Zoe Taekook

By Rosealba7

49.1K 5.7K 6.4K

Ailesini öldüren kadının oğlunu kaçıran Kim Taehyung'un tek yapması gereken Jeon Jungkook'u öldürüp intikamın... More

1. İntikam
2. Senin gibi
3. Benim kanım
4. Kana karşılık kan
5. Mor dünya
6. Küçücükmüş
7. Belinden bahsetmiştim
8. Gamzeli güzellik
9. Yıldızlar
10. Jungkook için sigaralar
11. Ölüm kokan güzel
12. Gözyaşları Jungkook için...
13. Kim Taehyung'un kollarında Jeon Jungkook
15. Geçmeyen acılar
16. Jimin'in sevgilisi?
17. Oyun arkadaşı
18. Dmitri7
19. Pırlantadan değerli öpücük
20. Fare meselesi
21. Kontrol
22. Kapalı kapı ardındakiler
23. Aramızdaki şey
24. Dillere destan Jungkook
25. İtiraf
26. Barbie ve Ken'leri
27. Zümrüt
28. Öpülmüş yara izi

14. Vicdan meselesi

1.4K 185 129
By Rosealba7

Oy sınırı: 100
Yorum sınırı: 300

İyi okumalar:)







Jeon Jungkook kesinlikle başa belaydı!

Kim Taehyung bir belaya takıldığını hissediyordu. Kurtulmakla kurtulmamak arasında kaldığı, kendinin de dediği gibi tatlı bir bela.

Asla susmak bilmeyen, kendi olduğu diretene kadar durmayan, dur çizgisini bilmeyen, şımarık tavırlarıyla insanı çileden çıkartan bir bela.

Bir hafta geçmişti uyandığı günden. Şimdi yürüyebiliyordu rahatça. Bacaklarının uyuşukluğu bir kaç gün önce geçtiğinden mutluydu.

Bu yüzden hemen alış-verişe gelmiştiler. Jungkook siyahlar içinde, sadece gözleri görünürken: şapkasından dolayı o da görünmüyordu, Taehyung ise kamuflaj adına hiçbir şey yapmamıştı.

Aksine yeşil gözleri güneşin altında parıl parıl parlıyor, keten pantolonu ve krem rengi gömleği, kolundan eksik etmediği klasik saatiyle çok yakışıklı görünüyordu.

Taehyung arabanı AVM'nin önünde durduğu zaman Jungkook'u bi' sürü uyarılarla bıktırmıştı. Bırakın kaçmayı, elini bırakırsa kafasına sıkacağını çok ciddi tonda söylemişti.

Evet, elini tutuyordu. Taehyung, Jungkook'un elini sımsıkı tutuyordu. Jungkook da sessizce ona ayak uyduruyordu.

Dışarıdan bakan birisi için bu siyah giyimli adam çok şanslıydı. Böylesine yakışıklı bir sevgiliye sahip olmak herkese kısmet olmazdı. Fakat perde arkası hep farklı olurdu.

"AVM'nin tüm kameralarına eriştim. Güvenliklerin anlaması mümkün değil. Kimse de sızamaz. Yani rahat olun. Yensia'ya haber uçmasının imkanı yok"

Taehyung kulağından gelen sesle sırıtarak yürürken, Jungkook meraklı gözlerle etrafı inceliyordu. O kadar büyük geliyordu ki gözüne.

Elini tutan beden onu bir mağazaya soktuğunda Jungkook anca kendine gelmişti. Lüks bir mağaza olduğu her hâlinden belliydi.

Gelen müşterileri görmesiyle çalışanlardan biri anında yaklaştıklarında, Jungkook gözlerini para gibi görünen kıyafetlerden çekti.

"Hoş geldiniz, efendim. Nasıl yardımcı olabilirim?"

Kadının çaktırmadan birleşik ellerine baktığını görmek Jungkook'un utanmasını sağlarken istem dışı daha da sokuldu yanındaki bedene.

"Sevgilim için gelmiştik. Uygun bedenleri bulmasında yardımcı olursanız seviniriz"

Kibar şekilde konuşmasına ayrı, sevgilisi diye tanıtmasına ayrı bir şaşıran Jungkook aralanan dudaklarıyla esmere bakarken kadın çalışanın bir şeyler dediğini duydu. Fakat algılayamadı.

Bedeni Taehyung tarafından erkek kıyafetlerinin olduğu bölüme sürüklendiğinde bile gözleri yeşil gözlü adamdaydı.

"Seç bir şeyler" dedi, esmer tenli.

Taehyung'un sesiyle kendine geldiğinde hızla başını sallayarak ileri atılmıştı ki, elini bırakmayan bedenle geri çekilerek bedenine yapışmıştı. Gözlerini kırpıştırarak baktığında Taehyung'un uyarısını hatırlamıştı.

Elini çekmeyeceğini anlayan ise  Jungkook gözlerini devirerek gerekli giysileri tutması için Taehyung'un boştaki eline veriyordu.

"Kendini sugar daddy gibi hissediyor musun?"

Jungkook'un kıkırdayarak sorduğu soru Taehyung'un, "Yalnız ben yaşlı değilim" demesine sebep oldu.

Yaşına takılmasıyla Jungkook, "Daddy olman için buruşmana gerek yok" diyerek Taehyung'a döndü.

Laf dalaşına girmemek adına sessiz kalan esmer tenli, elinden tutarak kadın reyonlarına sürüklendiğinde sabırlı olacağı konusunda kendine verdiği sözü tutmaya çalışıyordu.

Jungkook parlayan gözlerle kısa şortlara bakıp gülümseyerek yalancı sevgilisine baktığında "İstediğini alabilirsin" denilmesiyle kısa, uzun demeden seçmeye başladı.

"Bunu alayım mı?" diye sordu son kez teyit etmek için.

Taehyung da tüm sabrıyla "Al" diye cevapladı.

"Peki bunu?"

"Al"

"Ya bu?"

"Al dedim ya"

Taehyung bakmadan onay verdiyi şeye döndüğünde "Tanrı aşkına bu ne?" diyerek hızla elinden aldı.

"İmana geldin sanki"

Bu sırada kadın çalışan gözlerinden çıkan kalplerle çifte bakıyordu. Sevgilisi istediği her şeyi alıyordu ama kıskanç yapısını da geride tutamayıp açık kıyafete tepkisini göstermişti.

Tam istediği erkek arkadaş!

Peşlerinden ayrılmayan kadına çatık kaşlarıyla baktığında başını eğerek uzaklaşmak zorunda kalmıştı çalışan.

"Jungkook, ne yapacaksın bunu?" diye sordu sıktığı dişleriyle.

Karşısında sinirden gözleri dönmüş bedene omuz silkerek "Jimin'in seveceğini düşünüyorum" diyerek karşılık verdi Jungkook.

Bir kaç saniyeliğine sessizlik oluştu. Taehyung'un ona sımsıkı tutunan eli boşalırken, Jungkook gülmemek adına dudaklarını birbirine bastırdı. Eğleniyordu işte.

"Jimin'le olamazsın" dedi net sesiyle.

Jungkook'un kaşları sorgularcasına çatılırken, "Sebep?" diye sordu.

Ne cevap vereceğini bilmeyen Taehyung alt dudağını ısırarak kendine zaman yaratmaya çalışsa da, Jungkook'un iki kaşını birden havaya indirip kaldırmasıyla aklına ilk geleni söyledi.

"Çünkü... çünkü Jimin benim en yakınım ve ben kıskanç insanım"

Asla mantıklı gelmeyen açıklamaya karşı, "Özel hayatına karışma hakkı vermiyor?" dedi Jungkook.

Omuz silken Taehyung umursamazca "Biz karışırız" dediğinde, Jungkook işaret parmağını esmerin göğsüne bastırarak dibine girerek çalışanlar için gerçek sevgili pozu yaratırken konuştu.

"Ben varken yok öyle dünya"

Alt dudağını yalayan Taehyung verecek cevap bulamadığından sustuğunda, Jungkook geri çekilerek kadına bakıp, "Lütfen, bunları paketleyin" dedi.

Taehyung'u ardında bırakıp gidecekken o çok korktuğu(!) tehdit yüzünden parmaklarını esmerin parmaklarına dolayıp kasaya doğru yürüdüler.

Paketlerin hepsini eline sığdıran Jungkook, esmerin siyah kartını çıkarmasıyla  dudaklarını büzerek, onun gerçekten de sugar daddy olduğunu düşünüyordu.

Ödemenin ardından mağazadan çıktıklarında, Jungkook Taehyung'un aniden durmasıyla sendelerken başını 'ne var?' anlamında salladı.

"Ciddi miydin?" diye sorması Jungkook'un "Ne konusunda?" diye karşılık vermesine sebep oldu.

Avm'nin kalabalık olmasından dolayı fazla gürültü vardı. Bu yüzden Taehyung, Jungkook'un dibine kadar girerek konuştu.

"Jimin'le beraber olmak konusunda"

Jungkook bununla gözlerini devirerek "Sadece şaka yapıyordum" dediğinde, Taehyung diliyle yanaklarına baskı yaparak "İyi" diye mırıldandı.

Kaşları havalanan beyaz tenli "Neden iyi?" diye sorduğunda, cevap olarak omuz silkmişti yeşil gözlü.

"Üzülmeni istemiyorum sadece"

Konuşmanın nereye gideceği hakkında fikri yoktu ama kötü yere gidecek diye de korkuyordu. Taehyung cümlelerini düşünmeden konuşuyordu.

"Niye üzüleyim ki?" diye sordu, kekelememeye çalışarak. Kırpıştırdığı parlak gözleriyle yeşillere bakarken mantıklı açıklama bekliyordu.

"Jimin sana bakmaz"

Dudakları aralanan beden donmuş ifadeyle esmere bakarken, ne diyeceğini bilememişti. Bu konuda doğru söylediğini biliyordu ama yüzüne vurmasına ne gerek vardı ki?

Dışarıdan bakan birisi onun ne denli üzüldüğünü fark edebilirdi. Taehyung da fark etmişti o gözlerdeki yıldızların sönüşünü.

Ama olanla, ölene çare yoktu. Taehyung düşünmeden konuşmuştu, Jungkook da hiçbir zaman tercih olmayacağının bilinciyle incinmişti.

"Oh, haklısın" dedi, durgun ifadesine son verip. Alt dudağını ısırıp etrafa baktı oyalanmak adına. Fakat işe yaramaması arkasını dönerek Taehyung'u aldırmadan onu gerisinde bırakmasına sebep oldu.

Nazlanarak esmere taşıttıracağını düşündüğü paketleri sımsıkı tutarak arabaya doğru hızlı adımlarla yürürken, Taehyung'un elini bırakması konusunda ettiği tehditler umurunda bile değildi.

Bu sırada onun peşinden koşan Taehyung, "Jungkook, dur. Öyle demek istemedim" dese de pek fayda etmemişti rehinesi için.

Taehyung'un rehinesinin ardından koşuşu kalabalığın dikkatini çekmişti. Aslında onun için trajikomik olaydı: rehinesinin peşinden koşmak.
 
Ona varmasına az kalmışken Jungkook kendisi durmuş, dolan gözlerini kolunun tersiyle silip, nefes nefese ona ulaşan Taehyung'a dönmüştü.

Göğsü hızlı inip kalkarken elindekileri yere fırlatmış, Taehyung'un üstüne yürüyerek göğsünden ittire ittire bağırmaya başladı.

"Çok doğru söyledin. Bana neden baksın bir başkası?"

Dudaklarından dökülen zihninden geçenleri, kalbini yaralayanları yansıttı. Gözünden düşmek bilmeyen gözyaşıysa çaresizliğinin tuzu biberiydi.

"Aptalsın, Jungkook. Onun seni seveceğine inandın mı? Kim sana baksın?"

Kulaklarını kapatmak, sevilmeye layık olduğunu haykırmak, yaşadıklarını ise hak etmediğini yüzlerine kusmak istiyordu.

Fakat karşısındaki yabancı: daha çok düşmanı olan yabancı, bunu umursayacak mıydı ki?

Jungkook biliyordu ki, fazla tepki veriyordu. Taehyung onu düşmanı olarak görüyordu ve bunlara rağmen ona istediği şeyi verirken bir cümlede yıkılmasını saçma buluyordu.

Taehyung onun nazıyla oynayacak biri değildi. Sadece gece başını o yastığa rahat koymak için ona dayanıyordu, bu kadar.

Jungkook kenardan onlara bakan kalabalığın farkında bile değilken, Taehyung onları umursayacak durumda değildi. 

Yeşil gözlü karşısında ağlamamak için kendini sıkan oğlana bir adım atmak istediğinde Jungkook anında gerileyerek konuştu.

"O şeyleri de almadım. Amacım biraz şakalaşarak gülmekti. Fakat olduğum konumu unutmuşum. Siz aniden iyi davranınca... Salak ben işte"

Sondaki dudak büzüşü Taehyung'un dudaklarını birbirine bastırmasına sebep oldu. Ona bir adım atmak istedi, fakat ona kucak olmayacağını bildiğinden boş girişimde bulunmadı.

