimde yataktan doğruldum ve ellerimi yüzüme kapatarak ağlamaya başladım. Hiç böyle hayal etmemiştim. Artık hayatımda gram yeri olmayan bir kız yüzünden her şey mahvolmuştu. Kendimi çok kötü hissediyordum.

Odamın kapısı bir kere tıklatıldıktan sonra açıldı ve içeriye Burak girdi. "Gelebilir miyim?" diye sordu masum çıkan sesiyle. Elimi yüzümden kaldırmadan başımı salladım. Kapının kapanma sesi geldikten sonra odanın içinde adım sesleri duyulmuş, çok geçmeden yatağımın diğer kısmı çökmüştü.

"Seni ağlarken görmekten nefret ediyorum abla," dedi Burak elini omuzuma atıp başımı kendi omuzuna yaslamamı sağlarken. "Biliyorum kendini kötü hissediyorsun ama ağlama. Sen ağladığında evdeki herkes afallıyor. Çünkü senin çılgın haline alışığız. Üzgün ve kırılmış haline değil."

Cevap vermedim ve onun bana destek olmasıyla kendimi daha çok ağlarken buldum. "Çınar'la ilişkim bozulsun istemiyorum," dedim sadece. Burak iç çektikten sonra saçlarımı okşamaya başladı.

"Sen hangi ara bu kadar aşık oldun?" diye sordu kısık bir sesle. Saçlarımın ucuna ufak bir öpücük kondurdu. Bazen sanki benden yaşça büyükmüş gibi olgun davranırdı. Beni koruyup kollar, ufacık canım sıkıldığında bile düzeltmeye çalışırdı. Burak benim gerçekten her şeyimdi. Onunla aramda garip bir bağ vardı.

"Şimdi sadece uyu."

"Abim değilsin, kendine gel," dedim kısık bir sesle fakat bunu söylememin beni daha da ağlayacağını sonradan fark etmiştim.

"Belki senden küçüğüm ama sen benim hep küçük kız kardeşim olacaksın," dedi saçımı okşamaya devam ederken. "Benden üç yaş büyüksün diye kendini bir şey sanma. Abilik damarlarım coşuyor senin yanında."

"Bu konuyu annemlerle konuşmanı öneririm. Sana bir kardeş yapsınlar da gerçekten abi olabil."

Saçlarımı okşadığı elini çekti ve kafama hafifçe vurdu. "Çok konuşma, uyu."

"Öküz," dedim ve burnumu tişörtüne sürttüm.

"Iyy, sümüklü burnunu tişörtümden uzak tut!"

"Burnum kaşındı."

"İğrençsin abla."

"İğrenç miyim gerçekten?" dedikten sonra ağlamam şiddetlendi. Burak kendine ufak çaplı bir küfür savurdu.

"Değilsin, valla değilsin billa değilsin. Uyu artık uyu!"

Ağlıyor olmama rağmen kıkırdadığımda "Kafayı yedi gerçekten," diye umutsuzca mırıldandı.

Cevap vermeden gözlerimi kapattım.

Ve Burak'ın omzunda uyuyakaldım.

YAZARIN ANLATIMINDAN.

Çınar ve ailesi evin içine girdiğinde etrafta gergin bir sessizlik oluştu. Herkes ona bakıyordu. Beyza yanında durmuştu, onunla beraber annesine ve babasına bakıyordu.

"Bir şey söylemeyecek misiniz?" diye sordu Çınar net çıkan sesiyle. Başak'a laf gelmesine de ilişkilerine zarar gelmesine de izin vermezdi. Bundan emindi.

Çınar babasına baktığında babası usulca nefesini verdi. "Başak'ın üzerine çok gitmeseler bari," dedi sadece.

Çınar kendini gelebilecek her tepkiye alıştırmıştı ancak babasının böyle bir şey söyleyeceği aklının ucundan bile geçmemişti. Bu yüzden kısa bir duraksama yaşadı. Çok geçmeden "Diyeceğin tek şey bu mu baba?" diye sordu.

Hasan, oğluna baktı. Karşısında ne kadar tedirgin olsa da dik durmaya çalıştığını görebiliyordu. "Ne diyeyim istersin Çınar?" diye sordu normal bir sesle.

Çınar kararsızca babasından bakışlarını çekti ve annesine baktı. Annesinin gözleri kapıdaydı. "Anne sen?" diye sordu.

"Suzan bir şey demez de Osman inşallah Başak'ı kırmaz." Çınar gözlerini kırpıştırdı. Hasan karşısında afallayan oğluna baktıktan sonra kendine engel olamayarak güldü.

"Başak'tan iyi gelin mi olur bize Çınar?" diye sordu. Çınar tekrar büyük bir şaşırmayla babasına baktı.

"Baba sen ciddi misin?"

"Ben şaka yapar mıyım?" Yapmazdı. Babası hep mesleği yüzünden ciddi ve otoriter birisi olmuştu. Onun şaka yaptığını bu yaşına kadar görmemişti ama emekli olduktan sonra bozulmuş olabilir miydi?

"Osman biraz esip gürler ama içten içe mutlu da olur. Sen sadece ilişkine sahip çık. Başak'ı üzme. Eğer o kızı üzdüğünü görürsem karşında beni görürsün Çınar."

Çınar gerçekten büyük bir şok yaşıyordu. İçine birden ferahlık çöktüğünü hissetti. Ancak hatırladığı şeyle içine çöken ferahlık birden uçup gitti.

Başak nasıldı? Osman amca ona çok kızmış mıydı? Peki ya Barış'la arası ne olacaktı?

Kendi ailesi sorun etmemişti. Bu güzeldi. Başak'ı üzmeden onun tarafını da halletmenin yollarını düşündü Çınar. Hemen bulamayacağının farkındaydı.

"Şimdi biraz Başak'tan uzak dur. Osman'ın gözüne çok görünme. Olanları bir sindirsin sonra konuşulur."

"Çok kızar mı ona?" diye sordu Çınar babasına.

"Kıyamaz o Başak'a," dedi babası. "Bağırır çağırır ama sonra pişman olur. Hele Başak karşısında biraz ağlasın bak nasıl yumuşayacak."

İçten içe öyle olmasını diledi Çınar. Annesi de bakışlarını ona çevirdi. "Aslında anlamıştım ben bir şeyleri ama yine de emin olmadan kendi kendime gelin güvey olmak istemedim," dedi. "Başak benim kızım gibi Çınar. Ben sorun etmem hatta sevinirim bile. Bize ondan iyi gelin olmaz."

Resmen dünden razılarmış diye düşündü Çınar. Annesini başını sallayarak onayladıktan sonra "Biraz odama geçeceğim," dedi ve verecekleri cevabı beklemeden odasına doğru ilerledi. Kapıyı arkasından usulca kapatırken yatağına oturdu ve sıkıntı dolu bir nefesle bakışlarını camdan dışarıya çevirdi. Başak'ın odasına baktı. Işığı yanmıyordu. Nasıldı acaba şu an? Telefonunu cebinden çıkardı. Onun gözünden düşen yaşlar bir bıçak suretine bürünüyor ve kalbine batıyordu sanki.

Son görülmesi iki saat önceydi. Başak'ın profil fotoğrafını açtığında yüzünde bir tebessüm oluştuğunun farkında bile değildi. Parmağını fotoğrafın üzerinde gezdirdi. Bu fotoğrafı ne zaman çekmişti acaba?



Onu aramak, onu görmek istiyordu ancak şu an evde ne olduğunu bilmediği için henüz bir şey yapmak istemiyordu. Ortalığın sakinleşmesini beklemeliydi ama onu öylece yalnız bırakmak da içine sinmiyordu. Sıkıntı içinde nefesini bırakırken telefonuna gelen bildirim sesiyle telefonu tekrar açtı ve gelen mesaja baktı.

Burak


Burak : Uyudu

Burak : Ev şu an sessiz, herhangi büyük bir tepkiyle karşılaşmadı. Yalnızca yoruldu ve stresten bitkin düştü.

Burak  : Onun yanındayım enişte.

Burak : Her saçını okşadığımda bana 100 tlcik verirsen sabaha kadar saçlarını severim

Burak : Bu fırsatı kaçırma

Çınar'ın üzerindeki kasvet bulutları birden dağılıp gittiğinde gülerek başını iki yana salladı. O evdeki herkes deliydi.

Tatlı bir deli.

Başak gibi...

Çınar : Her saç teline 200 veririm

Çınar. : Onu yalnız bırakma

Burak : Şimdi sabaha kadar kaç tane saç teli olduğunu saymaz mıyım ben

Burak : Ne enayi çıktın be enişte

Burak çevrimdışı.

Çınar gülerek telefonu yatağa bıraktıktan sonra kendisi de yatağa uzandı ve ellerini başının altına koyarak tavana baktı. Saat henüz erkendi ancak o da uyuyabilirdi.

Burak o gece sahiden Başak'ın saç tellerini saymaya kalkışmış, en sonunda beceremeyeceğini bilince vazgeçerek Başak'ın yanına uzanmıştı.

Zaten Çınar'ın da o parayı vermek gibi bir düşüncesi yoktu.






Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Diğer bölümde görüşmek üzere, lütfen beni wattpad hesabımdan takip etmeyi unutmayın! ❤️

İnstagram | aciicvv
Twitter | aciicvv

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 53.1K 27
Sait abi: Yanında ki o eli bir daha sana değdirirse Sait abi: O eli kırarım haberin olsun
3.4M 49.2K 15
* Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın kalbinde adamdan bile daha daha büyük bir yer kaplam...
78.4K 4.9K 14
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...
109K 3.7K 29
Uyarı: Cinsellik argo sigara küfür bulunmaktadır rahatsız olan okumasın lütfen Okulda geçen eğlenceli bir kurgu 🗝️ "Gör beni artık belki de gerçek...