barbie || kookmin

By ohmykookmin

203K 19.8K 27.3K

Jeon Jungkook, Park Jimin'in var olduğunu iddia ettiği pembe trolleri görebilmek için saklandığı karanlık kuy... More

十一
十二
十三
十四
十五
十六
十七
十八
十九
二十
二十一
二十三

二十二

2.4K 353 474
By ohmykookmin

Merhaba çiçeklerim~

Özür dilerim geciktim 🥺 Yeni kurgumla ilgilendim biraz. Gerçi okumuyorsunuz ama neyse 🥲

Şöyle yeri gelmişken küçük bir tanıtımını yapayım belki ilginizi çeker.
Karakterlerimiz:
Meraklı, çok bilmiş, uzaylı, seme Jungkook 👽
Çok bilmişlerin de bilmişi, aksi, çapkın, insan, uke Jimin 🧍🏻

Özetle hepinizi Olillon'a bekliyorum. Barbie finalinden sonra Olillon ile devam edeceğiz yolculuğumuza. Gelmezseniz nerede görüşeceğiz artık 😭

Neyse ben daha fazla başınızın etini yemeden oraya da bir bakının yani ne olacak 👉🏻👈🏻

Keyifli okumalar~

🍼🍦🍭

Taehyung, ilk kez gönülden isteyerek kapısında bulunduğu eve yine ilk kez davet edilirken Jungkook'un kendisi için bıraktığı boşluktan içeriye adımladı ve sarıldıkları kısacık sürede duyumsadığı kokuyu bu kez daha gerçek bir şekilde aldığında adımlarını durdurarak, "İçmiyorsun değil mi?" diye sordu. Jungkook ışığı açmaya tenezzül etmediğinden dış kapı kapanınca verandanın otomatik ışığı da kaybolmuş, antre iyice karanlığa gömülmüştü.

Jungkook aynı mevzunun o gece ikinci kez gündeme gelmesinden rahatsızlık duyarak, "Sadece bir bardak bira," diye geveledi. Lakin küçümseyici tavrı işe yaramamış, Taehyung'un yalnızca bahçe aydınlatmalarının güçlükle ulaştığı yüzünün daha da düşmesine engel olamamıştı.

Bedenini kapanan kapının önündeki adama çevirerek onun da adımlarını durdurmasına sebep olurken, "Olacak iş değil," dedi, yükselen sesiyle. "Hadi sen bağımlısın, bırakmakta zorlanıyorsun. Yanındaki moronlar ne işe yarıyor?"

Yoongi ve Hoseok bu cümleyi işitmediği için şanslı sayılırdı. Nitekim sonucunda önü alınamayacak bir laf dalaşına girmemeleri imkansızdı. Jungkook, biraz da bu durumun gülünçlüğü sebebiyle samimiyetten uzak bir tebessümle, "Herhalde çocuk olmadığımdan baskı yapmak istemiyorlar," dedi, imayla.

Halihazırdaki koşulları düşününce bir aptal bile bu basit cümleyle ailesinin Jimin'e karşı tutumunu eleştirdiğini anlayabilirdi. Taehyung da bu sebepten adamın tebessümüne bire bir aynı hissiyatla karşılık vermişti.

"Sırf duyguları incinmesin diye arkadaşımın hayatını riske atacak değilim."

Bu iki yönlü cümlenin odağı yalnızca Jimin olsaydı eğer, Jungkook'un çoktan öfkelenmeye başlaması gerekirdi fakat kastettiği arkadaş bir yandan da kendisi olunca yelkenleri suya indirmekten başka çaresi yoktu. Haliyle atışmalarını sürdürmek yerine gözlerini işlevini yerine getirmeyen avizeye sabitlemiş ve haksız bir oğlan çocuğu gibi seslice nefes vermişti.

Taehyung, adamın pes edişiyle eğlenmek yerine sırtını döndü ve yalnızca bir kez girmiş olduğu evde yolu hatırlamak yerine yaşantıya işaret eden kısık sese doğru yürümeye başladı. Bir yandan karanlığı bu denli sorun etmemelerini kendi içinde eleştirirken bir yandan da söyleniyordu.