Jungkook da histerik gülüş atarak,
ardına bakmadan gerisinde bırakmıştı esmeri.

"Siktir ya!" 

Saçlarını sinirle geriye atarak küfür ettiğinde arkadan duyduğu sinirlerine hakim olamamıştı.

"Sevgilisiyle tartıştı galiba. Yeşil gözlü çok yakışıklı da... Siyahlının vücudu şaka mı? Yüzünü göremedik ama gözlerinden belliydi güzel olduğu. Peşine düşsem mi acaba?"

Sinirden gözünün döndüğünü hisseden Taehyung, arkasını döndüğü gibi konuşan yabancının üstüne yürürken, adamın gözü korkuyla açıldı.

"Sana ne lan, onun vücudundan?! Güzelse sana mı güzel, amına koyduğumun çocuğu?!"

Yüzlerine kükreyen yeşil gözlü onları öylesine korkutmuştu ki, tabanlarını popolarına vura vura uzaklaşmıştılar geç olmadan.

Taehyung ise içindeki sinirin az da olsa yatıştığını hissederken ona bakan insanlara, "Ne var lan?! Önünüze dönün!" demesiyle kalabalık anında dağılmıştı.

Jungkook'un arabada yalnız kaldığını hatırladığı gibi yere atılmış paketleri alarak hızla arabaya yürüdü. Tek temennisi Jungkook'un arabada oturmasıydı.  

İçindeki korku tohumlarının büyümesine rağmen Jungkook'un ön koltukta oturması içine su serpmişti. Elindekileri hemen bagaja bırakıp direksiyonun başına geçti.

Jungkook onun geldiğini hissetse bile gözlerini açmadı. Taehyung'la konuşmak istemiyordu. Artı olarak utanıyordu da. Taehyung'un hiçbir şeyi değildi ama ona patlıyordu nedense.

Yeşil gözlü arabayı çalıştırmadan "Jungkook..." diye seslendiğinde beyaz tenli yüzünü yana çevirip "Eve gidelim" diyerek daha fazla konuşmasına izin vermedi.

Daha da konuşmadılar zaten. Yol boyu Taehyung arada bir dönüp Jungkook'a bakıyor, Jungkook da gözlerini camdan çekmiyordu.

Sonunda araba durduğunda Jungkook beklemeden kapıyı açıp eve girdi. Taehyung ise oflayarak bagajdakileri alıp onun peşinden gitti.

Jungkook yeni odasına girdiğinde Jimin'in kendini masasında bilgisayar başında garip kodlamalara baktığını gördü.

Fakat onu fark ettiği an dönüp yüzü kızarmış beyaz tenliye kaşlarını çattı. Jungkook genelde odaya gülümseyerek girer, Jimin'in yanağından makas alarak ne kadar yakışıklı olduğunu dile getirirdi.

Şimdiyse odaya girdiği gibi kendini yatağa atmıştı. Hem de elinde hiçbir şey olmadan. Kıyafet için alış-verişe gittiklerini sanıyordu.

"Jungkook? Bir sorun mu var?"

Sorusuna cevap vermeyen Jungkook omuz silkti. Bu sırada salondan bağıran Taehyung'la Jimin bir sorun olduğunu anlamıştı.

"Jungkook! Gel al şunları!"

Jungkook oflayarak yataktan kalkıp ayaklarını yere vura vura salona gittiğinde  Jimin de peşinden takip etti onu. O ikisini yalnız bırakmak akıl karı değildi.

Jungkook Taehyung'un yüzüne bakmadan paketleri alıp kendini kanepeye attığında, Yoongi de sessizce tekli koltukta oturup onları izliyordu.

Jimin yeşil gözlüye bakarak "Tartıştınız mı siz?" diye sorduğunda Jungkook ondan önce cevap verdi.

"Yoo, ne alaka?"

Bu sefer omuz silken Jimin olurken 
"Götünü çevirip gözlerini süzdün de" dedi.

Taehyung fevri davranan bedene
karşı tüm sabrını kullanırken, beyaz
tenli çocuk yangına körükle gidiyordu sanki.

"Onunla tartışacak kadar aramızda bir münasebet yok"

Kaşları havaya kalkan genç adam kanepenin önüne geçip "Öyle mi?" diye sorduğunda, Yoongi olaya Fransız kaldığından sorunu çözmeye çalışıyordu.

"Evet öyle" diyerek yüzünü çeviren Jungkook'la, Taehyung sabır kasesinin dolduğunu hissetmişti.

"Cidden seninle niye uğraşıyorsam" deyip başını yana salladığında, bu sefer kaşları havalanan Jungkook oldu.

Elini göğsüne bastırarak kendini işaret edip, "Uğraşmamak mı? Senin için uğraş mıyım ben?" diye sordu yersiz alınganlık ettiğini düşünerek.

'Hayır' cevabı beklerken sorusunu yanıtsız bırak esmerle dudaklarını birbirine bastırdı. Bildiği gerçeğin yüzüne tokat gibi çarpması göz bebeklerinin titremesine sebep oldu.

"Sen... Sen sırf vicdanını rahatlatmak için..." dedi, cümlenin devamını getirecek gücü bulamadı.

Bacaklarının gücü çekilse bile ayağa kalktığında, içinde bir yerlere sinmiş çocuğa rağmen dik omuzlarıyla karşısında dikildi esmerin.

O kadar kimsesiz ki, küçük çocuk nereye sığınacağını bilmiyor.

Ağzını açıp tek kelime söyleyemiyordu. Boğazındaki yumruyu geçirmeye aniden kupkuru olmuş dudaklarındaki mührü kırmaya çalıştı. Ama esmer ondan önce kustu içindekileri.

"Susuyorum diyorum ama olmuyor. Ne sanıyorsun kendini? Bu evde rehinesin, farkında mısın?! Buna rağmen nazınla oynuyoruz! Neden mi?!" diye yüzüne doğru bağırdığında irkildi Jungkook.

Elini iki kere göğsüne vurup, "Bu lanet vicdanım yüzünden!" diye haykırdığında bir adım geri gitti küçük olan.

"Babasının küçük prensi, güzel
meleği Jeon Jungkook, kimse gerçek duygularıyla senin yanında olmayacak"

Üst dişlerini titreyen alt dudağına geçirip alıştığı bu muamelenin acısının geçmesini bekledi.

Bir dakika... Ağlama, ağlama, ağlama.

İki dakika... Bu ilk değil, alıştın.

Üç dakika... Kimseye ihtiyacın yok, baban yeter.

Jungkook içinden tekrar ettiği üç cümlenin ardından tüm gücüyle esmeri ittiğinde, ondan bu gücü beklemeyen Taehyung iki anlamda sendelemişti.

Duruşunu düzeltip neden ittiğini soracaktı ki, Jungkook'un avazı çıktığı kadar, "Siktir git!" diye bağırmasıyla olduğu yere çakıldı.

"Neyim lan senin için?! İstediğinde iyi davranıp, istediğinde de ağzına sıçacağın malın falan mıyım?"

Yoongi kavganın ciddiyetinin farkına varıp ayağa kalktığında, Jimin olabilecek her şey için tetikteydi.

Jungkook ise soğumayan siniriyle, "Vicdanını sikerim! Bir daha bana acıma! Asıl acınası olan sensin! Ben zaten kimsesiz olarak doğdum. Ama sen kendini kimsesiz bırakıyorsun!" dedi.

Kimsesiz olduğunu dile getirmesi
bile gözlerini doldururken esmeri itekleyerek konuşmasına izin vermeden odaya doğru yürüdüğünde "Yürü Jimin, odamıza!" diye bağırmıştı.

Sarı saçlı oğlan ilk öylece yerinde donup kalan Taehyung'a baktı. Sanıyordu ki, kimsesiz olmasına değinmesinden etkilenmişti.

Fakat yanına gitmedi. Uzun uzun baktı. Belki de gerçekten kimsesiz kalmak istiyordu. O zaman istediğini verecekti. Zaten ne zaman ihtiyacı olsa gelecekti.

Jungkook'un yeni kıyafetlerini alıp ikisini de salonda bıraktı. Değişmiş odaya girdiğinde ani bir gülme isteği gelmişti. Çünkü odanın yarısı siyah, yarısı da mordu. Yatağın pencere- sol tarafı Jimin'in, diğer yarısı da Jungkook'undu.

Bunu es geçerek sinirden odanın içinde volta atan Jungkook'a,
"Beni niye çağırdın?" diye sormayı seçtiğinde aldığı cevap da komikti aslında.

