BADE +18

By jeyinep

1.3M 36.7K 15.3K

Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan... More

TANITIM
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Alıntı
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Alıntı
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Alıntı
Bölüm 20
Alıntı
Bölüm 21
Bölüm 22
Alıntı
Bölüm 23
Alıntı
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Alıntı
Bölüm 28
Alıntı
Bölüm 29
Alıntı
Bölüm 30
Alıntı
Bölüm 31
Bölüm 32
Alıntı
Bölüm 33
Alıntı
Bölüm 34
Bölüm 35
Alıntı
Bölüm 36
Bölüm 37
Alıntı
Bölüm 38
Alıntı
Bölüm 39 [1]
Bölüm 39 [2]
Bölüm 40
Alıntı
Bölüm 41
Alıntı
Bölüm 42
Alıntı
Bölüm 43
Bölüm 44 |Final
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3

Özel Bölüm 1

11.5K 327 263
By jeyinep

Çağatay Alazoğlu

Ben, belki de bu dünyaya sadece ailemin yüklerini taşımaya gelen çaresiz bir adamdım. Kim ne yaparsa yapsın anlayan, kendi ezilse dahi susan, başa çıkamayacağını bile bile dalgalara göğüs germeyi zorla seçendim. Seçmek zorunda bırakılandım. Ben gerçekten de en çaresiz insandım. Genç yaşımda gençliğimi yaşayamadan aile bildiklerime baba olmak zorunda bırakılmıştım. Ellerimde duran defter ve kalem bir hışımla alınmış ve onların yerine silah ve mermi verilmişti. O andan itibaren kötüyü engelleyerek en kötü olmaya itilmiştim.

Babam Mehmet Alazoğlu sayesinde bana sayamayacağım kadar para ve ömrümün sonuna kadar bitiremeyeceğim bir mirasın kaldığı doğruydu. Ama bizde babadan oğula bir de kader geçmişti. Babam bilmeden kaderini de miras bırakmıştı bana. Bu kaderin sahibi olduğumu bana en iyi annem öğretmişti. Kaderi bir de öz olmayan kardeşim, Batuhan ile paylaşmıştım.

Miras önce Batuhan için kendini belli etmişti. Kendisi nasıl öz annesinin kollarından çalındıysa, kendi öz kızı Güneş'te, annesinin kollarından ölüm ile alınmıştı. Sonra Mira biraz daha belli olmaya başladı. Batuhan'ın evlatlık oluşu, yüzümüze bir tokat misali vurulmuştu. En sonra benim için miras çanları çalmıştı. Doğmamış, daha cinsiyetini bile bilmediğim masum evladım karımın karnında ölüme gönderilmişti.

Miras acı gerçekti. Hesap artık sorulmalıydı.

Hayatımın hiçbir döneminde doğru düzgün hesap sormamıştım, yani en azından omzuma binen her şeye.. Ama şimdi yüzleştiğim son bir gerçeğin hesabını sormam gerekiyordu. Hesabı anneme sormam gerekiyordu.

Demir kapıyı yavaşça itikledim ve hafif esen rüzgar saçlarımı havalandırırken tereddütsüz adımlar atmaya başladım. Bakışlarım etrafta gezinirken tek olmanın verdiği bir rahatsızlık vardı üzerimde. Yine ve yeniden her zaman ki gibi tektim. Ben ve hesap sormak için deliren yanım, beraber yürüyorduk bu taşlı yolda.

Bakışlarıma bana söylenildiği yeri kestirince yutkundum. Uzun zaman önce yapmak istediğim şey şimdi gerçekleşecekti. Anneme, benden neden bu kadar nefret ettiğini sormak istiyordum.

Birkaç adım uzağımda gördüm annemi. Derince nefeslendikten sonra ona doğru yürümeye başladım. Her zaman ki gibi yüzüme bakmıyordu. Bakamasın da zaten, yüzü yoktu.

"Merhaba anne.." dedim dinç tutmaya çalıştığım sesimle. "Nasılsın?" Bana cevap vermedi. Ona yakın bir yere yavaşça oturdum. Yüzüme bakacak yüzü olsaydı keşke. "Yanına uzun zamandır gelmek istiyordum ama inanır mısın cesaret edemiyordum. Öyle delirmiştim ki öğrendiklerimden sonra.. Anlık sinirle yanına gelsem her şey daha farklı olurdu." Tek kelime etmedi. Büktü boynunu belki de. Konuşmak istemedi. "O gece.." diyerek söze başladım. "Neden bize silahlı bir saldırı düzenledin anne? Benden ve eşimden bu kadar çok mu nefret ediyordun? Yazdığın o garip mektubu da okuduk karımla. Bizi korkutma uğruna evladımızı öldürttün, deydi mi?" Konuşmadı, susadım. "Bade öğrenince kriz geçirmekten beter oldu. O koskoca hastane odasını resmen başımıza yıktı. Vurulmuş olması bile gram umurumda değildi biliyor musun? O sadece usulca giden evladımıza kahroldu." Yüzümü sertçe sıvazladıktan sonra devam ettim. "İlk defa kollarımda sakinleşmedi benim karım. İlk defa onu öpmem işe yaramadı, şifa olamadım ona. En kuvvetli ilaçları verdiler ama o ölen bebeğimizi sayıklamaktan bir dakika geri kalmadı.. Biz bile bu denli, doğmayan, hatta varlığından bile bihaber olduğumuz bir bebeği sahiplenip sevmişken, sen neden beni sevmedin anne?" Gözlerim doldu, genzim yandı. Annem konuşmadı. İçimdeki hırçın dalgalar şahlandı. Elimi sertçe beyaz mermere vurdum. "Neden!" dedim sinirle. "Neden anne?" Göğsüm aldığım derin nefeslerle inip kalkarken gözlerimi sildim. Ben, ağlamamaya yemin etmiştim. "Sana hakkım helal ama, içimdeki çocuk artık sayende ruhsuz. Beni ve herkesi, daha çokta içimdeki çocuğun biricik annesini öldürdüğün için umarım mutlusundur. Bugün doğum günüm. Yokluğun bana en büyük hediye anne.." deyip, yavaşça oturduğum yerden kalktım. Kendimi toparladım.

Ve o sırada bir minik el parmağımı tuttu. "Baba?" dedi minik dişleriyle gülümserken. "Pitiko almaya didelim mi?"

Anında yüzümde güller açtı. Yaşaran gözlerimdeki gözyaşları gül oldu, etrafa savruldu.

"Gidelim babacığım." dedim gülümseyerek. Yavaşça arkama baktığım zaman biricik karımın mezarlığın kapısının orada bizi beklediğini gördüm. Ellerini göğsünde birleştirmişti.

"Hadi fıstığım." dedim ardından. "Babaanneye merhaba deyip ardından kendini tanıt ve veda et. Sonra gidip istediğin çikolatadan alalım."

"Baba!" dedi kaşlarını çatıp. "Onun adı pitiko, lütten."

"Tamam.." dedim gülerek ve kızımın babaannesi olduğunu öğrendiği kişinin mezarına yaklaşmasını izledim. Yavaşça minik beyaz elini, eliyle neredeyse aynı renk olan mermere koydu.

"Meyhabalay." dedi omzuna gelen saçlarını omzundan geriye atıp. Bade gibi kıvırcık saçları vardı ve ben her bakışımda ona aşık oluyordum. Kızıma aşık bir baba olmak benim suçum değildi.

"Ben fıstık. Ay yanış oldu. Babam hep bana fıstıkım dediği için beynim kayıştı." Gülümsediğim de o kıkırdayıp konuşmaya devam etti. "İsmim Ayla babaannecikim. Seninki de Miyiban. Memnun oldum. Ben elleyimle gösteyemediğim biy yaştayım. Pitiko yemeyi seveyim. Büyüdüğüm zaman doktoy olcam, aynı Aapaslan amcam gibi! Neyşe, sonya ucun ucun tanışıyız. Şimdi acilen pitiko almaya ditmeliyiz. Göyüşüyüz!"

Bana baktı parlayan gözleriyle. Elimi minik parmaklarıyla kavradı. "Hadi babaçım didelim."

