ÇİKOLATALI SÜT / TEXTİNG

Da YaPrak_KiZ

159K 9.3K 2.3K

*Reklam yapmayın, siliyorum.* . 0538**: Hadi kafayı bulalım 0538**: Aç bi çikolatalı sütü, dik kafaya 0538**:... Altro

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9 - FİNAL
5.0- İlk Özel Bölüm
5.1 - Son Özel Bölüm

3.6

1.7K 111 19
Da YaPrak_KiZ

🍀

Selam aşklarım, nasılsınız?

Vote tuşuna basıp, satır arası yorum yaparsanız çok sevinirim💜

🍫🥛

Sidal Eslem Bulut.
Sabah.

Ayaklarımın ağrısı beni öldürüyordu.

Yemekten sonra Yiğit'in dediğini yapmış ve ayaklarımı ılık suya sokmuştum. Yemin ediyorum ayaklarımdaki ağrılar tuhaf bir zonklamaya dönmüştü ama yine de bir şekilde geçmiş gibiydi.

Bir süre tuttuktan sonra hemen dinlendirmiştim.

Yine de ayağa kalktığımda ağrıyordu. Evet eskisi kadar kötü değildi, ama yine de beynime işliyordu.

At kuyruğu yaptığım saçlarımın kenarlarını düzelttim. Yavaşça ayağa kalktım ve ağrıyı görmezden gelmeye çalıştım. Dolaptaki siyah çantamı aldım ve sırtıma taktım. Kiremit rengi kazağım ve siyah pantolonumla uygun olmuştu.

Telefonumu da alıp odadan çıktım. Mutfağa gittiğimde annemi bulamamıştım. "Anne!" diye seslendim.

"Odamdayım!"

Odasına gidip içeriye girdiğimde annemin de hazırlandığını gördüm. Bir yere gideceği belliydi. "Hayırdır, nereye?" diye sordum merakla.

Bana döndüğünde o da bana aynı şaşkınlık ve merakla bakmıştı. "Asıl sen nereye gidiyorsun?"

Sevgilimin yanına.

Evet arkadaşlar, sevgilim çok görmek isteyince ben de dayanamamıştım. Anlık bir kararla kalkıp hazırlanmaya başlamıştım.

Ve bundan sevgilimin haberi yoktu.

Son anda haber vermeyi düşünüyordum.

"Esra düğünü merak etmiş, biz de buluşup konuşacaktık." dedim onu süzerek. "Sen nereye?"

Yemin ediyorum bu Esra senden ne çekti be.

Sen sus.

"Arkadaşım Meryem'le buluşacaktık." dedi ve çantasını aldı. "Seni de bırakayım mı?"

Ama olmazdı!

Esra'nın ve Yiğit'in evleri birbirinden uzaktı.

"Gerek yok anne, ben giderim." dedim ikna etmeye çalışmak için oldukça sakin bir şekilde.

"Bir de otobüse para mı vereceksin?" dedi yanımdan geçip giderken. "Hadi gel, zaten yolumun üstü."

Hah, bir de kakanın üzerine bastık.

"Peki," Peşinden gittim ve ayakkabımı giyindim. Birlikte evden çıkıp aşağı indik ve arabaya bindik.

Bu arada annem ve babamın ortak arabasıydı. Nasıl ortak oldular hiç bilmiyordum ve öğrenmek gibi de bir niyetim yoktu.

Ayıp.

Annem arabayı çalıştırdı ve yola çıktık. "Ne zaman geleceksin?" diye sordu.

"Bilmem, birkaç saat durur gelirim." dedim çantamı kucağıma koyarken.

"Ayaklarının çok ağrıdığını söyledin, ağrısının geçmesini bekleyemedin mi?"

Hayır, çünkü sevgilimi görmek istedim. Aptal.

"Çok ısrar etti dayanamadım."

Homurdanır gibi yaptı ama homurdanmadı. Sakın sormayın, nasıl yaptı bende bilmiyorum. "Sen kaç gibi gelirsin?"

"İzin günüm olduğu için biraz vakit geçirmek istiyorum. O yüzden biraz uzun sürer, hem daha bizde düğün hakkında konuşacağız."

Yalnız, ablam evlendikten 1 gün sonra ikimizin de kendimizi dışarı atmamız şoku.

Neyse, eve gidince iki ağlarım.

"İyi," dedim cama dönüp dışarıyı izlerken. Yiğit'in evinden o kadar uzağa gidiyorduk ki, oturup ağlayabilirdim.

Sinirlerim bozuldu.

🍫🥛

"Geliyor mu?" diye sordu annem.

Arabadan inip başımı hafifçe eğip ona baktım. "Onun hazırlanması uzun sürüyor, çıkar birazdan."

"Tamam," dedi ve tek kaşını kaldırdı. "Gelirken alayım mı?"

Aman, hayır!

"Hayır, ben gelirim."

Başını salladı ve arkasındaki çantasına uzandı. "Paran var mı?"

Vardı, ama biraz daha olabilirdi. "Biraz var ama versen fena olmaz." dedim sırıtarak.

Gülerek çantasını açtı ve cüzdanını çıkarıp bana 200 lira uzattı.

İyi iyi.

Hemen elinden kaptım. "Teşekkür ederim, hadi görüşürüz." dedim kapıyı kapatırken.

"Görüşürüz." Kenara çekildiğimde arabayı çalıştırdı ve uzaklaştı.

Onun gidişini izlerken bir hayal kırıklığı üzerime oturdu.

Ee, ben ne yapacaktım?

Etrafıma bakıp otobüs durağının hangi tarafta olduğunu hatırlamaya çalıştım. Emin olmamakla birlikte bir yola doğru yürümeye başladım.

Ayaklarım yürüdükçe beynime doğru ilerliyordu.

Düğünde o kadar oynamamalıydım.

Parayı çantama koyarken telefonumu çıkarıp açtım. Yiğit'ten mesaj yoktu ama muhtemelen öğle yemeğini yiyordu.

Birkaç sokak yürüdüğümde etrafıma bakıp durağı aradım. Buraya daha önce bir-iki kere otobüsle gelmiştim ama şimdi tam olarak nerede olduğunu hatırlamıyordum.

Başka bir mahalleye girerken, ağlama isteğim daha da artıyordu.

Adet günüm de yaklaşıyordu, bu yüzden önüme gelen her şeye ağlayasım geliyordu.

Ayaklarımdaki ağrı dayanamayacak kadar çoğaldığında kaldırıma gidip oturdum. Nefeslenirken etrafıma insan var mı diye baktım.

Hiç mi bir insan olmazdı arkadaş?

Ama yine yanlış hatırlamıyorsam buralarda bir yerde bir park vardı. Eğer orayı bulursam rahatça bir şeyler düşünebilirdim.

Yavaşça ayağa kalktığımda bacaklarıma vuran ağrıyı görmezden geldim. Yavaşça yürürken bu yolları tuhaf bir şekilde hatırlıyor gibi hissediyordum.

Buradaki parka birkaç kez gelmiştik ve tanıdık gibiydi.

Ulan, B12 eksikliği falan mı yaşıyordum acaba?

Başka sokağa girdiğimde burayı kesinlikle tanımıştım. Diğer sokakta kesinlikle park vardı.

Bacaklarımda sorun olmasa kırk yeri dolanıp bu yerden gidebilirdim. Beni zorlayan bacaklarımdaki ağrıydı.

Topuklarıma iğne vuruluyormuş gibi hissediyordum.

Ne zaman ağlamaya başladığımı bile bilmiyordum.

Gözlerimden kendiliğinden yaşlar akıyordu.

Nalet gelsin.

Diğer sokağa döndüğümde parkı görmüştüm.

Cevizlidere parkı.

Oraya doğru yürürken resmen topallamaya başlamıştım. Bu durum o kadar sinir bozucuydu ki, buna daha çok ağlayasım geliyordu.

Parka girip banka oturduğumda tuhaf bir zonklama ve rahatlama karışımı duyguyu hissettim.

Buradan otobüs durağına gidersem, oradan da Sincan'a gidebilirdim.

Ama durağa kim gidecekti?

Bakışlarımı telefonuma çevirip rehbere girdim. Güya aşkıma sürpriz yapacaktım, ama en büyük sürpriz bana yapılmıştı. Yiğit'i arayıp kulağıma götürdüm ve açmasını bekledim.

"Güzelim." diye sonunu uzatarak açtı telefonu.

Güzelin çok yorgun.

"Yiğit," dedim ağlamaklı sesimle. Ve bu saçma sapan sesime daha çok ağlayasım geldi.

"Sidal? Sen ağlıyor musun yoksa bana mı öyle geliyor?" diye sordu endişeyle.

"Gel beni al." Yanaklarımdaki yaşları silerken burnumu çektim.

"Neredesin? Evde misin? Hemen geliyorum." Arkadan birkaç ses ve ayağa kalkma sesleri geliyordu.

"Hayır, cevizlidere parkındayım."

"Ne?" diye sordu bir anlık sessizlikten sonra. "Cevizlidere'de ne işin var?"

"Allah aşkına Yiğit, gel beni al öyle konuşuruz." dedim tekrar burnumu çekerken.

"Hemen geliyorum, çok ağlama."

Her şeye rağmen yerim ben bu çocuğu.

"Tamam, bekliyorum." Telefonu çekip aramayı sonlandırdım ve kapatıp çantama koydum. Kenara sıkıştırdığım peçeteyi alıp yüzümü sildim.

Bak sinirleniyorum.

Parkta mutlu mutlu oynayan çocukları izlerken, elimi yüzümü silerek kendimi toplamaya çalışıyordum.

Ulan, ben hangi akılla yollara düşmüştüm ki? Arkadaş, otur evinde, ağrının geçmesini bekle, ne bu tantana ya?

Bundan sonra nah çıkarım evden.

Kalacağım evde, ömrü billah çıkmayacağım.

Yiğit seri üzgün.

Ay, doğru ya, benim bir sevgilim vardı. Onu bırakıp evlere mi kapanacaktım ben?

Nalet.

Peçeteyi çantama koyup, elimden geldiğince dikkat çekmemeye çalışarak bacaklarıma masaj yapmaya çalıştım. Yani milletin içinde ayakkabılarımı çıkarıp masaj yapacak değildim.

Utanırım ben ayol.

Yalan söylemeyeceğim, Yiğit'i aradıktan sonra kendimi biraz daha iyi hissetmiştim. Varlığı bile beni bir şekilde sakinleştirmeye yetiyordu. Buraya geldiğinde, onun göğsüne yatarak daha da sakinleşmek istiyordum.

Neyse, gelince o işi de hallederdim.

🍫🥛

Ulan, bu ne uzun yolmuş?

Kaç saattir bekliyorum, nerede kaldı bu çocuk?

Gelince totosunu ısırayım da görsün gününü.

Tam o anda bu mahalleye bir araba girdi.

Aha da benimkinin arabası.

Parkın karşısına park edip arabadan indi. Kısa bir an etrafına baktı, beni gördüğünde bana doğru yürümeye başladı.

Endişeli görünüyordu.

Yerimde duramadığımı fark edince hemen ayağa kalktım. Ayaklarımda her adımda oluşan ağrıyı görmezden gelip ona doğru yürümeye başladım.

"Güzelim." dedi endişeyle.

Cevabımı sözlü olarak değil, ona sarılarak vermiştim. Kollarımı beline sararken, yanağımı göğsüne yasladım.

Anında kollarını vücuduma sararak beni kendine çekti. "Aşkım, ne oldu?" diye sordu sessizce. "Senin burada ne işin var? Evde olman gerekmiyor muydu?"

"Beni arabaya götür." dedim sessizce.

Keşke bir açıklama yapsan.

"Bekle," Benden ayrıldı ve banka gidip eşyalarımı aldı. Tekrar yanıma geldiğinde elimi tuttu. Birlikte arabaya doğru gidiyorduk ama benim acımı size anlatamam.

Yolcu tarafını açınca direkt bindim ve rahatlamanın tadını çıkardım. Eşyalarımı kucağıma koyup kapıyı kapattı. Hemen yerine geçti ve oturup kapıyı kapattı.

Yola çıkmadık.

Bana bakmaya ve cevap beklemeye başladı.

"Senin yanına gelecektim." dedim umutsuzca.

Tek kaşını kaldırdı. "Ben burada yaşamıyorum ama?"

Oflayarak arkama yasladım. "Bugün sana sürpriz yapıp, yanına gelmek gibi bir plan yaptım. Annem de dışarı çıkıyormuş ve beni de gideceğim yere bırakmak istedi. Bizimkiler de bizi bilmediği için, ben de Esra'lara gideceğimi söyledim. O da beni buraya bıraktı." Ellerimle ağrıyan ayaklarımı işaret ettim. "Ayaklarım da ağrıyınca yanına gelmek için yola çıkamadım."

Cevap vermedi.

Bir süre bana baktı. Sonra yüzünde gülmek ve gülmemek arasında bir ifade oluştu.

"Sakın gülme," dedim işaret parmağımı tehdit edercesine kaldırırken. "Gülersen totonu keserim."

"Yok yok, gülmeyeceğim." dedi ve elini kaldırıp yanağıma koydu. "Sen şimdi benim yanıma mı gelecektin?"

Ben başka bir şey mi söyledim?

"Öyle bir planım vardı." dedim eline yaslanırken. "Ama maalesef planım bozuldu."

"Kurban olurum ben sana," dedi yaklaşıp boştaki yanağımı öperken. "Sen niye kendini yoruyorsun ki? Zaten ayakların ağrıyor."

"Sen çok isteyince ben de gelmek istedim." dedim omuz silkerek.

"Sadece ben istedim diye mi?" diye sordu dudak büzerek.

"I-ı," dedim kaşlarımı kaldırıp indirirken. "Ben de gelmek istedim."

Hafifçe gülerek geri çekildi. Elini de geri çekti ve direksiyona koydu. "O zaman söyleyin Sidal hanım, bugünkü planlarınızda neler vardı?"

"Senin dediklerin işte." dedim emniyet kemerini takarken. Yiğit arabayı çalıştırınca yola çıktık. "Dün gecenin dedikodusu falan."

"Ben de diyorum bu kız bana niye mesaj atmıyor. Yemekten sonra güya konuşacaktık, saatler geçti ama tık yok." dedi diğer sokağa dönerken.

"Ee, sen niye mesaj atmadın?" diye hafiften sorguladım.

Harry Potter'ı az izle.

Ne alaka şimdi?

"İşin vardır diye yazmadım. Sınav için derslerine yüklendin ya, ben de çalışıyorsun sandım."

Ben bu çocuğu yesem mi, ısırsam mı bilemedim.

"Bir dakika," dedi ben konuşamadan. "Sen bunun için mi ağlıyordun? Planlarının düzgün işlemediği için mi?"

"Kısa bir anlığına duygusal çöküş yaşadım." dedim somurtarak. "Bugünü böyle hayal etmemiştim."

Uzanıp elimi tuttu ve sevgiyle hafifçe sıktı. "Ah, benim güzel gözlüm." dedi ve elimi dudaklarına götürüp öptü. "O zaman bugünün geri kalanını istediğimiz gibi yaşarız." Yavaşça indirince birlikte vitesi tuttuk.

Yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. Elinin elimdeki varlığı bile beni çok mutlu hissettiriyordu.

Bugün iğrenç başlamış olabilir, ama iyi biteceğini umuyordum.

Onu gerçekten çok seviyordum.

🍫🥛

Ah Sidal vah Sidal sjhdsjjdjs

Üzüldüm ulan kıza ya, vallahi kendimmiş gibi hissettim sjdjsjdjsj

Yiğit, tam bir yiğittir sjdhsjdjs

Genel olarak bölüm nasıldı?

Continua a leggere

Ti piacerà anche

18.2K 1.3K 42
Anonim: Uzaktan izliyorum seni. Anonim: Hep izledim. Anonim: Günlerce, haftalarca, aylarca, yıllarca... Anonim: Attığım her adımda bastığım yerin alt...
871K 28.8K 56
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
73.7K 3.6K 54
alaradirenc: neden anlattım bilmiyorum. alaradirenc: sarhoşum, çenem açıldı biraz alaradirenc: kusura bakma. boraguns: önemi yok boraguns: keşke...
3.8K 221 16
05***: Hadi gel benim ol 05***: Benim olmazsan kime giderim? 05***: Beni duymazsan kime veririm yüreğimi? 05***: Hadi gel benim ol, gel benim ol Efli...