Sarhoş, Samet Akaydın

By Flexthefinestby

4.8K 258 3K

'Meyhaneci sarhoşum yine bu gece!' More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7

1.2

196 10 122
By Flexthefinestby

Selam bebeklerim, nasılsınız?
Umarım okulda canınızı sıkan şeyler olmuyordur, iyi olun sizi çok seviyorum!
İyi okumalar, bol yorumlar!

***

'Ceylan, kaçtığı için aşırı derecede suçluluk hissediyordu. Neden kaçmıştı, neden onu alıştırıp bir anda bırakmıştı, çok iğrenç hissediyordu.

Elbette bunların hepsinin kendine göre sebepleri vardı, fakat Samet bunları kabul eder miydi, kendisinden nefret mi ederdi bilmiyordu Ceylan.

Tek bildiği, şimdi gecenin bir saatinde hiçbir şeyi umursamadan onun yanına gittiğiydi. Perişan olmuştu, Samet'in yazdıklarını okuyunca pişman olmuştu. Kendinen nefret etmişti.

Bir ay boyunca ona yazamamak, onunla konuşamamak onu da berbat hale getirmişti ama, kaçmıştı işte.

Korkmuştu.

O daha toydu, Samet'e nazaran toy ve küçüktü. İlk defa aşık olmuştu birisine ve bir anda böyle olunca da korkup kaçmıştı. Onu çok isterken bir anda ondan kaçar hale gelmişti.

İnanamamıştı, Samet'in ona bir şeyler hissedebileceğine inanamamıştı Ceylan. Çocukluğundandı her şey belki de, yani o böyle düşünüyordu. Ne saçma davranmıştı böyle, inanılmaz salak hissediyordu kendini.

Sonuçta, Samet 29 yaşında aklı başında koskoca bir adamdı. Ceylan ise daha 21 yaşındaydı. Evet o da çok küçük sayılmazdı ama evin hep en küçüğü ve tek kızı olduğu için, ne kadar yaş alırsa alsın, aile içinde hep bebekmiş gibi davranmışlardı ona.

Bu da ister istemez, Ceylan'a çocuksu hisler, çocuksu davranışlar ve şımarıkça hareketleri işlemişti. Kopamıyordu bu karakterinden ufak olan.

Elinde değildi.

Kendini bildi bileli şımarık, korkak ve ne isterse onu yapan bir kız olmuştu. Kimseyse ona neden bunu yaptın, şöyle yapma böyle yapma dememişti.

Her zaman evin küçük şımarık kızı olmuştu anlayacağınız.

Samet'in evinin önündeydi şimdi. Darma dağan olan düşünceleri ve direkt ev haliyle çıktığı için, oversize bir tişört-eşofmanla öylece dikiliyordu kapısında.

Kapıyı çalıp çalmamak konusunda tereddütleri vardı.

'Buraya kadar geldin, kaçmayacaksın.'

Kendine telkinler vererek, cebinden telefonunu çıkarttı.

12:59

Saat oldukça geçti aslında ama umurunda da değildi işte. Tek umurunda olan şey, kendini düzgün bir şekilde sevdiği adama anlatmak ve onun kendisini anlamasıydı.

İçinden Allah'a yüzlerce kez yalvararak kapıyı çaldı. Bekledi ve açan olmadı. Bir iki defa daha çaldı, fakat yine açan olmadı. Kaşlarını çattı, evde değil miydi ki?

Kafasını kapıya yasladığında kısık sesli bir müzik duyduğunda içi ferahlamıştı sanki. Buradaydı, belki de sadece duymuyordu.

Etrafa bakındı.

Bahçe tarafından dolaşmaya karar vererek hızlıca adımladı, biraz zor olsa da bahçeye ulaşmıştı. Korkak adımlarla ilerliyordu Samet'in bahçesinde.

Onu görmesiyle yerine çakılı kaldı.

Bahçede, koltuklardan birine oturmuş, şarkı dinliyordu. Bir elinde alkol dolu bardağı, diğer elinde ise sigara vardı. Onun da altında bir eşofman ve bol bir tişört vardı.