"İçki yok, anlıyor musun? Sigara yok. Gece hayatı, stres, sağlıksız yiyecekler yasak. Özetle, eski hayatını unut."

"Ne yapmam gerektiğini biliyorum, tamam mı? Çevremde overdose olup hayatını sürdüren çok kişi var."

Yalan değildi; Jungkook'un istemsizce oluşturduğu geniş bir çevresi vardı ve neredeyse tamamı tekinsiz insanlardan oluşuyordu. Dürüst olmak gerekirse sorun yarış dünyasında değil, üyesi olduğu oluşumdan kaynaklanıyordu. İçerisinde bulunduğu toplulukta hem izleyicilerin, hem de yöneticilerin odağı yaptıkları spordan ziyade önayak olduğu kumar alemiydi. Elbette bunun yanında ortamın elverişliliğinden nasibini almayı başarabilen madde satıcıları ve bağımlıları da vardı.

Taehyung, Jungkook'la beraber bahçeye açılan koridora dönerken, "O çevre de yasak," dedi, bilmiş bir tavırla. Zira sıradan insanların hayatında aşırı dozdan hastanelik olan birileri nadiren çıkardı.

Jungkook, Taehyung'un doğru fakat uygulaması güç olan tavsiyesine karşın gözlerini devirirken beraberce antreyi aşıp bahçeye kıvrılan koridora yöneldiler fakat adımları köşeyi döner dönmez bıçak gibi kesildi ve tüm bu süre zarfında konuştuklarına kulak misafiri olan pembe saçlı oğlanın dolu gözleri, ikisinin de aniden nefesini tutmasına sebep oldu.

Anlaşılan oğlan Taehyung'un, Jungkook ile konuşmak istemesinin altından mutlaka bir mesele çıkacağını düşünerek tedirgin olmuş ve varlığını belli etmeden bir köşeye sinmeyi tercih etmişti. Aslında planı meydana gelebilecek herhangi bir aksilikte elbette ki olaya müdahil olmaktı fakat duyduğu beklenmedik gerçekler birer birer ortaya dökülürken yalnızca olduğu yerde kalıp, karşılaştığı ani kederin içinde boğulmamak adına uğraş vermişti.

Jungkook, sevgilisinin doğrudan kendisine bakan yaşlı gözlerini görünce yerinde öylece kalakaldı ve, "Barbie," dedi, çaresizce. Olanları idrak etmek için yeterli vakti olmadığından oğlanın çalkantılı hislerini ve aklından geçenleri tahmin etmekte zorlanıyordu fakat bildiği bir şey varsa, o da tüm bunları öğrenmesi için uygun zaman olmadığıydı.

Jimin, erkek arkadaşının kendisine şefkatle uzanan elini gayriihtiyari iterken burnunu çekti ve, "Yalan söyledinmiş," dedi, hayal kırıklığıyla. Yaşla kaplı gözleri loş ışığın altında adeta parlıyordu.

Taehyung, ağzını şaşkınca oynattıktan sonra arkadaşını sakinleştirmek adına, "Minie," diyecek oldu, fakat sözleri oğlanın yükselen sesi tarafından bastırılmıştı bile. "Zehirlendim dedin!"

Jungkook'un yaşadığı gıda zehirlenmesi bile dehşete düşmesine yetmişken aslında çok daha ciddi bir sorun atlattığı düşüncesi kalbini derinden yaralıyordu.

Tüm bunlar olurken oğlanın yokluğundan ve peşi sıra yükselen seslerden şüphelenen Hoseok bahçeye açılan kapıda belirdi ve Yoongi, meraklı gözlerle hemen arkasındaki yerini aldı. Anlaşılan hepsinin ortak endişesi gerçekleşmiş ve Jimin, itinayla gizledikleri gerçeği olabilecek en kötü şekilde öğrenmişti.

Jungkook, çiçek çocuğun az evvel ittiği elini havada şöyle bir hareketlendirdi fakat ona yeniden dokunmaya cesaret edemedi çünkü oldukça kırgın görünen sevgilisinin canını daha fazla yakmak istemiyordu.