"Havalı görünmek için"

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastıran bedene karşı kaşlarını çatan Jungkook, "Yanımda bir yandaş olunca daha havalı görüneceğimi düşündüm" diye açıklama yaptı.

Gayet geçerli sebepmiş gibi açıklamasına karşı, Jimin aydınlanma yaşamış gibi aralanan dudaklarıyla, "Oh, haklısın" dedi.

Jungkook içine sığmayan sinirden dolayı Taehyung'un duyacağı şekilde bağırmaya başladığında, Jimin yüzündeki şefkatle izlemişti küçük olanı.

"Onu var ya, onu! Brokoli gözlü! Iyy, iğrenç, hiç sevmiyorum. Umarım çorapla ıslak yere basar, yatağının yanındaki priz bozulur ve sivrisinekler kulağına girer. Gece uyuduğu zaman çalma listesi karışır ve uyanmasına sebep olacak o gümbürtülü şarkı çalar. Duş alırken aniden sular kesilir umarım. Dişlerini fırçalarken de dişleri kanasın ve kussun! Iyy, en kötüsü buydu!"

Sonunda yüzünü buruşturması Jimin'in kıkırtıyla karışık, "Bunlar çok korkutucu şeyler. Taehyung duymasın, çok korkar" dedi.

"Tabii ki de korkunç! Ayrıca iğrenç de!"

Jimin gülerek tekrar bilgisayar başına geçerken, Jungkook oflayarak kendini yatağa attı.

Kapının kenarına bırakılmış giysilerini gördüğünde alt dudağını ısırdı istemsizce. Alış-verişteyken yaptıkları kavgayı hatırlamıştı. Ama elinden bir şey gelmezdi bu saatten sonra.

Bunu unutabilirdi. Çünkü birisinin onu sevmeyeceğini, beğenmeyeceğini biliyordu. Sadece aniden duymak sinirlerini bozmuştu.

Fakat az önceki kavga boğazındaki yumruyu geçirmiyordu. Taehyung ağır konuşmuştu, kendi de ağır konuşmuştu. Onu zayıfından vurmuştu. Karısını ve çocuğunu kaybettiğini bildiği hâlde yapmıştı bunu.

Dönüştüğü kişilikten nefret etti. Hep nefret ederdi ama bu seferki farklıydı. Öncekiler doğulduğu kendisinden tiksinmesiydi. Fakat bu...

Aynı zamanda aptallığına yanıyordu.
Düşman olmasına rağmen bu evde kabul görüldüğünü düşünmüştü.

Jungkook yıllar sonra medet ummuştu.

'Aptal gibi beklentiye girdin' diye fısıldadı içinden. Kendine çok kızdı. Kimsesiz olduğunu bilmesine rağmen neden bu hisse kapılmıştı ki? Bilmiyor muydu sanki kimsesiz öleceğini? Ne diye rehinesi olduğu kişiden merhamet beklemişti?

Bu kadar acınası olması gözyaşının yanağına düşmesine sebep oldu. Bacaklarını karnına çekip sessizce akıtmaya başladı gözyaşlarını.

Jungkook içli içli ağladı ama küçücük ses bile duyulmadı. İçten depreme uğramışçasına sallandı lakin, parmağı bile kıpırdamadı.

Kimsesiz Jungkook ağladı, Jimin bile fark etmedi...








─━━━━━━━━━━━⊱✿⊰━━━━━━━━━━─

Wolf bakışlım⚰️⚰️⚰️

Seven'in başarısı için çok mutluyum ama beş günde ulaştığı izlenme sayısının diğer üyelerimizde aylar geçmesine rağmen ulaşılamaması...

Neyse, bir şey söyleyince yanlış anlaşılıyor.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Sizi seviyorum güllerim 💜🌸.

Rosealba'nız...

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 47K 25
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...
87.9K 4.5K 17
l Asker - Doktor l kurgusu ve aşk; Bazen nefes almak kadar kolay, bazen ise; sol göğüsüne saplanan kurşun kadar acıdır. Bu isimle yazılan tek kitap
33.8K 1.7K 14
28 yıl önce karıştırılmış bir binbaşının hikayesi.Ben Asena Doğu namı değer Kızıl Dağların Kızılı ismini duyanların korkudan titrediği kadın Bu ben...
853K 43.9K 33
Bir ailem olmamıştı benim. Anne,baba,abinin ne olduğunu bilmiyordum. Kendi kendime yetinmeyi öğrenmeyi öğrendim. Ileride her şey güzel olacak diye av...