"Gidelim fıstığım." dedim ve beraber çıkışa doğru yürümeye başladık. Mezara son bir bakış atmıştım.

Her şeyden ayrı Ayla yine her şeyi merak edip sormaya başlamıştı. "Babaçım hayyat nediy?"

Gözlerim parmağıyla gösterdiği yere kaydı. Birileri ölen birinin adına çeşme yaptırmıştı. Üstünde hayrat yazdığı için ve Ayla da okumayı yeni söktüğünden merak ediyordu. Onu erken yaşta güzel bir eğitim alması için kreşe vermiştik. Türkçenin yanında, Rusça ve Almanca ilgisi artsın diye onları yormadan müzik ve eğlence eşliğinde dersler veriliyordu. Ayla daha beş yaşında olmasına rağmen, İlkokula yaşıtlarından daha donanımlı şekilde başlayacaktı.

"Birileri cennete gidince, arkasında kalanlar onun adına bir şeyler yapar fıstığım, ona da hayrat derler. Genelde böyle elle tutulur şeylere söylenir."

"Hmm.." dedi ve başını salladı. Ben onun bu bilmiş hallerine gülerken çıkışa gelmiştik. Bade yaslandığı yerden doğruldu ve ona doğru koşan kızımızı kucakladı.

"Tanıştın mı babanneyle?" dedi gülümseyerek. Ayla başını salladı. "Tanıstım anneçim. Şimdi pitiko almaya didelim mi?"

Bade gülerek başını salladı. "Gidelim bebeğim.. Hem babanın bize pasta sözü vardı unuttun mu?"

Ayla'nın gözleri parladı. "Evet babaçım, evet!" dedi ve olduğu yerde zıpladı. Ardından bacağıma yapıştı. "Hadi gidelim.. Beeşat aşkım da gelsin mi? Lütten lütten! Beeşat aşkım gelsin!"

Arabaya yürürken istemsiz homurdandım. Kızım Ayla, resmen Behsat'a aşıktı. Doğdu doğalı peşinden ayrılmıyor ve onu Bahar'dan daha fazla sevdiğini iddia edip duruyordu.. Büyürse geçer demiştik ama büyüdükçe sevgisi katlanmıştı.

Laf arasında arabaya vardık. Önce Ayla sonra da biz geçtik ve hep beraber kemerlerimizi bağladık.

"Belki işleri vardır anneciğim." dedi karıcığım nazikçe. Benim aksime olayları iyi göğüsleyip yumuşatıyordu. Ben kıskanmaktan çatlıyordum sadece.

Ayla hınzırca sırıttı. "Hayıl işi falan yok ki! Bulaya gelmeden ben Beeşatımı ayadım bile, şaati tam ööyenemedim, o yüzden sen kafede duy biz geyicez dedim!"

İkimiz de şaşkınlıkla kalakalırken Ayla gülmeye başladı. Yüzüne gelen kıvırcık saçlarını kulağının arkasına atıp, kıkırdadı.

"Kime çekti Allah'ım?" dedi Bade gülerek. "Resmen her şeyi ayarlamış." Arkaya dönüp kızımızın yanağından makas aldı. "Zeka zehir zehir!"

Bense dudak büzdüm. "Gerçekten kızımızın zekası karşısında saygıyla eğiliyorum!"


*******


Kafeden içeri girdiğimiz zaman Ayla elindeki küçük çikolatayı çoktan yemişti. Pitiko pitiko diye dağa çıkmasının sebebi olan karamelli çikolatayı yemek ona iyi gelmişti.

Bizi Behsat ile Bahar karşıladı. Bahar karnına dikkat ederek kalkınca Behsat onun şakaklarına bir öpücük bıraktı, gülümsediler.

Biz de gayet sakin şekilde yürürken Ayla resmen Behsat'a doğru yardırmıştı. Behsat bir dizinin üzerine çöküp Ayla'yı kucakladı. "Beeşat aşkım!" diye şakıdı Ayla. "Seni çok özledim!" Güldü Behsat. Ayla'yı yanaklarından uzun uzun öpüp, saçlarını sevdi. "Ben de seni özledim karamelli pitikom." Ayla kızaran yanaklarıyla, boyundan büyük bir cilveyle kıkırdadı. Beraber masaya geçtiğimiz zaman, Ayla bu sefer Bahar'a döndü, yeni avı oydu. Umarım ki bir kıskançlık yapıp kudurmazdı..

"Sen kilo mu almıştın Bahay abla? Kaynın kocaman da."

Bahar gülümsedi. Eli karnına gitti. "Hayır canım, geçen demiştim ya hani bilmem kaçıncı kez." Güldük. "Benim karnımda bebek var."

Ayla sanki bunu ilk kez duyuyormuşcasına şaşırdı. "Dooyu!" dedi ellerini birbirine vurarak. "Peki bebek ne zaman gelicek?"

Bahar Ayla'nın saçlarını okşadı. "İki ay kaldı canım. Sonra beraber severiz olur mu?"

Ayla hevesle başını salladı. "Kucağıma alıp sallayabiliy miyim?"

Bahar başını salladı. Ayla hevesle kıpırdanıp Bahar'ın karnını okşadı. O sırada herkes kendince sohbete geçmişti. Bahar, Bade ile hamilelik hakkında konuşmaya başlayınca ben de menüye göz atan Ayla'dan yararlanarak Behsat'a döndüm.

"Eee Behsat? Baba oluyorsun ha baya baya, az kaldı."

Gözleri parladı, Bahar'a küçük bir bakış atıp başını salladı. "Valla öyle abi.. Rüya gibi, geldi geçiyor. Nasipse iki ay sonra kucağımıza alacağız."

"Sağlıkla gelsin, büyüsün." dedim tüm samimiyetimle. "Geçen sana dediğim kargolar eline ulaştı mı peki?"

Başını salladı. "Evet abi. Böylelikle oğlumun ilk oyuncağı ve yatağı senden oldu. Sağ ol yeniden, Bahar ve ben çok bayıldık."

Sohbetimize eşlerimiz de dahil oldu.

"Ay evet Çağatay abi.." dedi Bahar hayran hayran. Patronu olmamın dışında bana abi demesini tembih etmiştim. Zaten çoktan onu doğum iznine çıkartmıştım.

"Yatak öyle güzel ki, geceleri hep Behsat ile orada oğlumuzun yattığını hayal ediyoruz. Çok sağ olun yeniden."

"Ne demek Bahar." dedi Bade. "Keyifle seçtik, siz de keyifle kullanın inşallah.."

"İsim düşündünüz mü?" dedim ikisine bakarak. İkisi de belli belirsiz kafa salladı.

"Aklımızda birkaç tane var ama henüz tam karar veremedik. Hem zaten vaktimiz var. Cinsiyeti öğreneli de çok olmadı zaten."

Bade başını salladı. "Öyle ama bence güzel bir şey düşünün. Biz Ayla'nın adını Ayla koyana kadar çıldırdık resmen. Ben ne kadar isim beğenmiyorsam, Çağatay o kadar beğenmiyordu. Hem bu isim işleri emin olun ki birden oluyor. Anlattım zaten size, Çağatay bir sabah kalktı ve günaydın bile demeden Ayla dedi, kızımızın adı Ayla olsun."

Güldüm. O sabah aşırı komiktim açıkçası. Rüyamda görmüştüm ve resmen çepeçevre etkisi altında kalmıştım.

Biz böyle gülerken Ayla, Behsat'ın kolunu tutup başını yasladı. Yanakları bükülürken gülümsedim, Behsat başını sevdi.

Yanımıza gelen garsonla da sipariş verdik; ben ve Behsat birer sade kahve isterken, Bahar limonata, Bade portakal suyu ve Ayla ise onun deyimiyle pitikolu karamelli pasta ve meyve suyu istemişti.

Garsonun ardından sohbetimize devam ettik.

"Anamlarla konuştuk geçen bu isim işini." dedi Behsat bir eliyle Ayla'nın saçlarını okşarken. "Onlara göre böyle Kürşat, Alparslan gibi isimler hoşmuş. Biz kürtüz ama teyzemlerin kısım ülkücü olduğundan o tür isimleri kullanıyorlar."

Bade dudak büzüp bana baktı. "Küçük bebeği siyasete katmayın ya." dedi. "Böyle daha başka isim olsun. O isimler de güzel ama büyüyünce illaki isminin nereden geldiğini merak eder. Üstelik sizin bebeğinizin babası kürt, lütfen."

Behsat güldü. "He valla öyle. Bakacağız artık."

"Bahar sen ne düşünüyorsun?" dedim ona doğru dönüp. "Var mı hoşuna giden bir isim?"

Gülümsedim. "Akif, Ateş, Karan, Kerem.. Bu isimler çok hoşuma gidiyor abi. Nasibimiz neyse artık, bakalım."

Başımı salladım ve o sırada garson geldi. Siparişleri bıraktıktan sonra adisyonu kenara bırakıp gitti.

Ayla hemen pastasını yemeye başlamıştı. Bade de içeceğinden bir yudum alıp konuştu. "Biz bu arada Necipleri akşam çaya çağırdık. Siz de eğer müsaitseniz gelsenize? Beraber vakit geçirelim. Bahar'ın doğumuna kalan az vakitte elimizden geldikçe birlikte olalım çünkü bebek doğunca elinizde olmadan zor günlere katlanacaksınız."

Behsat hafifçe gülerek dudağının kenarını kaşıdı. Bir şey demeden önce ne dersin der gibi karısına baktı. Biz hanımcık doğduk hanımcık öleceğiz vallaha..

Bahar olur diye başını sallayınca Behsat'ta onayladı. Sonrasında Ayla konuştu.

"Beeşatım biliyoy musun ben dün deyste ye yuşça kelimeler öyendim."

Behsat hafif bir hmmlamayla dikkatini kızıma verdi. Ayla bu ilgi karşısında gülümsedi.

"Sen çok zekisin Ayla çiçeğim, her şeyi çabucak öğreniyorsun."

Ayla saçlarını savurdu. "Anneçime çekmişim Beeşatım."

Ve hepinizi kahkahaya boğdu..


******

Bade Alazoğlu

"Anneçim ben çok yoluldum. Göjleyim acıyo." deyip mızmızlanan kızıma bakıp hafifçe taradığım saçlarını okşadım.

"Ama babaya doğum günü yapacağız aşkım? Çok mu yoruldun sen?"

Ayla dudaklarını büzdü. "Tamam.. Dayanılım. Pasta pitikolu mu acaba?"

Gülerek başımı salladım. "Evet canım, pitikolu. Şimdi salona geçip babanın yanına otur olur mu? Birazdan dayın, Necip ve Behsat abilerin gelecekler eşleriyle. Hep beraber doğum günü sürprizi yapacağız yanma mı?"

Hevesle başını salladı ve kalçasını kıvırta kıvırta salona geçti. Ben de misafirler gelecek diye üzerimi değiştirdim hızlıca. Ardından mutfağa geçmem lazımdı.

Bugün, canımdan çok sevdiğim adamımın doğum günüydü. Beraber büyüdüğümüz bu hayat sayfalarında, gönül eşim yeni bir yaş alıyordu. Güzel bir doğum günü sürprizi yapmak istemiştik. Ve tabii güzel de hediyelerimiz vardı.

Üstümü değiştirdikten sonra hızla mutfağa geçtim. Çay demledim ve dolaptaki pastayı kontrol ettim. Servis tabaklarına birkaç atıştırmalık koyup, tepsiye aldıktan sonra salona geçtim. Salondaki büyük masada otururuz diye düşünmüştüm.

"Abim ile konuştun mu aşkım?" dedim tabakları dizerken. Çağatay kucağındaki kızımızın saçlarını örerken başını aşağı yukarı salladı.

"Konuştum yavrum, yoldaşlar geliyorlar. Zaten muhtemelen aynı anda gelirler. Yakın oturuyoruz ya."

"Tamamdır." dedim ve cebimde titreyen telefonumu elime alarak mutfağa yürümeye başladım. Aden mesaj atmıştı.

Aden: Evde böyle bir çocuk var ve Badem diye sayıklıyor, umarım bahsettiği çerez olan bademdir!!

