Bölüm 27

15K 476 159
                                    

Birkaç Hafta Sonra

Yataktan düne göre dinç kalkan Mihriban, üstünden aldığı serum kokusuna daha fazla tahammül edemiyordu.

Yarası dinmişti. Dikişler bile zamanla yerli yerine otururken artık yeniden duş almak istiyordu. Çünkü acilen halletmesi gereken durumlar vardı. Görüşmesi gereken insanlar.

Yatağından dikkatlice kalktı ve özel banyosuna yürüdü. Gençliğinde türlü türlü makyajlar yaptığı simasını inceledi parlak aynada. Düşündü. Yıllar neden bu denli acımasız davranmıştı ona? Tekrar düşündü. Kocasını kaybettikten sonra bir daha toparlayamamıştı kendisini.. Kabullendi. İçinden geçirdiği cümlesini sesli dile getirdi; "Keşke geri gelsen Mehmet.." dedi çenesi titremeye başlarken. "Yolumu, izimi kaybettiğim zaman bana ışık olurdun. Alnımdan öper, hatunum derdin. Yine gelsen, öpsen.. Olmaz mı?"

Olmazdı. Olmayacaktı.

Omuzları yorgunlukla çöktüğü zaman odasının tıklanan kapısını duydu. Muhtemelen yardımcısı gelmiştir diye düşündü. Banyodan çıktı.

Yanılmıştı.

"Anne?" dedi, Batuhan normal şekilde. "Ayaklanmışsın. Dinlendin mi güzel şekilde?" Batuhan gülümsedi ve annesinin saçlarını düzeltti. Aynı karısı Aden gibi düz ipeksi saçları vardı annesinin. Yer yer beyazlardı ama, olsundu. Güzellerdi.

"Duş almak istedim oğlum." dedi Mihriban. "Gitmem gereken bir yer var."

"Nereye?" dedi merakla Batuhan. "Sen al duşunu, nereye istersen götürürüm ben seni anne."

"Yok." dedi Mihriban acele şekilde.

"Neden?" dedi Batuhan merakla.

"Mezarlığa gideceğim." diyerek cevap verdi Mihriban. "Tek olmak istiyorum."

Omuzları çöktü Batuhan'ın. Yine öz olmayan babasına üzülmüştü. Gerçi karşısındaki kimdi ki? Farksız mıydı? Yine de anne demekten dili vazgeçemiyordu. Zaten dili vazgeçse, yüreği konuşuyordu.

"Anladım." dedi ve boğazını temizledi Batuhan. "Çıkayım ben o hâlde.. Gitmeden görüşürüz."

Mihriban yorgunca başını salladı ve aynı donuk halleriyle banyosuna yöneldi.

&

Bandajlarına dikkat ederek duş alan Mihriban, üzerine en sade kıyafetlerini giydi. Omzuna da mezarlıkta örtmek için siyah şalını aldı.

Odasından çıkıp merdivenleri dikkatle indi ve salona girdi. Batuhan hâlâ buradaydı. Ayaklandı.

"Gitmemişsin oğlum." dedi Mihriban hafif gülümseyerek. "Beklemeseydin."

"Ne olacak anne." dedi Batuhan. "Gitmeden görüşürüz demiştim, hem çok beklemedim ki, ne olacak?"

Mihriban yeniden gülümsedi ve beni başını salladı. Elini uzatıp oğlunun saçlarını okşadı.

"İyi o hâlde çıkalım mı?"

"Ben götürsem seni?" dedi Batuhan kapıya yürürken. "Uzun zamandır ben de gitmedim mezarlığa."

Kısa sürede düşünüp karar verdi Mihriban.

"İyi o hâlde tamam."

&

Mezar başındaki duasını bitiren Mihriban usulca elindeki Yasin i Şerifi kapattı. Kitabı kollarıyla sarıp gözlerini yumdu. Usulca dua etti yeniden, yıllardır olduğu gibi.

Ardından gözlerini açıp mezar taşını okşadı. Yetmedi, doyamadı.. Eğilip buz gibi taşı öptü, sevdi. Kocasının kokusunu, sıcak göğsünü bir avuç topraktan dilendi. Gözleri yeniden yaşamaya durmuştu ki, Batuhan konuştu. Belki de olmadık yerde, en doğru konuyu açmıştı.

BADE +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin