YÜREĞİM DAVACI | TAMAMLANDI

By eskimezdefter

1.6M 51.7K 38.8K

Avukat Hevidar Evin Şahin. Baran Korkmazbey'in hikayesi. Avukat Hevidar Evin'in, Baran Ağa'yı kurtarmasıyla h... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
15. BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM

FİNAL

27.3K 1.4K 850
By eskimezdefter

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme artık neye yarar?

Bu şiir Necip Fazıl'ın Beklenen adlı şiiridir. *

FİNAL bölümünde sizlerleyim. Umarım iyisindir.

BU KİTABA SON KEZ OY VERİR MİSİN? VE 1 YORUM DAHİ YAPARSAN ÇOK MUTLU OLURUM, SİZİN DUYGULARINIZ BENİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ ❤️

Buraya bitiş tarihinizi yazar mısınız? 30.07.2023 22.08

⚖️

Zaman her şeyin ilacı derler, doğruymuş. Koskoca 5 ayı geride bırakmıştık. Baran'ı affedeli aylar olmuştu, Duygu olmasa belki ona kırgınlığım, kızgınlığım geçmezdi ama Duygu söz konusu olduğunda beynim duruyordu. Baran'a hâlâ aşıktım, seviyordum ne kadar kızsam da kalbime söz geçiremiyordum.

Bu süreçte hem Baran'ın sorunlarıyla ilgilenmiştim hem de Duygu'yla.

Baran'ın kalp rahatsızlığı ileri derecede artmıştı. Ve aşırı zor zamanlardan geçiyorduk ikimizde. Stres olmaması, üzülmemesi hatta heyecanlanmaması gerekiyordu yoksa aniden kalp krizinden onu kaybetme riskimiz olduğunu doktor açıkça söylemişti.

Biz de geçen hafta bir karar almıştık minik bir kasabaya taşınacaktık, hem Baran stres olmayacaktı hem de ben Duygu'yla daha fazla ilgilenecektim.

Baran Duygu'yla beraber ekmek almaya gitmişti ben de kahvaltı hazırlamış ikisini bekliyordum. Baran'ın sesini duyduğumda geldiklerini anladım. "Babacığım dur bebeğim," diye uyarıyordu Baran Duygu'yu.

Kapıyı açmasına izin vermediğini anladığımda koşar adım kapıya ilerleyip kapının kolunu aşağı indirip kapıyı açtım. Baran'ın gözlerine parmaklarını bastırıyordu.

Baran aslında parmaklarını çekerdi ama onun da hoşuna gidiyordu bu durum Duygu sürekli onun ya sakallarını çekiştirip duruyor ya da onun kollarının arasında maç izliyordu.

Baran kızına da hayali olan Beşiktaş formasını alıp dün geceki maçı izletmişti. Gerçekten kimse onun kadar bağlı değildi şu maça, bazen beni delirtiyor televizyonun kablosunu çekmekten başka bir şey bıraktırmıyordu.

Kollarının arasında olan Duygu'yu kendi kollarımın arasına aldım. "Ma ma." dediğinde göz devirdim. Kızım iki kelime tek biliyordu birincisi mama, ikincisi ise baba kelimesini söylüyordu. Sürekli Şiyar ona bu kelimeleri öğrettiği için ona da geçen gün kızmıştım.

"Acıkmış." diye mırıldandığımda Baran ayakkabısını çıkarıp içeri geçerken kapıyı kapattı.

Mutfağa girip sandalyeme oturdum. "Sütten ne zaman kesmeyi düşünüyorsun?" diye sordu Baran üstümü sıyırdığımı görürken, "Şu an değil anne sütü faydalı, ek gıda vermek istemiyorum, biraz daha zaman geçsin sonra ek gıdaya başlarız." dedim net bir şekilde.

Duygu sütünü içerken, Baran da karşıma oturmuştu. Artık emzirirken yemek yemeye alıştığım için zorlanmıyordum. "Evi tuttun değil mi?" diye sordum çayımdan bir yudum alarak. Kafasını aşağı yukarı salladı. "Tuttum." dedi beni onaylayarak.

"Ne zaman taşınırız hemen gidelim...Burada artık nefes alınmıyor." dedim net bir şekilde.

"Şirketin işlerini halletmeye çalışacağım, sonra kolileri falan hazırlarız gideriz artık Mardin'den." dediğinde rahatça nefes alıp verdim. Sonunda gidecektik. Gerçekten hayatımızda aldığımız en iyi karar buydu.

Mardin hiçbir zaman bize iyi gelmemişti. Hep kötü anılar biriktirmiştim burada. Her zaman kaçmak istediğim yer Mardin'di. Ve ben buraya hiçbir zaman ait olmamıştım.

"Kurban olduğum ört üstünü uyudu." derken dalgınlıkla ona bakıp, "Ne?" diye sordum anlamadığımı belli ettim.

"Duygu uyudu canım." dediğinde bakışlarım Duygu'ya yavaşça indi, uyumuştu. Zaten dün gece huysuzlanıp ikimizide uyuyamadığı için bu saatte uyuması normaldi. Üzerimi düzeltip ayağa yavaşça kalktım.

Mutfaktan çıkarken kapıyı ayağımın ucuyla ittirip kapıyı tamamen açıp Duygu'nun beşiğine Duygu'yu koyup üzerine battaniyeyi örtüp sessizce odadan çıktım.

Mutfağa tekrar girdiğimde Baran telefonuna baktı, dikkatlice bir şeylere baktığını fark ettim. Boynuna kollarımı sardığımda yanağına öpücük bırakıp geri çekildim.

Baran kolumu tutup beni kucağına oturtturduğunda başımı göğsüne yasladım. "Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?" diye sordum yanağını okşarken.

Belimi okşarken çenemi tutup alnıma dudaklarını bastırıp çekti. "Ne o ölecek miyim acaba bu ne sevgi?" diye sordu gülerken. Omuz silkeledim, "Seni seviyorum, gerçekten çok seviyorum." dedim ikinci kez.

"Sen bir şey mi yaptın?" diye sordu kaşlarını çatarak. "Hayır." diye fısıldadım.

"Bebeğim kaç gündür ağlayıp ağlayıp bana sarılıp uyuyorsun bir sıkıntın varsa anlat artık." dedi ısrarcı bir tavırla. Yoktu sadece şu sıralar değerini fazla anlamıştım. Belki de bebeğime beslediği sevgiyi babam bana beslenmediği için bu kadar mutlu olup ağlıyordum. Baran dünyanın en şirin, en iyi babasıydı. Gerçekten çok değer veriyordu Duygu'ya bunu hissettiğim her gün Allah'a şükür ediyordum.

"Bir şeyim yok," diye fısıldadım.

"İnanmadım. Anlatır mısın artık?" diye sordu ısrarcı bir tavırla. "Kendini eğer benim için üzüyorsan ben iyiyim sevgilim tedavi iyi gidiyor." Bir de bu konu vardı, Baran'ın kalp rahatsızlığı nedeniyle onu kaybetme riskimiz olduğu günden beri gerçekten çok kötü hissediyordum.

"Çok korkuyorum." dedim göz yaşlarımı serbest bırakırken."Seni kaybetmekten çok korkuyorum, çok." derken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

"Evin," dedi Baran göz yaşlarımı silerken. "Ağlama kurban olduğum, ağlama bir damla göz yaşın akmasını istemiyorum, kurbanın olayım ağlama. Sütün kesilecek üzüntüden." diye son cümlesini ekledi, gözlerime dudaklarını bastırdı. "Seni çok seviyorum, bunu unutma tamam mı? Ben iyiyim ve iyi olacağım Allah'ın izniyle." dedi Baran bana gülümseyip bana sıkıca sarıldı.

"Kalk üzerimden haydi git elini yüzünü yıka gel kahvaltı yapalım doğru düzgün." Baran'ın sözünü dinleyip üzerinden kalktım. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım, ağlamaktan nefret ediyordum.

Bir gün hiç göz yaşı dökmeyecektim.

Tekrardan mutfağa girip kahvaltımı güzelce yaparken Baran aniden ayaklandı,"Akşam görüşürüz." dediğinde ayaklanıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. "Bebeğimizi öp." diye hatırlattım. Baran kafasını ağırca salladı. Yatak odasına girdiğinde ben de ayaklanıp kahvaltı sofrasını toplamaya başladım. Baran son kez çıkarken beni öpüp öyle şirkete gitmişti. Acaba ona bugün sürpriz yapıp yanına mı gitseydik? Canım evde çok sıkılıyordu hem aklım onda da kalmazdı Duygu uyanır uyanmaz Duygu'yu hazırlayıp şirkete giderdim.

Öğlen olduğunda Duygu uyanmış onu hazırlamıştım. Makyajım sadece bir mat kırmızı ruj ve rimelden ibaretti. Çantamı ve her zaman yanından ayırmadığım bebek çantasını taktım. Duygu'yu kucaklarken etrafıma bakıp bir şey unutmuş muyum diye bakındım ama her şeyimi almıştım.

Evden çıkarken bir taksi çevirip taksiye binmiştik.

⚖️

Şirkete geldiğimde asansöre direkt binip Baran'ın odasının katına çıkmıştık. Asansörden çıktığımızda asistanıyla göz göze gelmiştim. Baran niye her ay başı asistan değiştiriyordu geçen ay geldiğimde bu kadın yoktu.

Baran'ın kapısına doğru ilerledim tam kapıyı açacaktım ki kadın sesiyle başımı çevirip arkama doğru baktım. "Baran Bey'le mi görüşecektiniz?" diye sordu kadın.

Kafamı salladım hızlıca. "Haber vermem gerekiyor bir dakika." derken telefonu hızlıca açıp sanırım Baran'ı odaya girmem için aramış izin isteyecekti. Bana eğlence çıktığı için susmuştum. "Adınız ve soy isminiz neydi?" diye sordu kadın. Hâlâ hatta Baran olduğunu bildiğim için kısık sesimle cevap verdim. "Alev Sönmez." diyerek yalan attım.

"Sizi odasına alamazmış." derken oldukça net konuştu. Bir şeyler mırıldandı kadın. "Karısı olduğumu söyleyin." dedim ciddiyetle.

"Hangi karısı olduğunu soruyor Alev Hanım?" dediği an kaşlarımı çattım. Bu da ne demekti? "Ne?" diye sordum anlamayarak.

Kapıyı hızlıca açarken Baran sırıtarak bana bakıyordu. Tahmin etmişti tabi çünkü bir kez daha bu isimle onu kandırmıştım. "Sen çıkabilirsin." derken sekreter odanın kapısını kapatıp dışarı çıktı. Baran kollarımın arasından Duygu'yu alırken direkt öpmüştü. "Cennet kokulum gelmiş. Dönelim mi babacığım?" diye sordu Baran deri koltuğuna otururken bir kaç kez koltukta dönmüştü ikisi de. Duygu eğlenir gibi gülerken Baran ondan daha çok eğleniyordu. Duygu'yu masanın üzerinde oturtup onu tutarken bana bakıp göz kırptı."Ne işiniz var burada Alev Hanım?" diye sordu sırıtarak.

"Canımız sıkıldı Baran Bey kötü mü ettik gelmekle? Hem senin hayırsız kardeşin ve abin nerede?" diye sordum etrafıma bakınarak.

"Toplantıdalar."

"Sen niye girmedin?" diye sordum merakla.

"Canım istemedi dedim karımı ve kızımı göreyim."

Kafamı salladım. "Rojhat evlendiği günden beri benimle konuşmuyor biliyor musun?" diye sordum yüzümü düşürerek. "Mal o aşık ya bir karış havada aklı, zaten mal dünden beri baba oluyorum diye diye başımı şişirdi." dediğinde güldüm. Çeman bir aylık hamileymiş ben de dün gece Baran'dan almıştım haberi.

Odaya dan diye giren kişilere baktığımda Rojhat ve Şiyar abi gelmişti. "Baran bu mal kardeşini öldüreceğim. Az kalsın sıçıyorduk mal mal ben baba oluyorum diyip durdu si-" Beni fark ettiğinde küfürünün devamını getirmedi.
"Hoş geldin yenge. Nasılsın?" diye sorduğunda ona gülümsedim. "İyiyim sen nasılsın abi?" diye sordum.

"İyidir Allah'a şükür, şu aptallarla uğraşıyorum ne yapayım." derken bakışlarım aniden Baran'a çevirdiğimde kalbinin üzerine sağ elini koyup hafif hafif masaj yaptığını fark ettiğim an, endişeyle ayaklandım. "İyi misin? Yüzünün rengi atmış." dediğimde Duygu'yu hâlâ tuttuğunu fark ettiğimde Duygu'yu Şiyar abiye doğru uzattığımda Şiyar abi Duygu'yu kucakladı. Baran'ın gömleğinin düğmelerini açmaya çalışırken buna izin vermedi. "Canım iyiyim ben. Biraz teras kstına gidip nefes alayım geçer." deyip ayaklandığında küfür ederek tekrar yerine oturdu. Rojhat'a baktım. "Ambulansı ara!" diye bağırıp tekrar Baran'a döndüm. Elini tutarken endişeli bir şekilde ona bakıyordum.

"Sakin ol. Telaş yapma, Duygu hissediyor. Abi götür kızımı, Dilşad yengeme götür." Her kelimesini söylerken zorlanıyordu. Şiyar abiye bebek çantasını verdim. Şiyar abi ve Duygu giderken sıkıntıyla nefes alıp vermekten başka bir şey yapmıyordum.

Gözlerimin önünde bayılacak gibi duruyordu...

⚖️

Baran hastaneden taburcu olduğunda eve getirmiştik, yatağa uzandırdığımda bana tip tip bakıyordu. "Ben yürüyebiliyorum Evin." derken omuz silkeledim onunla konuşmuyordum. Bana iyi olduğunu söylemişti ama gün geçtikçe daha da kötüleşiyormuş doktoru öyle söylemişti.

Duygu'yu emzirirken Baran yanağıma öpücükler bırakıp duruyordu. "Seni öldürmediğime dua et. İyiymiş al bak gördüm nasıl iyi olduğunu. Geri zekâlı! Uzak dur benden." deyip onu yavaşça omuzundan ittirdim.

"Sen üzülme diye söylemedim Evin, şu an kafama sıkamam daha çocuğumun büyüdüğünü göreceğim." derken bakışlarını Duygu'ya çevirip saçlarını okşadı.

Zaten Duygu hazırda bekliyormuş gibi süt içmeyi bırakmış, Baran'a aşkla bakmaya başlamıştı. Kızım gerçekten babasına aşıktı.

"Güzelim... Güzel kızım uyuyacak mısın artık? Annenin gönlünü almam lazım." dedi Duygu'nun minik ellerini öperek.

Duygu Baran'ın yüzünü ellemeye çalıştığında Baran yüzünü onun elllerine yaklaştırdı. "Seni özlemiş." dedim net bir şekilde. Baran'ı tam iki gündür görmüyordu tedavisinden dolayı. "Ben de özledim." derken burnunun üstüne bir öpücük bıraktı.

"Kurban olduğum uyu artık." diye söylenmeye başladı Baran, Duygu etrafı izleyip ayaklarını oynatıyordu.

"Ninni söyle uyusun." dedim.

Baran kızımıza her gün söyleyip uyuttuğu ninniyi söylerken benim de uykum gelmişti. Tam gözümü kapatacakken Baran kolumu sarsıp buna engel oldu. "Uyuma." derken ciddi bir yüz hattı vardı.

"Uykum var." diye söylendiğimde Baran sıkıntıyla nefes alıp verip, yanaklarını şişirip bıraktı. "Benim yok. Uyumayacağım, sen de uyumayacaksın seni özledim ben." derken boş boş ona baktım. "Baran." dedim, alay mı ediliyorsun der gibi ona baktım. "Her dakika birlikteydik ya hani B12 eksikliğin mi var senin?" diye sorduğumda Baran'ın kucağında sessizce uyuya kalan Duygu'ya bakıp gülümsedim.

Duygu'yu kollarımın arasına verdi. Duygu'yu beşiğe koyup üzerini örttüm.

"Evin sıcak değil mi?" diye sordu Baran beni kendine doğru dan diye. "Ya ne yapıyorsun Baran? Hastasın sen, uzak dur benden." dedim kızar gibi. Ondan uzaklaşmaya çalışırken Baran aniden dudaklarımı dudaklarına yapıştırdı. Kaç ayın acısını çıkartıyordu dudaklarımdan bilmiyordum ama yaptığımız yanlıştı.

Baran'la ayrılırken, kalbini ellemiştim hızlı hızlı atıyordu." Heyecanlanma." diye uyardım onu fısıltı içinde. "Tamam." dedi o da benim gibi fısıldayarak.

Baran düşünceli bir tavırla, "Uykun varsa uyu sen, ben uyanığım." dedikten sonra kafamı sallayıp göğsüne sokuldum. Baran saçlarımın üstüne dudaklarını bastırdı. "İyi geceler." diye fısıldadık ikimiz de aynı anda.

Gözlerim günlerin yorgunluğuyla kapandı, gerçekten bu sefer rahatça bir uyku çekmeyi planlıyordum.

⚖️

Duygu'nun ağlama sesini duyduğum an gözlerimi hızla açtım. Banyodan sesler geliyordu. Yanımda Baran da yoktu ikisi ne yapıyordu banyoda?

Yataktan kalktım hızlıca banyonun kapısını açtığımda Baran Duygu'yu havluya sarmış tutuyordu. Niye banyo ettirmişti? "Ne oldu?" diye sordum endişeyle. "Ateşi var sirkeli suyla banyo ettirdim kıyameti kopardı başıma bir daha banyo ettirmem." diye hımurdanırken kaşlarını sinirle çattı. Baran'ın kızgın tavrını anladığı için direkt susuyordu. "Beni niye uyandırmadın?" diye sordum Duygu'yu kucağıma alırken.

"Uyanmadın ki. Ben de el mecbur kalkıp duşa soktum. Sudan niye nefret ediyor?" diye sordu merakla bana bakarken,ona cevap vermeyip banyodan çıktım.

Duygu'nun bebek bezini çekmeceden aldım Duygu'yu yatağa uzandırmıştım bebek bezini takarken de sürekli mızmızlanmıştı. Duygu'nun alnına dudaklarımı bastırdım ateşi düşmüş gibiydi. Evdeki ateş düşürücü şurubu verecektim.

"Baran." diye seslendim hâlâ mutfaktan bir şurubu getirememişti. Duygu'yu sadece bebek bezli bırakırken onu kucaklayıp mutfağa girdim. Baran mutfak masasının sandalyesine oturmuş gözlerini kapatmış sık sık nefes alıp duruyordu. "Hastaneye gidelim mi?" diye sordum.

"İstemiyorum." dedi net bir şekilde. Şurubu dolaptan çıkarıp şurup kaşığına doldurduğum şurubu Duygu'ya verirken Duygu çığlık atıp tepinmeye başlamıştı. "Duygu yeter dur yerinde seni zehirlemiyorum bir dur." diye kızdım Duygu'ya ilk defa. Duygu daha çok ağlarken Baran'ın yanına gitmek istediğini anladım çünkü 'baba' diyordu. Baran gözlerini açtığında öfkeyle bana baktı.

"Ses tonuna dikkat et daha bebek o, anlamıyor. Anlıyorum sters yapıyorsun ama bebek o bir şey algılamıyor ben şimdi şurubunu veririm."

Titrek bir nefes verirken, ofladım. Hızlıca yatak odasına girdiğimde banyoya girip kapıyı kilitledim. Banyonun kapının önünde artık bacaklarım bu yükü taşıyamadığı için yere düşmüştüm bu iki gündür ölümle burun buruna gelmiştim. Baran'ı kaybetme duygusuyla artık yaşayamıyor bu yükü kaldıracak gücü kendimde bulamıyordum.

"Evin." diye seslendi Baran sakin bir sesle. Kapıya iki kez vurdu. Kapının kolunu çevirirken, "Açar mısın şu kapıyı. Konuşmak istiyorum." demişti. Kafamı sanki o beni görüyormuşcasına iki yana salladım.

"Evin açar mısın?"

Açmadım kaç saat orada yalnız kaldım bilmiyorum ama ağlamaktan canım çıkmıştı. Baran da bir zamandan sonra beni yalnız bırakmayı tercih etmişti.

Banyodan çıktığımda karanlık çökmüştü. Evin içerisinde ne Baran ne de Duygu vardı. Telefonumu elime alıp Baran'ı aradım ama telefonun arama sesi yatak odasından duyulunca geri kapatmak zorunda kalmıştım. Nereye gitmişlerdi?

Birkaç dakika sonra salona geçtim bütün evi aradım ikisini de ama ikisi de yoktu evin içinde, tekli koltuğa oturup eve gelmelerini beklemiştim.
_

Dış kapı açıldığında içeri Baran ve kucağında Duygu girmişti. Salonun kapısının önünde Baran bana bakıp derin bir iç çekti. "Bir daha ben ölecekmişim gibi davranıp ağlarsan bozuşuruz Evin, gerçekten ağlamanın sebebi bir tek benim iyi olmamam, ölmem ben kırk canım var. Kolay kolay benden kurtuluşun yok." dedi ciddi bir tavırla.

Baran'a sarılırken Duygu'ya da sarılmış ikisini de öpmüştüm."
"Nereye gittiniz?" diye sordum merakla ona bakarak. Duygu'yu kucağından aldım. Mama vermiş olmalıydı ben evde olmayınca bir tek mama vermesine izin veriyordum.

Koltuğa oturup üstümü sıyırdım, Duygu yüzünü yana doğru çevirdiğinde yüzünü düzeltip onu emzirmeye başladım."Dilşad ve Avşin yemeğe çağırdı oraya gittik kızımla, erken geldik mal Rojhat yüzünden. Başımı şişirip durdu kızım da üzerine kustu." derken gülmüştü.

"Herkes orada mıydı? Beni sordular mı?" diye sordum. Kafasını aşağı yukarı salladı. "Sordular da yorgun deyip geçiştirdim haftaya iki gün sonra nakliyat şirketi eve gelecek eşyaları toplamamız lazım. Nakliyat şirketi gelip her şeyi kolileyecek sonra da kasabaya taşınacağız. Salı kahvaltıya çağırdım hepsini son kez beraber olmak istedim." derken gülümsedim."İyi yapmışsın mis gibi kahvaltı hazırlarım ben. Ateşi düştü değil mi?"

"İki kez ateş düşürücü verdim sonra düştü, üzerini giydirdim güzel olmuş mu? Saçını lastik tokasıyla topladım ama yamuk olmuş Dilşad düzeltti." derken açıklama yaparken gülümsedim ona, dudaklarımı aralayıp konuşma kararı aldığımda Baran heyecanlı bir şekilde yine konuşmaya başlamıştı. "Annemle barıştık, özür diledim elini öptüm torunu da kucağına verdiğimde barıştı." dediğinde kafamı salladım sadece.

"Yemek hazırlayayım mı sana aç mısın?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. Hiç gerek yoktu aç değildim. "Peki o zaman ben odaya gidiyorum." Kafamı sallarken, "Duygu'yu uyutup ben de gelirim." diye seslendim.

"Tamam canım." demişti yumuşacık bir ses tonuyla.

⚖️

"Döktürmüşsün." derken boynuma öpücük bırakıp geri çekildi. "Şunları yapıp yatağa geliyorum." dedim elimdeki sosu karıştırırken Baran dikkatlice beni izliyordu.

"Mardin'den gidiyoruz yarın ne hissediyorsun?" Günlerdir bu soruyu sormasını bekliyordum hazır olduğum cevabı verdim. "Kaçışımız işte Baran, kaçıyoruz. Geçmişimden uzak kalmak daha iyidir belki. Zaten hep gitmek istemiştim, gidiyoruz. Duygu için daha iyi bir hayat sunacağımız gerçeği kulağa mükemmel geliyor."

O da beni kafasını sallayarak onayladı. "Civan da gelebilirmiş." yüzümdeki gülümseme genişledi. "Kaç aydır hasretim zaten gelmeli beni görmeye." dedim net bir şekilde.

Baran elimdeki kaşığı alırken, "Artık bırak, gel haydi uyuyalım."

"Uykum yok ki." derken yaptığım çeşit çeşit yemeklere bakıyordum. Sabah uyanıp böreği fırına verecektim. "Pasta aldım frambuazlı yer misin? Söylemeyi unuttum." dedi Baran alnına avuç içini vurdu.

"Sonra yerim şu an canım çekmiyor zaten," dediğimde Baran dolabı açıp frambuazlı pastadan bir dilim kesip tatlı tabağına koydu. Frambuazlı pastasını yerken, "Acıkmışım, sen de yer misin kurban olduğum?" diye sordu çatalı frambuazlı pastaya batırıp dudaklarıma yakınlaştırdığında çatalından küçük bir frambuazlı pastayı yedim sadece.

Baran gülümseyerek pastasını yerken bugün ayrı bir neşeli olduğunu fark ettim."Hayrola? Bugün ayrı bir neşelisin n'oluyoruz?" diye sormadan edemedim.

Derin bir nefes verdi. "Hiiçç." derken avuç içimi dudaklarına götürüp öptü. "Gel hadi uyuyalım. Hem ben kızıma bugün ninni söylemediğim için kendimi suçlu hissediyorum."

"Erken uyudu, bugün çok yoruldu sürekli bir şeyleri eline verdim susması için sonra da uyku saatinden bir saat önce uyudu."

"Uyandırıp ninni söylemek istiyorum. Uyandırmama izin ver lütfen." dedi çovuk gibi yalvararak.

Kaşlarımı çattım. "Hayır uyanırsa asla geri uyutamayız bırak yarın istediğin kadar uyut." Baran itiraz etmek için dudaklarını araladığını fark ettiğimde, "İtiraz istemiyorum." dedim net bir şekilde.

"Of tamam tamam ben gidiyorum sen de gelirsin kurban olduğum." Kafamı salladım hızlıca. "Tamam canım." derken Baran mutfaktan çıkmıştı.

Baran gittikten sonra mutfaktaki kalan işlerimi yaptıktan sonra ellerimi yıkayıp kuruladım, yatak odasına girdiğimde yatağa girmeden önce üzerime rahat pijama takımımı giyip öyle yatağa girmiştim.

Baran yanına geldiğimi fark ettiğinde belime kolunu sarıp beni kendine doğru çekmişti. "Söz veriyorum her zaman yanında olacağım." derken bunu neden aniden söylediğini anlamımıştım. "Bunu niye söyledin ki şimdi?" diye sordum merakla yüzüne bakarak. "Boş ver sözümü vermek istedim sadece." Yanağına öpücük bıraktım. "Sen zaten her zaman yanımda olacaksın, benden mi kurtulacaksın?" dediğimde gülüp ve kafasını iki yana salladı. "İyi o zaman sorun yok." diye ekledim hızlıca.

Sağ kolumu bedenine sıkıca sararken, "Tatlı rüyalar, sevgilim." diye fısıldadım.

Baran'ın gülümsediğini hissettim. "Tatlı rüyalar, kurban olduğum." demişti o da benim gibi sesini kısık tutmaya çalışıyordu.

Gözlerimi kapattığımda Baran'ın beni daha sıkı sarmaladığını hissetmiştim.

O gece ikimizde sessizce uyumuştuk. Ve bu evde geçirdiğimiz son beraber uykumuzdu.

💥

Sabah erkenden kalkıp fırına böreği koymuştum, Baran ve Duygu hâlâ uyuyordu. Baran'ı uyandırmak istemiyordum Rojhat'lar geldiğinde uyandırırdım dün çok yorgun görünüyordu. Uyusa daha iyi olacaktı.

Kahvaltıyı tamamen hazırladığımda zilin sesini duymuştum. Kapıda duran herkesi içeri aldığımda Rojhat etrafına bakındı. "Baran abim nerede? Hâlâ uyuyor mu?" diye sordu şaşkınlıkla.

Kafamı salladım. "Kıyamadım çok yormuşsunuz kocamı." diye kızdım Rojhat'a, hepsi salona geçerken Rojhat sesli bir kahkaha attı sözlerime. "Senin kocan kıçının üstüne oturup bir şey ellemiyor uyandır lan artık açım ben. Hem karım hamile bekleyemez çabuk uyandır." diye ısrar etti Rojhat.

Mizgin Hanımağa, "Oğlum karışma abine uyusun. Nasılsın güzel gelinim?" diye sordu gülümseyerek. "İyiyim siz nasılsınız?" diye sordum düz bir merakla.

Rojhat ayaklandı, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu Azad abim Rojhat'a kızarak.

"Uyuyan güzeli uyandırmaya. Abimi uyandıracağım bir öpücüğüme bakar." derken bana göz kırptığında kıkırdadım. "Ben uyandırırım siz isterseniz buyurun oturun." dedim masayı sağ elimle işaret ettim.

"Yok kuzum sen Baran'ı çağır birlikte oturalım," dedi Dilşad gülümseyerek. Kafamı salladım ağırca. "Bir şey eksik mi?" diye sordu Civan abim arkamdan seslenerek. "Hayır." diye yanıtladım.

Ağır ağır yürürken yatak odasının kapısını açtım. İlk önce beşiğe baktım, Duygu hâlâ uyuyordu. Baran onu uyandıracağı için ona karışmamıştım. Her sabah öperek uyandırıyordu ben de hiç bozuntuya vermiyordum.

Yatağın etrafında dönerek Baran'ın yüz üstü uzanmış bedenine baktım. Baran'ın çıplak omuzunu sarstığımda bedeninin buz gibi olduğunu hissettim. Hava soğuk olmasına rağmen çıplak bir şekilde uyumaması gerektiğini söylesem de beni dinlemiyordu.

"Baran uyan hadi herkes geldi kahvaltıya seni bekliyorlar." diye seslendim onu sarsarak.

Baran'ın bedenini zar zor döndürdüğümde göğsünün inip kalkmadığını fark ettim. "Baran." dedim gittikçe kısılan sesimle.

Ölmüş müydü? Benim sevdiğim adam ölmüş müydü? Hayır. Hayır. Yaşıyordu.

Korkakça nabzına baktığımda nabzının atmadığını fark etmiştim.

Baran ölmüştü.

02.12.2025 tarihinde Baran'ı kaybetmiştim. Ölmüştü.

"BARAN!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. "BARAN UYAN!" diye bağırıp bedenine sarıldım.

"Baran..." diye fısıldarken, cansız bedenine sarılıp onu sarsıyordum...

"Evin." diyen Civan abim beni Baran'dan ayırmaya çalıyordu. "BIRAK BANA DOKUNMA!" diye bağırıp daha da sardım kollarımı Baran'a.

"Evin Duygu da ağlıyor yapma..." diyen Dilşad'a doğru baktım. Duygu ağlıyordu... O da mı hissetmişti?

"KESİN SESİNİZİ! ÖLMEDİ! AMBULANSI ARAYIN... AMBULANSI ARAYIN!" diye bağırdım herkese bakarak. Hepsi ağlıyordu...

Herkes ağlıyordu.

Civan abim beni Baran'dan tamamen uzaklaştırdığında Azad abimin fısıltı gibi çıkan sesini duydum, "Ölmüş..." demişti.

"AMBULANSI ARAYIN! YAŞAYACAK!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar nöbet geçirir gibi abimin kollarının arasında titriyordum.

Abim yere çömelirken beni de zar zor tuttuğunu fark ediyordum çünkü her fırsatta yatağa doğru ilerlemeye çalışıyor Baran'a dokunmak istiyordum. "Söz verdi, yaşayacak. Söz verdi beni yalnız bırakmayacak..." diye fısıldadım kendi kendime konuşarak.

😭

Baran'ın cansız bedenini siyah bir ceset torbasının içine koymuşlardı...

Sonrası yoktu. Sonrası; ben yaşamıyordum. Baran'ın öldüğü gün Baran'a ettiğim bedduam tuttu diye sinir krizi geçirmiştim. Ben yapmıştım...

İnsanlar bana başın sağ olsun diyorlardı, başımda Dilşad'ın bana taktığı siyah bir yazma vardı kafamda. Tanımadığım her insan bana sarılıp baş sağlığı diliyordu.

İnsanlar 'başın sağ olsun' dediklerinde, ağıtlar yakıldığında anlıyorsun giden kişinin geri gelmeyeceğini.

Baran'ı bugün toprağın altına gömmüştük bebeğim neredeydi bilmiyordum, Baran'ın emanetiydi artık. En son Çeman bakıyordu onu hatırlıyordum...

Zorlukla yutkunurken, Azad abimin sesini duydum omuzuma dokundu. "Canım, süt sağabilir misin? Çeman aradı, Avşin'in artık gücü kalmamış emziremiyormuş." derken kafamı ağırca salladım aşağı yukarıya doğru. Tabi artık sütüm geliyorsa...

Abim beni Duygu'nun odasına götürdü. Süt sağma makinasını elime doğru verirken arkasını döndü, odadan çıkıp beni yalnız bırakmak istemiyordu.

Üzerimi sıyordığımda süt sağma makinesiyle sütümü sağmaya başladım. Çok az da gelse bu birkaç güne yeterdi zaten sonra gidecektik ikimizde. Ayaklandığımda abim bedenime sarılmıştı.

"Abi ne zaman giderler?" diye sordum güçsüzce. "Canım eğer kaldıramıyorsan gel benimle biraz hava alalım." Kafamı söylediği şeye salladım sadece. Onay vermiştim, biraz hava almak istiyordum.

"Beni Baran'a götürsene. Çok özledim." diye fısıldarken abim iç çekip ayakkabımı giydirdi. Koluma girerken, "Nasıl ölmüş?" diye soran bir kadına döndüm. Ben daha öğrenmemiştim. Abim beni götürmeye çalışsa da ben dinledim iki yaşlı kadının söyledilerini.

"Gizli kalp krizinden ölmüş oğlum söyledi, biz de çok üzüldük daha yeni bebeği doğmuş gece ölmüş karısı ne hâlde, perişan olmuş dul kaldı genç yaşta." dediklerinde hızlıca dışarıya doğru adım attım.