Hem şarkıya eşlik ediyor, hem de içkisinden yudumluyor ardından ise bir fırt duman çekiyordu. Onu bu halde görmek onu o kadar üzmüştü ki, sanki göğsüne bir şeyler saplanmış gibiydi.

Canı acıyordu.

'Bu senin eserin gerizekalı şımarık.'

Aklından geçen düşüncenin doğruluğu, onu birçok yerinden daha bıçaklamıştı. Derince bir nefes aldı, bakışlarını Samet'te sabitledi. Ağlamak istemiyordu, şimdiden olmazdı en azından.

"Başımın ucunda tek kelimelik ayrılık
Büyük harflerle sessizce çıkmış gitmiş
Elinde tuttuğun karar, bense sanık
Cezam müebbet aşk, tek sorun yalnızlık"

Ebru Gündeş dinlemesi, elinde olmadan gülümsetmişti Ceylan'ı. O gün, 'ben sana aşığım' dediği gün de, Ebru Gündeş şarkısıyla serenat tarzı bir şey yapmıştı başta Samet, mesajlardan.

Yine de bu gülümseme, oldukça buruk bir gülümseme olmuştu. Sanki kalbi acımıştı, aşık olduğu adam kendisine aşık olduğunu söylemişti ve o şımarıkça kaçmıştı.

Korkakça kaçmıştı.

Ona doğru adımladı ve tam karşısında durdu. Ceylan da günlerdir perişandı ve dahası mesajlaşırlarken de deli gibi ağlamıştı. Kız, adama kıpkırmızı gözlerle baktı, birkaç saniye boyunca.

"Samet.."

Titreyen sesiyle ona seslendiğinde, adam dudaklarına götürdüğü sigarasıyla kala kaldı. Dumanlar, ciğerlerine aniden kaçıp onu öksürtürken dudaklarından firar etmişlerdi. Elini yumruk yapıp dudaklarına doğru götürdü, birkaç kez daha öksürdü.

Ceylan, suçlu bir çocuk gibi ellerini önünde birleştirmiş ve parmaklarıyla oynayarak, hafifçe başını sağa yatırmış bir biçimde bakıyordu adama.

Samet, elindeki bardağı sehpaya koyarak yerinden kalktı.

Elinin tersiyle gözünü ovuşturdu, hayal olup olmadığını ve o kadar içmediği için sarhoş olup olmadığını tartmaya çalıştı kafasında. Daha içmeye neredeyse yeni başlamıştı, hayal görüyor olamazdı.

Halis mi görüyordu, yoksa aşık olduğu kız gerçekten de karşısında mıydı?

Sürekli olarak rüyalarına girdiği için de, belki de rüyadayımdır diye düşündü. Çünkü buraya gelmesine ihtimal bile vermiyordu, dahası bir ay boyunca kaçtığı için, artık ondan ümidi kesmişti.

Belli ki tek taraflı hislerdi bunlar.

O, kızın da kendisinden hoşlandığını düşünmüştü.

Yanılmıştı Samet.

Böyle düşünüyordu.

Haklıydı böyle düşünmekte, belki de onunla eğlenmişti, tüm ihtimaller geçmişti aklından. Ama konduramıyordu işte küçük kıza, o kadar aşıktı ki; önce düşünüyor, sonra bunları düşündüğü için kendisine küfürler yağdırıyordu.

"Burda mısın sen, yani gerçekten geldin mi?"

Tereddütle sordu Samet.

Onun bu sorusu, kızın gözünden bir damla yaşın süzülmesine sebep oldu. Kız usul usul başını salladı, "Burdayım..." ona doğru adımladı Samet.

Kaşları çatıldı ve derince bir nefes aldı. Eliyle yüzünü ovuşturdu sertçe, "Ya Ceylan..." yakınır gibi çıkmıştı sesi. Ona tüm sinirini kusmak istiyordu, ama kızın tek damla göz yaşına dahi kıyamayacak haldeydi.

İkisi de ayakta öylece duruyorlardı, kız kendini toparlayıp ona doğru geldi. Tam karşısında durdu ama tereddüt ediyordu, kızmasından, bağırmasından korktuğu için, gerçi o bunlara da razıydı artık.

Adamın iki yanında duran ellerinden birine uzandı kız, hiçbir tepki vermiyordu adam. Kız boşta kalan eliyle gözlerini sildi, ağlayarak konuşamazdı.

Burnunu çekti, alt dudağı titriyordu küçük olanın. Samet, ona kızgındı ama bu şekilde görünce de içi gitmişti işte. Kalbinin acıdığını hissetti, 'ağlama' demek istedi ama diyemedi. Sıkkınca nefes verdi, kız küçük eliyle uzanmıştı eline.

Çekmedi elini, zaten içi erimişti onu bu şekilde görünce. O da çok kötüydü ama işte, bazen aşk böyleydi. Kendinden ziyade, onu önemsetiyordu. Onun canının yanmasındansa, kendi canının yanmasına bile tamam oluyordu insan.

"Özür dilerim..."

Gözlerini kapattı adam, birkaç saniyeliğine. Ardından eliyle gözlerini ovuşturdu, başını sağa sola salladı. Bağırmıştı kendini tutamadığı için, elinde değildi.

"Bu kadar basit değil."

Sesini kontrollü çıkartmaya çalışsa da, oldukça yüksek çıkmıştı. Çünkü gerçekten de sinirliydi işte kıza. Onu bıraktığı için, alıştırıp hiçbir şey olmamış gibi gittiği için ve daha birçok sayabileceği sebepten dolayı sinirliydi.

Kızın gözleri hızlıca dolduğunda, pişmanlık duydu ona çıkıştığı için ama bir şey söylemedi. Kız da oldukça pişman hissediyordu kendini. İkisi de benzer duygularla dolup taşarlarken sustular biraz.

Başını eğdi, onun elini bırakarak iki eliyle hızlı hızlı gözlerini ovuşturdu. Ağlamak istemiyordu ama işte sevdiği adamdı karşısındaki, hem suçluluk duygusu hem de onun ona haklı da olsa bağırması zoruna gidiyordu.

Bu da bir çeşit şımarıklıktı.

Göz yaşlarını durduramayacağını anlayınca ufak bir iç çekmenin ardından başını kaldırdı tekrardan.

Samet, onun kıpkırmızı olmuş gözleri ve burnuyla içinin sızladığını hissetti. Kendini sıkmasaydı onun da gözleri dolabilirdi. Kenara çektiği elini yumruk yaptı, gerçekten içi gidiyordu kızın bu şekilde ağlaması. Kendini iyice kastı bu hareketiyle.

"Haklısın.."

Titreyen sesiyle konuştu küçük olan, "Haklısın basit değil, gerçekten çok üzgünüm. Yaptığım şımarıklıktan başka bir şey değildi Samet..." kız üzgün üzgün, göz yaşlarının arasından bunları söylerken, kızgın kalmak çok zor oluyordu.

Konuşmaya karar verdiğinde, hızlıca yutkundu ve sesini çok da yüksek çıkartmamaya özen gösterdi bu kez Samet. Ona bağırmak istemiyordu, ama sinirlendiğinde normalde sinirlerine hakim olan biri değildi, yine de Ceylan için bir şeyleri değiştirmek çok da zor olmuyordu.

"Neden yaptın kızım, neden ya? Neden ikimize de eziyet ettin. Şu haline bak, içim gidiyor seni böyle görmeye, hiç mi sevmedin diyeceğim o zaman bu halin ne? Ya madem sen de bu hale gelecektin, neden kaçtın gittin benden neden."

Kız hızlı hızlı başını salladı. "Bak söylediğin her şeyde haklısın, ama nolur beni bir kez dinle. Kestirip atma, bir dinle beni benim de kendime göre sebeplerim var, yemin ederim. Boku bokuna kaçmadım be Samet..." Başını sağa doğru yatırıp, yavru bir kedi gibi bakıyordu şimdi büyük olana.

Samet derince iç çekti.

Kız dudaklarını birbirine bastırdı ve ürkekçe sordu.