Taehyung, bunun farkına varmış gibi, "Üzülmeni istemedik, Minie," diye araya girdi. "Sen de hastayken kimse kafanı daha da bulandırmak istemedi."

Jimin, gözyaşıyla ıslanmış suratını memnuniyetsiz bir şekilde buruşturarak, "Buna siz karar veremezsiniz!" dedi, kusursuz bir dil bilgisiyle. "Söz konusu olan Kookie'nin sağlığı!"

Bakışları konunun öznesi olan afallamış adamla buluştuğunda yumuşamamak adına gözlerini hızlıca kırpıştırdı ve, "Ya onu kaybetseydim?" diye sordu, Taehyung'a. Anlaşılan sevgilisinin hüzünle dolu gözlerinde dirayetini kaybetmekten korkuyordu.

Gözlerine hücum eden yaşlar görüşünü neredeyse tamamen engellerken Jungkook, kendisine daha fazla hakim olamadı ve kollarını aniden sevgilisine dolayıverdi.

Çiçek çocuk kızgın ve kırgındı, fakat elbette ki buna karşı koymaktan acizdi. Gözyaşları bu anı bekliyormuş gibi yanaklarına süzülmeye başladığında Jungkook'un kendisini sıkı sıkı saran gövdesine kollarını doladı ve alnı güçsüzce göğsüne yaslandı.

Jimin, Jungkook'un varlığıyla hayat bulmuş, benliğini onunla birlikte keşfetmeye başlamıştı. Üstelik varlığından bihaber olduğu saklı duygularının her biri bir şekilde Jungkook'a çıkıyordu.

Heyecan, Jungkook'un alelade zamanlarda üzerinde gezinen bakışlarında saklıydı. Güven, tekinsiz motorunun tepesinde kollarını sıkıca doladığı belinde; hasret, odasının penceresinden gökyüzünü izlerken kurduğu hayalinde; aşk, teninde gezinen sıcak dokunuşlarında gizliydi. Onun olmadığı bir dünya, kocaman bir hiçlikten ibaretti.

Genç adam sevgilisinin aklından geçen tüm bu dayanılmaz ihtimalleri hissediyormuş gibi göğsüne yaslı başını kavrayıp tepesine uzunca bir öpücük kondurdu. Tek eli sırtında gezinirken diğeri usulca saçlarını okşuyor; burnu pembe tutamların arasında gezinirken, "Şş," diye mırıldanıyordu. "Özür dilerim, sevgilim."

Dürüst olmak gerekirse tam olarak ne için özür dilediğinden bile emin değildi. Nitekim pek çok konuda affedilmeye ihtiyacı vardı; örneğin tanıştıkları an ve peşinden gelen birkaç gün içerisinde onu resmen femboy bir fahişe sandığı, annesine yalan söyleyip sahiden de can yakan bir ayrılığa sebep olduğu, onu kendi pis ortamına dek sürükleyip iyi bir dayak yemesine yol açtığı ve her şeyin temelinde ona layık bir hayat yaşamadığı için af dilemeliydi. Lakin bunu yapmadı çünkü yüzünü göğsüne yaslamış halde sessizce hıçkıran sevgilisi tüm bunları çoktan affedebilecek kadar muazzam bir yüreğe sahipti.

Jimin, genç adamın içten özrünü kabul etmek yerine üzerine bol gelen siyah kazağını yumruklarının arasına hapsetti ve gözlerini sıkıca yumdu. Aklında canlanan onlarca korkunç manzara arasında nefes almaya çabalıyor, fakat işin içinden çıkamıyordu. En acısıysa, Hoseok'un o kara gecede şahit oldukları, aklına gelen tüm ihtimallerden beterdi.

Hoseok, oğlanın zihninde dolanan tilkileri tahmin edebildiğinden derin bir nefes verip yanlarına adımladı ve pembe saçlarını okşama işini kısa bir süre için Jungkook'tan çalarak, "Endişelenme," dedi. "Şimdi iyi. Çok daha iyi olacak."