Ben Baran'ın ölü bedenine mi sabaha kadar sarılmıştım?

Derler ki; İki aşık bir insanı, ancak ölüm ayırabilirdi.

Bizi ölüm ayırmıştı.

Her şeyin bir kâbus olmasını diledim, gözümü kapatıp açınca bu kâbus biter sandım ama bitmedi.

Ne acım geçti, ne de Baran geri geldi.

Allah der ki Kimi benden çok seversen onu senden alırım
Ve ekler: "Onsuz yaşayamam" deme, seni onsuz da yaşatırım.

Bu söz zihnimin içinde yankılandı birkaç kez, gerçekten onsuz yaşıyordum. Nefes alıyordum ama o şu an kara toprağın altındaydı beni ondan ayırmışlardı.

Toprak Baran'ı benden almıştı.

3 YIL SONRA

"Anne." diye koşarak yanıma gelen Duygu'yu kucaklayıp kendi etrafımda döndürdüm. "Annem ne oldu aşkım?" diye sordum merakla gözlerine bakarak.

"Anne!" diye niye neşeyle bağırıp işaret parmağıyla gösterdiği yere baktım. Pamuk şekerciyi işaret ediyordu. "Pamuk şekeri mi istiyorsun?" diye sordum yanağını öpüp yere doğru bıraktım, elini sıkıca tutarken pamuk şekercinin yanına gittik. "Pembe!" diye işaret etti eliyle. Pembe renk olan pamuk şekerini elime alıp adama ücretini verdim.

Duygu'nun elini tutarken banklara oturmuştum. Duygu'yu da kucağıma oturttup ambalajını açtım pamuk şekerin küçük bir parça bölüp Duygu'nun minik ağzına verirken Duygu bilerek parmağımı ısırarak yemişti pamuk şekeri. "Bebeğim yapma acıyor." diye fısıldadım onu öperken.

Duygu pamuk şekerini bitirdiğinde korumalara işaret yaptım. Arabamın kapısını açarken Duygu koşarak arabanın içine girdiğinde hemen yerini almıştı. Bebek koltuğuna oturduğunda kilidini Ayşe abla takmıştı. Arabamın sürücü koltuğuna geçerken arabayı çalıştırıp süratle eve doğru gitmiştik.

Eve girdiğimde yatak odasına geçip uzandım, Duygu da yanımda kollarımın arasında beni izliyordu. "Anne baba neyde?" diye sordu harfleri yutarak konuşuyordu. Babasını sürekli fotoğraflardan tanıyordu. Sürekli ona Baran'ı anlatıyordum.

"Tiyazın babası vay benim neyde?" diye sordu peş peşe sorular sorarak. Bahsettiği Kiraz'dı. Burada tanıştığı bir kız çocuğuydu.

Baran öldüğünde İstanbul'daki şirketi ve bütün şirketleri ben yönetmeye başlamıştım, kendi ayaklarımın üzerinde durup hem şirketin avukatlığını yapıp mesleğimi yapmış, hem de şirketi yönetmeye başlamıştım ilk zamanlar ne kadar zor olsa da alışmış ve kendi gücüm emeklerimle kızımı en güzel şartlarda büyütmeye karar vermiştim. Birkaç ay sonra ikimiz de yurt dışında yaşayacak ve tamamen Türkiye'den gidecektik.

Bugün Baran'ın ölüm yıl dönümüydü, aslında her yıl yaptığım gibi mezarlığa giderdim ama bu yıl bir türlü gidememiştim.
"Anne baba neyde?" diye sordu tekrardan dalgınlığımı bozan Duygu'nun meraklı meraklı babasını sormasıydı. O bilmese de babası onu çok sevmişti.

"Baban çok uzakta kızım." derken ona gülümsedim. Geri gelemez sana nini söyleyemez diyemedim.

"Ama biliyor musun sana bunu almıştı." dedim çekmeceden Baran'ın Duygu'ya hamileyken aldığı oyuncak tavşanı onun eline verdim.

"Bunu istemiyoyum ben babamı istiyoyum." Gerçekler gün yüzüne çıkarken artık ben değil iki kişi onu fazlasıyla özlemeye başlamıştık.

Günler geçti, yıllar geçti, benim aklım ve bedenim hâlâ Baran'ın ölü bedenine sarıldığım günde kalmıştı.

En çok da Baran'ın sesini unuttuğum için kendime kızıyordum. Çok aramıştım, çok fazla aramıştım sesinin kayıtını ama bulamamıştım.

Hayal meyal hatırladığım tek şey 1 ay boyunca Baran'ın aldığı ama benim gece bir çatal tek yediğim frambuazlı pastayı bayat olmasına rağmen 1 ay boyunca yememdi...

Kapım tık tıklandığında içeri gelen Ayşe ablaya baktım. "Kızım sana bir kargo gelmiş." Kafamı salladım. Duygu kollarımın arasında günün yorgunluğuyla uyurken onu yatakta bırakıp Ayşe ablanın elinden kargo poşetimi aldım.

Kargo Dilşad'dan gelmişti. İçinde bir flash bellek vardı, bilgasayarımı açarken salonda tektim. Ayaklanıp kapıyı kapatıp kilitledim. Belleği bilgasayarıma takıp açılan dosyaya tıkladığımda bunun bir video olduğunu fark ettim.

Videoda Baran'ı görmemle şok olmuştum. "Evin bak... Nasıl da mışıl mışıl uyuyor." dedikten hemen sonra beşikte salladığı Duygu'yu gösterdi. Yüzü güldü gamzesini gösterip sırıttı. "Bu videoyı anı olsun diye çekiniyorum aslında sevmem ama kalsın istedim." diye açıklama yaptı. Sesini duyduğum saniyeden sonra göz yaşlarım benden iradesiz bir şekilde dökülmeye başlamıştı.