"Dinleyecek misin beni?"

Kızın sorusuyla başını salladı, eliyle koltuğu işaret ederek oturdu, kız da hemen onun yanına oturup ona doğru döndü. İçini ufak ümit kırıntıları sarmıştı, en azından dinleme tenezzülünde bulunmuştu Samet.

"Teşekkür ederim Samet, gerçekten ama bak söz, şimdi dinle sonra istersen bağır çağır küfret, gıkımı çıkarmam. Kabul edip etmemek sana kalmış ama en azından ben kendimi açıklayayım."

Onun bu halleri, Samet'i yalnızca daha da üzüyordu. Dertli bir of çekti Samet, "Sen harbiden salaksın. Ben sana nasıl bağırayım, nasıl küfredeyim ya? Ben şu haline bile dayanamıyorum da sesimi yükseltemiyorum, bir de onları mı yapıcam. Aptal." diyip başını sağa sola sallayarak, ellerini yüzüne kapattı.

Başı ağrıyordu, üzüntüden ve alkolden.

"Anlasana kızım, ben sana sırılsıklam aşığım işte..."

Bu cümle Ceylan'ın içini yakıp geçmişti sanki, yutkundu ne diyeceğini bilemeyerek.

Boğuk çıkmıştı sesi Samet'in, ardından ellerini yüzünden çekerek baktı Ceylan'a. "Anlat, dinliyorum." Ceylan da onun bu hallerini görünce üzülüyordu elinde değildi, ikisi de çok üzgünlerdi şu anda.

"Bak..."

Derince iç çekti, stresliydi. Elleriyle oynamaya başladı ve ardından kelimeleri zoru zoruna da olsa dudaklarından itekledi. Yapabilirdi, işin sonunda ne olursa olsun kendini açıklamalıydı.

"Ben, ben seni gerçekten ilk gördüğüm zamandan beri seviyorum Samet, hatta sevmek bile az gelir, aşığım sana. Gerçek manada ilk gördüğüm zamandan beri hem de. Hatırlar mısın bilmiyorum, geçen sene, ilk milli takım maçına çıktığın zaman. İşte o zaman, abimlerle gelmiştim ve seninle ilk defa orada karşılaşmıştım, ilk defa sohbet etme fırsatım olmuştu. Beni o gün, daha önce hiç yaşamadığım hisler ziyaret etti Samet ve sebebi de sendin. Milli maçlara bile abimin ve kızların zoruyla gelen ben, senin için tek bir milli maç bile kaçırmamamaya başladım. Sonrasında gizliden gizliye hisler beslemeye başladım işte sana. Aşağı yukarı bir senedir zaten sen benim hayatımdaydın, hayatımın ta kendisiydin. Ama işte bense senin için sadece milli takımda abisi oynayan şımarık bir kız çocuğuydum. Yalan mı?"

Samet az önce duyduklarına inanamayarak baktı kızın suratına, sonlara doğru söylediği şeyle ise kaşını çattı ve kızın haklı sorusuyla hiçbir şey söyleyemedi.

Gerçekten de öyleydi, Ceylan o ilk mesaj attığı güne kadar, onun için Barış'ın şımarık kız kardeşinden başkası değildi onun için. Hep böyle görmüştü çünkü, enerjik, hafif şımarık bir havası vardı her zaman.

Maçlara geldiğinde bunu görebiliyor, onun bu hallerine burun kıvırıyordu.

Bir şey diyemedi bu yüzden.

"Ben de öyle düşünmüştüm."

Kız yanaklarını silerek, konuşmaya devam etti. En azından sözünü kesmeden dinliyordu sevdiği adam, bu da bir şeydi sonuçta.

"Sonra işte, o gün arkadaşlarımla öyle çok içmiştim ki, önümü görücek halim yoktu. Eve getirdi abimler beni, hatta direkt odama çıkınca yatağıma atmıştım kendimi, sonra uzanırken baş ağrısından uyuyamadım ve telefonumda öylesine dolaşırken, storyine denk geldim. Gerçekten, gerçekten o fotoğraf benim o gece nefesimi kesmişti. Öylesine sarhoşken söylenmiş cümleler değildi onlar. Zaten içimde olup da dolup taşan hislerdi. Sarhoşluğum sayesinde, ilk adımı atmış oldum sana bir senenin sonunda. İlk başta ayıldığımda çok utandım, ne kadar utandığımı tahmin bile edemezsin, ama sonra sen de yazdın bana ve bir baktım ki biz flörtleşiyoruz."