Söyledikleri yalnızca oğlanın içini rahatlatmak adına söylenmiş uyduruk laflar gibi duyulsa da buna canı gönülden inanıyordu. Pekala, bu aşırı doz vakası Jimin ile tanışmadan evvel başlarına gelmiş olsaydı eğer, aynı kanıda olmazdı şüphesiz. Fakat Jungkook artık eskisi gibi karamsar ve içine kapanık bir adam olmaktan çok uzaktı. Belki tüm bunlarla yüzleşmek zorunda kalsa kabullenmekten kaçınırdı fakat açıkça değişmişti. Evet, Jimin'siz akşamlarını yine odasında tek başına geçiriyordu fakat eskisi gibi açtığı müziğin sesini duyamayacak hale gelene kadar beynini uyuşturmuyor, bunun yerine biricik sevgilisinin devrik cümlelerle gününün nasıl geçtiğini anlatışını dinliyordu. Haliyle oğlanın varlığından yoksun olmadığı sürece ayık kalma konusunda öyle çok da zorlanmayacağı kanaatindeydi.

Taehyung, Hoseok'un samimi sözlerine katılarak başını sallarken, "Bizim de desteğimizle," diye ekledi. Bu konuda ne kadar ciddi olduğu, yakalanmalarından evvel Jungkook'a bir öğretmen edasıyla peş peşe sıraladığı kurallardan da belliydi.

Yoongi, kapının eşiğine yaslanmış vaziyetteyken küçük çaplı kaosun dışında kalamadı ve, "Aynen öyle," dedi, otoriter bir sesle. "Bu yüzden ağlamayı bırak da sevgiline iyi örnek ol."

Sözleri, suratları asılmış arkadaş grubunda yeterli etkiyi yaratmasa da ulaşması gereken yere ulaştı ve Jimin, burnunu seslice çektikten sonra Jungkook'un göğsünden ayrılarak hızlıca başını salladı. Anlaşılan Yoongi'ye hak vermiş ve yaşına uygun bir tavır içerisine girmenin kendisine daha çok yakışacağında karar kılmıştı.

Yaşlı gözleri sevgilisine derin bir inançla bakarken, "Sana iyi örnek olacağım, Kookie," dedi, içtenlikle.

Jungkook'un kaşları merhametle havalandı. Duygularını yönetme konusunda belki de kendisinden bile iyi iş çıkaran Barbie öyle güçlüydü ki gözünde, titreyen dudakları bile aksini düşünmesini sağlayamamıştı.

Dürüst olmak gerekirse Jimin sandığından çok daha uzun bir süredir Jungkook'un gizli rol modeliydi. Saflığının yanına bile yanaşamayacağı geniş kalbi, etraftaki tüm yargılayıcı gözleri reddeden özgüveni ve içinde bulunduğu zor koşullara rağmen bu zalim dünyadan zevk almanın bir yolunu bulan iyimser aklı her zaman için saygı uyandırıcıydı. Nitekim tam olarak ne yaşadığını kavrayamamış olmasına rağmen sevgilisi için böylesine gözyaşı dökmesi ve çektiği acıya karşın bir yetişkine yakışır şekilde güçlü durmaya çabalaması ona duyduğu saygıyı mümkünmüş gibi daha da arttırmıştı.

Jungkook, hakkındaki büyülü detayları düşündükçe Jimin'in görkemli varlığı altında eziliyormuş gibi hissederken gözleri hissettiği yoğun sevgi ve hayranlığı adeta haykırıyordu. Oğlanın alnında dinlenen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırırken, "Sana aşığım," dedi, dürüstçe. "Sana öyle aşığım ki, yüreğim sancıyor."

Oğlan, adamın gözlerinde yatan çaresizliği çok iyi tanıyordu zira kendisi de aynı yükün altında eziliyordu; apayrı dünyalarının günün birinde kesişmesi bile imkansızken, birbirlerine böylesine çarpıcı bir aşk besliyor olmaları herkes için devasa bir sürprizdi, şüphesiz.

Sevgilisinin, pembe saçları arasında gezinen parmaklarını daha iyi hissedebilecekmiş gibi gözlerini yumarken, "Ben de sana aşığımmış," diye mırıldandı. Bakışları kısa bir an için Taehyung'u bulduğunda akıllarında canlanan ortak anı belli ki arkadaşını utandırmış, gözlerini suçlulukla kaçırmasına sebep olmuştu.

Kollarını sevgilisinin ensesinde birleştirip parmak uçlarında yükselirken, "Aşk nedir biliyorummuş," dedi, fısıltıyla. Bakışları adamın dolu gözleri ve hüzünle büzülmüş dudakları arasında mekik dokuyordu. "Seninle yaşamak ve seninle ölmek istiyorum."

Taehyung, tıpkı Jungkook gibi şaşkınca çiçek çocuğa bakarken Jin'in orada olup, arkadaşının bu haline bizzat tanık olmasını dilerdi. Zira onun tanıdığı Jimin tıpkı aşk gibi, ölümden de bahsetmezdi. Onun pembe dünyası arkadaşları, oyuncakları, animasyonlar filmleri, boya kalemleri ve zoraki de olsa piyanodan ibaretti. Bu gibi karamsar kelimeler hayatına dahil edilmez, bir şekilde maruz kalsa bile üstü anında süpürülürdü.

Jungkook, Barbie'nin gözlerine gerçekten uzunca bir süre hayranlıkla baktıktan sonra bir elini beline, diğerini de ensesine yerleştirip dudaklarını o gün defalarca kez öpmemiş ki tutkuyla öptü. Zaman ve mekan önemini yitirmiş ve çiçek çocuğun giderek becerikli hale gelen öpüşü tek gerçeklik halini almıştı.

Taehyung kaşlarını bu özel yakınlaşmaya şahitlik etmemesi gerektiğini düşünerek rahatsızca kaldırıp dudaklarını birbirine bastırırken bire bir aynı ifadeye sahip Hoseok ile göz göze geldi. Adam elleri cebinde, öpüşen çiftten başka her yeri izlerken Taehyung'un kendi üzerinde duraksayan bakışını yakalamış ve boş boş baktığı birkaç saniyenin ardından arsızca göz kırpmıştı.

Taehyung, bu cesur hamleye karşın adama istediği afallamış suratı vermemeye özen gösterdi ve kollarını göğsünde kavuşturmadan önce gözlerini devirdi.

Ne kadar iyi görünürse görünsün, bu adamla iyi bir başlangıç yapmamışlardı ve bunca zaman Jungkook'u Jimin'e layık görmezken aynı hayat tarzını benimsemiş başka biriyle birlikte olması hakikaten fiyasko olurdu.

Yoongi, odadaki envaiçeşit cinsel gerilimin arasında boğuluyormuş gibi hissetti ve bahçeye dönmeden evvel, "Kusacağım şimdi," diye huysuzlandı.

Yalnızca aylar önce içlerinden birinin bir başkasından hoşlanma ihtimali bile neredeyse imkansızken kendisini aniden bir romantik komedinin ortasına buluvermişti ve Jimin'in varlığı onu ne kadar eğlendirse de, eski günlerdeki alışkanlıklarını gönül rahatlığıyla gerçekleştirmesine engel olduğu da ortadaydı. Haliyle kimi zaman ortalık yerde madde kullanamadığı için zorluk çektiği oluyordu.

Jimin, nihayet sevgilisinin dudaklarından ayrılabildiğinde başını çevirip hoşnutsuz görünen Yoongi'nin gidişini izledi ve yeniden, oldukça sesli bir şekilde burnunu çekti. Jungkook oğlanın bu sevimli ve bir o kadar da komik hareketine karşın kıkırdadığında Taehyung da tebessüm etmiş ve arkadaşının koluna girip Jungkook'u bırakmasına sebep olurken, "Gel, yüzünü yıkayalım," demişti, şefkatle.

Böylece kol kola ortak banyoya yöneldiler ve Jungkook, eli cebinde bahçeye yönelen Hoseok'un peşine düştü. Akşamlarının bu şekilde sonlanacağını bilse öncesinde kesinlikle biraz daha alkol alırdı.

Hoseok, bahçe kapısından adımını atar atmaz, "Bittin sen," diye mırıldandı. Öngörüsünün sebebi barizdi; bundan böyle her bir hareketi mercek altında olacaktı da ondan.