"Duygu'yu uyuttum sen de hemen buradasın." dediğinde yatakta uyuyan beni gösterdi Baran kamerayı bana çevirip dudaklarıma öpücük bırakmıştı. Sonra saçlarıma öpücük bıraktı. Kamerayı saklamaya çalıştığını anladım. "Baran niye ayaktasın?" diye sormuştum uykulu bir sesle.

"Şimdi uyuyacağım kurban olduğum." Hayır uyumasın biraz daha konuşsun lütfen. Baran kameraya el sallayıp videoyu sonlandırmıştı.

Bilgasayarımı kapattım.

Karanlık odada tek bir ışık aradım yoktu. Benim ışığım sönmüşken aydınlığa ne zaman kavuşurdum bilmiyordum.

Ben 30 yaşımda bir kadındım ama Baran hep 31 yaşında kalacaktı. Ben yaşlanırken o da toprağın altında yaşlanıyordu.

Şu an Baran yaşıyor olsaydı 34 yaşında bir adam olacaktı. Fakat hayatta değildi. Hiçbir zaman da geri gelmeyecek birini bekleyecektim.

Herkes bir gün ölümü tadacaktı ama Baran bu dünyadan erken göç etmişti...

Ben hep mutlu sonlara inanırdım ama bizim hikayemiz buraya kadarmış.

Baran ve Evin'in aşkı 3 yıl önce bitse de bizim aşkımız ahirete kadar devam edecekti.

Baran'ı aldığım son nefese kadar sevecektim.

SON

İlk öncelikle veda etmek çok zormuş bunu söylemek istedim özellikle Baran'a...
Öyle içten sahiplenmişimki veda etmekte zorlandım. Gerçekten ne hissettiğimi bilmiyorum, anlatamıyorum. Ama mutluyum Evin gibi güçlü bir anne yazdığım için. Ben Baran'ı anlatamıyorum size hemen gözlerim doluyor, iyi ki yazdım hepsini. Hep iyi ki'm oldular. Ve hep var olmaya devam edecekler. Bazen acıyı yazdım, bazen aşkı, bazen de ayrılığı... Ama en acısını yazacağım hiç aklıma gelmedi, gelemezdi. Baran öldü evet ama benim kalbimde yaşıyor. Ölmedi ve ölmeyecek.

Şimdi gelelim teşekkür kısmına...

TEŞEKKÜR

Sevgili arkadaşım Emine, ben bu kitabı ilk sana okutturdum. İlk sen benimsedin, her an elimi elinden çekmeyip her zaman bana desteğini gösterdiğin için teşekkür ederim. Her zaman ilk okurum olman dileğiyle :)

Esma'm, benim en saf, en temiz kalpli arkadaşım. Hiçbir zaman kitap okumayıp biz Emine'yle kitap dedikodusu yapınca yabancı kalıp benim kitaplarımı okuduğun zamanı dün gibi hatırlıyorum. Her zaman desteğini esirgemedin ve esirgemeyeceğinden eminim bana kızsan da bu bölümde seni çok seviyorum.

Sevgili Yağmur, canım arkadaşım. Çocukluğum, her anımda var olduğun için teşekkür ederim. Her zaman Baran'a laf da söylesen onu yürekten sevdiğini biliyordum. "Hayatım boyunca hiç kötü sonlu kitap okumadım" diyince hep ilkler güzeldir dediğimde bana sinirlenmiş olabilirsin. Ama bil ki seni çok seviyorum.

Özge'm, Her zaman bana yol gösterip doğru yolu buldurduğun için teşekkür ederim. Gerçekten bu yıl tanıdığım en iyi arkadaşım, ablam olabilirsin. Seninle her konuştuğumda gerçekten öz ablamla konuşuyormuş gibi hissettirdiğin, dertlerimi hiç sıkılmadan dinleyip bana yol gösterdiğin, vazgeçtiğimde beni durduğun için teşekkür ederim. İyi ki seninle tanıştım. Seni çok seviyorum.

Pelin'im güzel yüreklim, sen bu kitabı okumasan da son bölümü benim için okuyup hislerini bana döktüğün için teşekkür ederim.

Ve siz sevgili okurlarım, en büyük teşekkürüm sizlere. Her vazgeçtiğimde bana destek olduğunuz, her bölümü attığımda sabırsızlıkla okuyup güzel yorumlar yaptığınız ve benimle böyle güzel bir anı biriktirdiğiniz için size minnettarım. İyi ki tanıştık.

eskimezdefter

Beni takip ederek diğer kurgularıma da göz atabilirsin.

İnstangram:
1sedaaaa_q
eskimezdefter


SON KEZ YILDIZA BASAR MISIN? 😭

😭

😭🥀

Seni çok seviyorum, iyi ki kitabımı okudun 🤍

Continue Reading

You'll Also Like

KARANLIKTAKİ YÜZ By 🌙

Mystery / Thriller

2.6M 633 3
"Feza?" Onun sıkıca sarılışına karşın iki tarafta gevşekçe sallanan ellerime baktım. Alparslan Ateş artık çok yakınımdaydı. Hayal bile edemeyeceğim k...
3.6K 335 21
Genç kız konağın balkonundan yağmuru seyrediyordu, yağmurun bile onun için gözyaşı döktüğünü düşünüyordu. bugün zorla daha reşit bile değilken evlend...
KORKAK By Lily.

Teen Fiction

1.3M 43.7K 46
Aylar boyunca biz olmanın hayalini kurarken, garip bir şekilde biz olmuştuk. Daha doğrusu biz olmamıştık, sadece bir sırrımız vardı. Bize ait ilk şey...
2.1M 92.6K 81
Bu kitap Nemesis Yayınevi tarafından kitaplaştırıldığı için bölümler kaldırılmıştır. *** Ve bir gün susmayı öğrendim, kimse farkına varmadı. Söyleme...