Güzel bir kahkaha attım ve parmaklarımı ekranda gezdirdim.

Bade: Halası kurban ona, hızlı gelin de o yanaklarını ısırayım onunnnnn

Aden: Çıktık çıktık, geliyoruz :)))

Telefonumu yeniden cebime koydum ve çayın altını kıstım. Misafirler gelene kadar biraz oturmak adına salona geçtim. Çağatay ve Ayla birbirleriyle oyun oynuyordu. Ayla'nın kahkahaları eve dağılmıştı.

"Ne oynuyorsun bakalım?" diyerek Çağatay'ın soluna geçtim. "Beni de oynatın."

Ayla gülmekten yaşaran gözleriyle baktı bana. Gülmesini durdurunca konuştu. "Anneçim, babam ile otobüs kamyon takşi jiip bibiiiipp oynuyoluz. Ama ay çatliçam. Çok güldüm. Babam hep sonunda beni gıdıklıyoy."

Gülerek Çağatay'a baktım. O ise aşkla kızımıza bakıyordu. Bir evladımız olana kadar çok kanamıştık. Ayla ikimize de şifa olmuştu. Huzur getirmişti.

Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Ayla oturduğu yerden hızla kalkıp kapıya doğru koşmaya başladı. "Beşaat aşkım geldi, Beşaat aşkım geldi!"

Gülerek peşinden gittim. İki koluyla kapı kolunu tutup, kapıyı açtı. Ardından karşısında gördüğü dayısıyla gülümsedi. Abim yavaşça bir kaşını kaldırdı. "Bizi gördüğüne sevinmedin mi yoksa pitikom?"

Ayla başını iki yana salladı. Dayısına kollarını uzattı. "Öyle şey oluy mu dayıçım? Ama pitikom deme bana, ben sadece Beeşatımım pitikosuyum. Sen bana şey de.. şey..." diyerek bir parmağını ağzına götürdü. O sırada beraber salona geçmiştik. Ceyhun Pars, hızla Çağatay'ın kucağına atladı. "Amca! Seni çok özledim."

"Hay aslanım benim." dedi Çağatay onun saçlarını öperken. "Ben de seni çok özledim."

Onların ceketlerini aldıktan sonra askıya asıp geri döndüm. Birkaç saniye oturmuştum ki kapı yeniden çaldı. Bu sefer Behsatlar ile Necipler gelmişti.

Ayla'nın Behsat'ı görmesiyle cilve yaptığı dayısından kopması saniye sürmüştü.

Beraber sohbet ederken ben mutfağa geçip çayın altını kapattım. Küçük bir ısıtıcıyı önceden içeri götürdüğüm için rahattım. Çayın orada da sıcak olması sağlayacaktı.

Ben mutfakta bardakları ayarlarken mutfağa, Bahar, Aden ve Ceyda geldi. Gülümsedim.

"Kız otursaydınız ya, geliyordum hemen."

Bahar bir eli karnında, diğeri belinde mutfaktaki pufa oturdu. Gülümsüyordu. Aden konuştu. "Olur mu öyle, yardım edelim dedik. Hamiş hanım zorla geldi ama olsun."

Bahar güldü. "Anında doğurmam ya Aden abla. Kendi evimde de işlerimi ben yapıyorum."

Ceyda, "Behsat sana her zaman el kol oluyordur herhalde." dedi. Bahar başını salladı. "Sağ olsun, canım kocam ya. Her işe de eli yatkın. Geçen bir böyle testi kebabı yaptı. Allah'ım yarabbim! Sizi doğumdan önce davet edeceğim evime, o zaman da yapsın da bir yiyin, efsane bir şey."

Aden güldü. "Oy oy kocası köylü."

Beraber kahkahalar attığımız sırada mutfağa abim girdi. Karısının saçlarını okşayıp bana yaklaştı ve şakaşıma küçük bir öpücük bıraktı.

"Abimler daldı sohbete. Pars'ın kulağına söyledim siz hanımlar içeri geçince ışıkları örtecek. Sonra zaten sen pastayla gelirsin abim."