Kızın anlattıkları, istemsiz suratına ufak buruk bir gülümsemeye sebep olmuştu. Tuhaf hissediyordu Samet, fakat madem o da ona aşıksa neden kaçmıştı bu kız. Kaşları çatıldı, ama hiçbir şey söylemeyip onun konuşmasını bekledi.

"Sonra işler daha da ilerledi, işte sen o gün geldin, sonra ben geldim, ben geldiğimde çok korkarak gelmiştim senin yanına. Yakınlarım, futbol tayfayı bilen herkes, senin için, 'çapkın' 'azgın' 'şerefsiz' diye bahsederken benim korkmamam imkansızdı. Korktum gelirken, ama işte korktuğum gibi çıkmadın sen. O gece ufak tefek bir şeyler yaşandı aramızda, fakat sen durdurdun bizi. Ben bile durduramamışken kendimi, sen durdurdun. Çok düşündüm, seni durduran şey neydi diye. Çünkü o halde bir başkasıyla olsam, asla durmazdı. Bunu da çok iyi biliyordum."

Kızın evine geldiği gün geldi aklına Samet'in. Nefesi kesilmişti, o günü asla unutamıyordu. Kendini durdurması o kadar zor olmuştu ki, sonrasında saatlerce duştan çıkamamıştı bile.

Ama durduğu için de pişman değildi, çünkü orada bir şey yaşasalardı ve kız sonradan pişmanlık duysaydı kendisini asla affetmezdi Samet, bunu çok iyi biliyordu.

"Ben senin için çevremden hala aynı ithamları duyarken, bir de üzerine senin bana aşk itirafın eklenince. Kafam karman çorman oldu Samet. Ne düşünmem gerektiğini bilemedim, dahası senin bana bir his besleyeceğine inanamadım. Yani ben sana nazaran oldukça küçük ve toyum. Böyle şımarık bir çocuktan ibaretim işte. İnanamadım. Senin benim gibi bir şımarığa bir şeyler hissedebileceğine inanamadım, çünkü hayatına benden önce at gibi kadınlar girdi çıktı, hepsini biliyorum. İşte bu yüzden kaçtım, korktum. Biliyorum bu yaptıklarım şımarıklık ve korkaklıktan ibaret, ama böyleyim işte."

Ceylan'ın söyleyecekleri bitmişti, daha da söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. İç çekti ve ellerini sağa sola açtı.

"Benden bu kadar Samet, söyleyeceklerim söyleyebileceklerim inan bu kadar. Ben buyum, korkak, kafası karışık ve defalarca söylediğim gibi şımarık bir çocuktan ibaretim. Böyle büyüdüm, böyle de ölücem muhtemelen. Sana şimdi tek söyleyebileceğim şey şu ki, inan çok üzgünüm. İkimizin de hislerine ihanet edip eziyet çektirdim. Kendimden de senden de çok özür dilerim..."

Samet birkaç saniye hiçbir şey söylemedi, sadece susup gözlerine baktı sevdiği kızın. Aslında o böyle anlatınca, kızamamıştı ona. Sanki bir anda tüm kızgınlığı gitmişti.

Zaten affedebilmek için an kolluyorken, bir de böyle üzgün üzgün anlatınca, tuzu biberi olmuştu her şeyin. Derince bir nefes aldı, Ceylan onu affetmeyeceğini düşünerek başını eğmişti artık.

Elini çenesine uzattı ve kendisine bakmasını sağladı.

"Ya ne demek senin bana aşık olabileceğine inanmadım. Sana aşık olmayan gitsin götüne aşık olsun, sen bana aşık olucan ben sana olmayacağım öyle mi? Böyle bir şey olabilir mi kızım ya!"