Jungkook arkadaşının çıkarımına katılarak sesli bir soluk verdi ve, "Sorma," diye yakındı. Soğuk hava az evvel yaşadığı ufak çaplı adrenalinin tesiri yok olurken hafiften titremesine yol açmıştı.

Yılların getirmiş olduğu alışkanlıkla masanın köşesine bırakmış olduğu bardağı kavradı ve biraz olsun ısınmak adına dudaklarına götürdü. Lakin büyük bir hata yapmıştı ve sonucunu henüz neler olduğunu kavrayamadan görmek durumundaydı.

Jimin'in, Taehyung'un kolundan ne zaman ayrıldığı herkes için muammaydı; yalnızca küçücük birkaç saniye içinde bahçeye koşmuş ve sevgilisinin elindeki bardağı aniden çekip, bir an bile düşünmeden çimlerin üzerine fırlatıvermişti.

Jungkook, kocaman açılmış gözleriyle pembe saçlı oğlanın öfke dolu yüzüne bakarken ağzını açıp şöyle bir oynattı fakat öyle şaşkındı ki, dudaklarının arasından tek bir kelime bile dökülmedi. Yalnızca çatık kaşlar ve hızlıca yükselip alçalan göğsüyle bir adım ötesinden kendisine bakan oğlana çekinerek karşılık veriyordu.

Hoseok'un gözleri sırasıyla çiçek çocuk, eli öylece havada kalmış arkadaşı ve çoktan çimleri boylamış boş bira bardağı üzerinde gezinirken kendi bardağını istemsizce bedeninin arkasına sakladı ve ne yazık ki bunu yaparken Taehyung ile göz göze geldi. Şanslıydı ki, Tae de onunla dalga geçemeyecek kadar şaşırmış haldeydi.

Jimin, kendisini hayretle izleyen gözleri zerre kadar umursamadan parmağını sevgilisine doğru salladı ve, "İçmeyeceksinmiş!" dedi, azarlar gibi. Öyle sinirli görünüyordu ki, küçük bedeni, cümle hatası ve pamuk şekerden farksız saçları öfkesinin yanında gülünç detaylar haline gelmişti.

Jungkook'un daha önce hiç tanık olmadığı afallamış surat ifadesinden hiçbir cevap beklemedi. Nitekim sessizce açılıp kapanan dudaklarından kayda değer bir cevap gelmeyeceği açıktı zira suçlu ve daha da önemlisi sarsılmış olduğu ortadaydı.

Bahçedeki herkesi şaşkınlığıyla baş başa bırakıp hışımla içeriye dönerken bir an bile arkasına bakmadı. Hızlı ve gürültülü adımlarla taş patikayı aşarken, "Zaten tadı da iğrenç!" diye söyleniyordu.

Oğlanın söylene söylene içeriye girip gözlerden kaybolduğu anlardan sonra Hoseok hala sevgilisinin ardından şaşkınca bakmakta olan Jungkook'un yanına adımlayıp elini omzuna koydu ve, "Geçmiş olsun," diye mırıldanarak birkaç kez pat patladı.

Anlaşılan Barbie'nin elinden çekeceği vardı ve neyse ki Jungkook acınası bir şekilde, ondan gelecek her türlü muameleye razıydı.

🍼🍦🍭

Bölüm yorumlarını buraya alıyoruz 🍭

Belki sizin de hissettiğiniz gibi final yakın ama üzülmek yok, finalden sonra ek bölümlerle devam edeceğim. Ben de Barbie'ye ve size çok alıştım çünkü, veda etmek çok zor olur 🥺

Eveeet şimdi hazır görmüşken hepinizi Olillon'a alıyorum şöyle şu taraftan, buyurun efenim hoşgeldiniz şimdiden 👩🏻‍💻

Görüşmek üzere, hepinizi çok seviyorum 🥺💜

Continue Reading

You'll Also Like

30.9K 7.9K 19
"ben seninle sarsılmak istiyorum."
33.7K 2.5K 27
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
155K 14K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
91.4K 5.7K 35
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...