Heyecanla başımı salladım. Ellerim heyecanla kasılan karnıma gitti. Çok heyecanlı hissediyordum.

Dikkatle pastayı çıkarttım, mumları dizdim. Abim ve kızlar odaya geçince kapı kenarından izledim onları. Pars ışıkları kapatınca elimde pastayla salona geçtim. Çağatay dizinde oturan Ayla ile şoke olmuş gözlerle bizlere bakıyordu. Beklemediğine yemin edebilirdim.

İyi ki doğdun Çağatay,
İyi ki doğdun Çağatay,
İyi ki doğdun,
İyi ki doğdun,
Mutlu yıllar sana..

Elimdeki pastanın mumlarını üfledikten sonra bizlere gülümseyerek baktı. Gözlerinde o küçük çocuğun sevincini hissedebiliyordum. Pastayı dikkatle masaya koydum. Bana bir ömür kollarını açmış kocama sıkı sıkı sarıldım. Ensesindeki saçları okşarken kulağına fısıldadım.

"İyi ki doğdun kocacığım.. İyi ki doğdun ve benim oldun. Bir olduk, iyi ki biz olduk.. Aile olduk. İyi ki doğdun. Doğum günün kutlu olsun.."

Kolları bende uzun süre durdu. Kokumu defalarca içine çekti. Ardından puslu gözlerle ayrıldı benden. Kendisine sarılan kızımızı, Pars'ı, diğer herkesi tek tek kucakladı. Ben pastayı kesip getirdiğimde hediyelerini açıp gülüşüyordu çevresiyle.

"Bu Bahar ve benden abi." diyerek elindeki kutuyu uzattı Behsat. "Umarım hoşuna gider." Çağatay yalandan kaşlarını çattı. "Öyle şey mi olur oğlum? O kadar düşünüp almışsınız.. Hoşuma gidecek tabii ki.." Hızla kutuyu açtı. Karşısına çıkan saat ile gülümsedi "Nasıl da biliyor abisinin zevkini.. Teşekkür ederim ikinize de, sağ olun."


Sonrasında Necip, Ceyda ile aldıkları hediyeyi verdi. Kol düğmesi almışlardı. Sırada abime gelince o elinde tuttuğu uzun şeyi Çağatay'a uzattı. "Sana en güzelini hediye ediyorum, değerimi bil." dedi şaka ile. "Buna eminim ki bayılacaksın." Çağatay paketi açarken güldü. "Zevzek seni.." diyerek gülmeye devam ediyordu ki açtığı paketin içinde çıkan çerçeve ile sustu. Gözbebekleri titredi. Abim yutkundu. "Tek normal fotoğrafımız." dedi kısık sesiyle. Sesi titremişti. "Hatıra kalsın istedim, asarsın oraya buraya bir yere.." Çağatay yutkundu. Çerçeveyi kenara bırakıp abime sıkı sıkı sarıldı. Sırtını abi değilde baba gibi sardı bu sefer.. "Teşekkür ederim aslanım." dedi. "Bundan iyisi olamazdı."


Çerçeveyi merak ettiğimden elime aldım. Ve gördüğüm fotoğraf ile resmen dudaklarım büküldü..

Fotoğraf siyah beyazdı ve havuz kenarında çekilmişti. Aynı kıyafetleri giymiş olan abim ve kocam bana büyük gözlerle sırıtıyordu. Demek ki değeri büyük olan bir fotoğraftı..

Ardından bakışları bana döndü. Ayla'ya ufak bir göz kırptım ve televizyon ünitesinin çekmecesinde durma kutuyu alıp yanımıza geldi. Kendisi önceden babasına yaptığı bir resmi hediye ettiğinden bu hediye sadece bendendi.

"Ne aldın güzel karım?" dedi tek kaşını kaldırarak. "Böyle hediyeler falan mahçup ettiniz beni, doğum günüm olduğunu biliyordum ama sürpriz gerçekten sürpriz oldu."

Omuz silktim. "Sen her şeye değersin.."

Gülümsedi ve kutunun kapağını kaldırdı. Yutkundu, ardından bir kere daha yutkundu.

Ayla'ya hamile olduğumu şans eseri öğrenmiştik. Ona asla böyle bir sürpriz şeklinde hamile olduğum söylememiştim. Ama şimdi.. İkinci evladımızı müjdesini böyle vermiş oldum.

Ben bir şey diyecekken Ayla resmen ciyak ciyak cırladı. "Kaydeş geliyo bana kaydeş!" dedi gülerek. Ellerini birbirine çarptı. "Kaydeşim olucak!"

Herkes şoke olup gülerken tebrik etmeyi başladılar. Abim beni alnımdan öptü. Çağatay ise derin bir nefes alıp verdi. Kutuyu kenara bırakıp puslanan gözlerini sol eliyle gizledi. Yanına oturdum. Gözlerini sildikten sonra bana baktı. Gözleriyle onay istedi.

"Gerçekten mi?"

Başımı salladım. Sol gözünden bir damla yaş alınca kendimi tutamadım. Sıkı sıkı sardım kocamı, gözünden düşen tek bir damlaya ne tahammülüm ne de sabrım vardı. Çağatay mutlu olmayı fazlasıyla hak ediyordu. "Teşekkür ederim.." dedi boynumu öpmeden. "Bana yine bir evlat vereceksin.. Teşekkür ederim."

Biz böyle duygusal anın içinde yüzerken Bahar'ın burnunu çekmesiyle ona baktık. Ağlıyordu.

Hepinizi ona bakınca omuz silkti. "Hamileyim ben de, ondan bir duygusallaşıverdim.." dedi Behsat'ın verdiği peçete ile gözlerini silerken. Sonra ise söylediği şeyle hep beraber kahkaha attık.

"Pastayı ne zaman yeriz?"


*******

Yazım hatalarım için şimdiden kusura bakmayın..

Aman aman.. Anne baba oldu bunlar yahu!

Ayla?

Çağatay ve Bade?

Ceyhun Pars?

Bahar ve Behsat?

Aden ile Batuhan?

Yeni bebişin erkek olacağını söyledi kuşlar bana, ismi ne olsun sizce?

Özel Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok sevinirim..

&

Gelecek özel bölümde Behsat'ın geçmişine gideceğiz.. Çok çol heyecanlıyım vallaha <3

&

Not: Mehmet Alazoğlu'nun mezarı başka bir semtte olduğundan, Mihriban Alazoğlu ile yan yana değil mezarları.. Meraklısına duyusu. Ama yakın zaman da birleşecekler

&

Görüşmek üzere sevgili okurlarım, sizleri çok seviyorum..






******





Şuna bir açıklık getirmeden gitmeyeyim. Bade'nin finalinden memnun olmayanınız çok fazla. Ama bence bu kitaba ancak böyle bir son yakışırdı. Evli mutlu çocuklu bitirmek bana göre bu kitaba yakışmazdı. Çünkü ben kaderi bile bir miras gibi yorumladım.

Değinmiştim; Mehmet Alazoğlu öz değildi, üveydi ve bir evladını kaybetti, Batuhan Alazoğlu öz değildi, üveydi ve bir evladını kaybetti, Çağatay Alazoğlu ise öz olmasına rağmen bu kaderden kaçamadı, o da bir evladını kaybetti.

Finali saçma bulanlara anlam veremiyorum.. Değiştir diye yazan eden oldu ama kusura bakmayın, ben en başında beri böyle kurguladım ve sizin beğenmediğiniz kelimeler benim emeklerim.

Umarım final konusu burada kapanır. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Continue Reading

You'll Also Like

112K 6.3K 22
aile kurgusudur klasik bir şey yazıyorum umarım beğenirsiniz
6.9K 238 15
psikiyatrist idil acar babasının borcu yüzünden tehlikeli bir adama danışanlık etmek zorundadır ve bu adamın çeşitli psikopatlıkları ile baş etmek z...
129K 6.4K 37
Hayatta kalmaya çalışan bir Melih ve onun zorbası Arda. Keyifli okumalar dilerim ;) 11.01.23 _ ?
1K 293 12
Başlama tarihi:21/01/2023 Bitiş tarihi: İletişim bilgisi: @luciferrr6w