Samet'in yükselerek söylediği bu şeyler, aslında ufak olanı az da olsa güldürebilmek adınaydı ve işe yaramıştı. Kıkırdadı Ceylan, kıpkırmızı gözlerle ona bakarken, kıkırdadı.

O, Samet'in ona kızıp, gitmesini söyleyeceğini düşünürken bunları söylemesi hem içini ferahlatmış hem de gülmesini sağlamıştı. Gerçekten çok aşıktı bu adama kız, adamında ondan geri kalır yanı yoktu.

Göz yaşlarının arasından baktı karşısındaki adama. "Ya Samet..." elinin tersiyle gözünü ovuşturdu, Samet kızın yüzüne uzanarak göz yaşlarını narince sildi. Ardından başta tereddüt etse de, onu belinden tutarak kucağına aldı, ellerini beline sararak kafasını boynuna gömdü.

Onda soluklanmaya ihtiyacı vardı adamın. Gerçekten çok özlemişti kızı, kız da onun bu yaptığına itiraz etmeksizin hemencecik bir elini saçlarına, diğer elini de yanağına çıkartmış, hafifçe sevmeye başlamıştı.

"Sende soluklanmaya ihtiyacım var."

Kızın boynuna doğru mırıldandığı şey ile, kızın dudağı büzüldü hafifçe, göremeyeceğini bile bile. Elleriyle narince saçlarını okşarken, uzanıp kıvırcıklarına birkaç öpücük bıraktı.

"Soluklan Samet...soluklan."

İkisi de birbirlerini gerçekten çok özlemişlerdi. Birkaç dakika öyle durduktan sonra Samet kafasını geri çekti, ardından sırtını geriye yaslayarak, kızın gözlerine baktı, hala içinde ufak bir kızgınlık vardı işte.

"Şaka bir yana, gerçekten sana çok kızdım Ceylan. Yani dediğin gibi aslında, ne sen ne de ben haketmedim bu yaptığın şeyi. Ama şimdi sen böyle anlatınca da diyecek bir şey de bulamadım. Ne diyeyim ki, o kadar özlemişim ki seni..."

Omuz silkti.

Ceylan ise onu pür dikkat dinlemeye başladı. Korkusu gitmişti, yine de hafif bir şüphe vardı, affeder beni umarım diye düşündü, çok seviyordu adamı ve ondan biraz daha uzak kalma düşüncesi çok leşti.

"Doğru söylüyorsun, küçüksün bana nazaran. Şımarıksın da, bu da doğru ve kaygılarında da haklısın. Yanlış anlama, kaygılarında haklısın, fakat bunların hepsi asılsız kaygılar. Ben sana aşık oldum, dedim ya aşka inanmayan bir adamken, aşkından tutuştuğumu resmen iliklerime kadar hissettim."

Bir elini belinden çekerek, Ceylan'ın elini tuttu ve ona burukça gülümsedi. Elini dudaklarına çıkartıp, avucuna birkaç öpücük bıraktı. Küçük olan sıcacık hissetmişti onun bu halleri ve hareketleriyle.

"Çok koydu, cesaretimi toplayıp sana açıldığımda beni siktir edip bir ay boyunca görmezden gelişin çok koydu. Biliyor musun, artık umudum da yoktu, ikimiz için yani. Şaşırttın beni, buraya gelip bunları söyleyerek ve mutlu da ettin."

"Özür dilerim, tekrardan. Gerçekten çok üzgü-"

"Dileme artık özür falan, tamam açıkladın kendini, haklısın, herkese güvenmemekte haklısın, o kadar insan laf yapmış cart curt, ama bundan sonra nolur bana bak, beni dinle, bana inan, insanlara değil. Yaşına vericem bu yaptığını ama nolur bir daha beni böyle bırakma. Zaten başka da yapıcak hiçbir şeyim yok. Köpek gibi aşığım sana, affetmeyip de ne yapacağım."

Samet'in bu söylediği şey Ceylan'ın kalbini tekrar ve tekrar deli gibi hızlandırmıştı. Affetmişti gerçekten de Samet onu, zaten affetmesi için, ufacık bahanelere bile tamam olucakken, kızın söyledikleri oldukça haklı sebepler gibi gözüküyordu.

Sonuçta bu devirde kimse kimseye net bir şekilde güvenemiyordu ki. Bu yüzden, kızın yaptığı çocukluğa, çocukça küserek değil de, olgun bir adam gibi karşılık verip, affetmeyi seçmişti Samet.

"Affettin mi beni şimdi sen?"

Samet gülerek başını salladı Ceylan'ın sorusuna. Ardından onu kendisine çekerek sıkıca sarıldı. Bu sefer Ceylan gömmüştü kafasını, Samet'in boynuna. Samet de dudaklarını kızın saçlarına yaslayıp, kokladı, onlara öpücükler bıraktı.

"Seni seviyorum fıstığım."

"Ben de seni çok ama çok seviyorum."

Ceylan başını hafifçe kaldırarak bakmıştı sevdiği adama, Samet ilk defa kızın dudaklarından duymuştu bu cümleyi. İçine dolan mutluluk ile, hafifçe başını ona doğru eğerek dudaklarına yumuşacık bir öpücük bıraktı.

"Bir daha lütfen, lütfen bize bunu yaşatma olur mu?"

Dudaklarını ondan tamamen ayırmadan söylemişti bunları. Dudakları hala kızın dudaklarına yaslı duruyordu, hafifçe gözlerini kapattı kız.

"Olur, sevgilim?"

Ceylan, oldukça tereddütlü bir şekilde söylemişti bunu. Tepkisini ölçmeye çalışmıştı belki de. Samet'in bir şey demediğini fark edince, usulca açtı gözlerini.

Samet heyecanla kaşlarını havalandırdığında, kız kıkırdamıştı onun bu tepkisine. Ceylan az önce ona sevgilim mi demişti, yoksa halis mi görmüştü o?

"Sevgilim mi?"

Şaşkın şaşkın bakıyordu.

"Demiyim mi?"

Başını sağa sola salladı.

"Bir daha desene."

Kızın kıkırtıları kulağına dolarken kapattı gözlerini usulca. Deli oluyordu resmen ona, şaka gibiydi. Bu kızın her şeyine aşıktı Samet.

Gerçek manada her şeyine.

Gülüşüne, konuşmalarına, mimiklerine, sayabileceği her türlü özelliğine aşıktı. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de o kadar güzledi ki kız, aşkına aşk katıyordu sanki Samet'in, her bir zerresi.

"Sevgilim."

"Ağzını yerim salak."

Samet, içinin mutlulukla dolup taştığını oldukça bariz bir şekilde hissediyordu ve Ceylan'ın da ondan bir farkı yoktu açıkçası. Samet kızın dudaklarına uzanıp, upuzun ve özlem dolu bir öpüşme başlattı...'

***

Evet, umarım kurguyu beğeniyorsunuzdur.

Bildiğiniz gibi mini kurgu olucaktı bu kurgu.

Sonuna yaklaşıyoruz, 4-5 bölüm falan kaldı. Umarım hoşunuza giden ve eğlendiğiniz bir kurgu oluyordur. Sizi seviyorum, eğer kafanızı dağıtabiliyor, sizi eğlendirebiliyorsam ne mutlu bana.

Öptüm sizi ❤️‍🔥

Continue Reading

You'll Also Like

311K 9.3K 101
Daphne Bridgerton might have been the 1813 debutant diamond, but she wasn't the only miss to stand out that season. Behind her was a close second, he...
1.1M 37.8K 63
𝐒𝐓𝐀𝐑𝐆𝐈𝐑𝐋 ──── ❝i just wanna see you shine, 'cause i know you are a stargirl!❞ 𝐈𝐍 𝐖𝐇𝐈𝐂𝐇 jude bellingham finally manages to shoot...
467K 31.6K 47
♮Idol au ♮"I don't think I can do it." "Of course you can, I believe in you. Don't worry, okay? I'll be right here backstage fo...
950K 21.7K 49
In wich a one night stand turns out to be a lot more than that.